@miraclesea
|
Delfin sakin adımlarla dersinin olduğu dersliğe doğru ilerlerken aklı tüm hafta sonu olduğu gibi cuma gecesindeydi. Neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordu ama her şey silikti. Parça parça hatırlıyordu. Derin ile eski zamanlardan konuştuklarını hatırlıyordu ama o kadardı her şey. Dalgın bir şekilde ilerlerken adını duymasıyla kendine gelip kafasını kaldırdı. “Delfin Hocam!” dedi Atilla elleri cebinde hafif öne doğru eğilmiş bir şekilde. “Ah, merhaba Atilla Bey. Dalmışım, kusura bakmayın.” dedi kibarca gülümseyerek. Atilla yüzünü buruşturdu. “Birbirimize bey veya hanım diye hitap etmeden de saygı çerçevesinde konuşamaz mıyız?” dedi hafifçe gülümseyerek. “Benim için fark etmez. Bürokrasiden pek hoşlanmam.” dedi omuz silkerek. “Teşekkür ederim. Ben de pek hazzetmem. Tekrar dersinize dahil olabilir miyim? İzniniz de olursa, tabii.” dedi kibar bir şekilde. “Memnun olurum. Gerçi bugün dersten ziyade onlar için bir ödüllendirme olacak.” dedi gülümseyerek. “Sanırım yazdıkları denemeler sonunda başarılı olmuş.” dedi Atilla da gülümseyerek. “Evet, bu yüzden bir doz Yeşilçam ile onları ödüllendirme düşüncesindeyim.” dedi neşeli bir gülüşle. “Tam haftasında gelmişim desenize.” dedi gülerek. Delfin gülerek başını onaylar biçimde salladı. Delfin dersliğe yönelecekken ona doğru yürüyen Arda’yı gördü. “İçeri geçin. Benim konuşmam gereken biri var.” dedi kibar bir gülümsemeyle. Atilla kafasını çevirince onlara doğru yürüyen Arda’yı gördü. Yüzü istemsiz kısa bir anlığına buruştu ama neyse ki Delfin, Arda’ya doğru baktığı için fark etmemişti. “Sanırım oynanacak Hamlet’in yönetmeni o olmalı. Kendisine bu bilgilendirmeleri teslim ederseniz sevinirim. Birkaç oyuncu arkadaşım ile görüştüm. Onlar da proje için heyecanlandılar. Eminim ki, Desdemona için en uygun karakter en kısa sürede bulunacaktır.” dedi iç cebinden birkaç kâğıt çıkartıp Delfin’e uzatarak. Delfin kağıtları alırken minnetle Atilla’ya gülümsedi. “Unutmamışsın. Çok teşekkür ederim. Arda eminim ki havalara uçacaktır. Onunla da tanışmak ister misin? Bizzat teşekkür etmek isteyecektir.” dedi heyecanlı bir sesle. Atilla onun bu samimi tavrı ile duraksadı. Onun tavrına öyle şaşırmıştı ki, Arda’ya olan nefretini bile unutmuştu. Bu kadar kolay olacağını düşünmemişti. Geçen haftaki o soğuk ve ciddi tavır kaybolmuştu. Atilla farkında olmadan çok doğru davranmıştı. Kendini tutamayıp güldü. Sonrasında kendini toparladı. “Işıkların üstünde olmasını sevmeyen sadece sen değilsin. Bu güzel haberi vermeyi sana bırakıyorum. Yetişmem gereken bir ders var. Hocam geç kaldığım için bana kızabilir.” dedi hafif alaycı bir sesle. Ardından Delfin’in konuşmasına izin vermeden arkasını dönüp dersliğe doğru ilerledi. Delfin onun arkasından gözlerini devirdi. Yine son sözü söyleme oyununa başlamış gibiydi. Delfin iç çekerken Atilla arkasını döndü ve onun ifadesini gördü. Neşeli bir kahkaha attı. “Üzgünüm, hocam. Tek kötü alışkanlığım bu.” dedi elleri cebinde omuz silkerek. Delfin onun bu tavrı karşısında kendini tutamayıp güldü. Atilla onun güldürmekten fazlasıyla memnun bir şekilde arkasını tekrar dönüp sınıfa girdi. Delfin gülümseyerek onun arkasından bakarken Arda yanına geldi. “Kim o? Bir yerden tanıdık geliyor.” dedi şüpheci bir şekilde Atilla’nın arkasından gözlerini kısarak bakarken. “Atilla Birhan Kurtuluş.” dedi ifadesiz bir sesle. “Şaka yapıyorsun!” dedi Arda inanamayarak. “Fazlasıyla ciddiyim, canım arkadaşım.” dedi gülümseyerek. Devamındaysa, “Ve elimde senin auditionlarına katılması için ayarladığı oyuncu adaylarının bilgileri var.” dedi elindeki kâğıdı sallayarak. Arda neşeyle gülerken sarılıp Delfin’i havada döndürdü. “Sen birtanesin. Delfin canımsın. O kadar mutlu oldum ki! Auditiona sadece iki kişi gelecek diye üzülüyordum. Ve sen yine ışık gibi doğdun, canım arkadaşım.” dedi mutlulukla. Delfin gülümseyerek kâğıdı ona uzattı. “Sen isimleri incele. Hepsinin bilgileri yazıyor. Sonrasında da bana audition için belirlediğin günü haber verirsin. Şimdi dersime gitmem gerekiyor.” dedi sınıfa gitmek için döndüğünde. “Beni bir ara onunla tanıştırmalısın, Delfin. Adam resmen edebiyatla dans ediyor.” dedi hayranlık dolu bir sesle. Delfin ona dönüp güldü. “Oldu bil!” dedi neşeyle gülerek. Ardından dersliğine yöneldi. Kapıdan içeri girmesiyle sınıftaki uğultu anında kesildi. Delfin öğrencilerinin merakla kendisine baktığını fark etti. Gülmemek için kendini zor tutarak masasına kadar ifadesiz bir yüzle ilerledi. Çantasını masaya bıraktıktan sonra sınıfa döndü. Öğrencilerinin meraklı bakışlarının altındaki o tedirginliği gördü ve daha fazla dayanamayarak gülümsedi. “Demek ki, istediğinizde yazabiliyormuşsunuz.” dedi tatlı bir gülümsemeyle. Öğrenciler rahatlamayla güldüler ve arkalarına yaslandılar. Delfin kendini tutamayıp güldü. “Sizi çok mu korkuttum?” dedi alaycı bir sesle. “Hocam, aklımız çıktı. İlk defa sizi böyle öfkeli gördük.” dedi Yiğit çekinerek. Delfin ellerini arkasında bağlayıp öne doğru birkaç adım attı. “Bu da size ders olsun. Aklınızı ve yüreğinizi koymadığınız hiçbir eseri önüme de koymayın. Anlaştık mı?” dedi ikaz eder bir tonlamayla. Öğrencilerinden onaylama sesleri yükseldi. Bunun üzerine Delfin masasına dönüp bilgisayarını çantasından çıkardı. Bilgisayarını açarken projeksiyon cihazının kablosunu taktı ve sınıfa döndü. “Madem bana güzel hediyeler sundunuz geçen hafta. Bu hafta küçük bir ödül de benden olsun. Aslında bu hem bir ödül hem de bir araştırma konusu olacak. Birazdan size bir Yeşilçam filmi açacağım. Eminim ki, açacağım filmi hepiniz daha önceden izlemişsinizdir. Sizden o izlediğiniz zamanı unutmanızı istiyorum. Biraz zor olacak, evet, biliyorum ama deneyebilirsiniz. İlk defa izliyormuş gibi izleyip sonrasında karakterleri tanıtacak herbiri için bir cümle kurmanızı istiyorum. Şu anki hissettiğiniz duygularla izlemeniz çok önemli. Bir de aynı filmi bir sonraki dersimize kadar bir kere de yalnız izlemenizi istiyorum. Kesinlikle yalnız. Aynı şekilde o izleyişinizden sonra da karakterleri birer cümle ile anlatmanızı isteyeceğim. Buraya kadar tamam mıyız?” dedi sınıfta gözlerini gezdirerek. Sınıftan onaylama sesleri yükseldi. Delfin gülümseyerek konu değiştirdi. “Peki, öyleyse. Filme geçmeden önce herkes bana sırayla en sevdiği Yeşilçam filmini, repliği aktörünü ve aktiristini söylesin bakalım. Biraz birbirimizi tanıyalım.” dedi ellerini çırparak. Bunun üzerine heyecanlı eller birer birer kalkmaya başladı. Delfin hepsini teker teker dinledi. Herkes tamamlamışken arkalardan bir el kalktı. Delfin gözlerini oraya çevirdiğinde el kaldıranın Atilla olduğunu gördü. Gülümseyerek elini uzatıp söz verdi. “‘Ah Güzel İstanbul’ filmi oldum olası beni hep etkilemiştir. E tabii ki, Sadri alışık oldu en sevdiğim aktör de. Aktrist konusundaysa hâlâ kararımı verebilmiş değilim. Bir bakarsın Türkan Şoray’ın kirpiklerinde, bir bakmışsın Filiz Akın’ın sarı saçlarında kaybolmuşum. Kâh Fatma Girik’in taksisinde Sarıyer’in yolunu tutmuşum, kâh Emel Sayın’ın gözlerinde mavi boncuk bulmuşum. Repliğe gelirsek yine ‘Ah Güzel İstanbul’ filminden olacak, ‘Yaşıyoruz, iki kişiyiz ve birbirimizi seviyoruz. Korkma; dünyada her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur.’ Sanırım bu kadar, hocam.” dedi hafifçe gülümseyerek. Delfin gülümsemesini tutamadı. Peşinden de ufak bir kahkaha geldi. Öğrencileri yine şaşırmıştı. Bu sefer de hocalarından gördükleri bu neşeye şaşırmıştılar. Delfin kendini çabuk topladı. “Tahmin etmeliydim.” dedi gülümseyerek. Ardından bilgisayarına döndü. “Öyleyse artık filmimizi izleyebiliriz. Sizler için en klişesini seçtim. ‘Al Yazmalım.’” dedi filmi açarken. Ardından sandalyesini uygun bir yere geçip onlarla izlemeye başladı. Film bittikten sonra Delfin dersin başındaki sözlerini tekrarladı. Gün sonuna kadar öğrencilerine anlık duygularını yazıp odasına bırakmalarını söyleyip dersi bitirdi. Öğrencileri sınıfı terk ederken Atilla ona doğru geldi. Yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Atilla onu her geçen gün biraz daha tanıyor, ne diyeceğini daha çok seçerek konuşuyordu. Delfin’in yanına ulaştığında, “Bana, yıllar önce çılgınca sevdiğim bir kadını hatırlattınız.” dedi genç kadının gözlerinin içine bakarak. Delfin bir anda onun ağzından dökülen kelimelerle birlikte şaşkınlıkla duraksadı. Atilla onun şaşkınlığını fark edip güldü. Kendini bu kadar açık etmesine hiç gerek yoktu. Bu yüzden hızlıca toparladı. “Bir Yeşilçam filminde geçiyordu. Aklıma geldi bir anda. Keşke filmi de hatırlayabilseydim.” dedi umursamaz bir tavırla omuz silkerek. Delfin hafif bir şüpheyle inceledi onu. Sözleri çok daha başka bir anlam taşır gibi gelmişti. Yine de bunun üstünde durmadı. Düşünürse boğulurdu. Boğulursa da bir tatlı su yılanına sarılması işten bile değildi. Bir kere bir su yılanına sarılmıştı ve bu ona pahalıya patlamıştı. Bir daha da kolay kolay o denize düşeceğine inanmıyordu. “Maalesef ki izlemedim, o filmi bilmiyorum.” dedi omuz silkerek. Sonrasında da çantasını toplamaya başladı. Atilla kendi yaptığı aptallığa acıyla güldü. Yine doğru yoldayken yanlış bir yola sapmıştı. “Yine bir nokta. Çok merak ediyorum, bir gün herhangi bir cümlem için virgül koyacak mısın?” dedi hafif alaycı bir sesle. Ama bu sefer alay ettiği kendisiydi. Delfin kafasını kaldırdığında ona ufak bir baş selamı verip sınıftan çıktı. Delfin istemsiz gülümsedi. Sonrasında kendini toparlayıp, “Sirenden kaçıp su yılanının kucağına düşme, kızım.” dedi kendi kendine mırıldanarak. Ama sesi o kadar kararlı gelmemişti bu sefer kendisine. Derin sakin adımlarla okulun geniş bahçesinde ilerledi. Ona dönen bakışları hafif bir gülümseme ile geçiştirip ilerlemeye başladı. Bölümün kapısına doğru ilerlerken kapıdan neşeli bir tavırla çıkan adama takıldı bakışları. Adam ona tanıdık gelmişti. Bir an sonrasında ise nereden tanıdık geldiğini anlamıştı. Meşhur Atilla Birhan Kurtuluş’tu farkında olmadan kendisine doğru gelen. Derin’i fark etmemişti ama Derin kendini fark ettirmekte kararlıydı. “Atilla Birhan Kurtuluş mu bu gördüğüm?” dedi çok ince bir alayla. Atilla duyduğu sesle kafasını o tarafa doğru çevirince kendisine bakan Derin’i gördü. Gördüğü gibi de anladı, Delfin’de neyi yanlış yaptığını. Ukala tavrından hoşlanmayışının sebebi aynısıyla zaten evli olmasıydı. Atilla kendi kendine güldü. “Sanırım ben de Derin Uçar’ı görüyorum.” dedi onun benzeri bir ses tonuyla. Derin de onun konuşmasıyla Delfin’in ne demek istediğini anlamıştı. Ukala tavrını çoktan yakaladım, demişti. Derin de güldü. Atilla’nın bu şekilde hiç şansı olamazdı. Delfin’in kendisinde ağzının yandığını biliyordu. İkinci bir ukala için yanmayı göze almayacağını biliyordu. Bu yüzden karısını tanımanın verdiği özgüvenle elini uzattı Atilla’ya. “Hayranınız olduğumu itiraf etmem gerekecek.” dedi alaycılıktan uzak bir tavırla. Atilla kendisine uzatılan eli sıkarken, “Çok teşekkür ederim. Öyleyse bir itiraf da ben sunmalıyım. Tiyatrolarınızı oldukça yakından takip ediyorum.” dedi kibar bir tavırla. “Ben de teşekkür ederim. Sizin gibi birinden bu sözleri duymak gururumu okşadı.” dedi mütevazi bir tavırla. “Sanırım bu gidişle ertesi güne kadar birbirimizi öveceğiz. Birbirimizi utandırmadan konuyu değiştirmeyi öneriyorum.” dedi Atilla neşeli bir tavırla gülümseyerek. Birbirlerini dürüst bir şekilde övseler de bunu yapmak istemediklerinin ikisi de farkındaydı. “Kabul ediyorum.” dedi gülerek. Konuyu seçmeyi Atilla’ya bırakmıştı. Delfin’in konusunu açacağını biliyordu. “Eğer beni yanlış anlamazsınız, eşinize hayran olduğumu söyleyeceğim. Muhteşem başarılı bir kadın!” dedi temkinli bir tavırla. “Ortada yanlış anlaşılacak bir durum yok. Lütfen, rahat olun. Eşim her gün beni kendine hayran bırakıyor, yaptığı işlerleyse birçok sanat aşığını. Herkesi yanlış anlasaydım ya seri katil olmaktan ya da insan kaçırmadan hapse girerdim.” dedi rahat bir tavırla gülerek. Atilla ondaki özgüveni fark etti. Her ne kadar bu özgüveni yerle bir etmek istese de sakin kalması gerektiğini biliyordu. “Ah, sevindim. Öyle biri olmadığınızı tahmin etmiştim.” dedi kibar bir tavırla. “İnci’yi nasıl keşfettiniz peki?” dedi merakla. Derin bu şekilde kendisi üzerinden mi yoksa tamamıyla Delfin’e yönelik bir keşif olduğunu anlayacaktı. Atilla ise Derin’in ‘İnci’ diye hitap etmesine takılmıştı. “Kendisini çok uzun zamandır takip ediyorum. Sanata, özellikle tiyatroya birazcık olsun ilginiz varsa kendisini gözden kaçırmak neredeyse imkânsız.” dedi kibar tavrını koruyarak. Derin bu cevapla biraz şüpheye kapıldı. İlgi kendisinden gelmemişti. Atilla, Delfin’in bizzat kendisi ile ilgileniyordu. “İnci çok alçakgönüllü olduğu için kabul etmez böyle şeyleri ama ben hakkınızı vermeliyim. Söylediklerinizde sonuna kadar haklısınız.” dedi gerçek düşüncelerini gülüşünün ardına gizleyerek. Atilla gülümseyerek başıyla onayladı. “Röportaj nasıl gidiyor? İnci’nin bahsettiğine göre oldukça eğlenceliymiş.” dedi Derin ince bir alayla. “Gerçekten de öyle. Yayın tarihini iple çektiğim söylenebilir. Neyse ki serinin birinci ve ikinci röportajı bu aya yetişecek. Gerisi içinse bir sonraki ayda daha geniş bir alanı olacak Delfin Hanım’ın.” dedi gülümseyerek. Ardından aklına yeni gelmiş gibi, “İlk aşkından bahsedişi umarım sizi rahatsız etmez.” dedi çekingen bir tavırla. Ama bu tavrın sahte olduğunu ikisi de biliyordu. Derin yine de kanmış gibi yaptı. “İlk aşkı ben olamayacağım kadar güzel bir kadın. Hep öyleydi.” dedi sakin bir gülümsemeyle. Atilla bu cevap karşısında duraksadı. Sanki cevabında ince bir hüzün sezmişti. Anlaşılan Atilla’nın düşündüğünden fazla yaralıydı ilişkileri. “Ama sizi sevdiği bir gerçek. Sizden gerçek aşkı olarak bahsetti.” dedi Atilla daha içten bir tavırla. Sonuçta Derin’i yaralamak değildi amacı. Adil bir savaş istiyordu. “Konu İnci ise cevaplarına çok güvenmemenizi ve fazla emin davranmamanızı öneririm. Konuyu geçiştirmede üzerine yoktur. Ve kelimelerle oynamayı çok sever.” dedi ufak bir kahkaha eşliğinde. Atilla bu cevap karşısında gülüşüne engel olamadı. “Haklı olabilirsiniz.” dedi gülüşlerinin arasında. “Lütfen, saçma sizli bizli cümleleri kenara bırakalım. Fazla resmi ve itici gelmiştir hep bana.” dedi Derin de bir parça samimiyet içeren bir sesle. “Bu konuda eşinizle aynı fikirde olduğunuzu söylemeliyim.” dedi başını eğerek. Derin güldü ama karşılık vermedi. Bir süre aralarında sessizlik oldu. Sonrasında Derin dayanamayarak konuştu. “Röportaj için mi geldiniz? İnci’nin dersi vardı bugün.” dedi sesinde saklayamadığı bir merakla. “Aslında dersini dinlemeye gelmiştim. Kendisi davet etmişti. Fazlasıyla aydınlatıcı bir anlatım şekli var.” dedi hafif bir gülümseme eşliğinde. “Ah, haklısınız dersleri büyüleyicidir. Kapılmamak neredeyse imkânsızdır.” dedi ince bir alayla. Atilla hayranlığını belli ettiğini fark etti. Karşısındaki adamın da oldukça zeki olduğunu unutmuştu. “İşini severek yapan birine rastlamak gittikçe zorlaşıyor.” dedi omuz silkerek. Derin güldü. “Sohbet çok güzel ama eşimin yanına gitmeme gerekiyor. Bekletilmeyi hiç sevmez.” dedi bilmiş bir gülümsemeyle. Atilla bu cevabı gülümseyerek başıyla onayladı. “Öyleyse daha fazla zamanınızı çalmayayım. Delfin’i kızdırmayı ikimiz de istemeyiz.” dedi yana çekilip Derin’e yol vererek. Derin gülümseyerek onu başıyla selamladı. Ardından merdivenleri çıkmaya devam etti. Birkaç adım atmışken durdu ve arkasını döndü. “Atilla!” dedi arkası dönük bir şekilde bahçede ilerleyen Atilla’ya seslenerek. Atilla merakla ona döndü. “Dikkatli olmalısın.” dedi ifadesiz bir yüzle. Ardından gözlerini bulutlara çevirip hafifçe gülümsedi ve ekledi. “Yağmur yağacak gibi.” dedi tatlı bir sesle. Atilla sesteki uyarıyı anlamıştı ve bunun yağmurla alakası olmadığını biliyordu. “Teşekkürler. Dikkatli olurum. İyi günler, Derin!” dedi keskin bir sesle ve ardından arkasını dönüp bahçede ilerlemeye devam etti. Derin onun arkasından bir süre baktı. “Sanırım onu fazla küçük bir düşman olarak gördüm.” dedi kendi kendine gülümseyerek. Ardından binanın içine yöneldi.
Merhaba Casperlarım, Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın. Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz! Keyifli okumalar Deniz UZAY |
0% |