Merhabalar gençler. 🤗
Yeni bölümümüzle sizlerleyim.
Yorum ve beğenileriniz bekliyorum. ❤️ En azından bir yıldıza basın zalımın kızları 😈
🌸 🌸 🌸 🌸
Mahir’in çıkmasından kısa bir süre sonra Emine teyze geldi içeriye.
“Adamı görünce güller açmış yüzünde.” Diye dalgasını da geçti tabi.
“ Öyle mi olmuş? ” Diyerek gülümsedim.
“Öyle yaa, yeni evliyken hep istersin erin yanında olsun. Akşam olsa da yamacına ilişsem istersin.”
“Ee sonra istenmiyor mu ki?” diye sormama sinirlendi
“Ne isteyeceğim o mendeburu. Gençlikte kaldı o sevda, şimdi valla yükü yetiyo sevmesi geri kalsın.” Dediklerine gülmemle o da gülmeye başladı.
“İlahi Emine teyze, amca duymasın valla.”
“Duysun, her gün yüzüne de diyom zaten. Neyse boşver şimdi o firavunu içeriye geçelim. Seni bekliyor herkes merakla. Kim bu Mahir’in gönlünü kaptırıp iki güne nikah kıydığı kız diye”
Koluna girip “Böyle deyince de az heyecan yaptım ya, üstüm başım düzgün mü?” diyerek üzerime bakıverdim. Üstümde yöresel bir kıyafete benzeyen gelin olan kızların giydiği bir kıyafet vardı.
“Tu tuu maşallah. Bir içim su gibisin. Hadi gir bakim koluma çatlatalım şu konu komşuyu.”
Gülerek koluna girdim ve içeriye doğru yol aldık. Burası nikahımızın kıyıldığı odaydı. İçeride yaklaşık 20 25 kadın vardı. Sedirlerde oturanlar, yerlere minder atıp oturanlar oldukça içe içe samimi bir ortam vardı. İçeriye girdiğimiz de ses kesildi dönüp bize doğru baktı neredeyse hepsi.
İçlerinden yaşça büyük olan bir teyze gülerek bize doğru geldi elini uzattı öpmem için. Bir an şaşırsam da bozuntuya vermeden uzattığı eli öpüverdim.
“Maşallah subhallah bizim oğlan turnayı gözünden vurmuş ha Emine. Ben Mahir’in nenesiyim kızım artık senin de nenenim. Hoş geldin ailemize.” Sözlerine tebessüm ederek ağır başlı bir şekilde cevapladım.
“Hoşbulduk efendim.”
“Ayol o ne öyle efendim mefendim sevmem ben öyle işler. Nenem diceksin.”
Ay sen istersin de ben söylemez miyim hiç neneem canım nenem.
“hoş buldum nenem.”
“Hah bak oldu şimdi, geç otur yavrum. Selvinaz gelin hanıma yemek hazırlayın. Anam sana hiç mi bir şey yedirmediler bu ne zayıflık böyle?”
Sözleri üzerine istemdışı kendime bakıverdim. Ben bir şey demeden devam etti sözlerine. “Valla Mahir üstüne bindi mi cılkını çıkarır. Karı kısmı az ele gelecek.” Laflarına önce kendisi sonra peşine millet kahkaha tufanına sokuverdi. Ben mi? Ben sözlerin gidişatını böyle beklediğim için bir an kal geldiği için şaşkın ördek gibi bakıverdim.
“Amaan yenge utandırma kızımı, gel yavrum buraya otur Ayşe Selvinaz'a yardım et sen de kızım.”
“ Ne dedim ayol alışır o da bu muhabbetlere.”
Ah canım Hacer anam benim, ibonun Yıldız Tilbe’yi pezevenklerin elinden kurtarması gibi kurtardı beni yaşlı kurtun elinden. Ahh ahh benim düğünüm olmayacaktı ben sana ne cevaplar verirdim.
Oturduktan kısa bir süre sonra önüme yemek gelmişti ama yemek ne mümkün bütün kadınlar ayı oynuyor gibi bana bakıyordu. Sakar bir adam olduğumdan dolayı her lokmam ayrı bir ızdıraptı şuan. Döküp de kırk sene dillerde dolanmaya niyetim yoktu.
“Kızım ecnebi misin sen? Öyle diyorlar.”
Elimde kaşık ile öyle bakakaldım. Ulan her yeni ortamda neden benim kökeni tartışma konusu oluyordu.
“Yok canım nerde çıkardınız, kızımız Müslüman Türk kızı.” Diye bende önce cevap verdi Hacer Ana.
Öyle mi der gibi baş salladı soran teyze. “Mahir’in analığı öyle dediydi de ne bileyim. Onun da pek lafına inanmam da gelin kızımızı da böyle açık görünce dedim kırk yılda bir doğru konuşuyor heralde."
“Ne bakıyon sen o yılanın lafına, derdini biliyom ben de neyse Mahirim ağzının payını verdi çok şükür düğünümüze de kara çalamadı. Kızımın güzelliğini çekemedi pis karı.”
Hacer Ana hala saçını yolup eline vermediği için çok pişmandı. Keşke düğüne gelse de bir meydan dayağı atabilsem diye hayıflanıp durmuştu.
“Hadi kapatın şu musibetin konusunu, Bilnur kızım hadi bir şeyler söyleyiver de döndürelim gelini.”
Neye dönecektim ben, anlamaz gözlerle etrafa bakarken elimden tutuverdi Kamile. Bir tane yanık sesli kızda hareketli bir şarkı şeyler söylemeye başlayınca mevzuya aydım.
Hadi bakalım Leyla göster yavrum bütün hünerlerini, kır bakalım gerdanı.
Kamile ile oynamamıza Ayşe ile tanımadığım genç bir kız da katıldı. Oturan kadınlar ve kızların kimi türküyü söyleyerek kimi alkış tutarak bize eşlik ediyorlardı. Yabancısı olduğum bu ortam o kadar iyi hissettirmişti ki bana sanki tüm elemimi kederimi her dönüşümde döküvermiştim. Ne kadar güldük oynadık bilmiyorum nenem yine girdi araya.
“Kız yeter artık az oturtun gelini dinlensin, akşama adamın elinde kalacak.”
Ah bu nenem ah bu +18 imaları. Kızaracak yüzümde kalmamıştı. Oyun boyunca Nuri Alço edasıyla kalçalarımı, göğüslerimi süze süze bitirmişti. Hamamda neden Zarife nene iyi ki gelmedi valla seni soyup her bir yanını ayrı incelerdi demelerini çok iyi anlıyordum. Kadın burada kat kat kıyafetler üzerimde iken bile ayak üstü gözleriyle soymuştu, orda peştamelli hiç affetmezdi.
“ İlahi ana, günler çuvala mı girdi canım. Bu gün olmaz yarın olur. Ne güzel eğleniyor gençler.” Diye cevap verdi Emine teyze.
“Sen benim oğlanı öyle eyliyodun heralde Emine.”
Emine teyze benim için kendini an itibari ile ateşlere atmıştı. İnşallah bu yaşlı kurta uyup da cevap vermezdi valla bu kadınla gördüğüm kadarıyla kimse aşık atamazdı.
“ He ana, senin oğlun da çok eylenilecek adamdı da tövbe estağfurullah gençlerin yanında söyletme beni bu yaştan sonra.”
“Ovv görüyon mu amcamı hızlı delikanlılardanmış.” Diye ortaya konuştu Ayşe. Sesinin dozunu çok ayarlayamadığından herkes duymuştu. Bir kaç kıkırdamak sesine benimki de eklendi. Hacer Ana’nın gözler alev atıyordu.
“Bir sus Allah’ın cezası sus.” Diye sessizce dişlerinin arasında konuştu.
“Hacer, şu kızının ağzına bir ayar ver.” Oklar Hacer Ana ve Ayşe’ye dönünce ben araya giriverdim.
“Ay çok yoruldum ben şuraya oturayım, Kamilecim bana bir bardak su getirir misin?”
Kaostan beslenen Kamile için bu ricam işkence gibi bir şeydi. Anlık bozulduğunu belli eden bakışlarla çıkışa yöneldi. Zarife nene ise Allah’tan çok uzatmadı. Günün geri kalan saatlerinde ise durmadan beni görmek için gelen ziyaretçi trafiği vardı. Gelen bir kaç kişi dışında çok da kötü elektrik aldığım kimseler yoktu.
Akşam öncesi gelen misafirler için tekrar sofralar kuruldu. Öğlen milletin içinde yiyemediğimi anlamış olan Emine teyze sağolsun başka bir odaya soframızı hazırlatmıştı bu sefer. Ayşe, Kamile, Gül Nihal ve kızı Nahide bir de Selvinaz isminde tatlı bir genç kız ile oturmuş keyiflice yemeğimizi yiyorduk.
“Ay vallahi kurt gibi açıkmışım kızlar. Öğlen kursağıma dizildi yemekler herkes beni izlerken.”
“Napsınlar abla, koskoca Mahir beyin apar topar düğün dernek kurduğu bu dilber kim diye günlerdir merak içindelerdi. O içerdekilerin kim bilir kaçı, kızını tek Mahir abim alsın diye adaklar adamıştır. ”
Sözleriyle kaşığımı bıraktım sofraya. “Kim kızım onlar ne işleri var benim düğünümde o zaman. Kız yoksa ortada oynadığım kızlardan da var mıydı Mahir’e göz koyan?” diye sinirle sordum. Bir kaç kızdan o elektriği alsam da birlikte oynayıp güldüğüm kızlar öyle değil gibiydi.
“Yok abla yaa benim bildiğim yani, ama yemekten önce gelen öz ve üvey annesi ile birlikte gelen kısaca bir kız vardı ya bak onu biliyorum Mahir abime yanık.”
Kızı düşünüce hatırladım. Tam karşıma geçmiş sinirini saklamadan bakışlarını bana dikmiş öylece gidene kadar karşımda oturmuştu. Bakışları ile beni bir avuç suda boğmaya çalıştığına yemin edebilirdim.
“Ayşe, kapatsak mı bu konuları acaba. Düğün günü hiç konuşacak konu yok mu yavrum da bunları açtın. Sen bakma Ayşe’ye lütfen kafanı da takma. Bugün sizin en mutlu gününüz lütfen bu konular ile zehir etme hem kendine hem kocana.” Başımı salladım, "Doğru diyorsun, bu gün keyfimi hiç bir şey bozamaz."
Kamile reis konuyu tam da istediği yere çekme fırsatını yakalamanın mutluluğu ile köşede bez bebeği ile oynayan Nahide’nin duymayacağı bir ses ile, “Ee abla heyacan var mı akşam için?”
Önce bir baktım bu kızların merakı beni öldürecekti. “ Yine mi yaa? Kızım benim bu gerdeğimi ben sizin kadar dert edip düşünmüyorum ha.”
“Abla senle de hiç konuşulmuyor yaa, sordum yani ne var doğru düzgün cevap versen.” Bozulmuş bir sesle konuşsa da bakışlarında hadi anlat ısrarı hep vardı.
“Tamam tamammdemedik bir şey. tabiki de heyecanlıyım daha önce tecrübe etmediğim bir şey sonuçta.”
“Mahir abim hiç öptü mü seni?” Ayşe dan diye sormuştu. Bir an kaldım öyle ama hiç bunların ağzına laf veremezdim.
“Ne münasebet, öyle yanaktan bir iki kez işte.”
Yalanını seveyim senin. Adamın öpmediği yerin kaldı mı acaba?
Var tabi ki de canım tövbe estağfurullah. Tabi gözlerini kısmış bir şekilde bana bakan kızların inanmadığı belliydi. Gül Nihal imdadıma yetişti.
“Aa kızlar size ne öpmüştür sevmiştir yani adamın nişanlısı.”
Başını sallayan Kamile cevap verdi. “Aynen abla biz de öyle düşünüyoruz. Bunlar bir araya gelince aralarında olan her bir şey alev alacak gibi oluyor. Ebedi inanmayız Mahir abimin bir iki yanak öpmeyle bırakacağını.”
Kızım siz sherlock holmes musunuz mübarek nokta atışı her bir şeyi tutturuyorlardı.
“Neyse konuyu kapatalım ha kız kardeşlerim. Mahir abiniz de bu konuların konuşulmasını istemez zannımca. Kulağına giderse çok kızar, kızdıklarına da hesabı keser değil mi?”
“Aman abla nerden gidecek sen söylemezsen. Abimin bizle iki cümleden fazla konuştuğu mu var?” diye gülerek çok yerinde bir tespit yaptı Ayşe.
“Ee ben söylerim zaten.”
İki kafadar da bozuk atarak bakıyorlardı. “Aşk olsun abla dost bildik içimizi açtık yaparsan çok kırarsın bizi.” Dedi Kamile.
“Tamam tamam ama siz de lütfen artık şu konuları bırakın. Söz size gerdekle ilgili bir şeyler anlatıcam.”
Sözlerimle sanki cennetten müjde vermişim gibi sevinçle bakmaya başladılar bana.
“Ama tekrar söyleyim öyle ayrıntı bir şeyler istemeyin benden. Üstün körü anlatırım.”
Başlarını sallayıp tamam dedi ikisi de. Yemekler yendikten sonra misafirler de dağılmış sadece evin halkı kalmıştı. Anladığım kadarıyla onlarda çıkacaktı. Hacer Ana ve kızlarla vedalaştıktan sonra Emine teyze beni Mahir ile odamıza getirdi.
“Bak kızım burası artık senin hanen, yuvan. Sen burayı kendinin görmez isen hep mutsuz olursun. Eşini, ondan olacak yavrularını da bu mutsuzluk içine sürüklersin. Ufak şeylerden bile mutlu olmaya çalış. Çok şükür eşin güçlü bir bey, dünyalık her bir şeyi ayağına serecek varlığı var ama bu yaşa kadar bir aile sıcaklığı görmüş biri değil. Bizim yakınlığımız ona yetmedi, yetmez de hep bir yarım hep bir eksikti. Onu hep çok sev, yuva ol ona. Benim diyeceğim ilk başta buydu.” Sessizce başımı sallamam ile sözlerine devam etti.
“Bu gün Allah katında karı koca oldunuz, bu geceden sonra da gerçek mana da karı koca olacaksınız inşallah. Acele etmeyin olur mu yavrum, canın çok acır. Birleşme olmadan önce kadının iyice kıvama gelmesi lazım ki canı acımasın. Kocan seni sevdiğinde o ne yaparsa sen de öyle karşılık ver. Karşılık vermen sadece onun için değil senin de kıvama gelmen için lazım.”
Oo ben bunları hep biliyorum desem Emine teyze şoklara girerdi. Bilmiyor gibi ilgiyle dinlememden ötürü anlattıkça anlattı.
“İşte böyle yavrum, ben şimdi çıkayım kocan gelince namaz kılarsınız.” Köşedeki hazırlamış oldukları sofrayı gösterip. “ Bunları da hazırlattım acıkırsanız yersiniz. Haydi selametle kalın.” Diyerek ayaklandı.
Ben de ayağa kalkıp sıkıca sarıldım. “Çok teşekkür ederim Emine teyze her şey için.” Ellerime vurarak sadece gülümsedi ve çıktı odadan. O çıktıktan sonra ben de odaya şöyle bir göz gezdirdim. Yatağa baktığımda zihnimde Mahir’le müstehcen görüntülerimiz canlandıkça karnımda kelebekler uçuşmaya başladı.
Heyecandan terleyen ellerimi elbiseme sürüp sofra olarak hazırladıkları köşeye doğru ilerledim. Camın öndündeki sedire çeşit çeşit yemekler üzerleri kapalı şekilde kocaman bir tepsiye koymuşlardı. Camdan baktığımda meşaleye benzer ateşlerle aydınlatılmış avluda Mahir’i gördüm. Yanındaki bir kaç kişi ile ciddi bir şeyler konuşuyordu.
Şu hale bak ben burada gerdek heyecanıyla tir tir titrerken beyefendinin daha önemli mevzuları vardı galiba. Başını kaldırıp odamıza baktığında loş ışıktan sanki beni görüyor gibi gözlerini olduğum yere dikti. Yanındaki adam ona bir şeyler anlatsa da gözü olduğum yerdeydi. Ağır ağır kafasını sallayıp elleriyle omuzlarına vurup bir şeyler söyledi.
Üç adam da kafalarını sanki komutanlarından emir almış gibi sallayıp hızlı adımlar ile avludan çıktılar. Mahir de cama doğru bakıp başını iki yana doğru sallayıp gülerek evimize doğru ilerledi. Camın önünden odanın içerisine doğru ilerledim. Nerede dursam acaba diye bakına dururken kocam bey içeriye giriverdi. Uçtun mu mübarek?
Sanki bir suç işlemiş gibi “Hiih...” Diye bir anda bağırınca gülerek yanıma doğru geldi ve kollarının arasına aldı beni “Ne oldu hatunum, camdan geldiğimi görmedin mi de beklemiyor gibi bağırdın.”
Yalandan nazlı nazlı baktım. “ Ee ben beyimizi burada bekleyim, o aşağıda arkadaşları ile sohbette beni çoktan unutmuş.” Nazlanmam hoşuna gidiyordu besbelli gülümseyerek dinliyordu beni. Alnımı öptükten sonra dudaklarını alnıma yaslayıp sakince cevap verdi.
“Aklımdan çıktığın an varmış gibi bir de unuttun mu diyorsun.”
Başını alnımdan çekip yüz yüze bakmamızı sağladı. “Hem böyle bir güzel beklerken beni gecikmem ne mümkün.” Yavaş yavaş dudaklarıma doğru yanaşmaya başladı ama ben aniden yitiverdim adamı. “Ay Mahir bir dur yaa, namaz kılmamız lazım Abdestim var benim yaklaşma bana kaçar.”
Mahir şaka mısın sen der gibi baktı bana. “Bak bu üç oldu, bu geceden sonra bir daha öpmeme engel olursan cezasını çekersin. Hem seni öptüğümde abdestinin kaçağını kim söyledi sana ?”
Öpüp bırakıyormuş gibi bir de böyle konuşması yok muydu?
“Tabi ki de biliyorum o kadar da dini bilgimiz var yani. Ama sen öpmeyle bırakmazsan diye durdurdum. Hadi kocam bir kaza ya kurban gitmeden kılalım namazları, gece bizim nasıl olsa değil mi?” son sözlerimi söylerken yanına doğru yaklaşıp yalandan yakasını düzeltmiştim.
“ Bu kocam hitabını gece içine girdiğimde de istiyorum yavrum ona göre.” Diye konuştu edepsiz edepsiz.
Yüzünü sıvazlayıp derin bir nefes çekti içine. “Hey Yarabbim böyle de nasıl olacak ki namaz. Aklım fikrim sen de hatun Allah kabul eder inşallah. Ben abdest alayım da geleyim. Sana zahmet seccadeleri ser, kıble şu duvara doğru.” Diyip acele adımlarla çıktı ben de arkasından gülerek baktıktan sonra yatağın üstünde ikimiz için hazırlanan seccadeleri yere serdim.
Kısa bir süre sonra Mahir geldi. “Hadi kılalım namazları yavrum.” Namaz kılmayı çok bilmediğimden düğün öncesi Hacer Ana’dan rica etmiştim öğretmesini. Az buçuk bildiğim şekilde kıldım.
Mahir namazımızın bitiminde evliliğimiz ve saadetimiz için dua etti ben de elimi açarak duasına eşlik ettim. Sonunda namazımızı da bitirdikten sonra ayağa kalkıp birbirimize gülen gözlerle yine bir kaç saniye bakakaldık.
“Sonunda kavuşuyoruz ha gülüm?” hiç bir şey söylemeden başımı sallayarak onayladım onu. Yatağa oturup dizine vurarak oturmamı işaret etti. Ben de yüzümde işveli bir gülüş kırıta kırıta yanına geldim. Daha ben oturmadan çekiverdi kolumdan, bir anda kucağına oturuverdim.
*********
Yetişkin içerik kaldırılmıştır. Hikaye final yaptıktan sonra yeniden düzenlenecektir. 🤗
Alnıma bir öpücük kondurup az biraz doğruldu. Baygın ve bitik halde olduğum için kısık gözlerle ona bakmama gülümsedi.
“Artık her şeyinle benimsin gülüm.”
“Artık her şeyinle benimsin sevgilim.”
🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Bölüm nasıldı gençler? Güzeldi güzeldi hadi söyleyin🫠
Gelecek bölümde görüşmek üzere ❤️
Sağlıcakla kalın yıldıza basın😚
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.57k Okunma |
4.62k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |