Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. BÖLÜM bana öyle bakma!

@mirakjf

                             3.

BÖLÜM

bana öyle bakma!

 

Bitmiş bir yüz ifadesi, ağlamaktan şişmiş gözler, bozulmuş makyaj, o buradaydı… Eda bitkin bir ifadeyle sınıfa girmişti ve doğrudan bana bakıyordu. Eğer şuan gözler öldürebilseydi kesinlikle ölmüştüm. Çünkü beni görünce neredeyse evrim geçirmişti. O bitkin, üzgün kız gitmişti. Yerine herkesten nefret eden, ağır duruşlu bir kız gelmişti. Ben daha ne olduğunu anlayamadan Eda “orospu!” diye bağırarak üzerime atlamıştı. Gözümü bir açıp kapayınca Sinan ve mete’nin Eda’yı sakinleştirmeye çalıştığını diğerlerinin ise sanki hiçbir şey olmamış gibi oturduğunu gördüm. Eda arada böyle sinirlenebiliyordu fakat bu hali çok daha değişikti. Benden ölümüne nefret ediyordu ve bu yüzden herkese öfke saçıyordu. Şaşkınlıkla Edaya baktığım sırada arkadan Enes şaşkınlıkla.

 

-“Vay Be! Kızların böyle panik atakları olduğunu hiç düşünmemiştim!”

 

Hepimiz aynı anda enese bakınca Enes yaptığı şakanın yersizliğini anlayarak başını öne eğdi. Ardından Eda Sinan ve meteden kurtulup sınıfı terk etti. Terk etmesiyle birlikte Sinan mete ve Enes meraklı bakışlarını üzerimde gezdiriyordu. Sinan tam ağzını açacakken şimdi konuşamam diyerek ben de sınıfı terk ettim. Benden sonra parla ve selin de sınıftan çıktı. Ben önden onlar arkamda birlikte koridorları ilerlerken dalgınlıkla bir çocuğa çarptım. Çocuk o kadar güçlüydü ki resmen durduğu hali bile beni yere seriyordu. Vücudum yerle buluştuktan sonra zorlukla kafamı kaldırıp çocuğa bakmaya çalıştım. Çocuk 190 boylarında, kumral saçlarıyla bana bakıyordu. Çocuk her ne kadar normal görünse de normal olmadığı çok belliydi. Yüzünde bir sürü yara izi vardı ve anladığım kadarıyla met içiyordu. Şuan burada biraz daha durarsam alkolün etkisiyle bana kötü şeyler yapabileceğini düşünerek samimiyetsiz ve aceleci bir şekilde kusura bakma diyip koşa koşa ordan uzaklaşmaya başladım. Çocuk arkamdan küfürler savuruyordu. her ne kadar beni yakalamaya çalışsa da en fazla 1 metre kadar koşabildi. Ardından alkolün etkisiyle yere yığıldı. Okula nasıl alkol soktuğunu hala anlayamasam da böyle bir okula her şey sokulabilirdi. Nihayet okuldan çıkmayı başarıp bahçeye indiğimde direk mesaj uygulamasına girip kızlarla olan grubumuza mesaj yazmaya başladım.

 

Havaalanına hava almak için gidenler

Ceylin: Neredesiniz? Acilen bahçeye gelin.

Selin: Asıl sen neredesin Ceylo? Sabahtandır sizi arıyoruz!

Ceylin: Sizi arıyoruz derken?

Selin: Senin Sinanla olduğunu düşünerek Sinan’a yazdım ve Sinan’da onlarla olmadığını ve seni arayacağını söyledi. Sinan da yanında değil mi?

Ceylin: Ne Sinan’ı? Ben tekim. Sinan nerede ayrıca?

Selin: Ben nerden bileyim? Sesi çok endişeliydi. Muhtemelen seni arıyordur.

 

Tam mesaj yazmak için klavyeyi kaydırırken bir anda omzumda bir el hissettim. Zaten herşey omzumda bir el hissetmemle başlamamış mıydı? Arkamı döndüğümde Sinan’ı görmeyi umut ediyordum ve öyle de oldu. Karşımda Sinan vardı ve gerçekten Selin’in anlattığı gibi endişeli gözüküyordu. Benim kaybolduğum için mi yoksa başka bir şey için mi bilmiyorum ama onu böyle görmek beni sebebini bilmediğim halde üzmüştü. Tam ağzını açıp konuşmaya başlayacakken bir anda zil çaldı ve lafını bitirmesine izin vermeden direk atılarak sınıfta anlatırsın dedikten sonra birlikte sınıfa doğru ilerledik. Sınıfa girdikten sonra sıralarımıza doğru ilerlerken sırama göz gezdirdim. Eda bu derste yanımda oturacaktı fakat gelmemişti. Onun hakkında ne kadar endişelensemde o kendine kolay kolay zarar verdirtecek biri değildi. Benim aksime o çok güçlü biriydi.

 

15 Dakika Sonra

 

Resmen tamı tamına 15 dakika geçmişti ve Eda hala yoktu! Her ne kadar korksam da bir yanım Eda’nın geleceğini söylüyordu. Sıkıla sıkıla defterime bir şeyler karalarken bir anda bir ses yükseldi, Patlama sesi. Herkes bir anda çığlıklara boğulmuştu. Ağlayanlar, Çıkmak için yalvalanlar, hatta bayılan bile vardı. Bense kendimi masanın altına atmıştım ve refleks olarak defterimi alıp kafamı örtmüştüm. Yaklaşık 20 saniye boyunca öyle durduktan sonra hoparlörden tanıdık bir ses tonu konuşmaya başladı.

 

-“Herkes okulun bahçesine toplansın. Toplanmazsanız eğer bu okulu patlatırım.”

 

Bu işin şakası yoktu. Her ne kadar şaka olduğunu düşünsem de hoparlördeki çıkan ses kendinden oldukça emin ve deliye benziyordu. Bacaklarım istemeden de olsa ayağa kalkmıştı. Korkuyla arkamı dönüp Sinanlara baktım. Sinan çok olmasa da endişeli görünüyordu ve bu endişesi beni oldukça korkutuyordu. Mete ise onun tam aksine bi konuşsa ağlayacak gibiydi. Her ne kadar zor tutsa da arada hıçkırıklarının sesi duyuluyordu. Enes ise Mete’ye sarılmış onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Sinan sonunda ona baktığımı farkedince ondan hiç beklemediğim bir davranış yaptı. Bir anda ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi. Normalde olsa hiçbir güç onu o kapıya götürmezdi fakat bu öyle birşeydi ki Sinan bile korkmuştu ve bu beni daha çok korkutuyordu. Ben, Selin ve Parla birlikte nereye gittiğimizi bilmiyormuş gibi öylece sınıftan çıkıp katlarda ilerliyorduk. En sonunda Selin durumu idrak edince direk konuşmaya başladı.

 

-“Kızlar hadi bahçeye inelim. Daha fazla aksilik olmasın, lütfen.”

 

Hiçbirimiz bir kelime etmeden başımızı salladık ve birlikte Selin’i takip etmeye başladık.

Nihayet bahçeye vardığımızda bütün okul buradaydı. Herkes ne olduğunu anlayamamış gibi birbirine bakıyordu. Bu durumda bile hala şaka yapabilen insanlar bağırıp birbirleriyle konuşabiliyorlardı. Ne garip! Yaklaşık 1 dakika sonra bir anda hoparlörden gene aynı ses konuşmaya başladı.

 

-“Hepinize merhabalar sevgili Karahan Okulu öğrencileri. Bugün sizlere iyi bir haberle gelmek isterdim ama maalesef. Bugün iyi haberler yok, bugün kötü haberler var! Bugün ki konumuz gene aşk! Dimi ya hepimiz aşık oluyoruz. Hepimiz seviyoruz ama hiçbirimiz de en yakın arkadaşımızın aşık olduğu kişiye aşık olmamışızdır. Değil mi hanımlar beyler? Ama öyle değilmiş, Ne üzücü! Daha fazla uzatmadan direk konuya gireyim o zaman. Bugünki konumuz okulumuzun güzeller güzeli Eda Yazıcı.”

 

Ayakta duramıyordum. Afallıyordum. Eda şuan bir delinin yanındaydı, eli ayağı bağlı , ağzında bant. Bağırmak istiyor, bağıramıyor. Şuan sadece burada yere çöküp saatlerce ağlayasım geliyordu. Bu kimdi böyle? Nerden biliyordu bunları? Neden bize böyle birşey yaşatıyordu? Hala pişkin pişkin konuşmaya devam ediyordu fakat ben hiçbirini duyamıyordum. Hiçbir şey hatırlamıyordum. Hatırladığım tek şey bir patlama sesinden sonra birinin beni kucağına alışıydı. Fakat ne önemi vardı ki? O patlama sesi nereden gelmişti? Neler oluyordu böyle? Hayatımda ilk defa bu kadar korkuyordum, hem de olması gerektiğinden çok…

 

 

Yarım saat sonra

 

Gözlerimi açtığımda kendimi bembeyaz bir odada buldum. Kafamı biraz daha yana çevirince serum takılıydı. Beni hastaneye mi getirmişlerdi, ne olmuştu bana? Yerimden doğrulmaya çalışırken soğuk bir el beni omuzlarımdan tutarak geri yatırdı. Gözlerimi biraz daha kırpıştırıp etrafa bakındığımda başımda Sinan’ı gördüm. Saçı başı darmadağınıktı ve korkuyor gibiydi. Neden korkuyordu ki? Nolmuştu böyle? Biraz daha kafamı doğrultunca Enes’le Parlayı gördüm. Yüz ifadelerinden anlayacağım kadarıyla tartışıyorlardı, bu halde bile tartışacak konu buluyorlar. İlginç! Biraz daha bakınca Selin’in koltukta uykuya daldığını ve Mete’nin de ayaklarını uzatmış telefondan oyun oynadığını gördüm. Yeniden Sinan’a bakınca ağzımı oynatmaya çalıştım fakat Sinan ellerini dudaklarımın üstüne koyup sus diyince susmak zorunda kaldım. 5 dakika kadar sessizlik oluştuktan sonra odaya doktor girdi. Sinan’la biraz konuştuktan sonra ona reçete verip odadan çıktı. Odadan çıkınca hepsi yerinden doğruldu ve kapıya doğru ilerledi. Selin tam gidecekken Parla onu durdurup birlikte yanıma geldiler. Ben de giyindikleri sonra ben Sinan Selin ve Parlayla birlikte hastaneden çıktık. Hastaneden çıktıktan sonra birlikte sinanı takip ederek sinanın arabasına gittik. 7 kişi olmamıza rağmen o kadarda zor sığmamıştık fakat rahat olduğumuz da söylenemezdi. Yol boyunca giderken Sinan’ın çalma listesini dinledik. Müzik zevklerimiz aslında bir yerden sonra benziyordu. Sonunda her ne kadar itiraz etsek de Sinan hepimizi tek tek evlerimize bırakmıştı. Herkesi evine bıraktıktan sonra en sonunda benim evim vardı. Yolda giderken Sinan bir anda müziği kapatıp bana döndü.

 

-“Sence de herşey çok garip değil mi?” Böyle bir soru sorması karşısında şaşırmıştım.

 

-“Nasıl yani? Ne demek istiyorsun?”

 

-“Diyorum ki sen Eda’yla kavga ediyorsun. Kavga ettikten sonra da Eda kaçırılıyor. Sanki planlanmış gibi.”

 

-“Sinan sen ne saçmalıyorsun? Ben mi yaptım sence? Evet kavga etmiş olabiliriz ama ben kesinlikle onu kaçırtacak kadar cani değilim.” Gerçekten Sinan’a sinirlenmiştim. Benim hakkımda nasıl böyle konuşurdu!

 

-“Ceylin sen beni anlamıyor musun? Ben sen yaptın demiyorum. Planlanmış gibi diyorum. Anlamıyor musun?” Ağzını bir kere daha açmıştı ama konuşmak istemediği her halinden belliydi. Konuyu kapattıktan sonra yeniden müziği açtı ve yolumuza devam ettik. Evin kapısının önüne gelince Sinan da arabadan indi ve beraber indik. Dış kapıyı açmadan önce son kez Sinan’a baktım.

 

-“Beni hastaneye götürüp, sonra da evime bıraktığın için teşekkür ederim Sinan.” Dedim em içten halimle.

 

-“Rica ederim. İnan bana arkadaşını en kısa zamanda bulacağız sakın üzülme tamam mı?”

 

-“Tamam. Hadi görüşürüz.”

 

-“Görüşürüz” Kapıyı açıp içeriye girdikten sonra ben evime girene kadar sinan kapıda bekledi. Sanki biri gelip beni kaçırabilicek de!

 

Eve girdikten sonra annemin sorularına karşılık vermeden direk kendimi banyoya attım. Banyoya girer girmez soğuk suyun altında öylece bekledim. 1 gün içinde yaşadıklarımı düşündüm. Bir günde nasıl bu kadar çok şey yaşayabilmiştim ya.

Banyodan çıktıktan sonra odama giderken annem heyecanla önümü kesti. Heyecanını tam anlayamasam da önemli bir şey olduğu kesindi. Anneme nolduğunu sorduğumda bu akşam babamın bize yemeğe geleceğini öğrendim. Babamla annem 6 yıldır ayrıydılar. Sebebi ise annem babam için sevdiği işten kovulmuştu ve babamda anneme iyi gelmediğini düşünerek onu terk etmişti. Annem babamı ne kadar çok sevse de hala, babamda onu çok seviyordu fakat anneme söyleyemiyordu. Bu yüzden her buluştuklarında sonu hep tartışmayla biterdi ve bu akşam da böyle olacağı belliydi. Annemi atlattıkten sonra direk geceliğimi giyip telefonumu çantamdan çıkardım. Çantamdan çıkardığım anda bildirimler anında yığılmaya başladı. Hangisine cevap vereceğimi şaşırırken bir anda mete beni aradı ben de açtım.

 

-“Alo Ceylo, nerdesin? Acil.” Sesi çok heyecanlı geliyordu ve neden heyecanlı olduğunu merak etmiştim.

 

-“Evdeyim Mete, sen nerdesin ve neden heyecanlısın?”

 

-“Müsait misin bu akşam? Gelip seni kaçıracağız.” Ne kaçırması ya? Şaka mı yapıyor bu çocuk.

 

-“Ne kaçırması ya? İçtin mi sen. Hahahah.”

 

-“Ya ne içmesi kızım. Müsait misin değil misin? Okulun oralarda turlayacağız. Edayı aramak için.”

 

-“Bensiz gidin siz,babam gelicek bu akşam. Belki sonra katılırım size.”

 

-“Nasıl babam gelicek? Aynı evde değil misiniz.”

 

-“Annemle babam ayrı benim, babam yemeğe geliyor ve annem için burada olmam lazım.”

 

-“hee, seni üzmedim değil mi? Özür dilerim.”

 

“Ne özür dilemesi mete yaa. Sorun değil.”

 

-“Tamam o zaman. İstediğin zaman sen bana yazarsın. Hadi güle güle!”

 

-“görüşürüz!”

 

Telefonu kapattıktan sonra annemin yanına mutfağa gittim. Babamın en sevdiği yemeği yani kuru fasulye pilav yapıyordu. Arkadan da müzik açmıştı. Ne kadar mutlu olduğu her halinden belliydi. Annemin bu kadar mutlu olması beni de çok mutlu etse de bir yandan üzülüyordum. Çünkü bu akşam da diğer akşamlar gibi tartışmayla bitecekti. Ben de anneme yemekte biraz yardım ettikten sonra odama gidip kitap okumaya başladım. Yaklaşık 3 saat boyunca kitap okuduktan sonra kitabı bırakıp gene odamdan çıktım. Salona doğru ilerlediğim sırada bir anda kapı çaldı ve annem de markete gittiği için annemin geldiğini düşünüp kapıyı açtım. Fakat kapıyı açtıktan sonra şaşkınlıktan elimdeki kumandayı düşürdüm. Sinan buraya gelmişti. Beyaz T-shirti, siyah pantolonu ve siyah ceketiyle tam karşımda duruyordu. Ona neden buraya geldiğini soran bakışlar attıktan sonra gözlerini gözlerimden ayırıp gözlerini yavaşça alta kaydırdı. Bana bakarken gülmesini tuttuğundan emindim. Çünkü karşısında gecelikteydim, şu halime bak! Nihayet Sinan bana bakmasını kestikten sonra konuşmaya başladı.

 

-“Kalk hazırlan gidiyoruz.”

 

-“Derken? Nereye gidiyoruz? Ben gelemem işim var.”

 

-“Ama bu da senin bir işin ve bu işin daha önemli öyle değil mi?”

 

Tam cevap verecekken apartman kapısının sesi duyuldu. Kapıdan giren kişi biraz daha yukarı çıkınca onun annem olduğunu anladım. Annem beni Sinan’la yan yana görünce başta çok şaşırmıştı. Çünkü ben anneme erkek arkadaşlarımdan hiç bahsetmezdim ve olmamıştı da zaten. Annem tam yanımıza gelince Sinan direk konuşmaya başladı.

 

-“Merhaba Efendim, ben ceylin’in okuldan arkadaşıyım da, yarın bizim sınavımız vardı. Hoca az önce haber verdi. Ben de ceylinle birlikte okula gidip okul kitaplarını alırız diye gelmiştim. Merak etmeyin kızınızı en geç 1 saate getiririm.”

 

Annem ikna olmuş gibi baktıktan sonra tamam dedi ve poşetlerle içeri geçti. Zaten kadın çok heyecanlıydı bide bununla uğraşamazdı. Annem içeri geçtikten sonra Sinan’a inanmayan bakışlar atıp odama gittim. Odada turuncu bir üst altına da şort giydikten sonra hafif bir makyaj yaparak sinanın yanına gittim. Sinan yanına gittiğim zaman beni baştan aşağı süzdü. Süzmesi bittikten sonra gidelim diyerek apartmandan çıktık. Apartmandan çıkıp Sinan’ın arabasına bindikten sonra Sinan yine her zamanki gibi radyoyu açtı. Bu sefer farklı bir çalma listesi dinliyordu ve bu liste diğerine göre daha güzeldi. Acaba çalma listesini sorsam verir miydi? Bunları düşünürken Sinan bir anda konuşmaya başladı.

 

-“Eve varınca sana linkini atarım.” Sesli mi düşünmüştüm ben! Çok rezilim!

 

Başımı onaylar gibi yaptıktan sonra kendimi müziğe kaptırdım. Dinlerken bir anda bir grup çaldı. Daha önce duymuştum fakat adını hatırlamıyordum. Merakıma yenilince sordum.

 

-“Bu hangi grup?”

 

-“Yüzyüzeyken Konuşuruz. Duymuşsundur belki.“

 

-“Duymuştum. Fakat adını hatırlamıyordum.”

 

Tam konu kapandı diye üzülürken Sinan bir anda konuşmaya başladı.

 

-“Adamlar grubunu sever misin? Geçen gün onların konserindeydiniz.”

 

-“Severim, yani sayılır.”

 

-“Peki, en sevdiğin şarkısı ne?”

 

-“Hiç düşünmemiştim aslında, ama birini seçersem Doldum sanırım. Senin peki?”

 

-“Acının İlacı, en sevdiğim şarkıları. Dinlemediysen dinle bence, güzel.”

 

-“Dinledim tabii ki, abartma!”

 

Birlikte gülüştükten sonra yol boyunca konuşmaya devam ettik. İlk defa Sinanla normal bir konuşma yapıyorduk ve bana göre gayet normal birine benziyordu. şimdilik.

 

 

 

 

Loading...
0%