Yeni Üyelik
14.
Bölüm

XIV. YENİ GERÇEKLER - 3

@miraclesea

Delfin sınıfın kapısından hızla içeri daldı. Sınıftakiler şaşkın yüzlerle içeriye hışımla dalan hocalarına baktılar. Şaşkındılar çünkü hocaları ilk defa derse geç kalmıştı. Öğrenciler sessizce masaya eşyalarını koyan hocalarını izlediler. Delfin geç kaldığı için sinirden patlamak üzereydi. Derin yüzünden geç kalmışlardı. Çiftlikten direkt gelmişlerdi ama ne kadar erken yola koyulmuş olsalar da mesafe uzun olduğu için anca gelebilmişlerdi. Delfin onlara bir gece öncesinden eve dönmelerini söylemişti ama Derin sorun olmayacağını söyleyerek onu geçiştirmişti. Delfin bilgisayarı açılırken sınıfa döndü.

“Kusura bakmayın gençler! Biraz geciktim. Oyuncu listelerini kontrol ettiniz mi?” dedi Delfin hızlıca. Sınıftakiler başlarıyla soruyu onayladılar. Delfin gülümseyerek,

“Peki, elinde listenin çıktısı olan var mı? Odama bile uğramadan buraya geldim, bakamadım.” dedi. Ön taraflardan bir kız defterinin arasından çıkardığı birkaç çıktı kâğıdıyla Delfin’in yanına geldi. Delfin ödev sunumlarından kızın adının Pelin olduğunu hatırladı.

“Teşekkür ederim, Pelin.” dedi gülümseyerek. Pelin de gülümseyip yerine geçti. Delfin gözlerini kağıda çevirirken,

“Adını okuduğum elini kaldırsın, lütfen. ” dedi sınıfa son bir bakış atarak. Son sayfadan başlayarak isimleri okumaya başladı. İsimlerin bir kısmı Delfin’e yabancıydı ama hatırı sayılır ölçüde kendi öğrencisinin de var olduğunu gördü. En sonunda listenin başına gelip de Othello’yu oynayacak olan ismi görünce şokla kaskatı kesildi. Derin’in adı yazıyordu kağıtta.

“Ah, Tanrım! Bu adamın küstahlığının bir sınırı yok mu?” dedi kendi kendine fısıldayarak. Listeyi masanın üstüne bıraktı ve elleri havada olan öğrencilerine döndü. Çoğu tahmin ettiği kişilerdi. Zoraki bir şekilde gülümseyerek,

“Teşekkürler arkadaşlar. Tahminlerimde çok da yanılmadım. Gerçi ben sınıfın hepsini düşünmüştüm ama sanırım diğerlerine de bir şans vermek gerekiyor, öyle değil mi?” dedi göz kırpıp. Sınıftan kahkaha sesleri yükseldi. Delfin elini uzatıp havadaki ellerin inmesini işaret etti.

“Seçilen arkadaşlarla daha çok dersimiz olacak. Biraz Shakespeare ve oyunumuz Othello üstüne olan dersler olacak bunlar. Seçilen arkadaşların gelmesi zorunlu ama isteyen ve programına uyan arkadaşlar da derslere katılabilir. Bunun için programı kapıma asacağım. Uygun olanları beklerim. Şimdi, yeterince muhabbet ettiysek, bir başka önemli 20. yüzyıl sanatçısından bahsedelim. Montaigne!” dedi sınıfa doğru neşeli bir sesle. Herkes önlerindeki defterleri açıp kalemlerine sarıldı. Delfin masanın üstündeki oyuncu listesini yırtmamak için kendinin zorlarken yumruklarını sıktı. Bu akşam iyi bir oyun sergilemesi gerekecekti.

Delfin öğle yemeğini Arda’yla yemekhanede yedi. Arda’ya Derin’i söylemediği için çok kızgındı. Arda bir gün öncesinde telefonda Uludağ için konuştuklarında en azından bunu söyleseydi Delfin’in öğrencilerinin önünde öylesine nutku tutulmazdı. Delfin öfkeyle bir nefes üfleyerek kafasını kaldırdı ve yemeğine gömülmüş bir şekilde bakışlarından kaçınan Arda’ya baktı.

“Daha ne kadar önündeki tabakla kendini saklamaya çalışacaksın?” dedi Delfin sessizliğe dayanamayarak bezgin bir sesle. Arda elinde çatalla duraksadı. Kafasını kaldırmadan gözlerini Delfin’e çevirdi.

“Mümkünse öfken geçtiği zaman.” dedi ince bir alayla. Sonrasında hemen gözlerini indirdi ve yemeğine devam etti.

“Bu oldukça uzun bir zaman alacak.” dedi Defin soğuk ve alaycı bir sesle. Arda pes edip çatalını bıraktı ve peçeteyle ağzını sildi.

“Tamam, saldırı için hazırım.” dedi iç çekerek.

“Saldırı mı? Ne saldırısı? Hem Derin’i Othello’da başrol için seç ve bunu bana söyleme hem de saldıran ben olayım, öyle mi?” dedi Delfin öfkeyle. Arda elini birbirine girmiş dağınık kumral saçlarına daldırdı.

“Unuttum, tamam mı? Aklımdan çıkmış.” dedi oflayarak.

“Unuttun mu? Altı yıllık arkadaşına yönetmeni olduğun oyunda başrol verdiğini unuttun diyelim. Sekiz yıllık arkadaşına bunu söylemeyi nasıl unutursun?” dedi Delfin gözlerini devirerek.

“Burada altı Derin, sekiz de sen oluyorsun, değil mi?” dedi Arda alaycılığa sığınarak.

“Dalga geçme, Arda! Senin yüzünden sınıfın ortasında araba farı görmüş tavşan gibi kaldım.” dedi Delfin ateş saçan gözlerle. Arda kahkahasını bastıramayarak kafasını hızla eğdi. Elleriyle gözlerini kapattı.

“Gülme!” dedi Delfin sesini ciddi tutmaya çalışarak. Arda kahkahalarla gülerken Delfin için sinirli kalmaya çalışmak zordu.

“Ne gibi kaldın ne gibi?” dedi Arda omuzları sarsılırken.

“Arda! Yeter! Herkes bize bakıyor!” dedi Delfin sinirli bir sesle. Ama gülmesine engel olamamıştı. Arda kafasını kaldırdı ama gözlerini masadan ayırmadı.

“Gülme!” dedi Delfin tekrar ama Arda kaşlarını itiraz eder gibi kaldırdı. Delfin dudaklarını birbirine bastırarak gizlemeye çalıştı ama kahkahasını bastırmaya çalıştığı çok belliydi. Sonunda Arda biraz olsun sakinleşmeyi başarabilmişti. Boş tabakların olduğu tepsiyi yana itti. Eliyle masadaki kırıntıları ittirdikten ve temiz olduğundan emin olduktan sonra iki dirseğini de masaya dayayıp ellerini çenesine dayadı.

“Bak, üzgünüm. Sana söylemem gerektiğini biliyordum ama zaten onunla buluşana kadar rolün ona verildiğini bilmiyordum. Sonradan haberim oldu. Dün seninle konuştuğumuz sırada oyunun son ayarlamaları yüzünden fazlasıyla yoğundum. Aklımdan çıkmış. Özür dilerim.” dedi Arda ciddi bir sesle.

“O olmak zorunda mı?” dedi Delfin gözlerini tabağına çevirerek.

“Artık isimler belirlendi. Elimden bir şey gelmez. Bir sorun mu var, Delfin?” dedi Arda gözlerini kısarak. Delfin cevap vermedi ve tabağına bakmaya devam etti. Arda bu suskunluğa dayanamayıp,

“Anlat, Delfin! Daha fazla kendini tüketme! İçten içe bunu yaptığını biliyorum. Yapma!” dedi Arda elini Delfin'in elinin üstüne koyarak.

“Derin’le evlendiğimiz zamanları hatırlıyorsundur. O zamanlar oyunculuğa pek sıcak baktığı söylenemezdi. Evliliğimizin ilerleyen zamanlarında ona birkaç farklı projeden oyunculuk teklifi geldi. Ben de Derin’i geleceğimizi düşünerek aldığı oyunculuk teklifini kabul etmeye zorladım. Sonrası da geldi zaten. İşler iyi gidiyordu. Artık Derin alışmıştı ve mutluydu. Mutluyduk. Sonra da hamile olduğumu öğrendim. Derin o zamanlar yeni bir iş aldı ama proje İzmir’de çekilecekti. Artık üç kişi olacaktık. İhtiyaçlarımız çok artacaktı. Bu yüzden gitmesini söyledim. Sonra ise hata yaptığımı anladım. Bizi yalnızlaştırmıştım. O İzmir’de setteydi, bense bir başıma evde. Sonrasında ise bazı haberler çıktı. Bu haberler beni o kadar etkiledi ki erken doğum yapmak zorunda kaldım. Ben doğum yaptıktan sonraki gün Derin geldi. Ona o kadar öfkeliydim ki ve Merih erken doğduğu için küvezdeydi. Ben de duygusal olarak tükenmiştim. Derin’e çok kötü bir şey söyledim. Ona oğlumuzu kaybettiğimi söyledim. Ardından da Merih’i de yanıma alıp Amerika’ya kaçtım.” dedi Delfin gözlerini yere dikerek. Tekrar o günleri hatırlamanın verdiği acıyla gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Arda elini uzatıp yaşları hemen sildi.

“Ah benim küçük tatlı paranoyak güzelim! Pire için yorgan yakmak deyiminin sözlük anlamısın resmen!” dedi şefkatli bir gülümsemeyle.

“Hamileydim. Onu iki aydır görmüyordum. Beni aramıyordu bile. Söz vermişti. Her gün arayacağım, demişti.” dedi Delfin fısıldayarak. Yaşlar tekrar dökülmeye başladı. Eliyle yüzünü kapattı. Arda iç çekerek Delfin’in ellerini yüzünden çekti.

“Bir toparla bakayım kendini! Ne bu sulu gözlülük? Tekrar hamile misin nesin?” dedi Delfin'in neşesini geri getirmek için gülerek. Delfin gözlerinde parlayan yaşlarla güldü.

“Bunun mümkün olduğunu sanmıyorum.” dedi alayla.

“Niye bir kere yaptınız? Neden bir daha olmasın?” dedi Arda kaşlarını çatarak.

“Ona bir daha güvenebileceğimi sanmıyorum. Ya da tekrar sevebileceğimi...” dedi Delfin yüzünü avuçlarının arasına alarak.

“Ama şimdi berabersiniz. Ben anlayamıyorum.” dedi Arda kafası karışarak.

“Merih için, Arda. Onunla Merih için beraberim. Bu yeni çıkan saçma haberlerden oğlumun etkilenmesini istemiyorum.” dedi Delfin gözleri öfkeyle yanarken.

“Onu sevmediğinden emin misin? Sen bence Derin’i sevmiyor olsaydın tatlı oğlunla yine bu kaostan Amerika’ya kaçar ve bu aksiyonu hiç yaşamamış olurdun.” dedi Arda omuz silkerek. Delfin kafasını dışarıya çevirip ellerini göğsünün altında kavuşturdu. Bu konu hakkında konuşmak istemediği belliydi. Arda da fazla üstelemedi. Çünkü üstelese de Delfin’in bu konuyla ilgili daha fazla konuşmayacağını biliyordu.

“Dersler önümüzdeki pazartesi başlıyor. Programını hazırlayabildin mi?” dedi Arda iç çekip konuyu değiştirerek. Delfin hemen Arda’ya dönüp mutlu bir rahatlamayla gülümsedi. Konunun değişmesine sevinmişti.

“Yani yarıladım diyelim. Pazartesiye kadar bitmiş olur. Oyun hazırlıkları nasıl gidiyor?” dedi Delfin hızla.

“İyi fena değil. Önümüzdeki hafta başlıyoruz. Bu ve bundan sonraki hafta sonlarını gasp ettiğim için üzgünüm.” dedi özür dileyen bir gülümsemeyle.

“Arada Merih’i getirmem sorun olmadığı müddetçe benim açımdan bir sıkıntı yok.” dedi Delfin gülerek.

“Niye sorun olsun? Onu da getir tabii. Bu arada Merih neler yapıyor?” dedi Arda merakla.

“Bugün anaokuluna başladı. Hâlâ telefonum çalmadığına göre gayet iyi gitmiş olmalı.” dedi Delfin gülmeye devam ederek. O sırada çalan telefonla ikisi de kahkahalara boğuldu. İkisi de sakinleştiğinde Delfin telefona bakmayı akıl etti. Ekranda yazan ‘Derin’ adını görünce yüzü asıldı. Sıkıntıyla iç çekerek telefonu açtı.

“Ne var Derin?” dedi bezgin bir sesle.

“Türkan Sultan evde yok mu? Setten erken çıktım, Merih’e bakmak için geri gelmiştim. Kapıyı kimse açmıyor.” dedi Derin onun bezginliğini duymazdan gelerek.

“Merih bugün anaokuluna başladı. Okulda şu an. Öğlen annem götürdü. İki üç saat sonra çıkacak. Sana söylemiş olmalıydım. Söylemedim mi?” dedi Delfin kaşlarını çatarak. Söyledi diye hatırlıyordu. Annesiyle Merih’in okul saatlerini için konuştuğunda Derin yanındaydı.

“Ah, üzgünüm bugün olduğunu unutmuşum. Ben haftaya sanıyordum. Annenle konuşurken önümüzdeki hafta için konuştuğunuzu düşünmüştüm. Okuldan almamın sakıncası olur mu?” dedi Derin umutlu bir sesle.

“Hayır, neden sorun olsun? Tabii ki alabilirsin.” dedi Delfin şaşırarak.

“Teşekkürler. Akşam görüşürüz.” dedi Derin mutlu bir sesle.

“Görüşürüz, Derin.” dedi ve telefonu kapattı Delfin. Arda kaşlarını çatarak,

“Şimdi aynı evde yaşıyorsunuz ama ayrısınız. O nasıl oluyor?” dedi anlamayarak.

“Teoman’ın da dediği gibi, ‘Birlikte ama yalnız, iki yabancıyız.’”dedi Delfin acı bir gülümsemeyle. Arda da benzer bir gülümsemeyle baktı ona. Ardından Delfin sözlerine devam ederek açıkladı.

“Bizim evde misafir odasında kalıyor. Bizi geçinemeyen iki ev arkadaşı gibi düşün.” dedi Delfin omuz silkerek.

“Peki, Merih bunun farkında değil mi?” dedi Arda düşünceli bir sesle.

“Hayır, o bizi barıştık sanıyor. Derin de bu durumdan sonuna kadar yararlanıyor.” dedi Delfin sıkıntılı bir iç çekerek.

“Bu yüzden mi Uludağ tatiline tek gidiyorsun? Derin’den kaçmak için mi?” dedi gözlerini şüpheyle kısarak.

“Beynim uyuşmuş gibi, Arda. Derin düşünmemi engelliyor. Bunu bilerek yapıyor. Düşünmemi istemiyor. Çünkü kendim için bir çıkış yolu bulacağımı biliyor. O böylesine her tarafımdayken düşünemiyorum. Sürekli başka şeyler düşünmeye zorluyor beni. Bense farkında olmadan onun bunu yapmasına izin veriyorum. İşin kötüsü artık izin vermek de istiyorum.” dedi gözleri masada bir noktaya kilitlenirken.

“Tıpkı bir siren gibi...” dedi Arda ifadesiz bir sesle.

“Tıpkı bir siren gibi...” dedi Delfin gözleri dolarken acı bir gülümsemeyle.

 

Merhaba Casperlarım,

Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın.

Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz!

Keyifli okumalar

Deniz UZAY

Loading...
0%