@miraclesea
|
Delfin yorgun bir şekilde gözlerini zorlukla açarak bir esneme eşliğinde otobüsten indi. Gözlerini kısıp etrafına bakındı ama Derin veya Merih’ten eser yoktu. Delfin kaşlarını çattı. Gelmemişler miydi yani? Şaşırtıcı! Arda onu kolundan dürttü ve bavulunu uzattı. Delfin ona gülümseyip bavulunu aldı. “Seninkiler yok mu?” dedi etrafta gözlerini gezdirerek. Delfin omuzları silkti. “Bilmiyorum. Geleceklerini söylemişlerdi.” dedi Delfin de Arda gibi gözlerini tekrar etrafa çevirerek. O sırada biraz uzaklarında bir arabanın farları yandı. Bir anlığına Delfin’in gözleri kamaştı. Genç kadın hemen elini gözlerine siper etti. “Anlaşılan gelmişler.” dedi Arda gülerek. Delfin farların sönmesiyle elini çekti. Işığın geldiği taraftaki arabadan bir adam indi. Delfin onun yüzünü görmese de adamı tanımıştı. Adam hızlı adımlarla Arda ve Delfin’in yanına geldi. Delfin’in yanağına hızlı bir öpücük kondurdu. “Hoş geldin, bebeğim. Arabada bekliyorduk. Merih dayanamadı. Uyuyakaldı. Fazla hareketli iki gün oldu onun için. İlk defa film seti gördüğü için herhalde. Çok heyecanlıydı. Oradan oraya koşturdu.” dedi şefkatle gülümseyerek. Ardından Arda’ya döndü. Elini uzattı ve ikili standart bir erkek tokalaşması yaptılar. İkisi aralarında konuşmaya başlarken Delfin’in öğrencisi Cansel yanlarına geldi. “Hocam, bir şey sorabilir miyim?” dedi kadının yanındaki iki erkeğe çekingen bakışlar atarak. “Tabii, Cansel. Sor.” dedi Delfin nazik bir gülümsemeyle. “Hocam haftaya Othello çalışmaları başlıyor. Derslere gireceğinizi söylemiştiniz. Bir şey getirmemiz gerekiyor mu?” dedi merakı çekingenliğinin önüne geçerken. “Not almak istiyorsan defter kalemin yanında olsun.” dedi Delfin başını yana eğerek. Cansel güldü. Cansel’in gülüşünü duyan Arda ve Derin aralarındaki konuşmayı bırakıp kafalarını Delfin ve Cansel’e çevirdiler. “Hocam yani aşk olsun! Sizin dersinize defter kalemsiz gelinir mi zaten?” dedi gülerek. Delfin de içten bir sesle güldü. “Eh, haklısın! Başka bir şey getirmene gerek olduğunu sanmıyorum. Zaten sahneler elinizde olacak. Kitabı getirmene gerek yok.” dedi Delfin gülümseyerek. “Peki, hocam. Teşekkür ederim. Yarın derste görüşmek üzere.” dedi gülümseyerek ve hızla arkadaşlarının yanına döndü. Delfin gülümsemesini koruyarak Arda ve Derin’e döndü. “Artık eve gidebilir miyiz? Çok yoruldum.” dedi yorgun bir sesle. Derin başıyla onayladı. Delfin, Arda’ya döndü. Arda genç kadına sıkıca sarıldı. “Yarın görüşürüz. İyi dinlen.” dedi Arda ayrılırken yanağından öperek. Delfin cevap vermeden başını sallayıp onayladı. Derin ve Arda da vedalaştıktan sonra Derin bir eline Delfin'in valizini aldı. Diğer eliyle de Delfin'in elini tuttu. Delfin o kadar yorgundu ki buna karşı çıkamadı bile. Adamın kendini arabaya götürmesine izin verdi. Arabaya binmek üzereyken Derin duraksadı. “Eve gitmeden önce bir sigara içsem sorun olur mu? Evde Merih var içemiyorum. Gitmeden önce içeyim, izin verirsen.” dedi Delfin’e dönerek. “Ne zamandan beri benden izin istiyorsun?” dedi alaycı bir sesle. Derin güldü. Cebinden paketini çıkardı. Bir dal çektikten sonra Delfin’e uzattı. Delfin başını olumsuz anlamda iki yana salladı. “Merih’e hamileyken bırakmıştım. Unuttun mu?” dedi omuz silkerek. “Belki sonrasında tekrar başlamışsındır, diye düşündüm.” dedi sigarasını yakarken. “Merih’i gördün. Sigara içmeye vakit bulabilme ihtimalim var mı sence?” dedi Delfin gülerek. Derin de güldü. “O da doğru. Demek ki, artık bir dal sigarayı bile paylaşamayacağız seninle.” dedi bir anda hüzünlenen bir sesle. Delfin bir anda duraksadı ve aklına eski zamanlar geldi. ֍ “Gerçekten böyle davranmaya devam mı edeceksin, Derin?” dedi Delfin kaşlarını çatarak. “Ne varmış davranışımda?” dedi Derin dili dolanırken. Delfin iç çekti. İçkiyi fazla kaçırmış olmalıydı. “İçmişsin.” dedi Delfin gözleriyle Derin’i süzerek. “Vay canına! Gerçekten çok zekisin!” dedi Derin gözlerini kısarak alaycı bir sesle. Elini cebine soktu ve sigara paketini çıkardı. Bir dal sigarayı dudaklarının arasına yerleştirdikten sonra çakmağını çıkardı ama bir türlü yakamıyordu. Delfin sıkıntıyla bir nefes üfledi ve çakmağı onun elinden çekip Derin’in sigarasını yaktı. Ardından bir dal sigara da kendi için çekti. Kendi sigarasını da yakıp derin bir nefes çekti. “Hey otlakçı! O benim sigaram!” dedi Derin bağırarak. Delfin elinin tersiyle ittirdi Derin’i. “Sessiz ol da annemler seni böyle görmesin. Zaten annem taktı sana.” dedi Delfin alaycı bir sesle gülerek. “Niye taktı bana?” dedi ciddi bir sesle. “Beni güldüremiyormuşsun.” dedi Delfin bir nefes daha çekerken. “Sigaramı bile paylaşıyorum. Daha ne yapayım?” dedi sinirle kaşlarını çatarak. “Bir kahkahayı paylaşmak isterdim seninle, bir dal sigarayı değil.” dedi Delfin iç çekerek zor duyulan bir sesle. Ama Derin duymuştu. “Kahkaha kolay İnci... Kahkaha beleş... Sigara çok pahalı... Deme öyle... İlkokulda çikolata neyse, üniversitede sigara odur.” dedi elindeki sigaraya bakarak. Delfin kendini tutamayıp güldü. “Bak güldün işte! Kim demiş güldüremez diye?” dedi bağırarak. Delfin gülerek Derin’i susturmaya çalıştı. ֍ Delfin iç çekerek şimdiki zamana döndü. İstemsiz bir gülümseme yayıldı dudaklarına. Derin bu gülümsemeyi hemen fark etti. O da gülümseyerek, “Demek hâlâ hatırlıyorsun.” dedi. “Unutmak ne mümkün! Annem oklavayla kovalamıştı o gece seni.” dedi gülerek. “Hâlâ güldürmeyi başarabiliyorum seni. Annen nereden çıkardı seni güldüremediğimi anlamıyorum.” dedi gülerek başını iki yana sallarken. “Bilemiyorum. Sen haklısın. Beni her zaman güldürürdün. Ama çok demokratik bir sevgiliydin. Hep güldürdüğün kadar ağlatırdın.” dedi Delfin acıyla gülümseyerek. “İnci ben...” diye başladı ama Delfin onu susturdu. “Boş ver, Derin. Hadi zehrini aldıysan gidelim.” dedi Delfin iç çekerek. Ardından Derin’i dışarıda bırakıp arabaya bindi. Birkaç dakika sonra da Derin yanına geldi. Bir şey demeden yola çıktılar. Eve geldiklerinde Merih hala uyuyordu. Derin oğlunu kucağına alıp yatağına kadar taşıdı. Yatırdıktan sonra bir süre ikisi de huzurla uyuyan oğullarını izlediler. Ardından gece lambasını yakıp aşağıya indiler. Delfin kendini koltuğa bıraktı. Otobüs ve araba koltuğundan sonra sonunda yumuşak bir yer bulabilmişti kendine. Derin de gelip yanına oturdu. “Hemen yatacak mısın?” dedi Derin, Delfin’in yorgun gözlerine bakarak. Delfin yalvaran gözlerle Derin’e baktı. “Evet, ama bir bardak sıcak süte hayır demem.” dedi tatlı bir sesle. Derin gülerek kalktı. “Peki, koca bebek.” dedi ve mutfağa gitti. Birkaç dakika sonra buharı tüten bir bardak sütle geri döndü. Delfin minnettar bir gülümsemeyle bardağı aldı ve hafifçe üfledikten sonra bir yudum içti. Keyifle gözlerini yumdu. Açtığında gülümseyerek kendisini izleyen Derin ile göz göze geldi. “Bir yudum versene.” dedi Delfin gibi tatlı bir sesle. Delfin bardağını iyice kendine çekip kaşlarını çattı. “Niyeymiş ya? Bu benim sütüm. Kendine de ısıtsaydın.” dedi omuz silkerek. “Ama bir bardak süt istemiyorum ki bir yudum istiyorum. O kadar süt ısıttım sana. Bir yudum hakkım yok mu?” dedi dudak bükerek. Delfin bir süre gözlerini kısarak baksa da sonrasında dayanamayıp bardağını Derin’e uzattı. Derin gülümseyerek hemen büyük bir yudum içti. “Bir yudum dedin. Yarısını içtin. Yuh!” dedi Delfin bardağını tekrar kendine çekerek. Derin güldü. “Senin bir yudumunla benim bir yudumum bir mi?” dedi alaycı bir şekilde gülerek. Delfin somurtarak sütünü içmeye devam etti. “Ege ile konuştum. Çarşamba günü senin öğleden sonran boş oluyor. Onlarla yemek yiyeceğiz. Senin için de uygunsa tabii.” dedi Derin konuyu değiştirerek. Delfin bir süre düşündü. “Sanırım önemli bir şey yok ama sabah tekrar konuşalım. Hatırlamıyor olabilirim. Fazlasıyla uykum var.” dedi son cümlesini kanıtlarcasına kocaman esneyerek. Derin güldü ve Delfin’in boş bardağını alıp mutfağa gitti. Döndüğünde Delfin’in çoktan uyuduğunu fark etti. Yanına oturup elini genç kadının yüzünü örten saçlarına götürdü ve geriye doğru ittirdi. Kadının alnına bir öpücük kondurup, “Her şeyimi paylaştım seninle. Sigaramı, neşemi, hüznümü, mutluluğumu, mutsuzluğumu, öfkemi, sevgimi, aşkımı, nefretimi ve de canımı... Her şeyim sendin. Hâlâ da öylesin...” dedi ve ardından aynı oğluna yaptığı gibi Delfin’i de kucağına aldı. Yatağına kadar götürdü. Kadını yatağa yatırdıktan sonra hızla pijamalarını çıkardı. Bir zamanlar oldukça aşina olduğu bedene pamuklu pijamaları giydirdi. Bir an odadan çıkmak için hareketlendi ama sonrasında vazgeçip genç kadının yanına yattı. Sıkıca genç kadına sarıldı ve kendini uykunun huzurlu kollarına bıraktı. Sabahın ilk ışıkları odaya fütursuzca girerken, bu sinsi saldırıyla ilk uyanan Derin oldu. Genç adam oldukça mutlu bir şekilde kolları Delfin’e sarılmış bir şekilde uyandı. Ona böyle sarılması değil de Delfin’in kollarını Derin’e sarmış olmasıydı genç adamı mutlu eden. Her ne kadar bu anı çok sevse de genç kadının kalkınca kendisine öfkeleneceğini biliyordu. Bu yüzden istemeyerek de olsa Delfin’in kendisine sarılmış kollarını çözdü. Yataktan kalktıktan sonra yastığını kabarttı. Yatak odasından çıkıp Merih’in odasına geçti. Ama oğlu da annesinden farksızdı. Mışıl mışıl uyuyordu. Bunun üstüne Derin aşağıya, mutfağa, indi. Dört elle işe girişti. Delfin gözlerini hafif bir sesle çalan neşeli şarkıyla araladı. Gözlerini ovuşturarak yataktan kalktı. Bir süre uyku mahmuru etrafa bakındıktan sonra banyoya yöneldi. Sonrasında üstünü değiştirip aşağıya indi. Merih ve Derin yine iş başındaydı. İki çocuk şarkı söyleyerek kahvaltı hazırlıyorlardı. Delfin onları ikinciye böyle yakalıyordu. Yüzünde mutlu bir gülümsemeyle mutfak kapısının eşiğine yaslanıp onları izlemeye başladı. “Gargamel yine kötülük mü yapacak, Yoksa bize kara büyü mü yapacak? En ballısını, beş parasızını aynı kazanda kaynatacak Gargamel!” İkili neşeyle dans ederek bir şeyler yapıyorlardı. Derin sanki onun geldiğini hissetmiş gibi arkasını döndü ve iki aptal âşık göz göze geldi. Delfin’in için o kadar aniydi ki bu kilitlenme, yüzündeki gülümsemeyi bile silemedi. Derin ona bakıp güldü ve Merih’i dürttü. Merih arkasını dönünce annesini gördü ve annesine doğru koşmaya başladı. Delfin eğilip kollarını açtı ve Merih’i kucakladı. Oğlunu ne kadar çok özlediğini ona sarılıp kokusunu içine çektiğinde anladı. Dün yorgunluktan pek farkında değildi ama şimdi tüm yoğunluğu ile hissetti. Ardı ardına öpücükler kondurdu oğlunun suratına. Bir süre sonra sıkılan Merih onu itse de Delfin öpmeye devam etti. “Anne!” dedi oğlu mızmız bir sesle. Delfin gülüp bir kez daha öptü ve sonrasında bıraktı. Gözlerini eksiksiz bir şekilde hazırlanmış kahvaltı sofrasına çevirdi. “Siz böyle yapmaya devam ederseniz ben şımarırım ama!” dedi Delfin hafifçe utanarak. Derin ve Merih birbirlerine baktılar. Sonrasında Delfin’e döndüler. İkisi de omuzları silkip aynı anda, “Şımar!” dediler umursamaz bir tavırla. Delfin elleriyle yüzünü kapatıp gülmeye başladı. Onu hazırlıksız yakalayan iki oğlan çocuğu birbirlerine hınzır bakışlar atıp Delfin’in yanına gidip onu gıdıklamaya başladılar. Delfin kahkahalar atarak onların ellerinden kurtulmaya çalıştı ama bu zordu. Sonunda bunu başardığında çığlıklar atarak salona kaçtı. Derin ve Merih arkasından güldü. Delfin bir süre salonda sakinleşmeye çalıştı. Sakinleştiğinde az önce yaşadıklarını düşündü. Aile gibiydiler. Uzun zamandır yoksun olduğu bir duyguyu tatmıştı, Delfin. Saf mutluluk... Kendine itiraf etmeye korktuğu gerçek yüzüne bir tokat gibi çarpmıştı. Kanında sinsice gezinen bu hasret olduğu duygu onu kavuruyordu. İtiraf etmeye korkuyordu. Derin’i seviyordu. Bu kendisine ihanet eden adamı hâlâ seviyordu. Kendi kendine söylendi. “Nasıl? Nasıl hâlâ onu sevebilirim? Nasıl?” diye fısıldadı acı çeken bir sesle. Nefesi daraldı. Dizleri titrerken eli zorlukla koltuğun başını kavradı. Bir eli göğsüne gitti. Kalbi acıyordu. Hem de çok fazla... “İnci, iyi misin?” dedi Derin arkasından. Delfin bir an korkuyla olduğu yerde sıçradı. “Ah, Tanrım! Derin beni korkuttun!” dedi Delfin sesi titrerken. Derin yanına gelip omuzlarından tuttu. “Özür dilerim. Bu kadar sessiz geldiğimin farkında değildim. Daha iyi misin?” dedi hala sesindeki aynı endişeli tonlamayla. Delfin biraz olsun kendine geldiğinde yaptığı ilk iş kendini Derin’in ellerinin baskısından kurtarmak oldu. Derin bu ani kaçış karşısında şaşırmıştı. “İyiyim.” dedi Delfin buz gibi bir sesle. Derin’in kaşları çatıldı. Delfin’in niye bir anda böyle soğuk davranmasının sebebini anlayamamıştı. “Yanlış bir şey mi yaptım, İnci?” dedi merakla. Delfin keyifsiz bir sesle güldü ama adama bir şey demedi. Onun ağzını açtığını gördüğündeyse elini kadırıp başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Neyse ki o sırada pantolonunun cebindeki telefonu titredi ve Derin’in ısrarından kurtulmuş oldu. Delfin telefonu çıkarıp baktığında Arda’nın adını gördü ekranda. Derin bir nefes alıp telefonu açtı. “Günaydın, Arda!” dedi neşeli olduğunu umduğu bir sesle. Ama başarısız oldu çünkü Arda onun neşeli havada olmadığını hemen anlamıştı. “Günaydın, Bayan Kasvet! Eğer bu kadar sıkıntıda olmasaydım bu kasvetinin sebebini sorgular ve gerçek cevabı duyana kadar susmazdım ama şanslı günündesin. Çünkü boğazıma kadar çamura batmış durumdayım.” dedi sıkıntıyla iç çekerek. “Ne oldu ki?” dedi Delfin merakla. “Biliyorsun, Desdemona karakterini Meltem Yılmaz oynayacaktı.” dedi hızlı hızlı. “Evet, biliyorum. Hatta, o oynayacak diye çok sevinmiştim. Biliyorsun, en sevdiğim genç oyuncu o.” dedi Delfin içten bir sesle. “Evet, biliyorum. Ama bir saat önce beni aradı. Merdivenlerden düşüp ayağını kırdığını ve bu sebeple o güzel ayağının en az üç ay alçıda olacağından oyunda rol alamayacağını söyledi.” dedi Arda fazlasıyla üzgün bir sesle. “Ne?” dedi Delfin şaşkın bir sesle haykırarak. Derin merakla baktı. “Ne olmuş?” dedi kaşlarını çatarak. “Desdemona rolünü canlandıracak olan Meltem ayağını kırmış.” dedi Delfin, Derin'e dönerek. “Ne?” dedi Derin de Delfin gibi şaşkın bir sesle. “Evet, işte ben de aynen böyle tepki verdim. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yok. Bugün provalara başlıyoruz. Ne yapacağım şimdi?” dedi Arda oflayarak. “Sakin olacaksın her şeyden önce. Sonuçta ilk kısımlarla başlamayacak mıydınız?” dedi Delfin soğukkanlı bir şekilde. “Evet, ama...” diye başladı ama Delfin onu susturdu. “İlk sahneleri ve Desdemona’nın olmadığı sahnelerin provasını yaparsınız. O sırada cast ekibi de boş durmaz ve yeni bir başrol bulmak için kolları sıvar. Bu kadar basit.” dedi Delfin sakin bir sesle. “Bu çok zor olacak. Meltem’i bile zor ayarladık. Hepsinin bir projesi var.” dedi umutsuz bir sesle. Delfin, Derin’e döndü. Derin bir süre düşündü. “Menajerimle konuşurum. Eminim ki, bizim ajansta boşta birileri vardır. Sürpriz projeler için bir erkek bir kadın oyuncu ayrılır. Erkek bendim. Kadın oyuncuyu da öğreniriz.” dedi omuz silkerek. “Bunu duydun mu?” dedi Delfin, Arda’ya. “Ah, bu iyi haber! O zaman senden haber bekliyorum, Derin. Okulda görüşürüz, Delfin.” dedi Arda neşeli bir sesle. Ardından telefonu kapadı. “Teşekkürler.” dedi Delfin az duyulan bir sesle. “Niye ki?” dedi Derin şaşkın bir sesle. Anlaşılan beklediği söz bu değildi. “Arda’ya yardım ettiğin için.” dedi Delfin gözlerini adamdan kaçırarak. “Arda sadece senin arkadaşın değil. Senin olduğu kadar benim de arkadaşım.” dedi umursamaz bir tavırla omuz silkerek. “Biliyorum ama yine de teşekkür etmek istedim.” dedi Delfin gözlerini adamın siyah tişörtüne dikerek. Derin yüzünde hafif bir gülümsemeyle yaklaştı Delfin’e. Yüzüne düşen bir tutam saçı geri ittirdi ve kulağının arkasına sıkıştırdı. Ardından parmakları Delfin’in hafifçe pembeleşmiş yanağında gezindi. Bu dokunuşla birlikte Delfin’in nefes alış verişi hızlandı. Kendine kızdı. Adamın bir dokunuşu ile ne hale getirmişti? Kendini geri çekmek istedi ama buna gücü yoktu. “Gözleri gökte, yıldızlar da onun başında olsaydı, ne olurdu? Yanağının parıltısı utandırırdı o yıldızları, tıpkı gün ışığının utandırması gibi lambayı. Gözleri gökte öyle parıltılarla geçerdi ki havadan, kuşlar ötüşürdü gece bitti sanarak.” dedi Derin bir iç çekerek. Delfin ‘Romeo ve Juliet’den alıntı bu sözlerle utanıp geri çekildi ve elini istemsizce yanağına götürdü. Derin biraz önce kendi parmaklarının durduğu yanağa baktı. “Bak nasıl dayıyor yanağını eline! Ah şu elin giydiği bir eldiven olaydım da dokunaydım o yanağa!” dedi kalan repliği de söyleyerek. “Oynanacak oyunun ‘Othello’ olduğunu sanıyordum. Yanlış oyun repliklerine çalıştın sanırım.” dedi Delfin işi dalgaya vurmaya çalışarak ama sesi titremişti. Derin bunu fark etti ama renk vermedi. “Ben dersime gayet iyi çalıştım, Sayın Doçent.” dedi Delfin’in gözlerinin içine bakarak. Delfin’in açtığı arayı kapattı. Kadının elini alıp kalbinin üstüne koydu. Aklına Othello replikleri geldi. Ardından ekledi. “Sadece bir saatlik aşkım olsaydı eğer, bana verilen sadece bu olsaydı. Dünya üzerindeki o bir saatlik aşkı da sana verirdim.” dedi sesinden adeta aşk ve özlem akarak. Sözlerinden sonra Delfin’in dudaklarına doğru eğildi. Delfin’in kalbi sanki tüm vücudunun hâkimiyetini ele geçirmiş gibiydi. Kıpırdayamadı bile ama neyse ki beyni hâlâ çalışıyordu. Ve fısıldadı beyni usulca. “Şu sabırsızlıklar da hep böyle akıldan yana yoksundurlar; Hangi yara birdenbire iyileşmiştir?” dedi sakin bir sesle. Derin bu sözlerle duraksadı. İkilinin dudakları arasında birkaç santim kalmıştı. “Bir insanın ruhuna işkence etmek, vücuduna işkence etmekten çok daha acı verici olabilir, İnci. Bunu biliyorsun, değil mi?” dedi gözlerini Delfin’e çevirerek. “Biliyorum. Shakespeare özel ilgi alanım. Herbir oyunu ve soneyi ezbere bilirim. Yani demek istediğim...” dedi Delfin soğuk gözlerle ve adama yaklaşarak aralarındaki mesafeyi daha da azalttı. “Bu oyunun sonunu biliyorum.” dedi ve kendini bir anda geri çekti. Oğlunun yanına giderek Derin’i salonda tek başına bir halde bırakacakken Derin’in gülmesiyle duraksadı. Derin gülüyordu çünkü karısının buzları eriyordu ve kendisi de bunun farkındaydı. Karısının kendisine duyduğu öfke ve aşk gözlerinden okunuyordu. Derin kafasını kaldırdı ve bir daha güldü. “Soyulduğu halde gülen adam hırsızdan bir şey çalmış sayılır.” dedi kafasını Delfin’e doğru çevirerek. Delfin ona öfkeli bir bakış attıktan sonra bir şey demeden salondan çıktı. Derin ise ardından son bir kahkaha daha patlattı.
Merhaba Casperlarım, Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın. Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz! Keyifli okumalar Deniz UZAY |
0% |