@miraclesea
|
Delfin ertesi gün oğlu sayesinde erkenden kalktı. Sabah yatağında bir depremle uyandı. Gözlerini oflayarak aralığında kolu sargılı oğlu yatağında zıplıyordu. Asla dün ağaçtan düşmüş bir çocuk gibi değildi. Delfin oğlunun enerjisinin hiç bitmeyeceğine derinden "Kalk anne! Hava çok güzel! Lütfen, kahvaltıyı bahçede yapabilir miyiz?" dedi yalvararak. "Oğlum, şubat ayındayız. En güzel hava bile soğuktur. Hasta olursun. Ama çok istiyorsan kahvaltıdan sonra Darcy ile oynayabiliriz. Tabii koluna dikkat etmen şartıyla!" dedi sonunda yatakta doğrularak. Oğlu başta yüzünü buruştursa da Darcy lafının geçmesiyle neşeyle çığlık atıp daha iştahla zıplamaya başladı. Delfin gülerek kalktı ve oğlunu yataktan indirdi. "Şimdi düşeceksin, kolun acıyacak, sonra ağlayacaksın. Ben de seni susturmaya çalışırken kahvaltı zamanını kaçıracağız ve belki sonunda Darcy ile oynayacak zamanımız kalmayacak." dedi gülerek. Oğlu korkuyla annesine baktı. "Hadi o zaman, hemen inelim annecim!" dedi annesinin kolunu çekiştirerek. O sırada çalan zille ikisi de olduğu yerde sıçradı. Delfin kolunu oğlundan kurtarıp sabahlığına uzandı. İkisi birlikte aşağı indi. Bu sırada kapı ısrarla çalınmaya devam etti. Herhalde gelen annesiydi. Gerçi sabah uğrayacağını söylememişti. "Geliyorum!" dedi Delfin melodik bir sesle. Kapıyı açtığında karşısında Derin'i görmek beklediği en son şeydi. Şaşkınlıkla Derin'e bakarken Derin de şaşkın bakışlarını Delfin'in üstünde gezdiriyordu. "Sen kapıyı böyle mi açıyorsun?!" dedi üstündeki kısa gecelik ve önü açık sabahlığı kastederek. Sesinde bir parça öfke vardı. Delfin önünü bağlarken, "Seni beklemiyordum, yani bu saatte." dedi aksi bir sesle. Delfin onun sorusunu duymazdan gelmişti ama Derin ısrarcıydı. "Bu şekilde kimi bekliyordun?!" dedi Derin sert bir sesle. "İlk soru için, daha yeni kalktım, Derin. İkinci soruna gelirsek, annem geldi sandım." dedi bezgin bir sesle. Ardından gözlerini devirdi. Büyüklerin atışmasından sıkılan Merih annesinin sabahlığını çekiştirerek, "Anne, kahvaltı!" dedi sıkıldığını belli ederek. Delfin öfkeli bakışlarını Derin'den kopartarak gülümseyerek oğluna döndü. "Tamam, annecim." dedi ve tekrar Derin'e döndü. "Kahvaltı ettin mi?" dedi daha sakin bir sesle. "Pek sayılmaz." dedi Derin öfkesi uçarken gülümseyerek. "O zaman siz Merih'le mutfağa geçin. Ben de bir yukarı çıkıp geleyim." dedi hızlıca. Derin bir şey diyecekken Merih atıldı. "Anne!" dedi gitmemesi için yalvararak. Merih oğluna doğru eğildi. "Annenin çişe gitmesi gerekiyor." dedi fısıldayarak. O sırada Derin, Delfin'in eğilmesiyle gözlerinin önüne serilen göğüsleriyle nefesini tuttu. Ama Delfin bunu fark etmedi ve doğrulup merdivenlere yöneldi. İki erkek mutfağa geçerken Delfin hızla önce lavaboya gitti. Ardından da odasına geçip üstünü değiştirdi ve aşağıya indi. Mutfağa girdiğinde iki erkek arkası kendisine dönük bir şekilde şarkı söylüyorlardı. "Hoşuna mı gitti?! Hoşuna mı gitti?! Eğlendin mi?!" Delfin kendini tutamayıp onların bağıra bağıra şarkıyı söylemelerine güldü. Şaşkınlıkla ona döndü iki erkek. İkisinin yüzünde de yakalanmanın verdiği muziplikle karışmış utangaç gülümseme vardı. Sonrasında oğlu annesine koşup, "Anne, o da bizim gibi Gece seviyormuş." dedi neşeyle. Delfin bunu çok biliyordu. Derin ve Delfin'in en güzel ortak noktası Merih'ten sonra Gece grubuydu. "Öyle miymiş annecim? Ne güzel!" dedi gülümseyerek. "Anne! Omlet yapabilir miyim?" dedi ellerini çenesinin altında birleştirip yalvararak. Delfin kafasını geri atıp bir kahkaha attı. Kafasını oğluna çevirirken Derin'i fark etti. Derin odağını kaybetmiş gözlerle bakıyordu Delfin'e. Delfin bu büyülü görüntüye kendini kaptırmak istemeyerek hemen oğluna döndü. "Kap bakalım önlüğünü annecim!" dedi Delfin oğluna gülümseyerek. Oğlu önlüğünü almaya giderken Delfin hızla malzemeleri çıkardı. Oğlu önlüğünü belinde tutarak annesinin yanına geldi. Delfin önlüğü bağladı. Tabureyi tezgahın önüne çekti ve üstüne çıktı Merih. Bir kolu sargıda olduğu için Delfin kaseyi tutuyordu. Oğlu elindeki çırpıcıyı çevirmeye başladı. Derin ise arkasına yaslanmış mutlulukla oğlunu ve karısını izliyordu. Bir ara Delfin kafasını kaldırdı ve Derin'in özlem taşan gözleriyle karşılaştı. Gülümseyip Merih'in yanındaki tezgaha vurarak onu yanlarına çağırdı. Derin onu ikiletmeden hızla yanlarına geldi. Merih onun yanlarına geldiğini fark edince, "Sen omlet sever misin?" diye sordu. "Evet, hem de çok severim." dedi Derin gülümseyerek. "Ben en çok maydanoz ve dereotlu seviyorum. Çok güzel kokuyor." dedi elindeki dereotu ve maydanoz demetinin kokusunu içine çekerek. "Gerçekten mi? Ben de!" dedi Derin neşeyle. Merih'in de yüzü neşeyle aydınlandı. "Seninle çok ortak yönümüz var, Derin Amca." dedi gülerek. Merih'in cümlesi havada asılı kaldı. Derin'in gülümsemesi yüzünde dondu. Merih'in ona baktığını görünce cılız da olsa gülümsedi. Delfin ise onun gözlerindeki acıyı fark ederek hüzünle başını eğdi. Kaldığı ikilem onu öldürecekti. İçinden gelen kelimelere hakim olamayarak, "Mutfaktaki yeteneklerine bakarsak, babasının oğlu desek daha doğru olur." dedi sadece Derin'in duyabileceği bir sesle hafifçe ona doğru eğilerek. Mutfakta her zaman Derin, Delfin'den daha yetenekliydi. Derin kafasını ona çevirip büyük bir duygu yoğunluğuyla baktı. Delfin bu özlem duygusunun taştığı bakışlar altında ezilmişti. Çalan telefon ağır havayı biraz olsun dağıttı. Derin özür dileyen bir gülümsemeyle oturduğu tabureden kalkıp telefonla konuşmak için salona geçti. O sırada Delfin ve Merih omletleri pişirip masayı hazırladılar. Masa hazır olunca Merih hızla salona koştu. Bağırışını Delfin duyabiliyordu. "Derin Amca, hadi! Her şey hazır, gel!" diye neşeyle bağırdı Merih. İki erkek Delfin'in henüz oturduğu masaya geçtiler. Merih annesinin böldüğü lokmaları hızla ağzına atarken bir yandan da konuşuyordu. Delfin fark etti ki oğlu babasının yanında çok konuşuyordu. Belki de oğlu içten içe hissedebiliyordu Derin'in babası olduğunu. Üçlü tatlı tatlı sohbet edip gülüşerek kahvaltılarını ettiler. Ardından Delfin'in havanın çok soğuk olmadığını kabul etmesiyle Darcy ile oynamak için dışarı çıktılar. Merih çığlıklarla Darcy'ye koşarken Delfin laptopunu ve minderleri alıp bahçedeki masaya geçti. Minderleri sandalyelere yerleştirdikten sonra birine oturdu. Derin de bir şey demeden yanına oturdu. Delfin hızla mailine gelen çalışmalara baktı. Öğrencileri çok güzel sahneler seçmişlerdi. "Çocuklara tiyatro mu yaptıracaksın?" dedi Derin bilgisayara kaşlarını çatarak bakarken. "Evet, oyuncu olmak için yardım istedi iki öğrenci. Ben de hak geçmesin diye hepsine bunu uygulamaya karar verdim." dedi Delfin gülerek. "Bir de daha en başındalarken Shakespeare mi verdin çocuklara? Çocuklar tiyatroya küsecek." dedi Derin alayla. "Bunu üç Shakespeare oyununda sahne almış biri mi söylüyor?" dedi Delfin onu taklit ederek. Derin'in kaşları şaşkınlıkla kalkarken Delfin kırdığı potu anlasa da artık çok geçti. "Biliyor muydun? Onlar benim sessiz işlerimdi." dedi keyifli bir sesle. "Bilmemem için bir sebep yoktu. Üstelik sessiz iş olsalardı, haberi Amerika'ya kadar gelmezdi." dedi Delfin gözlerini kısarak. Ama bu Derin’in neşesini bozmaya yetmedi. Tam tersine kocaman bir kahkaha attı. Öyle ki Merih hemen yanlarına koştu. "Ne gülüşüyorsunuz siz?!" dedi ellerini beline koyarak. Delfin gülerek oğlunu kucağına çekti. Derin uzanıp oğlunun saçlarını karıştırdı. "Sen yine anneyi mi kıskandın, oğlum?!" dedi gülerek. Merih'in cevabı gelmeden Darcy'nin havlamasıyla üçlü kafasını kaldırdı. Bir adam evin önünde durmuş, onların resimlerini çekiyordu. Derin hışımla fırladı. Delfin'e bakmadan, "İnci, Merih'i içeri götür!" dedi telaşla. Delfin hemen içeri geçerken Derin adamın üstüne yürüdü. Darcy de yanında onunla birlikte geliyordu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?!" dedi adama sıkılı dişlerinin arasından öfkeyle. "Derin Bey, işimi yapıyorum." dedi adam sakin bir sesle. "Özel hayatımın içine ederek mi?!" dedi Derin kükreyerek. "Derin Bey..." diye kendini savunmaya çalıştı adam ama Derin konuşmasına izin vermedi. "Sus! O fotoğrafı hemen yok edeceksin! Onu herhangi bir yerde görürsem, senin için çok kötü olur!" dedi daha sakin bir sesle. "Derin Bey, işimi kaybederim!" dedi adam yalvararak. Derin elini adamın omzuna koydu ve öfkeyle sıktı. Adamın ağzından cılız bir inilti çıktı. "Eğer işini bu kadar seviyor ve devam etmek istiyorsan, o zaman dediğimi yapacaksın. Yoksa seni sadece işinden etmekle kalmam, bir daha eline değil bu makineyi telefonunu bile alamayacak halde olursun!" dedi adama gözlerini dikerek. Adam yutkundu ve başıyla onayladı. Hızla fotoğrafları silerken Derin onu bırakmadı. Ardından makineyi bir de kendi kontrol edip adamı serbest bıraktı. Adam hızla uzaklaştı. Derin eve döndü. Kapıyı tıklattı. Kapıyı ona Merih açtı. "Vay be, Deyin Amca! Şen naşıl koştun öyle ya?! Aşlanşın şen be!" dedi gülerek gururla. Derin bir kahkaha atarak Merih'i kucağına alıp havaya atıp tuttu. Merih neşeyle evi inleten bir çığlık attı. İkisi salona geçtiklerinde Delfin'i göremediler. "Annen nerede?" dedi kucağındaki oğluna merakla. "Çişi gelmiş." dedi omuz silkerek. Derin güldü ve oğlunun başına bir öpücük kondurdu. Hareketli oğlu kucakta durmaktan sıkılarak debelenmeye başladı. Derin pes ederek onu indirdi. Oğlu odasına tahminen oyuncaklarına koşturdu. O sırada solgun yüzüyle Delfin girdi. Derin hızla oturduğu yerden fırlayıp endişeyle Delfin'e koştu. "İyi misin, İnci?" "İyiyim, sanırım ilk defa durumun önemini kavradım." dedi sesi titreyerek. Gözleri boşlukta bir noktaya odaklanmıştı. Derin onu böyle yenilmiş görmekten nefret ederken hızla göğsüne çekti. Burnunu karısının çiçek kokulu saçlarına gömdü. "Kimse... Hiç kimse! Benim karımı çocuğumu üzemez! Buna izin vermem! Sizi koruyacağım, İnci!" dedi yemin eder gibi. Delfin sesli bir iç çekti. Yüzü Derin'in göğsüne yasladı ve bir şeyler mırıldandı. Derin onu birazcık çekip duymaya çalıştı. Delfin derin bir nefes aldı. "Kabul ediyorum." dedi teslimiyetle. Derin kaşlarını çattı. "Efendim?" dedi anlamayarak. "Birlikte yaşama teklifini kabul ediyorum." dedi fısıltıyla. Derin bir an şokla baktı Delfin'e. Yüzüne kocaman neşeli bir gülümseme yayıldı. "Demek cevabın 'evet'?" dedi gülümseyerek. "Sadece Merih için kabul ediyorum." dedi omuzları çökerken. "Tabii ki." dedi Derin hafif alaycı bir sesle. Delfin kendini onun kolları arasında şahinin pençelerine düşmüş minik bir serçe gibi hissediyordu. "Bırak..." diye başladı Delfin. Daha doğrusu başlamak istedi. Ama kelimeler dışarı çıkmıyordu. Tekrar denedi ama sonuç yine hüsrandı. Derin onu anlamaya çalışır gibi kaşlarını çatmıştı. Ama Delfin o yüze odaklanamıyordu. Güçlü bir ses kulağının dibinde haykırdı. Delfin sözcükleri duyuyor ama anlayamıyordu. Vücudunun güçlü ellerce kavrandığını hissetti. Ardından kendini dipsiz karanlık bir kuyuya yuvarlanırken buldu. Kendisine geldiği zaman gözlerini açamasa da bilinci açıktı. Yanında yabancı bir erkek sesinin konuşmasını duydu. Başta beynindeki uğultudan ne konuşulduğunu anlayamasa da kısa sürede uğultunun kaybolmasıyla, "Yıllardır dayanabileceğinden çok fazla iş yükleniyormuş." dediğini duydu yabancı bir sesin. İşini iyi bilen birinin özgüveniyle konuşuyordu. "Ayrıca beş yaşında böylesine hareketli, hiperaktif, bir çocuğa bakmanın öyle uzaktan görüldüğü gibi pek eğlenceli bir iş olduğu söylenemez. Ama Derin, dediklerine dayanarak hayatının bundan böyle daha sakin ve kolay olacağını söyleyebilirim." dedi sıcak bir sesle. Bu tonla konuştuğuna göre birbirlerini tanıyorlardı herhalde. "Merak etme, Fatih. Bundan sonra onu yalnız bırakmayacağım." dedi Derin güven verici bir sesle. "Zaten bunu erteletecek bir sebep görmüyorum. Tecrübelerime inanarak söyleyebilirim ki, hayatı ne kadar çabuk düzene girerse, o kadar hızlı bir şekilde bu stresten kurtulacaktır." Delfin kendisi ordayken sanki o yokmuş gibi konuşulmasından huzursuz olmuştu. Gözlerini tekrar açmayı denedi ve bu sefer direnmeden açıldılar. Başındaki iki erkek onun huzursuz kıpırdanışlarını fark etmiş gibi ona döndüler. Doktor hemen kadına doğru hafifçe eğilip, "Evet hanımefendi, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" dedi gülümseyerek. "Halsizim." dedi Delfin gözünü etrafta gezdirerek. Kendi yatağındaydı. Güneş ışıkları içeri sızıyordu yani kendinden geçeli çok uzun bir zaman olmamıştı. Bir anda oğlu geldi aklına, "Merih..." diye başladı telaşla eli kalbine giderken. "Merih iyi. Her şeyden habersiz oyuncaklarıyla oynuyor. Merak etme." dedi Derin gülümseyerek. Delfin bunun üzerine çantasını kapatmakta olan doktora dönüp, "Bana ne oldu?" diye sordu. "İlk olarak aşırı çalışma, sinirlerin yıpranması ve düzen bozukluğu... Oğlunuz küçük de olsa bir kaza geçirmişti, değil mi? Bunun sebeple yaşadığınız şok da, sinir sisteminize son darbe oldu. Sonunda bedeniniz sizin yerinize bir mola almaya karar verdi ve bayıldınız." dedi neşeyle gülümseyerek. "Bundan sonra daha sakin bir hayat yaşamanızı öneririm." dedi gülümseyerek ama bir o kadar da ciddi. Derin ile birlikte doktor da dışarı çıktı. Delfin doğrulup oturunca üstündeki yorgan kaydı ve geceliğiyle kaldı Delfin. Şaşkınlıkla üstüne bakarken Derin girdi içeri. Onun bakışlarını henüz fark etmeden, "Konuşacak kadar iyi misin?" dedi kapıyı kapatırken. Genç kadın şaşkınlığın verdiği şokla başını salladı. Ardından kafasını iki yana salladı hızlıca. "Beni sen mi soydun?" dedi yutkunarak. "Evet, ama hemen pençelerini çıkarma. Savunmasız vücudunda hayvansal duygularımı tatmin etmemiş olduğumu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim." dedi gülerek. Delfin yanaklarının hafifçe pembeleşmesine engel olamadı. "Bir ev bulmamız gerek." dedi ardından. "O zamana kadar benimle kalırsınız." dedi konuyu hızla değiştirerek. "Bir dakika! Sen ne saçmalıyorsun?! Bu ev yeterli, Derin! Senin evine geçmemiz ise tartışma konusu bile değil. Merih çok hareketli bir çocuk ve bahçeye ihtiyacı var. Senin evin ise bir site içerisinde bir daire. Çocuğumu dört duvar arasına hapsetmem!" dedi bir anda ayağa fırlarken. Bir anda bu ani hareketiyle başı döndü Delfin. Derin hemen tuttu kollarından. "Şu pençelerini birazcık geri planda tutsan, senin sağlığın için de iyi olacak, karıcığım." "Bana 'karıcığım' diyemezsin!" dedi Delfin onun kollarında çaresizce çırpınarak. "Niye diyemem? Karım değil misin?" dedi gülerek. Kadını bir anda göğsüne çekti. Bileklerini tuttuğu ellerini aşağıya indirip kalçalarını kavrayıp kadını iyice kendine yasladı. "Derin..." dedi Delfin titrek bir fısıltıyla itiraz etmeye çalışırken. "Ne var karıcığım? Kocana yakın olmak seni heyecanlandırdı mı? O yüzden mi kalbin bu kadar hızlı atıyor?" dedi adam yüzünü kadına yaklaştırarak. Adamın nefesi kadının dudaklarını okşuyordu. Delfin bir şey diyemiyordu. Derin ona bu kadar yakınken hiçbir kelime gelmiyordu aklına. "Senin sessiz kalmanı 'evet' olarak kabul ediyorum." dedi ve aradaki mesafeyi kapattı Derin. Onsuz yılların verdiği özlemle karısının dudaklarını sömürüyordu. Şaşkınlığın verdiği donukluğu atınca Delfin farkında olmadan karşılık vermeye başladı. Sonunda nefes almak için geri çekildiklerinde, "Sanırım benden sandığım kadar nefret etmiyorsun." dedi Derin alnını karısının alnına dayayıp gülümseyerek. Delfin aklında Derin ile olan konuşması yinelenirken huzursuzca yatakta diğer tarafa döndü. Rahatsız olmadığını bile bile yastığını yumruklayarak kabartmaya çalıştı. Sırtüstü yatıp gözlerini tavana dikti. Aklı ve ruhu derin bir karmaşa içindeydi. Başının altında kuş tüyü yastık da olsa uyuyamayacağını biliyordu. Sonunda pes edip bir iç çekiş eşliğinde yataktan kalktı. Üstüne sabahlığını geçirip önünü sıkıca bağladı. Bir sürprizle daha karşılaşmak istemiyordu. Çünkü Derin onun bayılmasını sebep gösterip evde kalmak istemişti ve sonuç olarak an itibariyle karşı çaprazındaki misafir odasında uyumaktaydı. Bunu düşünmekten vazgeçip odadan çıkıp aşağıya mutfağa indi. Bir süre boş boş baktı mutfağa. Sabahki neşeli kahvaltı sohbetleri geldi aklına. Sonrasında ne yaptığını fark edip hızla başını iki yana salladı. Buzdolabına yürüdü. İçinden süt çıkardı. Üst dolaptan aldığı cezveye birazını boşalttı. Belki sıcak süt uykusunu getirirdi. Süt ısınırken istemese de aklı o öpücüğe kaydı. Elleri istemsiz dudağına gitti. Kaşları öfkeyle çatıldı. Kendine kızıyordu. Kendisini öpmesine nasıl izin verebilmiş olduğuna inanamıyordu. "Seni de mi uyku tutmadı?" dedi arkasından bir ses. Delfin küçük bir çığlık atıp hızla arkasını döndü. Derin ona oldukça yakın bir mesafede duruyordu. Aslında duruyordu demek yanlış olurdu. Şu an avının üstüne atlamaya hazır bir yırtıcıdan farkı yoktu. Delfin cevap vermek istiyordu. Ama karşısında yarı çıplak bir Derin varken bu çok ama çok zordu. Onun bu büyülenmiş halinden yararlanan Derin aralarındaki kısa mesafeyi kapattı. Mutfak fayansına ellerini dayayıp Delfin'e doğru eğildi. "Kocanı böyle görmek seni çok mu etkiledi karıcım?" dedi Derin sırıtarak. Delfin titrek bir nefes aldı. İhtiyacı olduğu zaman üst seviye konuşma yeteneğinin nereye gittiğini merak ediyordu. Onun kurtarıcısı olan tıslama sesi arkasından çınladı. "Eyvah!" dedi Delfin sonunda beynini çalıştırarak. Hızla ocağa döndüğünde sütün taşıp ocağı söndürdüğünü gördü. "Kahretsin!" dedi kendi kendine mırıldanarak. Ocağın yanındaki bezi alıp hemen silmeye başladı. Derin kafasını Delfin’in omzundan uzatıp kulağına doğru usulca konuştu. "Bana da süt ısıtır mısın? Seninle süt içmeyi özledim." dedi ve Delfin cevap veremeden geri çekildi. Buzdolabının yanındaki ahşap dolaba yöneldi. "Ne yapıyorsun?" dedi Delfin kaşlarını çatarak. "Tabii ki de kurabiye arıyorum. Kesin vardır burada." dedi Derin gülerek. Delfin kafasını tekrar ocağa doğru çevirirken gülümsemesine engel olamadı. Önceden ikisinin geceleri süt kurabiye partileri vardı. Televizyonun karşısına geçer, süt içip kurabiye yiyerek çizgi film izlerlerdi. Eski anılar gözlerinin önüne gelince bir an daldı gitti. "Onu oradan almazsan bir daha taşacak, İnci." dedi Derin kurabiyeleri tabağa koyarken. Delfin hızla kafasını sallayıp şu ana döndü. Tezgâhın üzerindeki iki kupaya sütleri koydu. Derin salona geçerken Delfin de sessiz bir şekilde arkasından gitti. Derin sehpaya tabağı koyup televizyona yöneldi. Anlaşılan eski anıları tekrarlayacaklardı. Hızla kanalları geçip bir eski çizgi filmde durdu. Little Lulu... Jenerik akarken Delfin'in gülümsemesi yüzünü kapladı. Jenerik akarken Delfin'in gülümsemesi yüzünü kapladı. Kahkahalarını durduramıyorlardı. Delfin özlemişti. Böyle olmayı özlemişti. Gözlerinden akan kahkaha yaşlarını sildi. Derin de pek farklı değildi. Çizgi filmin bitmesiyle Delfin yayıldığı koltukta doğruldu. Derin kafasını ona çevirdi. "Uzun zamandır böyle gülmemiştim. Özlemişim." dedi Derin gülümseyerek. Delfin de gülümsedi. Ardından Derin ayağa kalktı ve kollarını iki yana açıp esnedi. Delfin yine yüzüne ateş bastığını hissetti. Derin'in kendisine yaptığı görsel şölenden kendini alamıyordu. Daha fazla kendini kaptırmadan hızla fırladı. Bardakları ve tabağı alıp hızla mutfağa gitti. Elindekileri mutfak tezgâhına bırakıp odasına çıkmak için döndüğünde yine o muhteşem vücutla karşı karşıyaydı. Sonunda dayanamayan Delfin, "Ne istiyorsun, Derin?" dedi öfkeyle. "Sen benim ne istediğimin fazlasıyla farkındasın karıcım." dedi Derin sırıtarak. "Ben senin karın değilim." dedi Delfin sıkılı dişlerinin arasından. "Sen benim karımsın!" dedi gözleriyle ateş saçarak. "Evet haklısın! Ben senin hamileyken aldattığın karınım!" dedi dişlerini sıkarak ve hızla Derin'i itip hızla üst kata, odasına, yöneldi. Derin'in arkasından geldiğini duyabiliyordu. Odasının içinden girecekken Derin onu durdurdu. "İnatçılığın hiç değişmemiş. Hala benim dediğim dedik gözlerinde fırtınalar kopan karım. Gururlu kendini buz sandığında saklayan karım." dedi Derin, Delfin'in gözlerinin içine bakarak. Ardından, "Hala beni seven hala sevdiğim kadın." dedi kulağına doğru eğilip fısıldayarak. Delfin'i öylece donmuş bir halde bırakıp odasına yöneldi. Derin odasına girerken Delfin'in duyabileceği şekilde bir şarkı mırıldandı. "O seni sevmese beni de duymasa... Nerden bulurdu umuda bakan bir oda."
Merhaba Casperlarım, Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın. Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz! Keyifli okumalar Deniz UZAY |
0% |