Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@mislanet

Merhabalar gençler. Yeni bölümümüzle sizlerleyim.

 

Biraz alevli ateşli bir bölüm oldu. İyi okumalar efendim 🤭

 

Yorum ve beğenileriniz bekliyorum. ❤️ En azından bir yıldıza basın zalımın kızları 😈

🌸 🌸 🌸 🌸

Mahir’in çıkmasından kısa bir süre sonra Emine teyze geldi içeriye.

 

“Adamı görünce güller açmış yüzünde.” Diye dalgasını da geçti tabi.

 

“ Öyle mi olmuş? ” Diyerek gülümsedim.

 

“Öyle yaa, yeni evliyken hep istersin erin yanında olsun. Akşam olsa da yamacına ilişsem istersin.”

 

“Ee sonra istenmiyor mu ki?” diye sormama sinirlendi

 

“Ne isteyeceğim o mendeburu. Gençlikte kaldı o sevda, şimdi valla yükü yetiyo sevmesi geri kalsın.” Dediklerine gülmemle o da gülmeye başladı.

 

“İlahi Emine teyze, amca duymasın valla.”

 

“Duysun, her gün yüzüne de diyom zaten. Neyse boşver şimdi o firavunu içeriye geçelim. Seni bekliyor herkes merakla. Kim bu Mahir’in gönlünü kaptırıp iki güne nikah kıydığı kız diye”

 

Koluna girip “Böyle deyince de az heyecan yaptım ya, üstüm başım düzgün mü?” diyerek üzerime bakıverdim. Üstümde yöresel bir kıyafete benzeyen gelin olan kızların giydiği bir kıyafet vardı.

 

“Tu tuu maşallah. Bir içim su gibisin. Hadi gir bakim koluma çatlatalım şu konu komşuyu.”

 

Gülerek koluna girdim ve içeriye doğru yol aldık. Burası nikahımızın kıyıldığı odaydı. İçeride yaklaşık 20 25 kadın vardı. Sedirlerde oturanlar, yerlere minder atıp oturanlar oldukça içe içe samimi bir ortam vardı. İçeriye girdiğimiz de ses kesildi dönüp bize doğru baktı neredeyse hepsi.

 

İçlerinden yaşça büyük olan bir teyze gülerek bize doğru geldi elini uzattı öpmem için. Bir an şaşırsam da bozuntuya vermeden uzattığı eli öpüverdim.

 

“Maşallah subhallah bizim oğlan turnayı gözünden vurmuş ha Emine. Ben Mahir’in nenesiyim kızım artık senin de nenenim. Hoş geldin ailemize.” Sözlerine tebessüm ederek ağır başlı bir şekilde cevapladım.

 

“Hoşbulduk efendim.”

 

“Ayol o ne öyle efendim mefendim sevmem ben öyle işler. Nenem diceksin.”

 

Ay sen istersin de ben söylemez miyim hiç neneem canım nenem.

 

“hoş buldum nenem.”

 

“Hah bak oldu şimdi, geç otur yavrum. Selvinaz gelin hanıma yemek hazırlayın. Anam sana hiç mi bir şey yedirmediler bu ne zayıflık böyle?”

 

Sözleri üzerine istemdışı kendime bakıverdim. Ben bir şey demeden devam etti sözlerine. “Valla Mahir üstüne bindi mi cılkını çıkarır. Karı kısmı az ele gelecek.” Laflarına önce kendisi sonra peşine millet kahkaha tufanına sokuverdi. Ben mi? Ben sözlerin gidişatını böyle beklediğim için bir an kal geldiği için şaşkın ördek gibi bakıverdim.

 

“Amaan yenge utandırma kızımı, gel yavrum buraya otur Ayşe Selvinaz'a yardım et sen de kızım.”

 

“ Ne dedim ayol alışır o da bu muhabbetlere.”

 

Ah canım Hacer anam benim, ibonun Yıldız Tilbe’yi pezevenklerin elinden kurtarması gibi kurtardı beni yaşlı kurtun elinden. Ahh ahh benim düğünüm olmayacaktı ben sana ne cevaplar verirdim.

 

Oturduktan kısa bir süre sonra önüme yemek gelmişti ama yemek ne mümkün bütün kadınlar ayı oynuyor gibi bana bakıyordu. Sakar bir adam olduğumdan dolayı her lokmam ayrı bir ızdıraptı şuan. Döküp de kırk sene dillerde dolanmaya niyetim yoktu.

 

“Kızım ecnebi misin sen? Öyle diyorlar.”

 

Elimde kaşık ile öyle bakakaldım. Ulan her yeni ortamda neden benim kökeni tartışma konusu oluyordu.

 

“Yok canım nerde çıkardınız, kızımız Müslüman Türk kızı.” Diye bende önce cevap verdi Hacer Ana.

 

Öyle mi der gibi baş salladı soran teyze. “Mahir’in analığı öyle dediydi de ne bileyim. Onun da pek lafına inanmam da gelin kızımızı da böyle açık görünce dedim kırk yılda bir doğru konuşuyor heralde."

 

“Ne bakıyon sen o yılanın lafına, derdini biliyom ben de neyse Mahirim ağzının payını verdi çok şükür düğünümüze de kara çalamadı. Kızımın güzelliğini çekemedi pis karı.”

 

Hacer Ana hala saçını yolup eline vermediği için çok pişmandı. Keşke düğüne gelse de bir meydan dayağı atabilsem diye hayıflanıp durmuştu.

 

“Hadi kapatın şu musibetin konusunu, Bilnur kızım hadi bir şeyler söyleyiver de döndürelim gelini.”

 

Neye dönecektim ben, anlamaz gözlerle etrafa bakarken elimden tutuverdi Kamile. Bir tane yanık sesli kızda hareketli bir şarkı şeyler söylemeye başlayınca mevzuya aydım.

 

Hadi bakalım Esra göster yavrum bütün hünerlerini, kır bakalım gerdanı.

 

Kamile ile oynamamıza Ayşe ile tanımadığım genç bir kız da katıldı. Oturan kadınlar ve kızların kimi türküyü söyleyerek kimi alkış tutarak bize eşlik ediyorlardı. Yabancısı olduğum bu ortam o kadar iyi hissettirmişti ki bana sanki tüm elemimi kederimi her dönüşümde döküvermiştim. Ne kadar güldük oynadık bilmiyorum nenem yine girdi araya.

 

“Kız yeter artık az oturtun gelini dinlensin, akşama adamın elinde kalacak.”

 

Ah bu nenem ah bu +18 imaları. Kızaracak yüzümde kalmamıştı. Oyun boyunca Nuri Alço edasıyla kalçalarımı, göğüslerimi süze süze bitirmişti. Hamamda neden Zarife nene iyi ki gelmedi valla seni soyup her bir yanını ayrı incelerdi demelerini çok iyi anlıyordum. Kadın burada kat kat kıyafetler üzerimde iken bile ayak üstü gözleriyle soymuştu, orda peştamelli hiç affetmezdi.

 

“ İlahi ana, günler çuvala mı girdi canım. Bu gün olmaz yarın olur. Ne güzel eğleniyor gençler.” Diye cevap verdi Emine teyze.

 

“Sen benim oğlanı öyle eyliyodun heralde Emine.”

 

Emine teyze benim için kendini an itibari ile ateşlere atmıştı. İnşallah bu yaşlı kurta uyup da cevap vermezdi valla bu kadınla gördüğüm kadarıyla kimse aşık atamazdı.

 

“ He ana, senin oğlun da çok eylenilecek adamdı da tövbe estağfurullah gençlerin yanında söyletme beni bu yaştan sonra.”

 

“Ovv görüyon mu amcamı hızlı delikanlılardanmış.” Diye ortaya konuştu Ayşe. Sesinin dozunu çok ayarlayamadığından herkes duymuştu. Bir kaç kıkırdamak sesine benimki de eklendi. Hacer Ana’nın gözler alev atıyordu.

 

“Bir sus Allah’ın cezası sus.” Diye sessizce dişlerinin arasında konuştu.

 

“Hacer, şu kızının ağzına bir ayar ver.” Oklar Hacer Ana ve Ayşe’ye dönünce ben araya giriverdim.

 

“Ay çok yoruldum ben şuraya oturayım, Kamilecim bana bir bardak su getirir misin?”

 

Kaostan beslenen Kamile için bu ricam işkence gibi bir şeydi. Anlık bozulduğunu belli eden bakışlarla çıkışa yöneldi. Zarife nene ise Allah’tan çok uzatmadı. Günün geri kalan saatlerinde ise durmadan beni görmek için gelen ziyaretçi trafiği vardı. Gelen bir kaç kişi dışında çok da kötü elektrik aldığım kimseler yoktu.

 

Akşam öncesi gelen misafirler için tekrar sofralar kuruldu. Öğlen milletin içinde yiyemediğimi anlamış olan Emine teyze sağolsun başka bir odaya soframızı hazırlatmıştı bu sefer. Ayşe, Kamile, Gül Nihal ve kızı Nahide bir de Selvinaz isminde tatlı bir genç kız ile oturmuş keyiflice yemeğimizi yiyorduk.

 

“Ay vallahi kurt gibi açıkmışım kızlar. Öğlen kursağıma dizildi yemekler herkes beni izlerken.”

 

“Napsınlar abla, koskoca Mahir beyin apar topar düğün dernek kurduğu bu dilber kim diye günlerdir merak içindelerdi. O içerdekilerin kim bilir kaçı, kızını tek Mahir abim alsın diye adaklar adamıştır. ”

 

Sözleriyle kaşığımı bıraktım sofraya. “Kim kızım onlar ne işleri var benim düğünümde o zaman. Kız yoksa ortada oynadığım kızlardan da var mıydı Mahir’e göz koyan?” diye sinirle sordum. Bir kaç kızdan o elektriği alsam da birlikte oynayıp güldüğüm kızlar öyle değil gibiydi.

 

“Yok abla yaa benim bildiğim yani, ama yemekten önce gelen öz ve üvey annesi ile birlikte gelen kısaca bir kız vardı ya bak onu biliyorum Mahir abime yanık.”

 

Kızı düşünüce hatırladım. Tam karşıma geçmiş sinirini saklamadan bakışlarını bana dikmiş öylece gidene kadar karşımda oturmuştu. Bakışları ile beni bir avuç suda boğmaya çalıştığına yemin edebilirdim.

 

“Ayşe, kapatsak mı bu konuları acaba. Düğün günü hiç konuşacak konu yok mu yavrum da bunları açtın. Sen bakma Ayşe’ye lütfen kafanı da takma. Bugün sizin en mutlu gününüz lütfen bu konular ile zehir etme hem kendine hem kocana.” Başımı salladım, "Doğru diyorsun, bu gün keyfimi hiç bir şey bozamaz."

 

Kamile reis konuyu tam da istediği yere çekme fırsatını yakalamanın mutluluğu ile köşede bez bebeği ile oynayan Nahide’nin duymayacağı bir ses ile, “Ee abla heyacan var mı akşam için?”

 

Önce bir baktım bu kızların merakı beni öldürecekti. “ Yine mi yaa? Kızım benim bu gerdeğimi ben sizin kadar dert edip düşünmüyorum ha.”

 

“Abla senle de hiç konuşulmuyor yaa, sordum yani ne var doğru düzgün cevap versen.” Bozulmuş bir sesle konuşsa da bakışlarında hadi anlat ısrarı hep vardı.

 

“Tamam tamammdemedik bir şey. tabiki de heyecanlıyım daha önce tecrübe etmediğim bir şey sonuçta.”

 

“Mahir abim hiç öptü mü seni?” Ayşe dan diye sormuştu. Bir an kaldım öyle ama hiç bunların ağzına laf veremezdim.

 

“Ne münasebet, öyle yanaktan bir iki kez işte.”

 

Yalanını seveyim senin. Adamın öpmediği yerin kaldı mı acaba?

 

Var tabi ki de canımm tövbe estağfurullah. Tabi gözlerini kısmış bir şekilde bana bakan kızların inanmadığı belliydi. Gül Nihal imdadıma yetişti.

 

“Aa kızlar size ne öpmüştür sevmiştir yani adamın nişanlısı.”

 

Başını sallayan Kamile cevap verdi. “Aynen abla biz de öyle düşünüyoruz. Bunlar bir araya gelince aralarında olan her bir şey alev alacak gibi oluyor. Ebedi inanmayız Mahir abimin bir iki yanak öpmeyle bırakacağını.”

 

Kızım siz sherlock holmes musunuz mübarek nokta atışı her bir şeyi tutturuyorlardı.

 

“Neyse konuyu kapatalım ha kız kardeşlerim. Mahir abiniz de bu konuların konuşulmasını istemez zannımca. Kulağına giderse çok kızar, kızdıklarına da hesabı keser değil mi?”

 

“Aman abla nerden gidecek sen söylemezsen. Abimin bizle iki cümleden fazla konuştuğu mu var?” diye gülerek çok yerinde bir tespit yaptı Ayşe.

 

“Ee ben söylerim zaten.”

 

İki kafadar da bozuk atarak bakıyorlardı. “Aşk olsun abla dost bildik içimizi açtık yaparsan çok kırarsın bizi.” Dedi Kamile.

 

“Tamam tamam ama siz de lütfen artık şu konuları bırakın. Söz size gerdekle ilgili bir şeyler anlatıcam.”

 

Sözlerimle sanki cennetten müjde vermişim gibi sevinçle bakmaya başladılar bana.

 

“Ama tekrar söyleyim öyle ayrıntı bir şeyler istemeyin benden. Üstün körü anlatırım.”

 

Başlarını sallayıp tamam dedi ikisi de. Yemekler yendikten sonra misafirler de dağılmış sadece evin halkı kalmıştı. Anladığım kadarıyla onlarda çıkacaktı. Hacer Ana ve kızlarla vedalaştıktan sonra Emine teyze beni Mahir ile odamıza getirdi.

 

“Bak kızım burası artık senin hanen, yuvan. Sen burayı kendinin görmez isen hep mutsuz olursun. Eşini, ondan olacak yavrularını da bu mutsuzluk içine sürüklersin. Ufak şeylerden bile mutlu olmaya çalış. Çok şükür eşin güçlü bir bey, dünyalık her bir şeyi ayağına serecek varlığı var ama bu yaşa kadar bir aile sıcaklığı görmüş biri değil. Bizim yakınlığımız ona yetmedi, yetmez de hep bir yarım hep bir eksikti. Onu hep çok sev, yuva ol ona. Benim diyeceğim ilk başta buydu.” Sessizce başımı sallamam ile sözlerine devam etti.

 

“Bu gün Allah katında karı koca oldunuz, bu geceden sonra da gerçek mana da karı koca olacaksınız inşallah. Acele etmeyin olur mu yavrum, canın çok acır. Birleşme olmadan önce kadının iyice kıvama gelmesi lazım ki canı acımasın. Kocan seni sevdiğinde o ne yaparsa sen de öyle karşılık ver. Karşılık vermen sadece onun için değil senin de kıvama gelmen için lazım.”

 

Oo ben bunları hep biliyorum desem Emine teyze şoklara girerdi. Bilmiyor gibi ilgiyle dinlememden ötürü anlattıkça anlattı.

 

“İşte böyle yavrum, ben şimdi çıkayım kocan gelince namaz kılarsınız.” Köşedeki hazırlamış oldukları sofrayı gösterip. “ Bunları da hazırlattım acıkırsanız yersiniz. Haydi selametle kalın.” Diyerek ayaklandı.

 

Ben de ayağa kalkıp sıkıca sarıldım. “Çok teşekkür ederim Emine teyze her şey için.” Ellerime vurarak sadece gülümsedi ve çıktı odadan. O çıktıktan sonra ben de odaya şöyle bir göz gezdirdim. Yatağa baktığımda zihnimde Mahir’le müstehcen görüntülerimiz canlandıkça karnımda kelebekler uçuşmaya başladı.

 

Heyecandan terleyen ellerimi elbiseme sürüp sofra olarak hazırladıkları köşeye doğru ilerledim. Camın öndündeki sedire çeşit çeşit yemekler üzerleri kapalı şekilde kocaman bir tepsiye koymuşlardı. Camdan baktığımda meşaleye benzer ateşlerle aydınlatılmış avluda Mahir’i gördüm. Yanındaki bir kaç kişi ile ciddi bir şeyler konuşuyordu.

 

Şu hale bak ben burada gerdek heyecanıyla tir tir titrerken beyefendinin daha önemli mevzuları vardı galiba. Başını kaldırıp odamıza baktığında loş ışıktan sanki beni görüyor gibi gözlerini olduğum yere dikti. Yanındaki adam ona bir şeyler anlatsa da gözü olduğum yerdeydi. Ağır ağır kafasını sallayıp elleriyle omuzlarına vurup bir şeyler söyledi.

 

3 adam da kafalarını sanki komutanlarından emir almış gibi sallayıp hızlı adımlar ile avludan çıktılar. Mahir de cama doğru bakıp başını iki yana doğru sallayıp gülerek evimize doğru ilerledi. Camın önünden odanın içerisine doğru ilerledim. Nerede dursam acaba diye bakına dururken kocam bey içeriye giriverdi. Uçtun mu mübarek?

 

Sanki bir suç işlemiş gibi “Hiih...” Diye bir anda bağırınca gülerek yanıma doğru geldi ve kollarının arasına aldı beni “Ne oldu hatunum, camdan geldiğimi görmedin mi de beklemiyor gibi bağırdın.”

 

Yalandan nazlı nazlı baktım. “ Ee ben beyimizi burada bekleyim, o aşağıda arkadaşları ile sohbette beni çoktan unutmuş.” Nazlanmam hoşuna gidiyordu besbelli gülümseyerek dinliyordu beni. Alnımı öptükten sonra dudaklarını alnıma yaslayıp sakince cevap verdi.

 

“Aklımdan çıktığın an varmış gibi bir de unuttun mu diyorsun.”

 

Başını alnımdan çekip yüz yüze bakmamızı sağladı. “Hem böyle bir güzel beklerken beni gecikmem ne mümkün.” Yavaş yavaş dudaklarıma doğru yanaşmaya başladı ama ben aniden yitiverdim adamı. “Ay Mahir bir dur yaa, namaz kılmamız lazım Abdestim var benim yaklaşma bana kaçar.”

 

Mahir şaka mısın sen der gibi baktı bana. “Bak bu üç oldu, bu geceden sonra bir daha öpmeme engel olursan cezasını çekersin. Hem seni öptüğümde abdestinin kaçağını kim söyledi sana ?”

 

Öpüp bırakıyormuş gibi bir de böyle konuşması yok muydu?

 

“Tabi ki de biliyorum o kadar da dini bilgimiz var yani. Ama sen öpmeyle bırakmazsan diye durdurdum. Hadi kocam bir kaza ya kurban gitmeden kılalım namazları, gece bizim değil nasıl olsa değil mi?” son sözlerimi söylerken yanına doğru yaklaşıp yalandan yakasını düzeltmiştim.

 

“ Bu kocam hitabını gece içine girdiğimde de istiyorum yavrum ona göre.” Diye konuştu edepsiz edepsiz.

 

Yüzünü sıvazlayıp derin beş nefes çekti içine. “Hey Yarabbim böyle de nasıl olacak ki namaz. Aklım fikrim sen de hatun Allah kabul eder inşallah. Ben abdest alayım da geleyim. Sana zahmet seccadeleri ser, kıble şu duvara doğru.” Diyip acele adımlarla çıktı ben de arkasından gülerek baktıktan sonra yatağın üstünde ikimiz için hazırlanan seccadeleri yere serdim.

 

Kısa bir süre sonra Mahir geldi. “Hadi kılalım namazları yavrum.” Namaz kılmayı çok bilmediğimden düğün öncesi Hacer Ana’dan rica etmiştim öğretmesini. Az buçuk bildiğim şekilde kıldım.

 

Mahir namazımızın bitiminde evliliğimiz ve saadetimiz için dua etti ben de elimi açarak duasına eşlik ettim. Sonunda namazımızı da bitirdikten sonra ayağa kalkıp birbirimize gülen gözlerle yine bir kaç saniye bakakaldık.

 

“Sonunda kavuşuyoruz ha gülüm?” hiç bir şey söylemeden başımı sallayarak onayladım onu. Yatağa oturup dizine vurarak oturmamı işaret etti. Ben de yüzümde işveli bir gülüş kırıta kırıta yanına geldim. Daha ben oturmadan çekiverdi kolumdan, bir anda kucağına oturuverdim.

 

Yetişkin time🤤

 

Yanağımı okşayarak saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırdı. Burnunu boynuma sürüp derin derin nefesler aldı. Kulağımın arkasına doğru tırmanıp emer gibi öpmeye başladı. Başımı geriye atıp iyice yer açtım ona. Ben de bir yandan kucağında ileri geri kıvranır gibi sürtünüyordum. Altımda ara ara seğirip bana bastırdığı sertliğin yüzeysel tanıdı çıkarıyordum. Kulağıma ateşli bir tonla konuşmaya başladı.

 

“Bu gece seni yavaş yavaş soyup, her bir yerinin tadına bakmadan girmeyeceğim içine.” Güçlü bir şekilde boynuma bir ısırık atınca sesli bir Ah çıktı ağzımdan. O ise konuşmaya devam etti.

 

“ Ama sen böyle her ısırdığımda bağırırsan işimiz var. Daha ben nerelerini ısırıp morartacağım.” Diyip boynumu iyice ele geçirdi.

 

Bu gece elinde kalmasan bari adam yicem diyo kızım...

 

Vallahi ben de hafif tırsmadım değil ama daha şimdiden yaptığı şeyler hoşuma gitmiş alt tarafıma doğru yavaş yavaş bir sıcaklık yayılmaya başlamıştı bile.

 

“Ah bu kokun beni daha çok azdırıyor.”

 

Başını boynumdan kaldırıp bir andan dudaklarıma yapıştı yine. Bir yandan öpüyor diğer yandan üzerimde kaftan benzeri kıyafeti üzerimden çıkarıp kenara attı.

 

İç elbisenin düğmelerini sabırsız bir şekilde hızlıca açıverdi. Karnıma kadar açtığı düğmelerden sonra öpmeyi bırakıp gerdanıma ve göğüslerimi kapatan çamaşıra baktı. Elleri ile hırçın bir şekilde omuzlarımdan elbiseyi indirdi. Ağzımdan yine bir “Ay! “ nidası çıksa da Mahir Efendi transa girmiş gibi çok umursamadı.

 

Göğüslerimi kapatan çamaşırı da bir hışımla aşağı indirerek göğüslerimi iyicd açığa çıkardı. Bir eli ile sağ göğsümü kavrayıp sıkarken ucunu yakalayıp onu da parmakları ile küçük bir bilye tanesi gibi oynamaya başladı.

 

“ Off, şu manzara... Böyle bile boşalabilirim. Sikeyim nasıl da elime göre yavrum. Şu taşan yerlerini ısırmak istiyorum.” Sonra kuvvetli bir şekilde sıkıp sıkıp bırakmaya başladı.

 

“Ahh Mahir...!”

 

“Mahir yok kocam diyeceksin. De bakalım.” Hayvan herif sahneyi tekrar çeken yönetmen gibi yeniden kuvvetlice sıktı doğru tepkimi duymak için.

 

“Ahh kocaam, koparacaksın.” Mahir dediğime bir cevap vermeyip tekrar dudaklarımı yakaladı. Ateşli bir şekilde öpüşürken bir yandan da göğüslerimi hoyratça okşuyordu. Ne olduğunu anlamadan bir anda yatağa atıverdi beni.

 

Ben yatakta uzanmış halde iken o karşımda ayakta bir kaç saniye duruverdi. Daha sonra üzerime eğilip kolları dirseklerimde, gövde kısmı karnımda olan elbiseyi yine aceleci tavırlarla aşağıya doğru bacaklarımdan çekti ve çıkardı.

 

Avına bakan aslan gibi memnun bir ifade ile baştan aşağı süzdü beni. Gözleri külotumda takılı kaldı. Bu sefer az öncekine nazaran yavaş hareketler ile eğilip dizlerimden kalçama doğru bacaklarımı okşayarak külotumun üstünden kadınlığımı okşamaya başladı.

 

Onu izleyen gözlerime izin ister gibi baktı. Başımı salladığımda külotumu iki yandan tutup yavaşça indirmeye başladı. Gözlerini bir an olsun kadınlığımdan ayırmıyordu. Külotumu çıkarıp bir kenara attığında elleri ile bacaklarımı ayırıp dizimden katlayarak kadınlığımı iyice açığa çıkardı.

 

Gözlerini hiç ayırmadan sanki hipnoz olmuş gibi izlemeye başladı. Yavaşça dizlerinin üstüne çöküp elleri ile okşamaya başladığında ürperip kapayıp kaçacak gibi tepki vermeme,

 

“Şiiişt sakin ol yavrum canını yakmayacağım,şimdilik.”

 

Eli ile kadınlığımın dudaklarını aşağı yukarı okşayıp hafifçe ayırdı. Dirseklerimin üstünde kalkmış her bir hareketini kaçırmak istemez gibi izliyordum. Bir yandan da vücudum okşamalarına tepki veriyor olduğum yerde istemsiz bir şekilde kıvranıyordum.

 

“Off sikeyim, şu görüntüye bir bak nasıl da sırılsıklam, içine dalmamı istiyor.”

 

Yavaş okşamaları daha bir hoyratlaşmaya başlamıştı. Sonra birden ne olduğunu anlamadan ağzını kadınlığıma dayayıp sömürür gibi yalayıp emmeye başladı. En merak ettiğim ve evlenince ben de kocamdan isteyeceğim dedim şeyi ben demeden kocam yapıyordu.

 

“Ahhh! kocam yavaş, ahh çok kötü oluyorum.” Ben kıvranıp inledikçe o daha çok gömüldü yaptığı işe. İki eli mengene gibi kalçalarımı kavramış var gücü ile sıkarken dili ve dudakları ile ön tarafıma tatlı işkencelerine devam ediyordu. Ara ara dozu kaçırıp ısırıklar bırakmasına çığlık atarak karşılık veriyordum.

 

“Ah Mahir! Lütfen dur dayanamıyorum.”

 

Dur yeter demelerime kesinlikle aldırış etmiyor beni harbi harbi yiyordu.

 

Adam sana dedi her bir yerini yiyeceğim diye. Sabaha sağ çıksan bari.

 

Nihayet kafasını kadınlığımdan kaldırdığında ben de başımı yataktan kaldırıp ona baktım.

 

Dudakları benim sıvımdan parıldıyordu. Dayanamayıp bir anda yataktan doğrulup bu sefer ben yapıştım dudaklarına. Kendi tadımı onun dudaklarından almak beni daha çok azdırmıştı.

 

Dudaklarımı dudaklarından çekip ayaklandım. Benimle birlikte o da ayaklanıp belimden tuttuğu gibi yapıştırdı bedenimizi.

 

“Ama sen fazla giyiniksin kocacığım, durumu eşitlemek lazım.”

 

“Hay hay yavrum.” Diyip elini üzerindeki gömleğin düğmelerine attığında ona engel oldum ve tek tek düğmelerine açmaya koyuldum. Hızlıca çıkarıp bir köşeye attığım gömleğinden sonra ne olduğunu anlamadan yerimizi değiştirip onun yatağa itip karnına oturup dikleştim. Elleri anında göğüslerimi buldu. Başını kaldırıp tabiri caizse yumuldu.

 

Önce ucunu dudakları ile kavrayıp hem emiyor hem de ucunu sündürür gibi çekiştiriyordu. Bense karnının üstünde ileri geri sürtünüyor ellerimle ise başını kavramış saçlarını çekiştirip sesli bir şekilde inliyordum. Dişlerini devreye soktuğunda ise ben de başını daha kuvvetli bir şekilde göğsüme bastırıyor çığlık çığlığa bağırıyordum. Resmen yiyip bitirmişti göğüslerimi. Göğüslerimi bıraktığımda uçları acıdan uyuşmuş olsada sızım sızım sızlıyorlardı. Göğüslerime başını dayamış vaziyette bana bakıp.

 

“Yavrum ben artık dayanamıyorum. Hele ki şu kuytunu hissederken içine girmek için çıldırıyorum.”

 

Bir şey demeden üzerinden doğrulup sürtünerek dizlerine doğru kaydım. Mahir dirseklerinin üstünde doğrulmuş pür dikkat beni izliyordu. Elimi pantolonunun düğmesine atıp açtım. Pantolonun yanlarından tutup aşağı doğru içindeki çamaşırı ile çekiştirdiğimde erkekliği bağımsızlığını ilan etmiş gibi fırlayı verdi meydana.

 

“Hoyt maşallah.” Ağzımdan çıkanlara Mahir kahkaha ile karşılık verdi.

 

“Beğendin demek.” Dedi çapkın bir gülüşle.

 

“Beğenmesek ayıp kaçar valla. Sağlam malmış.”

 

Laan sus Allahın belası, sanki eroin tadına bakıyo....

 

“Yakından bakmak ister misin yavrum öyle uzaktan anlayamazsın. Elin ile şöyle bir kavra.” Dedi flörtöz bir sesle. Başımı salladım hevesle “Bakmam mı hiç kocam?”

 

Ellerimi atıp aşağı yukarı okşamaya başladım.

 

“Aahh sikeyim bu çok iyi, şimdi yavaşca sık yavrum. Ahh işte öyle aşağıları da okşa.”

 

Mahir okşamlarımla kendinden geçerken ona bir güzellik daha yapmak istedim. Dilimi dışarı çıkarıp önce başını yalayıp sonra da ağzıma alıp şeker gibi emmeye başladım.

 

“Ahh, ahh gü-gülüm napıyorsun sen? Ahh daha da al iyice. Offf sen nasıl bir şeysin. Off...!”

 

Dilimi çıkarıp baştan aşağı dondurma gibi yalıyordum. Mahir iyice kendinden geçmiş bir şekilde elimin altında kıvranıp arada küfrediyor arada inliyor arada da yaptığım işi beğendiğine dair methiyeler düzüyordu. Ağzıma alabildiğimi alıp diğer kısımlarını da elimle ileri geri Sıvazlarken Mahir durdurdu beni.

 

“Dur dur dur yavrum. Yoksa boşalıcam dayanamıyorum.”

 

Erkekliğini lolipop gibi ağzımdan çıkarıp gülümseyerek, “Devam etmeyim mi?”istekle sorduğum soruya sızlanarak cevap verdi.

 

“Off sikeyim bana şu an bana nasıl harika bir manzara sunduğunu bilmiyorsun. Gel buraya deyip.” Dudaklarıma yapıştı deliler gibi öpüşüyorduk. Bir anda beni altına alıp bacaklarımın arasına yerleşip tekrar dudaklarımı öpmeye başladı. Ben de elimden geldiğince karşılık vermeye çalışsam da Mahir adeta yiyordu beni.

 

Erkekliğini ise kadınlığımın üzerinde başta aheste aheste sonrasında ise daha sert bir şekilde sürtünmeye başladı. Ellinin biri ile bir göğsümü sıkarken diğerini üst baldırımı sert bir şekilde okşarken ikimizin de sesli solukları ve inlemeleri oda içine yankılanıyordu. Başını kaldırıp gözlerime baktı. “Yavrum hazır mısın bütün olmaya?”

 

“E-Evet.” Heyecandan hecelemiştim.

 

“Sıkma kendini yavrum olur mu? Acıtmamak için elinden geleni yapıcam.”

 

Başımı sallayarak bacaklarımı daha çok araladım. Erkekliğinin ucunu kadınlığıma doğru hizaladı. Kendimi içten içe rahatlatmaya çalışsam da çok gerginim ve ister istemez kasıyorum. Kendini yavaşca bana ittiğinde canımın acısı kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı.

 

“Ahhh, yavrum çok sıkıyorsun. Bak durdum bir şey yapmıyorum az sakin bırak.” Sözlerine kızgın bir bakış attım.

 

“Demesi kolay tabi, sana giren bir şey yok ne bileceksin acısını.”

 

Havaya bakıp “Fesubhanellah, yavrum emin ol benim halim de fena sıkışıp kaldım içinde. Az sakinleş kurban olduğum kasma rahat bırak.” Konulurken bir yandan da yüzüme, yanaklarıma, dudaklarıma küçük öpücükler bırakıp saçlarımı okşuyordu.

 

Bir süre böyle sakinleştirmeye çalışması ile yaramıştı. Kadınlığımdan yoğum bir baskı hissetsem de Mahir’in sabrı ile yavaş yavaş kasılmalarım azalmaya başlamıştı. Tam alıştım derken Mahir’in birden kendini bana itmesi ile keskin bir acı saplandı rahmime.

 

“Ahhhh, hayvan herif yırttın. D-dur çok acıyor.” Benim acı ile kıvranmama üzülen gözlerle bakıyordu. Alnıma defalarca dudaklarımı değdirip özür diledi.

 

“Güzel karım, çok üzgünüm ama bunu yapmasaydım daha çok kasıp daha fazla canını acıtacaktım.”

 

“Böyle acıtmadın sanki. Çık üzerimden istemiyorum ben bir şey yapmak.”

 

Sesli seli güldü. “Valla burdan dönersem de tüm Bursa beni siksin.”

 

Omzuna vurup bu sefer ben de güldüm. “Ay salak salak konuşma yaa.” Benim gülmem onu da güldürdü.

 

“Nee, yalan mı? Almışım seni kadınım olmuşsun durur muyum hatun? Bak alıştın sanki benim oğlana.” Yavaş yavaş hareket etmeye başladı içimde hafifi bir sızı olsa da canım yanmıyordu.

 

“Ahh, bu doluluk hissi çok değişik.”

 

“Hoşuna gidiyor mu peki seni böyle sikmem?”

 

“Ahh kocam biraz yavaş ol ne olursun. Hala acıyor.” Sözlerimle hızını az düşürdü. “Of bu da can be güzelim. Nasıl zor tutuyorum kendimi bir bilsen.” Yüzüne baktığımda gerçekten ağır bir şey kaldırıyor gibi kızarmış suratı acı çeker gibi buruşmuş bir şekilde ağır bir tempo ile içimde git gel yapıyordu. Aslında az önceki acıdan eser yoktu, o garip doluluk hissi yerini zevke bırakmış sanki kadınlığımı eksik parçasını bulmanın sevinci ile dolup taşacak seviyeye gelmiş, şu an ki temponun daha fazlasını istiyordu.

 

“ Ahh Kocaam, biraz daha hızlan lütfen.” İsteğimi sevinçle karşılamış bir anda hızına hız katmıştı.

 

“Yavrum hiç söylemeyeceksin sandım.” Mahir içimde hızına hız katarken benim zevk çığlıklarım oda da yankılanıyordu.

 

“Ahhh, Karım, kadınım...” Dedikten sonra dudaklarımı dudakları ile kavrayıp iniltilerimi öpüşmemizin içine hapsetti. Bacaklarımı beline doğru kaldırmamı sağlayıp kendini daha da içime itti. Ellerini kalçalarıma adeta bir pençe gibi saplamış iki yandan yoğurur gibi sıkıp bırakıyordu.

 

Dudaklarımı bırakıp aşağı boynuma doğru emerek ve ısırarak kendine bir yol çizdi. Gerdanım da ısırık ve emişlerden payını almıştı. Kalçamdaki bir elini çekip göğsümü kavradı. Gözlerimin içine baka baka ucunu önce dudaklarının arasına sonra da dişlerinin arasına alarak çekiştirmeye ve emmeye başladı.

 

Bu çok fazlaydı, her yandan kuşatılmış bir kale gibi çaresiz teslim olmayı bekliyordum. Göğüslerimi emerken düşürdüğü temposunu emmeyi bıraktığında tekrar artırdı.

 

“Off hiç bitmesin istiyorum. Şu sıcaklığından bir an çıkmak istemiyorum.” Cevap vermedim sesli ve zevk dolu inleyişlerim ona gereken cevabı veriyordu.

 

Mahir’in konuşmaları artık uzaktan yankı şeklinde gelen bir ses gibi geliyordu kulağıma. İçimdeki volkanların patlaması an meselesiydi. Yakındım ve hızını düşürmesini hiç istemiyordum.

 

“Aaah! Kocam daha hızlı lütfen daha hızlı.”

 

Sözlerim Mahir için bir emir gibiydi sanki bacaklarımı dizlerimden kırıp bir elini kalçama bir elini boynuma koyup daha da hızlandı. Büyük bir inleme ve peşinden gelen rahatlama ile hemen ardımdan Mahir’de aktı içime içime.

 

Üzerime bıraktığı ağırlığı ile bir süre ikimiz de derin nefesler alarak nefesimizi toplamaya çalıştık. İlk konuşan Mahir oldu. Alnıma nir öpücük kondurup az biraz doğruldu. Baygın ve bitik halde olduğum için kısık gözlerle ona bakmama gülümsedi.

 

“Artık her şeyinle benimsin gülüm.”

 

“Artık her şeyinle benimsin sevgilim.”

 

 

 

Bölüm nasıldı gençler? Güzeldi güzeldi hadi söyleyin🫠

 

Gelecek bölümde görüşmek üzere ❤️

 

Sağlıcakla kalın yıldıza basın😚

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%