@miraclesea
|
Delfin yanaklarını şişirip kafasını diğer tarafa çevirdi. Öğrencilerin doluştuğu otobüse baktı. Hepsi şu an Delfin’in de içinde olduğu üçlüyü izliyordu. Delfin ise öfke ve utanç karışımında kendini kaybetmek üzereydi. Derin’e gelmemesini söylemişti. Ama adam her zamanki gibi onu dinlememişti bile. Merih’le onu geçirmeye gelmişlerdi. Merih gece yatma saatinde uyumadığı için biraz huysuzdu. Babasının geniş omzunda uyukluyordu. “Gelmemeliydiniz.” dedi Delfin oğluna üzgün gözlerle bakarak. “Sabah kalktığında seni görmeseydi tedirgin olurdu. Bahane üretmiyorum, İnci.” dedi iç çekerek. Delfin gözlerini kısıp yüzüne baktı. Derin ifadesini değiştirmeden baktı Delfin’in yüzüne. Delfin iç çekip elini uzattı ve Merih’in saçlarını okşadı. Oğlu gözlerini ovuşturarak kafasını kaldırdı ve annesine uzandı. Delfin kucağına aldı Merih’i. “Babayı üzmüyoruz değil mi yavrucum?” dedi oğlunun yanağına sulu bir öpücük kondurarak. Merih başını sallayıp onayladı. “Ne zaman geleceksin, anne?” dedi oğlu annesinin saçlarını okşayarak. “Pazar akşamı, bebeğim.” dedi Delfin burnunu Merih’in burnuna sürterek. Merih gülerek şımarıkça burnunu tuttu. “Anne ya!” dedi Merih şımarıkça gülerek. Delfin de onun tavrına güldü. Merih eliyle kendi yanağına vurdu. “Bana çikolata ver, anne!” dedi buyurgan bir ses tonuyla. Delfin bir kahkaha attı. Ardından Merih’in yanağını acıtmadan ısırdı. Oğlu güldü. Delfin geri çekilince Merih de annesinin yanağını ısırdı. “Delfin, çıkıyoruz!” dedi Arda arabanın içinden. “Beş dakikaya oradayım!” dedi Delfin arkasını dönmeden. Delfin iç çekerek Merih’i kucağından indirdi. Derin'e döndüğünde bakışlarında hafif bir endişe vardı. “Bir şey olursa beni ara, lütfen! Telefonum sürekli yanımda ve açık olacak. Saat hiç fark etmez.” dedi endişeyle dudağını kemirerek. Derin'in bakışlarına şefkat yayıldı. Elini kaldırıp Delfin'in yanağını okşadı. “Bizi merak etme! İyi olacağız.” dedi Derin güven verici bir şekilde gülümseyerek. Delfin iç çekti tekrar. Derin onu bu endişe çukurundan kurtarmak için, “Babaya çikolata yok mu?” dedi yaramaz bir sırıtışla. Delfin kendini tutamayıp güldü. “Yüzsüz!” dedi sinirli bir ses tonuyla ama hâlâ gülüyordu. Kendini toparlaması gerekiyordu. Derin muzip bir tavırla Merih'e dönüp, “Annen bana çikolata vermiyor!” dedi dudak bükerek. Merih kollarını göğsünde bağlayıp annesine döndü. “Anne, lütfen babama çikolata ver.” dedi kaşlarını çatarak buyurgan bir edayla. Delfin buna normalde kahkahalarla gülerdi ama durum hiç de gülünecek değildi. Delfin kafasını otobüste onları izleyen meraklı gözlere çevirdi. Derin sürekli kadını zayıf noktalarından vuruyordu. Delfin çaresiz bir şekilde Derin’e uzandı ve kasıtlı bir şekilde sertçe ısırdı yanağını. Derin kısık sesle inledi. Bu inleyiş pek de acı dolu sayılmazdı. Derin kollarını kadının beline sarıp kendine bastırdı. Karısının kulağına eğilip, “Eğer çikolatalar hep böyle olacaksa, tüm paketi yemeye hazırım.” dedi ve kadını kendine bastırıp ne kadar hazır olduğunu gösterdi. Delfin çırpınıp geri çekilmeye çalıştı ama Derin onun kaçmasına izin vermedi. “Lütfen kaçma bebeğim. Baba da çikolatasını versin, değil mi?” dedi zafer dolu bir şekilde sırıtarak. Ardından Delfin’in yanağına eğilip hafifçe ısırdı. Delfin’in ruhu titredi. Hissettiği duygu ihtiyaçtı. Derin’e ihtiyacı vardı. Titrek bir nefes çekti. Geçen onca yılın ardından Delfin hâlâ ona duyduğu bu tutkusal ihtiyacı hissettiği için kendinden nefret ediyordu. Derin büyülenmiş gibi duran Delfin’in dalgınlığından yararlanıp geri çekilirken dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdu. Delfin şokla sarsıldı. Adama bir tokat geçirmemek için kendini zor tuttu. Yumruklarını sıkıp geri çekildi. Adam kadına baktığında gözlerindeki öfke parıltılarını gördü. Yine de kadına doğru eğilip alnına bir öpücük kondurdu. “Çabuk git ve çabuk dön. Seni buralarda bekleyenler var.” dedi Derin hafif hüzünlü bir fısıltıyla. Delfin bu sözler karşısında iç çekişine mâni olamadı. “Böyle söylersen gidemem.” dedi acı bir gülümsemeyle. Derin şefkatle yanağını okşadı. “Tamam, sustum. Hadi git.” dedi gülerek. Delfin de güldü ve son kez Merih’i öpüp otobüse bindi. Onun binmesiyle hemen hareket ettiler. Ortalarda bir yere geçti. Hızla oturup camdan ona bakan iki yakışıklıya baktı. İkisi de ellerini salladılar. Delfin de elini sallayarak onlara karşılık verdi. Sonunda ikili görünmez olana kadar arkalarından baktı. Sonunda gözlerini camdan ayırdığında yanında dikilen Arda’yla göz göze geldi. Arda ona şefkatle karışık bir neşeyle bakıyordu. Kendini Delfin’in yanına bıraktı. “İlk defa mı ayrılıyorsunuz?” dedi Arda şefkatle gülümseyerek. “Merih’le mi? Evet, ilk defa. Umarım Derin’le sorun yaşamazlar.” dedi Delfin dudağını endişeyle kemirerek. “Baba oğul idare ederler onlar. Rahat ol. Derin’e güven. Onun nasıl biri olduğunu benden daha iyi biliyorsun. Sorumlulukları söz konusuysa son derece ciddi ve kararlı davranır.” dedi Arda, Delfin’i rahatlatmak ister gibi. Delfin biraz olsun rahatladı. Onun omuzlarının gevşediğini gören Arda hemen atıldı. “Hadi hadi! Uzat ayaklarını! Geldiğinden beri bunu yapmak istiyorsun, biliyorum.” dedi Arda kafasını bilmiş bilmiş kaldırarak. Delfin kendini tutamayıp bir kahkaha attı. Ardından botlarının bağcıklarını çözdü ve üniversite zamanlarındaki gibi bacaklarını Arda’nın bacaklarının üstüne attı. “Oh be! Dünya varmış!” dedi Delfin rahatlamayla gülerek. Arda da güldü. “Hah, şöyle ya! Bir gevşe gitsin! Derin bu dünyada olabilecek en güvenilir adam! Yani benden sonra...” dedi bilmiş bir gülümsemeyle. “Tamam, Arda. Sustum. Şimdi, izin verirsem kitap okuyacağım.” dedi Delfin sırtındaki yolculuk yastığını düzelterek. Güvenilirlik konusunda bir yorum yapmadı. Ardından Arda’nın kolunu tuttu ve çantasına eğilip William Shakespeare’in ‘Soneler’ kitabını çıkarttı. “Ciddi misin tatlım? Kaçıncıya okuyorsun? İki yüz oldu mu?” dedi Arda alaycı bir sesle. “Of! Dalga geçme, lütfen! Shakespeare aşkımı biliyorsun. Asla bıkmam.” dedi Delfin omuz silkerek. Arda gözlerini devirip, “Bilmez miyim? O aptal projeyi alamadığın için üç gün ağlamıştın. Aldığındaki heyecanın ise beş yaşındaki bir çocuktan farksızdı.” dedi Arda o günleri hatırlayıp gülerek. Delfin başta güldü ama son cümleyle gülümsemesi yüzünde dondu. O gün aynı zamanda Derin’le ilk kez karşılaştığı gündü. Delfin bazen düşünüyordu, acaba o gün o bahçeye çıkmamış olsaydı ve Derin’le tanışmamış olsaydı ne olurdu? “Ne oldu Delfin? Yanlış bir şey mi söyledim? Yüzün düştü bir anda.” dedi Arda merakla genç kadının yüzüne bakarken. “Hiç! Biliyorsun, Derin’le o gün tanışmıştık.” dedi Delfin durgun bir şekilde. Arda kısa bir an duraksadı. Sanki cesaret topluyormuş gibiydi. “Ne oldu Delfin? Anlatır mısın, seni rahatsız etmeyecekse? Onu saçma bir aldatma haberi yüzünden terk edecek kadar paranoyak biri değilsin sen.” dedi Arda şüpheyle Delfin’in yüzüne bakarak. Delfin bu soruyla tamamıyla suskunlaştı. Gözleri tek noktaya odaklanıp daldı gitti. Uzun süreli bir sessizlik oldu ikilinin arasında. Öyle ki Arda artık Delfin’in cevap vermeyeceğini düşünmeye başlamıştı. O sırada Delfin titrek bir nefes çekti. Arda’ya döndüğünde gözleri dolu doluydu. Arda kendi kendine içinden bir küfür savurdu. Delfin’i üzmüştü. “Boş ver Delfin. Sormamalıydım. Özür dilerim. Seni üzmek isteyeceğim en son şey. Çok özür dilerim.” dedi Arda hızlı hızlı Delfin konuşmadan. Delfin’in yüzüne yorgun bir gülümseme yayıldı. Kitabı sol eliyle kavrayıp sağ elini Arda’nın yüzüne uzattı ve şefkatle okşadı. “Sorun değil, Arda. Bana biraz daha böyle duygusal yaklaşırsan ağlamaya başlayacağım ve bir sürü genç üniversiteli ile dolu şu otobüste rezil olacağız. Bu kadar tatlı bir insan olman beni daha da duygusallaştırıyor. İçimdeki ağlama isteğini körüklüyor. Kendime engel olamayabilirim.” dedi Delfin gözlerinde yaşlar parlarken. Arda bir anlık rahatlamayla güldü. “Soruna gelirsek...” dedi Delfin ciddileşerek. Sonra bir anlığına yine suskunluk çöktü pembe dudaklarına. Acı sızdı berrak gözlerine. Bir kere daha titrek bir nefes çekti. Kendini toplamaya çalışarak gözlerini kapadı. “En büyük korkumu yaşattı bana.” dedi Delfin eliyle yüzünü kapatıp. Ağlamıyordu ama vücudu iç çekişleriyle sarsılıyordu. Sonunda kafasını kaldırdı ve kendisine endişeyle bakan Arda ile göz göze geldi. “Beni yalnız bıraktı, Arda. Beni kahrolası yalnızlığım ile baş başa bıraktı. Ona tüm benliğimle teslim ettim kendimi. Ama o bu güveni temelden sarsmakla kalmadı. Adeta yerle bir etti. Asıl nokta ne biliyor musun? Bunu yapmasını ben istedim. Onu ben uzaklaştırdım bizden. Şimdi de birbirimizi hâlâ sevsek de olamıyoruz eskisi gibi. Artık ne o benim onu eskiden sevdiğime inanabilir ne de ben ona inanabiliyorum. Bir denge tahtasında tehlikeli bir oyunun içindeyiz. Biz doğru adımlar için kendimizi parçalarken her seferinde yanlış adımlar atıyoruz. Böyle çok dayanamayız biliyorum. Bizi bir arada tutan sadece o küçük sevgi dolu kalbiyle Merih. Merih olmasaydı Derin ve ben asla olamazdık. Biz birbirimizi çoktan kaybettik. O yüzden sadece Merih’i kazanmaya çalışıyoruz. Olan bu!” dedi Delfin ağlamamak için kendini zor tutarak. Arda derin bir nefes çekti. “Hâlâ ona âşıksın.” dedi ikisinin de bildiği bir gerçeği açıklığa kavuşturarak. “Evet, ama aşk bizi bir anda birbirimize tekrar bağlayıp kalplerimizi onaracak sihirli bir tılsım değil. Bizim için bir umut görmüyorum.” dedi Delfin iç çekerek. Arda onun bu savunmasız zırhı delinmiş görüntüsü karşısında dayanamayıp kolunu omuzlarına atıp göğsüne çekti. Delfin buna izin verdi. Buna ihtiyacı vardı. Ama Derin’in böyle sarılmasına ihtiyacı vardı. Ama Derin yine yoktu ve bunu yine Delfin’in kendisi istemişti.
Merhaba Casperlarım, Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın. Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz! Keyifli okumalar Deniz UZAY |
0% |