@mirakjf
|
13. BÖLÜM Her ne kadar korksam da bunu yapmak zorundaydım, orası benim evimdi…
“Radyo açık, köprüdeydim. Derken bir anda fark ettim, Başka bir hayat yok ki. “
Kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Ben de köprüde yürüyordum. Şansa bak! Keşke hayatta da bu kadar şansım olsaymış. Biraz durduktan sonra yorulduğumu farkedip boş bir banka oturdum. Banka oturup etrafıma baktıktan sonra okula çok yaklaştığımı farkettim. Bu geceliğine okulda kalsam ne olacaktı ki? 1 geceliğine. Ayağa kalkıp ağır adımlarla okula doğru ilerledim. İsteyebileceğim tek şey rahat bir uykuydu. Okulun kapısının önüne gelince kapının üstünden tırmanıp bahçeye girdim. Biraz okula baktıktan sonra arkasından dolanıp okulun deposuna indim. Işıkları olmadığı için telefonumu elime alıp feneri açtım. Merdivenlerden inip deponun arka tarafından iki tane sıra çıkarıp dizdim. İki tane de battaniye bulup birini sıraya dizdim. Sıraya uzanıp elime telefonumu aldıktan sonra kalan diğer battaniyeyi de üzerime örttüm. Mobil verimi açtığım gibi bütün bildirimler üst üste gelmeye başladı. Hepsi gruptandı.
Grubun Adını Mete Koyacaktır Mete: Mükemmel bir haberim var size. Selin: Neymiş o? Mete: Şimdi grubun adını ben koyacakmışım ya. Selin: Eee? Mete: Mükemmel bir isim buldum. Selin: Söylesene Mete, grubun adını *Gruba Erişim Engeli Getirildi *olarak değiştirdi. Sinan: jdöxkdmdls. Selin: Bune be. Ceylin: VPN ile giriyorum gruba, kıymetimi bilin! Mete: VPN ne işe yarıyor? Ceylin: Seni başka bir ülkede gösteriyor. Mesela almanya, hollanda vb. Sinan: Zaten açık hiç gerek yoktu. Ceylin: Neden? Erişim Engeli bitti. Sinan: Roblox’taki sevgilimle konuşamıyorum maalesef.
Roblox’tan sevgili mi yapmıştı? Her ne kadar komik bir durum olsa da aslında üzülmüştüm. Önceden dediğim gibi. Sinanın yanında bir kız görmek çok garibime gidiyor ve bunun sebebini ben de bilmiyorum.
Mete: Lan git, O benim sevgilim. Sinan: Vermem kimselere abi kusura bakma. Enes: Gidin, benim o. Parla: Enes ayrılalım ya. Enes: Sen yanlış anladın valla, o kız sendin aşkım. Selin: Ya boş boş konuşmayın, ölü geline döndünüz iyice. Ceylin: dkxnixz. Mete: Ben uyuyorum ya. Sinan: Yarın cumartesi oğlum ne uyuması? Mete: Yarın halısaha var. Unuttun mu? Sinan: İptal değil mi o? Mete: Ne için? Sinan: Adam eksikti ya. Mete: Doğru ya. Unutmuşum. Ceylin: Biz gelelim. Hahaha. Sinan: Olur, 3 kişi eksik zaten. Selin: Saçmalama, biz nerden bilelim oynamayı. Parla: Kendi adına konuş, Enes’im bana öğretmişti ağla. Selin: Banane Enes’inden. Enes: Hop, benim için kavga etmenize gerek yok hanımlar, ben Parlayı seçtim zaten.
Şaka falan olmalıydı. Hiç kimse uyumuyordu ve herkes kendi arasında farklı farklı konu konuşuyordu. Halısahadan erkek kavgasına, Hahahaha.
Mete: 9 10 martı sahanın orada olacağız. Enes: Rakip kim? Mete: Bilmiyorum, Sinan’a sor. Sinan: 12/H Enes: Ciddi misin? Gülmekten öleceğim. Mete: Oğlum ezeriz lan onları. Sinan: Zaten abi. Parla: 12/H diye bir şube mi var bizim okulda. Selin: Emrelerin sınıfıydı ya H. Enes: O kim? Selin: Bir erkek. Enes: Aranızdaki alakanız ne işte? Selin: Sanane ya? Parlaya sorsana. Enes: Boş konuşma lan. Selin: Sana benzeyen bir halim mi var? Sinan: Kavga etmesenize lan? Kavga grubu mu burası. Enes: Ne kavgası oğlum, kardeşim gibi Selin. Selin: Ne demezsin! Mete: Yuh saat 4 olmuş! Selin: Ne bekliyordun 12 falan mı? Mete: Evet. Parla: Ceylin orda mısın ya? Görüp görüp bir şey yazmıyorsun.
O an farkettim ki gerçekten dakikalardır hiç yazmamıştım. Sadece okuyordum ve okuduğumu dahi anlayamıyordum.
Ceylin: Ben uyuyacağım, iyi geceler. Mete: Sana da Sinan: İyi misin? Ceylin: Evet, uykum geldi. Siz de uyuyun bence. Sinan: İyi madem.
Telefonu kapatıp yastığımın altına fırlattım. Üzerimdeki battaniyeye daha sıkı sarınarak uykuya dalmaya çalıştım fakat bu tahmin ettiğimden çok daha zordu. Bir türlü uyuyamıyordum. Sebebi rahatsız olmam da değildi, sadece çok düşünüyordum. Evdeki ayak sesleri, ailemin habersizce şehir dışına çıkması, o telefon görüşmesi… amaç neydi? Ben neden böyle şeyler yaşıyordum? Ya sadece benim hayal gücümse? Ya hepsi rüyaysa? Sıkıntıdan kafamı yastığa gömüp zorla uykuya dalmaya çalıştım. Olmuyordu bir türlü! Nefes alışverişlerim bozulmaya başladığını farkettim. Daha fazla kafayı yememek için yerimden kalkıp musluğa doğru ilerledim. Kim depoya musluk koymuştu ki? Suyu açıp yüzümü art arta yıkamaya başladım. Ne olacaktı bu halim? Burada öylece yaşayıp ölecek miydim? Cesedimi bile bulamazlar burada! Aileme ayrı bir kızıyordum. Eve bile giremezken onlar orada keyif yapıyordu ki şuan bile çağırsalar koşa koşa gidebilirim. Korkmuyordum, sadece sinirliydim ve sinirim anca sabaha geçebilirdi.
Ertesi gün Uyandığımda saat 7’ye geliyordu. Gece 5’de anca uyuyabilmiştim, o da yorgunluktan. Uzandığım yerden kalkıp musluğa doğru ilerledim. Belki 10 20 kere yüzüme su tuttuktan sonra aynadan kendime bakmaya başladım. Yüzüm bitmiş bir haldeydi. Tişörtümle yüzümü sildikten sonra telefonumu almak için sıraların oraya doğru ilerledim. Yastığımın altından telefonu aldıktan sonra sıralardan birine oturup mobil veriyi açtım. Bildirimler art arta çöküyordu resmen! Nihayet bildirimler bittikten sonra telefonun ekranını yukarı kaydırıp okumaya başladım belki babam ya da annem yazmıştır diye. Hepsi gene gruptan gelmişti. Zaten grup olmasa bir daha bildirim gelir mi? Sanmam.
Gruba Erişim Engeli Getirildi. Mete: Gelcek misiniz? Parla: Nereye be. Mete: Halısaha. Parla: Erkek miyiz biz? Gidin siz işte. Mete: Erkeksiniz tabii. Şaka şaka alınma hemen. Parla: Bu kadar kolay mı? Mete: Evet. Selin: Umrumda bile değil demek isterdim ama merak ediyorum kavganızı. Sinan: Ne kavgası? Selin: Siz o halısahada kavga etmeden durabilir misiniz? Sinan: Dururuz, düşmanımız mı onlar? Selin: Peki. Sinan: Gelicek misiniz ciddi? Selin: Ben gelirim, işim yok. Parla: Benden de aynı. Enes: Sen benle geliyorsun ona göre. Parla: Tamam ya. Selin: Saat kaç? Mete: 9 10 martısaha’da. Gelip alayım? Selin: Ya yok durak zaten bana yakın. Mete: Hangi durakla geleceksin? Selin: Okulun önündeki Batı Durağı varya, orası yakın. Mete: 5 durak sonrası zaten sahanın orası. Bilmiyorsan ara. Selin: Amma meraklısın sen de he. İlla bir katkın dokunacak bana! Mete: Sence sana özel mi bu? Başka bir kız olsa ona da aynısını yaparım. Selin: Ben o kadar bebek değilim canım merak etme. Mete: Sen bilirsin. Sinan: Hepiniz geliyor musunuz yani? Parla: Ceylin hariç sanırım hepimiz. Sinan: O nerde? Parla: Uyuyordur büyük ihtimalle, gelmez bence. Sinan: Dün iyi değildi. Ya bir şey olmuşsa. Parla: Evine mi gideceksin yani? Sinan: Bilmiyorum. Senin dediğin de olabilir. Enes: Ya boş boş evrene mesaj göndermeyin oğlum, kız uyuyordur. Ne abarttınız! Sinan: Senin dediğin olsun madem.
Gruptan çıkıp aramalar kısmına baktım. Birinin aradığını sanıyordum, heralde bildirimi arama sandım. Çantamın içindeki buruşmuş kıyafetleri çırparak giydikten sonra saçlarımı at kuyruğu yaptım. Sıraların üzerindeki battaniyeleri katlayıp eski yerlerine koydum. Sıraları da eskisi gibi dizdikten sonra çantamı koluma takıp sessizce depodan çıktım. Bugün şanslı günümdeydim ki okulda hiç kimse yoktu. Bunu fırsat bilerek hızlıca okuldan çıktım. Anlaşılan birkaç gün daha burada kalacaktım. Yanımda para olmadığı için tramvay yerine yürümeyi tercih ettim. Zaten param olsa da yürüyecektim. Cebimden telefonumu ve kulaklığımı çıkartıp kulağıma taktım. Kulağıma takmamla birlikte cızırtı sesleri yükselmeye başladı, bozulmuş muydu bu? Neredeyse 5 yıldır aynı kulaklığı kullanıyordum ve bozula bozula gerçekten bu günü mü bulmuştu!? Kulaklığı biraz daha oynattıktan sonra nihayet ses düzeldi. Rahat bir nefes verirken diğer yandanda müzik açtım. Yaklaşık 10 dakika boyunca kesintisiz müzik dinledikten sonra telefonun titremesiyle birlikte müziği durdurup ekrana baktım. Selin arıyordu bu saatte! Belki önemli bir şey olmuştur diye açıp kulağıma dayadım.
-“Alo, Ceylo naber?”
-“İyiyim seloşum senden?”
-“Benden de iyi ne olsun.”
-“Eee ne için aradın gene?”
-“Ya ben hiç öyle bir insan mıyım! Neredesin?”
Nerede miyim ben? Kafamı çevirip etrafa bakınmaya başladım. Burası neresiydi be? Yürüye yürüye buraya mı gelmiştim ben? Adımlarımı geriye doğru çevirip yürümeye devam ettim.
-“Evdeyim ya, Uzanıyorum sen?”
-“Duraktayım ben, sen de gelsene.”
-“Nereye?”
-“Metelerin halısahası varmış. 12/H ile. Kesin kavga edicekler. Çekirdek bile aldım!”
-“Yuh! Kavga için mi gidiyorsun?”
-“Tabii kızım başka ne açıklaması olacak ki?”
-“Yani kesinlikle izlemek için gitmiyorsun.”
-“Kes ya. Umrumda mı sence?”
-“Şaka yapıyorum be! Ne alınıyon.”
-“Ben mi? Neyse sen de geliyorsun ona göre, yalnız kalamam.”
-“Parla var işte.”
-“Kesin o Enes’in götünün dibinde olur! Yalnız otururum orada.”
-“Ya güldürme beni! Uyuyacağım ben!”
-“Evine gelirim bak.” Kahkaha atarak yanıt verdikten sonra eve çok yaklaştığımı farkettim. Selin’e hemen bir yalan uydurup telefonu kapatmam gerekiyordu.
-“Neyse ben bakacağım bi. Gelebilirsem söz gelicem.”
-“Gel ama. Lütfen!“ O kadar tatlı söylemişti ki gelmemek elde bile değildi. Telefonu aceleyle kapatıp sokağa girdim. Biraz daha yürüdükten sonra evin önüne varınca yutkunarak dairemize bakmaya başladım. Her ne kadar korksam da bunu yapmak zorundaydım, orası benim evimdi…
Korkar adımlarla daireye doğru ilerledikten sonra kapının önüne vardım. 30 saniye boyunca kapıya kesintisiz baktıktan sonra çantamdan anahtarımı çıkartıp kilidi soktum fakat kapı kendiliğinden açıldı. Kapı kilitli değil miydi!? Daha da tırsarak kapıya tekme savurup içeri girdim. İçerisi normale benziyordu. Hızlı hızlı odama gidip dolabımın üzerindeki çantamı aldım. Çantanın içine kıyafetlerimi ve bazı ufak tefek eşyalarımı koyduktan sonra kitaplarımın olduğu rafa doğru ilerledim. 5 6 tane kitap aldıktan sonra altlara doğru inip kumbarama baktım. 10 yaşından beri biriktiriyordum bu kumbarayı. Elime alıp kumbarayı incelemeye başladım. Eskimişti fakat hala ilk günkü gibi duruyordu. Bakmayı kestikten sonra kumbarayla birlikte mutfağa ilerlemeye başladım. Mutfaktan bir bıçak alıp üstünü deldikten sonra içine baktım. Bazıları bozuk, bazıları kağıttı. Masaya döküp saymaya başladım. 10 dakika boyunca saydıktan sonra şoka girecektim resmen. 15.500 TL vardı! Şaşkınlıkla masadaki paraya bakarken bir yandan da bu kadar parayı nasıl saklayabileceğimi düşünüyordum. Evde çok uzun süre durduğumu anlayınca kumbaranın içindeki parayı elime alıp kutuyu çöpe attım. Elimdeki parayla birlikte odama girdikten sonra kitaplarımın olduğu rafa ilerleyip içinden eskimiş bir kitap aldım. Kitabın ilk sayfasına büyük bir yatay dikdörtgen çizdikten sonra bir falçata alıp bastırarak kestim. Bütün sayfaları eşit şekilde kestikten sonra 10.000 lirayı içine koydum. Eski bir gazete kağıdıyla kitabı sardıktan sonra koli bandıyla üstünden geçtim. Kitabı alıp masamın üzerine koyduktan sonra çantamdan cüzdanımı çıkarıp kalan parayı içine yerleştirdim. Sonunda hazırlanmam bittikten sonra okul çantamı bir koluma, diğer koluma da kıyafetlerimin olduğu çantayı koyduktan sonra kitabı da okul çantama atarak koşar adımlarla evden çıktım.
Binadan çıkıp hızlıca yeniden okula vardım. Kapıdan tırmanıp bahçeye girince farkedilmemek için sessizce depoya doğru ilerledim. Depoya varınca yavaşça kapıdan geçip içeri geçtim. Kıyafetlerimin olduğu çantayı karanlık bir köşeye attıktan sonra depodan çıktım. Depodan çıktıktan sonra hızlıca bahçenin kapısına varıp tırmandım. Biraz da olsun kafamı dağıtmak için halısahaya gidecektim ve bu parayı birinden sahip çıkmasını istemeliydim. Çünkü ben asla sahip çıkamazdım. Okulun etrafın turladıktan sonra evimin yolundan geliyormuş gibi batı durağına doğru ilerledim. Akbilimi çıkarıp bastıktan sonra tramvayı beklemek için bir yere oturdum. Oturup etrafıma göz gezdirmeye başladım. Acaba Selin gitmiş miydi? Kafamı biraz daha çevirince nihayet Selin’i gördüm. Sinan ve Mete ile konuşuyordu, sanırım onlarda tramvayla gelecekti. Yerimden kalkıp onlara doğru yaklaşmaya başladım. Başta farketmeseler de Selin geldiğimi farkedip kafasını bana döndürdü,
-“Aaa gelicek miydin Ceylo.” Selin’in bana seslenmesiyle Sinan ve Mete de kafasını çevirip bana bakmaya başladı,
-“Geliyim dedim öyle.” Selin bilmiş bir şekilde gülümseyerek,
-“Biliyordum zaten, iddiasına bile girdik.”
-“Hadi canım! Kiminle?”
-“Parla’yla, bana kola borçlu artık.”
-“Bölüşürüz ona göre.”
-“Tamam.” Bakışlarımı Selin’den çekip diğerlerine çevirdim. Mete ellerini göğsünde birleştirmiş yere bakıyordu, Sinan’sa kafasını telefonuna gömmüştü. Biraz daha bakarken aklıma kitaptaki para geldi. Sahi parayı kime verebilirdim ki? Hepsi ya ailesinin evinde yaşıyordu ya da paraya sahip çıkamayacağını söyleyecekti fakat bu parayı en kısa süre içinde birine vermem gerekiyordu. Sinan’a versem? O tek başına yaşıyordu. Kabul etmek zorunda değildi çocuk. Ama şansımı denemekten bir şey olmazdı. Ya da para olmadığını söylesem, sadece saklamasını rica etsem?
-“Kalkalım mı artık?” Selin ayağa kalkıp tramvaya doğru ilerlerken Mete de ağır adımlarla Selin’i takip etmeye başladı. Sinan da tam ayaklanacakken onu durdurdum.
-“Sinan.” Bakışlarını ağır ağır bana çevirdi.
-“Efendim?”
-“Senden bir şey rica edebilir miyim?”
-“Ne edeceksin?” Ona bakmayı kesip kafamı çantama çevirdim. Fermuarı açıp içinden gazete kağıdına sarılı kitabı çıkardım. Paketi ona uzatarak,
-“Benim için bunu saklayabilir misin? Lütfen.” Meraklı bir şekilde bir bana bir de pakete bakmaya başladı.
-“İçinde ne var?”
-“Özel bir sebep.”
-“Bomba yok di mi?” Gülümseyerek ona bakmaya başladım.
-“Hayır tabii ki, Zamanı gelince alırım zaten.” Başını onaylar gibi yaparak paketi elimden aldı. Tüm içtenliğimle ona gülümseyerek,
-“Teşekkür ederim.” Paketi çantasına koyduktan sonra bana bakarak o da içten bir şekilde gülümsemeye başladı.
-“Rica ederim.” Biraz daha birbirimizle bakıştıktan sonra bakışlarımı kaçırıp Selin’lerin yanına ilerlemeye başladım. Nihayet tramvay gelince direk girdik. Çok kalabalıktı fakat halısahaya geç kaldığımız için binmek zorunda kaldık. Tramvayın resmen yarısından fazlası erkekti ve bu durum nedense rahatsız hissetmeme neden olmuştu. Selin’e baktığımda onunda en az benim kadar rahatsız olduğunu anladım. Sinan ve Mete bile ne kadar belli etmeseler de rahatsız olmuştu. Bakışlarımı önüme doğru çevirince birkaç erkeğin konuşarak bize baktığını gördüm. Onlara öyle bir bakış attım ki hemen susup önlerine döndüler. Sanki onları dövmüşüm gibi gururlanıp kendimi dikleştirecekken bir anda geriye çekildiğimi hissettim. Şaşkınlıkla tam çığlık atacakken beni geriye çeken kişi elini ağzıma koydu. Gözlerimi açtığımda sadece karşımdaki kişinin boynunu görebiliyordum. Kokusunu içine çektiğimde parfümün kokusundan Sinan olduğunu anladım. Neden şimdi beni buraya çekmişti? Kıpırdanmaya çalışsam da alanım çok küçük olduğu için imkansızdı. Hareket etmek için milyon tane savaş vermiştim fakat çok zordu. Ne için böyle bir şey yapıyordu böyle? Kafasını bana doğru çevirdikten sonra sonunda geri geri çekilip elini ağzımdan çekti,
-“Ne için böyle bir şey yaptın birden?”
-“Birden mi yaptım sence?” Böyle sinirle söylemesi benim de sinirlenmeme sebep oldu. Kendisini sevgilim falan mı sanıyordu? Ne bu korumalar kollamalar?
-“Ne içinmiş bakalım?” Kollarımı göğsümde birleştirip ona bakmaya başladım. Sürekli kendisi yapıyordu ya, kollarını göğsünde birleştirip bana bakıyordu. Hadi bakalım, şimdi de ben yapıyorum!
-“Öyle mi madem? Git adamların yanına hepsi de gelsin sana baksın. İyiliğini isteyende kabahat!” Ne komiksin sen!
-“Ne zamandan beri namusumu düşünür oldun sen ya?” Bana acır gibi baktıktan sonra göz göze gelmemiz için eğilip yüzüme daha çok yaklaştı. Nefes sesi buradan dahi duyuluyordu.
-“Ne zamandan beri namussuz oldun sen ya?” Bir dakika, bana namussuz mu demişti!? Terbiyesize bak! Yutkunarak ona bakmaya başladım. Bir an önce bu anın bitmesini diliyordum. Daha 10 dakika önce birbirimize gülümsediğimiz çocuğa ne olmuştu birden! Boşu boşuna namussuz denilmişti burada bana! O an gözlerimin dolduğunu hissettim. Cidden böyle durup ağlayacak mıydım? Ağlamak için hiç iyi bir zaman değildi şuan. Elimin tersiyle yeni gelen yaşları silmeye başladım ama olmuyordu. Yenileri akıp akıp duruyordu. Aptal gözlerim! Keşke rüya falan olsaydı. En sonunda gözyaşlarımı tutamayınca ellerimle yüzümü kapatıp kafamı yere doğru eğdim. Ne zaman gelecekti durak? Eğer hemen gelmezse burada kafayı yiyecektim.
Birinin beni sarsmasıyla gözyaşlarımı silip kafamı kaldırdım. Sinan bana endişeyle bakıyordu.
-“Ceylin… iyi misin?” Ciddi ciddi bu soruyu soruyor muydu bir de? Tamam yani kırabilir ama daha sonra iyi misin diyerek düzeltecek miydi? Çocuk oyuncağı mıydı bu.
-“İyiyim, Toz girdi gözüme.” Bana inanmamış bir ifadeyle bakmaya başladı.
-“Bak, neye kırıldığını bilmiyorum ama özür dilerim. Bir anlığına sinirle boşluğuma geldi ve sana patladım. Cidden çok üzgünüm.” Gözlerimi gözlerine dikip bakmaya başladım. Yalan söylemesini istiyordum ama yoktu. Çok içten bir üzüntüyle gözlerimin içine bakıyordu. Aramızdaki bakışmadan rahatsız olup gözlerimi kaçırdım. Etrafıma bakınca tramvaydan çoğu kişinin indiğini farkettim. 7 kişi anca vardı tramvayda. Bakışlarımı yeniden Sinan’a çevirince farkettim ki doğrudan bana bakıyordu. Abarttığımın farkındaydım. Son günlerde sürekli ağlamaya yer arıyordum ve bir anda Sinan’a patlamıştım işte. Boşu boşuna hem de! Bunun suçluluğuyla birlikte Sinan’a pişman bir ifadeyle baktım. Aramızda nasıl birşey vardı bilmiyordum fakat her an her saniye birbirimize karşı duygularımız değişebiliyordu. Bu da bizim aramızdaki çekimdi sanırım.
Hepinize yeniden merhabalar sevgili olmayan okuyucularımm!!! Bahsetmem gerekirse daha geçen 50 okumam olduğu için seviniyordum, bugün 300 e yaklaşıyoruz… bu kadar hızlı büyüyeceğimizi hiç düşünmezdim gerçektenn. Çünkü ben bu hikayeyi çok rastgele bir şekilde yazmıştım ve bir arkadaşımın önerisiyle de bu uygulamayı yükleyip sizinle paylaşmaya başladım. Çok çok teşekkür ederimm. İnşallah birlikte 400 okumalara kadar gidebilirizz. Eğer bana destek olmak isterseniz hikayeme oy verip kitabımı ve beni takip edebilirsinizz. Şunu da söyleyeyim bu benim son hazır bölümümdü. Yani düzene giriyoruzz. Bu bölümü attıktan sonra ya yarın sabah ya da bu gece 14.bölümü atmaya çalışacağım. Sizi çok seviyorumm. Bölümle ilgili düşüncelerinizi yorumlara yazarsanız çok mutlu olurummmm!!! |
0% |