@miraclesea
|
Delfin yüzündeki aptal gülümsemeyi okula geldiğinde bile silememişti. Sabah evden çıkarken oğlu ve Delfin kapıda birlikte yolcu etmişlerdi onu. Delfin’in geçmişte tam hayal ettiği gibiydi. Merih babasının kucağındaydı. İkisi de Delfin’in arkasından gülümseyerek el sallamıştı. Delfin’in hamileyken kurduğu hayaldi bu ve gerçek olmuştu. Şimdi ise sanki o acı dolu günler yaşanmamış gibiydi. İflah olmaz bir romantikti Delfin. “Delfin!” diye seslenen sesle dünyaya tekrar döndü Delfin. Kafasını çevirdiğinde Arda’yı gördü. Arda elinde iki kahveyle geliyordu. Delfin ona gülümseyerek el salladı. İkili gülüşerek sınıfa ilerledi. Öğrenciler çoktan yerlerini almıştı Arda ve Delfin sınıfa girdiğinde. “Arkadaşlar, günaydın! Bir an önce başlayalım isterseniz, bir önceki gibi yarım kalmasın.” dedi ve Arda ile birlikte orta sıralardan birine geçtiler. Öğrenciler Arda’yı görmenin yarattığı anlık şaşkınlığı atarak Delfin’in dediğini yapmaya koyuldular. Delfin ve Arda öğrencilerin performansları boyunca dikkatlice izlediler ve aralarında tartıştılar. Delfin bir önceki derstekilerin performansları ile ilgili aldığı notları da verdi Arda’ya. Son grupta performansını gösterince ikisi de ayaklandı. Delfin sınıfa döndü. “Herkes seçmelere başvurdu mu gençler?” dedi merakla. Sınıf hep bir ağızdan, “Evet, hocam.” dedi bağırarak. “Çok güzel. O zaman yönetmeninize merhaba deyin.” dedi Arda’yı göstererek. Sınıftan hayret nidaları yükseldi. Arda güldü. “Öyleyse haftaya seçmelerde görüşürüz, arkadaşlar. Tanıştığımıza sevindim.” dedi sınıfa göz kırparak. Sınıftan gülüş ve iç çekişler yükseldi. Delfin, Arda’ya bakıp gizlice göz devirdi. “Arda Keskin'in her zamanki hayran kitlesi!” dedi alayla. Arda bir kahkaha attı. “Senin kadar geniş değil.” dedi sırıtarak. Delfin anlamayarak kaşlarını çattı. Sınıfa döndü. “Arkadaşlar, bir sonraki derste görüşmek üzere.” dedi ve Arda ile birlikte sınıftan çıktı. “Yemek için boş musun? Yoksa derse mi?” dedi Arda gülümseyerek. “Dersim yok. Yemeğe çıkacağım.” dedim ben de gülümseyerek. Bahçeye çıktığıklarında Arda tam ağzını açmıştı ki bir çığlıkla ikisi de kafalarını kapıya çevirdi. “ANNE! ” diye koştu Merih ona doğru. Delfin gülerek kollarını açtı. Koşan oğlunu kucağına aldı. Yanaklarına sulu öpücükler kondurdu ardından. Oğlu yanındaki Arda’yı fark ederek, “Arkadaşın kim?” dedi Merih ciddi bir sesle. “Adı Arda. Benim çok eski bir arkadaşım.” dedi Delfin gülerek. Arda güldü. “Babam gibi mi?” dedi Merih gözlerini kocaman açarak. “Baban gibi değil. Arda benim daha eski arkadaşım. Üniversiteyi kazandığımda ilk Arda ile arkadaş oldum.” dedi gülerek. Arda’nın gülümseyen yüzü biraz solsa da, “Baban kim bakalım senin, küçük canavar?” dedi gülümseyerek. “Benim.” dedi Derin bir anda karşılarında durarak. Arda bir anlığına kaşlarını çattı ama sonra tanımanın verdiği rahatlıkla, “Derin?” dedi gülerek. “Nasılsın Arda?” dedi Derin de gülümseyerek. “İyi işte, okuldan ayrılamadım. Seni sormuyorum bile.” dedi gülerek. Delfin de güldü. “Hâlâ evli olduğunuzu bilmiyordum. Sen Amerika’ya gidince ayrıldığınızı duymuştum.” dedi şüpheli bir sesle. “Ayrılmadık. Delfin okulunu bitirip geldi.” dedi Derin, Delfin’in konuşmasına izin vermeden. Delfin anlık bir öfkeyle Derin’e baksa da sesini çıkartmadı. Arda’ya gülümseyerek döndü. “Artık pazartesi seçmelerde görüşürüz, Arda. Benim birilerine sinema sözüm var.” dedi gülerek. Arda da ona gülümsedi. El sallayarak kendi arabasına yöneldi. “Hadi anne, hemen gidelim!” dedi kucağında kıvranarak. Delfin güldü ve okulun dışında duran Derin’in arabasına yöneldi. İlk flaş patlamasını algılayamadı ama arkasından gelenlere tepkisiz kalamadı. Hızla Derin’e çevirdi kafasını. Derin onun endişesi karşısında sakince gülümsedi. “Siz arabaya geçin. Ben hallederim.” dedi ve ardından magazincilere döndü. “Arkadaşlar! Böyle gelin konuşalım.” diyerek onları arabadan uzağa çekti. Delfin rahat bir nefes alıp Merih’le birlikte arabaya geçti. Derin’in ne dediğini duyamıyordu. Derin gülümseyerek bir şeyler söylüyor, arada da gözleri Delfin’e kayıyordu. Derin ona gülümsedikten sonra magazincilere dönüdü. Magazincilerin bugün aç kurtlar gibi üşüşeceğini biliyordu. Zaten bugüne kadar zor tutmuştu. Hepsi merakla Derin’in yüzüne bakıyorlardı. Derin sakin kalmaya çalışarak bir nefes aldı ve kameralara gülümsedi. Magazinciler bunu işaret olarak alıp soru bombardımanına başladılar. “Derin Bey, hanımefendi kim?” “Derin Bey, hanımefendi eşiniz mi?” “Derin Bey, çocuk sizden mi?” “Evli olduğunuz haberleri doğru mu?” dediler sorularını birbiri ardına sorarken. Heyecanla akan soruları Derin iki elini kaldırarak susturdu. “Arkadaşlar, sakin olun! Hepsine cevap vereceğim.” deyince herkes şaşkınlıkla baktı ona. Derin’in sorulara cevap verdiği hiç görülmemişti. Bugüne kadar ağzından hiçbir şey alamamışlardı ama şu Derin Uçar konuşmayı kendi kabul ediyordu. Derin onları şaşkın ifadeleri karşısında güldü ve sorulara cevap vermeye başladı. “Öncelikle, arkadaşlar evliyim, evet ve arabadaki insanlar benim karım ve oğlum. Siz sormadan ben söyleyeyim. Karım bu zamana kadar Amerika’daydı. Eğitimine devam ediyordu. Eğitimi bitince Türkiye’ye geri döndü.” dedi hızlı bir şekilde. “Efendim, Amerika seyahatlerinizin sebebi bu muydu?” dedi gözlüklü bir kız. “Tabii ki. Şimdi izninizle birilerine yemek ve sinema sözüm var. Kolay gelsin arkadaşlar.” dedi ve hızla arabaya bindi ve hemen trafiğe daldı. Sinema öncesinde yemek yemeye karar verdiler. Restorana girip yemekleri gelene kadar Derin de Delfin de konuşmadılar. Merih sürekli konuşmuştu ama karı koca arasında sessizlik hâkimdi. Yemekler geldikten sonra Derin sessizliğe dayanamayarak, “O kadar da kötü değildi, değil mi?” dedi küçük bir gülümsemeyle. Delfin de ona gülümsedi. “Sandığımdan iyiydi. Sabah kimse yok diye unutmuştum bile. Öğlen karşımda görünce anlık bir şok yaşadım ama neyse ki sen vardın.” dedi anlayışlı bir ses tonuyla. “Bu benim şartımdı.” dedi Derin bakışlarını tabağına dikerek. “Ne?” dedi Delfin anlamayarak. “Seni ya da Merih’i rahatsız etmeyeceklerdi ben de onlara ve sorularına katlanacaktım.” dedi tabağından gözlerini ayırmayarak. Delfin onun hissettiği suçluluğu düşündü. Çocuksu bir kabullenişle başı yerde Delfin’in kendisine bağırmasını bekliyordu. Delfin hafif bir sesle gülünce Derin bakışlarını ona çevirdi. “Teşekkür ederim.” dedi Delfin sadece. Ardından rahat bir şekilde koltuğa serilmiş oğluna döndü. “Bu çocuğun rahatlığı beni öldürecek. Sana bu kadar benzemek zorunda mıydı ?” dedi Delfin sitemle. Merih ise annesinin dediğine kahkahalarla güldü. Derin de gülüp Delfin’e doğru eğildi. “Demek ki çok sevmişsin, İnci.” dedi sadece onun duyabileceği bir sesle. Sinema maceraları birkaç magazinci yüzünden erken bitmek zorunda kalmıştı. Delfin çok gergindi ama Merih en az babası kadar rahattı. Sanki hayatı kameraların önünde geçmişti. Delfin bu iki rahat erkek arasında delirmek üzereydi. Eve girdiklerinde ikisini salonda bırakıp yatağına bıraktı kendini. Tek istediği gerginliğini atmasını sağlayacak bir bardak sıcak çikolata ve uykuydu. Delfin sıcak çikolata düşleri kurarken kapı açıldı. Delfin kafasını çevirince elinde bir kupayla Derin’i gördü. “Senin ne...” diye başladı öfkeyle ama Derin’in tuttuğu kupadan gelen çikolata kokusunu alınca tüm öfkesi bir anda yok oldu. Derin gülerek yatağa yaklaştı ve ucuna oturdu. Kupayı Delfin’e uzatırken, “Gergin olduğunda ya da telaşlandığında sıcak çikolata içmeden sakinleşemezsin sen.” dedi Derin şefkatle gülümseyerek. Delfin kupayı alırken farkında olmadan gülümsedi. “Unutmamışsın.” dedi Delfin gözlerini kupadan ayırmadan. “Hiçbir zaman unutmam. Unutabilmem için benden beş sene uzakta kalmaktan fazlasını yapman gerekiyor.” dedi Derin, Delfin’in aksine dikkatle kadına bakarak. Delfin kafasını kaldırınca Derin’in kendisine bakan ışıl ışıl gözlerle karşılaştı. Kalbi bir anda hızla atmaya başladı. Derin, Delfin’in kendi etkisi altına girdiğini hemen fark ederek gülümsedi ve kadına yaklaştı. Kadın sanki bir büyünün etkisindeymiş gibi hareket edemiyordu. Beyni uyarı çanlarını çalmaya başlamıştı bile ama kalbinin hızlı atışı beynindeki çanların sesini perdeliyordu. Derin, Delfin’in elindeki kupayı alıp masaya bıraktı. Bir elini uzatıp kadının yanağını okşadı. Kadın en derinlerinden duyduğu özlem hissiyle titrek bir nefes aldı. Derin kaşlarını çatarak elini geri çektiğinde Delfin sanki bir parçası koparılmış gibi hissetti. Delfin gözlerini çevirdi. Derin ise eline bakıyordu. Delfin de bakışlarını adamın eline çevirince ıslandığını gördü. “İnci...” diye fısıldayarak Delfin’i göğsüne çekti. “Benimle tekrar birlikte olmak, seni ağlatacak kadar kötü bir şey mi?” dedi acıyla fısıldayarak. “Böyle bir şey yok.” dedi Delfin de fısıldayarak. Ama bu sözler, başını Derin’in göğsüne dayadığı için boğuk çıkmıştı. Delfin yıllardır ağlamış değildi. Şimdi ağlamasına neden olan zayıflıktan ise nefret ediyordu. Ama gözlerinde akan yaşlara engel olamıyordu. Akan gözyaşları sanki beş yıldır özenle ördüğü buzların erimesinden oluşuyordu. Bu sırada Derin’in vücudunda gezinmeye başlayan elleri ise Delfin’in vücudunu yavaş yavaş canlandırmaya başlamıştı. Derin’in elleri tişörtün altında bir sansar hassasiyetinde sızarak genç kadının ürperen cildini okşamaya başladı. Delfin beyni ile bağlantısını tamamen kaybederek kalpten gelen bir hisle Derin’e sarıldı. Derin hızla üstündeki tişörtü yırtarcasına çıkartıp attı. Kadının üstüne doğru eğilerek yatağa uzanmasını sağladı. Adamın dudakları büyük bir ihtiyaçla kadının dudaklarına kapandı. Delfin de dudaklarını aralayarak Derin’in öpüşlerine aynı ihtiyaçla karşılık vermeye başladı. Vücudu duyduğu istekle kıvranıyor, adamın dudaklarına esir olmuş dudaklarından arada hafif iniltiler kaçıyordu. Genç adam nefes almak için geri çekildiğinde boğuk bir sesle, “Yıllardır sana bir erkek eli değmedi, değil mi? Tüm arzuların ve vücudun serbest kalabilmek için bir dokunuş beklentisi içinde, o buz perdesinin ardına gizlenmişti. Şimdi ise o perde yırtıldı ve artık hepsi özgür...” diye mırıldandı. Ardından kadını tutkuyla kendine çekti. “Beni ne halde bırakıp gittiğini anla, İnci. Seninle sevişmek istiyorum. Tekrar benim kadınım yapmak istiyorum. Ama bu defa işin içine hiçbir yalan karışmayacak. Aynı konuda bir daha suçlanmayacağım.” dedi kadının alt dudağını hafifçe ısırarak. Adamın arzuyla söylediği bu sözler, genç kadının beyniyle vücudu arasına koyduğu görünmez duvara adeta bir balyoz gibi inerek sarsmıştı. Delfin bir anda neler yaptığının farkına vararak hızla geri çekildi. Yüzü solmuş, midesi yaptığı bu iğrenç hatadan dolayı bulanmaya başlamıştı. “Neler oluyor?” dedi Derin kaşlarını çatarak. Kadının yüz ifadesini görünce, “Benimle oyun oynamaya kalkma, İnci. Bundan hiç hazzetmem. Birkaç saniye önce kollarımın arasında tam bir kadındın, nefes alan canlı bir kadın. O kadını sonsuza kadar o buzdan kafeste tutamazsın.” dedi öfkeyle. Delfin duyduğu panik hissiyle gözlerini kocaman açtı. Neler yaptığını yeni yeni fark ediyordu. Kendisine ne olmuştu öyle? Onun dokunuşlarına, hiç düşünmeden karşılık vermişti. Şimdi adam doğal olarak onu avucuna aldığını düşünüyordu. Nasıl bu kadar salak olabilmişti? Gözlerini adama çevirdiğinde ateş saçıyordu. “Hadi, devam et öyleyse! Büyük bir arzu ve tutku fırtınası içindesin, değil mi? Herhalde, beni nasıl hemen baştan çıkartabildiğini düşünüyorsun? Senden nasıl nefret ediyorum, tahmin bile edemezsin!” dedi öfkeyle sıktığı dişlerinin arasından. Şimdi solgunlaşma sırası genç adamdaydı. “Böyle mi düşünüyorsun? Gerçekten de bilerek ve isteyerek az önce söylediklerini yaptım öyle mi?” dedi Derin de en az Delfin kadar öfkeli bir sesle. “Daha önce olanları unutmadım.” dedi Delfin buz gibi bir sesle. “O zamandan beri de hayatına hiçbir erkeği almadın, değil mi?” dedi Derin kadının gözlerinin içine bakarak. Delfin alayla güldü. “Sana söylediğim gibi Derin, hayatıma tek bir erkeği kabul ettim. O da oğlun. Yani, bu evcilik oyununu oynuyor olmamızın tek sebebi.” dedi öfkeden alev alev yanan gözlerle. “Artık vazgeçemezsin. Bu Merih’in...” dedi düz bir sesle, Delfin onun lafını kesmeden önce. Delfin konuşmadan bir an önce adamın gözlerinde anlık bir korku parlaması gördü. Ama bu anlık parlama hızla geçip gitti. “Evet, biliyorum. Bu Merih’in geleceği ve mutluluğu için. Ben de zaten bu gerçeğin altını çizmek istiyorum. Bunu Merih için yapıyorum, Derin. O yüzden bu sahte sevgi gösterilerinden vazgeç. Sevgi ve sevişme gösterilerinden... Çünkü emin ol, bir daha işin içinde sevgi yokken, sevişerek kendimi aşağılatacak değilim.” dedi sert bir sesle. Derin dikkatle kadını süzdü. Yüzünden ne düşündüğü ya da ne hissettiği anlaşılmıyordu. Neden sonra, “Eğer işin içinde sevgi olursa?” dedi fısıldayarak. Delfin bir anlığına kaskatı kesildi. Birkaç dakika önce ikisinin yaşadıkları, Delfin’in hala geçmişin etkisinden sıyrılamadığını kanıtlar nitelikteydi. Delfin duygularını ustaca gizlerken, “Ben seni sevmiyorum.” dedi korkusuzca yalan söyleyerek. Aralarında sonsuzluk gibi uzun süren bir sessizlik oldu. Tam o sırada telefon çalmaya başladı. Gerginlik dolu sessizliği parçalayan bir silah sesi gibiydi bu aniden odaya dolan melodi. Derin hızla kadının üstünden kalktı. Fırlattığı tişörtü tekrara üzerine geçirdi. Arka cebindeki telefonu açıp kulağına götürdü. “Evet?” dedi soru sorar bir tonlamayla. Bir süre karşı tarafı dinledi. Ardından sıkıntıyla iç çekti. “Gelmem zorunlu mu?” dedi bezgin bir sesle. Elini dağınık saçlarına daldırdı. Saçlarını acımasızca çekiştirirken pes etmiş gibi bir süre daha dinledi. “Peki, yarım saat sonra orada olurum. Ona beni beklemesini söyle.” dedi Derin bezgin bir sesle ve telefonu kapattı. Bir süre ifadesiz bir şekilde telefona baktı. Ne söyleyeceğine karar vermeye çalışır gibiydi. Derin bir nefes alıp yataktan kalktı ve başını Delfin’e çevirdi. “Ajanstan arıyorlar. Anlaşılan yeni film projesiyle ilgili bir sorun çıkmış. Gidip yapımcıyla konuşmam gerekiyor. Akşama geç kalabilirim.” dedi sakin bir sesle. Delfin de üstünü düzelterek yataktan kalktı. Masadaki kupayı alırken, “Peki, yemeğe gelecek misin? Ona göre yemek yapacağım.” dedi Delfin, Derin’le aynı ses tonuyla. “Büyük ihtimalle yemeden gelirim. Ama geç kalabilirim. Bekleyebilir misiniz?” dedi beklentiyle kadına bakarak. “Merih kesinlikle bekleyecektir.” dedi Delfin hafif bir alayla. Oğlu yeni kavuştuğu babasıyla hiçbir anı kaçırmak istemiyordu. “O zaman elimden geldiğince erken gelmeye çalışacağım.” dedi merdivenlerden aşağı inerken. Merih ikisini görünce onlara koştu. “Beni yalnız bırakıp ortadan kayboldunuz.” dedi Merih dudaklarını bükerek. Ellerini de göğsünde bağlamıştı. Delfin hafif bir sesle güldü. Eğilip oğlunu kendine çekti ve şişirdiği yanaklarına sulu öpücükler bıraktı. Merih şımarık bir şekilde gülerek yanaklarını sildi. “Seni yalnız bırakır mıyız hiç oğlum?” dedi Delfin biraz geri çekildiğinde. Annesinin boynuna kollarını doladı. Kafasını annesinin göğsüne yasladı. Delfin onun uykusunun geldiğini anlayarak kucağına alıp doğruldu. Sinemaya gittikleri için öğle uykusundan mahrum kalmıştı çocuk. Derin onlara doğru eğilip Merih’in kafasına bir öpücük kondurdu. “Babanın küçük bir işi çıktı. Ama hemen dönecek, tamam mı yavrum?” dedi Derin kendini geri çekmeden. “Uyandığımda burada olacak mısın?” dedi oğlu uykulu bir sesle. “Bunun için koşarak geleceğim.” dedi ciddi bir sesle. Oğlu yorgun bir sesle gülüp annesine daha da sokuldu. Derin geri çekilirken Delfin'in kafasına da bir öpücük kondurdu. “Gelirken bir şey getirmemi ister misin?” dedi Derin. Delfin yıllar öncesinin verdiği alışkanlıkla, “Kendini getir yeter.” dedi ne dediğinin farkında olmadan. Derin dişlerini göstererek gülümsedi. “Peki, hanımefendi.” dedi ve kapının kenarında duran montunu alıp çıktı. Delfin bir eliyle alnına vurdu. Neden geçmişi hatırlayıp sürekli duygularını açık ediyordu? Oğlu kucağında mızmızlanınca sinirle üfleyerek Merih’in odasının yolunu tuttu. Kadın daha işin başındayken zorlanıyordu. İlerleyen zamanlarda ne yapacaktı, hiçbir fikri yoktu.
Merhaba Casperlarım, Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın. Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz! Keyifli okumalar Deniz UZAY |
0% |