Yeni Üyelik
29.
Bölüm

XXIX. ÇARNÂÇAR - 3

@miraclesea

Delfin diken üstünde geçirdiği günün ardından eve geldiklerinde gerginlikten ölmek üzereydi. Neyse ki sonunda her şey bir şekilde tatlıya bağlanmıştı. Bu yüzden eve gelip Merih’e banyo yaptırdıktan ve sonrasında oğlunu uyuttuktan sonra hemen kendini banyoya atmıştı. Sıcak suda bir parça olsun gevşedikten sonra üstüne geceliğini geçirmiş ve ardından bu rahatlama seviyesini daha da yükseltebilmek için mutfağa inip bir şişe şarap açmıştı. Üstündeki gerginliği başka türlü atabileceğine inanmıyordu. Şişenin yarısına ulaştığında çok ama çok daha sakindi. Hafif çakırkeyif bir halde kadehini tekrar doldururken kapı kilidi döndü ve dış kapının açıldığına dair bir ses geldi. Delfin oturduğu yerden kalkmaya çalıştı ama başı dönünce kendini tekrar koltuğa bıraktı. Kendini toparlamak için boşa kürek çektiğinin farkındaydı.

“Bir daha asla sarhoş olmayacağını sanıyordum ama şu gördüğüm manzaraya bak!” dedi Derin alaycı bir sesle.

“Sarhoş değilim ben!” dedi Delfin dili dolanarak.

“Evet, kesinlikle değilsin, bebeğim.” dedi Delfin’e yaklaşarak.

“Bebeğin değilim ben senin! Git, gelme!” dedi ayağını kaldırıp ona doğru ittirerek. Derin o ayağı yakalayıp elini Delfin’in ayağının üstünde gezdirdi. Eli adımları ile birlikte ilerliyordu. Delfin o sırada hâlâ tam anlamıyla alkole esir olmamıştı. Bir parça da olsa aklı henüz yerindeydi ama Derin’in dokunuşu ile tüm vücuduna bir elektrik akımı verilmiş gibi olmuştu.

“Son seferde git dediğinde sözünü dinlediğim için azarlanmıştım. Bu yüzden bu sefer sözünü dinlemeyeceğim.” dedi elini Delfin’in vücudunda tüy hafifliğinde gezerken. Sonrasında genç kadının yanına oturup elindeki kadehi aldı. Hızlıca içip boş kadehi sehpanın üzerine bıraktı.

“Kadehimi neden elimden alıyorsun acaba?” dedi öfkeli bir sesle. Doğrulup kendine bir kadeh doldurmak istedi ama Derin şişeyi alarak koltuğun arkasına koydu. Delfin onun üstüne çıkıp şişeye uzanmaya çalıştı.

“İçkimi ver bana!” dedi mızmız bir ses tonuyla.

“Bana en son bu tonla konuştuğunda üniversitedeydik. Soneler kitabını elinden çaldığım için aynısını yapmıştın bana. Sonrasında ne oldu, biliyor musun?” dedi muzip bir sesle. Delfin onun gözlerinde oyunbaz ışıltılar gördü.

“Ne oldu?” dedi gözlerini kısarak. Adamın ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu.

“İlk öpücüğünü aldım.” dedi gülerek. Ardından hızlıca dudaklarına bir öpücük kondurup geri çekildi. Delfin şokla bir anda kalakaldı. Sonrasında kendine gelip hızla geri çekildi. Bunu yaparken başı dönse de kendini kaybetmemek için uğraştı.

“Hatırladım, teşekkürler. Canlandırmaya gerek yoktu.” dedi iğneleyici bir sesle. Derin ise belinden tutarak fazla uzaklaşmasına izin vermedi.

“Eminim ki birkaç detay aklından çıkmıştır. Daha iyi hatırlatmak isterim.” dedi muzip bir sesle.

“Gerek yok. Tüm ayrıntıları ile hatırlıyorum.” dedi olabildiğince Derin’in kollarından kurtulmaya çabalayarak.

“Öyleyse ilk öpücük sonrası olanları hatırlıyorsundur.” dedi biraz daha yaklaşarak.

“Seni öpeceğimi sanıyorsan delirmişsin demektir.” dedi onu ittirerek. Ama bunun hiçbir faydası olmadı. Derin yerinden kıpırdamamıştı bile.

“Delirmedim, İnci. Sadece aşığım.” dedi ışıl ışıl gözlerle Delfin’in gözlerinin içine bakarak. Delfin bu içten aşk dolu bakış karşısında kısa bir süreliğine kararlı duruşunu kaybetti. Derin onun bu durumunu fark ederek hemen şansını değerlendirdi.

“Hadi, bana o güne dair neler hatırladığını göster. En başından en sonuna.” dedi oyunbaz bir tavırla. Delfin onun etkisi altına girdiğini hissetse de kurtulamıyordu. Yine içkiyi fazla kaçırdığı için sıkı bir küfür savurdu içinden. Ama yine de Derin’in istediğini yaptı.

“Shakespeare ödevini kapmamdan yani seninle tanışmamadan iki hafta sonraydı. Serpil’i bahane ederek beni görmeye gelmiştin yine. O zamanlar bana Delfin diyordun. İlk ismimi bilmiyordun.” dedi gözlerini hayali bir noktaya kilitleyip o günü hatırlayarak.

“Ne karanlık günlerdi benim için. İnci’me ulaşamamıştım henüz o zamanlar.” dedi Delfin’in çenesine bir öpücük kondurarak. Delfin onu duymazdan gelip anlatmaya devam etti.

“Neden o gün beni o kadar sinirlendirdiğini bilmiyorum. Sadece Arda'yla okuduğumuz soneleri tahmin etmeye çalışıyorduk. Sense sürekli bana sataşarak dikkatimi dağıtıyor ve yanlış cevap vermeme sebep oluyordun.” dedi kaşlarını çatarak.

“Çünkü Arda ve senin aranda gerçekten bir şeyler var sanıyordum. Seni kıskanıyordum. Çoktan treni kaçırdığımı düşünüyordum.” dedi çatık kaşlarının arasına bir öpücük kondurarak.

“O kadar aptalsın ki! İlk tanıştığımız gün iki cümlenle öylesine aklımı başımdan aldıktan sonra nasıl kendinden şüphe edebildin, şaşkınım doğrusu.” dedi alaycı bir sesle.

“Tatlım, sen farkında olmayabilirsin ama o zamanlar ben bir buzlar kraliçesiyle beraberdim. Hatırlatırım. Duygularını sandıklara kilitlemiş olan sendin, ben değil. İlk tanıştığımız günden sonra kaç kere geldim ama bir kere bile yüzüme bakmadın.” dedi omuz silkerek.

“Çünkü sana bakarsam tüm duygularım yüzümden okunacaktı. Öylesine utanıyordum ki sana bakamadım.” dedi elleriyle yüzünü kapatarak. Derin o ellerin üstüne bir öpücük kondurdu. Delfin ellerini yüzünden çekmese de yanaklarına kadar indirdi.

“Keşke baksaydın da görseydin yüzümden okunacak tüm duygularımı.” dedi aşk dolu bir sesle. Delfin yine onun bakışlarında kayboldu kısa bir anlığına. Derin’in gözlerinden girip geçmişin dehlizlerinde kaybolmuştu. Kendini toparlamaya çalışarak ellerini yüzünden çekti ve anlatmaya devam etti.

“Arda bana elli ikinci sonenin son mısrasını sormuştu. Cevabı düşünürken önümde duran kapalı kitabımı bir anda aldın elimden. Sana vermeni söylesem de vermiyordun. Uzandıkça daha geriye kaçırıyordun kitabı. Sonunda ayağa kalkıp koşmaya başladın. Ben de peşine düştüm. Deliler gibi kaç tur attırdın bana bölüm bahçesinde.” dedi başını iki yana sallayarak. Derin hafif bir sesle güldü.

“Sonunda seni yakaladım. Gerçi bunda senin yavaşlamanın büyük payı var. Sen istediğin için seni yakalayabildiğimin farkındaydım. Kitabı başının üstünde tutuyordun. Çocukluğundan bıkmış bir şekilde dibine kadar gelip kitaba uzanmaya çalıştım. Sen de beni öptün.” dedi konuşmasının sonuna doğru hızlı konuşmaya başlayarak. Derin tekrar güldü. Ardından burnunu Delfin’in yanağına sürttü.

“Dediğim gibi hikayende eksikler var. Mesela öpmeden önce ne söylediğimi atladın. Ve ben ne söylediğimi unutmadığına eminim. Sonuçta yıllarca aynı mısraları okuyup durdun.” dedi hafif alaycı bir sesle gülerek. Sonrasında dudaklarını Delfin’in kulağına yaklaştırdı.

Sana ermek zaferdir, sensizlik umut dolu.” dedi fısıldayarak. Ardından dudaklarını Delfin’in dudaklarına kaydırarak o günkü gibi öptü. Delfin anıların pusuyla sanki o gündeymiş gibi önce şaşkınlıkla duraksadı. Ardından karşılık verdi. Derin bunun üzerine sıkıca sarılarak öpüşünü derinleştirdi. Bir süreliğine birbirlerinde kendilerini kaybettiler. İlk geri çekilen Derin oldu. Delfin alnını onun alnına yaslayıp soluklanırken,

“Yarın çok pişman olacağım.” dedi iç çekerek.

“İnsan sevgiden pişman olmaz. Üstelik yapmayı istediğin bir şeyi yaptığın için pişmanlık duyman çok anlamsız, sevgilim.” dedi hafifçe gülümseyerek.

“Sevgilin değilim ben senin.” dedi yenilgi dolu bir iç çekişle. Derin geri çekildi.

“Evlenen insanlar artık sevgili olmuyorlar mı? Yoksa gerçekten evlilik aşkı öldürüyor mu?” dedi yalandan şaşkın bir sesle. Delfin gözlerini devirdi.

“Ah, senden nefret ediyorum.” dedi bezgin bir sesle. Bu sözlerle birlikte Derin’in gülüşü titredi ve solar gibi oldu. Söylediği sözler de bunu kanıtlar nitelikteydi.

Aşkın kendi eliyle yarattığı dudaklar

Bana söyledi ‘Nefret ediyorum’ sözünü...*” dedi hüzünlü bir iç çekişle. Delfin bu sözler karşısında duraksadı. Cevabını vermekte kararsız kaldı ama kanında aşk ve suçlulukla harmanlanmış bir şekilde dolanan alkol onu bir parça cesaretlendirdi. Bu yüzden Derin’in gözlerinin içine bakarak başladığı sonenin son mısralarını söyledi ezberinden. Sesine yansıyan duygularını ise ilk defa saklamadı.

“‘Nefret ediyorum’dan nefreti söküp attı:

‘Senden değil’ diyerek şu canıma can kattı. *” dedi hafif suçluluk da barındıran bir sesle. Derin sanki yanlış duymuş gibi bir anlığına boş gözlerle baktı Delfin’in gözlerine. Az önce Delfin’in sesinde duyduğu aşk tonunun hayal olduğunu düşünüyordu ama Delfin’in gözlerindeki bakış hayal olmadığını kanıtlar nitelikteydi. Öyle tatlı bir şaşkınlık içindeydi ki Delfin’in sesindeki suçluluğu duymamıştı bile. Oysa Delfin hatırladığı anıdan çok hissettiği suçluluktan dolayı tamamlamıştı Derin’in mısralarını. Belki de aynısını ileride kendisi de yaşayabilirdi. Aynı cümleyi kendi söyleyebilirdi ve Derin’in tamamlaması gerekebilirdi. Bu yüzden Derin aşkla dudaklarına kapandığında karşılık verdi Delfin. Öpüşünde aşk vardı ama ince bir zehir gibi suçluluk da sızmıştı dudaklarının arasından. (*William Shakespeare, Soneler, 145. Sone)

 

Merhaba Casperlarım,

Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın.

Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz!

Keyifli okumalar

Deniz UZAY

Loading...
0%