Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm: Kanlı Balo

@mir4yy_

Selin Özer…

Kanlı bıçağı cesedin üzerine silip ayağa kalktım. Baloya yetişmem gerekiyordu. Bu gün balo vardı bu yüzden işlerimi hızlıca bitirmiştim. Daha doğrusu başkalarının işlerini bitirmiştim.

Kanlı deri eldivenleri elimden çıkarıp ters çevirdim ve aşağıda beni bekleyen arabaya binmek üzere ölmüş bedenin üzerinden atlayarak odadan çıktım. Koyu yeşil arabaya bindiğimde eldivenleri kilitli poşete koydum ve adamlarımdan birine verdim.

‘’Selam Selin.’’ Dedi yanımda oturan Kaan. En yakın dostlarımdan biriydi ve benimle çalışıyordu. Yanımda oturmuş, omzuna gelmek üzere olan siyah saçlarını topluyordu. Kemikli çenesinde kanayan bir çizik fark ettiğimde kaşlarımı çattım.

‘’Bu gün dövüşmüyordun.’’ Dedim sert bir sesle.

‘’Hadi ama Selin. Benim de biraz eğlenmeye ihtiyacım var.’’

‘’Adamları öldürmen eğlence için olmamalı unutma bunu.’’

‘’Diken gibi konuşma yine.’’ Diken bizi eğitmiş olan, bu halimize gelmemizi sağlayan adamdı. Ona saygım sonsuzdu.

‘’Peki Kaan. Sür şu arabayı da gidelim. Baloya az kaldı.’’

‘’Bu balonun neden olduğunu biliyor musun?’’

‘’İnan bana hiçbir fikrim yok.’’ Dedim ve başımı arkaya yaslayıp, bir süreliğine gözlerimi kapattım.

Sessiz bir yolculuğun sonunda eve gelmiştik. Hızlıca hazırlanıp çıkmamız gerekiyordu. Odama hızlı bir duş aldım ve saçlarımı kuruttum. Saten yeşil elbisemi yerinden çıkartıp hemen giydim. Aynı renkte elmaslara sahip olan takı setini de takıp, saçımı toparladım. Göz kapaklarıma gri bir far sürüp dudağıma parlatıcı sürdüm. Parlak taşları olan topuklu ayakkabılarımı giyip odadan çıktım.

Kaan, üzerini giymiş mutfaktaki adada oturuyordu. Elinde buzlu bir içecek vardı. Siyah bir takım vardı ve uzun siyah saçlarını arkaya doğru atmıştı. Bu sayede beyaz yüzü ve kemikli çenesi iyice ortaya çıkmıştı. ‘’Hadi gidelim Kaan.’’ Bana doğru baktı ve baştan aşağı inceledi.

‘’Bu güzellik ne Selin Hanım?’’ dedi gülümseyerek.

‘’Her zaman ki halim. Sadece biraz renk kattım.’’ Dedim iyice çenemi dikleştirerek. Koluna girip onu arabalarımızın bulunduğu yere inmek için yönlendirdim. Aşağı indiğimizde siyah olan Maserati’ye bindik. En başta yavaş yavaş giden araba, ana yola çıktığımızda hızla ilerledi.

Kısa bir süreden sonra parti salonun bahçesine vardığımızda arabamızı bir görevli aldı. Salona girmek üzereyken bir adam durdurdu. ‘’Adınız?’’

‘’Selin Özer ve Kaan Çakmak.’’ Dedim sakince ama soğuk bir sesle. Listede adımızı bulunca eliyle bize eliyle yol verdi. Salon çok kalabalıktı, yüzlerce insan vardı ve bu insanların hepsi en az bir defa birilerini öldürmüştü. İnsanlar bize baktığında yüzüme hafif bir gülümseme yerleştirdim. Ta ki onu görene kadar…

Alev Akkor… Ezeli düşmanım. Bu kız kullandığımız katil uygulamasında sürekli peşine düştüğüm kişileri öldürüyordu. Uygulamada yapmamız gereken şey öldürülmesi istenen kişiler yüklendiğinde, yüklemenin altına adını yazıp ardından da onları bulup öldürmekti. Öldürdüğümüz adamın üzerineyse kendimize ait olan kodları yazmamız gerekiyordu. Böylece kimin öldürdüğü anlaşılıyordu. Uygulama sayesinde de hem para hem de uygulamada puan kazanıyorduk. Ve ayın sonunda en çok puanı olan kişi pahalı bir silahın sahibi oluyordu.

Bu kızsa sürekli benim altına adımı yazdığım herkesi bulup öldürüyordu. Benimle ne alıp veremediğini anlamıyordum.

Esmer kız siyah bir elbise giyiyordu. Askıları olmayan elbise kalçalarına kadar dar bir şekilde ilerliyor, sonrasındaysa aşağıya serbest bir şekilde dökülüyordu. Derin bir yırtmacı vardı. Boynundaysa elbiseyle aynı boylarda olan uzun bir kumaş vardı. Elmas küpeler takmıştı. Gözlerini ortaya çıkaran bir göz makyajı yapmış, dudağınaysa ona yakışan bir tonda kahverengi ruj sürmüştü. Onu ne kadar sevmesem de çok güzel göründüğünü inkar edemezdim.

‘’Bunun burada ne işi var?’’ diye benim yerime Kaan sızlandığında ona döndüm.

‘’İnan bana hiçbir fikrim yok. Ama dua et, bu kızın işini bu gün burada bitirmeyeyim.’’

‘’Aksini isteyeceğimi biliyorsun.’’ Tam ona cevap verecekken bize doğru gelen birini fark ederek sustum. Bu Diken’di. İri vücuduyla karşımıza geçti ve bize gülümsedi. ‘’Merhaba çocuklar.’’ Diyerek bana sarılmak için kollarını açtı. Ona sarılıp geri çekildim. Ben onun ilk eğittiği kişiydim. ‘’Hiç aramıyorsun Selin.’’

‘’Çok yoğunum Diken. Aramaya fırsat yok ki.’’

‘’Uygulamadan görüyorum. Sürekli sıralamada birincisin.’’ Gülümsedim. Bu doğruydu.

‘’Kaan sen nasılsın oğlum?’’ dedi Kaan’a dönerek.

‘’Ne olsun Diken iyiyim. Tabii ben Selin gibi senin favorin değilim ama (!).’’ Sahte bir alınmayla kollanın göğsünde birleşirdi.

‘’Hala akıllanmıyorsun değil mi?’’ diye takıldı ona Diken. ‘’Neyse çocuklar sizi görünce geleyim dedim. Diğerleriyle ilgileneceğim iyi eğlenceler.’’ Gülümsediğimde yanımızdan ayrıldı.

‘’Sence bu gün burada bir cinayet olur mu?’’ dedi Kaan kısık bir sesle.

‘’Olabilir. Herkes saatli bomba gibi.’’ Bir anons konuşmamızı böldü.

‘’Sayın ziyaretçilerimiz, öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Sizleri birazdan olacak konuşma için konferans salonuna bekliyoruz. İyi eğlenceler…’’ Salonun hemen solunda bir kapı açıldı ve girmemiz gereken konferans salonu belli oldu. Tekrardan Kaan’ın koluna girdim ve yürümeye başladık. Konferans salonu, ana salonun aksine çok süslenmemişti. Sadece geniş bir sahne vardı ve koltukları bile yoktu. Ama sahnede dikkatimi çeken on altı tane özel olarak yerleştirilmiş süslü silahlar vardı ve hepsi basamakların üzerinde duruyordu.

Birden salonun ışıkları kapandı ve sahnedeki ışıklar yandı. Diken sahneye çıktığında iyice şaşırmıştım. ‘’Sevgili konuklarım, sizi burada çok kısa bir şekilde tutacağım sonra eğlencenize hepiniz geri döneceksiniz.’’ Dedi sakin sesiyle. ‘’Öncelikle burada olmamızın sebebi benim için çok önemli. Seneler sonra yine bir katliam grubu oluşturuyorum.’’ Salonda fısıldaşmalar oluştu. Senelerdir Diken böyle bir grup kurmamıştı. Çünkü diğer grupların sonu elliydi. Hepsi ya birbirini öldürmüştü ya da çok önemli görevlerde yok edilmişlerdi. Ama hepsi çok tehlikelilerdi. Yani yok olana kadar.

Diken boğazını temizledi. ‘’Ne düşündüğünüzü biliyorum. Öncesinde kurduğum iki grupta yok oldu. Bir grup birbirini öldürdü, diğer grupta gittiği görevde pusuya düştü ve yok edildi. Şimdiyse yeni bir katliam grubu oluşturdum akıllanmaz gibi. Ama inanın bana şimdiki kişiler hiç hafife alınacak katiller değil.’’ Ellerini çırptı ve arkasındaki on altı basamak birden aydınlandı. ‘’Şimdi buraya onları davet ediyorum. Vera Keskin!’’

Tabii ki de onu tanıyordum. 033 numara. Başarılı bir katildi ama çok nadiren öldürürdü. Yinede işlediği cinayetler çok ses getirirdi. Sarı dalgalı saçları olan kız kalabalığın arasından tehlikeli bir gülüşle çıktı. Kemikli yüzü parlıyordu. Sahneye çıktığında Diken ona basamaklardan birini işaret etti.

‘’Bir diğer üyemiz Gizem Çelik!’’ diye devam etti Diken.

067 numara. Bu kız biraz psikopattı. İşlediği cinayetleri öyle bir süslerdi ki sanat ederiymiş gibi dururdu. Sarıyla karışık kahverengi saçlarını savurarak sahneye çıktığında bile yüzünde deli bir gülümseme vardı. O da sahnedeki basamaklardan birine geçti.

‘’Alev Akkor!’’

098 numara. Çok hafif bir gülümsemeyle sahneye çıktı. Yüzünde ‘Burada olacağımı biliyordum.’ İfadesi vardı ve bu çok sinir bozucuydu. O da basamağa geçtiğinde Diken devam etti.

‘’Ufuk Eren!’’

064 numara. Çevik biriydi ve çok güçlüydü. Genelde keskin nişancılık yaparak öldürürdü. Onun öldürdüğünü mermisinde yazan numarasından anlardınız. Yani otopsi sonucu çıktığında. Gerçi artık uygulama alışmıştı, eğer birinde numara yoksa ya Ufuk ya da herhangi biri öldürmüş oluyordu. Kıvırcık saçlarını düzelterek çıktı sahneye. Üzerinde kaslarını belli eden siyah boğazlı bir kazak vardı. Altındaysa düz koyu gri bir pantolon vardı. Yakışlı görünüyordu. Bir sürü kızın ona aşık olduğuna emindim. O da başka bir basamağa geçti.

‘’Mahir Adalı!’’

024 numara. Hep boğarak öldürürdü ve cesedin üzerine siyah bir kalemle numarasını yazardı. Temiz cinayetler işlerdi. Diğerlerinin aksine sıcak bir gülümsemeyle sahneye çıktı. Biraz uzun saçları vardı, biraz da sakal bırakmıştı ve bu ona yakışmıştı. Üzerinde keten bir gömlek ve onu tamamlayan keten bir pantolon vardı. Basamaklarda yerini aldı.

‘’Kıvanç Delen!’’

045 numara. Cinayetleri sessiz sakin yerlerde olurdu çünkü her seferinde kurbana kısa bir mektup gönderirdi. Mektupta sadece numarası yazardı ve bu genelde bir pasta ya da kurabiyeye iliştirilmiş olurdu. O da kirli sakal bırakmıştı ve yakışıklı gözüküyordu. Spor giyinmişti.

‘’Kaan Çakmak!’’ Kaşlarımı çatıp Kaan’a döndüm. O da bana hemen bende bilmiyordum gibisinden baktı ve teslim olur gibi ellerini kaldırarak sahneye çıktı. Onun numarası da 089’du.

‘’Adal Sönmez!’’

014 numara. Kusursuz cinayetleri vardı. İnsanları önce manipüle eder sonrasındaysa öldürürdü. Yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle beraber basamakları çıktı. Üzerinde İspanyol paça siyah bir pantolon ve uzun kollu bol bir gömlek vardı.

‘’Ayaz Ceylan!’’

032 numara. Bazı kız seri katillerin peşinden koştuğu biriydi. Fazla adam öldürmezdi. Daha doğrusu beğendiği kişileri öldürmeyi severdi. Sahneye çıkarken suratında herhangi bir ifade yoktu. Üzerinde siyah dar bir tişört ve siyah bir pantolon vardı. Pek özendiği söylenemezdi.

‘’Can Seçir!’’

056 numara. Sürekli birilerini öldürürdü ve çoğunu da zehirleyerek ya da boğarak yapardı, insanlar sırf bu yüzden onun hakkında bir dedikodu başlatmıştı; 056 numara kandan tiksiniyordu ve gördüğü anda bayılıyordu. Bu dedikodunun hemen ardındansa Can sinirlenmiş olacak ki uygulamaya konulan iki adamı birden yakalayıp uzun zaman boyunca ses getiren o kanlı cinayetini işlemişti. Onunda üzerinde bir gömlek ve açık kahverengi pantolon vardı.

‘’Doruk Aslan!’’

099 numara. Diken onu sadece bir yıl eğitmişti çünkü öncesinde zaten dövüş eğitimi almıştı ve çok yetenekliydi. Yine de çok kişiyi öldürmezdi. Üzerine siyah bir gömlek ve beyaz pantolon giymişti.

‘’Mercan Deniz!’’

068 numara. Adam öldürürken genelde boğma tekniğini kullanırdı. İşi bittiği zamansa sadece kurbanın alnına siyah çıkmaz bir kalemle numarasını yazar ve giderdi. Üzerinde beyaz ince askılı mini bir elbise vardı. Sarı saçları dümdüzdü.

‘’Nehir Öztürk!’’

066 numara. Listede her seferinde üçüncülüğü kapardı. Her şekilde adam öldürürdü. Bence çok başarılı biriydi ama hak ettiği ilgiyi alamıyordu. Üzerinde siyah simli bir mini elbise vardı. Askıları yoktu. Siyah saçlarını ensesinde bir topuz haline getirmişti ve boynuna da büyük incileri olan bir kolye takmıştı.

‘’Ve son üyemiz Selin Özer!’’

En başta şaşırsam da kendimi hızlıca toparlayarak yürümeye başladım. Sahneye çıktığımda fark ettiğim ilk şey bana en ortadaki basamağın kalmış olmasıydı. Basamağa çıktığımda hala şoktaydım.

‘’Evet sevgili konuklarım. Bu grubumuzun adı Sıcak Zehir. Hepsi birbirinden yetenekli seri katiller. Onlar benim yetiştirdiğim en iyiler. Son olarak sizler Sıcak Zehir’in liderini seçeceksiniz. İsimleri size dağıtılacak olan zarfın içine yazın ve yarım saat sonra burada olun.’’ Mikrofonu bıraktı ve yanımıza yanaştı. ‘’Merhaba çocuklar.’’

‘’Merhaba Diken…’’ dedi Alev sinirli bir sesle.

Diken onu umursamadı. ‘’Nerden başlasam…’’

‘’Neden bu grupta olduğumuzu söyleyebilirsin mesela!’’ Alev sesini yükseltmişti ve bu beni sinirlendirmişti.

‘’Alev, böyle yapma ama.’’ Dedi Diken, Alev’in aksine yumuşak bir sesle. ‘’Bu grupta olmanızın tek bir sebebi var hepiniz çok başarılısınız ve ben sizi seçtim. Sizi bu hale getirmek iyin neleri yendim ama görüyorum ki siz birbirinize olan nefreti yenememişsiniz.’’

‘’Bunun imkansız Diken.’’ Dedim kısık bir sesle. Onu üzmek istemiyordum.

‘’Hayır Selin. Bu aslında çok kolay sadece siz kabullenmiyorsunuz. Bunu konuşarak benim sinirlerimi bozmayın lütfen. Hem siz birbirinizden nefret de etseniz bu grupta kalacaksınız.’’ Diken’in bakışları sertleşmişti. ‘’Ama yok biz kalmayacağız diyorsanız kapı şurada. Tabii ki de o kapıdan çıkmanız size bir takım şeyler kaybettirecek. Örneğin uygulamadan silinerek ifşa edileceksiniz.’’ Gözlerimi kocaman açtım. Bunun olması bizi yok etmek demekti. Polisler bizi yakalardı ve hayatımızın geri kalanını karanlık bir hücrede geçirirdik. ‘’Şimdi çıkmak isteyen varsa sahneden aşağı insin.’’ Yutkunduğumda göz ucuyla Kaan’a baktım. Sakin gözüküyordu ama aslında çok endişeli olduğundan emindim.

Diken kimsenin kıpırdamadığını görünce başını salladı. ‘’İyi. Bende aynısını düşünmüştüm. Şimdi hepiniz vereceğim sözleşmeleri imzalayın lider belirlendiğinde toplu bir sözleşme imzalayacaksınız. Sahnenin ucuna gitti ve oradan birkaç dosya alıp yanımıza geri geldi. Sözleşmeleri bize uzattı. Kendiminkini okumaya başladım. Burada Sıcak Zehir’den bir tim olarak söz ediyordu:

Madde 1: Ölene ya da kovulana kadar Sıcak Zehir Timi’nde kalınacak.

Madde 2: Sıcak Zehir Timi’nde kimse kimseyi öldüremez.

Bu tarz bir sürü madde vardı, ilerledikçe maddelerin ciddiyeti artıyordu. Son iki maddeyse iyice ilgimi çekmişti:

Madde 29: Sıcak Zehir Timi’nde ki bir üye öldürülürse bundan Lider ve Kurucu sorumludur. Bunun cezasını ikisi de öder.

Madde 30: Eğer Sıcak Zehir Timi’nde ki bir üye kaybolursa bundan Lider ve Kurucu sorumludur. Bunun cezasını ikisi de öder.

Bütün her yeri anladığımdan emin olduğum anda hem kendi kişisel imzamı hem de 001 numarasına ait olan imzamı attım ve sözleşmeyi Diken’e geri verdim. Bana ait olduğunu düşündüğüm basamağa geçtim ve beklemeye koyuldum.

Oyların hepsi verildiğinde kocaman bir ekran açıldı ve hepimizin fotoğrafları üzerinde belirdi. Önlerinde birkaç grafik vardı. Bütün izleyiciler yerlerine geri gelmişti. Zarflara oylar yazılmış ve geri verilmiş olacaktı ki kimsenin elinde zarf yoktu.

‘’Tekrardan hoş geldiniz!’’ diye başladı tekrardan Diken. ‘’Şimdi oylarınızla birlikte kimin Sıcak Zehir Lideri olacağını öğreneceğiz.’’ Arkasına döndüğü anda grafiklerde bir hareketlenme oldu. Başlar başlamaz önce Ufuk’un ismi öne çıkmıştı. Sürekli değişen grafikleri takip etmesi zordu ama Ayaz ve Ufuk’un oyları arasında çok fark yoktu. Yine de Ufuk öndeydi.

Zamanla Ufuk geri düştü çünkü Alev’in ve benim oylarım gittikçe yükselmeye başlamıştı ve şimdi bizim aramızda bir rekabet vardı. Oyları gösteren grafikler gittikçe yavaşladı ve en sonunda durdu.

Çok az bir farkla Alev’i geçmiştim.

Ben liderdim.

Ben Sıcak Zehir Timi’nin lideriydim.

‘’Ve Sıcak Zehir’in lideri Selin Özer!’’ diye bağırdı kalabalığa doğru Diken. Herkesten bir alkış koptu. Salon alkışlarla dolmuştu. Diken elleriyle onları sakinleştirdi. ‘’Şimdi kendisini buraya konuşmasını yapmak için davet ediyorum.’’ Diken’in yanına gidip yanında durdum ve bana uzattığı mikrofonu aldım. Hafifçe gülümsedim ama bu sevgi dolu bir gülümseme değil, hırs ve acımasızlıkla dolmuş olan bir gülümsemeydi.

Ne söyleyebilirdim ki? Teşekkürle başlamak en iyisiydi. ‘’Öncelikle bana oy veren herkese teşekkür ederim.’’ Biraz sakince durdum ve nefes aldım. ‘’Bana verilen bu görevi başarıyla yapacağıma emin olabilirsiniz. Zaten benim lider olmamı Diken kabul ettiyse bunun bir nedeni vardır. Tekrardan teşekkür ederim, iyi eğlenceler.’’ Kısa keserek yerime geri geçtim. Uzatmaya gerek yoktu.

‘’Bende hepinize iyi eğlenceler dilerim. Gecenin keyfine bakın!’’ diyerek Diken bu töreni bitirdi ve benim yanıma geldi.

‘’Tebrikler Selin. Bu görev en çok sana yakışırdı.’’ Daha bir şey dememe izin vermeden gitmişti. Onun bu hali garipti. Normalde benimle konuşmayı severdi ve saatlerce de konuşurdu.

Benim bunu düşünmeme zaman kalmadan Kaan geldi. ‘’Hayırlı olsun Selin.’’ Sonra suratımın haline baktı. ‘’Bir şey mi oldu?’’

‘’Diken’de bir gariplik var. Her şeyi kısa kesiyor. Benim lider olduğuma sevindiğini söylüyor ama hiç sevinmiş gibi durmuyor.’’

‘’Belki de sadece kötü bir gün geçiriyordur.’’

‘’Çocuk muyuz biz de bunlara inanalım. Her günü zaten cehennem gibi olan bu adam her zaman gülümsedi, şimdi ne olacak da gülümsemeyecek? Hem de bana?’’ Şaşkınlıkla kıkırdadım.

‘’Bunu bu gün kafana takmana izin veremem.’’ Beni çekiştirdiği anda neredeyse dengemi kaybedip düşüyordum ama kendimi toparlamıştım. Beni çekiştire çekiştire bir yere götürdü. Burası balkon gibi bir yerdi. Cebinden bir sigara çıkarttı ve ucunu yaktı.

‘’İçme şu zehri.’’ Diye azarladım onu.

‘’Bir gün bunu da bırakacağım.’’

‘’Bunu da derken? Daha neleri bırakacaksın?’’ dedim şaşkınlıkla.

‘’Adam öldürmeyi bırakmak istiyorum mesela.’’ Bu bizim için aslında çok derin bir konuydu. Kaan en başta babasını öldürmek için çıkmıştı bu yola. Diken ona kaynaklarını vermişti. Düşmanlarını teker teker öldürmeye başlamıştı. Babasını öldürdüğü anda onun olduğunu anlamışlardı ve sürekli peşindelerdi.

Babasını öldürmesinin nedeniyse Kaan’ın kız kardeşini ve annesini öldürmesiydi. Zafer Zamak, aslında bir seri katildi. Zamanında masum bir kızın ailesini katletmişti. Sonrasında kendi ailesini öldürmüştü. Ama en sonunda oğlu onun sonu olmuştu.

Kaan, ondan kurtulduktan sonra onun soyadıyla kalmak istememişti. Diken’in soyadını almıştı. Bu onu biraz olsun rahatlatmıştı.

Her ne kadar babasını öldürmüş olsa da onu kabuslarında görüyordu. Kardeşini ve annesini öldürüp, karşısına geçip, ‘’Sen de benim gibi olacaksın. Güçlü ve acımasız.’’ Demişti. O bunu sürekli kabuslarında görüyordu ve unutamıyordu. Belki de hayatının sonuna kadar unutamayacaktı.

Düşüncelerimin derin bataklığından beni kurtaran şey omzuma dokunan sıcak bir eldi. Bu elin sahibiyse Adal Sönmez’di.

‘’Tebrik ederim lider.’’

‘’Teşekkürler Adal.’’

‘’Sizi çağırmak için gelmiştim. Arabaya geçiyoruz, Tim’e özel hazırlanmış eve geçecekmişiz.’’ Gülümsüyordu ve bu dostça bir gülümsemeydi.

‘’Teşekkürler, şimdi geliyoruz.’’

Adal yürümeye başladığında Kaan’la beraber onu takip etmeye başladık. Siyah bir cipin önüne gelmiştik. Cipin üzerinde kalın harflerle S.Z yazıyordu. İnsanı içine çeken bir logosu vardı.

Sıcak Zehir insanı içine çekiyordu.

O zehrin içinde yapabileceğim sadece üç seçenek vardı;

Ya yakacaktım.

Ya yanacaktım.

Ya da panzehiri bulacaktım.

 

Loading...
0%