@mirakjf
|
1. BÖLÜM
14 Eylül , . Saat 04.59
gene bir sabaha uyandığımda ilk olarak direkt kulaklığımı çıkardım çünkü saat tam 05.00’de alarmım vardı. sen deli misin neden 05.00’ de alarm kurarsın deseler de ben de cevabını bilmiyorum sanırım benim de alışkanlığım bu. bugün diğer günlere göre biraz daha değişik geçicekti çünkü bugün okul açılıyordu. yeni düzen,yeni arkadaşlar çok değişik bir duyguydu. her ne kadar güzel olsa da bir yandan çok korkuyordum . yeni arkadaşlar ve yeni okul her ne kadar güzel gözükse de ya alışamazsam ne olucaktı… önceki lise hayatımı berbat etmiştim ve bu son senemin diğerlerine hiç benzememesi için dua ediyordum. Diğer 3 yılım çok boktandı, iftiralar, zorbalamalar… fakat bu yıl yepyeni bir ben olarak okula başlayacaktım, umarım.
Bütün bu korkulardan kurtulmak için yatağımdan fırlayıp kendimi banyoda soğuk suyun önüne attım. böyle düşüncelerden kurtulmam gerekiyordu. nihayet işim bitince banyodan çıkıp yeni okul formama baktım. gerçekten çok güzel yapılmıştı ; siyah kravat,beyaz gömlek ve kırmızı etek… tam hayalimdeki lise forması gibiydi. bugün ilk günüm olduğu için biraz makyaj yaptım. normalde makyaj yapmaktan nefret bile etsem bugün ilk günümdü. hafif makyaj yapıp saçlarımı düzleştirdikten sonra çantamı ve ceketimi alıp evden çıktım . okul saat 7 de başlamasına rağmen işimi garantiye almak için 1 saat önceden çıktım. koşar adımlarla tramvaya bindikten sonra boş bir yer bulup oturdum hemen. kulaklığımı takıp tam uykuya dalacakken omzumda bir el hissettim. kafamı çevirip uykulu gözlerle omzumdaki elin sahibine bakarken yeniden uykuya dalacaktım. çocuk dün gece bitirdiğim dizideki başrole ne kadar benziyordu! kahverengi dalgalı saçları, kahverengi gözleri,gülüşü,,gözlerindeki etkileyicilik ve alaylı ifade… acaba hayal falan mı görüyorum diye gözlerimi ovuşturup gene çocuğa baktım. hayal falan değildi, resmen filmden fırlayıp gelmişti! meraklı gözlerle çocuğa bakarken çocuk nihayet ağzını araladı.
-“1 durak kaldı okula varmamıza, kaçırma diye uyarmak istedim.” çocuğun benim onunla aynı okulda okuduğumu nerden bildiğine çok şaşırmıştım,kahin falan mıydı acaba? biraz düşündükten sonra “aynı okulda okuduğumuzu nerden biliyorsun, belki ben farklı bir okulda okuyorum?” diyerek tersledim ama aslında söylerkenki yüz ifademde şüphe ve şaşkınlık vardı. çocuk da dahil etrafımızdaki bütün insanlar kahkahalara boğulurken çocuğun beni ilk günümden nasıl bu kadar rezil edebildiğini düşünüyordum. Çocuk zorlukla, “okul formana bir göz gezdirdin mi acaba?” verdiği cevap karşısında resmen kendimi yerin dibine girmiş gibi hissettim ki çocuk da bunu farketmiş olacak ki gülmesini kesti. ardından okulun durağı gelirken ayağa kalkıcakken çocuk ayağa kalkmam için elini uzattı. çocuğun beni rezil etmesinden dolayı ona beslediğim öfkeyle elini tutmayıp direk ayağa kalktım. sonra tam arkasından geçip gidecekken arkamdan seslendi.
-Ben Sinan. Ben de memnun oldum pamuk prenses.
pamuk prenses lafını nerden çıkardığını hala anlayamamışken sanki sinan anlayamadığımı anlar gibi gözlerini elimdeki elmaya çevirdi. bu çocuk beni nasıl her anda rezil edebilirdi ya! gözleri yavaş yavaş benim gözlerimle buluşurken gözlerinde alaycı bir ifade vardı. ardından yapmacık bir gülümsemeyle karşılık verdim .
-Ben de Ceylin. Hiç memnun olmadım.”
bana alaycı ifadeleriyle bakmaya devam ettikten sonra yanımdan omuz atarak geçip gitti . sebebini anlayamasam da daha 10 dakika önce tanıştığım çocuğun bana kırılmasından dolayı kırılmıştım. eğer 6.hislerim gerçekten çok kuvvetliyse içimden bir ses bu çocukla son görüşmem olmayacağıydı.
Tramvaydan indikten sonra bir elimdeki elmaya bir de okula bakıyordum. Okulun giriş kapıları aynı elimdeki elma gibi yemyeşildi ama elma uzun süre yenmediğinden rengini biraz kaybetmişti. elmayı çöpe atmak için tam çöpe gidiyordum ki müdürün “herkes kendi sırasına dönsün hemen!” sesiyle birlikte elmayı çantama atıp direk kendi sıramı bulmaya çalıştım . e-okuldan baktığıma göre 12/N ‘deydim fakat bulmam çok basit olacağa benzemiyordu. Sınıfımı ararken yanıma benden biraz daha iri yapılı 11/12.sınıf bir kız yaklaşıp sınıfını mı arıyorsun diye sordu. ben de hemen kendi sınıfımı söyledikten sonra kızın bana yolu göstermesiyle birlikte koşarak sıraya doğru ilerledim. sırama gittikten sonra sınıfımdakileri incelemek için kafamı hafif kaldırıp sınıftakilere baktım. 1 kişi hariç diğerleri sıradan insanlardı. herkese tek tek baktıktan sonra gözüm o 1 kişiye takıldı gene . biraz daha baktıktan sonra kafamı direk yere eğdim. beni görmesini istemiyordum ve bir andan da nasıl bir şey yaptımda bunla aynı sınıfa denk geldim diye düşünüyordum çünkü o buradaydı. Sinan’la aynı sınıftaydım…
müdür yeni gelen 9.sınıflara okulun kurallarını anlatmayı bitirdikten sonra herkes teker teker sıra halinde sınıflara çıktık. zor da olsa sonunda sınıfa çıkabilmeyi başarmıştım. sınıfa girdiğim an direk ilk gördüğüm sıraya gidip kuruldum. tam telefonumu çıkarmış sosyal medya hesaplarımda gezerken arkamda çok tanıdık bir ses duydum. çaktırmadan arkamı döndüğümde sinan ve 2 tane arkadaşının sıralara kurulmuş oturduğunu gördüm. Sinan ve 1 arkadaşı tam arkamda diğeri de en arkada tek başına oturduğunu gördüm. kendimi sinan’a karşı nedensizce özür dileme hissiyatı duyuyordum ama özür dilenecek birşey yapmamıştım , belki de onu boşuna kırdığım içindir? bu düşünceler kafamı yerken hoca bir anda sınıfa girdi. Sempatik birine benziyordu ve sanırım sınıf hocamızdı. kızıl uzun saçları, rimelle öne çıkardığı yeşil gözleri ve fit vücuduyla beden hocası olduğu 10 metre öteden anlaşılıyordu.sınıfa girip oturduktan sonra sınıf defterini açtı ve yoklamayı almak için sınıf listesini çıkardı. şansa mıdır bilmem ama listenin en başında ben vardım. hoca benim adımı okuduktan sonra arkamda sinanın şaşırmasını görür gibiydim. sanırım aynı sınıfta olduğumuzu yeni anlamıştı.
nihayet yoklama bittikten sonra hoca bizi bedene çıkardı . bedene çıkıp dizilirken herkes kendi arasında konuşuyordu. Bayağı sesli bir şekilde konuştukları için beden hocasının sesi zorlukla seçiliyordu. herkesi susturduktan sonra bizi serbest bırakıp sigara içmeye öğretmenler odasına gitti. tam banklara gidip kitap okuyacakken sınıfta yanımda oturan kız ve kızın yanında 2 tane daha kız birlikte yanıma yöneldiler. bana bizde katılabilir miyiz diye sorduktan sonra birlikte çimenlere doğru ilerleyip oturduk . oturduktan sonra sohbete daldık. yaklaşık 10 dakika falan filmlerden dizilerden sonra sağımda duran saçlarını sarıya boyatmış dipleri siyah olan kız birbirimizi tanıyalım dedikten sonra kendini tanıtmaya başladı ;
“Öncelikle merhaba ben Eda zaten biliyodunuz da neyse , bazı gerzek arkadaşlarım bana çakma sarışın dese de sen çok takma. Ben de 18 yaşındayım . hoşlandığım biri varmı diye sorucaksanız evet var 3 yıllık bunu da biliyodunuz zaten. neyse bu kadardı .” diyip anlatma sırasını solumda oturan siyah düz saçlı kız anlatmaya başladı ;
“Selamlar ben Parla. çok parladığım için adım parlaymış annem öyle dedi. 18 yaşındayım. eda ile aynı kişiden aynı zaman hoşlandık ama ben artık başkasından hoşlanıyorum yani eniştecilik falan kesinlikle yok. bendende bu kadar.”
eda parla’ya onun görebileceği şekilde göz devirirken karşımdaki kız konuşmaya başladı ;
“Ben Selin. hayır saçlarım boya değil doğuştan turuncu ve hayır gözlerim doğuştan mavi. her ne kadar çok deseler de bana seliş denmesinden nefret ederim. hoşlandığım biri yok çünkü ben her zaman 1 numarayım. eşim benzerim yok ve birbirimizi nerden tanıyoruz diye sorucaksan çocukluktan arkadaşız.”
selin’in konuşmasına hepimiz güldükten sonra ben konuşmaya başladım
“Ben Ceylin. 17 yaşındayım 1 yıl geç yazıldım yani . Çoğunlukla arkadaşlarım bana ceylo der ve bu lakabımı gerçekten çok severim.hiç kimseden hoşlanmadım veya da hiç sevgilim olmadı.bu kadardı hepinizle tanıştığıma memnun oldum.”
hepimiz birbirimizle tanıştıktan sonra okuldaki öğrencilerden konuştuk. Daha sonrasında konuşmalarımız çok değişik yerlere sürüklendi. anahtar kilidinden ağaçlara , ağaçlardan plajlara… en son tam uykuya dalacakken Parla’nın cümlesinde sinan geçti. bir anda bütün uykum kaçtıktan sonra Parla’yı dinlemeye başladım.
-“Evet kanka, yemin ederim Sinan da oradaydı. hatta yanında mete ve enes de vardı! ellerini birbirlerinin omuzlarına atıp sallanıyolardı!”
-“ne konseriydi ya! bölüm bölüm verme şu bilgileri.” edanın bu heyecanlılığını merak etmiştim. belki de aşık olduğu kişi o gruptadır. herşey olabilir.
-“adamlar konseri…” tam parla daha da anlatmaya devam ederken üçünün telefonlarından bildirim sesi yükseldi. ben de merakla edanın dibine girip telefona baktım. Sinan İnstagram’a hikaye atmıştı ve hikayede enes ve meteyi etiketleyip birlikte biletleriyle birlikte çekildikleri fotoğrafı koymuştu. hepimiz şaşkın gözlerle bakarken eda heyecanla konuşmaya başladı.
-“Selin bilet kalmış mı???hemen almamız lazım.hadii.”
selin yaklaşık 10 dakika boyunca bilet aradıktan sonra sonunda 4 tane bilet bulabilmişti . hepimiz paralarımızı vereceğimizi söyleyerek selin’e biletleri aldırdık.
-“birşey söyleyeceğim ben ya,bu okuldaki herkes neden sinan ve diğer arkadaşlarına bayağı saygı duyuyor? aralarından birinin babası okul müdürü falan mı?”
eda da dahil hepsi katıla katıla gülmeye başladılar.sebebini anlayamasam da boş boş onlara bakmayı sürdürdüm. yaklaşık 1 dakikadır gülmeleri sürdükten sonra selin zorlukla cevap vermeye çalıştı ;
-“kızım ne okul müdürü falan ya? sinan’a bulaşmak isteyen kişi zaten şuan kendisini mezarda falan bulur heralde. çocuk 11. sınıfındayken 1 kişi ona laf attı diye kolunu kırmıştı ya? o saatten sonra kimin gücü yeter bu çocuğa.
selin böyle dedikten sonra ağzım açıkta kaldı.sinan hiç öyle birine benzemiyordu ki bence öyle biri de hayatta değildi. kesinlikle bir yanlış anlaşılma olmalıydı…
bütün beden dersi boyunca konuştuktan sonra zil çaldı ve sınıflara doğru çıkmak için kapıya yöneldik.normal normal ilerlerken bir anda arkamızda cam kırılma sesi duymamızla olduğumuz yerde kalakaldık.yavaş yavaş arkamızı dönmemizle beraber ikinci bir şok geçirdik. enes ve tanımadığımız bir çocuk kavga ediyorlardı ve anlaşılan enes çocuğu cama fırlattı ve bunu tek biz görmemiştik. etrafımızda yaklaşık 50 60 kişi vardı ve çoğunluğu enes’i tutuyordu. hepimiz şaşkın şaşkın bakarken ben kafamı biraz çevirip baktığımda sinan herkese çarpa çarpa enes’in yanına doğru ilerliyordu. o anda ayaklarım istemsizce hareket edip o kalabalığın arasına gitti. biraz daha yaklaşınca başka bir şok daha geçirdim. herkes enes’i tebrik ediyordu. 5 dakika sonra kalabalık artmaya başlayınca nöbetçi hoca gelip herkesi ayırdı.
Sınıfa doğru ilerlerken parla bana doğru bakmaya başladı,
-“umarım neden kimsenin onlara bulaşmadığını daha iyi anlıyorsundur Ceylin.”
-“Kanka sus ya.kız korkucak şimdi.” bunu diyen Selin’di.
-“Ben cidden çok korkmaya başladım ya. Hahahahaha.”
Sınıfa vardığımızda sınıftaki herkes tahtaya bakıyordu. kafamı biraz tahtaya çevirdiğimde tahtada Çöpçüler Kralı’nın açık olduğunu gördüm. Biraz güldükten sonra hep birlikte sıralarımıza geçtik. tam oturup filme dalıcakken bir anda kulaklarım istemsizce Sinan ve arkadaşlarının konuşmalarına şahit oldu.
-“abi yemin ederim hoca gelip ayırmasaydı kesicektim onu. şerefsiz ibne!”
-“lan enes mal mısın çocuğun yaptığından sanane? istediğini yapabilir sevgilisi o onun.”
-“mete engelli misin sen? çocuk kızı taciz etmiş hala o onun sevgilisi istediğini yapabilir diyorsun! kız onun oyuncağı mı sence?”
istemsizce kafamı hareket ettirip arkama baktığımda sinan mete’nin ağzını tutuyordu. enes hala o çocuğu öldüremediği için kendisine sövüyordu. yaklaşık 30 saniye baktıktan sonra sinan onlara baktığımı fark edince kafamı çevirmek zorunda kaldım. parla’ya bakınca parlanın da onlara baktığını farkettim. tam parla da kafasını çevirecekken sinan konuşmaya başladı .
-“yalnız biz bize bakanları da kesiyoruz hanımlar.”
bunu demesi üzerine kafamı çevirip ona bakınca mete’nin de bana baktığını farkettim. enes ise doğrudan parla’ya bakıyordu ve parla da enes’e bakıyordu. fakat parla enes’e çok farklı bir ifadeyle bakıyordu, özlem.
Mete bana bakmayı kesip sinan’a laf söylemeye başladı.
“oğlum öldürürüm seni. kız zaten yeni bir de kızı okuldan soğutma.” sinan da bana bakmayı kesip doğrudan mete’ye baktı. “Dövsen ne güzel olurdu.” sinan böyle söyleyince şaşırarak sinan’a baktım fakat sinan hiçbir şey söylemiyordu. En sonunda kafamı bakmayı kesip önüme döndüm ve önüme dönünce parla’nın da benim öne döndüğümü görüp öne döndüğünü farkettim. onun dışında diğer dersler gayet normal geçti. Felsefe dersinde tamamen felsefe üzerinden gittik ve anladığım kadarıyla sinan gerçekten felsefe seven biriydi. bu güzel de olsa felsefeyi bu kadar seven biri nasıl bu kadar kavgacı olabilirdi . kesinlikle buna inanmak istemiyordum.
okul bitince kızlarla beraber minibüs durağına kadar ilerledik. akşama konsere hazırlanmak için birlikte alışveriş merkezine gidip elbise alacaktık. minibüse binip oturduktan sonra kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. sürekli aynı müziklerden oluşan playistimi dinlediğim için artık ezbere biliyor sayılırdım. 10 dakika sonra minibüs alışveriş merkezinin önünde durunca kulaklığımı çıkarıp minibüsten indim ve diğerleri de arkamdan geldi.
2 saat sonra 10 dan fazla mağaza gezmemize rağmen hepimiz güzel şeyler bulmuştuk fakat eda hiçbir şeyi beğenmemişti. en sonunda başka bir mağazaya girince parla ve selin koşa koşa içeri girip elbiselere bakmaya başladılar ben ve eda da onları izliyorduk. en sonunda bir sürü denemeler sonucunda güzel bir elbiseye karar verip alışveriş merkezinden çıktık. ardından tekrardan minibüsle edanın evine gidip yaklaşık 1 saatte hazırlandık.
parla, dizinin az altına kadar gelen askılı bir elbiseyle çok şık duruyordu. saçlarını maşa yapmıştı ve çok koyu olmasa da normal makyaj yaparak güzel bir görüntü gösteriyordu.
selin, kare yaka ve fitilli beyaz elbisesiyle çok tatlı bir görünüme sahipti. saçlarını at kuyruğu yapmıştı ve hafif pembemsi bir makyaj yaparak çok tatlı duruyordu.
eda, siyah tüllü ve dizinin az aşağısına gelen bir elbiseye karar vermişti. saçlarını o da parla gibi maşa yaptıktan sonra hafif bir makyaj yaparak çok güzel bir görüntü veriyordu.
bense, turuncu üstünde beyaz çizgiler olan bir crop giyerek altına dar paça mavi pantolon giymiştim. kahverengi saçlarıma da fön çekip serbest bıraktıktan sonra yeşil gözlerimi öne çıkaran hafif bir makyaj yapmıştım.
nihayet hepimiz hazır olunca saat 5 e geliyordu ve konser 7 de başlayacaktı. yemeğimizi yiyip evden çıktıktan sonra konser alanına gitmek için taksi çağırdık. taksi gelince hemen bir atak yapıp ön koltuğa oturdum. otururken arkamdan selin’in orospu diye bağırdığını duymam gülmeme neden oldu. sonunda taksi konser alanına gelince hesabı hep beraber ödedik. konser alanı gayet genişti ve illa ki onlarla karşılaşacaktık. fakat neden biz konsere gelmiştik ki?
|
0% |