@mirakjf
|
4. BÖLÜM Yardımın lazım.
Sonunda okula vardığımızda diğerleri de buradaydı. Mete ve Enes telefondan birbirleriyle maç atıyorlardı. Parla ve Selin de çekirdek çıtlayıp sohbet ediyorlardı. Onlara yaklaştığımız sırada bir anda Enes gol diye bağırarak herkesin etrafında turluyordu. Sinan ve mete hariç hepimiz şaşırarak enese baktığımız sırada bir yandan da mete “Şikeci Piç” diye bağırıyordu. Gerçekten çok değişiklerdi…
1 saat sonra
Nihayet herkesi topladıktan sonra hep birlikte Edayı aramak için okula girdik. Bakıp bakmadığımız hiçbir yer kalmamıştı. Fener tutmaktan şarjım 10 olmuştu ve onu da harcayamazdım. Edayı bulamadığımız için tam geri dönecekken selin,
-“güvenlik kameralarına bakalım mı? Oraya hiç bakmadık.”
-“kızım sen kendini mi öldürteceksin? Müdür yakalarsa ağzımıza eder.” Bunu söyleyen meteydi.
-“yakalanacağımızı kim söyledi pardon?”
Mete Selin’e bakarken Selin’in yüzünde kendinden çok emin bir ifade vardı. Hepimiz mecburen Selin’e uyup güvenlik kameralarının olduğu odaya giderken bir anda alt katlardan sesler duymaya başladık. Ben biraz daha ilerleyip alt kata bakacakken bir anda alt kattan Fener açıldı. Eğer Sinan beni geriye doğru çekmeseydi kesin yakalanıyorduk. Sinan’ın beni çekmesiyle birlikte tam yere düşecekken Sinan belimden tutarak beni dengede tuttu. Alt kattaki kim olduğunu bilmediğimiz kişi yavaş yavaş yukarı fenerle çıkarken hepimiz depoya girdik. Depoya normalde kimse uğramazdı bu yüzden güvenli sayılırdı. 40 saniye kadar bekledikten sonra hala ses çıkmayınca Parla adamın gittiğini sanarak deponun kapısını tam açacakken ben Parlayı kolundan çekip konuşmaya başladım.
-“Acelemiz mi var? Bekle işte biraz. Hiç ses çıkmayınca çıkarız.” Selin sanki çok bağırmışım gibi bana baktıktan sonra fısıldayarak konuştu.
-“Ceylo bizi ele mi vercen ya? Fısıldayarak konuşsanıza.”
Kendi aramızda fısıldayarak tartıştıktan sonra mete eliyle bir yeri gösterdikten sonra bize susmamız için işaret yaptı. Hepimiz Mete’nin nereyi gösterdiğine bakarken bir anda deponun kapısı açıldı.Hepimiz korka korka deponun kapısına bakarken kapının ardında siyah dalgalı saçlı, bal renkli gözleri, 170 175 boylarında ve oldukça soğuk bir çocuk vardı. Çocuk bize soran bakışlar attıktan sonra konuşmaya başladı.
-“Ne işiniz var sizin burada?” Sinan da çocuğun tavırlarından rahatsız olmuş bir halde alaylı ve şüpheci bir şekilde konuşmaya başladı.
-“Asıl senin ne işin var lan? Hesap mı vericem bir de sana.”
-“Kendine gel Sinan. Karşında çocuk yok senin. Okul benim okulum. İstediğim gibi soru sorarım.”
-“Sikerim okulunu da sorunu da, Birileri gene gel kolumu kır diyor heralde.” Bu çocuk hazırlık sınıfındayken Sinan’a laf atan ve Sinan’ın da onun kolunu kırdığı çocuktu demek. Çocuk biraz ezilip büzülüp Sinan’a bakarken Sinan gururundan hiç ödün vermiyordu. Bu çocuk Sinan’ı okuldan bile atabilirdi fakat sonuçlarını çok iyi biliyordu. Biraz daha bakışlarını sürdürdükten sonra güçsüz bir şekilde konuşmaya başladı.
-“Güvenlik kameralarına bakacaksınız dimi? Hiç uğraşma, kilitli.” Sinan sanki kitlendiğini düşünmemiş gibi çocuğa bakarken Parla birden lafa atladı.
-“Bu gerizekalının kusuruna bakma lütfen. Biz arkadaşımız Edayı arıyoruz, bugün kaybolan kız. Onun için lütfen güvenlik kameralarının olduğu odanın anahtarını verebilir misin? Benim için.” Parla biraz daha sahte bir gülümseme yaptıktan sonra çocuk pes edip parlaya anahtarını verdi. Parla çocuğa teşekkür ettikten sonra hep birlikte odaya doğru ilerledik. Parla tam kapıyı açacakken Enes konuşmaya başladı.
-“Çocuğa o kadar sahte gülümseme yapmana ne gerek vardı? Biz konuşsak vericekti zaten direk.” Parla anahtarı kilidinden çıkarıp direk Enes’in gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı.
-“Pardon da sahte olduğu kanaatine nereden vardın? sanane. Sen kimsin ki karışıyorsun bana. Al o kadar yapmak istiyorsun ya yap işte!” Dedikten sonra anahtarı Enes’in yüzüne doğru attı. Anahtarın sivri ucu tam Enes’in gözüne girecekken Sinan ani bir refleksle anahtarı tutup konuşmaya başladı.
-“Sence şuan tribin yeri mi? O anahtar hele Enes’in gözüne gelseydi o zaman senin…” Sinanın ne diyeceğini önceden tahmin etmiş onun ağzını kapatırken Parla “Siktir git lan ne yapabilirsin?” Sinan Parlaya laf söylemek için elimi ağzımdan çekmeye çalışırken Parla da küfredip duruyordu. En sonunda Enes anahtarı alıp kapıyı açtıktan sonra gergin bir şekilde içeri geçtik. Mete direk “Ben bilgisayardan anlıyorum çekilin!” Diye bağırdıktan sonra Enes Mete’nin kafasına vurup “nah anlıyon bilgisayardan, çekil ben açıcam.” Dedi. Mete’yle Enes taş kağıt makasla kimin bilgisayarı açacağını tartıştıktan sonra 3-1 lik farkla Mete kazandı. Bilgisayarı açıp kamera kayıtlarına girmek için baktığımızda hayal kırıklığına uğradık. Çünkü Edanın kaçırıldığı zaman ve ondan sonrası çekilmemişti. Mete tam “hassiktir!” Dedikten sonra Sinan konuşmaya başladı.
-“Bu da sizce tesadüf olabilir mi? Ne garip! Eda kaçırılıyor ve hep açık olan kameralar tam bu saatte bozuluyor!” Selin böyle dedikten sonra Sinan de ona katılarak “Sanki her şey planlanmış gibi.” Dedi. Hayal kırıklığı içinde okuldan çıktıktan sonra üstümde büyük bir suçluluk hissediyordum. Keşke Eda kaybolmadan önce onla tartışmasaydım! Ya beni hiç affetmezse? Ya ölmüşse? Bu düşünceler kafamı kemirirken kendimi direk bahçeye attım. Hava çok yağmurluydu fakat umrumda bile değildi. Öylece bekledikten sonra beklemenin bir faydası olmayacağını anlayıp yürümeye başladım. Nereye gittiğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Yolda giderken telefonum hiç susmak bilmedi. Normalde kimin aradığına bakardım fakat şuan hiçbir şey umrumda değildi. Sadece kendimi bu kötü düşüncelerden arındırmak istiyordum ama bu çok zordu. Biraz daha yürüdükten sonra ilerde ormanlık alan olduğunu farkedince etrafıma baktım. Hiçbir yer bana tanıdık gelmiyordu. Korkuyla etrafıma baktıktan sonra bir grup sarhoşun etrafta dolaştığını gördüm. Beni görmesinler diye sessizce ama hızlı adımlarla buradan çıkmaya çalıştım. Fakat tek ormana girerek burdan kurtulabilirdim. Aniden telefonum çalınca endişeyle telefonu elime aldım. Arayan kişi Sinandı. Telefonu açıp kulağıma gördükten sonra Sinan endişeli bir şekilde konuşmaya başladı.
-“Nerdesin sen? Bakmadığımız yer kalmadı. Çabuk yerini söylüyorsun ve ben de gelip seni alıyorum. Tamam?”
“Sinan.” Hıçkırıklarım yüzünden konuşamıyordum. sadece “Sinan”diyebiliyordum ve başka hiçbir şey diyemiyordum. Nihayet ağlamamı kesip konuşmaya başlayacakken az önce gördüğüm bir grup sarhoşun bana doğru geldiğini gördüm. Hızlı koşar adımlarla uzaklaşırken bir yandan da sinanla konuşuyordum. Çocuk korkudan telefonun arkasında kafayı yiyordu. Hıçkırıklarıma engel olamadan konuşmaya başladım.
-“Sinan yardım et! Kayboldum. Arkamdan bir grup sarhoş geliyor.”
-“Neredesin sen? Etrafında neler var görebiliyor musun? Tabelaları oku hadi ceylin hadi hızlı ol gelip seni alayım.” Sinan da sanki ağlayacakmış gibi konuşuyordu.
-“Orman var burda. Tabiat Ormanı. Yan taraflarımda ağaçlar var.”
-“Sakın ormana girme,İnsanların olduğu yerlere caddelere doğru git. Hadi Ceylin ben de geleceğim seni alacağım. Tamam mı? Sakın telefonunu kapatma.”
-“Tamam Sinan.” Söylerken hala ağlıyordum. Sinan ben telefonu kapatmayayım diye benle konuşurken bir anda şarjıma baktım. Şarjım 1 olmuştu! Korkuyla cadde ararken bir anda telefon kapandı. Korkudan ne yapacağımı bilmiyordum! Biraz daha ilerledikten sonra nihayet bir cadde buldum. Çok işlek olmasa da en azından insanlar vardı. Caddeye girdiğim gibi direk hızlı adımlarla koşmaya başladım. Koşarken bir anda bir kadına çarptım. Çarptığım gibi yere düştüm ve kadın kalkmam için elini uzatırken bir yandan da konuşmaya başladı.
-“Hanımefendi iyi misiniz? Hiç iyi görünmüyorsunuz.”
Kalktıktan sonra kadına uzun uzun baktıktan sonra gayet iyi birine benziyordu. Biraz daha baktıktan sonra kadın gene konuşmaya başladı.
-“Size yardım edebileceğim bir konu var mı?”biraz daha düşündükten sonra kadına yanıt verdim.
-“Acaba telefonunuzda bir arama yapabilir miyim lütfen?” Kadın sevecen bir şekilde başını sallayıp telefonunu bana uzatınca direk Sinanın numarasını tuşlayıp aramaya başladım. Telefon üçüncü çalışında açıldı.
-“Buyurun, kimsiniz?” Sesindeki korku ve endişeyi her ne kadar gizlemeye çalışsa da gizleyemiyordu.
-“Sinan Ben Ceylin. Bir kadının telefonunu aldım.” Sinan bana ulaştığını anlayınca rahat bir nefes verdikten sonra konuşmaya başladı.
-“Sen neredesin? Hemen geliyorum.” Kadına nerede olduğumuzu sorduktan sonra Sinan’a yerimi söyleyip telefonu kapattım. Ardından kadına teşekkür ettikten sonra kadın konuşmaya başladı.
-“Umarım sana yardımcı olabilmişimdir. Başka yardım etmem gereken bir konu varmı? İçten bir gülümsemeyle kadına baktıktan sonra yanıt verdim.
-“Gerçekten size çok teşekkür ederim. Hayatımı kurtardınız.” Kadın da rica edip gülümsedikten sonra yanımdan ayrıldı. Yaklaşık 3 dakika sonra görüş açıma Sinan girdi. Ben Sinan’a bakarken Sinan da bana baktı. Gözlerimiz sanki birbirlerinden ayrılmamak için söz vermişti. Yavaş yavaş bana yaklaştıktan sonra kollarını açıp bana sarılmaya başladı. Her ne kadar Sinan’ı sevmesem de o an o durumda ben de ona sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Öylece durduktan sonra Sinan ayağa kalkıp bana elini uzattı. Uzattığı elini tutup ben de ayağa kalkınca tir tir titriyordum. Hava çok yağışlıydı. Sinan telefonunu çıkarıp Enes’i aradıktan sonra bana göz gezdirdi. Bu yağışlı havada şort üstüne T-shirt giymiştim! Sonrasında ceketini çıkarıp üstüme geçirince ısındığımı hissettim. Yaklaşık 7 dakika boyunca sessiz sessiz bekledikten sonra nihayet Enes ve mete arabayla yanımıza yaklaştı. Enes şoför koltuğunda Mete ise yanındaki koltuktaydı. Mete’nin gözleri ne kadar kapalı olursa olsun uyumadığı her halinden belliydi. Sinan’la birlikte arkaya oturduktan sonra öylece gittik. Hiç konuşmayacaklarını anlayınca kafamı çevirip yola bakınca bir anda mete arkasını dönüp konuşmaya başladı.
-“Sen nerdeydin be Ceylo? Aradığımız yer kalmadı. Sinan en sonunda Müge anlıya çıkacaktı sinirden!” Büyük bir kahkaha patlattıktan sonra Sinan’a bakınca Sinan’sa yola bakıyordu sadece. Sonrasında ona baktığımı anlayınca kafasını bana çevirip konuşmaya başladı.
-“O sarhoşlar sana zarar verdi mi?”
-“Hayır. Koşa koşa gittiğim için yetişemediler zaten.” Başıyla anlar gibi salladıktan sonra kafasını çevirip gene yola baktı. Bana sinirliydi, ki ben olsam ben de sinirlenirdim. Ne diye hiç haber vermeden ortadan kaybolmuştum ki! Trafiğe girdikten sonra Enes kafasını çevirip bana baktıktan sonra gayet ciddi bir şekilde konuşmaya başladı.
-“Sen niye gittin durduk yere?” Yutkunduktan sonra kafamı yola çevirip konuşmaya başladım.
-“Eda yüzünden. Korktum işte! Kızla kaybolmadan önce resmen ölümüne kavga etmiştik. Ya beni affetmezse, ya ölürse? Belki de benim yüzümden kaçırılmıştır.”
-“Nasıl senin yüzünden kaçırılmıştır. Siz neden kavga ettiniz ki o gün?” Hepsi bakışlarını bana çevirince söze atladım.
-“Boş bir aşk meselesi yüzünden.” Konuşurken bir an Sinan’a baktım. Sinan kendisinden bahsedildiğini iyi biliyordu fakat anlamak istemiyordu. Enes de Sinan’dan bahsettiğimi anlayınca başını Sinan’a çevirdi. Mete ise hala anlamamış bir halde bana bakıyordu. Ben de kafamı Sinan’a çevirip konuşmaya başladım.
-“Sen neden Eda ile ayrıldın ki? Seni çok seviyordu kız.” Sinan bir süre bana baktıktan sonra cevap verdi.
-“O zamanlar bazı sebeplerden dolayı bunalımdaydım. O yüzden bunları unutmak için Eda ile sevgili oldum. Fakat Eda beni çok sevdi. Her ne kadar uğraşsam da ben Eda’yı sevemedim. Hep onu arkadaş olarak gördüm. Birçok kez ona onu sevmediğimi ayrılmak istediğimi söyledim fakat sürekli o kendisine zarar verdi. Beni sevmediğini düşünerek bana daha çok değer verdi. Ama aslında o beni çok sevmişti. Ben onu sevememiştim. En sonunda onunla tartışıp ayrılmak istediğimi söyleyince intihara kalkıştı. Korktum bu yüzden. Kendisine zarar vermesini istemiyordum. O yüzden ona onu mutlu edemeyeceğimi yürütemeyeceğimi söyleyip direk yanından ayrıldım . Her ne kadar beni arasa da onu heryerden engelledim.” Ona anladığımı ifade eder gibi bir bakış attıktan sonra bana buruk bir gülümsemeyle baktı. Anlaşılan cevap vermemi beklemiyordu. Nihayet evimin önüne vardığımızda hepsine teşekkür edip eve gittim. Evin kapısını açınca karşımda annem vardı. Hala çok mutlu gözüküyordu. Demek ki daha kavga etmemişlerdi. Ayakkabılarımı çıkarıp eve geçince babam da evdeydi. Birlikte oturmuş dizi izliyorlardı. Annem ardından konuşmaya başladı.
-“Aldın mı kitaplarını bari?” Aaa! Unutmuştum. Kitap alıcaktık dimi?
-“Yok anne. Okulda çalışmaya karar verdik. Hiç eve getirmedim o yüzden.” Annem inanmaz bakışlar attıktan sonra gene konuştu.
-“Sınıf soğuk muydu o kadar?” Anneme anlamaz bakışlar attıktan sonra annem gözlerini üzerimdeki cekete çevirdi. Üzerimde Sinan’ın bana verdiği ceket vardı. Ona vermeyi nasıl unutmuştum! Anneme baktıktan sonra annem hiç beklemediğim bir bakış attı. Annem erkek arkadaşlarımın olmasını sevmezdi fakat Sinan’ı çok sevdiği her halinden belliydi. Annem “vay seni vay” diyen bakışlar attıktan sonra anneme inanmayan bakışlar atarak konuşmaya başladım.
-“Abartma anne, üşüdüğüm için bana verdi! Yarın geri vericem zaten!” Annem bana sevinçle baktıktan sonra gene koltuğa gidip babamla dizi izlemeye devam ettiler. Ben de üzerimi değiştirip Sinan’ın bana verdiği ceketi kuruması için cama astıktan sonra annemle babamın yanına gidip yanlarına oturup diziyi izlemeye başladım. Uzun zaman sonra ilk defa aile gibi hissediyordum. Belki de bugün tartışmayla bitmezdi. Belki de gerçekten babam kendisini anneme açmıştı. Babam yanında oturduğumu farkedince bir kolunu benim omzuma diğer kolunu annemin omzuna attı. Öylece zaman akıp geçerken ilk defa kendimi bu kadar mutlu hissediyordum. Dizi bittikten sonra annem babama burda kalmasını teklif edince babam da kabul edip koltukta yatmıştı. Benle annem de odalarımıza gidince odama gider gitmez direk telefonumu şarja taktım. Telefonun açılmasıyla birlikte bildirim yağmuruna tutulmam bir oldu. Yüzlerce arama, yüzlerce mesajlar… Bizim kızların olduğu gruba girip direk mesaj yazmaya başladım.
Havaalanına hava almaya gidenler Ceylin: Kızlar orada mısınız?
Mesajı yazıp tam sohbetten çıkacakken bir anda çok şaşıracağım bir şey oldu. Eda aktif oldu ve mesajıma baktı. Tam edaya yazacakken Eda direk gruptan çıktı. Özelden yazmak için özel sohbete gidince Edanın beni engellediğini gördüm. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemeyerek Selin’i aradım. Telefon 4.çalışında açıldı.
Selin: Kızım sen neredesin? Sinan bulmuş seni. Hemen anlatıyorsun! Ceylin: Ya bırak Sinan’ı falan Eda aktif oldu! Selin: Gördüm, gruptan çıkmış ve beni de engellemiş. Ceylin: Beni de engellemiş! Ne yapacağız? Selin: Sanırım bu saatten sonra düşmanlığa ara vermeliyiz. Çünkü bu işi tek başımıza halledemeyiz. Hem zaten bize çok yardımları dokundu. Ben grup kuracağım. Ceylin: Ne grubu? Selin: Şu erkeklerin ve parla ben ve senin olduğu bir grup kuracağım. Oradan ararım seni. Ceylin: Tamamdır, Kur sen. Selin: Tamam.
Telefonu kapattıktan yaklaşık 1 dakika sonra Selin grubu kurdu. Grubun adına gülmemek için kendimi zor tutsam da gülmemi engelleyemiyordum. Grubun adını “Grup adını Mete koyacaktır.” Koymuştu. Gruba girdiğimde herkesin yavaş yavaş aktif olduğunu gördüm. Tam bir mesaj yazacakken Mete’nin de yazdığını gördüm ve ilk onun yazmasını bekledim.
Grubun Adını Mete Koyacaktır. Mete: Bu iyiliğiniz için teşekkür ederim hanımefendi fakat lütfederim ki grup adını siz koyun. Sinan: Ya oğlum bu ne biçim grup? Niye kurdunuz grubu? Selin: Eda kayıp ya hani dünyadan haberi olmayan vatandaş. Ceylin: Eda bizi engellemiş. Sinan: Aktif miydi? Ceylin: Evet aktifti hatta gruptan çıktı. Enes: Alındım şimdi. Neden beni o gruba almadınız!? Sinan: Ya bırak gırgırı Enes, neden bize haber vermediniz? Sinyallerden nerede olduğunu anlayabilirdik.
Aaa sinyaller! Unutmuşum.
Ceylin: Şuan bakamaz mıyız ki? Sinan: Edanın sizi engelleyeceğini düşünmüyorum. Telefon onu kaçıran kişinin elindedir büyük ihtimalle ve adam da telefonu çoktan imha etmiştir. Mal değilse tabii. Parla: Sen ne kadar zekisin ya? Keşke başka konularda da bu kadar zeki olabilsen! Enes: Ne boş konuşuyon lan burda. Sanki Sinan yüzünden kaybolmuş da kız. Parla: Başka kimin yüzünden kayboldu acaba? Enes: Sinanın ne alakası var lan? Sinan kızdan ayrılalı çok oluyor. Sinan: Ne kavga ediyorsunuz? Abi bırak şu deliyi, Kendi kendine boş konuşsun. Parla: Ben mi boş konuşuyorum, Sen kızı terk etmedin mi? Sinan: Bana diyene bak. Hahahaha. Kendisinin ilişkileri mükemmel ilerliyormuş da bir de bana nasihat veriyor. Komik şey seni. Enes: Abi boşver konuşmayalım ya. Mete: Bu ne sikko bir grup ya? Amacı kavga falansa çıkacağım ha. Selin: Ya çıkmayın işte kalın kaldığınız yerde. Şimdi arayacağım sizi. Daha iyi anlarsınız.
Yaklaşık 10 dakika boyunca ne yapabileceğimizi konuştuktan sonra birbirimize iyi geceler dileyip telefonu kapattık. Ardından ben de yatağa girip uykuya daldım.
Saat 03.55 Uyandığımda çok terliydim. Nedensizce uyanmıştım ve gözüme hiç uyku girmiyordu. Yatağımda doğrularak telefonu elime alınca grupta Mete, Selin ve Sinan hala konuşuyorlardı. Anlaşılan onları da uyku tutmamıştı. Hemen gruba girip konuştukları konuya dahil olmaya başladım.
Grubun Adını Mete Koyacaktır. Mete: Nasıl bir rüyaydı? Selin: Ya bak şimdi ben böyle bir koridordaydım, hastane koridoru gibi işte falan daha sonra arkamdan müzik çalışıyordu. Dındındındındındın falan diye hatırlamıyorum yani. Sonrasında ileri biraz daha ilerleyince hastane odalarına göz gezdirdim. Bir sürü okul sıraları vardı ve herkes önündeki kağıdı çözmeye çalışıyordu. Korkunç. Mete: Kızım sen manyak mısın ya? Yks sınavı bu kadar mı önemli senin için? nsbdjsbzhsj Sinan: Hayatımda Yks kadar boktan bir sınav duymamıştım. İnsan bütün hayatı boyunca 3 saat için hazırlanıyor. Selin: Sizin için hiç önemli değil mi ya? Son günlerde hep aynı rüyayı görüp duruyorum ben. Ceylin: jkösnwjsb, hayatımızın en önemli 3 saati dikkatli olun!? Mete: xksndksk, bu kız tam benim kafadan valla. Beni anlayan tek kişisin be Ceylo. Ceylin: İltifat mı hakaret mi anlamadım şimdi? Sinan: Ben olsam hakaret sayardım. Mete: Ya Abi siktir git ya! O kadar kötü müyüm ben? Sinan: Tamam tamam. Dünyanın en mükemmel iltifatı bu olabilir bak! Ceylin: Hahahahahaha. Selin: 1 dakika! Deprem mi oluyor? Mete: Hassiktir! Sinan: Lan beyinsizler bırakın şu telefonu çök kapan tutun falan birşeyler yapın!
Başta şaka falan sansam da gerçekten deprem oluyordu! Hemen masanın içine girip çök kapan tutun yaptım. Bu hayatta en korktuğum şeylerden biri deprem olabilirdi! Kitaplarımdan bazıları raftan çıkıp düşerken diğer taraftan kafamı koruyordum. Yaklaşık 5 dakika boyunca devam ettikten sonra durunca bittiğini düşünüp tam masadan çıkacakken yeniden bir artçı deprem olunca masanın içine düştüm.Sandalye de önüme düştükten sonra bütün hareket etme alanım sıfırlanınca elimden sadece dua etmek kalıyordu. Yanaklarımdan akan yaşları bile silemiyordum. Öylece korkuyla beklerken bir umut biriminin gelip beni bu durumdan kurtarması için Allah’a dua ediyordum. |
0% |