@miraclesea
|
Delfin odasına henüz yeni girmişken kapısı çalındı. Ardından kapı açıldı ve Delfin kapıya doğru baktığında Derin’i gördü. Şaşırmıştı çünkü bugün prova yoktu. Derin’i okulda görmeyi beklemiyordu. Bu yüzden konuşurken de sesindeki şaşkınlığı engelleyemedi. “Derin! Buradasın!” dedi şaşkınlıkla. “Vay canına, İnci! Her şeyi görüyorsun!” dedi alaycı bir sesle. Delfin onun alaycılığı karşısında gözlerini devirdi. “Bugün geleceğinden haberim yoktu. Prova mı var? Arda bir şey söylemedi sabah.” dedi onun alaycılığını duymazdan gelerek. “Sadece seni görmek istedim. Belki değerli zamanını bana ayırıp benimle yemek yiyerek günümü güzelleştirebilirsin.” dedi tatlı bir gülümsemeyle. Delfin kafasını yana eğip ona baktı. Derin’in tavrı ona garip gelmişti. “Arda ile yiyecektim. Atilla birkaç oyuncu adayı ayarladı onun için. Onlar hakkında konuşuruz diye düşünüyordum. Bize katılabilirsin.” dedi hafifçe gülümseyerek. “Eh, sanırım sunduğun her lütfu kabul etmem gerek. Aradaki fark açıkken kapattırmaya gerek yok.” dedi alaycı bir gülüşle. Delfin kaşlarını çattı. “Anlayamadım?” dedi boş bir ifadeyle. “Önemli değil, İnci. Haydi yemek yiyip Atilla’nın oyuncu adayları hakkında konuşalım.” dedi sesinde bariz bir alayla. Delfin onun Atilla derkenki vurgusunu fazlasıyla duymuştu. “Bu da neydi şimdi?” dedi kaşlarını çatarak. “Hiçbir şey. Az önce bölüm merdivenlerinde senin Atilla’yı gördüm. Lafladık biraz. İşini bilen fazlasıyla özgüvenli bir adama benziyordu.” dedi alaycı tonunu koruyarak. “Benim Atilla? Derin gittikçe daha da saçmalıyorsun. Ne demeye çalışıyorsun?” dedi gözlerini devirip sinirli bir ses tonuyla. “Bir şey demeye çalışmıyorum, İnci.” dedi umursamaz bir tavırla omuz silkerek. “Yalan söylemek konusunda yeteneğini kaybetmişsin. Biraz alıştırma yapmanı öneririm.” dedi öfkeli bir tavırla. Derin bu ani öfkenin nedenini biliyordu. Delfin kendini savunmaya almıştı. Bunu devam ettirmemesi onun zararınaydı ama kendine hâkim olamıyordu. “Sen de bu konuda ayrı kaldığımız zamanlar boyunca kendini geliştirmişsin.” dedi iğneleyici bir sesle. “Ne saçmalıyorsun sen?!” dedi öfkeyle haykırarak. “Büyük yalanını nasıl unuttun, sevgili karıcığım? İlk onunla başalayalım, istersen.” dedi gözlerini kısıp ona bakarak. Delfin şokla duraksadı. Bu saldırıyı beklemiyordu. “Bunu mu konuşacağız şimdi? Gerçekten bunu şu an mı konuşmak istiyorsun?” dedi öfke ve şaşkınlık karışımı bir sesle. “Neden olmasın, İnci? Nasılsa bunu o çok bilmiş muhabirine anlatmayacağını biliyoruz, değil mi?” dedi öfke ve alay karışımı bir sesle. “Neden yalan söylediğimi ikimiz de biliyoruz bence! Hatırlatmak isterim, bu odadaki tek sanık ben değilim, Derin!” dedi öfkeyle haykırarak. Derin hızlı adımlarla onun yanına geldi. “Aynı suçlarla yargılanmıyoruz, sevgili karıcığım! İkimizin de suçlu olduğunu düşünüyorsak, ben senin düşündüğün şekilde aldatma suçundan yargılanıyorsam, sen de çocuk kaçırma suçundan yargılanacaksın!” dedi tüm öfkesini kusarak. “Bunu söylediğine inanamıyorum!” dedi dehşet içinde fısıldayarak. Delfin kırgın bakışları Derin’i kendine getirdi. Alnını Delfin’in alnına dayadı ve kısa bir anlığına gözlerini yumarak sakinleşmeye çalıştı. “İnanamadıklarından ziyade inandıkların beni paramparça ediyor, İnci.” dedi kırık dökük bir sesle fısıldayarak. “Lütfen, git...” dedi neredeyse duyulmayacak bir ses tonuyla fısıldayarak. Gözlerini yumdu. Önce bir iç çekiş ardından bir geri çekiliş geldi. Delfin gözlerini açtığında odasında yalnızdı. Biraz önce duygusal bir fırtına kopmamış gibi odasında her şey yerli yerindeydi. Ama Delfin o andan itibaren bir şeyin eksikliğini hissetmeye başladı. Delfin eve ulaştığında oldukça tedirgindi. Öğlen yaşadıklarının ardından Derin’le hiç de iyi ayrılmamışlardı. Bu yüzden Delfin kendini bir savaşa hazırlar gibi girdi eve. Ama bunu yapmasına hiç gereği yoktu çünkü ev boştu. Ayakkabılığın üstündeki not kâğıdını gördü. Kâğıdı eline aldı. ‘Merih’le lunaparka gittik. Akşam sekiz gibi evde oluruz.’ yazıyordu kâğıtta. Delfin iç çekerek kâğıda baktıktan sonra içeriye girdi. Mutfağa yöneldi. Sekizde geleceklerse bu yemek de yiyeceklerini gösterirdi. İsteksiz bir şekilde ne yiyeceğini düşündükten sonra atıştırmalıkla idare etmeyi tercih etti. Yemek işini hallettikten sonra salona geçti. Okul ile ilgili yapması gereken şeyler vardı ama içinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Bir müzik kanalını açıp boş boş dönen klipleri izlemeye başladı. Böylelikle de aklına Derin’le sabahki tartışmaları geldi. Derin’in Merih’i kaçırmasına dair sözlerini aklından çıkaramıyordu. Onun sözleri doğruydu, Delfin bunu kabul ediyordu ama canını böylesine yakacağına inanamamıştı. Derin bu zamana kadar Delfin’in kalbini hiçbir zaman isteyerek kırmamıştı. Ama bugün bilerek ve isteyerek kırmıştı. Bu Delfin’in hiç beklemediği bir tavır olmuştu. O bu düşüncelerle boğuşurken bir anda üstüne atılan Merih ile şaşkınlıkla nefesi kesildi. “Korkuttum mu anne?” dedi Merih neşeli bir kahkaha atarken. Delfin gülmeye çalışarak ama bunu başaramayarak Merih’e sarıldı. “Kafam kalabalıktı, annecim. Dalmışım.” dedi hafifçe gülümseyerek. Merih ellerini annesinin kafasında dolaştırarak sinek kovalar gibi salladı. “Kötü düşünceler gitsin! Gitsin!” dedi kaşlarını çatarak. Delfin kendini tutamayıp güldü. Sıkıca sarıldı oğluna. “Benim güzel oğlum! İyi ki varsın!” dedi oğlunun saçlarını öperek. Derin’in bakışları sessiz bir şekilde ikilide gezindi. Aklına öğlen Delfin’le yaşadıkları geldi. Derin o anda kendini kaptırmış bir şekilde ağzına geleni söylemişti. Sözleri doğru ama fazla sertti. Delfin’in kendisinden bunu beklemediğini biliyordu. “Anne bizimle gelseydin keşke. Çok güzel eğlenirdik. Dönme dolaba bindik. Babam beni atlıkarıncaya bindirdi. Sonra çarpışan arabalara bindik. Hızlı trene binmek istedim ama babam daha küçük olduğumu söyledi. Büyüyünce binebilirmişim. Ne kadar büyümem gerek, anne?” dedi üzüntülü bir sesle. Geri çekilip üzgün bakışlarla annesine baktı. Delfin elleriyle onun yüzünü elleri arasına aldı. “Bu soruyu sormayı bıraktığın gün büyümüş olacaksın. O zamana kadar benim ve babanın korumasına güvenmen gerekiyor. Sen büyüyene kadar ikimiz de düşmemen için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Büyüdüğünde ise artık düşmene izin vereceğiz. Çünkü bazı şeyleri düşerek öğrenmen gerekecek.” dedi oğlunun gözlerinin içine bakarak. “Fazla bitter çikolata ses tonuyla konuştun, annecim.” dedi sıkılıp annesini ittirerek. Delfin onun gitmesine izin verdi. Merih odasına doğru koşturdu. Böylelikle Derin ve Delfin odada bir başlarına kalmışlardı. Delfin kısa bir duraklamanın ardından bir şey demeden ayaklandı ve mutfağın yolunu tuttu. Bugün Derin’le konuşmaktan uzak durması gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden olabildiğince sakin bir tavırla atıştırmalıklarını yediği tabağını ve çatalını yıkamaya girişti. “Yemek yemedin mi?” dedi Derin yanı başından. Delfin onun ne ara yanına geldiğini fark etmemişti. Bu yüzden elinde olmadan sıçradı. Sonrasında hızlı bir şekilde kendini toplayıp, “Yedim.” dedi sadece. Bu cevap Derin’i tatmin etmemişti. “Pek yemişsin gibi durmuyor. Geçiştirmiş gibisin.” dedi Delfin’in elindeki küçük tabağa bir bakış atarak. “Anlaşılan yediklerime benden daha çok dikkat ediyorsun.” dedi alaycı bir sesle. Gözlerini elinde ovaladığı tabaktan ayırmıyordu. “Tabii ki de dikkat edeceğim, İnci.” dedi anlamamış gibi kaşlarını çatarak. “Çocuk kaçırmakla suçladığın birine karşı fazla ilgilisin.” dedi alaycılığını koruyarak. Derin iç çekerek sessiz kaldı. Aralarında sessizliği bozan sadece su sesi vardı. Bulaşıkları yıkadıktan sonra Delfin’in elinde bir bahane kalmamıştı. Sakinleştirici bir nefes aldı. “Not bıraktığın için teşekkür ederim. Gerçi bırakmak zorunda değildin.” dedi sakin bir sesle. “Merih’i evde göremeyince tedirgin olacağını düşündüm. Bir de üstüne bugün yaşadıklarımızı düşününce not yazmam gerektiğini düşündüm. Beni Merih’i kaçırmakla suçlayabilirdin.” dedi umursamaz bir tavırla omuz silkerek. Delfin onun bu umursamaz tavrının bir maske olduğunu biliyordu. Adamın gözlerinde onu savaşa davet eden meydan okuyan bir ifade vardı. Delfin yenilgi dolu bir iç çekti. Onunla aynı gün içinde iki kere savaşmaya niyeti yoktu. Bir tanesi ona fazlaca yetmişti. Boyunun ölçüsünü almıştı. “Suçlamazdım. Bu evde tek bir çocuk hırsızı var.” dedi alaycılıktan uzak hüzünlü bir sesle. Ardından herhangi bir cevap beklemeden odasına gitmek üzere salona yöneldi. Derin ise o mutfaktan çıkmadan onu kolundan tutarak durdurdu. Sonrasında kaçmasına izin vermeden kendine doğru çekerek Delfin’in sırtını kendi göğsüne yasladı. Kollarını sıkıca genç kadına doladı. “Ne kadar acı verici bir şekilde söylemiş olsam da ikimiz de sözlerimi doğru olduğunu biliyoruz.” dedi kulağına doğru fısıldayarak. Ses tonu en az Delfin’in ses tonu kadar hüzün doluydu. Bu ses tonu karşısında Delfin’in içi titredi. Ama yine de hissettiği hüznü sakladı. “Ne yapmamı istiyorsun ya da asıl bu durumda ne yapacaksın? Mağdur olan sensin. Beni hapse mi attıracaksın?” dedi öfke ve alay karışımı bir ses tonuyla. Derin’in kollarından çıkmayı denedi ama Derin kollarını gevşetmedi. “Beni gözünde bir öcü gibi düşünmek nefret etmene yardımcı oluyor mu bari?” dedi keyifsiz bir gülüşle. Delfin keyifsiz bir tavırla güldü. Yapmaya çalıştığı buydu ama başarılı olduğuna kendi bile inanmıyordu. “Senden nefret etmem için seni öcü gibi düşünmeme gerek yok.” dedi iç çekerek. Sesinin hiçbir inandırıcılığı yoktu. Delfin de Derin de bunun farkındaydı. Ona bu kadar yakınken yalan söyleyemiyordu. “Sanırım yanıldım. Yalancılığını çok da ilerletememişsin.” dedi kısa bir kahkaha atarak. “Daha ne kadar bu şekilde duracağız?” dedi bezgin bir ses tonuyla. “Bir sonraki aşamaya geçebilir miyim? Ben hızlı gitmemek için işleri ağırdan alıyordum.” dedi yalandan bir ciddiyetle. Delfin istemsiz bir şekilde güldü. “Espri yeteneğinin en olmadık zamanlarda çalıştığını unutmuşum.” dedi alaycı bir sesle. “Sanırım benimle bu yüzden evlendiğini uzun zaman önce kendi ağzınla söylemiştin.” dedi bilmiş bir gülümsemeyle. “İnsan gençken birçok hata yapabiliyor.” dedi sıkılı dişlerinin arasından. “Sen de benim hatalarımdan birisin, diyorsun yani.” dedi Derin bir eli ile Delfin'i sıkı sıkı tutar diğer eliyle yüzünü nazikçe okşarken. “Aynen öyle.” dedi dirseğini karnına geçirerek. Derin acıyla dişlerini sıksa da Delfin’i bırakmadı. “Biliyorsun, hırçın tavrını her zaman fazlasıyla çekici bulmuşumdur.” dedi boğuk bir sesle. Delfin hamlesini tekrar uygulamak istedi ama Derin onu sıkıca tutarak kıpırdamasına engel oldu. “Hırçınlığımdan kurtulmak için beni tutuyor olman değişik bir ironi yaratıyor.” dedi alaycı bir sesle. Bunun üstüne Derin ellerini çekip Delfin’i serbest bıraktı. Delfin üstünden çekilen sıcaklıkla bir an bocaladı. “İroninin aslını sorarsan açıklayayım. Hırçınlığını seviyorum ama bırakırsam da kaçmandan korkuyorum. Yani hırçınlığını görmem için özgür bırakmam gerekiyor seni ama senin özgürlükten anladığın her zaman kaçmak oluyor. İşte gerçek ironi bu. Şimdi bıraktım seni. Her zaman yaptığın gibi kaçacak mısın yoksa hırçınlığınla mı cevap vereceksin bana?” dedi ellerini cebine sokarak. Delfin üstündeki boşluk hissini atıp Derin’e döndü. “Nasıl bir hırçınlık bekliyorsun benden?” dedi alaycı ses tonunu koruyarak. Bunu yapması bu sefer zor olmuştu. “Sormanı istiyorum. Seni deli gibi kıvrandıran o soruyu sormanı istiyorum.” dedi meydan okuyucu bakışını tekrar Delfin’e dikerek. “Sormamı istediğine göre artık söylediklerine inanacağımı mı düşünüyorsun? Yani artık sana güveniyor muyum?” dedi şaşkın bir sesle. “Sadece hatırlatma yapıyorum. Unutmaya istekli olduğunu bildiğim için hatırlatma gereği duyuyorum.” dedi oyunbaz bir gülüşle. “Kusura bakma, henüz o kadar güvenmiyorum sana.” dedi kollarını göğsünün altında bağlayarak. Derin kollarını arkada kavuşturup Delfin’e doğru eğildi. “Bence korkuyorsun, İnci. Ama inanmış gibi yapacağım. Sen hazır olana kadar bekleyeceğim, biliyorsun.” dedi bir sır verir gibi. Ardından sakince geri çekildi. Bunun üstüne Delfin gülümseyerek elini Derin’in yüzüne doğru uzattı. İki parmağı ile çenesini tuttu. “İstediğine inanmakta özgürsün, tatlım.” dedi Merih’le konuştuğu zamanki anaç tonuyla. Derin onun bu tavrı karşısında sadece gülümsedi. Delfin’in davranışının sebebini anlıyordu. Yine o pençeleri göstermişti inceden. Delfin geri çekilip salona geçerken Derin arkasından melodik bir şekilde seslendi. “Öyleyse o zamana kadar; Güller kanasın dursun, Bülbül ağlasın dursun.” dedi şarkıyı mırıldanarak. Delfin ise acı bir şekilde güldü. Zaten uzun bir süredir bir gül olarak kanayıp duruyordu. Derin’in bunu hatırlatmasına hiç gerek yoktu.
Merhaba Casperlarım, Umarım bu hikaye sizler için tekrar okumaya değerdir. Düşünceleriniz benim için çok değerli. Beni yorumsuz bırakmayın. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın. Eski Casper'lar tekrar merhaba, yeni Casper'lar hoş geldiniz! Keyifli okumalar Deniz UZAY |
0% |