Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.BÖLÜM Denize girelim mi?

@mirakjf

                            6.

BÖLÜM

Denize girelim mi?

 

Enes bir kolunu Sinan’ın boynuna sararak konuşmaya başladı.

 

-“Bunun yüzünden mi endişelendin?” Sinan gözlerini benden ayırıp Enes’e çevirdiğinde Enes’e biraz baktıktan sonra yanıt verdi.

 

-“Abi anlamıyorsun sen ya. Ailelerimize haber verecekler.” Ne? Ailelerimize mi haber verecekler? Tam da herşey yoluna girdi derken! Annemlerin gözünde zorba olarak adlandırıla-caktım.

-“Peki söylememeleri için bir şey yapabilir miyiz?“ diye bir soru sordum.

 

-“Onu da düşündüm. Çoktan haber vermişler. Buraya geliyorlarmış.” Hayır ya! Annem beni bu halde göremezdi. Ne yapacaktım peki şimdi? Aradan 10 dakika geçtikten sonra kapıdan annemle babamı gördüm. Vay Be! Tartışmamışlardı veya da depremde ölmemişlerdi! Şimdi bir kızları olduğu akıllarına gelmişti herhalde. Diğerlerinin yanından ayrılıp annemlerin yanına giderken babam beni görüp koşarak yanıma geldi. Babama samimiyetsiz bir şekilde gülümsedikten sonra sarıldım. Annem de babamın yanına gelince anneme de samimiyetsiz bir şekilde gülümseyip ona da sarıldım. Annem sanki soğuduğumu anlayınca gözlerimin içine bakıp konuşmaya başladı.

 

-“Kızım neredeydin sen? Depremden sonra neden evde değildin?” Sinirle anneme baktıktan sonra konuşmaya başladım.

 

-“Ne demek ben nerdeydim ya? Sıkışmıştım orada ben! Hareket bile edemiyordum. O halimle bile sizi düşündüm ben. Siz neredeydiniz peki? Yoktunuz! Çünkü nereden aklınıza gelecek bir kızınız olduğu.” Annem bana gözleri dolmuş bir şekilde bakarken babam da ondan farksızdı. Babam onlardan cevap beklediğini düşününce bana yanıt verdi.

 

-“Biz annenle odamızdaydık kızım. Aslında biz de…” babamın sözünü bitirmesine izin vermeden direk bağırarak konuştum.

 

-“Ne odası baba ne odası!? Benden sonra eve hiç gitmediniz mi? Her odanın kapısı kırıktı! Sizse beni oraya mahkum halde bıraktınız ya, yazıklar olsun size!” Annem bana anlamamış gözlerle bakıyordu. Sonunda ağzını aralayıp konuşmaya başladı.

 

-“Neden odaların kapısı kırıktı kızım? Deprem o kadar da büyük değildi ki.”

 

-“Anne, Siz beni o halde bıraktığınızda ben ölecektim ya! Sen benim deprem korkum olduğunu biliyordun. Nasıl beni o halde bıraktın ya?”

 

-“O zaman nasıl ölmedin? Biri mi kurtardı seni?” Anneme inanmayan bakışlar attım. Bu nasıl bir üsluptu böyle! O zaman nasıl mı ölmedin. Ölmemi mi istiyordu gerçekten?

 

-“Arkadaşım geldi kurtardı beni. Tamam mı? Ayrıca size ne? Bu saatten sonra hiçbiriniz umrumda değilsiniz. Vicdansızlar sizi!” Öyle söyledikten sonra hayatımda geçirdiğim en büyük şoklardan birini geçirmiş olabilirdim. Yanağımda bir sıcaklık hissediyordum. Hayatımda ilk defa annem bana tokat atmıştı. Annem yaptığı şeyi sonradan idrak edince defalarca kez peşimden geldi fakat çok geçti… ben de ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece içimde çok büyük bir öfke vardı ve büyümeye devam ediyordu. Karakoldan çıkar çıkmaz kendimi direk yola attım. Buranın neresi olduğu veya nereye gittiğimin hiçbir önemi yoktu. Sadece unutmak istiyordum. Hem de herşeyi.

 

Sinan’ın anlatımıyla

 

Bir yanda koltukta otururken diğer taraftan da diğerlerinin ailesinin gelmesini izliyordum. Bense kimi bekliyordum? Öylesine, öylece bekliyordum sanki birinin geleceğini düşünerekten bekliyordum. Herkes ailesiyle sarılmış onlara olan olayları anlatıyorlardı. Keşke ben de anlatabilseymişim! Kafamı biraz daha çevirince görüş alanıma Ceylin girdi. O da ailesiyle görüşüyordu fakat o diğerlerine göre daha farklı bir şekilde görüşüyordu. Çünkü yüz ifadesine bakınca mutluluk veya da sevinç değil, kin ve üzüntü vardı. Sanki ailesine hesap sorar gibiydi. Konuyu biraz daha düşündükten sonra onları dinlemeye karar verdim fakat sonradan vazgeçtim. Benim neyimeydi ki? Kızla sadece Edanın bulunması için konuşuyorduk ve ondan sonra hala birbirini tanımayan insanlar olmaya devam edicektik. Tam kafamı koltuğa gömmüş uykuya dalacakken bir anda biri yanıma oturdu. Hafif gözlerimi açıp yanımdaki kişiye bakarken şaşkınlıktan dilimi yutacaktım. Buraya gelmişti. Şaşkın bir yüzle ona bakarken onda hiç şaşkınlık yoktu. Aksine sadece hüzün vardı…

 

Ceylin’in Anlatımıyla

 

Kulağıma gelen hafif dalga sesi, burnuma çektiğim oksijen, uzun uzun yürüdükten sonra denize gelmiştim ve şimdi bankta oturmuş çantamdan çıkardığım kitabı okuyordum. Her zaman kötü şeyler yaşasam her zaman sonumu kitap okurken buluyordum. Bana terapi gibi geliyordu. Kitap okurken kitaptaki bir şarkı alıntısı gözüme ilişti.

*akşamüstü hep genciz,gece gelir gemi batar.*

İlk defa bir şarkı sözü bu kadar güzel gelmişti gözüme. akşamüstü hep gençtik ve şuan gece geliyordu, yani felaketimiz…

Kitap okumaya devam ederken bir anda telefonum çaldı. Oradan çıktığımdan beri neredeyse 1 kere bile çalmamıştı. Telefonu elime alınca babamın aradığını gördüm. Açıkçası şuan umrumda olan sonuncu şey belki babam olabilirdi. Şuan düşünebildiğim tek şey ne yapacağımdı? Kitabımı okurken bir anda gözüm bir çocuk takıldı. O da denizde oturuyordu uzaklara dalıp gitmişti, diğer tarafta başka bir çocuk resim çiziyordu, onun arkasındaysa başka biri defterine birşeyler yazıyordu, gözümü ağaçlara çevirdiğimde ağaçların orada oturan bir çocuk gördüm. Kulağına kulaklığını takmıştı. Bir eli telefonunu tutarken diğer eliyle de elindeki tenekeden alkol içiyordu. Çocuğa biraz daha dikkatli baktıktan sonra şaşkınlıkla bir daha çocuğa baktım. Çocuk Sinan’a benziyordu. Bir dakika, Sinandı o gerçekten!

Yerimden kalkıp çocuğun yanına giderken her yaklaştığımda Sinan’a daha çok benzetiyordum. Sinanın burada ne işi olabilirdi ki? Yanına gittiğimde onun Sinan olduğuna yüzde yüz emindim. Yanına çömelip oturunca yanına geldiğimi farketti fakat hiç birşey söylemedi bile. Biraz daha öylece bekledikten sonra kulaklığının bir tekini alıp kendi kulağıma taktım. Gene aynı çalma listesini dinliyordu. Benim beğendiğim çalma listesini… Öylece dinledikten sonra Sinan kafasını çevirip bana baktı, şaşırmıştı. Sanki beni değil de başka birini bekliyor gibiydi. Ardından ağzını aralayarak konuşmaya başladı.

 

-“Sen burada mıydın?”

 

-“Evet, Karakoldan çıktığımdan beri.”

 

-“Neden annenlerle değilsin? Özel değilse tabii.”

 

-“Kavga ettim. Beni bir kere bile aramadılar o deprem gününden sonra. Şimdi de gelmişler kızım iyi misin kızım nasılsın. noluyor ya? daha düne kadar kızınızın varlığını bile hatırlamıyordunuz. Bu kadar mı değere bindim? O anki sinirle bağırıp çağırdım onlara ki görmüşsündür zaten. Annem de o an bana tokat atınca gittim ben de. Sen niye buradasın.? Özel değilse yani” Sinan da sanki bu soruyu sormamı bekliyormuş gibi konuşmaya başladı.

 

-“Normalde orada uyuyacaktım. Fakat annemi gördüm orada. O da beni görünce yanıma geldi. Yanında kocası da vardı. Boş boş şeyler söyleyip durdular ben de tamam diyip buraya geldim. Şuanda da buradayım zaten.” Sinan’a baktıktan sonra gözlerinin dolduğunu gördüm. Aslında benim de gözlerim dolmuştu. Hayat neden bu kadar acımasızdı ki? Öylece durduktan sonra denize baktım. Çok olmasa da dalgalı sayılırdı ve tam girilmelikti. Biraz daha baktıktan sonra kafamı Sinan’a çevirip konuşmaya başladım.

 

-“Denize girelim mi?” Sinan bana şaşırmış şekilde bakıyordu.

 

-“Bu kıyafetlerle mi?”

 

-“Ne olacak ki? Kuruturuz zaten.”

 

Sinan her ne kadar karşı çıksa da aslında o da dünden razıydı. Hırkalarımızı çıkardıktan sonra hepsini bırakıp birlikte denize girdik. Başlar çok derin sayılsa da ilerisi hiç derin değildi. Ama ileriye gitmek için de bu derinliği aşmamız lazımdı. Napabileceğimizi düşünürken bir anda hiç beklemediğim birşey oldu. Sinan beni bacaklarımdan ve belimden tuttuktan sonra beni kucaklayıp birlikte ileriye ilerliyorduk. Bir yandan beni indirmesini söylesem de beni dinlemeyip ilerlemeye devam ediyordu. Nihayet ileri varınca Sinan beni denize doğru fırlattı. Boğazıma o kadar çok su kaçmıştı ki öksürmeden duramıyordum. Sinansa beni defalarca kez sudan çıkarıp suya atıyordu. Ona ne kadar durmasını söylesem de inatla yapmaya devam ediyordu. En sonunda Sinan gene beni suya atınca bu sefer almadı. Almayacağını anlayınca kafamı sudan çıkardım fakat bu sefer çok daha kötü birşey yaptı. Kafamı suya sokup 15 saniye boyunca bekletti. Her ne kadar çıkmak için çırpınsam da onun umrunda bile değildi. Sadece biriyle uğraşmak istiyordu ve ben de kurban olmuştum. Bu sefer korkarak sudan çıktıktan sonra bana birşey yapmayacağını anlayınca rahat bir nefes aldım. Sinan ise bu halime gülüyordu. Öksüre öksüre ona bakıyordum,

 

-“Ya sen şaka mı yapıyorsun? Ölücektim az kalsın.” Sinan daha da çok gülerken ağlamamak için zor duruyordum. Düştüğüm hale bak! Sinan’a biraz daha yaklaşıp omzuna yumruk attıktan sonra ben de Sinan’ın üzerine atlayıp onu suda boğdum. Havasızlıktan boğulacağını düşünüp tam onun üstünden kalkacakken hemen yer değiştirip o da beni boğmaya başladı. Eğer öleceksem şuan ölebilirdim. Her yerime su kaçmıştı. En sonunda benim üstümden kalkınca ben de kafamı sudan çıkarıp rahat bir nefes aldım. Sinan’a bakarken o bana değilde kumun oraya bakıyordu. Ben de nefes alış verişimi düzene soktuktan sonra başımı oraya çevirdim. Dipleri gelmiş sarı saçlı, tahminen 169 boylarında bir kız ve yanında da siyah dalgalı saçlı bir çocuk vardı. Burak!? Başımı Sinan’a çevirdiğimde kahverengi gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir öfke görmüştüm. Biraz daha Burak’a baktıktan sonra Burak’ın da bize baktığını gördüm. Bizi gördüğü anda bakışlarını kaçırdı fakat korktuğu 10 kilometre öteden anlaşılıyordu. Ben de bakışlarımı çekip Sinan’a bakınca Sinan da doğrudan bana bakıyordu. Bir süre daha bakıştıktan sonra konuşmaya başladım.

 

-“Gidelim mi?”

 

-“Aynen, çok sıktı.” Başımı onaylar gibi salladıktan sonra bakışlarımı gene kuma doğru çevirince şaşırmıştım. Burak yanımıza doğru geliyordu. Sinan da Burak’ın buraya geldiğini görünce şaşırmıştı ama dışarıya hiç belli etmiyordu. Burak’ın yanımıza doğru gelmesini bekledikten sonra nihayet vardı. Sinan’ın öfkesi çok belli oluyordu ve her an Burak’a dalabilirmiş gibi bakıyordu. Burak’sa korka korka bakıyordu. Bakışmamız bittikten sonra Burak konuştu.

 

-“Karakoldan çıkabilmişsiniz bakıyorum.” Ardından Burak bana dönerek konuşmasına devam etti. “Senin yerinde olsam bir an önce Sinan’dan uzaklaşırdım. Okulda büyük bir itibarı var doğru ama seni kullanıyor. Ondan bir an önce uzaklaş. Böyle bir güzelliğe yazık edersin.” Burak’a bakarken Sinan bir anda konuşmaya başladı.

 

-“İnan bana, sen de kızın yerinde olsan sen de yanımda olmak için dua ederdin. Ama sorun şu ki; Sen bu kızın yerinde olabilmek için fazla karaktersizsin.” Burak ona edilen hakaretin büyüklüğünü algılayınca öfkeyle Sinan’a baktı. Fakat garip olan bir şey vardı. Burak her ne kadar sinirle bakarsa baksın içinde bir yerlerde çok büyük bir korku vardı. Açıkçası ben de korkardım fakat Sinan yanında bir kız varken birine zarar verecek kadar karaktersiz birine benzemiyordu. Sinan Burak’ın ona cevap vermeyeceğini anlayınca yarım kalan lafını bitirdi. “Dua et yanımda kız var, yoksa seni bir güzel benzetirdim ama ona da zaman gelecek. Bekle sadece.” diyip alaycı bir ifadeyle Burak’a baktıktan birlikte denizden çıktık. Kumdaki eşyalarımızı alıp gidecekken Burak’ın yanındaki kız bize doğru “bir dakika!” Dedikten sonra durup beklemeye başladık. Kız heyecanla yanımıza geldikten sonra doğrudan Sinan’a bakarak konuşmaya başladı.

 

-“M-merhaba, acaba instagram’ını alabilir miyim?” Sinan cidden verecek miydi? Vermemesini umut ederek kıza doğru kötü kötü bakışlar attıktan sonra Sinan cevap verdi.

 

-“Kızım ne instagram’ı ya? Erişim engeli getirildi ona ben sana numaramı vereyim.” Şaşkınlıkla Sinan’a baktıktan sonra sırf numarasını vermesin diye aceleyle konuşmaya başladım.

 

-“Sinan az önce aklıma geldi! Biz bir yere gidecektik ya!” Diyerek zorla kolundan çekiştirirken kız da bize şaşkınlıkla bakıyordu. Oradan uzaklaştıktan sonra Sinan ani bir hızla benim yanıma gelip beni durdurunca Sinan’a baktım.

 

-“Ne işin varmış hanımefendi? Hadi açıkla bekliyorum.”

 

-“Ya sen salak mısın? Burak gibi birinin arkadaşına niye numaranı veriyorsun!”

 

-“Bunu bana sen mi söylüyorsun. Sanane? İstediğime numaramı veremez miyim ben? Sen benim neyim oluyorsun ki?”

 

-“Ben sadece seni korumak için yapt…”

 

-“Ya koruma beni! Sen benim neyimsin? Hiçbir şeyim. Koruma istemiyorum seni de korumanı da!”

 

-“Sen mi diyorsun beni koruma diye. Önceden her konuda beni koruyan kimdi?”

 

-“Ben senin kısmetini mi kapattım kızım. Kavgaya karıştığın için kurtardım seni!” Sinan’a baktığımda şaka yapmadığını, gayet ciddi olduğunu gördüm.

 

-“Siktir git o zaman. Git birilerine numaranı ver sonra da seni bi güzel orada s…” tam küfredecekken Sinan yanımdan omuz atarak geçti. Tamam küfür etmem iyi olmadı ama bu kadarı da fazla! Ama çocuk haklı. Ben onun neyiyim ki? Hiçbir şeyi. Sadece Eda için birlikteydik ve Eda bulununca eskisi gibi olacaktık. İki yabancı.

 

 

 

 

Öncelikle hepinize merhabalar bu kitabın olmayan okuyucuları jdmcldmxld, bu benim ilk kitabım o yüzden biraz klişe gelebilir ama ilerleyen bölümlerde daha fazla olay kata-cağım sadece lütfen bekleyin… Eğer hikayemi beğendiyseniz ve beni desteklemek istiyorsanız lütfen oy verip beni takip eder misiniz????? Bu kadar hızlı büyüyeceğini hiç düşünmemiştim açıkçası çünkü dediğim gibi ilk kitabım yani ilk defa böyle bir platformda size kitap yazıyorummm. Umarım hep birlikte daha da büyük yerlere gelebiliriz sizi seviyorummm!!!

 

     

Loading...
0%