Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16.BÖLÜM “Ödeşelim o zaman.”

@mirakjf

                          16.

BÖLÜM

“Ödeşelim o zaman.”

 

 

Bir yandan ambulansın gelmesini beklerken diğer yandan da az önce konuştuğumuz şeyi düşünüyordum. Beni ben istesem de istemesem de koruyacağını söylemişti. Elbette inanmıyordum ama bir yanım da inanmak istiyordu, belki de beni koruyacağına inandıracak birini arıyorumdur, imkansız falan olmalıydı, Beni benden başka kimse koruyamazdı. Koluma bakınca Sinan’ın verdiği hırkanın bile kan içinde kaldığını gördüm, bu kadar mı çok kanıyordu?

 

Uzaktan gelen ayak sesleriyle birlikte kafamı kaldırıp uzağa doğru bakmaya başladım. Mete bize koşar adımlarla geliyordu. Nihayet yanımıza yaklaşınca biraz soluklanıp,

 

-“Ambulans geleceğe hiç benzemiyor, Napacağız?” Ben Mete’ye bakarken Sinan çoktan ayağa kalkmıştı. Ne yapacağını kestiremeden ben de ona bakarken bana elini uzattı. Bir bildiği vardır diye tutup ayağa kalktım.

 

-“Biz kendimiz gideceğiz. Diğerleri nerede?” Mete biraz uzağa bakarak,

 

-“Selin sanırım Onur’la konuşuyo, Parla’yla Enes arabada.” Sinan başını onaylar gibi sallayarak,

 

-“Sen Ceylin’i arabaya götür, ben Selin’i getireyim.” Mete Sinan’a göz kırptıktan sonra koluma girip birlikte arabaya doğru ilerledik. Arabaya doğru ilerlerken Mete aramızdaki sessizlikten rahatsız olmuş bi şekilde,

 

-“Bıçak nasıl sana saplandı?”

 

-“Onur’un üzerine atladım, o da bana bıçağı sapladı.” Bir anda durup doğrudan gözlerimin içine bakmaya başladı.

 

-“Neden?”

 

-“Ben yapmasam o bıçağı Sinan’a saplayacaktı. Ben de onu korumak için yaptım.”

 

-“Sinan için mi kendini bıçağın önüne attın?”

 

-“Yani, evet.” Sesini alçaltarak,

 

-“Sadece aramızda kalıcak. Kimseye anlatmayacağım, bana anlatabilirsin gerçekten.” Neyi anlatacağım ya?

 

-“Ne anlatacağım?”

 

-“Sen…” bir süre düşündükten sonra lafına devam etti. “Sinan’a aşık mısın?” Ne saçmalıyordu ya? Ne alakası var. Başka biri olsa onun içinde aynısını yapardım.

 

-“Ne alakası var? Başka biri olsa onun içinde aynısını yaparım. Sinan sadece arkadaşım, Daha da ilerisi yok.” Başını onaylar gibi sallayarak,

 

-“Sadece kendi fikrimi söyledim.” Uzun uzun bakarak,

 

-“Aramızda değil mi? Kimseye söylemeyeceksin.”

 

-“Söylemeyeceğim, Gel.” Birlikte hiç konuşmadan arabaya doğru ilerledik. Arabaya varınca Mete’nin kapıyı açmasıyla birlikte direk kendimi arabaya attım. Enes ve Parla öyle bi konuşuyorlardı ki geldiğimi bile farketmemişlerdi. Burada olduğumu hatırlatmak için öksürdükten sonra ikisi de kafasını kaldırıp bana bakmaya başladılar. Parla yavaş yavaş bakışlarını koluma çevirince şaşkınlıktan dilini yutacaktı.

 

-“K-kolun? Noldu sana?” Enes de Parla’nın bunu demesi üzerine bakışlarını koluma çevirdi.

 

-“Desene iki yaralı hastaneye gidiyoruz.” Parla Enes’in koluna hafifçe vurarak,

 

-“Şakanın zamanı mı?” Enes Parla’ya hafifçe sırıttıktan sonra bana dönerek,

 

-“Kim yaptı sana bunu?”

 

-“Onur.” İkisi de şaşkınlıkla bana bakmaya başladı. Alakamızı sorguluyorlardı büyük ihtimalle.

 

-“Onur ne alak…” Kapının sertçe açılmasıyla birlikte hepimiz bakışlarımı kapıya çevirdik. Selin elinde 3 çantayla bize bakıyordu.

 

-“Çantaları arkaya koysanıza.” Tek elimle çantaları alıp bagaja koyarken Parla Enes’in üzerinden geçerek arabadan indi. Enes de yana kayıp bana yaklaştıktan sonra Selin Enes’in eski yerine oturdu. Biraz daha kaydıktan sonra Parla da sıkışarak oturdu. Biraz bekledikten sonra Mete de ön koltuğa geçti, Mete oturduktan sonra Sinan şoför koltuğuna oturdu. Ehliyeti var mıydı?

Enes gülerek,

 

-“Sinan ehliyetin var mı oğlum senin?”

 

-“Yoo.” Mete sinirli bir şekilde,

 

-“Kalk koltuktan, ben süreyim.”

 

-“Kullanmayı biliyorum.”

 

-“Nereden biliyosun, Çarpışan arabalar falan mı? Allah aşkına in abi.”

 

-“İki dakika hastaneye gidicez hem deneyimlerim.” Mete tam konuşacakken Sinan direk gaza basmaya başladı, sandığımın aksine daha güzel sürüyordu. Bunca zamana kadar nasıl ehliyet almamıştı ki?

Bakışlarımı cama çevirip yolu izlemeye başladım. Buranın manzarası ayrı bir güzeldi ya da bana öyle geliyordu. Arada bi başımı koluma çeviriyordum, kan biraz azalmıştı fakat hala çok acıyordu. Normalde olsa heryeri birbirine katabilirdim fakat şuan hiç normal değildi, hiçbir şey…

 

Tam uykuya dalacakken araba bir anda drift attı. Şaşkınlıkla kafamı kaldırıp etrafa bakmaya başladım.

 

-“Lan yuh! Öldürcek misin bizi?” Sinan sanki çok normalmiş gibi,

 

-“Abi abartma, alt tarafı u dönüşü yaptım.”

 

-“Ne u dönüşü? Drift atıyodun! Ayrıca hastanenin zıttına gidiyoruz.” Kafamı yeniden camdan dışarı çıkardım, cidden hastanenin zıttına gidiyorduk!

 

-“Acile gidiyorum ben, 10 saat randevuyla uğraşmayalım.”

 

-“Acilde orada değil.” Sinan bakışlarını yoldan ayırıp Enes’e çevirdi,

 

-“Çok biliyorsan kalk hastaneye git.”

 

-“Araba benim lan napcan?” Sinan kaşlarını havaya kaldırarak,

 

-“O zaman ben iniyim gel sen sür.”

 

-“Ya bi sus…” Enes tam konuşmasına devam ederken bakışlarımı yola çevirdim, karşıdaki tıra çarpıyorduk!

 

-“Sinan önüne dön! Tır var!” Sinan direk önüne dönüp direksiyonu sertçe sağa kırdı. Biraz yavaşladıktan sonra arabayı sağda durdurup Enes’e döndü.

 

-“Al sür, çok biliyorsun ya sen.” Enes’in konuşmasına izin bile vermeden arabadan inip kapıyı sertçe kapattı. Arkaya doğru ilerledikten sonra bagajdan çantasını alıp uzaklara doğru gitmeye başladı. Ben de kapıyı açıp koşarak Sinan’a doğru ilerlemeye başladım. Kolum çok acıyordu fakat umrumda bile değildi. Sinan’ın yanına yetişince derin bir nefes alıp adımlarımı yavaşlattım. Yanına geldiğimi farkedince durup doğrudan gözlerime baktı.

 

-“Hastaneye gitseydin ya.”

 

-“Sen yalnızsın burada.”

 

-“Ben kendimi korurum, Geri dön.”

 

-“Sen kendini koru, ben de yanında geleceğim işte.” Derin bir nefes verip yürümeye başladı. Ben de peşinden hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Resmen koşacaktı! Bir yerde tıkanınca durup nefes alışverişimi düzelttim. Bakışlarımı yeniden koluma çevirince durumun daha da kötüleştiğini farkettim. Her an enfeksiyon kapabilirdim ve kolum kesilebilirdi. Hızlı bi şekilde yeniden Sinan’a yaklaşıp,

 

-“Hastane tam olarak nerede?” Durup bi bana bi de koluma bakmaya başladı.

 

-“Yolun karşısından biraz ilerleyince.”

 

-“Ben gideyim o zaman.”

 

-“Oraya gidiyoruz şuan, sen iyi misin?”

 

-“Ne kadar olabilirsem.” Başını onaylar gibi yapıp yeniden yürümeye devam etti. Ben peşine takıldım.

 

Hastane kapısına varınca içeri girdik. Sıra almak için kağıt aldıktan sonra gidip koltukta oturmaya başladık. Elimdeki kağıda bakarken Sinan bana dönerek,

 

-“Teşekkür ederim.”

 

-“Ne için?”

 

-“Kendini benim yüzümden feda ettiğin için.”

 

-“Rica ederim, kim olsa aynısını yapardı.”

 

-“Kim olsa aynısını yapmazdı.” Ne anlam çıkarmam gerekiyordu?

 

-“Nasıl yani?”

 

-“Hayatımı sana borçluyum, eğer o bıçak sırtıma girseydi belki ben yoğun bakımdaydım şuan.”

 

-“Ben de hayatımı sana borçluyum, sen de beni kurtarmıştın.”

 

-“O zaman ödeşmiş olduk.”

 

-“Evet.” İkimiz de önümüze dönüp kendi dünyalarımıza daldık. Tam da ikimiz konuşmaya başlamışken ona o soruyu sorabilir miydim acaba? Yoksa çok mu yersiz olurdu.

 

-“Bir şey sorabilir miyim? Tabii cevaplamak istersen.” Başını kaldırıp bana bakmaya başladı.

 

-“Sor.”

 

-“Neden tek başına yaşıyosun? Ailenle bir sorunun mu var?” Yutkunarak bana baktı, böyle bi soru bekliyordu ama şuan bu durumda hiç beklemiyordu.

 

-“Ben 12 yaşından beri tek başıma yaşıyorum. Annemle babamın farklı aileleri var, ben de ortada kaldım. Arada amcam bana geliyodu, ihtiyaçlarımı karşılamak için. O da geçen sene vefat etti.” Ciddi ciddi az önce Sinan bana hayatının büyük bir kısmını anlatmıştı. 6 yıldır tek başına yaşıyordu, kimse olmadan…

 

-“6 yıldır tek mi yaşıyorsun?”

 

-“8 yıl.” Nasıl 8? 20 yaşında mıydı?

 

-“20 yaşında mısın?”

 

-“2 yıl geç yazıldım.” Başımı onaylar gibi sallayarak,

 

-“Hiç özlüyor musun?”

 

-“Eskiden özlüyordum, şimdi çokta hatırlamıyorum onları.”

 

-“Kızıyor musun peki?”

 

-“Hayır, elbet bir gün tek başıma kalacaktım. Erkenden öğrenmiş oldum gibi bir şey.”

 

-“Bunu sana hatırlattığım için özür dilerim.”

 

-“Üzülmüyorum ben.” İsterse 1000 kere üzülmüyorum dese de üzüldüğü her halinden belliydi, çokta haklıydı üzülmekte. Hiçbir zaman korunma duygusu yaşamamıştı ve sanırım onu ilk defa ben korumuştum. Benim de ailemin farklı hayatları vardı fakat ben ortada bırakılmamıştım, bazı aileler cidden anne baba olmamalıydı. Yeniden Sinan’a baktığımda kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde kafasını geriye yaslamıştı. Çok masum biriydi fakat hayat ona masum bir yaşam vermemişti. Acaba daha önceden intihara kalkışmış mıydı? Allah korusun! Sinan ağır ağır gözlerini açıp doğrulduktan sonra bana bakarak,

 

-“Gelmedi mi?”

 

-“Gelmedi.”

 

-“Numaran kaç?”

 

-“13.” Kafamı çevirip ekrana bakınca numaranın 15 olduğunu farkettim. Çoktan geçmiş bile!

 

-“Kaçırmışız!” Sinan oturduğu koltuktan kalkarak,

 

-“Gidip soralım, yeniden alabilir mi diye.” Tamam diyerek ben de yerimden kalktıktan sonra doktorun kapısına doğru ilerlemeye başladık. Kapıya varınca Sinan kapıya vurup direk içeri girdi. Ben de arkasından hızlı bi şekilde girdikten sonra içeride hasta olduğunu gördüm. Tam hastaya bakarken o an şok geçirdim. Eda!?

 

 

 

 

Helülülüü!!!! Uzun zamandır düzensiz bir şekilde video atıyorum sebebi ise çok karışık… okul heyecanıydı derslerdi falan biraz uzun yaniii, karakterlerin modellerine geleceksek normalde yapmayı düşünmüyordum fakat olsun dedim. Herkese buldum fakat tek ceylin karakterine bulamadımm.. eğerki sizlerde isterseniz birlikte seçebilirizzz. Çok uzun yazdım sanırım jdndodmdldmdp. Yeni bölümde görüşmek üzereeee.

Loading...
0%