@mirakjf
|
15. BÖLÜM Sana aşığım falan mı sanıyorsun, Sanma.
Ağlamaya devam ederken bir anda telefonum çalmaya başladı. Kafamı dizlerimden kaldırıp çantamı karıştırmaya başladım. Telefonu bulduktan sonra ekrana baktım. Parla arıyordu. Ağladığımı farketmesin diye boğazımı temizleyip sesimi düzelttikten sonra telefonu açtım.
-“Efendim?”
-“Neredesin sen? Çabuk gel hadi!” Sesi hem endişeli hem heyecanlı geliyordu. Ben olsam ben de endişelenirdim. Sevgilisi futbol oynuyor ve rakibiyle kavga etme olasılığı 100 üzerinden 99.
-“Geliyorum, kavga falan çıkmadı di mi?”
-“Hayır, inşallah da çıkmaz.”
-“inşallah.” Telefonu kapatıp kameradan kendime bakmaya başladım, Bitmiş bir haldeydim gerçekten. Yerimden kalkıp saçlarımı at kuyruğu yaptım. Bağlarken bir yandan da sahaya koşuyordum. Ne kadar süredir buradaydım ki? Sahayı bulduktan sonra nihayet tribüne geçtim. Selinlerin yanına doğru ilerleyip oturduktan sonra ikisinin konuşmasını dinlemeye başladım.
-“Kavga çıkmaz di mi?”
-“Çıkmaz çıkmaz, sen niye korkuyorsun bu kadar?“ Parla korkulu gözlerle bakışlarını Enes’e çevirerek,
-“Enes’e zarar vermelerinden korkuyorum.” Büyük bir kahkaha attıktan sonra ikisi de sanki burada olduğumu yeni farketmiş gibi bana bakmaya başladılar. Selin de benim gülmeme karşılık gülmeye başlayınca Parla bize anlam veremeyen bakışlarla bakmaya başladı. Sonunda gülmemizi durdurup Parlaya doğru bakınca Selin alaycı bir tavırla,
-“O dağ ayısına kim karışabilir Allah aşkına!” Parla sinirli bir şekilde bakışlarını yeniden Enes’e çevirdi,
-“Rakiptekilere baksana, 2 metre resmen!” Rakip takım büyük olsa da bizimkiler en ufak kavgada dövebilirlerdi. Selin de rakip takımdan bakışlarını çekip bıkkınlıkla Parlaya bakmaya başladı,
-“Bırak şu boş erkek muhabbetlerini ya! Kim sana git şu mallardan biriyle sevgili ol dedi?” Selin’e yapmacık bir sinirle bakıp,
-“Sevmiş beğenmişler birbirlerini! Bize de müsaade etmek düşer.” Selin bana dil çıkardıktan sonra hep birlikte önümüze döndük. Sahaya doğru bakarken bir anda yandan cılız bir kız sesi yükseldi.
-“Şu maç ne zaman başlayacak ya? 10 saattir bi konu konuşuyorlar!” Sesin nereden geldiğine bakmak kafamı çevirip sol tarafa bakınca 12/H’deki kızların konuştuğunu gördüm.
-“Kesin şu Sinan ve 2 mal arkadaşı bizimkileri kışkırtıyordur!” Hahahaha, mal mı? Az önce o kız Sinanlara mal mı demişti cidden? Acır gibi kıza dönerek,
-“Laflarına dikkat et, yedirmesinler sonra sana.” Kızlar yavaş yavaş bana bakarken bense hala aynı şekilde bakıyordum. Bunlardan mı korkacaktım?
-“Pardon? Bana mı dedin?” Geçen gün bir erkek için ağlayan kıza bak! Ne bu havalar?
-“Sana değil, size.” Selin ve Parla’nın bana şaşkınlıkla baktığını onlara bakmadan bile hissedebiliyordum. Açıkçası ben de şaşırmıştım bu kadar özgüvenli olduğuma. Belki de değişmişimdir ha?
-“Sanane? İstediğime laf söyleyebilirim?” Bu hakkı ona kim tanıyordu pardon da? Ne komik ya! Selin yanıma yaklaşarak Ece’ye dik dik bakmaya başladı. Ece de Selin’e doğru bakarken çenesinde ufak bir oynama oldu. Bakışlarıyla bile bu kadar korkutabiliyorsa laflarıyla nasıl korkuturdu acaba.
-“Öyle mi? Nerden geliyormuş sana bu hak?” Selin’in yanıma geldiğini gören aralarındaki lider gibi gözüken kız da Ece’ye doğru yaklaşarak,
-“Konuşmalarımızı dinlemek size mi düştü?” Sanki biz suçluyduk!
-“Milletin arkasından laf söylemek mi size düştü?” Ece bana gözlerini kısarak,
-“Sen ne karışıyorsun? Sevgilisi misin?” Sevgilisi olmasam karışamam yani.
-“Sevgilisi olup olmamam kimin umrunda? Söyleyemezsin laf falan. Tamam?”
-“Değil tamam falan! Sevgilisi değilsen konuşmayacaksın.” Yemin ederim bu kız beni delirtecekti!
-“Sevgilisiyim ulan var mı!?” Sevgilisi değildim evet ama bunları da susturmak zorundaydım. Ece tam ağzını açacakken hiç konuşmayan diğer kız Ece’nin ağzını kapattı,
-“Özür dilerim ben arkadaşlarım adına, Boş konuştular.” Parla da yerinden kalkıp yanımıza yaklaştı. Kızla direk göz teması kurarak,
-“Bir daha yapmasınlar, keyfimiz bozuluyo.” Kız anlar bir şekilde başını sallayarak önüne döndü. Selin de biraz uzaklaşıp oturduktan sonra Parlayla birlikte Selin’in yanına gidip oturduk,
-“Biz bunlar kavga eder diye geldik, biz başlattık kavgayı!” Gülerek Selin’e baktım. Cidden biz başlatmıştık kavgayı. Tekrardan önüme dönüp sahaya bakmaya başladım. Sinan ve Onur çok ciddi bir konu konuşuyormuş gibi görünüyordu. Bir süre onları izledikten sonra Sinan Onur’un yanağından makas alarak uzaklaştı. Dudaklarımı her ne kadar bastırsam da imkansız falandı! İçten içe kahkaha atarken bir yandan da ses çıkarmamaya çalışıyordum.
Konuşmaları sanırım bitmişti ki herkes yerine geçmişti. Sahaya doğru bakarken Selin’in beni dürtmesiyle neye uğradığımı şaşırarak ona bakmaya başladım. O kadar çok dalmıştım ki bakmaya…
-“Kız maziye daldın gittin! Al çekirdek çitle.” Başımı onaylar gibi sallayarak Selin’in elindeki çekirdekleri aldım. Bir yandan çitlerken diğer yandan da maçı seyrediyorduk. Top şuanlık Enes’teydi. Enes tam gol atacakken Berk’in ona çelme takmasıyla birlikte yere çakıldı. Oyun dışı değil miydi bu? Birşey olmuş muydu ona? Bakışlarımı Parlaya çevirince endişeyle ayağa kalktığını gördüm. Hızlı bir şekilde Parla’nın kolundan tutup onu oturtturmaya çalıştım fakat Parla resmen öfkeden deliye dönmüştü! Sert bir şekilde kolunu çektikten sonra tribünlerden indi. Selin’le ben de endişeyle peşinden ilerledikten sonra Parla koşa koşa Enes’in yanına gitti. Ben de yavaş yavaş yanına ilerleyince farkettim ki durum sandığımızdan da kötüydü. Ayağı burkulmuştu! Mete ne kadar sakin olmaya çalışsa da endişeli bir şekilde bize dönüp,
-“Enes’i de alın götürün, ambulansı arayacağız.” Endişeyle ona bakarak,
-“Nereye?” Bu sefer Mete yerine Enes cevap verdi.
-“Ben sizi yönlendiririm. Arabaya bırakın sonra dönün.” Parla ağlayarak Enes’i kendisine çekip sarılmaya başladı. O da endişelenmişti haliyle. Parla Enes’ten ayrılıp hıçkırıklarını durdurmaya çalışarak,
-“Sen zarar görmedin di mi!?” Enes gülümseyerek Parlaya bakmaya başladı. Bu haliyle bile kızı düşünüyordu.
-“Ben iyiyim Parlam benim, Sakin ol.” Parla yeniden sıkıca Enes’e sarıldıktan sonra üçümüz birlikte Enes’in koluna girerek onu arabasına götürdük. Parla Enes’in cebinden anahtarı alıp kapıyı açtıktan sonra Enes’i arka koltuğa oturttuk. Selin çantasından bir şişe su çıkarıp Enes’e uzatırken,
-“Kavga etmezler onlar değil mi?” Enes sanki yeni maçtan haberi olmuş gibi gözleri faltaşı gibi açıldı.
-“Gidip bakın siz.” Hepimiz onayladıktan sonra Parla’yı Enes’in yanında bırakıp Selin’le birlikte hızlıca sahaya doğru ilerledik. Sahaya varınca hala kavga çıkmadığını farkettim. Mete endişeyle ambulansı arıyordu. Sinansa Berk’e kitlenmişti. Öyle bir bakıyordu ki aklıma o gün denizde Burak’a baktığı gün geldi. Bugün ikinci defa ondaki o öfkeli bakışları görüyordum. Fakat bu bakışı diğerinkinden daha da kötüydü, çünkü bu sefer en yakın arkadaşına zarar gelmişti…
Tereddüt ederek diğerlerinin yanına yaklaştıktan sonra korkuyla Mete’ye bakmaya başladım. Normalde sakinliğini çok iyi koruyabilen biri en yakın arkadaşı için ne hallere girebiliyordu. Hayat işte! Telefon görüşmesi bittikten sonra endişeyle tırnaklarını yemeye başladı. Ona baktığımı farkeder gibi bakışlarını bana çevirdi,
-“Ambulans gelecek. Enes nerede?”
-“Arabaya bıraktık.”
-“Tek mi bıraktınız çocuğu?”
-“Parla yanında.” Başını onaylar gibi salladıktan sonra uzaklara doğru ilerlemeye başladı. Bir süre onu izledikten sonra Sinan’a bakmaya başladım. Bu sefer bakışlarını Berk’ten çekip yere çevirmişti. Niye kendisine bu kadar yükleniyordu ki? Suçlu olmamasına rağmen. Yanına doğru ilerleyip yanına oturdum. Benim geldiğimi farkedercesine başını bana doğru çevirdi. Gözlerine bakınca bugün ambulansın 1 değil 2 sedye ile buradan ayrılacağına emin oldum. Öyle bir bakıyordu ki beni bile öldürebilirdi bakışları. Beni görünce biraz da olsa yumuşasa da öfkesi bir türlü geçmiyordu. Destek vermek istercesine elini omzuna koyup gülümsemeye başladım. O da bana yarım yamalak bir şekilde gülümsedikten sonra gözlerini benden kaçırdı. İmkan verseler saatlerce onu izleyebilirdim, Öyle bi enerjisi vardı ki insan nefret etse bile her an ondan etkilenebiliyordu. Sinan’a bakarken Berk ve Onur’un sesli bir şekilde konuştuğunu işittim, farketmeyecekleri bir şekilde konuşmalarına kulak misafiri oldum.
-“Naptın lan çocuğa? Ambulans geliyormuş.”
-“Ya oğlum bi çelme taktım. Bebek hemen ağladı.” Pişkin pişkin bir de böyle mi söylüyordu? Özür dileyeceği yerde!? Sinirle bakışlarımı onlara çevirince Sinan sert bir şekilde yanımdan kalkıp öfkeyle Berk’e doğru yürümeye başladı. Olayı idrak edince hızlı bir şekilde ayağa kalkıp Sinanı durdurmaya çalıştım fakat çok geçti. Çoktan Berk’in yanına gelmişti.
-“Kime dedin sen o lafı.” Berk sırıtarak Sinan’a bakarak,
-“O küçük kardeşinize dedim. Hatırlatın da hastaneden çıkınca cicibebe alayım ona.” Sinan o kadar deliye dönmüştü ki resmen hiçbir güç onu durdurmayacak gibiydi.
-“İstersen ben şimdi hatırlatayım, o cicibebeyi alırım senin en müsait yerine montelerim.” Berk tam sırıtacakken Sinan Berk’e yumruk atıp yere serdi. O an şaşkınlıktan ne yapacağımı bile çözememiştim. Gözlerim Mete’yi ararken Onur’un Sinanın üzerine doğru yürüdüğünü farkettim. Hızlı bir şekilde kendimi Onur’un sırtına atıp saçını çekerek afallamasını sağladım. Şuan içinde bulunduğumuz durum gerçekten acınası bir haldeydi. Onur’un sırtından atlayıp Mete’nin gittiği yöne doğru koşmaya başladım. Biraz koştuktan sonra nihayet Mete görüş alanıma girdi. Hızlı bir şekilde yanına gidip tek solukta,
-“Koş, kavga ediyorlar.” Mete anlamamış gözlerle bana bakmaya başladı. Olayı nihayet kavrayınca koşa koşa oraya doğru ilerlemeye başladı. Ben de peşinden hızlıca takip ettim. Sahaya yeniden varınca gözlerimle etrafa bakmaya başladım. Selinde mi kavga ediyordu? İnanmam! Yerden bir cam şişe alıp koşarak Selin’in sırtına çıktığı adamın kafasına indirdim. Selin inip bana teşekkür edercesine baktıktan sonra Mete’ye yardım etmek için gitti. Selin’in gitmesiyle birlikte gözüm Sinanı aramaya başladı. Ölmüş olabilir miydi? Biraz daha içe doğru gidince o an hayatımın şokunu geçirdim. Onur elinde bıçakla Sinan’a doğru ilerliyordu! Hızlı bir şekilde kolundan tutup uzaklaştırmaya çalışsam da çocuğun öfkeden gözü dönmüştü resmen. Tam uzaklaştırıyordum ki o an kolumda çok fena bi acı hissetmeye başladım. Bakışlarımı koluma çevirince ne yapacağımı bilemedim. Koluma bıçak saplamıştı! Korkuyla Onur’a bakmaya başlayınca o da aynı şekilde bana bakıyordu. Tam kolumu tutacağı sırada kendimi sertçe geri çekip ondan uzaklaşmaya başladım. Zar zor biraz ilerledikten sonra diğer elimle gözlerimi kapatıp kolumdaki bıçağı çektim. Beni çok fena kan tutuyordu, kanımı almaları gerektiğinde bile 3 kere bayılmışlığım vardı. Bıçağı yere attıktan sonra elimle kolumdaki kanı durdurmaya çalıştım fakat ardı arkası kesilmiyordu. Korkuyla gözlerimi sımsıkı kapatırken arkamdan biri kolumu tutmaya başladı. Gözlerimi açıp arkamı döndüğümde yine onu gördüm. Hem kendisi saplıyordu hem de vicdan azabı çekiyordu.
-“Uzaklaş benden!” Bunu sanırım biraz bağırarak söylemiştim. Onur üzüntüyle elini geri çekip bana bakmaya devam etti. Ne bekliyordu? Onu affedeceğimi falan mı?
-“Yanlışlıkla oldu işte. Bırak yardım edeyim lütfen.” Bana doğru eğilince
-“Etme yardım falan istemiyorum!” Onur tam konuşacakken Selin yanıma doğru ilerlemeye başladı. Beni görünce olduğu yerde donakaldı. Bakışlarını benden çekip önümde eğilen Onur’a çevirdi. Hızlı bir şekilde yanımıza doğru ilerleyip Onur’a doğru bağırarak,
-“Sen yaptın değil mi? Bu kıza bu bıçağı sen sapladın değil mi!? Cani herif!” Selin öyle bir bağırmıştı ki herkes durup bize bakmaya başlamıştı. Korkudan tir tir titriyordum resmen, ya kan kaybından ölürsem? Nolacaktı?
Korku dolu gözlerle bir Selin’e bir de Onur’a bakıyordum. Sonsuza kadar böyle mi bakışacaktık. Biraz ileriden gelen seslerle birlikte bakışlarımı çekip içeriye doğru bakmaya başladım. Sinan mıydı o? Herkesi itip geçerek tam Onur’un arkasına geçti. Bir yandan kolumdaki kanı durdurmaya çalışırken diğer yandan da Sinan’a bakıyordum. Onur da bakışlarını Sinan’a doğru çevirince Sinan gözlerini benimkisinden kaçırıp doğrudan Onur’a çevirdi.
-“Çekil.” Tek kelime, çekil. Şuan bu kelimesi üzerine milyonlarca laf söyleyebilirdim fakat bu durumdayken düşünebildiğim tek şey hastaneye gidebilmekti. Öleceğim burada!
-“Ne için?” Pişkin pişkin soruyordu bir de!
-“Bak çok açık konuşuyorum, kız burada diye bir şey demiyorum ama seni gördüğüm ilk yerde sikicem belanı, Çekiliyor musun yoksa ben mi seni çekiyim?”
-“Soru sordum ben. Ne için çekiliyorum?” Sinan bıkkın bir şekilde Onur’a bakarken bakışlarımı Selin’e çevirip “bi el at şunlara.” Dercesine bakmaya başladım. Selin de bana baktıktan sonra yanımdan kalkıp sinirle,
-“Ya kıt beyinli misiniz siz? Kız kan kaybından ölüyor gidin bir kumaş falan bulun ambulans gelene kadar.” Selin’e bakmaya devam ederken bir anda Sinan Selin’in az önce oturduğu yere oturup kendisini bana doğru çevirdi. Bakışlarımı ona çevirip bakarken beni de kendisine çevirdi. Ben daha ne olduğunu anlayamadan üzerindeki hırkayı çıkarıp koluma sarmaya başladı. Niye böyle bir şey yapmıştı birden? Niye bir anda gözünde değer bulmuştum?
-“Daha fazla bakma koluna, kan tutar.” Bakışlarımı kolumdan çekip Sinan’a çevirdim, o da bana aynı şekilde bakmaya başladı.
-“Nasıl oldu?”
-“Merak mı ediyorsun?”
-“Ediyorum işte! Merak ediyorum. Senin bu duruma nasıl geldiğini çok merak ediyorum!” Sinan’ın umrunda olduğuma mı yoksa bana değer verildiğinden mi bilmiyorum ama çok mutlu olmuştum.
-“Bıçakla.”
-“Sana mı çekti o piç.”
-“Napsaydım ben? Arkandan bıçakla geliyordu, seni korumak için üzerine atladım.”
-“Neden beni korudun? Sen zarar gördün.” Çocuğa bıçak çekiliyordu ve onu koruduğum için hesap mı veriyordum ben?
-“Ölecektin sen! O bıçak sana gelseydi ölecektin!”
-“Öleyim, nolucak?” Ölmek için dünden razıydı!
-“Ölme, değerlisin sen benim için tamam mı? Değerlisin.” Son cümleyi bastıra bastıra söylemiştim. Sırf o beynine kazısın diye ama umrunda bile değildi yaşayıp yaşayamaması.
-“Ben senin için değerli falan olmayayım, git başkasını seç değerlendirecek. Beni de koruma.” Diyene bak hele!
-“O zaman sen de beni değere bindirme!“
-“Sen istesen de istemesen de ben seni koruyacağım. Sana aşığım falan mı sanıyorsun, Sanma.”
-“Ben sanki sana çok aşığım!”
-“Olma zaten.”
-“İstesem de olmam zaten.” Bıkkın bir şekilde ona bakmaya başladım. İstiyo ki herkes ondan nefret etsin yalnız başına yaşasın. İstediği gibi davranabilir, umrumda bile değil. |
0% |