Yeni Üyelik
8.
Bölüm

VIII. DUVARDA BÜYÜYEN ÇATLAK - 4

@miraclesea

Sabah olduğunda Delfin uykusuzluk yüzünden başının ağrıdan çatlamasından endişe ediyordu. Derin onun bu halini görmüştü ama sessiz kalmıştı. Çünkü sebebinin kendisi olduğunu çok iyi biliyordu ve yaptığından memnun bir halde keyifli bir havada susuyordu. Merih ise annesinin bu haline hiç alışık değildi. Bu yüzden annesinin yüzünü ellerinin arasına alıp,

"Annecim, hasta mı oldun sen? Sana nane molla yapayım mı?" dedi endişeyle gözlerini kocaman açarak. Delfin kendini kötü hissetmesine rağmen kahkaha attı. Başına giren sancıyla gülüşünü kısa kesmek zorunda kaldı. Anneannesiyle fazla zaman geçiren oğlu yeni kelimeler öğrenmişti anlaşılan.

"Yok, annecim. Nane mollaya gerek yok." dedi gülerek. Annesinin güldüğünü gören Merih'in gözlerinden endişeli bakışlar kayboldu.

"Derin amca! Yarın annemle sinemaya gideceğiz, sen de gelsene!" dedi oğlu bir anda Derin'e dönüp. Derin dün yaşananlar sonrasında her şeyden habersiz olan oğlundan gelen bu beklenmedik soru karşısında şaşkınlıktan neredeyse içtiği kahveyi püskürtecekti. Delfin onun konuşmasın fırsat vermeden,

"Belki, işi vardır oğlum. Öyle pat diye sorulur mu?" dedi kaşlarını çatarak.

"Hayır, hiçbir işim yok." dedi Derin meydan okuyan gözlerle Delfin'e bakarak. Merih neşeli bir çığlık attı. Delfin oğlunun mutlu olduğunu görünce sessiz kaldı. Oğlu mutluysa maalsesef ki Derin'e katlanmak zorundaydı.

"Peki, bakalım, madem öyle sinemaya beraber gidebiliriz ama bu senin bugün anneanneni üzmemene bağlı olarak verilmiş bir karar. Anlaştık mı?" dedi Delfin Derin'in delici bakışlarını gözardı ederek.

"Hayır, annecim, üzmeyeceğim." dedi oğlu ciddi bir şekilde başıyla onaylayarak.

"Türkan Sultan beni kovmadan ben kendim gideyim o zaman." dedi kahvesinden son yudum alırken Derin. Delfin gülümsemesine engel olamadı. Delfin'in annesiyle Derin hiçbir zaman tam anlamıyla anlaşamamışlardı. Merih'in kafasına bir öpücük kondurup masadan kalktı.

"Sinemada görüşürüz, Merih." dedi gülerek.

"Görüşürüz, Derin Amca!" dedi ağzı dolu bir şekilde. Derin bir kahkaha atıp kapıya yöneldi. Delfin de onun peşinden gitti. Derin dışarı çıkığında Delfin'e döndü.

"İki gün sonra haber basılacak Delfin. Konuşmamız gerekiyor." dedi ciddi bir sesle. Delfin onun haklı olduğunu biliyordu. İç çekerek başıyla onayladı.

"O zaman bu akşam benimle bir akşam yemeği ye. Bunu konuşalım."

"Sorun olmayacak mı? Basın falan, biliyorsun öyle şeyleri hiçbir zaman sevemedim." dedi Delfin rahatsız bir şekilde kaşlarını çatarak.

"Yani fotoğrafları engelleyemem ama uzakta olacaklar. Seni rahatsız etmeyecekler." dedi Derin mahcup bir gülümsemeyle. Delfin başıyla onayladı. Ama bir anda aklına Merih geldi.

"Akşam olmaz Derin. Merih var, onu bırakamam."

"Türkan Sultan?" dedi Derin, Merih için bir alternatif sunarak.

"Babam ve abimi biliyorsun. Annemsiz hiçbir şey yapamazlar." dedi özür dileyen bir gülümsemeyle.

"Öğle yemeği?" dedi Derin saatine bir göz attıktan sonra.

"Bir iki arası sana uygunsa olabilir." dedi Delfin programını gözünün önüne getirerek. Derin gülümsedi.

"Tamamdır, bana uyar. Seni okuldan alırım." dedi ve Delfin'in dalgınlığından yararlanıp yanağına bir öpücük kondurup hızla arabasına yürüdü.

"Beni okuldan alamazsın!" diye bağırdı Delfin arkasından hafif sinirle.

"Seni duymuyorum!" dedi bağırarak. Delfin onun bu serseri haline ne kadar isetese de daha fazla sinirli kalamadı. Kapıyı kapatırken yüzünde saklayamadığı bir gülümseme vardı. Derin'in bu serseri halleri Delfin'in zayıf noktalarından biriydi. Ondan etkilenmesini ve ona kapılmasını sağlayan da hep bu tavrı olmuştu. Delfin mutfağa iç çekerek dönerken, şu son yirmi dört saatte çok fazla geçmişe döndüğünü fark etti. Bunun Derin'in kendisini kazanmak için oynadığı bir oyun olduğunun da farkındaydı ama kalbine engel olmakta her seferinde daha da başarısız oluyordu.

*** 

Amfiye girdiğinde herkesin yerlerine geçmiş ve çalışma kâğıtlarına gömülmüş halde olduklarını gördü. Öğrencileri öylesine odaklanmışlardı ki, Delfin'in geldiğini fark etmemişlerdi. Delfin onlara gururla gülümseyerek baktı. Sandalyesini çekip oturdu ve onları izledi. Birbirleriyle oyunları hakkında tartışmaları ona kendi üniversite hayatını hatırlatmıştı. Çok eğlenceli zamanlardı. O anılarında kaybolmuşken öğrencilerinden biri sonunda Delfin’i fark ederek,

“Arkadaşlar! Hoca gelmiş!” dedi ve bir anda bütün kafalar Delfin’e döndü. Delfin kendini tutamayıp bir kahkaha attı.

“Bunu belirttiğin için teşekkürler...” deyip beklentiyle çocuğun yüzüne baktı.

“Cansel Güneş.” dedi Delfin’in neyi kastettiğini anlayarak.

“Teşekkürler, Cansel.” dedi gülümseyerek. Ardından sınıfa döndü.

“Arkadaşlar, günaydın! Herkesi çok iyi gördüm. Performanslar için hazır mıyız?” dedi cesaret verici bir gülümsemeyle. Sınıftan homurtular yükseldi. Pek de hazır görünmüyorlardı.

“Hadi ama millet! Ben hepinize güveniyorum. Bu sadece sizin bölümünüzle kaynaşmanız için düşündüğüm bir etkinlikti. Sonuçta, arkadaşlarınıza oynayamıyorsanız tanımadığınız insanların karşısında ne yapacaksınız?” dedi ciddi bir sesle. Sınıftan hafif kıpırdanmalar oldu. Delfin tam ağzını açmıştı ki kapı açıldı ve hem arkadaşı hem meslektaşı Leyla kafasını uzattı. Delfin onun yanına giderken sınıfa hitaben,

“Önce gönüllüler! Geri geldiğimde bir grubu masamın önünde görmek istiyorum.” dedi ve Leyla ile birlikte sınıftan çıktı. Leyla hemen söze girdi.

“Dönem sonuna bir tiyatro oyunu düzenlenecek. Bizim okulun öğrencileri ve tanıtım için ünlü birkaç yüzle gerçekleşecek. Yönetmen bizim Arda olacak. Sınıfına seçmeler için haftaya sekreterliğe isim bırakmalarını söyler misin? Oynanacak olan oyun, Othello.” dedi hızla.

“Tamam söylerim. Çalışmalar burada mı olacak?” dedi Defne gülümseyerek.

“Evet, merak etme. Dersler aksamayacak ama senin ek ders vermen gerekebilir.” dedi özür dileyen bir gülümsemeyle. Delfin de ona gülümsedi ve el sallayıp içeri girdi. Neyse ki öğrencilerinden birkaçı onu dinleyip öne çıkmışlardı. Delfin gülümseyerek masasından küçük not defteri ve bilgisayarını aldı ve orta sıralardan birine geçti. Oturduğunda gönüllülere dönüp,

“İsimleri ve sahneyi alalım.” dedi. Biraz önce atılan Cansel,

“Hocam biz iki kişiyiz. Ben Cansel Güneş ve arkadaşım da Ali Yıldız. Romeo Juliet 3. perde 3. sahnedeki Rahip Lawrence ve Romeo’ya ait ilk dokuz repliği sahnelendireceğiz.” dedi gülümseyerek. Delfin sahneyi bilgisayardan açıp eliyle Cansel’e başlamasını işaret etti ve iki saatlik ders başladı.

Dersin sonuna doğru Delfin saatine göz attı. Ders süresinin çoktan bittiğini görünce gözleri büyüdü. Daha herkesin sahnesi bitmemişti. Sahnedekilerin oyunu bitince Delfin diğer grup kalkmadan ayağa kalktı. Bilgisayarı ve defteriyle aşağı inerken kapı tekrar açıldı ve Delfin’in dersi tekrar bölündü. Delfin açık kapıdan Derin’in girdiğini görünce olduğu yerde dondu kaldı. Derin gülümseyerek Delfin’e baktı. Delfin şaşkınlığı üstünden attıktan sonra bakışları öfkeye büründü. Derin’in gülümsemesi büyürken kolunu kaldırıp saatini gösterdi. Delfin ofladı. Bu sırada sınıf bu ikiliyi izlemekteydi. Delfin eliyle ona bir dakika beklemesini söyledi. Derin bozuntuya vermeden kapının yanındaki duvara yaslandı. Delfin hızla aşağıya inip sınıfa döndü. Sakin bir sesle,

“Arkadaşlar, kalan arkadaşlar bir sonraki dersimizde devam edecekler. Ayrıca iletmem gereken bir duyuru var. Not almanızı tavsiye ederim.” dedi. Herkesin kendini toplayıp kaleme sarılmasıyla,

“Okulumuz bir tiyatro oyunu düzenliyor. Dönem sonunda oynanacak olan Othello oyununda yer almak isteyen arkadaşlarımızın seçmeler için önümüzdeki hafta içerisinde sekreterliğe başvurmasını rica ediyorum. Oyun kapsamında verilmesi gereken eğitimlerde ben de görevli olacağım. Bu yüzden bu yüzlerin hepsini orada da görmek istiyorum.” dedi gülümseyerek.

“Bir sonraki derse kadar kendinize iyi bakın.” dedi not kâğıtlarını çantasına yerleştirirken. Sınıftakiler eşyalarını toplarken Derin hızla Delfin’in yanına geldi.

“Dışarıda bekleyebilirdin.” dedi Delfin dişlerinin arasından öfkeyle.

“Sheakespeare seslerini duyunca kendimi tutamadım. Ve tabii ki asıl senden uzak duramadım.” dedi tatlı bir gülümsemeyle. Delfin sessiz kalıp bilgisayarını çantasına koydu. Öğrencileri yanına gelip bir bir 'iyi günler' diliyorlardı. Delfin onlara gülümseyerek karşılık verdi. Öğrencileri Derin ve kendisi arasında gidip gelen meraklı bakışlarla sınıftan çıkıyordu. Derin ile birlikte sınıftan çıkınca öğrencilerin çoğunun kapıda olduğunu görünce Delfin şaşırdı. Derin ise meraklı bakışlara karşılık bir kahkaha attı. Meraklı öğrencilerin arasından geçtikten sonra Derin, Delfin’e şeytani bir bakış atıp öğrencilere döndü.

“O benim karım!” diye ilan etti küçük çaplı kalabalığa. Hayret nidaları koparken Delfin olduğu yerde çakılı kaldı. Derin ona muzip bir gülüşle bakınca öfkeyle elindeki kitabı adamın omzuna geçirdi. Derin kolunu tutarken,

“Ne yani, karım değil misin?” dedi masumane bir tavırla.

“Seni parça parça edeceğim, adi herif!” dedi öfkeyle fısıldayarak.

“Ah! Seni tutan yok karıcığım. İstediğin kadar parçalayabilirsin.” dedi seksi bir sırıtışla. Delfin yüzünü ateş basarken hızla Derin’in önünden yürümeye başladı. Arkasından Derin'in melodik kahkahasını duydu. Umursamayarak meraklı ve şaşkın bakışlar eşliğinde odasının yolunu tuttu.

 

Merhaba Casperlarım,

Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın.

Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz!

Keyifli okumalar

Deniz UZAY

Loading...
0%