Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.BÖLÜM çok güzel seçmişti, ruhu gibi…

@mirakjf

                          12.

BÖLÜM

çok güzel seçmişti,

ruhu gibi...

 

Parla başını salladıktan sonra üçümüz de başı-mızı yukarı doğru döndürdük. Enes Parla’ya gözleri dolmuş bir şekilde bakıyordu. Parla da Enes’e aynı şekilde bakıyordu. Ne zaman bitecekti bu bakışmaları, ne zaman birlikte olacaklardı? Enes zorlukla ağzını açarak,

 

-“Buraya gelsenize.” Selin soğuk olmaya çalışsa da beceremiyordu bir türlü. Çünkü biliyordum onun da içinde üzüldüğü bir nokta vardı.

 

-“Gerek yok, anlat işte.” Enes bakışlarını Parla’dan çekip Selin’e doğru döndürdü.

 

-“Gelin işte, yicek miyiz sizi? Bir iki kahve içersiniz gidersiniz.” Başımı Selin’e çevirdiğimde Selin de bana bakıyordu. Parla ise Enes bi gel dese koşa koşa gidecek gibiydi. Ben de Selin’den onay bekledikten sonra Selin başını olumlu anlamda iki yana salladı.

 

-“Peki.” Birlikte balkondan kalkıp ağır adımlarla hırkalarımızı alıp evden çıktık. Birlikte yukarı katı çıktıktan sonra Parla kapıyı çaldı. Kapıyı Enes açınca Parla’yla aralarında uzun olmasa da normal bir bakışma oldu. Selinse bu bakışmalardan rahatsız olmuşcasına yanlarından sıyrılıp geçti. Ben de kapının dışında durmanın anlamsız olduğunu düşünerek kapının yanından sıyrıldım. Eve girdikten sonra Selin bana eliyle gel işareti yapınca zorunlulukla onu takip ettim. Kafamı arkaya çevirince Parlanın bize doğru koştuğunu gördüm. Yanıma gelince heyecandan mı bilmiyorum ama çok terlemişti.

 

-“Ne bu kadar terledin ya? Sıcak mı hava.”

 

-“Hem de nasıl sıcak!” Onu bu kadar heyecanlı görmek çok hoşuma gitmişti. Birlikte Selin’i takip ettikten sonra Selin nihayet balkona girdi. Balkonun yolunu nerden biliyordu? Muhtemelen önceden Parla ve Edayla gelmiştiler. Balkona girdikten sonra direk koltuğun en köşesine kuruldum. Etrafıma bakınca Selin’in yanımda Mete’yle kısık sesle konuştuğunu gördüm. Ne konuşuyorlardı acaba? Önüme dönünce Sinan’ın kollarını göğsünde birleştirmiş bana baktığını gördüm. Benden bir cevap beklediğini biliyordum fakat nasıl açıklayacağımı hiç bilmiyordum özellikle böyle bir ortamda. Bir süre daha Sinan’a baktıktan sonra telefonumu açıp mesaj uygulamasına girdim. Ona mesaj yoluyla anlatsam daha kolay olacaktı.

 

Sinan

Ceylin: Sen bana sormuştun ya neden bu kadar çok koştun diye.

 

Sinan’a mesajı yolladıktan sonra Sinan telefonu eline alarak bana inanmayan bakışlar attı. Karşı karşıyaydık ve telefonla konuşuyorduk. Şaka gibi!

 

Sinan: Eee?

Ceylin: Aslında terlememiştim.

Sinan: Biliyorum.

Ceylin: Nerden?

Sinan: Biliyorum işte sorma.

Ceylin: Peki sormuyorum.

Sinan: Anlat hadi.

Ceylin: Sen biliyorsundur. Her şeyi çok biliyorsun ya.

Sinan: Tamam.

 

Sadece tamam diyip kapanacak mıydı konu? Telefondan kafamı kaldırınca Sinan’ın yeniden aynı pozisyonda oturmuş bana baktığını gördüm. Ben söylemezsem sonsuza kadar bana mı bakacaktı? Yaklaşık 5 dakika sonra Enes elinde 6 tane pet şişeyle balkona geldi. Herkesin eline pet şişeleri fırlattıktan sonra Sinan’ın yanına oturdu. Can sıkıntısıyla bir bacağımı kendime çekip başımı bacağıma yasladım. Parla da sıkıntıdan kendisini Selin’in koluna bırakmıştı. Selinse bu sessizlikten rahatsız olmuştu büyük ihtimalle,

 

-“Eee Enes bey, ne anlatacaksınız?” Enes kafasını Selin’e döndürdü. Bir şey anlatması gerektiğini unutmuştu herhalde.

 

-“Ne anlatacağım?” Hepimiz Enes’e gülerken Enes en sonunda anlamış gibi “Haa o konu.”

Bu çocuğun beynine sinyaller yeni yeni mi gidiyordu. Susup Enes’in anlatmasını bekledikten sonra Enes onu beklediğimizi farketti,

 

-“Nasıl başlasam hiç bilemiyorum. Ama şunu söyleyeyim ki, ben gerçekten seni aldatmadım Parla. Aksine ben seni çok sevmiştim. Sadece sen yanlış zamanda yanlış bir şekilde gördün beni.” Konuşması gayet normal giderken bu sefer gerçekten Parla’nın Enes’i affedeceğini düşündüm, neden affetmesin ki? Gayet medeni bir konuşmayla ilerliyordu, arada takılıp kelimelerini düşünüyordu. Parlayı kırmak istemiyordu hiç çünkü bu gecede kavgayla biterse bir daha birlikte olabilme şansları %100’de %000,01 olabilirdi. Enes olayı anlattıktan sonra Parla’nın gözlerinin içine baktı. Hepimiz içten içe Parlayla Enes’in birlikte olmasını istiyorduk. Çünkü gerçekten birbirlerini çok seviyordular. Tam o an hiçbirimizin beklemediği bir şey oldu. Parla yerinden kalkıp Enes’in boynuna sımsıkı sarıldı,

 

-“Özür dilerim bak! Ben tam bir aptalım! Seni hiç dinlemedim bile!” Hıçkırıklarından dolayı söylediklerinin yarısı anlaşılmıyordu. Enes Parla’yı belinden kavrayarak onu kendisine yakınlaştırdı. O da aynı şekilde Parlaya sarılıyordu. O kadar tatlı görünüyorlardı ki! İkisinin de mutlu olduğunu görmek beni de çok mutlu ediyordu.

 

2 Saat Sonra

 

Yaklaşık 2 saattir deli gibi konuşuyorduk. Filmlerden,oyunlardan,hayattan hatta hava durumundan bile! Her ne kadar Parla için katlansam da aslında hepsi iyi çocuklardı. Kötü bir amaçları yoktu yani.

 

-“Ya beyler 2 saattir aynı yerde oturuyoruz sıkılmadınız mı?” Selin deliye dönmüş bir ifadeyle Mete’ye dönerek,

 

-“Şaka falan mı yapıyorsun sen? Erkek miyiz biz!?”

 

-“Ben erkeksem sen benden daha çok erkeksindir.”

 

-“Öyle mi? Mal!”

 

-“Mal olmadı şimdi, ağlarım. Annemle falan yatarım şimdi lafını geri çek.” Selin sinirle Mete’ye bakarken Sinan kavga daha fazla uzamasın diye laflarını böldü,

 

-“Haklısın abi, parka gidelim.” Garip bir ifadeyle Sinan’a döndüm,

 

-“Bu saatte mi?”

 

-“Ne olacak?” Bir de soruyordu! Bu çocuk mağarada falan mı doğdu!?

 

-“Saat çok geç. Gaspçı, sapık falan vardır iyi burası.”

 

-“Ben varım işte, korurum ben. Güvenmiyor musun bana?” Hiç istemediğim bir şekilde içimi bir huzur kapladı, Sinan’ı çok sevmiyordum fakat onun bana zarar gelmesini isteyecek kadar cani olduğunu da düşünmüyordum. Çünkü ben olsam ben de ona zarar gelmesini istemezdim.

 

-“Güveniyorum da, öylesine sordum. Çıkalım o zaman.” Bakışlarımı Sinan’dan çekip yanıma çevirince Selin’in çoktan hırkasını giydiğini gördüm. Ben de koltuğa fırlattığım hırkayı alıp üzerime geçirdim. Diğerleri de hazırlandıktan sonra birlikte binadan çıktık. Parka doğru ilerledikten sonra parka girdik. Çok olmasa da az kişi vardı. Çimenlerin birine gömüldükten sonra Enes kendisini yayarak,

 

-“Cips falan yok mu ya? Kuru kuru durulmaz burada.” Gülerek Enes’e doğru baktım. Bizi de yiyebilirdi bu çocuk. Selin de gülümseyerek baktıktan sonra eli çantasına elini attı. İçinden 3 tane cips paketi ve 1 litre kola çıkardı şaşkınlıkla Selin’e bakarken,

 

-“Çantanda büfe mi var senin!?” Kahkahalarla gülerken paketlerin hepsini ortaya doğru fırlattı. Sanki sadaka niyetine hayvan besliyormuş gibi! Enes direk ortaya atılarak bütün cips paketlerini açıp bir tane pakete döktü. Cidden hayvandı. Birlikte sohbet ede ede yemeye başladık. Sohbet devam ederken Sinan bir anda farklı bir konu açtı,

 

-“Eda’dan haber var mı?” Sinan’a bakışlarımı çevirince o bana değil Selin’e bakıyordu. Selin Edanın annesi miydi? Biraz bozulmuş bir şekilde Sinan’a cevap verdim.

 

-“Polisler bulmuş, ama Eda kaçırılmadığını sadece şaka olduğunu ve iyi olduğunu söyledi. Reşit olduğu için de birşey diyememişler.” Sinan sesimdeki bozukluğunu anlayarak bakışlarını bana doğru çevirdi,

 

-“Siz de inandınız tabii.” Aynen inandık.

 

-“Hayır. Senin gibi mal mıyım ben?” Biraz sert olmuştu ama yapacak bir şey yoktu. Sinan da aynı bozulmuş bir ifadeyle bana baktı. Boşu boşuna mal demiştim çocuğa. Başını bozularak iki yana salladıktan sonra önüne döndü. Şimdi “özür dilerim yanlış yaptım sana aslında ben malım!” Desem çok olur muydu? Ortamda rahatsız edici bir sessizlik oluşmuştu. Herkes kendi iç sesiyle konuşuyordu sanki. Sessizliği Mete’nin telefonu bozdu. Başımı ona çevirince Mete’nin telefona büyük bir mutluluk ve heyecanla baktığını gördüm.Kim arayabilirdi ki? Bizden müsaade istedikten sonra telefonu kulağına dayayıp yanımızdan uzaklaştı. Soran gözlerle erkeklere bakınca Enes omuzlarını iki yana kaldırdı. Sinan ise bana hiç bakmıyordu bile, sadece yere bakıyordu. Selinse doğrudan Meteye bakıyordu. O da merak etmişti haliyle. Mete’yi bekledikten sonra nihayet Mete bize doğru yaklaştı. Görünür alana gelince şok oldum. Gittiği haliyle şuanki hali arasında dağlar kadar fark vardı. Ağlamış mıydı bu? Gözleri şişmekten kıpkırmızı olmuştu, saçları dağılmıştı. Yanımıza gelince direk kendisini yere atıp kafasını dizlerine çekti. Sinan ilgiyle Mete’nin yanına ilerleyip elini omzuna koydu,

 

-“Noldu abi, Ağladın mı sen?” Mete kafasını kaldırıp dolu gözlerle Sinan’a baktı, Tam konuşacakken Sinan Mete’nin kafasını kendi omzuna koydu. Mete’nin konuşamadığı her halinden belliydi. Ben de Sinan’ın yanına doğru kaydım. Sorar gözlerle ona bakınca bana bilmiyorum der gibi baktı. Bilmediği şeyler de mi varmış? Not falan almam lazım.

23 Ekim saat 00.39 : Sinan’ın bilmediği şeyler varmış! Şakayı bir kenara bırakıp biraz daha Meteye baktıktan sonra hıçkırık sesi duydum. Ağlıyor muydu gerçekten? Dayanamayıp kollarımla Mete’yi sardıktan sonra arkamda başka bir elin sahibi de bana sarılıyordu. Kafamı biraz kaldırınca hepsinin Meteye sarıldığını gördüm. Zaman burada durabilir miydi lütfen, çünkü şuan zamanın durması benim en çok isteyebileceğim şey olabilirdi. 5 dakika boyunca aynı şekilde durduktan sonra birbirimizden ayrıldık. Yeniden eski yerlerimize doğru ilerledikten sonra Mete de kafasını kaldırıp bize bakmaya başladı. Enes en sonunda bu bakışmalardan rahatsız olup konuşmaya başladı.

 

-“Oğlum anlat, noldu sana?” Mete yutkunarak Enes’e baktıktan sonra başını iki yana sallayarak,

 

-“Ece aradı. Benden ayrılmak istediğini söyledi. Yeni birinden hoşlanıyormuş, hatta 2 haftadır flört aşamasındalarmış. Hem de o orospu çocuğuyla!” Mete’nin sevgilisi mi vardı? Niye haberim olmamıştı?

 

-“Oğlum ben sana demedim mi? O Ece’den bir bok olmaz diye, bu kaçıncı aldatışı?” Mete Enes’e bakarak,

 

-“Görmedim işte, göremedim. Ben onu seviyordum. O da beni seviyordur diye düşünüyordum.” Mete çocukluk arkadaşım olmasa da onu seviyordum ve onun üzülmesini istemiyordum. Bakışlarım Sinan’a çevrilince o da üzüntüyle bakıyordu Mete’ye,

 

-“Ece’yle ayrılacağınız belliydi, kız seni sevmiyordu ki. Sadece yalnız kalmamak için seninle takılıyordu. Fakat inan bana karşına daha iyi biri çıkacak.” Sinan kendinden çok emin bir şekilde söylemişti bunları. Açıkçası ben de öyle düşünüyordum. Mete gibi iyi birinin karşısına onun gibi biri çıkacaktı. Mete Sinan’a minnettar bir şekilde baktıktan sonra elini çantasına daldırıp bir bira çıkardı. Sinan da elini Mete’nin çantasına sokup kendisine bir bira çıkarttıktan sonra Meteyi elinden tutup kaldırdı. Ardından Mete’nin çantasını tek koluna takarak,

 

-“Biz geliriz, siz konuşun.” Onlar gözden kaybolurken Selin oflayarak,

 

-“Tek sap ben kaldım aranızda!”

 

-“Bir de ben.” Enes bize bakarak,

 

-“Valla ne diyim, bakılmayacak tip değilsiniz.” Parla Enes’in koluna çok sert olmayan br yumruk attıktan sonra Enes kendisini yere attı.

 

-“Kolumu kırdın ya.” Parla Enes’e alayla bakarak,

 

-“Eşşek herif!” Selin’le ben kahkahalarla gülerken Enes ve Parla da olduğumuz durumdan dolayı kahkaha atmaya başladı.

 

Resmen yarım saat boyunca aralıksız uzun uzun konuştuktan sonra uykumuz gelmeye başladı. Kafamı Selin’in omzuna yaslayıp diğerlerinin konuşmasını dinlerken bir anda arkamdan ayak sesleri yükselmeye başladı. Kafamı çevirip baktığımda Mete’yle Sinan’ın bize doğru yaklaştığını gördüm. İkisi de sanırım sarhoştular çünkü yayıla yayıla geliyorlardı. Sinan gelip kendisini direk yere attıktan sonra Mete de arkasından gelip kendini Sinanın üzerine doğru attı. Sinanın ah demesiyle hepimiz kahkaha atmaya başladık. Ne kadar sakin dediğimiz çocuğun sarhoşken yaptığı şeylere bak! Sinanı Mete’den kurtarıp ikisini de oturttuktan sonra çantamdan 2 paket su çıkartıp ikisine doğru uzattım. İkisi de sularını içerken bir anda cebimden telefonumun titremesiyle yerimden irkildim. Telefonu cebimden çıkarıp ekranına bakınca bir numaranın beni aradığını gördüm. Numaraya biraz göz gezdirdikten sonra babamın aradığını anladım, numarasını kaydetmemiştim. Telefonu açıp kulağıma dayarken bir yandan da ayağa kalkıp uzak bir alana gidiyordum.

 

-“Kızım, neredesin?”

 

-“Arkadaşlarımlayım baba.”

 

-“Sana bir sürprizimiz var çok sevineceksin!”

 

-“Ne sürprizi baba?” Çok şüpheyle yaklaşıyordum fakat merak etmemek elde bile değildi.

 

-“Annen hamile!” Yüzümde çok büyük bir tebessüm oluşarak,

 

-“Ciddi misin baba? Gerçekten mi?”

 

-“Evet kızım.”

 

-“Neredesiniz baba? Geleyim.”

 

-“Evdeyiz kızım. Bu saatte sokağa çıkma sakın.” Babam gene eskisi gibi korumacı tavırlarını gösteriyordu. Polis olduğu için bu durumlarda çok endişeleniyordu.

 

-“Gelmem lazım baba, Bir arkadaşım beni bırakır.”

 

-“Kız di mi?” Şimdilik babama Sinanlardan bahsetmesem daha iyiydi.

 

-“Evet baba. Merak etme en geç yarım saate oradayım.”

 

-“Tamam bekliyorum.” Telefonu kapattıktan sonra elimin heyecandan titrediğini farkettim. Ben bu haldeysem acaba annemler ne haldedir kim bilir. Heyecanla bizimkilerin yanına doğru gittikten sonra direk çantamı elime aldım,

 

-“Benim acil eve gitmem gerekiyor. Siz kalın burada.” Selin meraklı bir ifadeyle,

 

-“Niye ya? Eğleniyorduk.”

 

-“Annemlerin yanına gitmem gerekiyo, annem hamileymiş.” Hepsi şaşkınlıkla bana bakıyordu.

 

-“Erkekse adını Enes koyun ama.” Hafif gülerek Enes’e baktıktan sonra,

 

-“Söz, Enes koyucam.” Birlikte gülüştükten sonra Sinan bana bakarak,

 

-“Gel birlikte gidelim, ben de eve gidecektim.” Bu halde mi beni bırakacaktı gerçekten.

 

-“Gerek yok, tramvaya binip gideceğim işte.” Acır gibi bana baktı,

 

-“Emin misin? Gerekirse ben de tramvaya gelirim.” Enes bakışlarını bize çevirip oflayarak,

 

-“Ben bırakırım hepinizi, yeter ki yalnız bırakın siz bizi.” Parlaya bakınca yüzünün kızardığını farkettim. Anlaşılan bütün gece Parlayı aramam gerekecekti. Toparlandıktan sonra Parla ve Selin hariç hepimiz Enes’in arabasına doğru ilerledik. Selin evinin yakın olduğunu söyleyerek yürümeyi tercih etmişti.

Enes’in arabasına vardıktan sonra Enes koltuğa oturduktan sonra Sinan hızlı bir şekilde Enes’in yanına geçti. Şuan istediğim tek şey eve gidip uyumak olabilirdi. Gözlerim neredeyse kapanacaktı. Ben, ve Mete de arkaya oturduktan sonra kafamı cama yaslayıp Enes’in açtığı şarkıyı dinlemeye başladım. Sinan’dan sonra müzik zevkini beğendiğim ikinci kişi olabilirdi.

 

Herkesi evine bıraktıktan sonra en son ben ve sinanın evi kalmıştı. Benim evim daha yakın olduğu için benimkine gidiyorduk. Evin sokağına girdikten sonra benim evimin önünde durduk. Enes bana dönerek,

 

-“Annenlerin evde olduğuna emin misin? Işıkları kapalı.” Başımı çevirip eve baktığımda gerçekten ışıklar kapalıydı.

 

-“Yok ya, evdedirler.” Başını onaylar gibi yaptıktan sonra hepsine görüşürüz diyip arabadan indim. Arabadan indikten sonra kapının önüne gidip arabanın gitmesini izledim. Gözden kaybolduktan sonra çantamdan anahtarımı çıkarıp eve girdim. Evin kapısının önüne varınca kapıyı çaldım. Tık,tık,tık,tık…

Kapı bir türlü açılmıyordu. Zile basılı tuttum fakat hiçbir işe yaramadı! Telefonu çıkarıp annemi aramaya başladım. Telefon 3.çalışında anca açıldı.

 

-“Anne evde misiniz? Kapı açılmadı.”

 

-“Hayır canım. Sana söylemedik mi? Biz babanla tatile gittik.” Ne tatili? Şaka falan mı olmalıydı bu?

 

-“Ne tatili anne? Ne diyorsun sen?”

 

-“Kızım böyle tepki vereceğini bilmiyordum özür dilerim. Biz okulun var diye gelmezsin diye düşündük ama baban sana hemen bilet alabilir!”

 

-“Anne ne anlatıyorsun sen? Hamile değil miydin sen? Ben kapıdayım. Şaka falan mı bu!?”

 

-“Ne hamilesi canım, dizi falan izlerken uyuya mı kaldın?” Kafayı yiyeceğim gerçekten! Rüya falan mıydı bu?

 

-“Anne gerçekti yemin ederim! Babam aradı senin hamile olduğunu söyledi. Eve gel dedi.” Annem endişeli bir şekilde,

 

-“Neredesin sen?”

 

-“Kapının önündeyim.” Böyle dedikten sonra evin içinde ayak sesleri yükselmeye başladı. Korka korka kendimi geri çekerken,

 

-“Anne evden ayak sesleri geliyor.”

 

-“Hemen oradan uzaklaş kızım! Binadan çık!”

Korkar adımlarla kendimi binadan attıktan sonra sakinleşmek için çantamdan bir su çıkarıp içmeye başladım.

 

-“Tamam anne, sıkıntı yok. Ben arkadaşımda kalırım. Tatiliniz güzel geçer umarım!” Annemin cevap vermesine izin dahi vermeden direk telefonu kapattım. Şuan düşünmeye herşeyden çok ihtiyacım vardı. Telefonu cebime atıp yavaş yavaş ayağa kalktım. Nereye gidecektim şimdi? Gidebileceğim hiç kimse yoktu. Kulaklığımı takıp Sinanın bana aylar önce attığı çalma listesini dinlemeye başladım. Gerçekten çok güzel seçmişti, ruhu gibi…

 

 

Loading...
0%