
Elinde kahve ile timin masasına ilerledi Atlas. Tim kendi aralarında şakalaşırken en sessizi şaşırtıcı bir şekilde Berk'di. Atlas, diğerlerinin selamını alarak Berk'in yanına oturdu. Kısa bir süre önce silahlı saldırıya uğramıştı ve dikişleri yarın alınacaktı o yüzden dikkatli bir şekilde oturdu. Berk, bakışlarını telefonundan çekti, Atlas'a baktı ve selam verdi. Atlas selamına diğerlerini gibi Berk'in de selamına karşılık verdi. "Kim lan bu kız?" Anlamıştı Atlas, bir kızı düşünüyor, aramak, konuşmak istiyordu
Onun gibi...
"Hı?" Dedi Berk bu kadar belli mi ediyordu?
"Hangi kızı düşünüyorsun?"
"Kimseyi komutanım"
"Berk" dedi harfleri uzatarak "benim taktiklerimi bana satmaya çalışıyorsun"
"Komutanım" diye başladı Berk. Birine
Anlatmalıydı artık kendi içinde tutamayacaktı.
"Dökül" dedi Atlas. Kendi anlatamasada belki dinleyebilirdi.
"Revirdeki" diye başladı Berk ama Atlas şüpheli gözlerle ona baktı. Revirdeki doktor demese iyi olurdu çünkü o Atlas'ın sevdiğiydi. "Elif hemşire, eczane bölümünde çalışan. Çok, çok farklı şeyler oluyor onu gördüğüm de. Kalbim yerinden çıkıcak gibi..." Dedi ve nefesini alarak devam etti "Ama komutanım sizin ile veya başka biri konuşurken hiç hissetmiyorum" Yapmaması gereken bir örneklendirme yaptı Berk. "Bize mıi aşık olacaktın lan? Tabiki biz ile konuşurken olmaz." Dedi Atlas ve devam etti "Aşık olmuşsun sen" Berk inkar etmedi ama sevgiden anlamazdı. Ablası dışında kimse ona sevgi göstermemişti. Berk, sevgi vermemişti ya hata yaparsa? ya Elif'e sevgisini veremez onu sevgisiz bırakırsa? Düşünmekle olmuyordu Atlas haklıydı bu düpedüz aşk'tı ama bilmiyordu ki bu aşkın onun sonu olacağını...
"Siz bunları nasıl biliyorsunuz komutanım? Sizde mi aşık oldunuz?"
"Olduk da ne işe yaradı, sadece beklemekle aşk olmazmış Berk git açıl o kıza. Daha fazla beklemenin bir işe yaradığı yok" o açılınca ne olmuştu? İkiside birbirinden kaçıyordu ama yarın ikiside kaçamayacaktı çünkü yarın veda yemeği vardı ve Denizde onunla gelecekti. Kendi istemişti. Deniz derindi ama tüm denizler Okyanusuna bağlanacak bir yol buluyordu. Onlar içinde böyle olacaktı.
....
Kulaklığımdan gelen anıları sakla müziği ile askeriyenin koridorlarında geziniyordum. Belkide bir gün bu şarkı bizi anlatıcaktı...
Gitsem buralardan,
arkama bile bakmadan,
senden tek isteğim anılarımızı saklaman.
Sevmeyi unutma sen güzel seversin,
Olmadı diye tanrıya isyan edemezsin....
Yarın ki yemek için bilgi almalıydım ve bunu gideceğim timin komutanına sormalıydım bu yüzden Tolga komutanı bulmam gerekiyordu. Karşıdan gelen Kaan beni durdurdu. Hala ondan ayrılmamıştım ama artık ayrılmak iyi olacaktı fakat şuan sırası değildi. Bana sırktarak gelen yüzüne tükürsem yeriydi bir insan ancak bu kadar itici gülebilirdi. "Sevgilim" dedi bana doğru yaklaşırken
Sevgilim?
Sevgilisi olmak istemiyoruz artık, biz Atlasın sevgilisi olmak istiyoruz
"Sevgilim?" Diye sorguladım bende ona karşılık.
"Sevgilim değil misin?"
"Sevgilin miyim?"
"Güzelim iyimisin sen?"
Bok güzelinim ben Atlasın uyuyan güzeliyim bir kere
İlk defa haklısın sanırım...
Beni kolumdan tuttu ve bir odaya soktu. Kimin veya ne odası olduğunu bilmiyordum ve neden şuan bir odaya sokmuştu beni?
"Kaan ne oluyor?" Dedim sorgulayarak
"Ne mi oluyor?" Dedi yüzüme dahada yaklaşarak. Ben duvara yaslanmış kendi ise bana çok yakındı.
Filmlerdede hep böyle olur zaten 3. Şahıs kızı öpecekken adam gelir ve çocuğu döver
Kes artık sesini!
"Kaan çekilir misin?" Dedim
"Neden Deniz sen benim sevgilim değil misin?"
"Artık değilim" dedim kendimden emin bir şekile
Bravo kızım ayrıldın! Zafer!
"Ne?" Dedi doğal olarak
"Ayrılalım Kaan" dedim "Ben artık sevdiğimi düşünüyorum"
"Onun için değil mi?"
Bingo! Evet Atlasımız için!
"Kimden bahsediyorsun?"
"Atlas denen heriften"
Sensin be herif!
....
Beyza Gün
"Evet sevgili komutanım" dedim gıcık bir ses tonuyla "Madem evrakları siz ıslatınız o zaman siz yazarsınız"
"Kurutma makinesiyle kurutsak?" Diye bir öneri sundu
"Olmaz! Tolga komutan çok kızar anlarsa, hem mürekkepleri akmış"
"Şuan bunu yaptırdığına inanamıyorum"
"Çok konuşmayın bence her dakika sizden gidiyor"
"Hey, hey! Sizde yapacaksınız Beyza hanım"
"Ne? Tabikide hayır ben bunları yapmıştım siz ıslatmasaydınız"
"156 bölü iki" kendi kendine işlem yapıyordu beni dinlememişti bile!
'Haksızlık yapılıyor ama' diye zınarmak vardı ama o yaşı çoktan geçmiştim
Biz çocukluğumuzu yaşadıkmı ki geçelim?
"Komutanım size diyorum" dedim
"Eğer şuan bana yardım etmez iseniz bende bu evrakları yazmam Beyza hanım"
Gerçekten 'haksızlık yapılıyor' diye bağırsak ne olur?
"Islatan sizdiniz komutanım ben neden yardım edeceğim?"
"Ben sana 'biri ile birlikte yap' derken sende yardım et demek istemiştim Beyza"
"Yaa ama komutanım siz ıslattınız"
Beyza, neyin nazı kızım bu!?
Hayatım boyunca naz yapamamanın acısı veya intikamı adı her ne olursa olsun asla yapmadığım bir şeydi
"Hadi canım hadi zamanımızdan gidiyor"
Canım?
Tam yerinden giderken kolundan tuttum "Nereye?"
"İçecek bir şeyler alacağım, içki içer misin?"
Onun evindeydik çünkü benim evimde Berk gibi bir sorun vardı o yüzden Alpin evindeydik.
"Olur sorun yok" kolunu bıraktım ve o da gitti. Bende gözlerimi evin içerisinde gezdirdim. Minik bir evdi desem yalan olurdu gayet büyük geniş bir evdi bu evde tek yaşıyor olamazdı. Yanıma geldiğini konuşunca anladım "tek başıma yaşamıyorum. Atlas komutanım gelir arada bir ama genelikle Güney ile yaşıyoruz" Nereden duymuştu beni?
....
Güney yanında uyuyan güzelliğe bakıyordu bir insan hem nasıl bu kadar güzel olup hemde bu kadar ukala olabilrdi?
Sormadan edemedi her ne kadar uyusada "hem nasıl güzel olup hemde bu kadar ukala olabilirsin"
Aradan biraz zaman geçtikten sonra ikram yapılmaya başladı ve Burcu'da uyandı. Sıra onlara geldiğinde kadın elinde bir kağıt parçası ile Güneye kahvesini uzattı. Burcu, Güney'den önce davranıp kağıdı aldı ve içindeki
Numarını bırak yakışıklım
Yazısını gördü ve cevabınıda kendi yazdı
Kocamdan uzak dur yeloz
Güney farkındaydı yazdığının ve yaptığının ama ses etmedi sadece "senden korkulur" demekle yetindi çünkü kendiside ben evliyim yazardı
....
Beyza Gün
Nerdeyse bitmişti işimiz su içmek için mutfağa gidecektim hemde Alpe kahve yapacaktım biraz donuzunu kaçırmıştı ve sarhoş olmuştu.
Mutfağa giderken arkamdan gelen Alpten habersizdim. Tezgâhın önünde dururken arkamdan hissettiğim el belimi kavradı ve beni kapının arkasına yasladı. Karşımda duran kişi Alpten başkası değildi. Aramızda neredeyse hiç alan kalmamıştı, ağızımı açsam dudaklarımız birbirine değecekti. Yurtkundum. Yapmamalıydı pişman olacağı hiç bir şeyi yapmamalıydı. "Komutanım" dedim kekeleyerek "Ne yapıyorsunuz?"
"Dayanamıyorum Beyza. Senin güzelliğine, gözlerine, sözlerine, dudaklarına. Sana ve senin olan hiç bir şeye dayanamıyorum Beyza." Dedi burunlarımız birbirine sürterek sonra devam etti:
"İzin ver Beyzam bana izin ver. Dudaklarına gelen sigara değil benim dudaklarım olsun"
Kendini çok zor tutuyordu ve bu çok barizdi.
"Pişman olacaksınız" dedim "bana yaklaştığınız için. Ben zarardan başka bişey getirmem"
"Zarar senin olsun gerekirse iflas etmeyede kabulum be Beyzam" dedi dudaklarıma uzanarak. İzin vermemiştim ağızımdan evet kelimesi çıkmamıştı ama o kendini tutamayacaktı. "Yarın pişman olacaksınız" dedim direnmeye çalışarak
"Asla senden pişman olmayacağım" dedi ve dudaklarıma yapıştı dudaklarımız dans içindeydiler. Gecenin ilerleyen saatlerinde ne o durdu nede ben dur dedim dudaklarımız ayrılmadan danslarına devam ettiler...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |