@miraclesea
|
Delfin röportaj teklifini Derin’e söylemeyi her ne kadar istemese de sonunda söylemesi gerektiğini biliyordu. Eğer söylemezse işler kötü bir yere gidebilirdi. Derin’in karşı çıkmayacağından emindi. Asıl olay medya konusunda aralarındaki tecrübeli kişinin açık ara farkla Derin olmasıydı. Delfin işleri eline yüzüne bulaştırmaktan korkuyordu. Akşam yemeğinden sonra konuyu açmaya karar verdi. Merih kreşte çok yorulduğundan olsa gerek uyumak için uyku saatini beklemeden uykuya dalmıştı. İkili salonda sessizce oturmuş, televizyon izleyerek kahvelerini yudumluyorlardı. Delfin derin bir nefes aldı. “İlginç bir teklif aldım.” dedi bir anda. Bu sırada gözlerini fincana dikmişti. “Öyle mi? Arda seni beklemedi mi yoksa?” dedi Derin gülerek. Delfin de güldü. “Evet, ben sormadan o sordu bana. Haftaya auditiona ben de katılacağım. Ama aldığım tek ilginç teklif bu değildi.” dedi temkinli bir şekilde Derin’e bakarak. “Anlıyorum. Neymiş bakalım bu ilginç teklif?” dedi ciddi bir şekilde. “Hatırlarsan, Sibernetik ile ilgili birkaç şey sormuştum.” dedi sakince. Derin bir anlığına duraksadı ve yüzünde anladığına dair ufak bir ifade belirdi. “Bana bir anda Sibernetik hakkında soru yöneltmenle şaşırmıştım zaten. İş mi teklif ettiler?” dedi hafifçe gülümseyerek. Delfin bir parça bu sakin karşılamayla rahatladı. “Tekliflerden biri buydu. Aynı zamanda röportaj da teklif ettiler.” dedi gülümseyerek. “Hem ilginç hem de değil aslında. Bence alanında fazlasıyla ünlüsün. Muhteşem bir kariyer haritan var, İnci. Sadece bunun sen farkında değilsin. Ayrıca Sibernetik benzerine az rastlanan bir şekilde sanattaki ciddi başarıları her zaman takip ve takdir eder. Tabii ki yayınlamayı da sever.” dedi Derin gayet sakin bir şekilde. Delfin biraz çekingen bir tavırla önüne düşen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. “Sanırım öyleyim biraz. Atilla Bey de benzerini söyledi.” dedi hafifçe gülerek. Biraz utanarak saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Hiçbir zaman kendisine yöneltilen ilgiyi kabul eden biri olamamıştı. Başarılı biri olduğunu bilmesine rağmen hâlâ garipsiyordu. “Bir dakika! Atilla Birhan Kurtuluş mu? Bizzat mı aradı seni?” dedi Derin şaşırarak. “Aramaktan ziyade bizzat geldi demek daha doğru olur.” dedi kahvesinden bir yudum alarak. “Neden bana söylemedin?” dedi Derin kaşlarını çatarak. Delfin’in bu konuyu kendisinden saklaması hoşuna gitmemişti. “Netleşene kadar söylemek istemedim. Adamı sıradan bir magazinci sandım başta. Sonuçta tanımıyordum bile. Bu yüzden senin de gerilmeni istemedim. Bugün röportaj işi kesinleşince de haber vermek istedim.” dedi Delfin, Derin’in tepkisiyle biraz gerilerek. “Vay canına! Yerinde olmak isterdim. Bizzat gelmesi beni şaşırttı. Kendisinin böyle kişiye özel hizmetler sunduğunu bilmiyordum.” dedi düşünceli bir sesle. Delfin o sesteki iğneleyici tonu hissetti. Her şeyi söylemesi gerektiğinin daha doğru olduğunu düşünerek derin bir nefes aldı. ‘Ne olacaksa olsun,’ diye düşündü. “Röportajın bir yazı dizisi şeklinde olacağını söyledi ve bizzt kendisi yapacakmış.” dedi eteğindeki kalan bütün taşları dökerek. Gergin bir şekilde Derin’in cevabını bekliyordu. “İnci vuruyorsun, bari dinlene dinlene vur. Niyetin bana bu gece kalp krizi geçirtmek mi? Eğer öyleyse doğru yolda ilerliyorsun.” dedi alaycı bir sesle. Delfin keyifsiz bir sesle güldü. “Üzgünüm, saklamak kendimi iyi hissettirmiyor. Ayrıca bu tür medyatik işler nasıl yürüyor bilmiyorum. Sana söylemem gerekiyordu.” dedi sıkıntıyla iç çekerek. “Anlatmana sevindim, İnci. Çok teşekkür ederim. Sadece bu kadar özel muamelenin sonu nereye çıkar, onu kestiremiyorum.” dedi şüpheli bir sesle. “Yersiz kuruntu yapıyorsun, Derin. Adam gayet saygı çerçevesinde konuşuyor benimle. Sadece belki de senin de belirttiğin gibi alanımda sahip olduğum ün ilgisini çektiği için bizzat kendisi konuşmak istedi benimle.” dedi omuz silkerek. “Öyle diyorsan öyle olsun, İnci. Her ne kadar adamın bu kadar ilgili bir tavır sergilemesi beni şüphelendirse de herhangi birinin senin medyum radarından kaçabileceğini sanmıyorum.” dedi sonunda gülerek. Delfin de rahatlayarak güldü. “Ah, zaten o ukala tavrını çoktan yakaladım ama haksızlık edemeyeceğim. Böylesine başarılı ve en az kendisi kadar da başarılı bir derginin sahibi olsam ben de bu kadar ukala olurdum.” dedi boş fincanını sehpaya bırakarak. Derin bir şey demeden ayağa kalkarak kendi boş fincanıyla sehpada duran Delfin’in fincanını aldı. Delfin’in önünden geçerken eğildi ve saçlarının arasına bir öpücük kondurup fısıldadı. “Sen asla bir ukala olamazsın.” dedi ve geri çekilip mutfağa gitti. Delfin onun arkasından baktı. Beklediğinden daha sakin karşılamıştı. Derin asla çok kıskanç bir erkek olmamıştı ama zamanında Delfin’i kıskandığını birçok kez dile getirmiş ve göstermişti. Şimdi bu sakinlik Delfin’i şaşırtmıştı. Yine de bunun üstünde fazla düşünmedi. Okuması gereken denemeler vardı. Çünkü Atilla’nın denemesini en son okuyacağına dair kendisine söz vermişti. Gerinerek ayağa kalktı. Odasına giderken mutfaktaki Derin’e odasına çıkıp çalışacağını söyledi. Ardından merdivenlere yöneldi. Delfin, denemeleri okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamamaıştı. Yorulmuştu. Onu ilk uyaran yanan gözleriydi. Buna rağmen uykuya direnerek denemelerin birinden diğerine geçiyordu. Her bir deneme için özenle okuma yapıyordu. Umursamaz bir tavırla geçmiyor her birini büyük bir dikkatle okuyup notlar alıyordu. Öğrencileri tahmin ettiği gibi ufak da olsa bir duygusal buhran içindeyken çok daha başarılı çalışmalar ortaya çıkarmışlardı. Delfin bir kez daha kendince çıkarttığı bir tezi kendine savunmayı başardığı için kendini tebrik etti. Kendiyle dalga geçerken uykulu bir ses onu böldü. “Hâlâ uyumadın mı sen?” dedi Derin yüzünü ovuşturarak. Delfin önündeki kağıtlardan kafasını kaldırıp uykulu gözlerle kendisine bakan Derin’e döndü. “Kendimi kaptırmışım sanırım. Çok mu geç oldu ki?” dedi gözlerini masanın üstündeki saate çevirerek. Akreple yelkovanın durduğu yeri görünce gözleri şaşkınlıkla açıldı. “Aman Tanrım! Saat iki olmuş mu gerçekten? Farkında bile değilim.” dedi yorgun bir gülümsemeyle. “Sen farkında değilsin ama vücudun gayet farkında, hayatım.” dedi Derin kapı eşiğine yaslanarak. Delfin gözlerini ona çevirdi. Derin ona uykulu bir gülümsemeyle baktı. “Sanırım haklısın. Yatsam iyi olacak. Kalanını yarın akşam halledeceğim.” dedi kollarını iki yana açıp esneyerek. Ayağa kalktı ama sendeledi. Uzun süredir oturmaktan ayakları uyuşmuştu. Parmaklarını hareket ettirerek karıncalanma hissini yok etmeye çalıştı. Ayaklarına odaklanmışken bir anda ayakları yerden kesildi. Şaşkınlık nidasıyla kendini Derin’in kucağında buldu. “Derin ne yapıyorsun? İndir beni!” dedi onun göğsünü ittirerek. Bu itişten Derin zerre etkilenmedi. “Haydi, gidip bu sanat aşığı söz dinlemez kadını gidip yatıralım.” dedi onu duymazdan gelerek. “Derin, saçmalama. Bırak beni!” dedi itiraz ederek. Derin onu umursamadan çalışma odasından çıktı ve yatak odasına yöneldi. Delfin’i yatağa bıraktığında somurtarak baktı genç kadın ona. Derin onun yüz ifadesine bakıp gürültülü bir kahkaha attı. “Bir de gülüyor musun?” dedi Delfin oldukça öfkeli bir sesle. “Düğün gecemizde de seni kucağımda yatak odasına kadar taşımıştım. O zaman da bana böyle somurtarak bakmıştın.” dedi gülmeye devam ederek. Delfin duraksadı. Derin’in hâlâ o günü hatırlıyor olmasına şaşırmıştı. “Seni şaşırttım galiba. Hatırlıyor olmam çok mu şaşırttı seni? Seninle ilgili bir şeyi unutabileceğime inanman da beni şaşırtıyor.” dedi Derin, Delfin'in saçlarını okşayarak. Delfin geri çekildi. “Şaşırmamak için bir sebebim yok.” dedi olabildiğince soğuk bir sesle. Pek başarılı olamadığını Derin bir şey demeden anlamıştı. Derin biraz geri çekildi. “Daha iyi yalan söylemen lazım. Böyle yaparsan sana inanamam, güzelim.” dedi hafif alaycı bir sesle. Delfin pes ederek iç çekti. “Tamam, hadi artık rahat bırak beni de uyuyayım.” dedi onu ittirerek. Derin onun kendisini itmesine izin verdi. Geri çıktı. Delfin hızlıca yorganının altına girdi. “İyi geceler, Derin.” dedi onun çıkmasını ima ederek. Ama Derin yerinden kıpırdamadı. Başını yana eğip kollarının göğsünün altında bağlayarak Delfin’i izledi. Delfin onu görmezden gelerek yan döndü ve gözlerini yumdu. “O günü hatırlıyorsun, değil mi İnci?” dedi ifadesiz bir sesle. Delfin cevap vermedi. “Bütün gece ağlamıştın. Bütün gece ‘Ayaklarım çok acıyor.’ diye ağlamıştın. Düğün gecemizi ayaklarını ovarak geçirdiğimin farkındaydın değil mi, hayatım?” dedi hafif alaycı bir sesle. Delfin kendini tutamayıp yorganın altından güldü. “Güzel günlerdi.” dedi Derin iç çekerek. Delfin hüzünlü tonu sezmişti o seste. Bir şey demeyerek sessiz kaldı. Derin yorganın altında sessiz kalan karısına baktı. Tekrar bir iç çekti. İçine ufaktan bir korku düşmüştü. Delfin farkında olmayabilirdi ama Atilla’nın niyetinin masum bir röportaj olmadığını erkeklere özgü bir hisle biliyordu. Delfin bir adam ona ilgili davrandı diye hemen teslim edecek bir kadın değildi. Kendisinin yaşadıklarından biliyordu Delfin’in bir insanı ne kadar zor hayatına kabul ettiğini biliyordu. Bu biraz onu rahatlatıyordu ama ince bir şüphe iğnesi kalbine her saniye biraz daha batıyordu. Kapıya doğru ağır adımlarla ilerledi. Odanın lambasını söndürürken, “İyi geceler, İnci.” dedi fazlasıyla hüzünlü bir sesle. Bu tonu hayatı boyunca Delfin bir kez duymuştu. O da onu hastanede kovduğu zamandı. Delfin yorganı üstünden atıp kapıya baktı ama Derin yoktu. Onu neyin böylesi bir hüzne attığını merak etti. Derin’e bir şeyler oluyordu ama Delfin ilk defa ne olduğunu bilmiyordu. Aslında genç kadının bilmediği çok şey vardı. Adam kendi hayatı konusunda kapalı kutuydu. Delfin bu sefer o kutunun içindekileri kutuyu parçalamak pahasına da olsa görmeye kararlıydı.
Merhaba Casperlarım, Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın. Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz! Keyifli okumalar Deniz UZAY |
0% |