@mirakjf
|
22. BÖLÜM SUÇLU
Ben hala Sinan’a bakmaya devam ederken Mete’nin yanıma geldiğini farketmemişim bile. Sarsılmamla birlikte irkilerek soluma doğru döndüm. Mete bana bakıp fısıldayarak,
-“Sen iyi misin?” Başımı iki yana sallayarak,
-“İyiyim. Ama o iyi mi bilmiyorum.” Dedim parmaklarımı çıtlatarak. Mete neyi ima ettiğimi anlarmışcasına bakışlarını Sinan’a doğru çevirdi. Nihayetinde bakışları yeniden beni bulunca,
-“Son zamanlarda bi takım olaylar yaşıyo, biliyosun işte sen de. İçine kapandığı zamanlar oluyo arada, şuanda da o zamanlardan birinde. Zaman tanıyalım.” Parmaklarımı çıtlatmaya devam ederken bi yandan da Mete’ye farkettirmeden Sinan’a bakıyordum. Çok zaman tanımamış mıydık zaten ona?
-“Her zaman içine kapanırsa anlamayız ki onu. Ya bi derdi varsa, sürekli o hep böyle diye diye geçiştirecek miyiz?” Mete sanki elinden hiç bir şey gelmezmiş der gibi bana bakıyordu.
-“Ya hiçbirimizin aklına bile gelmeyen bi şey yaparsa, o zaman napıcaz biz. Sen mesela, vicdan azabından yaşayabilir misin? Veya da ben, affedemem ki ben kendimi. O olmazsa naparım ben, naparız biz…” farketmeden dolan gözlerimi elimle silerek burnumu çektim. Mete koluma dokunarak sakinleşmem için beni sıvazlarken,
-“Sakin ol, Sinan öyle bi şey yapmaz. O her ne kadar belli etmese de en ufak bi şey için asla öyle yollara bulaşmaz. Gerekirse içki içer, alkol alır. Ama asla öyle yollara girişmez. Bak, gerekirse ben bile gidip konuşurum onunla. Derdini öğrenirim. O yalnız değil. Biz varız, sen varsın. Arkadaşları var onun yanında. Üzme kendini. O iyi olacak.”
-“Ya bi gün alkolü fazla kaçırıp intihara kalkışırsa, ne yapacağı belli olmaz onun. Lütfen, git konuş onunla. Sonra ben de gidiyim. Ama beni dinlemez, Seni dinler o. Sen git konuş lütfen Mete… o iyi olsun sadece. Üzülmesin o.”
-“Neden seni dinlemesin? Emin ol eğer aramızdan birini dinleyecek olursa ilk seni dinler. Belki bu söylediklerime inanmazsın ama o sana çok güveniyo, belli etmese bile. O seni çok seviyo. Biz de seni çok seviyoruz, unutma bunu. Tamam mı?” Başımı iki yana sallayarak tek kolumla Mete’ye sarıldım. Mete de bana aynı şekilde sarıldıktan sonra birbirimizden ayrıldık.
Bakışlarımı Mete’den kaçırıp Sinan’a çevirince Sinan’ın pozisyonunu hiç bozmayıp hala aynı şekilde durduğunu gördüm. Keşke ama keşke seni çözebilseydim, keşke derdini öğrenebilseydim. Ama öğrenecektim. Eğer ki ben gerçekten Ceylin Aksoy’sam Sinan’ın derdini öğrenecektim. Çünkü o her ne kadar kabul etmese de ilgiye muhtaçtı, sevgiye muhtaçtı. Kimse yanımda durmasa bile ben onun yanında duracaktım. O yanında durmamı istemese bile.
Duruşumu düzelterek oturduğum yerde bağdaş kurduktan sonra parmaklarımla oynamaya başladım. Ben parmaklarımla oynarken kulaklarımı dolduran Selin’in sesiyle birlikte kafamı kaldırdım.
-“Senin sorunun ne be? Ne bu depresyon?” Parla’ya doğru yanaştıktan sonra Parla’nın elindeki tüfürüğü alarak doğrudan Sinan’a doğru tükürdü. Sinan’ın kafasını kaldırmasıyla birlikte yüzünü daha da çok görebilme şansım olmuştu. Gözleri kısa süreliğine benim gözlerimi bulduktan sonra bakışlarını benden kaçırarak Selin’e döndü,
-“Sorunum falan yok, Takılın siz.” Diyerek yeniden önüne döndü. Anlaşılan konuşmayacaktı. Selin de bunu farketmiş olacak ki daha fazla ikiletmedi.
Etraftaki bu rahatsız edici sessizlikten sıkılarak yerimden kalktıktan sonra yavaş adımlarla Selin’in yanına doğru ilerledim. Vardıktan sonra yanına oturup ben de uçurumdan aşağıya doğru baktım. Hafifçe sırıttıktan sonra bakışlarımı Selin’e çevirdim. Hala uçuruma bakıyordu. Kafasının üstünde bi baloncuk olmamasına rağmen ne düşündüğü o kadar belliydi ki. Olmayacak biriyle olmayacak senaryolar kuruyordu. Ama sırf onunla eğlenebilmek için tatlı bi blöf yapabilirdim.
-“Ne düşünüyosun öyle imalı imalı.” Selin bakışlarını bana çevirmeden avucunun içini kaşımaya devam ederken bana yanıt verdi,
-“Gelecek hayalleri, karı, koca, çocuk işte. Çok tatlı değil mi? Orta boyda bi ev, 1 çocuk, seni seven bi koca, bi de küçük bi kedi.” Gülümseyerek Selin’e bakarak,
-“Hangi eski sevgilinle kuruyosun bu hayali?” Bakışlarını bana çevirince yüzündeki ciddiyeti farkettim. Onu bu kadar çok mu heyecanlandıran biriyle tanışmıştı?
-“Eski değil bu sefer, bi çocukla tanıştım. Sanaldan tabii. Bizim okulda işte. Bi kaç kez karşılaştık konuştuk falan baya sevecen.”
-“Adı ne? Tanıyorumdur belki.”
-“Tanıyosun zaten, Emre.” Şaşkınlıkla ona bakmaya başladım. Ciddi ciddi Emre gibi bi hayvan için mi bu kadar heyecanlanmıştı!
-“Şaka dimi?” Başını olumsuz anlamda sallayarak,
-“Niye öyle tepki verdin ya? İyi çocuk aslında, cidden. Tanısan çok seversin.” İnanmayan bakışlar yollayarak kendimi Selin’den biraz geriye çektim.
-“İnşallah hiç bi zaman tanımam.”
-“Geçmişte kötü şeyler yaşanmış olabilir ama Emre gerçekten çok üzgün, inanmıyor olabilirsin ama bana inan. Ben cidden çok aşık oldum. Seviyorum ya, onun adını duyunca bile içim kıpır kıpır oluyor. Onu sevmesen bile ilişkimizi destekle bari, benim için. Kardeşin için.” Büyük bi sırıtışla sağ kolumu Selin’in kafasına sararak sarılmaya başladım. Selin de belime tutunduktan sonra,
-“Tanışacak mısın peki?” O an her ne kadar hayır demek istesem de Selin’i kırmamak için “Bakarız.” Diyerek geçiştirdim. Bi iki kere görüşür sonrasında iletişimi keserdim zaten ve Selin’in de iletişimi kesmesi için bütün yollara başvururdum.
Selin’in konuşmalarını bir kaç kez zihnimin içinde tekrar ettim. Cidden son zamanlarda sürekli her şeye pozitif yaklaşıyodu. Her zaman pozitif yaklaşıyodu da sanki son zamanlarda daha az kızgındı. Belki de iyi gelirdi cidden. Ama Emre gibi birinden ona hiç bi hayır gelmezdi kesinlikle. Sadece aşık olduğunu düşündüğünden dolayıdır. Ama aşık olmadığından adım kadar emindim. Çünkü içim kıpır kıpır oldu dediğinde bile yüzünde hiç bi ifade yoktu. Eğer ki gerçekten aşık olsaydı adı geçtiğinde bile gözleri pırıl pırıl parlardı, fakat onda hiç bi duygu yoktu.
Selin’le birbirimizden ayrıldıktan sonra yeniden uçurumun aşağısına doğru bakmaya başladım. Uçurumun sonu denize bakıyordu, ve şuan denizde olan insanların hepsi küçük mercimek taneleri gibi gözüküyorlardı.
Ben hala aşağıya bakmaya devam ederken ortamdaki bu sessizlik Mete’nin telefonun sesiyle bölündü. Kafamı kaldırıp Mete’ye baktığımda şaşkınlık ve endişeyle telefonunun ekranına baktığını gördüm.
-“Hassiktir!” Ben dahil hepimiz Mete’ye bakarken Selin yanımda doğrularak,
-“O kim be?” Mete’nin bakışları yavaş yavaş Selin’i bulurken,
-“Kim olucak, Allah’ın cezası Ece.” Selin anlamış gibi başını sallayarak,
-“Aç bari beklemesin.” Mete alaylı bi şekilde bakarak,
-“Hadi len! ben birazdan gelirim.” Diyerek ayağa kalkıp ışık hızında yanımızdan uzaklaşmaya başladı. Mete biraz daha uzaklaştıktan sonra Enes hepimize dönerek,
-“Bugün günlerden ne?” Selin Enes’e dönerek
-“Bugün pazar değil mi?”
-“Kafan gitmiş senin ya. Cumartesi ya bugün hani sevgili Einstein.” dedim Selin’in kafasına vurarak,
-“Bak canım arkadaşım, pazar bugün. Niye anlamak istemiyorsun?” Selin gene anlamayınca oflayarak cebimden telefonumu çıkardım. Ekranı Selin’e çevirdikten sonra sanki çok güzel bişey başarmışım gibi gururla Selin’e bakmaya başladım. Selin başını ekrandan çevirip bana çevirdikten sonra bana bakarak,
-“Karıştırmışım ya, neyse.”
-“Aynen.”
-“Karıştırmışız işte be!” Parla bize dönerek,
-“Ne abarttınız be!” Enes de başıyla onayladıktan sonra arkama yaslanarak telefonun kilidini açtım. Bi süre uygulamalara dıştan göz attıktan sonra ani bi kararla mesajlaşma uygulamasına girdim. Kime mesaj atıcaktım? Mesaj kutumda çok kişi yoktu zaten, varsa yoksa ya Sinanlar ya da Arda vardı.
Aklıma bi fikir gelmesiyle birlikte direk Arda’yla olan mesajlaşma yerine girerek profiline tıkladım. Numarasını kaydetmediğim için profili gözükmüyordu. Profilini görebilmek için profilini düzenle simgesine tıklayarak ekrana bakmaya başladım. Ne diye kaydetsem acaba, öz babam falan diye mi. Saçmalık! Bi süre daha düşündükten sonra hızlı hızlı klavyenin tuşlarına basarak adı kaydettim. O kadar yaratıcı bi isim bulmuştum ki duruşumu dikleştirerek içimden kendimi övüyordum. “Hayırsız.” Gayet yerinde bi isim aslında, hayatıma getirdiği şeyi koymuştum adına.
Adını kaydettikten sonra uygulamadan çıkarak yeniden uygulamaya girip profiline bakmaya başladım. Profilinde benim boylarımda, kızıl saçlı, benimkisi gibi Ela gözleri olan normal bi kız vardı. Kıza biraz daha dikkatli bakarken daha önceden hiç görmediğimi farkettim. Kim olabilirdi ki bu kız? Aman, çok da umrumda!
Profilinden çıkıp yeniden herkesle olan mesajların gözüktüğü kısma girdim. Yukarılarda gözüme çarpan kişiyle birlikte doğrudan onun profiline girip incelemeye başladım. Siyah gömleği, düzelttiği kahverengi saçları, yere doğru baktığı için sadece siyah gözlükleri ve gülüşü gözüken yüzü, ellerini cebine soktuğu gri pantolonu, böyle renkleri bile o kadar uyumlulaştırmıştı ki…
Başımı telefondan kaldırıp ona doğru çevirdim. Az önceki fotoğraftaki çocukla şuanki çocuk aynı kişi miydi? Aynı yakışıklılığı üzerindeydi fakat tek eksik gülümsememesiydi. Gülümsemek sana çok yakışıyor, keşke sürekli gülümsesen, keşke senin gülümsemenin kaynağı olabilsem Sinan Kaya… ama ben hiç o kadar cesaretli olamadım. Şuan bile yanına gelemiyorum ya. Keşke dertlerini anlatabileceğin arkadaşın olabilsem be Sinan. Olmadı ama, yapamadım. Ama yapacağım, bu da sana sözüm olsun Sinan Kaya. Sözüm sözdür.
Telefonun ekranını kapatıp bakışlarımı Sinan’dan çekerek havaya çevirdim. Daha sabah sıcaktan bunaldığımız hava şuan tam yağmur yağılmalık hale gelmişti. Sıkıntıyla derin iç çektikten sonra arkadan gelen adım sesleriyle birlikte kafamı arkaya çevirdim. Mete yüzünde belli belirsiz bi ifadeyle yanımıza doğru geliyordu. Yanımıza geldikten sonra kendisini bagajın üstüne atarak derin bi nefes aldı. Sinan hariç hepimiz meraklı bi şekilde Mete’ye doğru bakmaya başladık.
-“Noldu, ne konuştunuz?” Dedim merakla. Mete bakışlarını bana çevirerek,
-“Boş boş konuştu, neymiş yardımım lazımmış.” Parla biraz daha öne gelerek,
-“Ne yardımı be, ne diyosun sen?” Mete bu sefer gözlerini benden çekip Parla’ya çevirerek,
-“Ya bunun bi tane mal sevgilisi vardı, benden de eski. Bu da ondan ayrılınca bu çocuk da onun peşini bırakmamış, bugün de bi sokakta bunun peşine düşmüş, sıkıştırmış kızı. Kız da beni arayıp yardım istedi.” Şaşkınlık içerisinde Mete’ye bakmaya devam ederken Selin sesini yükselterek,
-“Lan mal! Kalksana o zaman git kıza yardım et. Burda durmuş ballandıra ballandıra komik bişeymiş gibi anlatıyo!” Selin tam ayağa kalkacakken Mete elini kaldırarak Selin’e oturmasını işaret etti.
-“Gerizekalı mıyım ben gitmeyeceğim sanki! Gene blöf yapıyo kız. Aklıyla ben ona inanıp gideceğim sonra da eğlence konusu olacağım dimi? Tek sen akıllısın zaten.” Selin atarını sürdürürken,
-“Ben nerden bilim sizin toksik ilişkinizi be!”Mete de Selin’in bu tavrı karşısında kendisini üste çekmeye çalışarak,
-“Bilmiyosan kes o zaman! konuşma benimle.”
-“Anlatma o zaman, çok da sikimdeydi senle biricik aşkının çalkantılı aşk hikayeniz!” Mete ayağa kalkarak,
-“Ağzını topla! Dua et kadınsın bak.” Mete’nin bu siniri üzerine Parla ayağa kalkarak Mete’yi tuttuktan sonra,
-“Lan sakin! Uzatmayın.” Selin’in ayaklandığını görünce sağ elimle onu belinden tuttum fakat öfke gözünü öyle bürümüştü ki eliyle benim elimi yüzüme doğru fırlattı. Selin öfkeyle Mete’nin üzerinde yürürken son anda Parla’nın eliyle Selin’i durdurmasıyla birlikte rahat bi nefes aldım.
-“Kadın olmasam napardın? Anca lafa varsın!” Mete hışımla kendisini Parla’dan kurtarmaya çalışarak,
-“Arkasındakilere güvenirmiş bi de!” İkisi hala birbirlerine küfür ederken arkadan yükselen öfkeli sesle birlikte hepimiz kafamızı arkaya doğru çevirdik.
-“Bağırma lan kıza! Bingonun ahırı mı burası!” Dün halısahadan sonra ilk defa Sinan’ı bu kadar sinirli görüyordum. Öfkeyle yanımıza geldikten sonra Mete sinirle Sinan’a dönerek,
-“Bağırırsam napıcaksın? Gidip felsefelerinden birini yapsana sen köşelerde!” Sinan Mete’yi öylesine bi ittirmişti ki eğer ki Parla Mete’yi tutmasaydı yere kapaklanacaktı.
-“O felsefeleri varya senin o götüne sokarım!” Artık öylesine bi kavgaya girmişlerdi ki ayrılmaları çok zor olacaktı.
-“Seni sikerim orospu çocuğu!” Mete tam yumruk atacaktı ki Enes bastonuyla Mete’yi yana doğru ittirerek,
-“Lan dur! Sikecem belanızı şimdi!” Selin en sonunda konuşarak,
-“Siktir lan! Ne karışıyosun sen?” Bu sefer ben Selin’e doğru yürüyerek,
-“Siktir git lan o zaman! Sen burda herkesin huzurunu kaçırmadın mı?” Bu sefer Selin cevap verecekken Parla önüme gelerek,
-“Huzur mu lan bizim aramızda! Milletin eski sevgililerinin dedikodusunu mu yapmak huzur!” Parla’nın bu gereksiz çıkışı gözümü öyle bi kör etmişti ki.
-“Lan sen değil miydin eski sevgilinden ayrıldıktan sonra başka adama yazan? Ben miydim!” Parla bu lafımı duyunca gözlerini faltaşı gibi açıp başını olumsuz anlamda sallayarak,
-“Sırası mı şimdi?”
-“Ne zaman sırası gelecek pardon! Sen sevgiline dönünce çocuğa bi mesaj bile yazmadan ekmedin mi! Yalan mı söylüyorum ben!” Kendimi yavaş yavaş geri çektim. Patlamam gereken kişinin Parla olmadığını biliyordum ama bi anda aramıza girince haliyle Parla’ya patlamıştım. Belki bu konuşmam yüzünden Enes’le Parla’nın arası bile bozulabilirdi. Parla bakışlarını benden çekerek Enes’e çevirdi. Ben de yavaş yavaş bakışlarımı Enes’e çevirirken bi yandan da söylediklerimi dikkate almamasını umuyordum fakat Enes’in yüzüne bakınca söylediklerimin hepsini duyduğunu farkettim. Gözlerimi Enes’in şaşkın gözlerinden çekip Parla’ya çevirdiğimde Parla’nın çoktan gözlerinin dolmuş bi şekilde Enes’e mahcup bi şekilde baktığını gördüm.
Hala aralarındaki bakışma sürerken Selin kendisini geriye atarak,
-“Ben gidiyorum ya! Ne haliniz varsa görün!” Selin arkasını dönüp çekip giderken Mete Selin’in arkasından “Siktir git lan!” Diye bağırdı.
Enes de hiç bi şey bastonlarıyla birlikte ağır ağır Parla’ya omuz atarak yanımızdan uzaklaşmaya başladı. Parla da Enes’in arkasından giderken bense sadece arkalarından onları izliyodum. Dağılmış mıydık şimdi? Bitmiş miydi cidden her şey. En ufak bi kavgada mı?
-“Bravo sana.” Başımı önüme çevirerek bana bu sözü söyleyen kişiye yani Sinan’a baktım. Sinan da kısa bi süreliğine bana baktıktan sonra diğerlerinin aksine ağaçlıkların içine girerek gözden kayboldu.
Ben mi yapmıştım her şeyi! Ben miydim suçlu! Herkes kavga etsin sonra da Ceylin bi laf söylesin vay sen kavga çıkardın, senin yüzünden aramız bozuldu! Siktirsinler gitsinler!
Başımı Mete’ye doğru çevirip onun da gitmesini bekledim. Mete’yse hiç bişey yapmayarak öylece bana bakıyodu.
-“Sen de siktir olup gitsene artık.” Mete bana cevap vermeden elini cebine soktuktan sonra çıkardığı sigara paketinden bi tane sigara çıkarıp dudaklarının arasına koyduktan sonra ceketinin iç cebinden çıkardığı çakmağıyla sigarasını yaktıktan sonra yavaş yavaş o da yanımdan uzaklaşmaya başladı.
En sonunda ben de burada durmanın mantıksız olduğunu düşünerek kendimi yola attım. Şuan düşündüğüm tek şey bi daha düzelip düzelmeyeceğimiz miydi. Bi umut düzelsek bile eskisi gibi olabilecek miydik?
Her arkadaş grubunda kavgalar olmuyo muydu zaten. Bu kavgamız da normal bi kavga niteliğindeydi. Aklım Parla’ya söylediğim sözlere takılınca yerimde duraksayarak cümleleri zihnimde tekrar etmeye başladım. Doğru olan şeyleri söylemiştim, fakat hiç de doğru bi zamanda söylememiştim. Kendimi Enes’in yerine koyarak yeniden olayları kafamda derledim. Haksızlık yapmıştım. Parla’ya değil ama, Enes’e. Bilmemeliydi belki de. Bilse de şimdi bilmemeliydi. Bu zamanda bilmemeliydi. |
0% |