Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@mislanet

Merhaba çiçeklerim 🌸

Beğeni ve yorumları unutmuyoruz. Az eli açık olun be yaa🤗

Yapışmaz anacım klavye elinize 🤓

Neyse keyifli okumalar diliyorum sizlere ❤️

🌸 🌸 🌸 🌸

Müştemilattan çıkıp Konağa doğru ilerlediğimde içimdeki heyecana bir türlü engel olamıyordum. Kendime defalarca kez lanetler okuyup küfürler savursam da gerçekten iflah olmaz bir salaktım.

Konağa yaklaştığımda korumalarla konuşan Salim'i görmemle bakışlarım hemen Yusuf'u aradı ama Yusuf yoktu. Salim'in görüş açısına girdiğimde konuştuğu adama veda edip yanıma doğru adımladı.

"Günaydın." dedi Rusça.

"Günaydın, İvan nerde görünmüyor?" dememle sıkıntı ile arkamdaki bir noktaya baktı.

"İvan'ı girişe çekti, korumaların düzeninden sorumlu Serdar."

"Bana sormadan?" arkamı dönüp tam da muhatabım olan kişiye sinirle döndüm. Ona bakışlarımı gördüğünde ağır adımlarla yanıma adımladı.

"Bir sorun mu var Elena." demesiyle yalandan şaşırmış ve küçümseyici bir bakış attım.

"Elana? Nereden alıyorsun bu samimi olma cürretini." dememle an an bozulan yüzü ile etrafa baktı. Yakın korumalar aramızdaki münakaşayı duyuyorlardı.

"Bayan Barinov." dediğimden kaşlarını kaldırdı anlamaz bakışlarla baktı.

"Bayan Barinov diyeceksin. Bir de benim ekibimden ben sorumluyum. Sen nasıl bana sormadan onu girişe görevlendirirsin." üst perdeden konuşmam onunda sinirlendirmişti alnındaki şişen damarı yüzünün git gide kızarması ne derce sinirlendiğini gösteriyordu ama temkinliydi.

" Öyle uygun gördüm." dedi tüm sinirine hakim olarak sakin ve ukala bir sesle.

Dudaklarımdan sesli bir nefes verdim. Aynı ukalalıkla ben de ona karşılık verdim.

"Öyle uygun gördün. Sen o kapıya koyduğun adamın ne derece donanımlı olduğundan haberdar mısın? Ben buraya gelirken ekibimle birlikte çalışma şartı ile geldim. Derhal onu buraya Niko'nun yanına çekeceksin."

"Öyle mi yapacağım?" dedi sinirli bir gülüşle. Kara listeme girmek adına koşar adım ilerliyordu. Ben onun aksine sakin ve kendimden emin gülüşümle yaklaştım. Sadece onun ve Salim'in duyacağı bir ses ile konuşmaya başladım.

" Yerinde olsam birine meydan okumadan önce onun nelere gücü yeter eli nerelere kadar uzanır araştırır öyle yapardım yapacağımı." geri ye çekilip arkamı döndüm ve Konağa doğru giderken de sesli bir şekilde, "İvan'ı burada istiyorum." diye talimatımı verdim. Az sonra da talimatımı cilalayacaktım.

İçeriye girdiğimde Salonda tek başına kahvaltı yapan Benan adım seslerimle bana döndü.

" Günaydın efendim, afiyet olsun." dememle

"Günaydın Elena, eşlik et bana." demesiyle başımı iki yana sallayarak, "Teşekkür ederim efendim ben içeride yapayım. Bir isteğiniz var mı diye görünmek istedim." dedim ama bir yandan gözüm kapıdaydı her an Pars gelecek diye içimdeki heyacanla engel olamıyordum.

"Israr ediyorum, otur lütfen. Yalnız kahvaltı yapmaktan nefret ederim." dediğinde içindeki meraka engel olamayarak,

"Pars bey yok mu?" başını iki yana salladı ortadan bir salatalık attı ağzına ben hala ayakta bekliyordum cevabını.

" Sabaha karşı çıkmış, nerede bilmiyorum. O böyle gider hep kafası estiğinde." sonlara doğru gerçekten üzgün çıkmıştı sesi.

Demekki dün gece benim odama gelip beni tehdit ettikten sonra çıkıp gitmişti. Onu görmek isteyen yanıma inat mantığım, iyi oldu onu gördükçe ben devre dışı kalıyordum, diyordu.

" Ee hadi otur. Sena Elena için bir servis açın." diye salonda bekleyen görevliye seslendi.

"Peki efendim." diyen kız mutfağa gidip kısa sürede elinde servisle geri gelmişti. Ben de bu arada tam Benan'ın karşısına oturmuştum.

"Ee hadi başla, bak bu peynir çok harika." dileyerek önündeki peyniri uzattı. Garip bir kadındı ya da yalnız. Dün tanıdığı bana çok yakın davranıyordu.

"Dün Andrei aradı? Seni sordu, vardılar mı tanıştınız mı falan diye?" çatal olan elim havada kaldı.

"Öyle mi?"

"Hımm, dedim geldiler ama Elena benden izin istedi annesinin mezarını ziyaret etmek için diye." ben diken üstünde onu dinlerken o bir yandan kahvaltısını yapıyor bir yandan da konuşmaya devam ediyordu.

"Bir şeyler anlattı... Çok üzüldüm Elena, Andrei senin için büyük bir acı ile ayrıldığın şehre her gelişinin çok ıstıraplı olduğunu söyledi. Burada olabilecek misin?"

Gözlerimi kaçırarak bu durumun benim için ne kadar zor olduğunu göstermek istedim. "Sorun değil efendim. Benim bunu aşmam gerekiyor. Annem o harika bir kadındı, onun ölümü yani karşımda vahşice öldürülmesi hak verirsiniz ki zor bir andı. Ama bu kesinlikle işime yansımayacak. Ben uzun süredir gelmemiştim biraz etkilendim onu ziyaretimden."

" Hayat çok zor Elena, sanmaki aynı herkes dertsiz tasasız. Ben buralara gelmek için ne türlü çemberlerden geçtim aklın hayalin durur. Ama bak buradayım. Yaşadığım her şey beni ben yaptı. Ha ilerde belki bir çocuğu olur aynı şeyleri yaşatır mıyım asla?" gözleri bir noktaya kilitli kaldı. Kürşat amirin onu tanıtırken anlattığı şeyler geldi zihnime tek tek.

Sokaklarda bile yaşayan bir çocuk ne türlü belalarla uğraşmış ne tür pisliklere maruz kalmıştır kim bilir. Gözlerini kapatıp maskesini yeniden yüzüne geçirdi. Gülümseyerek önümdeki çayı işaret etti.

"İlerleyen haftalarda ziyaretimize gelecek, bakayım bakalım benim adamlarıma iyi bakmış mısın göreceğiz, diyor." sözkerine sadece gülümsemekle yeitndim.

"Ee hadi soğuttun çayı. Bu çaysız kahvaltı masası düşünülemez." demesiyle gülümseyerek çayımdan bir yudum aldım.

Bir süre sessiz sakin kahvaltı yaparken aklıma gelen şeyle Benan'a seslendim. Tam sırasıydı.

"Benan hanım bir sıkıntım vardı aslında. İvan, benimle gelen ekibin içinden. Sorumlu arkadaş İvan'ı giriş kapısına almış. İvan çok donanımlı ve Bay Yunkin'in de yakın korımalığını yapmış bir arkadaş. Hem onun yerinin orası olmaması hem de bana sorulmadan gönderilmesi açıkça üzdü beni." dediğimde sözlerimi tarttığı bakışlarından belliydi.

" Ha haddim olmayarak çizgiyi aştıysam da özür dilerim. Sadece geldiğim ekibimle çalışırsam size daha faydalı olacağımızı düşünüyorum."

Ters bir tepki vermedi başını salladı ağır ağır. Eline aldığı telefon ile birini aradı.

" Hemen salona gel." diyip kapattı. Çok sürmeden kapıda Serdar belirdi. Benan hanımla beni aynı masada görünce bir anlık şaşırsada hemen gizlemeyi başararak yanımıza doğru ilerledi.

"Serdar, Bir daha söylemeyeceğim. Elena'nın istekleri ikiletilmeyecek."

Benan'dan bakışlarını çeken Serdar ile göz göze geldiğimde, dudağım sola doğru kıvrılarak zafer kazanmış bakışlarımı diktim gözlerine. Benan hanıma dönerek,

" Anlaşıldı efendim." dediğinde Benan da Kahvaltısını dönerek,"Çıkabilirsin!" demekle yetindi.

"Afiyet olsun efendim." diyerek salonun çıkışına doğru ilerleyerek çıktı. Çıktığına emin olduktan sonra,

"Çok teşekkür ederim efendim, kadın olarak bu tür zorbalıklara her zaman maruz kalıyorum. Genelde kendim hallederim ama arkadaş anlamamakta ısrarcı olunca sizi meşgul ettim, lütfen özrümü kabul edin."

"Seni çok iyi anlıyorum Elena, benim de tüm çabam işte tam da bu yüzden. Babam ile anılmak değil kendi gücümle anılmak istememden ötürü kendime ait bir düzen inşa etmek istiyorum."

"Her daim yanınızdayım Benan hanım." dediğimde memnun bir gülümseme ile yüzüme baktı.

Kahvaltının devamında ise kısa sohbetler dışında çok bir Muhabbet geçmedi. Bir misafirinin geleceğini, hazırlanması gerektiğini söyleyerek odasına çıktı. Ben de daha fazla oyalanmadan konaktan dışarı çıkmam ile gözlerim bizimkileri aradı.

Konağın biraz ilerisindeki gölün kenarındaki çardakta bir şeyler konuşuyorlardı. Yanlarına gitmemle attım kendimi çardağın oturma yerine.

"Ne haber yakışıklı güvenlik?" dememle Salim bastı kahkahayı.

"Oğlum çok iyiydi." demesine karşılık gözlerini de devirdi Yusuf. Salim etrafa bir bakış atıp herkesin bizden uzak olduğuna emin olarak konuşmaya başladı sessiz bir şekilde.

"Serdar konaktan çıktığında tutuşmuştu ne oldu da öyle götünden soluyordu." güldüm havalı şekilde.

"Benan Hanımla kahvaltı yaparken dedim bu dallamanın bana sormadan ekibi ayırdığını, senin ne kadar yakışıklı güvenliğe benzesende oralara yakışmadığıdan falan bahsettim." sözlerime ya havle çekerek tepki vermesine aldırmadan Salim ile hunharca güldük.

"Ne oğlum, sayemde tiktoklara düşmekten kurtuldun. Ama yakışırdı sana da şöyle kelepçeli kelepçeli videolar."

" Tövbe estağfurullah, iyi bir dilinize düştük."

"Tamam tamam. Ama varya bu Serdar'ın beni masada gördüğünde bir şaşırması vardı. Yanımda bir güzel ayar çekti Benan hanım."

"Sevdi seni ha?" diye sordu Salim.

" Şuan bana böyle yaparak aslında güveniyormuş gibi göstermeye çalışıyor ama zerre güvenmiyor. Hoş dün bir bugün iki, onun gibi biri kolay kolay kendini açmaz. Benim çok daha büyük oynamam lazım."

"Aklında bir şeyler var." dedi Yusuf gözlerini kısarak.

"Var ama, zamanı var. Şimdi bana ne kadar açılıyorsa onunla yetineceğiz."

"Bu Pars nasıl biri? Kadının nişanlısı ama niye bunu bilgisini geçmediler bize?" benim de içimde sürekli sorguladığım bir şeydi.

"Bilmiyorum." diye ağzımın içinde geveledim.

"Dün gece çıkmış gitmiş. Korumalar konuşuyordu."

Bir şey demedim karşımdaki küçük gölün rüzgar ile hafif dalgalanan suyuna bakakaldım.

"Lan bunun ne işi var burada?" Salim'in sesiyle daldığım yerden baktıkları yere döndüm. Gördüğüm kişi ile gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Laan, laaan nerde çıktı bu?" şoktan o an düşünemediğimi Yusuf düşündü.

"Salim kaybol abi, bu adam seni gördüğü gibi tanır." Salim hemen gözden kayboldu. Bense tam kurtuldum dediğim yerde yine bu ayıya maruz kalmanın şokuyla düşünüyordum. Vardı bir cenabetlik üzerimde. Yetim malı falan mı yemiştim.

Annemin kardeşimle bana verdiği aynı marka çikolataları, annem yanımızdan ayrılır ayrılmaz, ver bakim seninkinin tadına da bir bakayım, diyerek kardeşiminkinden de yemişliğim çoktu. Kesin o sıçana yaptıklarım yüzündendi.

"Hadi kızım gitsene, adam girdi içeriye." Yusuf'un sesi ile daldığım düşünce deryasından çıktım. Balımı sallayarak hızlı bir şekilde konağa geçtim.

İçeriye sessizce süzüldüm. Şehmus elini mabadına atmış geniş pencerenin önüne dikilmiş manzarayı izliyordu. İki koruması da salonanun iki yanına konumlanmış benim girişimle bakışları bana dönmüştü. Şehmus henüz farketmemiş manzaranın tadını çıkarıyordu.

Çok sürmeden salona tüm çekiciliği ile Benan girdi. Süper mini beyaz eteği, üzerine giydiği lacivert büstiyer ile tam da Şehmus'un ağzına layıktı. Topuklu sesini duyar duymaz pavlovun köpeğinin zile tepkisi gibi salyalarıyla dönüverdi.

"Hoş geldiniz Şehmus bey." dedi tüm cilvesi ile elini uzatarak. Şehmus'un bir havlamadığı kalmıştı, dili dışarıda gevrek gevrek gülerken cop diye öptü elini. Elini bırakmadan kaldırdı Benan'ın etrafında döndürdü.

"Of of bu ne güzellik böyle Benan hanım. Gözlerimiz bayram etti." dedi ayı dediği şeyin iltifat olduğunu zannederek. Benan elini nazikçe çekip gülümseyerek koltuğu gösterdi.

"Buyrun lütfen." kendisi de Şehmus'un tam karşısına oturarak bacak bacak üstüne attı. Çok bile düzeltmeden kendini geriye yaslandı. Şehmus arsız bakışları ile baştan aşağı sıvadı. Sanki karşısında bir yemek var gibi ağzını bir kaç şapıdatır gibi kapayıp açtı. Benan ise karşısındaki adamı köpeğe dönermiş olmanın hazzı ile yüzündeki şuh gülümsemeyi bozmadan konuşmaya başladı

" Ee nasılsınız Şehmus bey. Uzun zaman oldu görüşemedik."

"Vallah sizi daha iyi oldum gördüm gözüm gönlüm şenlendi. Çağırdığın gibi geldim."

"Evet sizinle özel görüşmek istedim." dediğinde Şehmus'un gözlerinden geçen Kahve mi alırsınız yoksa daha sert bir şeyler mi?" gevrek gevrek güldü.

" Bir acı kahveni içerim Benan hanım." dediğinde Benan'a bana seslendi.

" Elena bize iki sade kahve söyle." dediğinde Şehmus beni yeni farketmişti. Ama işin kötü tarafı gözlerini kısmış, bir yerden çıkaracam ben seni, der gibi bakıyordu. Bakışlarımı hızlıca ondan çekip,

"Emredersiniz efendim." diyerek salondan çıktım.

Mutfağa girdiğimde akşam için hazırlık yapan görevliler dönüp bana bakınca, " Benan hanımın misafiri geldi. 2 sade kahve istiyor." dememle yaşca olgun olanı

"Tamam Elena hanım, hemen hazırlayıp gönderiyorum."

Salano tekrardan geldiğimde Şehmus'un gözler beni buldu.

"Ben seni bir yerden çıkaracam ama..."

"Sizi ilk defa görüyorum efendim. Bir yerde karşılamış olsak unutmam." dedim. Geriye doğru yaslandı baştan aşağı süzerken çenesini kaşıdı.

" Hah buldum!" demesiyle heyacanım artmaya başlamıştı. Biz bu adamı fazla mı hafife almıştık.

"Hiç Ankara'da Güliz pavyonda bulundun mu?" kaşlarımı kaldırdım inanmaz bakışlarla. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. İçim Gıgırıye dışım Kurtlar Vadisi..

Şehmus sen hakkaten hafife alınacak adam mışın.

"Sanmıyorum." diye kısaca cevapladım ki çok muhabbet canlısı olmadığımı anlar, kestirir atar diye.

"Yav orada Olga diye sizden biri vardı."

Bizden mi? Adama göre her Rus'un potansiyel bir Nataşa adayıydı. Bir koruma da olsan yolun o pavyonlarda geçmek zorundaydı.

"Valla tıp demiş burnundan düşmüş."

Şıp o gerizekalı ayı denemek için kendimi zor tutuyordum. 5 yaş genel kültür seviyesi ile anca bu kadar oluyordu.

"Ay ilahi Şehmus bey, Elena benim özel korumam ne işi olur o yerlerde." sözlerine gevrek gevrek güldü.

"Valla böyle güzel korumaya can kurban. Bana da bunun gibi güzel bir tane alalım nerde aldıysan."

Pazardan armut alıyordu sanki ayı.

" Ben seçmedim açıkçası, Andrei den istedim. Sağolsun en özel adamlarından bir ekip gönderdi."

Kaşlarını kaldırarak baktı bana tekrardan.

"Yapma yaav! Demek Andrei gönderdi. Valla hala aymadı demekki babanın attığı..." Benan sözlerini kesti panikle, gideceği noktayı o bilmese de ben biliyordum

"Aman boş verelim bunları. Ah kahvemiz de geldi."

Gelen genç kız kahveleri dağıtırken Şehmus'un radarına girmişti zavallı. Pis bakışlarını gelen genç kız üzerine hiç utanmadan dikmiş kızı pür dikkat izliyordu. Henüz 17 ya da 18'inde olan yavrucak pislik herifin bakışlarından habersiz dağıttı kahveleri.

Bir leylek kalmıştı. Hey yüce Rabbim, bu kartoraozu benim elime bırak! Bırak ki onu doğduğuna binpişman edeyim.

"Ee Pars bey yok mu?" Şehmus'un sorusu ile pür dikkat konuşmalarına odaklandım. İçimden yine bana küfürler eden mantığımı sesini kıstım.

"Gece sabaha doğru çıkmış, henüz ulaşmadı. Biliyorsun kendisine ulaşılmasını istemiyorsa kimse ulaşamaz." Sonralara doğru sesi de düşmüştü.

"Bilmem mi? Valla rahmetli Sacit ile senin gül hatrınıza çekiyorum o huysuz. Hem senin gibi dünya güzeli kadın bırakılır mı yalnız? Valla ben olacak saniye yanımdan ayırmam." demesiyle düşen modu yerine geldi Benan'ın.

"Ay ilahi Şehmus bey." dedi yine yüzünde cilveli gülümseyip ile.

Ah Benan ah bu adamın iltifatına insanın modu mu yükselir?

Kısa bir sessizlik sonrası Şehmus huzursuzca yerinde kıpırdandı.

"Aslında söylemek istediğim şeyler de vardı iyi oldu çağırdığın. Sevkiyat işini hala netleştiremedik. Bizim tarafta he şey yolunda. Limandıydı, gümrüğüydü lazım olacak her yerde adamımız var. Amma velakin sevkiyat olmasa da bunlar beklemez. Sağolun sizler sıkıntı çıkarmıyorsunuz ama Atilla'nın sesi çıkmaya başladı. Sanki ben keyfimden uzatıyorum. İtalya istihbaratı tepelerinde. Hahım derken affedersin bişeyim olacak güzelim iş."

" Geç olsun güç olmasın. Ben de Pars da bu konuda ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazırız. Atilla konusuna gelirsek Pars geldiğinde bir toplantı yaparız tüm ortaklar."

Her Pars ismini duydupumda yaşadığım hayal kırıklığına engel olamıyordum.

Hala kabullenemesen de o Mahir değil. O bu ahlaksızlardan biri.

" Bir şey daha var. Yeni bir ortağımız oldu." dediğinde Benan bariz bozulmuş ve sinir barındıran bir ifade ile yaslandığım yerden öne doğru doğruldu.

" Bizim onayımız olmadan nasıl yeni bir ortam eklenir ekibe. " Şehmus yüzünde şeytani gülümsemesi ile kahvesinden bir yudum aldı.

" Ortağın kim olduğunu duyduğunda o gül yüzün böyle somurtacak mı acaba?" gözlerini devirerek sinirli bakışlarla bakmaya devam etti. Şehmus eğilerek sessiz bir şekilde konuşmaya başladı.

"Bir bakan." Benan beklemiyor olacak ki kaşları çatıldı.

"Bakan mı? Hangisi?" derin bir nefes alarak kaşlarını kaldırdı Şehmus.

" Kim olduğunu şimdi söyleyemem. Kesin talimatı. Geçen hafta Bulgaristan'a görüştük. Adam bana telefonumdan bile ulaşmadı. Bir gün bir kurye telefon getirdi. İçerisinde bir telefon ve not. Notta kayıtlı numarayı aramamı istiyordu. Aradığımda bizzat kendisi ile görüştüm. İnanamadım tabi telefonda görüşmeyle olur mu bu işler yüzyüze görüşmeyi teklif ettim. Geçen hafta Bulgaristan' da görüştük kendisi ile. Yardımcısı üzerinden yürütecek işleri. Ben size sormadan kabul ettim çünkü kimse böyle bir ortağa hayır demez. Ortaklık için de yüklü miktarda para aldım. " Benan gerisin geri yaslanarak bacak bacak üstüne attı. Keyfi yerine gelmişti.

" Bir bakan haa! Güzel güzel." dedi keyifli bir gülüşler.

" Ne dedim ben sana Sultanım, ben öyle her adamla ortak olmam."

Bir bakan. Şimdiye kadar karşımıza çıkan isimlerden en forslu olanıydı. Adını söyler belki diye çok beklemiştim ama Şehmus çoktan çiçek böcek konularına geçmiş sevkiyat ile ilgili tek bir kelime daha konuşmamıştı.

Biten kahveler ile Benan'ın, çalışma odamda devam edelim, demesiyle ayaklandılar. Tam yanımdan geçerlerken Benan,

" Sen buralarda ol Elena." diyerek devam etti.

"Peki efendim." dedim. Şehmus ise tam karşıma geçmiş yüzüme doğru eğilerek daha dikkatli baktı bana.

"Bu kadar da benzerlik olmaz yav. Ama bir şey diyim mi? Sen daha güzelsin." dedikten sırma yanağımdan makas aldı ve o da Benan'ın peline takıldı. Boş bulunduğum için geri de kaçamamıştım.

Onların yukarı çıkması ile odada kalan korumalar ile ben de konağın önüne çıkmıştık. Yusuf az ilerde Şehmus'un korumalar ile muhabbeti sarmıştı. Ağzı iyi laf yaptığı için muhabbet kurmakta üzerine yoktu. Beni fark etmeden muhabbetine ederken arkamda bıraktım onları. Ellerim ceplerimde gölün kenarına doğru yürürken konak çevresindeki korumalara da denetleyen bakışlar atmayı ihmal etmedim.

Sabah ki yaşanılanlardan sonra iyice bir ağırlığım olmuş, korumaların tavırlarına bile yansımıştı. Tek bir tanesi ile bile göz göze gelmemiştim. Gölün kenarın geldiğimde bir süre sessizce gölü izledim. Akşam duyduklarımı Karaca'ya mesajla iletmem gerekiyordu. Duyduklarımdan sonra belki de tüm plan değişecekti.

"Bayan Barinov." Serdar'ın sesi ile yüzümü ona çevirdim cevap vermedim. Elindeki kağıdı uzattı,

" Bu nöbet listesi. Belki incelemek isterseniz. Her 10 kişi..."

"Buradaki işleyişten sen sorumlusun Serdar. Ben sadece kendi ekibi den sorumlu olacağım. Onlar da ben de Benan hanımın her zaman bir adım arkasında olacağız. Diğer kalan teferruat sen de."

"Anladım Bayan Barinov görüşmek üzere." diyip dönüp gitti. Yönümü tekrar göle çevirdim. Hava düne nazaran günlük güneşlikti. Havanın soğukluğu az da olsa kırılmış hafif esen rüzgarın varlığı insanı biraz ürpertiyordu.

Gözlerimi kapatıp serin havayı içime çektim. Kim bilir ne kadar zaman burada kalacaktım? Benan için 1 numaralı adam olmadıktan sonra süreci hızlandırmam mümkün değildi.

Bir de Pars faktörü vardı. Sadece iki kez görmüştüm ama döndüğünde daha uzun zamanlarda bir arada olacaktım. Ve tabi nişanlısıyla da... Nişanlısı ve o... Sıkıntı ile ofladım.

"O Mahir değil! Saçmalamayı kes artık." diye fısıldadım kendime.

Tamam inandık.

Konağın kapısının hareketlenmesi ile yönümü oraya çevirdim. Şehmus ve Benan'ın çıkışı ile tüm adamlar hazır ola geçti. Ben de hızlı adımlar ile konağa doğru yürüdüm. Arabası kapı önüne geldiğinde Şehmus'da Benan ile tokalaşıp arabasına doğru ilerledi ve bindi. Onun binmesi ile ben de biraz daha ortaya çıkarak Benan'ın görüş açısına girdim.

Şehmus ve adamlarının mini bir konvoy şeklinde konaktan uzaklaşmasını izlerken,

"Bir misafirim saha gelecek bir saat içerisinde."

"İstediğiniz bir şey var mı efendim."

"Mutfağa söyledim akşam yemeğine de kalacak misafirim. İlgilen lütfen bir sıkıntı çıkmasını istemiyorum. Ben biraz dinleneceğim." diyerek içeriye girdi.

Ben de peşinden girerek mutfağa doğru ilerledim. Mutfkta hummalı bir hazırlıklık vardı. Girmemi bile fark etmemişlerdi. Mutfağın ortasına doğru ilerlediğimde adının Sena olduğunu öğrendiğim genç kız farketti beni.

" Buyrun efendim, bir isteğiniz mi vardı?"

" Benan hanım size talimat vermiş akşama misafiri olacak yemeğe nedir durum?"

Yaşı diğerlerine göre olgun olan kadın cevap verdi.

"1 saata kalmadan her şey hazır olacak inşallah. Ayrı bir istediği var mı Benan hanımın?" başımı iki yana salladım.

"Yok, sıkıntı istemiyor."

"Tamam kızım. Ben her şeyle özel ilgileniyorum. Kızlar sağolsun çoğu şeyi hallettik."

Kızım demesine çok takılmadım. Oldum olası olgun kadınlarla samimi muhabbetten hoşlanırdım.

"Sen aç mısın peki? Hazırlayayım sana hemen bir şeyler." dediğinde yüzüne baktım. Samimi ve içten bakıyordu. Niyeyse geri çevirmek istemedim.

"Varsa bir çorbanızı içerim." sözlerimle yüzündeki gülümsemesi büyüdü.

"Olmaz mı? Kremalı tavuk çorbası yaptım şimdi kapadım. Kızlar bir servis açın masaya." diyerek arkasında zaten konuşmamızın başından beri bizi dinleyen kızlara seslendi. İsmi Sena olan genç kız çorbayı bir kaseye aldı ve masaya servis açtı.

Çorbanın dumanı üstündeydi. Kaşığımla geliş güzel bir kaç kez karıştırdım. Sonra bir kaşık çorbayı az üfleyerek ağzıma aldım. Ağzımda yayılan tat enfesti. Gölün kenarında üşümüştüm ve aldığım her kaşık içimi sımsıcak ediyordu. Ben çorbamı kaşıklarken diğerleri de işine dönmüştü. Kısa sürede bitirdiğim çorba kasesi ve kaşığımı alarak alışkanlıktan lavobaya yöneldim. Hemen elimden aldı Sena,

"Lütfen verin biz hallederiz." elimdeki boşları alıverdi. Yaşı büyük olan görevliye dönerek,

"Elinize sağlık. Uzun zamandır böyle güzel çorba içmemiştim." dedim. Aslında son ki cümlem gereksizdi. Özellikle Elena gibi soğuk bir kadın için. Ama dayanamadım, çok içten bakıyordu.

"Afiyet olsun kızım. Adım Seher. Ne zaman yemek istersen gel buyur mutfağımıza." dedi omzuma attığı eli ile omzumu sıvazlayarak.

"Teşekkür ederim, ben çıkayım sizlere kolay gelsin." diyerek mutfaktan çıktım. Akşam olmasına az kalmıştı ve sıradaki misafiri çok merak ediyordum. Konaktan ayrılmadım salona camdan dışarıyı izlemeye koyuldum.

Yusuf da Salim de ortada görünmüyorlardı. Arkamdaki kapıya bakıp tekrar odanın içerisine dikkatlice taramaya başladım. Bir kapının girişini bir de hemen camın önündeki alanı gören iki kamera vardı. Devamlı izlenliyor mu yoksa kayıt mı biriktiriliyordu bilmiyordum.

Bu kameraların bağlı olduğu kumanda masasını bulsam, Karaca çok rahat bağlanabilirdi. Ama şuan her şey için çok erkendi. Tekrar yönümü dışarıya çevirdim. Zihnimde planlar dönüyor kendimce risk haritaları çıkarıyordum. Daldığım düşüncelerden Benan'ın topuklu sesi ile çıktım.

 

Arkamı döndüğümde öğlen ki kıyafetinin askine daha usturuplu bir şeyler giymişti.

Götü dondu belli ki!

"Burda mıydın Elena? Misafirm de neredeyse gelmek üzere."

"Ben o halde karşılayayım efendim." Kendini koltuğa atarak oturduğunda bakışları yüzüme tırmandı.

"Evet iyi olur."

Dışarı çıktığımda henüz ortada kimseler yoktu. Çok sürmeden yine mini bir konvoy yaklaştı Konağa doğru. İlk arabadan kırklı yaşlarda uzun ve yapılı bir adam indi. Çevresine attığı ürkütücü bakışlar benim üzerime geldiğinde kaşlarını çattı. Girişe doğru yaklaştığında,

"Hoş geldiniz efendim." diyerek kenara çekildim.

Üstün körü bir bakış atarak kapıdan içeriye girdi. Hemen arkasında da yine onun yaşlarına yakın bir adam da onu takip ediyordu. Onlar girdikten sonra da ben de artları sıra girdim salona girdiğimde Şehmus'un aksine samimi bir şekilde sarılmış Benan ile yabancı adam girdi görüş açıma. Hemen kapının yanında yerimi aldım ve biribirne samimi bir şekilde sarılan ikiliyi daha dikkatli izlemeye başladım.

"Hoş geldin dayı."

" Hoş buldum yiğenim."

"Hiç oturma çalışma odasına girelim." dediğimde gözlerimi devirme ek için zor tuttum kendimi.

" İyi madem diyerek çıkışa doğru hareketlendiler üçü birlikte." yanımdan geçerken yabancı adam ters bakışlar ile beni işaret ederek.

"Bu kim? Yeni görüyorum."diye sordu.

" Elena, yakın korumam olarak başladı." kaşlarımı kaldırdı.

" Öyle mi? Nerde icap etti? Bir de kadın, kendini korudu sen kaldın." demesiyle simitler tepeme tepeme çıkmaya başladı. Ben şimdi nasıl kendimi korurum gösterirdim sana da dua et buradayım. Ama yazdım seni de kara listeme.

"Aman dayıcım, napacaz senin şu kadın düşmanlığını. Elena oldukça donanımlı bir koruma merakta kalma. Hadi gidelim yemekten önce konuşacakkarımız var." sonra bana dönerek,

"Elena sen Atilla dayıma bakma lütfen o böyledir. 1 saat sonra yemeğe geçicez haber verirsin Seher hanıma. Sen de çekilebilirsin artık dinlenmeye. Sabah erkenden burada ol."

"Emredersiniz efendim." diyerek başımı salladım. Demek Atilla sendin. Üçlü çalışma odasına doğru giderken ben de mutfağa Benan hanımın talimatlarını iletip dışarıya çıktım.

Bugün daha fazla bir şey yapmayacaktım. Daha ilk güne rağmen yine de önemli bilgiler elde etmiştim. Eve geçip Karaca'ya özet geçmem gerekiyordu.

Eve doğru ilerlerken yolda karşıma çıkan korumalara baş selamı veriyor bir yandan da Yusuf ve Salim'i arıyordu gözüm. Evin yakınlarında onları görmem ile adımlarımı hızlandırdım.

"Ne haber gençler?" dedim Rusça. Etrafta kimse yoktu ama yine de temkinli olmakta fayda vardı. Yusuf sessizce konuşmaya başladı.

"Haberler sen de."

"Sonra anlatırım. Dikkat çekmeyelim ilk günden. Yürüyüşe çıkacağım sonra biraz spor yapıp yatarım."

" iyi bakalım biz de geçiyoruz. Sayende torpilliyiz gece vardiyası yok." dedi gülerek Yusuf.

"Hadi görüşürüz." diyerek eve girdim. Hemen koşu için rahat bir şeyler üzerime geçirip çıktım dışarıya. Taktım kulaklıklarımı 1 saate yakın yerleşkenin ve hemen bitimindeki korunun içerisinde koştum. İyi gelmişti 2 gündür yaşadığı stres yüzünden kaskatı kesilmiştim. Koştuğumu gören korumalar biran şaşkın bakışlarla baksalar da hemen bakışlarını üzerimden çekip önlerine dönüyorlardı.

1 saat sonunda eve geldiğimde yarım saat daha spor yapıp kendimi duşa attım. Duştan çıktığım gibi telefonu sakladığım yerden çıkarıp Karaca'ya mesaj attım.

ESRA: KARACA ŞEHMUS BURADAYDI. SEVKİTATIN TARİHİ ERTELENMİŞ. GÜMRÜKTE VE LİMANDA ADAMLARI OLDUĞUNU SÖYLEDİ. TÜRKİYE TARAFINDA 4 ORTAKLAR ŞEHMUS, BENAN VE NİŞANLISI, BİR DE BENAN'IN DAYI DEDİĞİ ATİLLA. İTALYA'DAKİ İŞ YAPTIKLARI ADAMLAR SÜRE İSTEMİŞ.

ESRA: ŞEHMUS YENİ BİR ORTAKLARININ OLDUĞUNU SÖYLEDİ. BİR BAKAN. AMA KİMLİĞİNİN GİZLİ KALMASINI İSTİYORMUŞ. GEÇEN HAFTA BULGARİSTAN'A GÖRÜŞMÜŞLER. EKİP YOK MU BU ADAMIN PEŞİNDE.

KARACA: BAKAN MI? KIZIM HU HARİKA BİR BİLGİ. SERHAT VE EKİBİ TAKİPTEYDİ. HATTA BULGARİSTAN'DA SA PEŞİNDELERDİ. AMA ÖYLE BİR BİLGİ İLETİLMEDİ BİZE.

KARACA: BAŞKA BİR ŞEYLER ÖĞRENEBİLDİN Mİ?

ESRA: HAYIR BENAN GÖRÜŞMELERİNİ HEP ÇALIŞMA ODASINDA YAPTI. ŞEHMUS İLE ÇOK KISA BİR SÜRE YANIMDA KONUŞTULAR, ONDA DA BUNLARI AĞZINDAN KAÇIRIDI. BENAN'IN BANA GÜVENMESİ LAZIM. ONUN SONSUZA KADAR GÜVENMESİNİ BEKLEYEMEM.

KARACA: AKLINDA BİR ŞEYLER VAR?

ESRA : EVET AMA ZAMANI DEĞİL. ŞİMDİLİK SADECE BANA NE KADAR KENDİNİ AÇIYORSA O KADARINI ALMAKLA YETİNİCEM. ZAMANI GELDİĞİNDE YARDIMINA İHTİCACIM OLACAK.

KARACA: ESRA KORKUTMA BENİ İNŞALLAH BİR DELİLİK DÜŞÜNMÜYODURSUN.

ESRA: :) BAKICAZ.

KARACA: SEN NASILSIN PEKİ? ONU GÖRMEK İYİ GELMEDİ SANA, İYİ MİSİN?

ESRA: DAHA İYİYİM. O YOK GİTMİŞ DÜN. BENİM İÇİN DAHA İYİ OLDU.

KARACA: ESRA O MAHİR DEĞİL. LÜTFEN GEEİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR HATA YAPMA.

ESRA: BİLİYORUM KARACA, KAPATMAM LAZIM. KENDİNE İYİ BAK.

KARACA: SEN DE KARDEŞİM. DİKKATLİ OL LÜTFEN.

ESRA: KARACA BU TELEFONUN ŞARJI EN FAZLA 4 GÜN GİDER BANA BUNUN ŞARJ ALETİNİ ULAŞTIRMAN GEREK.

KARACA: TAMAM O İŞ BENDE, ÖPTÜM.

Eski tip bir telefon olduğunda şarjı uzun gidiyordu ama en çok 3 4 güne idare ederdi. Kapatıp yetine kaldırdım.

Üzerimdeki havluyu hemen yatağın yanındaki koltuğa atıp üzerime pijamalarımı geçirdim. Spor iyi gelmişti en azında yorgunluktan güzel bir uyku çekebilirdim. Yan dönüp havluyu attığım koltuğa baktım. Dün gece orada oturmuş beni izliyordu. Ne çok isterdim başka şartlar altında karşılaşmayı. Deli mi bu demesine aldırmadan boğazına sarılır ona rüyalarımı anlatırdım.

"O mahir değil." diye fısıldadım kendime. Gözlerimi kapattım sıkıcana ama zihnimde beliren çehresi ile tıpkı rüyalarımdaki gibi gülerek ve sevgi dolu bakıyordu bana. Kovmadım bu kez hatta kendiminde koydum yanına iki aşık birbirlerine sarıldı doyasıya hiç ayrılmayacak gibi.

*****

 

Hava sahasına inen özel jet ile araçlardan inerek karşılama vaziyeti almıştık. Yanımda heyacanla nişanlısının gelmesini bekleyen Benan, jetin kapısının açılmasıyla öne doğru atıldı.

Açılan kapıdan önce kabin memuru çıktı, ardından bir koruma. Çok sürmeden tüm ihtişamı ile Pars belirdi kapıda. Gözündeki güneş gözlüğünü düzeltip etrafa tarayan bakışlar attıktan sonra usul usul merdivenlerden inmeye başladı.

Benan daha fazla sabredememiş olacak ki koşarak jete doğru ilerledi. Tabi bizler de arkasında. Pars daha merdiveni inmeyi tamamlamadan Benan hanım kollarını boyununa dolayarak yanağına sulu sulu bir öpücük bıraktı.

Ahtapot, adamı bulduğu yerde sarıyordu.

Onun aksine Pars ellerini beline atmak ile yetindi. Gözlerimin seğirmesini gizlemek namına bakışlarımı önüme indirdim.

"Mahir değil o!" diye fısıldadı içimdeki mantıklı tarafım.

"Çok özledim, çok." o harflerini uzatarak ne kadar çok özlediğini vurgulayan Benan'ın konuşmasına karşılık Pars yine hiç bir şey söylemedi.

Başımı yerden kaldırdığımda bakışlarım yüzüne düştü. Hala inanamıyordum gerçekten karşımda olduğuna. Tabi bunda daha gördüğüm ilk günde ortadan kaybolmasının da etkisi vardı. 2 hafta olmuştu onu görmeyeli. O gecenin sabahında öğrenmiştim İtalya'ya gittiğini.

Tıpkı rüyalarımdaki gibi bırakıp gitmişti beni. Tek fark rüyalarımda gidişlerin dönüşleri hep banaydı ama şimdi bir başkasına.

Hep birlikte arabalara doğru geçtiğimizde arabada yaşanılabilecek özlem giderme seramonilerine şahit olmamak adına başka bir arabaya geçmeye karar verdim. Benan'a bunu çok farkında olacak durumda değildi. Sevdiğini sarıp sarmalamakla meşguldü.

Tam Yusufların arabasına doğru ilerlediğimde Benan seslendi.

"Elena nereye gidiyorsun, gel lütfen." başımı çevirdiğimde nişansılına sarılmış bir şekilde bana bakıyordu. Pars'ın bakışlarını da üzerimde hissediyordum. Ama ona bakmamak için yoğun çaba sarfediyordum.

"Ben size rahatsızlık vermeyeyim efendim." dedim

"Olur mu öyle şey gel lütfen." dedi. Niye ya bu ısrar niye. Sal beni be kadın. Tam adım atacakken onun alaycı ama soğuk sesini duydum.

"Korumaların da keyfini düşünür olmuşsun. Bırak kim nerede giderse gitsin. Ne bu ısrar?"

O mahir değil!

Her kelimesi kalbime hançer gibi batıyordu. Kendime defalarca, o Mahir değil demems rağmen kırılmaktan kendimi alamıyordum. Bu kez kırgın bakışlarımı da gizleme tenezzülünde bulunmadım. Ben de insandım.

" Ben bu arabayla gideyim." diyip bri şey demelerini beklemeden atladım arabanın ön koltuğuna. Arabanın direksiyonunda Yusuf vardı. Arkada ise tanımadığım iki koruma. Yusuf arabada olduğu için aramızdaki konuşmaya şahit olmasa da yüzümün düşmesinden anlamıştı bir şeyler olduğunu ama sormadı.

Yarım saatlik yolculuktan sonra konağa varmıştık. O kadar üzgün ve kırgındımki elimde olsa ortadan kaybolurdum. El mecbur çelik gibi sert ifademi yüzüme takınıp arabadan inen Benan ve Pars'ın yanına gittim. Pars'ın bakışlarını üzerimde hissetsem de bir kez olsun dönüp bakmadım.

"Benan hanım, ben buralardayım. Bir ihtiyacınız olursa aramanız yeterli." dememle gülümsedi.

"Tamam Elena, akşam olmak üzere zaten dinlemeye çekilebilirsin." başımı sallayarak ortaya,

"İyi akşamlar." diyerek arkamı onlara dönüp ilerledim. Kendimi gölün yakınlarındaki çardağa attım. Çok sürmeden Yusuf ile Salim geldi ellerinde çayla,bana da getirmişlerdi.

" Ne oldu güzeller güzeli yüzün düştü orada." Gülümseyerek elindeki çayı aldım.

"Yaa önemli bir şey değil öyle kısa bir tatsızlık oldu." inanmayan gözlerle bakınca.

" Vallahi bak."

"O dallama bir şey dedi değil mi? Zaten sen Benan ile konuştuğunda da bri değişik bakıyordu sana."

Elimi salladım. "Aman boşverin. Ee bir şey yok mu çayın yanına." cebinden çıkardığı Antep fıstıklı çikolatayı gösterdi.

"Olmamı yaa? Salim çarpmış girişten." Gülerek aldım.

Sonrasında gır gır şamata muhabbetle güzel bir akşam olmuştu çocuklar ile. Aklıma bir kaç kez dışında gelmemişti bile. Saatin geç olması ile evlere doğru dağıldık. Çocuklar içeriye geçtiklerinde telefonumu unuttuğum için çardağa yönelecekken, konağın kapısının önüne bir taksi yaklaştı. Geleni merak ettiğim için yönümü konağa çevirdim.

Taksinin önünde durup ineni beklemeye koyuldum. Arabadan kumral gösterişli çok güzel bir kadın indi. Yüzündeki ağır makyajı üzerindeki kıyafetler ile sanki gece kulübüne gidiyor gibi hazırlanmıştı. Kısacık eteği ve bu soğuğa rağmen giydiği crobu ile şey gibiydi.

Eskort?

Kendisi daha çıkmadan her yanı ağır şekerli parfüm kokusu sarmıştı.

Tam karşısına geçtiğimde,

"Buyrun kimsiniz?" diye sordum. Gerçekten böyle bir kadının burada ne işi vardı?

"Asıl sen kimsin? Dedi laubali şekilde.

"Ben Benan hanımın korumasıyım."dedim onun cıvık halime nazaran sert bir şekilde.

" Haa güvenliksin. Ben Pars'ın misafiriyim tatlım. Hep geliyorum. Bak bunlar bilir beni."

Pars'ın misafiri..

Donmuş gibi kalmıştım. Bir şey demek için ağzımı açmıyordum. Nasıl misafirisin? Bu vaziyette misafir ne misafiri olurdu ki?

Arkadan bir koruma geldi. Kulağıma fısıldadı.

" Efendim Pars beyin misafiri, arada sırada geliyor."

Dayanamayıp kadına iğrenç bir şeye bakar gibi baktım.

"B-Benan hanımın haberi var mı?" diye kendimde bulduğum güç ile fısıldayabildim.

" Var efendim." demesiyle. Karşımdaki kadına baktım. Yüzündeki, ben ne demiştim ifadesi ne daha fazla katlanamadan arkamı dönerek oradan uzaklaştım.

Daha ne kadar hayal kırıklığına uğrarım dedikçe daha fazlası geliyordu. Göl kenarına kendimi attığımda hemen korkulukları ellerimle sıkı sıkıya tuttum. Donmuş gibi gözlerimi bile kırpmadan karanlığa kilitlenmişti bakışlarım. Ağlamamak için sarfettiğim çaba yüzünden sıktığım bedenimin zangır zangır titremesini kontrol edemiyordum.

"Ağlamayacaksın... Tek bir göz yaşı dahi akıtmayacaksın..." diye fısıldadım.

Hala içimde onu isteyen tarafım susmuş küskün bir çocuk gibi köşesine çekilmişti ama onu suçlayan mantığım avazı çıktığı kadar kırılan tarafıma bağırıyordu.

O mahir değil! Anlamadın mı hala? O mahir değil!

 

🌸 🌸 🌸 🌸

Mezarında ters dön inşallah Pars 🤓

Bugün de hüzünlü kekimiz Esra mıza yakıyoruz 🚬🚬

 

Loading...
0%