Yeni Üyelik
17.
Bölüm

XVII. KAÇIŞ KAPSÜLÜ - 2

@miraclesea

Uludağ Delfin’e iyi gelmişti. Kar havası ve Derin’den uzak bir gün, hayatına tekrar girdiği günden beri ihtiyaç duyduğu şeylerdi. Şimdi kendini resmen cennette gibi hissediyordu. Sıcak ve rahat yatakta iyice gerindi. Camdan tarafa bakınca gördüğü sonsuz beyazlık yüzündeki gülümsemeyi büyüttü. Manzaraya dalmışken çalan telefonla bir anlığına irkildi. Esneyerek yatağın yanındaki komidinin üstünde duran telefona uzandı. Ekrandaki yazıya bakıp bir of çekti. Anlaşılan uzaklaşsa da istila devam etmekteydi. İç çekerek telefonu açtı.

“Evet, Derin?” dedi uykulu bir sesle. Karşı taraftan oldukça neşeli bir ses,

“Anne!” diye haykırınca Delfin hemen ses tonunu değiştirdi.

“Oğlum!” dedi oğlunu taklit ederek. Merih’in sesi cennet hissini sürdürür gibiydi.

“Anne, neler oldu, biliyor musun?” dedi oğlu heyecanlı bir sesle.

“Neler oldu, anlat bakalım.” dedi Delfin gülerek.

“Babam beni bir filme getirdi ama dedi ki daha çekiyorlarmış. Ne demek olduğunu tam olarak anlayamadım ama burası çok güzel. Bir abla bana portakal suyu verdi, bir abi de peynirli tost yaptı bana. Senin bana yaptıkların kadar güzel değillerdi ama abi gözümün içine bakınca ben de çok beğendiğimi söyledim. Yalan söylemiş sayılmam, değil mi anne? Beğenmiştim ama çok da beğenmemiştim.” dedi oğlu cümlesinin sonunda hafif bir endişeyle. Delfin her ne kadar Derin’in Merih’i sete götürmesine kızsa da yanından ayırmıyor oluşundan da memnun olmuştu. Bu düşünceler içindeyken oğlunun bir cevap beklediğini fark edip,

“Hmm... Bir düşünelim. Sonuçta beğenmişsin. Bu yalan sayılmaz. Buna kibarlık diyebiliriz bence.” dedi Delfin sesine ciddi bir ton katmaya çalışarak.

“Ah, o zaman çok güzel! Babam şu an bir şeyler yapıyor. Bana film yapacağını söyledi. Ben de seni aramak istedim. Babam da telefonunu verdi. Bu kadar.” dedi oğlu neşeli bir sesle.

“Dün gece güzel uyudun mu?” dedi endişesinin sesine ulaşmasını engelleyerek. Ondan ayrı bir gece bile olsa ayrı geçirmek Delfin’i huzursuz ediyordu.

“Başta seni çok özledim ama babam bana seni istediğim zaman arayabileceğimizi söyledi ve benimle uyudu. Çok güzel uyudum annecim. Sen güzel uyudun mu? Benim yanımda babam vardı ama sen yalnız kaldın.” dedi oğlu meraklı bir sesle. O da en az kendisi gibi endişelenmiş olmalıydı. Bu Delfin’i gülümsetti.

“Evet, annecim. Ben de çok güzel uyudum. Arda amcan benim için sıcak çikolata yaptı. Bu yüzden ben de güzelce uyuyabildim. Beni merak etme. Söyle bakalım, buradan sana ne getirmemi istersin?” dedi şefkatli bir sesle.

“Kar getir, anne.” dedi oğlu hemen. Delfin güldü. Annesi için endişelenecek kadar olgun ama ondan 150 kilometre yoldan kar getirmesini isteyecek kadar da çocuktu oğlu.

“Erir ama annecim ben gelene kadar.” dedi Delfin hafif üzgün bir sesle.

“O zaman bilmiyorum. Bunu biraz düşünmeliyim. Sana sonra söylesem olur mu?” dedi oğlu oldukça düşünceli bir sesle. Delfin’in gözlerinin önüne çatık kaşlı haliyle Merih geldi. Delfin kendine hâkim olamayıp bir kahkaha attı. Hemen ardından kendini toplayıp,

“Sen düşün ve bana kararını en kısa sürede söyle, lütfen tatlım.” dedi Delfin sesine ciddi bir tonlama katmaya çalışarak.

“Söylerim, anne. Babam şu an yanımda. Sana bir şey söyleyecekmiş. Ben bana portakal suyu veren abladan bir tane daha istemeye gidiyorum. Hoşça kal, annecim!” dedi oğlu ve daha Delfin bir şey diyemeden telefonun konuşmayı en son istediği kişiye verildiğini fark etti.

“İnci?” dedi Derin bir süre karşıdan bir ses gelmeyince.

“Buradayım.” dedi Delfin iç çekerek.

“Uludağ nasıl?” dedi Derin, Delfin’in isteksiz cevabını duymazdan gelerek. Tek isteği kadının sesini biraz da olsa duymaktı.

“Soğuk.” dedi Delfin aynı tonla.

“Kendine dikkat etmelisin. Hasta olursan biz iki oğlan çocuğu ne yaparız sonra?” dedi Derin yalandan üzgün bir sesle.

“Hala büyüyemedin mi, koca bebek?” dedi Delfin alayla.

“Sanmıyorum. Lanetlenmiş olmalıyım.” dedi yalandan korkmuş bir sesle.

“Ah! Çık lütfen, şu Sheakespeare etkisinden!” dedi Delfin sinirli bir sesle. Ardından derin bir nefes alıp ekledi, “Hem ben Uludağ’da olmasam da hasta olabilirim.” dedi sıkılı dişlerinin arasından.

“Bağışıklığın kuvvetliydi diye hatırlıyorum. Hatta bir kış Arda, ben ve Serpil hasta olmuştuk ama sen burnun bile akmadan geçirdin o kışı.” dedi Derin gülerek ama hafif de endişeli bir sesle. Bunu hatırlıyor oluşu Delfin’in içinde bir yere dokundu ama Delfin o duygunun zihnini ele geçirmesine izin vermeyerek öfkesine tutundu.

“Bağışıklığım kuvvetlidir ama yıkılmaz değil. Benim kastettiğim bu değildi. Neşet Ertaş bir türküsünde ‘Yazımı kışa çevirdin.’ der, biliyor musun Derin?” dedi Delfin ve sonunda onu yenebildiğine sevinerek yüzüne bir zafer gülümsemesi yayıldı. Ama zafer kutlaması o kadar da uzun sürmedi.

“Bir türküsünde de, ‘Evvelim sen oldun, ahirim sensin.’ diyor. Asıl sen bunu biliyor musun, İnci?” dedi sesindeki Delfin'in reddetmeye çalışsa da derinden hissettiği aşkla. Delfin'in buna verecek bir cevabı yoktu. O yüzden bir şey demeden sessiz kaldı ama gözlerine dolan yaşlara engel olamadı. Derin de bir süre bir şey demedi ama sanki Delfin'in halini hissetmiş gibi konuyu hızlıca değiştirdi.

“Bugün beni kimin aradığına inanamayacaksın!” dedi heyecanlı bir sesle. Delfin hızla gözlerini silip derin bir nefes aldı ve sesinin doğal çıkması için dua ederek konuşmaya başladı.

“Kim?” dedi ufak bir merakla.

“Ege.” dedi Derin heyecanlı bir sesle. Delfin'in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Ege, Derin’in yıllardır görüşmediği kardeşiydi.

“Sen ciddi misin?” dedi Delfin inanamayarak.

“Hem de nasıl! Ben de çok şaşırdım başta senin gibi. Biliyorsun, neredeyse on beş yıldır Ege’yi görmüyordum. Arayınca bir an ne diyeceğimi bilemedim." dedi neşeli bir sesle. Delfin gülümsemekten kendini alamadı. Derin’in bu çocuksu halinin Merih’ten hiçbir farkı yoktu. Bunun bininci kez düşünüyordu ve bunu düşünmekten vazgeçemiyordu.

“Peki, bunca yıl sonra neden aramış?” dedi merakla.

“Evleniyormuş ve bana haber vermek istemiş. Tabii bir de davet etmek istemiş.” dedi Derin hızlı bir şekilde konuşarak. Heyecanlandığında böyle yapardı.

“Aferin Ege'ye!” dedi Delfin bir anda bağırarak. Derin’in aksine o evliliğini aile fertlerine bildirmişti.

“Ne oldu bir anda?” dedi Derin anlamayarak.

“Senin aksine ailesine haber vermiş. Sana kaç kere söyledim düğünümüze çağıralım onları da diye ama sen ve keçi inadın tutturdu bir kere. Bak, Ege’ye de azcık örnek al. Aferin ona, hiç abisine benzememiş!” dedi Delfin azarlayan bir ses tonuyla.

“Ah, hadi ama! O velet beni istemedi. Ona evi terk ettiğimde benimle gelmesini söyledim. İstemeyen oydu.” dedi Derin kendini savunmaya çalışarak.

“Herkes senin gibi başına buyruk değil.” dedi Delfin bezgin bir sesle.

“Ama sonucu gel gör ki, o da o evden postalandı.” dedi Derin alaycı bir sesle.

“Görüyorsun ki, senin aksine abisini arayıp konuşabiliyor.” dedi Delfin inatla.

“Tamam tamam! Ne desem zıttını savunacaksın. Vazgeçtim. Her neyse, beni müstakbel eşiyle tanıştırmak istediğini söyledi. Ben de bizi ağzımdan kaçırdım.” dedi Derin gittikçe azalan bir sesle. Delfin ise Derin’in aksine bağırarak,

“Bizi?” dedi Delfin anlamayarak.

“Bir anda söyleyiverdim işte. Magazin haberlerinde görmüş ama inanmadığından ilgi göstermemiş. Ben doğru olduğunu söyleyince başta çok kızdı ama sonradan hep beraber bir yemek yemeyi teklif etti. Ben de kabul ettim.” dedi Derin tedirgin bir sesle. Ardından Delfin’in konuşmasına izin vermeden,

“Yani gelmek zorunda değilsin, tabii. O benimle tanıştıracağını söyledi, ben senin hakkında herhangi bir şey demedim. İstemiyorsan gelmek zorunda değilsin.” dedi hızlı hızlı. Delfin bir an sessiz kaldı. Derin’in sesindeki yalvaran ton Delfin’in öfkesini bir anda yok etmişti.

“Bunu gelince konuşalım. Şu an buna doğru bir karar verebileceğimi sanmıyorum. ” dedi Delfin iç çekerek.

“Tabii ki! Düşün sen! Reddetmiyor oluşun bile yeter bana. Teşekkürler, İnci! ” dedi Derin neşeli bir sesle.

“Bu bir evet değildi, Derin!” dedi Delfin bezgin bir sesle.

“Evet, ama bu bir hayır da değildi. Her neyse, seni çok özledik! Yarını iple çekiyoruz! Kendine iyi bak! Sıkı giyin! Sakın hasta olayım deme! Salep iç, kartopu oyna, kayak yap, kızağa bin, şömine başında kar yağışını izle. Yani kısacası keyfini çıkar! Bizi merak etme. Oğlumla ikimiz iyi idare ediyoruz. Sadece seni özlüyoruz, o kadar!” dedi ve Delfin’in bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattı. Delfin şaşkın gözlerle yüzüne kapatılan telefona baktı. Derin’in sözleri kendisini allak bullak etmişti. Saçlarına daldırdı ellerini. Ardından yüzüne doğru indirdi. Duygu karmaşasında boğulurken bir anda ellerini çekip can havliyle haykırdı. Gözlerine dolan yaşlarla,

“Niye yapıyorsun bunu bana? Neden öldürüyorsun beni? Neden bu ruhumu ısıtan sözlerinle altüst ediyorsun kalbimi? Hâlâ ama hâlâ umutsuzca senin için çarpan şu aciz güçsüz kalbimden nefret ediyorum. Neden? Neden hâlâ ‘sen’ diye atıyor?” diye haykırdı. Gözyaşları yüzünü yıkarken geri yattı yatağa ve yorganı kafasına kadar çekti. Ruhundan kopan hıçkırıklarla bedeni sarsıldı. Bedeninin sarsılışı bir parça durulduğunda gözyaşlarıyla yıkanmış gözlerini tavana çevirerek,

“Hayatında toplamda iki kez âşık oldun ve ikisinde de fena çuvalladın. Aferin kızım! Asla akıllanmama yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam edelim. Canım kendim (!)” dedi alaycı bir sesle. Sonrasında histerik bir kahkaha attı.

“İlk aşkım platonikti. İkincisininse ne olduğunu yedi yıl geçmesine rağmen hâlâ adlandırabilmiş değilim. Gerçekten aşkata başarı basamaklarını çıkmak yerine iniyor gibiyim. Önceki hayatımın günahını çekiyor olmalıyım.” dedi iç çekerek. Sonrasında ise gözlerini silip yatakta doğruldu. Kafasından bu düşünceleri atmak için gelmişti buraya, daha da dibe gömülmek için değil. Derin bir nefes alıp kahvaltıya inmek için hazırlanmaya koyuldu.

Gezinin geri kalanında Delfin olabildiğince molasının keyfini çıkarmaya çalıştı. Arda’yla veya yalnız yürüyüşlere çıktı. Kar manzarasının güzelliğiyle kendini avuttu. Kayak pistinden mümkün mertebe uzak durdu. İki ayak üzerinde durmak zaten onun için yeterince zordu. İşi daha da zorlaştırmaya gerek yoktu. Bu yüzden Arda ne kadar ısrar etse de hepsinden ustalıkla kaçtı. Zamanının geri kalanını da öğrencileri ile geçirdi. Onların sorularına cevap vermek onu kendi sorularından uzak tutmayı başarmıştı. Bu onu dönüş yoluna kadar ayakta tutmaya yetmişti.

 

Merhaba Casperlarım,

Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın.

Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz!

Keyifli okumalar

Deniz UZAY

Loading...
0%