Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.BÖLÜM Peki ben nası büyük adam olucam?

@mirakjf

                             2.

BÖLÜM

Peki ben nası büyük adam olucam?

 

Konserin başlamasına tam 1 saat kalmıştı ve şimdiden bile çok kalabalıktı. Elimizde kolayla birlikte köşedeki koltuklardan birine oturarak gelen kişilere bakıyorduk. Sinanlar hala gelmemişti ve biz de ya gelmezlerse diye korka korka etrafa bakıyorduk. Yaklaşık 20 dakika sonra sinanlar birbirleriyle şakalaşarak içeriye girdi. Tam kalkıp biraz daha yakınlarına gidecektik ki bir anda aklıma neden burada olduğumuz geldi. Arkamı dönüp baktığımda edanın yüzünde çok sinsi bir gülüş vardı ve bu beni çok olmasa da korkutmaya yetti. Benim durduğumu görüp durdukları anda,

 

-“Biz neden buradayız?” Dedim.

 

Yaklaşık 3 saniye sonra selin cevap verdi.

 

-“Sinanları rezil etmeye geldik. Sana söylemedik mi?”

 

Afallamıştım. Ben çocuktan özür dilemek için yollar arıyayım bunlar burda onları rezil etmek için yollar arıyor.

 

-“Hayır söylemediniz. Neler dönüyor burada ya? Biz neden rezil edicez?

 

-“Ya bak şimdi enes parla’nın eski sevgilisi işte 10. sınıfındayken sevgililerdi ki zaten 6 ay falan sürdü. Ondan sonra enes parla’yı aldattı ve rezil etti. Bundan dolayı parla bütün okula rezil olmuştu. O gün bugündür hala onlara kin besliyoruz.”

 

Nasıl ya? Kesinlikle bir yanlış anlaşılma olmalıydı. Enes neden parla gibi birini aldatsın ki? Bugün enes’in parla’ya olan bakışlarından sonra buna beni hiç kimse inandıramazdı. Kesinlikle ortada yanlış anlaşılma vardı ve ben bunu çözecektim…

 

Konserin başlamasına 5 dakika kala hepimiz yerlerimizi almıştık. Sinanların biraz daha arkasında duruyorduk ve onları çok net duyuyorduk. oynadıkları oyun hakkında tartışıyorlardı ve gayette eğleniyorlardı.

 

15 dakika sonra

 

Grup sahneye çıktıktan sonra kimse kimseyi göremez haldeyken hemen sinanlara daha çok yaklaştık. Plan basitti. Eda enes’e çarpacaktı ve elindeki kolayı kendi üzerine dökecekti. Ondan sonra bağırıp çağırıp kavga çıkartacaktı. Bunlar olurken de enes sinirlerine hakim olamayıp edaya bağıracaktı ve selin de uzaktan video çekicekti. Kafamı yan çevirip diğerlerine baktığımda selin bana eliyle 10 yaptı. 10 dakika sonra felaket başlayacaktı ve benim bunu durdurmam lazımdı. Biraz düşündükten sonra karnımı tutup selinlere tuvalete gidip geleceğimi söyledim ve diğerleri de sorun etmedi. Yanlarından ayrıldıktan sonra çimenlerin oraya gidip direk telefonumu çıkarıp Sinan’la olan mesaj yerimize girdim.

 

 

Sinan

Ceylin: Acil yardımına ihtiyacım var. Çimenlerin oraya gel.

Sinan: Ne çimeni? Ne diyorsun sen kızım?

Ceylin:Konserdesin biliyorum. Tuvalete gideceğini söyleyip çimenlerin oraya gel. Acele et.

Sinan: Tamam. Beni bekle geliyorum.

 

 

Yaklaşık 2 dakika sonra Sinan’ın yanıma geldiğini gördüm. Tam yanıma geldikten sonra direk konuşmaya başladı.

 

-“Ne var? Konserde olduğumu nerden biliyorsun ayrıca?”

 

-“Bak Sinan açıklayacağım ama lütfen şimdi beni zorlama. Ben sadece sizin iyiliğiniz için buradayım lütfen beni bi dinle.”

 

Başıyla onaylar gibi yaptıktan sonra direk ona bizimkilerin planından bahsettim. Başta şaşırsa da beklemediği bir şey değildi. Bana ne yapacağımızı sorsa da ona bilmediğimi belli etmek için omuzlarımı kaldırdım. Sonrasında telefonunu çıkarıp metelere buraya gelmeleri için mesaj attı. Onlar da gelince hepsi bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Daha farklı bir şey bekledikleri belliydi. Yanımıza geldiklerinde sinan aynı ona anlattığım gibi herşeyi onlara anlattı. Onlar da şaşırsada bekliyorlardı onlardan. Birlikte kara kara düşündükten sonra enes konuştu.

 

-“Abi Allah kahretsin ya! Bunlar da bir türlü peşimizi bırakmıyorlar. Anlamıyorlar ki anlamak istemiyorlar.”

 

Enes bunu dedikten sonra enese dönüp gözlerinin içine baktım. Ardından konuşmaya başladım.

 

-“Gerçekten Parla’yı aldattın mı sen ya? Neden böyle birşey söylüyorlar senin hakkında?”

 

Enes sorduğum soruyla birlikte şaşırıp bana baktı. Ardından söze daldı.

 

-“Sen ciddi misin? Aralarında ilk defa biri bana böyle bi soru soruyor. Aldatmadım tabii ki de. Sadece parla yanlış bir zamanda yanlış bir şekilde gördü beni. Kuzenim o zamanlar eski sevgilisinden ayrılmıştı. Ben de ona teselli olsun diye evime davet ettim. Bir anda parla bana sürpriz yapmak için evime gelince kapıyı da kuzenim açmış. Kuzenimi görünce de kız onu aldattığımı düşünüp beni terketti. Onla ne kadar konuşsam da beni hiç dinlemek istemedi.”

 

Çok şaşırmamıştım çünkü ben de hikayeyi böyle bir şekilde düşünüyordum. Bana göre içlerinden hiçbiri böyle kötü insanlar olamazdı. Özellikle Sinan. Enes’e ona inandığıma dair bir bakış attıktan sonra bana buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi. Biraz daha konuştuktan sonra onlara bakarak, bizim kızları oradan uzaklaştırabileceğimi söyledim. enes ve mete bana teşekkür ettikten sonra bizim kızların yanına giderken Sinan bana seslendi.

 

-“Ceylin!”

 

-“Efendim?”

 

-“Teşekkür ederim.” Sinan’ın bana teşekkür ettiğini duyunca içimde ister istemez kelebekler uçuştu ve sanırım burda ondan özür dileyebilirdim.

 

-“Özür dilerim.”

 

.”Ne için?” Yüzünde anlamaz bir ifade olsada en fazla benim kadar anlıyordu.

 

-“Biliyorsun işte özür de bekliyorsun benden. Özür dilerim.” Söylediğim şeyden dolayı yüzünde bir şaşkınlık oluşmuştu ve neden şaşırdığından dolayı ben de şaşırmıştım. Ardından bağırarak konuşmaya başladı.

 

-“Pardon, Müzik sesinden sesin duyulmuyor!” Bunu söylerken yüz ifadesinde tatlı bir alay vardı. Bilerek iki kere diletecekti.Ardından ben de bağırmaya başladım.

 

-“Özür dilerim! Duyuyorsun işte, Özür dilerim!” Yüz ifadesi şaşkınlığı bırakıp yerini içten bir gülümseme almıştı.

 

-“Ödeştik işte. Sen de benim arkadaşımın gururunu kurtardın. Ayrıca seni o gün rezil ettiğim için ben de özür dilerim.”

 

-“Sorun değil. Kafama bile takmadım.” O kadar çok taktım ki resmen ebene kadar sövdüm.

 

-“Tamam o zaman.Görüşürüz.” Bütün içtenliğimle ben de ona görüşürüz dedikten sonra sevinçle bizim kızların yanına gittim.

Kızların yanına gittiğimde çok şaşırmıştım. O kadar çok içmişlerdi ki sarhoş olmuşlardı. Nasıl alkol aldıklarını merak etsem de yanlarına gittim. Eda masaya çıkmış şarkıyı söylüyordu , selin ve parla da onu alkışlıyordu. Gülmemek için kendimi zor tutsam da sonunda kahkahamı bırakıverdim. Çok komik gözüküyordu. Eda şarkının nakaratı gelince masadan indi. Ne yapacağını anlayamasam da son anda anladım fakat iş işten geçmişti. Eda “Garibin Harcı” diye bağırdıktan sonra “Acının İlacı” diye bağırıp bir çocuğu öpmüştü. Öptükten sonra acımın ilacı sensin diyerek bir kere daha öpmüştü. Çocuk ise hiç bozuntuya vermemişti. Demekki o da sarhoştu. En sonunda selin ayılınca birlikte eda ve parla’yı alıp ordan uzaklaşmaya başladık. Tam oradan çıkacakken parla bağırıp “Enes’i getirin buraya!, Lütfen onunla konuşacağım!” Diye bağırdı. Tam onu dedikten sonra arkama bakınca enes’in arkamda hüzünle kolundan tutup çektiğim parla’ya baktığını gördüm. Enes’in parla’yı özlediği 10 metre öteden anlaşılıyordu fakat nedense ondan özür dileyecek cesareti kendinde bulmuyordu.

 

2 Hafta sonra

 

yeni okulumda bugün itibarıyla neredeyse 2.haftam, hiçbir şey olmadı 2 hafta içerisinde bazı ufak tefek şeyleri saymazsak, bizim kızlar hala sinanlardan intikam almaya çalışıyor, benim aram sinanlarla gün geçtikçe daha da iyiye gidiyor fakat bazen beni sanki onlara yapılan planları öğrenmek için kullanıyorlarmış gibi hissediyorum ya da sadece bana öyle geliyordur ama ikinci seçenek bana daha makul geliyordu. Kızlar sinanlarla aramdaki gün geçtikçe iyileşmeyi görünce şaşırsalar da onlara ben de intikam almak istediğimi o yüzden onlardan laf kopardığımı söylüyordum. Bunun yüzünden her ne kadar suçluluk hissetsem de değiştiremiyordum. Eğer değiştirirsem bütün arkadaşlarımı kaybedecektim. Bugün pazartesi olduğu için ilk dersimiz bedendi. Hoca gene bizi bedene çıkarıp sigara içmeye öğretmenler odasına giderken biz de her zamanki gibi kantine gidip masalardan birine kurulduk. Ardından hepimiz paralarımızı Parla’ya verip onu kantine yolladıktan sonra telefonlarımızı çıkarıp sosyal medyada takılmaya başladık. Yaklaşık 4 dakika sonra parla elinde tepsiyle yanımıza geliyordu. Yüzü normale göre bembeyazdı ve titriyordu. Tepsiyi direk masaya bıraktıktan sonra sandalyeye oturup hırkasına sarıldı. Hepimiz parlaya ne olduğunu sorduktan sonra parla birşey olmadığını sadece üşüdüğünü söyledi fakat hava 35 dereceydi. Hepimiz inanmasak da parlayı zorlamak istemedik. Yemeklerimizi yiyip sohbete daldıktan sonra yan masaya bizim gibi bir dörtlü oturdu . 3 erkek 1 kız. Onları görünce aklıma direk sinanlarla ben geldim. Ne çok benziyordu bize. Fakat onlarda farklı olan birşey vardı. Hepsi kıza bağırıp çağırıyordu ve kız ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordu.bizim kızlara baktıktan sonra farkettim ki hepimiz onlara bakıyorduk. Daha fazla dayanamayıp yerimden kalkacakken selin kolumdan tutup geri sandalyeme oturttuktan sonra kulağıma fısıldayarak “bunlara sakın bulaşma, keserler seni kızım otur oturduğun yerde!” Dedi. Son kelimesini biraz bağırarak söylemişti. Benimse bunu umursayacak kadar az sabrım vardı. Selin’in elinden kurtulup direk yerimden fırladım. Gözlerimi bir açtığımda o çocukların yanındaydım ve hepsi gözlerini bana dikmişti. Tam ağzımı aralayacakken içlerinden biri ayağa kalkıp tam karşıma geçti. Nefes sesi dahi duyuluyordu ve eğer şuan burada durursam öleceğimi ikimizde çok iyi biliyorduk. Tam gene konuşacakken çocuk bağırarak konuşmaya başladı.

 

-“Bak beyinsiz, bize bakıp duruyorsunuz sen ve arkadaşların, hele bir daha bakın gözlerinizi tek tek ben kendi ellerimle koparırım.Anladın?”

 

Şuan içimden bir ses burada ölmeyi diliyordu. Eğer durursam zaten ölecektim ama hareket dahi edemiyordum. Çocuk tam bana elini kaldırınca arkamdan bir ıslık sesi yükseldi. O çocuk da dahil hepimiz arkamdaki ıslığın sahibine bakınca pek de şaşırmamıştım. Sinan tam karşımda duruyordu ve yüzünde umursamaz bir tavır vardı. Yavaş yavaş yanımıza yaklaşınca çocuk korkudan geri adım attı. Sinan tam da çocuğun karşısına geçince konuşmaya başladı.

 

-“Bak Emre, anlıyorum birine bulaşmak istiyorsun ama bulaşacağın kişiye dikkat et. Uyarırım, yanımda duran herhangi bir kişinin kılına bile zarar verirsen kendini şuan yoğun bakımda bulursun. Doktorlar seni kurtaramadan ben gelir seni öteki dünyaya yollarım. Anladın?” Sinan son kelimesinde Emre’yi taklit ederek söyledikten sonra çocuk ağzını dahi açamadan bana dönüp tek bir kelime söyledi. “Gel.” Başka biri olsa sana zarar verdi mi sana birşey yaptı mı der ama Sinan sadece ‘gel.’ demekle yetiniyor. Ne komik! Sinan giderken ben de peşinden gidiyordum ve düşündüğüm kadarıyla bizim kızlar ağızları açık bana bakıyorlardı. Bunu düşünerekten kendimi dikleştirdim. Nihayet sınıfa vardığımızda sınıfta tek benle Sinan yoktuk. Enes ve mete de vardı fakat farklı sıralarda uyuyorlardı. Demekki Sinan önceden haber vermişti fakat beklemekten uykuları gelmişti anlaşılan. Birlikte sınıfa girdikten sonra Sinan da bir tane sıraya geçip uyumak için kafasını gömdü. Ben de yanına gidip önündeki sıraya oturdum. Sinan önünde olduğumu farkedince kafasını kaldırıp bana baktı. Ben de ona boş boş baktıktan sonra konuşmaya başladı.

 

-“Niye bakıyorsun ya, Bu kadar mı yakışıklıyım?” Dediği şey üzerine hafif tebessüm edip yanıt verdim.

 

-“Aynen o kadar yakışıklısın ki senin gibi biri nasıl bana bakmaz diye düşünüyorum! Şaka mı yapıyorsun niye beni çağırdın?”

 

-“O çocuğu biraz olsun tanıyorsam ben gittikten sonra sana zarar verecekti, ben de gel dedim sana sen de geldin istersen git.” Beni bu kadar düşünmesi nedense hoşuma gitmişti.

 

-“Versin nolucak? Ayrıca sen niye beni korudun ki, senin için önemli biri falan mıyım?”

 

-“Saçmalama kızım, biri senden başka birine de zarar verirse onu da aynı şekilde korurum. Hem iyi ki o çocuğa bulaşmışsın ya, ben de onu dövmeye yer arıyordum!” Bunu dedikten sonra gülmeye başladım. Sinan da güldüğümü fark edince hafif tebessüm ettiğini gördüm.

 

-“Peki şimdi ne yapacaksın?”

 

-“Uyuyacağım. Zaten bir sonraki ders biri gelir kaldırır. Sen de arkadaşlarının yanına git, giderken dikkat et de biri sana laf atmasın.” Biri bana nasıl laf atardı ki zaten? Çok da umursamadım dediğini, direk iyi uykular diyip sınıftan çıktım. Sınıfın kapısını açar açmaz şok geçirdim. Bizim kızlar hep bizi dinlemiş! Ben kapıyı açınca da domino taşları gibi yere dizildiler. Onların bu haline mi gülsem kendime mi üzülsem bilemedim.

Nihayet onları kaldırdıktan sonra konuşmaya başladık.

 

-“Sen manyak mısın yaa? Sinanla aynı sınıfta takılmalar gülüşmeler falan, N’oluyoruz?” Edanın bana karşı bu kadar ters yapması beni kırmıştı. Kötü birşey yapmamıştım ki? Selin de farketmiş olacakki Eda’nın ağzına bir tane çaktı. Ardından konuşmaya başladı.

 

-“Herkes sen değil kızım? İsteyen duygularını belli edebiliyor, sen ne yapıyorsun hep kendi içine atıyorsun!” Nasıl yani, Eda Sinan’dan mı hoşlanıyordu?

 

-“Ne diyorsunuz siz, iyi misiniz? Eda Sinan’dan mı hoşlanıyor ne zamandan beri, Eda neden bana söylemedin?” Şaşırarak Edaya bakıyordum. Neden böyle birşeyden haberim yoktu benim, hani biz arkadaştık?

Eda gözlerimin içine doğru baktı fakat gözlerinde üzüntü veya da başka bir duygu yoktu, kin vardı…

 

-“Hoşlanmıyorum! Sinan benim eski sevgilim. Her ne kadar eski olduğunu kabul edemesem de öyle işte! Beni terk etti tamam mı? Yürütemeyeceğini beni mutlu edemediğini söyledi fakat onun varlığı zaten benim mutlu olmam için en büyük nedendi! Her ne kadar istemesem de ayrıldık fakat her geçen gün ona daha çok bağlanıyorum, şimdi sen de gelmişsin Sinan’la yakınlaşıyorsun Sinan seni çocuklara karşı koruyor ben burada nasıl zorluklar nasıl acılar çekiyorum anlıyor musun? Ya tabii Ceylin hanım nerden bilicekki!”

 

Eda bunları söylerken ağlıyordu ve sanırım ben de ağlıyordum. Eda ilk defa bana duygularını açmıştı ve her ne kadar anlamak istemesem de ben onun aşkını çalmıştım! Herkesin gözünde eniştesi damgası yiyecektim fakat umurumda bile değildi. Şuan benim için önemli olan tek şey Edaydı. Kollarımı açıp Edaya sarılmak istedim fakat Eda beni çok sert bir şekilde ittikten sonra koşarak uzaklaştı. Kendimi ne kadar suçlasam da aslında Eda da suçluydu. Bana en başından söyleseydim Sinan’la hiç konuşmazdım bile! Off, bu saatten sonra her ne kadar arkadaş olsak da Edayla asla eskisi gibi olamayacaktık.

Hüngür hüngür ağlarken bir yandan da Selin ve Parla da bana sarılıp beni teselli ediyorlardı. 10 dakika boyunca öyle durduktan sonra zil çalınca zorlukla ayağa kalkıp sınıfa girdim. Sınıfa girdiğimde Sinan, mete ve Enes hala uyuyordu. Birlikte sıralarımıza doğru ilerledikten sonra benle Selin yan yana, Parla da Eda’yla önde oturacaktı fakat Eda hala ortalıklarda gözükmüyordu. Biraz daha kızlara baktıktan sonra konuşmayacaklarını anlayınca kulaklıklarımı takıp kafamı sıraya koydum. Yaklaşık 5 dakika sonra öğretmenler zili çalınca bir anda gözlerimi açtım. Sonradan ikinci dersinde beden olduğunu anlayınca rahat bir nefes alarak kafamı gene sıraya koydum. Koymadan önce etrafıma bakınca Selin’in kafasını cama yaslayıp telefondan video izliyordu, parla da benim gibi kafasını sıraya koymuştu. Tam uykuya dalacakken bir anda kulaklıklarımın bir tekinin alındığını hissettim. Gözlerimi açınca Selin’in mırıldandığını duydum.

 

“Herkes köşesini kapmış

İyi ama ben nasıl büyük adam olucam?

Bir tek seni bana çok gördü dünya

İyiler bu savaşı kaybetmiş

Peki ben nasıl büyük adam olucam?”

 

Selin’in şarkıyı ezbere bilmesine mi şaşırsam söylerkenki sesinin üzgünlüğüne mi şaşırsam bilemedim. Ardından Selin konuşmaya başladı.

 

-“Peki ben nasıl büyük adam olucam ceylo?”

Ardından buruk bir gülümsemeyle ona yanıt verdim.

 

-“Bilmem, Belki ikimizde asla büyük adam olamicaz.”

 

-“Haklısın, ikimizde asla büyük adam olmicaz.”

 

Kollarımı Selin’e sararak onu sardıktan sonra bir süre öyle kaldık ta ki sınıfın kapısı açılıncaya kadar…

Loading...
0%