Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Tanıtım

@mirenamartinell

Gerçek Güzellik

✨✨

Rönesans Kültürünün en parlak doruklara ulaştığı zamanlarda Yüce İsa'nın Vekilliğini Evrensel Kilise'nin ruhani liderliğini yapan II.Julius, Kardinaller Meclisi tarafından seçilmiş, güçlü papalar arasında sayılmaktadır. Papalık zamanları boyunca güçlü bir siyasi politika izleyip, sarsılmaz ruhunun tüm kuvvet ve kararlılığını Kilise Devleti itibarı uğruna çalışmaya adamıştır. Başına geçtiği zaman VI. Alexander'ın (Rodrigo Borgia) ardında bıraktığı tam anlamıyla çözülme noktasına ulaşmış Kilise Devleti'ni kısa zamanda düzene sokmuş, papalık topraklarını büyütmek için çalışmıştır.

Papa Julius, gerek diplomasi yoluyla gerekse savaş meydanlarında elde ettiği tüm zaferleri kendi şahsına değil temsil ettiği Papalık makamına mal ediyordu. Savaşlarda papalık kuvvetlerinin bizzat başına geçerek askerlerinin yanında olup savaşa yön vermek onun savaşçı sert kişiliğinin bir parçasıydı. Öyle ki kısa zaman içinde tüm Avrupa'da 'Savaşçı Papa' olarak ünlenmişti. Bin beş yüz sekiz yılının son aylarında gittikçe zenginleşerek topraklarını genişleten Venedik'e saldırmak için toplanan içinde Kutsal Roma İmparatoru Maximilian, Fransa Kralı XII.Louis, Aragon Kralı ve müttefikleri Mantua ve Ferrara'nın olduğu Cambrai Ligi'ne önceleri katılmakta gönülsüz gibi görense de yalnızca doğru zamanı beklemişti. Yeni yılın ilkbahar aylarında savaşın çarkları dönmeye başladığında Julius'da Papa Alexander'ın ölümünün ardından Venedik'in ele geçirdiği Romagna şehirlerini tekrar Papalık Devleti sınırlarına katmıştır. Fakat Venedik'in zayıflayıp sahadan çekilmesiyle birlikte Fransa'nın gücü İtalya Yarımadasın'da sert bir şekilde hissedilmeye başlamıştı. Venedik sorunu çözülmüştü lakin yarımada şimdi de daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalmıştı. Bunun üzerine gizli kapılar ardında Fransa'yı İtalya topraklarından atmak için yeni görüşmeler başlatan Julius, taraf değiştirip Venedik ile ittifak olmaya karar verir. Fakat Cambrai Ligi'nin çökmesine neden olacak taraf değişikliğini yapıp, Fransa ile savaşın filini yakmadan önce Papalık Devletine bağlılık gösteren İtalya şehir devletlerinin hem maddi hem de diplomatik alandaki desteklerini yanına almalıdır. Bunun üzerine en güvenilir ve başarılı diplomatlarını İtalya Yarımadasının çeşitli bölgelerine vekili olarak göreve gönderir.

Böylesine güçlü bir papanın elbette yürüdüğü yolu taçlandıracak, adının yüzyıllar sonra bile yankılanmasına neden olacak muhteşem simgelere de ihtiyacı vardı. Altın Çağ'ın en parlak papalarından olan Julius sanatın büyük hamilerinden biriydi. Kendi sembolünü St. Petrus Katedralini yeniden inşa ettirmekte bulmuş, ölümsüzlüğünü garanti altına almıştı. Bunun yanında Bramante , Raphael , Michelangelo, Mantegna gibi sanatçı ve mimarları da işe almış, Michelangelo'ya en büyük eserlerinden bazılarını, Sistine Şapeli ve ölümünün ardından anıtsal mezarı da dahil olmak üzere pek çok görev vermişti.

Sanat, İtalyan şehirlerinde oldukça uzun zamandır büyük bir rol oynuyordu. Gerek yönetimdeki kişiler gerekse zengin olan kesim şapeller, sunaklar, freskler ve heykeller yaptırıyor, görsel sanatlarda adeta birbirlerine üstünlüklerini kanıtlamak için pek çok sanatçının hamiliğine girişiyorlardı. Bunlar hem elde edilen zenginlik ve başarının simgesi hem de Tanrı'yı onurlandıran anıtsal yapılardı. Klasik kültür hayatın en değerli hazinesi olarak görülüyor, hümanist düşüncenin İtalya Rönesans'ında yayılmasıyla birlikte çağının İtalyanları yüksek tabakalarda kızlarının erkeğinkiyle aynı klasik dersler almalarında en ufak sakınca görmüyordu. Yeniden doğuş her alanda hüküm sürüyordu.

İtalya'da doruk noktasına ulaşan şaşırtıcı sanatsal ve sosyal ve siyasi değerler Avrupa'ya yön verirken öte yandan her daim karışık olan şehirlerin savaş ve fethe olan iştahları da aynı ölçüde devam ediyordu. Böylesine haraketli Rönesans Döneminde görevlendiren diplomatlar arasında olan, İtalya'nın en köklü ailelerinden birine mensup Papalık Eyaletlerinden Viterbo şehrinde kendi topraklarının sahibi olmasının yanı sıra askeri ve diplomasi alanında başarılı bir kariyer edinmiş parlak bir çehre ve eğlenceli bir kişiliğe sahip olan Sandrino di Juan Panzio, tam anlamıyla çağının adamıydı. Toskana yönetim bölgesindeki şehirlerde Papa Julius adına ağırlanıp, Kilise Devleti'nin siyasi çıkartıları doğrultusunda görüşmeler yaparken öte yandan şehrin önde gelen yöneticileri ile vakit geçirip topraklarını yönetirken kullanabileceği misyonları gözlemliyordu. Kıymetli bekarlığı ve gençlik şarabının tadını doyasıya çıkardığı o günlerde ne yazık ki önce Viterbo'ya yayılan ardından Roma sıçrayan nişan haberi kulağına gelenek dek tüm hayatı mükemmel şekilde devam ediyordu.

Yazan; MİRENA MARTINELL

Çıkmaya cesaret ettiğim bu yeni yolculuğumuzun ilk adımdan hepinizekucak dolusu Merhaba! ❤️
Tanıtım kısmında istediğim hem o dönemin siyasi koşullarını hem de Rönesans Kültüründen kısacık bahsetmekti. Elimden geldiğince kısa tuttum. İtalya'nın tarihi Antik Roma'nın ilk zamanlarına kadar dayansa da üzerine yazılmış çok fazla tarihikurgu, tarihiaşk romanı yok, genellikle biyografik romanlar mevcut. Biraz biraz dönemin ortamını anlatmaya çalıştım ki yazacaklarıma zemin olsun. İtalya Yarımadasında düklerimiz düşeslerimiz, marki markizlerimiz var ama bir kralımız YOK 😅 Onun yerine papa ve bolca kardinal din adamımız, sürekli savaş halinde şehir devletleri var. Ve tabi benim hikayelerimi üzerine kurduğum sanat var. Hikaye Rönesans Dönemi 1510-1511 yıllarında geçiyor. Umarım size sunmaya çalışacağım Rönesans zamanlarında geçen aşk hikayesi hoşunuza gider.

Not: Gerçek Güzellik , bir önceki hikayem Muhteşem Güzellik ile seridir. O hikayede geçen Sandrino Panzio'nun hayatına odaklanıyor. Konu bütünlüğü açısından önce onu okumanızı yalnızca tavsiye edebilirim. Çünkü Gerçek Güzellik tamamıyla kendi kurgusu üzerinden ilerleyecek. Muhteşem Güzellik'teki karakterlere de burada yer vereceğim lakin dediğim gibi Sandrino ve Maddalena'nın hikayesi kendine özgü.

Oylarınızı ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin, hepinizi çok öptüm ✨✨

 

Loading...
0%