Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@mislanet

Selam gencolar. Bir bölüm daha geldi. Aslında bu yoktu ama içimde geldi anasını satayım 😁

 

Bugün yazdıkça yazdım maşallah subhallah. ❤️

 

MAŞALLAH NİYETİNE BİR YILDIZA ÇÖKÜN. 😁

OKUNUYOR AMA OKUYAN VATANDAŞLARIN YILDIZA ÇÖKMEMESİ MİNNOŞ KALBİMİ KIRIYOR DOĞRUSU. 🤗

 

KEYİFLİ OKUMALAR EFENİM...

🌸🌸🌸🌸🌸

 

Gözlüklerinin üzerinden dikkatlice yüzüme baktı.

 

"Yakışmış bu renk."

 

Boşta olan ellerimle kızıla boyanmış ve az da kısaltırdığım saçlarımı düzeltir gibi yaptım.

 

"Hımm, teşekkür ederim. Görev için böyle olması gerekiyordu ama hoşuma gitti benim de."

 

Ağır hareketlerle koltuğuna yaslanıp daha dikkatli süzmeye başladı beni.

 

"Ciddi bir görev olmalı."

 

Cevap vermedim usul usul başımı salladım.

 

"Peki kendini hazır hissediyor musun?"

 

Dudağımın kenarı kıvrıldı. Sorduğu soruyu içimde tahlil ediyordum. Uzun sayılmayacak bir sessizlikten sonra cevapladım.

 

" Üç yıl oldu. Bırak da hazır olayım değil mi ama?"

 

Boğazını temizleyip elleri ile gözlüğünü düzeltirken gözlerini gözlerime dikti. Sanki orada sorusunun cevabını arıyor gibiydi.

 

Gözlerimi devirerek parmağım uyarır gibi ona doğrulttum.

 

"Hadi ama, sen de biliyorsun bir şeyleri arkada bırakmaya çalıştığımı."

 

"Aramıyorsun yani artık onu. Duyduğuma göre hafta sonları Bursa'ya gitmeyi de bırakmışsın."

 

Sinirli bir nefes verdim. Arkamdan iş çevirmesi hoşuma gitmiyordu.

 

"Merak ettiğin şeyleri bana sorabilirsin. Hafiye gibi soruşturman hoşuma gitmiyor."

 

Söylediklerime gülümsedi. Genel anlamda zaten sinirimi öfkemi çok takmaz hatta sorularıyla üzerime gelerek daha çok sinirlendirir içimde ne varsa açığa dökmemi sağlardı.

 

Kendisi bunu açıkça itiraf etmemiş olsa da ben ne yaptığını iş işten geçtikten sonra anlıyordum. Biz de böyle anlaşıyorduk.

 

"Lafın arasında Karaca söyledi, yoksa özellikle araştırıp soruşturduğum bir şey değil. Bunun bir adım olduğunun farkındasın değil mi?"

 

Başımı usul usul salladım.

 

"Ben, artık bir şeyleri kabullenmeye başladım galiba gerçek..."

 

Gözlerimden istemsiz akmaya başlayan damlalar, dilimden çıkanın doğruluğunu sorgulatıyordu ikimize de.

 

"Gözler her zaman doğruyu söyler Esra. Duygusal olarak bu kadar derin bir bağ kurman elbette ki bu bağı koparmanda sana zorluk çıkaracak. Ama unutma ki gerçek hayat tüm acımasızlığı ile akıp gidiyor. Oldukça stresli ve dikkat isteyen bir işin var. Rüya ve gerçek ayrımını yapabilme konusunda epey bir ilerleme kaydettik. İlk geldiğin günleri hatırlasana."

 

Ortada bulunan sehpadan bir peçete alarak akan göz yaşlarımı ve burnumu sildim. Kuruyan boğazımı ıslatmak için yine ortadaki bardaktan bir kaç yudum su içtim.

 

Asuman abla tüm bunları ciddi bir sessizlik içerisinde takip ediyor sabırla konuşmamı bekliyordu.

 

"Biliyorum ilk zamanlar her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu kabullenmek çok zor oldu benim için. Yaa ben, ben Yusuf Güney videoları izledim." kendimi göstererek.

 

Sözlerimle tüm ciddiyeti bozuldu, ağzından bir kıkırdama kaçtı ama bir yorum yapmadı.

 

"Yaşadığım astral bir seyahat miydi? Yine aynısını yaşamak için neler yapmam gerek onun cevabını aramak için kaç tane yogiye gittim."

 

Mahir'i arıyorum diye dinden imandan da çıktı bizimki...

 

"İçinde mantıksızlıklarla dolu anların olduğu ama hepsini ardı sıra, bir olay silsilesi şeklinde gerçek gibi yaşamak bana bunun bir cevabının olduğunu ve onu aramam gerektiğini hissetirdi."

 

"Burdan şunu çıkarabiliyoruz mu? Sana göre rüyandaki her karakter ile bir yaşanmışlığın var. "

 

Başımı salladım evet der gibi i, "Biliyorsun koma öncesi, zaman yok ben de. Allah kahretsin ki yok. Sadece bir görevde olduğumu biliyorum ama hiç bir şey hatırlamıyorum. Karaca bile bilmiyor. Gizli bir görev, ne kadar öğrenmeye çalışsam da her şey kapı duvar."

 

"Yani o görev esnasında mı rüyandaki insanlarla karşılaştığını düşünüyorsun?"

 

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Bilmiyorum bir ihtimal tabi. Ama artık yoruldum. Bu arayışlarım başta kendime sonra yakınlarıma iyi gelmiyor."

 

" Artık bir şeyleri arkanda bırakıp yeni sayfalar açma fikrine sıcak baktığını hissediyorum."

 

Cevap vermedim ama başımı salladım usul usul.

 

" Peki, buradan sonrasında hayatında yeni sayfalar açma konusunda nasıl ileleyeceğimizi düşünmeliyiz. Kabulleniş aslında sorunları çözme noktasında en önemli adımdır. Şöyle sorayım peki hayatına birini alma konusunda ne düşünüyorsun? Neydi şu çocuğun adı hah Serhat? Bildiğim kadarıyla hala çok ilgili seninle."

 

Sözleriyle yüzümü buruşturdum. Serhat'ın ısrarla vazgeçmeyişi beni daha çok kendinden ittiriyordu. Sıkıntılı bir şekilde ellerimle oynayarak cevapladım.

 

"Biliyorsun kaza öncesi kısa süreli bir ilişkimiz vardı. Yani bitişini hatırlamıyorum ama koma sonrası bambaşka biri olarak uyandığımda ilk üzerini çizdiğim kişilerden oldu kendisi. Hala çok ısrarcı ama bu ısrarı beni daha çok itiyor. Kalbimde hala o varken kimseyle duygusal olarak bir birlikteliğe hazır değilim."

 

"Az önce kabullendiğini, vazgeçtiğini söylemiştin. Şimdi söylediğin kabullenmiş birinin cümlesi gibi mi duruyor sence?"

 

Huysuz şekilde homurdandım ağzımın içinde.

 

"Kabullendim dediysem aramak için artık deli gibi çabalar içine girmeyeceğim. Ama ona olan duygularım rüyalarda da olsa sanki tüm hücrelerimi ele geçirmiş gibi. Ben onu geride bırakıp yeni bir ilişkiye başlayamam."

 

Sözlerim ile yaslandığı yerde doğrularak ayağa kalkıp tam karşıma oturdu. Ellerimi tutarak, "Esra o bir rüyaydı biliyorsun."

 

"Bunu söylemekten vazgeçmeyeceksin değil mi?"

 

Gülümseyerek ellerimi bırakıp rahat bir şekilde yerleşti yerine.

 

"Sen ne zaman vazgeçersen ben de bunu söylemekten vazgeçerim."

 

Elimdeki defterimi göğsüme basıp başımı iki yana salladım.

 

"O halde ikimizde bu şeyden vazgeçeceğe benzemiyoruz."

 

Başı ile göğsümdeki defteri işaret etti. "Defterine yazıyor musun hala."

 

Gülümseyerek göğsümden kucağıma indirdiğim defterime baktım.

 

"Yaşamak isteyip yaşayamadığım her şeyi yazmaya devam edeceğim. Hikayemiz rüyalarımda yarım kaldı ama burada benimle devam edecek."

 

Boğazını temizleyerek yerinde dikeldi. Bunu ne zaman yapsa hoşuma gitmeyecek şeyler söylüyordu.

 

"Bu defter... Rüyaların ile senin aranda bir bağ görevi görüyor. Yeni kararlarının da önünde bir engel. Bu defteri yok..."

 

Kucağımdaki defteri kollarımın arasına alarak sıkıca sarıldım.

 

"O cümleyi tamamlama! Karaca da sen de beni anlamıyorsunuz. Hatta artıyorum delirdiğimi düşünüyorsunuz. Ne düşündüğünüz umurumda değil. Bu defteri yok etmeyeceğim. Mahir'i bulana kadar ben de saklı kalacak."

 

Üzgün gözlerle bir bana bir deftere baktı. Profesyonellikten uzak olan bu tavrı çok göstermezdi. Nadir anlarda o hüzünlü bakışlarını görürdüm. Bunda 2 buçuk yıldır tanışmamızın pek ala etkisi vardı.

 

Koma sonrası yaşadığım ağır depresyon halimden kurtulmamın en büyük mimarıydı kendisi. Ben nasıl tekrar komaya girerim planları yaparken ruh halimin gidişatından endişe eden arkadaşım Karaca'nın yalvarması ile gelmiştim.

 

İlk haftalarda sadece rüyalarımı dinlemişti. Ayrıntılarına varana kadar anlattığım rüyalarımı öyle ilgiyle dinlemiş ve bana inanmıştı ki zamanla iyileştiğimi bile fark edememiştim. Karaca'nın, annemin dışında biriyle daha bu düştüğüm çukuru paylaşmak kaybolmuş ruhuma iyi gelmişti.

 

"Tamam, öyle demeyecektim. Sadece bu defter ile bu kadar derin bir bağ kurman bazı şeyleri aşma noktasında seni engelleyebilir. Ama anladım ki henüz zamanı değil. Sana iyi geliyorsa yazmaya devam et. Ama bu sonsuza kadar süremez biliyorsun dimi?"

 

"Mahir'i bulana kadar."

 

Kaşlarını çatarak buna katılmadığını belli etti ama temkinli cevap veriyordu.

 

"Bu hiç gerçekleşmeyebilir bunu da göz önünde bulundurmanı, bir de öyle düşünmeni rica ediyorum."

 

Kaşlarımı çatarak ayağa kalktım. "Onu da o zaman düşünürüz."

 

Benimle birlikte o da ayaklandı. "Masaj'a mı?" diye sordu gülümseyerek.

 

Gözlerimi devirdim sözlerine. Yalandan bir kızma ile, "Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi bu soruyu sormaktan?"

 

"Hoşuma gidiyor diyelim."

 

Kaşlarımı kaldırarak gülümsedim. Alayvari bakışımla geleceği anladı, "Kürşat amirim de Rusya'dan dönmek bilmedi sevdi oraları besbelli."

 

Gözlerini kısıp derin bir nefes aldı.

 

"Kendi bilir."

 

Gülerek, " Kızmadın mı hiç yav?" kaşını indirip kaldırdı hayır der gibi.

 

"Valla bravo sana ben çatlardım orta yerimden ne göreviymiş bu diye?"

 

Elimi omzuma atarak sakin ve ılımlı bir ses tonuyla cevap verdi.

 

"Birincisi hak verirsin ki fevri davranışlar, hele ki birilerinin sözleriyle, sergileme yaşını çoktan geçtim. İkincisi henüz ciddi bir şey yok aramızda rica ederim bu konuda üzerime gelme."

 

Ellerimi havaya kaldırdım tamam anlamında.

 

"Tamam tamam bir şey demedim. Çıktım ben malum mutlu sonlu masajlar beni bekler."

 

Gülümseyerek sarıldı bana. "Kendine dikkat et söylediklerimi iyi düşün. Hatta sana bir ödev veriyorum. Defter ile arana biraz mesafe koymaya çalışmanı isteyeceğim. Ufak ufak önce bir kaç gün sonra haftalar şeklinde okumaya ve yazmaya ara vereceksin."

 

Çıkmadan önceki pozitif ortam bir balonun patlaması gibi dağıldı gitti. Fark etmeden defterime sıkıca sarılmıştım bile.

 

"Lütfen."dedi kısık sesle Asuman abla.

 

"Ben..."

 

"Bunu yaptığında bir şeyleri kat etmiş olduğunu kendine ispatlamış olacaksın. Özgür bırak ruhunu." Kaşlarımı çatarak baktım ona.

 

"Buna hazır olduğumu hissetmiyorum."

 

Başını kabullenmişlikle salladı. "Pekala şöyle yapalım. 24 saat le başlayalım."

 

"Vazgeçmeyeceksin değil mi?"

 

Başını salladı iki yana, "Senin için..."dedi.

 

"Tamam ama sadece 24 saat, yarın başlayacak."

 

Gülümseyerek omzuma vurdu.

 

"Hadi bakalım iş beklemez, masaj hiç beklemez."

 

Gözümü devirerek bir şey demeden odadan çıktım. Kapıdaki sekreter Nazlı'ya da selam verip hızlı bir şekilde çıktım klinikten.

 

Her klinikten çıktığımda yaptığım gibi sahil kenarına çektim arabayı. Her zamanki bankım boştu yine. Takıntılı psikopatlar gibi özellikle o banka oturmak istiyor, dolu ise boşalmasını bekliyordum.

 

Senden ala takıntılı psikopat mı var?

 

Teorik olarak takıntılı psikopatın vücut bulmuş haliydim. Şanslıydım ki bu gün yağmurlu değil bankta kuruydu. Şubat ayının hele de deniz kenarındaki soğuğu, insanı kendine getiren cinsindendi umursamadım.

 

Burada kendimle olmak, seansta konuştuklarımı sakin kafa ile bir de burada düşünmek iyi geliyordu. Belki de seanstan çok burada Asuman abla ile konuştuğumuz şeylerin üzerinden geçmek bana iyi geliyordu.

 

Elimdeki defterin ilk kapağını açtım. İlk sayfasında Mahir'in resmi vardı.

 

Mahir'in resmi derken gerçek resim tabi ki değil.

 

Şubeden Alp'e bir yalan uydurarak çizdirdiğim Mahir'in robot resmini aldığım gibi Sultan Ahmet'te potre çizen bir abimize çizdirmiştim. O kadar güzel çizmişti ki elime alınca oturup yanına hüngür hüngür ağlamıştım.

 

Adam da şaşırarak yanlış bir şey mi yaptım diye susana kadar teselli etmişti beni. Sonra ağzından, "Öldü mü?" sorusu çıkınca, " Gelmesi çok zor bir yerde." Diye cevap vermiştim. Sonrası ahbap olduk Latif abi ile. Ne zaman o tarafa gitsen uğrar oldum.

 

Bu süre zarfında da Mahir'in bir çok resmini çizmişti. Sanki canlı canlı poz vermiş gibi çeşit çeşit. Hatta benimle bile çizdiği resimleri olmuştu.

 

Resmi elimle okşarken yine gözlerimden yaşlar birbiri ardınca süzülmeye başladı. Burnumu sertçe çekip bakışlarımı denize çevirdim.

 

"Neredesin Mahir?"

 

Onu aramaktan da beklemekten de hiç vazgeçmeyecektim. Biliyordum ki bir yerlerde yaşıyor ve bir gün mutlaka karşı karşıya gelecektik. Tek korkum benim aksime biriyle bir hayat kurmuş olmasıydı.

 

Defterime çevirdim bakışlarımı.

 

"Seni ben nasıl bırakayım ha! Seninle olmak onunla olmak gibi. Bunu yapmayacağım. Çünkü benim kalbim seninle atıyor sanki."

 

Sıkıca sarıldım tek tesellime. Komadan çıktığımda zihnimde dönen rüyalarımı unutmamak için yazmıştım. Hatırladığım her şeyi tek tek atlamadan. Hatta bazı kısımları istediğim şekilde.

 

Mesala Mahir hiç ölmemişti defterimde. Çocuklarımızla mutlu mutlu bir çok anılarımız vardı.

 

Adem de ölmemiş, Selvi ile düğünlerini yapmıştık. Hatta Ayşe ve Kamile de sevdikleri ile evlenmişti . Hepimiz çok çok mutluyduk benim defterimde. Okudukça huzur bulduğum güldüğüm mutlu olduğum bir şeyi bırakmamı söylüyordu Asuman abla.

 

"Bunu yapmayacağım." Diyerek göz yaşlarımı sertçe silip kalktım yerimden. Arabaya giderken telefonuma bakmak aklıma geldi.

 

Masaj salonu adı altında olan villadan bir kaç cevapsız arama vardı. Gözlerimi devirerek sert bir soluk çektim ve arama tuşuna bastım.

 

"Efendim Didem."

 

"Amirim Şehmuz ve ekibi aradı 5 gibi oradayız diye." Saate baktım 4 çeyrekti. Az bir vaktimiz kalmıştı. Kendime çeki düzen vermem için zaman da lazımdı.

 

"Hemen geliyorum, yakınlardayım."

 

"Tamamdır, görüşürüz." Diyerek telefonu kapadı Didem.

 

Arabaya bindiğim gibi elimdeki defterimi torpidoya attım. Allah'tan klinik ile villa yakındı da yolda çok vakit kaybetmeyecektim.

 

Villaya geldiğim gibi kendime ait odaya geçtim. Hemen giyinme odasına geçip en gösterişli ve dekolteli kıyafetlerimden birini giyerek makyaj masasına oturdum. O sıra da kapı çalındı. Gel dememle Didem içeriye girdi.

 

"Ne durumdayız Didem."

 

"Dediğiniz odalar hazırlandı efendim, kızlar da hazır."

 

"Tamam, iyice memnun edin kartorozu. Özellikle küçük gösteren kadınlardan seçtin değil mi. Koyduğumun sübyancısı başkasını beğenmiyor."

 

"Dediğiniz gibi yaptık efendim."

 

"Şu iş bitsin şeyinden iple asacağım piç kurusunu!"

 

Dediğim şeye kıkırdayarak güldü. "Yaparsınız valla. Tüysüz Ahmet'e yaptıklarınızdan sonra teşkilatta ikon oldunuz."

 

Tüysüz Ahmet denilen sapık, mülteci kamplardan kaçırdığı erkek çocuklarının kullanıldığı bir fuhuş çetesi in başıydı. İşin acı tarafı talep patlaması yüzünden çocuk yetiştiremediklerini öğrendiğimde sinirden deliye dönmüştüm. Toplumda o kadar pislik vardı ki! Neyi nerden düzeltecektik bilmiyordum. Bir tarafı kurtarırken başka bir tarafta zulme uğrayan nice masum vardı. Bir kötüyü ortadan kaldırdığımızda bu talep eden pislikler yüzünden tekrar yeni bir ağ kuruluyordu.

 

Tüysüz operasyonunda escort olarak girdiğim yatağında o yavruların intikamını en afillisinden almıştım. Buluşmaya gittiğim yere yanımda götürdüğüm en büyük boy vibratörü malum yerine itina ile sokmuştum. Elleri kelepçeli fantezi beklerken ona rüyalarının ötesinde bir fantezi yaşatmıştım. Tabi bunun yüzden soruşturma geçirsem Kürşat amirim sayesinde yırtmıştım. Adam sapıktı ve kendisi istemişti bunu benden. Operasyonun selameti için ben de itaat etmiştim.

 

Tüysüz de ifadesinde bunu kabul edince soruşturmam düşmüştü. Sonrasında haberini aldığıma göre bekareti bozulan Tüysüz ise hapishane de boy boy şeylerle fazla haşır neşir oluyormuş.

 

Didem'in dediği söze gülümseyip, "Şimdi de bu pezevenkte sıra. Seçtiğimiz kızlar bir falso vermezse bu işi tereyağından kıl çeker gibi halledeceğiz."

 

Başını sallayarak odadan çıktı. Ben de kalan hazırlığımı yapıp son olarak başıma sarı peruğumu takarak aynaya baktım. Fazla iddialı olmuştum ama iyiydi dikkat çekmek.

 

Saate baktığımda 5 e çeyrek vardı. Üzerime makyaj masasında olan parfümü de boca ettikten sonra artık hazırdım. Çıkmadan yanıma aldığım çantama far paletini atmayı ihmal etmedim.

 

Merdivenleri inerken ayağımdaki topukludan ötürü çıkan ses ile aşağı alanda oturan kızlar ve korumaların başları bana döndü.

 

En şuh gülüşümle hepsine gülücükler saçarak karşılarına geçtim.

 

"Canlarım, aman Şehmuz beyi rahat ettirin. Kaçtır geliyor demek ki memnun edebiliyoruz her gelişinde. Ne isterse yapın tamam mı Leyla?"

 

Leyla ne dediğimi anladığından sırıtmaya başladı, "O iş ben de abla! Nirvana ya çıkaracağım ben onu."

 

Şuh bir kahkaha attım tekrardan, "Aman aman adamı oralarda bırakma da!" diye gülerek diğer adamlara döndüm.

 

"Salim, dikkat et polis ensemizde. Şüpheli bir şey gördüğünde hemen haber ver bana. Patrona hesap vermek zorunda kalmayalım."

 

Patronda Kürşat amir!

 

Salim kafasını sallayarak, "Merak etmeyin efendim." Diyerek görevinin başına gitti.

 

Ben de boş koltuğa kendimi atarak misafirimizin gelmesini beklemeye koyuldum.

 

"Ee kızlar kimler hizmet verecek Şehmus beye?"

 

Leyla ile Sanem ellerini kaldırarak öne çıktılar.

 

"Biz abla." Diye cevap verdi Sanem.

 

Kocaman gülümseyerek, "Güzel!" tam da Şehmus ayısının istediği cinsten lolita görünümlü kızlardandı.

 

Kadınlar özellikle ahlak şubenin operasyonunda yakalanmış bu işi isteyerek yapan ve şartlı serbest kalmışlardandı. Onları buraya yine bizim elemanlar yönlendirmiş hem para kazanıyorlar hem de bilmeden önemli bir operasyonun parçası olmuş durumdaydılar.

 

Ayağa kalkıp yanlarına giderek sadece ikisinin duyduğu ses ile, "Aman ters bir hareket yapıp, lüzumsuz konuşmayın. Siz ne yapacağınızı bilirsiniz zaten." Diye kurnaz kurnaz güldüm.

 

"Ayıpsın abla. Adamı buranın müdavimi edecez." Dedi Leyla.

"Ay zaten çıkmaz oldu. Siz mutlu edin yeter bana." dememle kapıdaki hareketlilik ile hepimiz dönüp o tarafa baktık.

 

Gelmişti tipini siktiğim. Gevrek gevrek gülerek kollaları açılmış şekilde içeriye girdi.

 

"Işıl hanım, kapılarda mı bekler oldun beni." Diyerek izinsiz kucakladı beni ayı.

 

Kucaklaşmamızın ardından yüzümde işveli bir gülümsem ile konuşmaya başladım.

 

"Özlettiniz kendinizi Şehmus bey, son gelmenizden sonra memnun kalmadığınızı düşünerek üzülmüştüm." Diye dudaklarımı büzdüm yalandan nazlanarak.

 

"Bırak yaav beyi şimdi ne öyle az samimi olalım değil mi ama?"

 

Piç herif fırsattan istifade kalçama doğru elini atmıştı bile.

 

"Yaa Şehmus!" Diyerek yanağına öpücük kondurup temasımızı kestim. Hey Allahım bir akşam olsun her bir yerimi çamaşır suyu ile yıkayacaktım.

 

Arkamı dönüp Kıvıra kıvıra kızların yanına doğru yürüyüp elimi Leyla'nın omzuna atarak döndüğümde Şehmus ayısının gözleri kalçalarımdaydı. Konuşmamla başını iki yana sallayıp yanımdaki kızlara ağzından sular akarak baktı.

 

"Senin için en yenilerini hazırladık. Leyla ile Sanem." Kızlar en işveli gülümsemeleri ile Şehmus'un yanına gidip koluna girdiler."

 

Şehmus yanında hurilerini almış cennetlik gibi zevkten mutluluktan dört köşe sırıtıyordu.

 

Gül sen gül piç herif son gülüşlerin bunlar.

 

Yine kırıta kırıta yolu göstermek için önlerine geçtim, "Bu taraftan..." Diyerek yol gösterdim. Şehmus arkasındaki adamlarına bakıp baş işaret yaptı. İkisi de arkasından bizi takip etmek için kızlarla Şehmus'un arkasına geçtiler.

 

Kolunda kızlar gözünde benim kalçalar yukarı kata loca dediğimiz odaya geçtik. Adamları hızlı bir şekilde odayı arayıp, "Sıkıntı yok efendim." Diyerek Şehmus'a talimata bulundular.

 

"Şehmuuuus! Ama kırıyorsun beni. Tabi ki temiz olacak,ordan bakınca şantajcı gibi mi duruyorum aşk olsun. Kaçtır yapıyorsunuz bunu." Diyerek yalandan dudaklarımı büzüp kollarımı göğsümde birleştirdim.

 

Bu hareketimle sıkışan göğüslerim iyice taştı, Şehmus için görsel bir şölene dönüştü. Şehmus kızları bırakıp yanıma geldi.

 

"Gara gaşına gara gözüne yandığım dilber Gel etme gitme delme böğrümü hançerinle."

 

"O ne be öyle!"

 

"Şiir!" Dedi ayı. Gara aş ve gara göz olmaman dışında sorun yoktu yani. Muazzam şiir zevki ile içimi titrettiğinden yüzümü buruşturdum.

 

"Hiç öyle minnoş minnoş şiirler ile gönlümü almaya çalışma. Küsüm sana! O ne öyle güvenmeme falan. Hala mı güvenini kazanamadım? "

 

"Tamam gadasını aldığım çocuklar sormadan aradı." Sonra adamlara döndü, "Siktirin gidin lan! Küstürdünüz benim meleğimi. Gitmeden özür dileyin çabuk. Meleğimin kanadı incinse benim kalbime batar."

 

Fazla kıroluğa maruz kaldığımdan kıro zehirlenmesi yaşıyordum. Ay ne tarafa kusuyorduk.

 

Yüzümü buruşturmamak için hıh yapıp diğer tarafa döndüm. Korumalar şaşkın ama yapacak bir şey yok bu ayı anca bu kadar korunuyor.

 

"Şey yenge özür dileriz."

 

Ananı avradını yenge olduydum.

 

"Ay nerden yengen oluyorum ben senin be?" Adam ne diyeceğini bilemeden yanındakine baktı.

 

"Özür dileriz efendim." Dediklerinde, "Hadi şimdi siktir olun, işim var benim." Diyip pek de nazik olmayacak şekilde adamları kovdu. Kocaman adamlar çocuk gibi azarlanmanın mahcupluğu ile çabucak çıkmışlardı.

 

Yanıma gelip teselli ediyorum ayağına yine oramı buramı mıncıklamaya başladı. Şu iş bir bitsin ben senin o mıncıklayan parmaklarını tek tek kırmaz mıyım?

 

"Aslında sen olsan bu sefer yavrum. Her seferinde elletip elletip vermiyorsun. Öyle çok istiyorum ki seni si.."

 

"Yaa Şehmus biliyorsun patronun kesin emri var keser valla beni. Yoksa senin gibi yiğide kim karşı koyabilir?"

 

Ay bu yalanlar cehenneme gitmem için yeter de artardı bile. Hiç bir yalan bunlar gibi isyan etmemişti. İşin kötü tarafı karşımda Allah'ın nimetlerinden zerre nasiplenmemiş ayının bunları gerçek zannetmesi. Tekrar elini kalçama atıp sıkıca kavradı.

 

"Ayy dur bee! Morartacaksın."

 

"Morararsın yavrum. İzim bedeninde mühür olsun." İçimden sabır dedim. Bu gece bu iş bitecekti ve ben daha fazla bu ayı ve sözlerine maruz kalmayacaktım.

 

Elinden kurtulduğum gibi kapıya doğru yürüdüm. İşveli gülmeme köşedeki içkileri gösterdim. Yüzümü küsmüş gibi asarak kollarımı bağladım göğüslerimde

 

"İstersen gelsin korumaların bir de bunlara baksın. Ne me lazım zehirli falandır."

 

Attığım zarfı yedi ayı.

 

"Bak işte! Vermedim mi ağızlarının payını ben onların senin yanında. Ver bir duble içeyim o güzel ellerinden, ağzından da olur."

 

Yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum. "Yok sana ağzımdan içki falan." Diyip içkilerin olduğu yere geçtim. Kendi ellerimle uyku haplı içkisini hazırladım.

 

Ben içkisini koyarken o kızları yanına almış uzanmıştı bile. İçkisini uzattığımda elimden aldı karizmatik olduğunu zannettiği bir bakış ile kafasına dikti.

 

"Az daha koy yavrum, elinden mi nedir ağu tadı bal geldi."

 

İçimden dedim ilaçtandır o ilaçtan. Arkamı dönüp bar kısmında tekrar bir duble daha doldurdum. Son içişin olsun inşallah pezevenk deyip kızlarla oynaşmaya başlayan Şehmus ayısının içkisine tükürdüm. Az köpürmüştü ama sıkıntı yoktu.

 

Götürüp uzattığımda çoktan havaya girmişti bile. Öpücük atarak elimden aldığı kadehi dikti uzattı boşunu. Kızlar işaretimle soymaya başlamıştı. Bir şey demeden odadan çıktığımda adamların hakikaten de bu ayıyı dinleyip beklemediklerini görünce gülümsemem şeytani bir hal aldı. Hemen yan odaya geçip, "Balık oltada. 5 dakika sonra transfere açık olacak hazırlayın her şeyi."

 

Karşıdan Karaca'nın sesini duydum. "Tamam, her şey hazır senin verileri aktarmanı bekliyoruz."

 

"Dikkatli ol canım." Serhat'ın sesini duyunca bütün sinirlerim tepeme çıktı. Vazgeçmek bilmiyor, sanki onunla bir çift gibiymişiz gibi davranmasına tahammül edemiyordum. Benim bu saatten sonra tek çift olacağım kişi belliydi.

 

Mahirim...

 

Şu işi biran önce halledip defterimle baş başa kalmak yaşadıklarım ve yaşayacağımı hayal ettiğim şeylerle huzurlu bir uykuya dalmak istiyordum.

 

" Tamam, Serhat konserim." Diyip kestirip attım. Onu sonra halledecektim. 5 dakikanın bitmesine çok az kalmıştı.

 

"Didem korumalar ne durumda." Oda'nın kapısını aralayarak gelen giden var mı diye de kontrol etmeyi de ihmal etmiyordum.

 

Kısa bir sessizlik sonrası Didem'den kısık bir ses geldi. "Olumlu."

 

"Salim, sende durumlar ne alemde." Salim anında cevap verdi.

 

"Olumlu."

 

Başımı sanki beni görüyorlarmış gibi sallayarak, "Başlıyoruz arkadaşlar."

 

İçeri yavaşça süzüldüğümde, arka fonda erotik bir müzik kızlardan biri yarı çıplak diğeri giyinik korku dolu gözler ile Şehmus ayısının başındalardı.

 

"Ne oluyo kızlar?" diye sormamla korku dolu bakışlar ile bana baktılar.

 

"A-abla müzik açtırdı, dans ederek soyunmamı istedi. Ben soyunurken gözleri gitti, bayıldı kaldı."

 

Yanına gittim, nabzını kontrol ettim. Ağzımın için de cıkcıkladım.

 

" Hep şu haplar yüzünden."

 

"Hangi haplar?"

 

"Var ya işte mavi, cinsel güç artırıcı." Üzgün gözlerle Şehmus'a baktım. "Muhtemelen gelirken aldı rezil olmamak için. İçki içince..."

 

"Aman abla bir şey olmasın. Üstümüze kalır, ambulansa polise haber verelim."

 

Yalandan bir kızgınlıkla baktım Sanem'e. "Sakın ha az uyusun kendine gelince çaktırmayın. Ne güzeldi, uçurdun bizi falan deyin. Hatırlamaz ama gururundan bir şey diyemez."

 

"Tamam abla" Derken bile karasız bakıyorlardı.

 

"Hadi siz karşı odaya geçin elinizi yüzünüzü yıkayın. Ben buradayım ayılır bir kaç saate. " Kızlar korktukları için bu dediğime sevinip hemen çıktılar. Onların arkasından kapıyı kilitleyip, Şehmus'un eşyalarına doğru ilerledim. Şanslıydım ki telefonu arabasında bırakmamıştı.

 

Karı kız zaafı yüzünden sere serpe arkamda yatan bu ayı, orta doğudan batıya gelen uyuşturucu ağının kilit adamlarından biriydi. Kafasına şurada sıksam kaç masum can kurtulur diyemiyordum çünkü yeri hemen dolacak maşadan başka bir şey değildi.

 

Bize daha büyük balıklar lazımdı. Hali hazırda yürütülen büyük operasyonun sadece bir ayağıydı bizim gerçekleştirdiğimiz. Olay öyle pis yerlere doğru gidiyordu ki devletin başındakilerden bile bu ağa hizmet edenler vardı.

 

Şehmus'un telefonunun taktığım cihaz sayesinde içindeki tüm bilgileri kopyalayacaktık.

 

"Allah kahretsin korumalı, aktarım sağlanmıyor." Diye fısıltımı duyan Karaca, "Tamam sakin ol, şimdi bir program gönderiyorum senin telefonuna. Senin telefonunla onunkini bluetooth ile eşleştirme yapman lazım."

 

"Tamam bekliyorum." deyip kendi telefonumu çıkardım. Arada Şehmus'a bakmayı da ihmal etmiyordum.

 

"Bu telefon böyle korunmalı ise anlaşılmaz mı bilgileri aktardığım?"

 

"Halledeceğim." Diyerek cevapladı Karaca. Gelen programı Bluetooth üzerinden Şehmus'un telefonuna aktardıktan sonra Karaca, "Artık ben de, ben halledeceğim." Dedikten sonra telefon üzerinde uzaktan işlem yapmaya başladı.

 

"Daha sürecek mi?"

 

"Az kaldı."

 

10 dakika süren işlem ile Şehmus avucumuzun içindeydi.

 

"Bitti, şimdi son kontrolleri yapıyorum. Tüm aktarım verilerini sildikten sonra gönderdiğimiz programı silmen lazım."

 

"Tamam, senden haber bekliyorum."

 

Çok kısa süren bir zamandan sonra Karaca'nın sesini duydum.

 

"Tamam, şimdi programı sil ve sana verdiğim çipi sim kart kısmının altına yerleştir."

 

"Hattı çıkardığımda pin istemeyecek mi?"

 

"Ayıp ettin, giydiği donun bedenine kadar sana bilgi verebilirim."

 

"Iyyy, zaten sabah beri fazla haşır neşir olduk onu da bilmeyi vereyim."

 

Bir yandan konuşurken bir yandan da çantada olan far paletini açarak içinden paketli çipi çıkardım. Akşam gösterdiği gibi sim kartı çıkarıp yuvanın üstüne ince çipi yapıştırıp, hattı koyduğum kısmı da tekrar takıp yerleştirdim.

 

"Pin?"

 

"1234" kıkırdayarak söylediği pine ben de güldüm. Koskoca uyuşturucu ağı kimlerin eline kalmıştı.

 

"Dalga geçmiyorsun değil mi?" tekrar güldü soruma.

 

"Yok valla!"

 

Telefonun pinini de girerek nasıl aldıysam öyle koydum. Yatakta serpe serpe horlayarak yatan ayı oğlu ayıya bakarak yüzümü buruşturdum.

 

"Paket tamam, arkadaşlar. Kızları yanına gönderiyorum. Dua edelim bir şey sezmesin."

 

"Hadi bakalım, iyi iş çıkardınız. Biz şimdi Serhat ile bakıyoruz neler var elimizde."

 

Bir şey demeden kilidi açıp kızların olduğu odaya gittim. Leyla elleri arasına başını almış oturmuşken Sanem de tırnaklarını yiyerek bacağını sallıyordu. Geldiğimi gördüklerinde ayağa kalktılar.

 

"Abla bir şey yok değil mi?" elimi salladım.

 

"Yok be. Horul horul horluyor. Şimdi odaya gidip soyunup yanına yatın. Uyanınca sizi yanında görsün."

 

"Ben korkuyorum ama ya adama bir şey olmuşsa?" Sanem in sözlerine gözlerimi devirdim.

 

"Kızım adam horluyor diyorum, asıl yanında sizleri görmezse sıkıntı. Uyuttunuz beni deyip dellenirse."

 

"Doğru söylüyor Işıl abla, böyle adamlar kendi erkekliklerine laf söyletmemek için hiç acımaz. Hadi gidelim."

 

Kızları Şehmus'un yanına gönderdiğim de kendimi köşedeki tekli koltuğa attım. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmiştik. İlk defa Şehmus elimize bu kadar savunmasız düşmüştü.

 

****

 

Telefonla sosyal medyada gezerken Karaca'nın sesiyle irkildim.

 

" Uyandı, kızları sorguluyor."

 

"Of hadi yaa inanmadı mı?" sözlerime Karaca kahkaha attı. "Tadı damağımda kaldı, bir tur daha dedi."

 

Yüzümü buruşturdum. "Iyy yaa kızların yerinde olmak istemezdim."

 

"Ay bir de beni düşün, tüm konuşmaları duyuyorum."

 

"Halime şükredeyim bari. Az tacizine maruz kaldım ama..." Serhat'ın sesi duyuldu yine.

 

"Ne yaptı o uçkurunu siktiğim sana?" Al yine başlamıştı. Sınırlarını sürekli hatırlatmama rağmen hakkı olmadan her şeyime karışması sinirlerimi bozuyordu.

 

"Serhat komiserim, görev esnasında bir de size had dersi vermek durumunda kalmayım. Sizi ilgilendiren bir durum yok. Ben kendi başımın çaresine bakabilecek güçte ve kabiliyetteyim." bir süre sessizlikten sonra sessiz konuşması ile sesi kulağıma doldu.

 

"Tamam, özür dilerim." Fısıltı ile özür dilemesi kalbimi bursa da bir şey demedim. Onu üzmek istemedikçe sanki yüz buluyor, sınırlarımı aşmayı kendine had biliyordu.

 

"Aşağı in istersen Esra, bunların mevzu uzayacak gibi."

 

Yerimden kalkıp usul yavaş geçtiğim koridordan sonra topuklarımı vurarak aynı zamanda üstümü başımı düzelterek merdivenlerden aşağıya indiğimde herkesin kafasında aynı düşünce döndüğüne emindim.

 

Adam şaptığını aşağıya gönderiyor.

 

Aşağıda büyük salonda Didem'in karşısına rahat tavırlarlar oturdum. Ayaktaki korumalar pür dikkat bizi izliyordu.

 

"Nasıldı? inmek bilmedin iz. "

 

Ellerimi savurdum sıcaklamış da serinlemek ister gibi. "Anlatırım." Diyip şen bir kahkaha attım.

 

Bir saat sonra Şehmus'un merdivenlerden aşağı indiğini görmem ile yerimden doğruldum.

 

"Oo Şehmus bey! İnmek bilmedin. İnşallah memnun edebilmişizdir."

 

Yanağımdan aldığı makasla göz kırpmaya çalıştı. "Hem de çok." Adamına dönerek, "Ödemeyi yap. Bahşişi de unutma."

 

Sonra tekrar bana dönerek genişce sırıttı, "Şimdi çıkmam lazım dağ çiçeğim. Yine gelecem ama bu sefer yalnızca senin için."

 

Başımı inandırmayı umduğum bir heyecanla salladım. "Beklerim hayatım." Diyip yanaklarını öpüp geri çekilecekken dudağıma bir öpücük kondurdu.

 

Ay eve gittiğimde ne çamaşır suyu kezzap ile yıkayacaktım. İfademi değiştirmemeye çalışarak gülümsedim. Sonra beni bırakıp adamlarına baş işareti yaparak kapıya doğru topluca ilerlediler.

 

Ardından bakarken gözlerim seğiriyordu. Dişlerimin arasında, "Ulan ben senin anandan emdiğin sütü burnundan getirmez miyim piç kurusu." Diyerek ağzımı deli gibi silmeye başladım.

 

Karaca'nın defalarca ne oldu demelerine cevap vermek istemeyip duymazdan gelsem de sağ olsun Didem Serhat'ı çileden çıkaracak cevabı benim yerime vermişti.

 

"Amirimi öptü."

 

"Ne-ne öpmesi neresinden?"

 

"Dudağından valla amirim. Esra komiserim şuan dudaklarını silmek ile koparmak arasında kalmış gibi hunharca çitiliyor."

 

"Laaan ne demek öpmek, amına koyduğumun piçi. Ne demek öpmek. Ben onun o dudaklarını testere ile koparmak mıyım?"

 

Daha bir sürü küfürü sıralarken daha fazla tahammül edemediğim için kulaklığı çıkardım. Dideme ters bir bakış atıp yukarı yatak odasına geçip duşa attım kendimi.

 

O pezevengin dokunduğu her bir yerimi koparır gibi keseleyerek temizlemeye çalıştım. Uzun süren bir duştan sonra bornozumu takıp yatak odasına girdiğimde karşımda Serhat'ı bulmayı beklemiyordum.

 

"S-senin ne işin var burada?" Bir anda gördüğümden ötürü kekelemiştim. Baştan aşağıya beni süzdüğünde iyice rahatsız olmuştum bu tavrından.

 

"Sana diyorum ne işin var burada? Çık dışarı. "diye kapıyı gösterdim.

 

Gözlerini kapatıp açtı sakinleşmeye çalışır gibi. Sonra hızlıca oturduğu tekli koltuktan tam karşıma dikildi. Gözleri kızarmıştı ve siyah birer kuyu gibi kararmıştı.

 

"Esra..." Dedi sustu. Gerdanıma bakarak derince yutkundu. Mümkünmüş gibi daha da kapattım gerdanımı. Böyle içi gider gibi bakması beni etkilemekten daha çok yanlış ve rahatsız hissettiriyordu.

 

"Ne söyleyeceksen söyle ve dışarı çık! Müsait değilim görmüyor musun?"

 

"Neden beni görmüyorsun, nasıl bir yangın içindeyim hiç mi acımıyorsun?" inanmaz gözlerle ona baktım. O devam etti.

 

"Ben seni öyle çok seviyorum ki şuan çeksen vursan gıkım çıkmaz. Niye ya niye bir kere bana o gözle niye bakmıyorsun?"

 

"Serhat duygular karşılıklı olunca anlamlı olur. Ben sana bir şey hissetmiyorum. Denedik olmadı değil mi? Zorlamanın bir mantığı yok. Benim seni anlamam için o dediğin yangınlarda sana her baktığımda benim de yanmam lazım. Ama yok, ben de senin yangınlarının bir anlamı yok. Rica ederim artık bu yersiz inadından, takıntından vazgeç."

 

Sözlerim üzerine kaşları havalandı. Alayla gülmemeye başladı, "Takıntı! Benim sevdamın sendeki adı takıntı. Ne kadar da basit bir şey gibi söylüyorsun."

 

Duygusuz şekilde gözlerine bakmaya devam ettim. Ne desem fayda etmeyecekti. "Bekleyeceğim Esra, bir gün elbet bir gün! Benim yangılarımda har olmak istemeni büyük bir sabırla bekleyeceğim. Benim senden başka yolum yok!" Diyip kapıyı çarpıp çıktı. O gittikten sonra sıktığım bedenimi serbest bırakmış olmamdan ötürü bir sinir boşalması yaşadığım içim ağlayarak kendim yere bıraktım.

 

Ne kadar öyle durdum bilmiyorum. Kapının açılmasıyla başımı kaldırarak gelene baktım. Karaca sanki olanları biliyor gibi üzgün gözlerle bana bakarak içeriye girdi. Kapıyı kilitleyip aynı benim gibi yere oturup ellerimi ellerinin arasına aldı.

 

"İyi misin?"

 

"Bilmiyorum."

 

"Bakma sen o dingile, zorla güzellik olduğu nerde görülmüş. Kabullenecek ya seve seve ya s..."

 

" Ay tamam sus." Dedim.

 

"İyi iş çıkardın. Çocuklar biz gelirken dinlemeye aldılar. Yarın akşam tahsilat var ve tabi ki operasyon." İçten olmayan gülümsem ile kolumu çimdikledi.

 

"Kalk hele götüm buz tuttu. Evimize gidelim de operasyon öncesi kız gecesi yapalım. Didem'e de dedim."

 

Didem deyince gözlerim sinirle açıldı. "Saçını yolup eline verecem onun ben, bu manyağı başıma o saldı." Gülerek ayaklandı elini uzatarak beni kaldırdı.

 

"Akşam tüm hazırlığı ona yaptıralım, hatta bulaşıkları da o yıkasın."

 

Üzerimi giyinmek için dolabın önüne giderken, "Benim daha güzel planlarım var. Tüm evi ona temizletelim. Bu hafta bendeydi ceza olarak o temizlesin."

 

Popoma bornozun üzerinden şaplak atıp, "Sevdim güzel fikirmiş. Hadi hazırlan aşağıda bekliyorum, sıcacık yuvamıza gidelim."

 

Arkasından bakarken başımı iki yana sallayarak güldüm. Operasyon öncesi iyi bir enerji depolamasına ihtiyacım vardı.

 

Ulan Şehmus sen şimdi naneyi yemedin mi?

 

🌸🌸🌸🌸🌸🌸

 

Eveet yeni bölümümüzü inşallah beğenmiştirsinizdir.

 

Esra'nın ekşınlı hayatına hoş geldiniz. Bakalım bizi ne ekşınlar, bekliyor🥳

 

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın ayyy 💃

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%