23. Bölüm

23. Bölüm

Mislanet
mislanet

Selaaaam çiçeklerim 🌸

 

 

KIZ ZALIM TİM NİYE BEĞENMİYORSUNUZ? O KADAR BÖLÜM ATIYOZ 🙄

HADİ BAKALIM ŞİMDİ SİZE BİR GÜZELLİK YAPIP MAHİRİMİZİ DİRİLTTİK SİZ DE BU BÖLÜM İÇİN BEĞENİ VE YORUM BOĞUN BENİ 🤓en az 5 10 yorum isterim haa acafafafagaha

Keyifli okumalar 😚

🌸🌸🌸🌸🌸

Açılan dış kapının sesini duysa da kafasında dönen düşüncelerden sebep dünya ile bağını koparmış gibi hareketsiz şekilde oturmaya devam etti adam. Çökmüş bedeni ile sessiz odada içindeki kopan fırtınalar ile baş etmeye çalışıyordu.

Öfkesini dizginlemesi tekrar tekrar zihninde dönen aynı sahne ile kolay olmayacağa benziyordu. Sıkıntı ile derin bir nefes alıp vererek oturduğu koltuğa başını bırakarak gözlerini kapattı.

Silahı alması, önce arkadaşına yöneltip hemen ardından hiç düşünmeden şakağına dayaması...

O an... 3 yıl önce onun için hissettiği korkuyu bir kez daha yaşamak...

Tüm hücrelerini ele geçiren korku yüzünden değil miydi hiç önünü sonunu düşünmeden ortaya atlamış olması?

Ya o silah patlasaydı? Ya bu sefer de ölüm girseydi aralarına?

Zihni, sanki onunla oyun oynar gibi şahit olduğu sahnenin acı sonlu devamını oynatıyordu kafasının içinde durmadan.

Kanlar içinde, kollarında yatan sevdiği...

Acı ve öfke ile sıkıntılı bir nefes verip kapalı olan gözlerini daha fazla sıktı, sanki zihninde dönen görüntüleri görmesini öyle engelleyebilecek gibi...

Düşüncesi bile kalbini kızgın bir demirle dağlamış kadar acı verirken ya gerçekten yaşasaydı zihnindekileri, kollarında can verseydi sevdiği...

Sığabilir miydi bu dünyaya? Yaşayabilir miydi kalbi olmadan?

Sokak lambasının aydınlattığın odada yaslandığı koltuktan doğrulurken sertçe sıvazladı yüzünü. Hemen önündeki sehpaya uzanarak aldığı sigarasını yaktı önce. Sanki en son sigarasını daha bir kaç dakika önce söndürmemiş gibi derince bir nefes çekti yaktığı sigaradan isyan eden ciğerlerine.

Sonra hemen kül taplasının yanındaki telefona uzanarak kilidini açtı. Ekranda yemyeşil cennet vaadeden gözleri ile sanki ona gülüyormuş gibi bakan kadına acı bir gülümseyişle baktı. Sigara olan parmaklarının tersi ile usul usul okşadı yüzünü.

Nasıl zordu uzatsa elini dokunabilecek mesafede iken dokunamamak, o güzel yüzüne doyasıya bakamamak... Asıl zor olan yakınında iken hasret olmak...

Oturduğu odanın kapısının ani bir şekilde açılmasıyla arkadaşının şaşkın haykırışı doldu kulaklarına.

"Laan, noluyo?" diye bağırmasına odanın aydınlanması eşlik etti. Genç adam ise arkadaşının hiç bir tepkisine cevap vermemiş olduğu yerde hareketsiz yaptığı işe odaklanmıştı.

"Lan sen ne zaman geldin? Burası ne böyle?" diye sorarken bir yandan elini sağa sola savurarak ortamdaki dumanı dağıtmaya çalışıyordu. Oturan arkadaşına doğru yaklaştığında hala bir tepki alamamıştı. Bakışları elindeki telefonuna indiğinde ise mevzuyu çözmüş olarak bıkkın bir nefes vererek konuşmaya devam etti.

"Sikecem senin şimdi aşkının ıstırabını?" Kapalı olan balkon kapısına doğru yönelenirken söylemeyi de ihmal etmiyordu.

Arkadaşını oturduğu yerden boş gözlerle izledi genç adam. Sonra çok ciddi bir şey yapıyormuş gibi tekrar elindeki telefondan açtığı fotoğrafa indirdi bakışlarını. Objektife gülen yüze mıhlanmış bakışlarıyla, parmaklarının arasındaki sigarasını da usulca götürdü dudaklarına.

"Ulan kaç paket içtin puşt? Sanki salonun ortasında borusuz soba yakmışın gibi. İnsan hiç mi temiz hava ihtiyacı hissetmez?" Kapıyı açar açmaz hemen yanındaki cama doğru ilerlerken söylenmeye de devam ediyordu arkadaşı.

"Akciğer kanserinden gebermek istiyorsan doğru yoldasın kardeşim devam." Son camı da açtıktan sonra hala koltukta elindeki telefonda açtığı fotoğrafa bakan adama başını iki yana sinirle sallayarak yaklaştı ve yanına oturdu Tuna.

"Ne oldu şimdi? Nerden depreşti de açtın yine eski meseleleri?" dediğinde burukça gülümsedi genç adam.

"Kendi kendine açıldı. Geldi tam karşıma... Sen misin beni unutmaya çalışan, hadi unut unutabilirsen der gibi..." Genç adamın mırıltılı sesi ile konuşmasına kaşları çatıldı Tuna'nın.

"O ne demek lan? Yılmaz Erdoğan'a bağladın yine. Kim açtı, ne açtı oğlum ne diyorsun? İçki de içmiyorsun ki diyeceğim sarhoş olmuş uçuşta." Sesi çıkmayan arkadaşına eğilip baktı. Kendisi yokmuş gibi elindeki fotoğrafa bakan arkadaşına sinirle göz devirerek daha yüksek bir sesle seslendi tekrardan.

"Mahir. Lan kime diyorum? Ne oldu, niye böylesin?" Elindeki telefonun kilidini kapatıp önündeki sehpaya sert bir şekilde bırakarak arkadaşına çevirdi düz bakışlarını genç adam.

"Leyla..." diyerek duraksadı devam edemedi, bakışları önüne düştü. Yüreği adını her saniye her dakika zikir gibi çekerken, dilinden bir kaç kez dışında çıkmamıştı o güzel ismi.

Leyla...

Dilinde nasıl da yabancı, eğreti kalmıştı? Tüm benliği o olmuşken bu eğretilik dilinde acı bir tat bıraktığında yüreği acı ile kasıldı. Oysa ne çok isterdi yüreği gibi dilinden de düşürmeseydi ya adını... Derin bir nefes alarak kaşları çatılı halde kendinden devam etmesini bekleyen arkadaşına döndü tekrardan. Zor da olsa tane tane usul usul döküldü kelimeler dudaklarından.

"Kürşat abi... Yıldız operasyonuna dahil etti onu. Benan'ın yakın koruması olarak." dedi.

"Ha siktir! " Kocaman açılmış gözleri ve çatılı kaşları ile tepkisini çok da umursamayan arkadaşına baktı Tuna devam etmesi için. Ama karşı taraf çoktan kabuğuna çekilmiş gibi önünde kavuşturğu ellerine bakışlarını dikerek sessizliğe gömülmüştü bile. Anlaşılan yine çok sevgili arkadaşının ağzından lafları cımbızla alacaktı.

"Senin bundan haberin varmıydı peki?" dediğinde Mahir başını iki yana sallamakla yetindi. Haberi olsa hiç izin verir miydi onun o cehenneme girmesine?

"O peki... Seni tanıdı mı?" dudaklarının arasından güler gibi bir nefes bıraktı Mahir. Edindiği raporlara göre hemen kaza öncesi, onunla görevde olduğu zamanı hatırlamıyordu sevdiği kadın.

Hafızasını kaybetmiş dediler...

Burada da talihi bir tarafı ile gülüyordu Mahir'e. Onca zaman aralığı varken onunla olan o kısacık zaman dilimine denk gelmişti unutuşu.

Ona duyduğu aşkı itiraf edememiş olsa da onunla geçirdiği o bir hafta hayatının belki de en güzel günleriydi. Ama onun unutamayacağı kadar güzellikte olan o günleri birlikte geçirdiği kadın çoktan unutmuştu.

"Sana diyorum lan , hatırladı mı seni?" Tuna'nın sesinde hem merak hem öfke vardı.

"Hatırlamadı." dedi içine kaçmış gibi çıkan üzgün bir sesle, bir kaç saniye durdu yine fısıltı gibi bir sesle devam etti.

"O... Beni hatırlamadı."

Yerinden doğrularak önündeki çakmağa ve sigaraya uzanacağı an, Tuna ne yapacağını anlayarak ondan daha hızlı bir hamle ile uzanıp aldığı sigara paketini ve çakmağı odadın uzak bir köşesine fırlattırken arkadaşını paylamayı da ihmal etmedi.

"Yeter ulan yeter." Yerdeki buruşturulup atılan bir kaç paketi göstererek sinirle devam etti, "Daha ne kadar zehirleyeceksin kendini?" boş bakışlarla arkasına dönerek umursamaz bir şekilde cevap verdi Mahir.

"Karışma." Mahir'in sakin çıkan sesi ile daha da öfkelendi Tuna.

"Bok karışmam. Siktirme aşkını bana. Bana bak! Ararım vallahi Hacer anayı o bir güzel ağzına sıçar." arkadaşının sözleri üzerine kaşları yavaş yavaş çatılmaya başladı Mahir'in.

"Böyle bir şey yapmayacaksın Tuna." dedi tehditkar bir sesle.

"Sen hele kendine gelme. Gidip alıp buraya getirmeyeni de siksinler." Tuna'nın tehdidine bir şey söylemedi Mahir. Arkasına yaslanarak başını koltuğa yaslayıp bakışlarını tavana dikti. Bir süre sessizliği dinledi iki arkadaş.

"Mahir..." Tuna'nın mırıltı gibi çıkan sesi ile başını ona çevirdi.

"Belki tanımıştır seni lan..." Bakışlarını arkadaşından çekip tekrar odanın tavanına çevirdi. Derince bir nefes alarak,

"İlk geldiği gün... Kürşat abi birinin geleceğini söylemişti ama... Ama onun olacağı aklımın ucuna bile gelmemişti. Ne kadar Elana denilen kadının kılığına girmiş olursa olsun.... Görür görmez tanıdım onu. Bakışlarımı çevirip de bakamadım heyacanımdan. Bir kez bile gözlerine bakamadım. " Bir kaç saniye duraksadı o gün gelmişti gözlerinin önüne ve akabinde evini gece ziyaret edişi.

Bembeyaz çarşafların ortasında dağılmış saçları ile uyurken peri kızı güzelliğindeki insanın kalbini durduracak o görüntüsü belirdi zihninde. Derince bir nefes çekti yine ciğerlerine tekrar fersiz sesi ile anlatmaya devam etti.

"O gece kaldığı eve gittim. Yatağında uyurken... Uyanmasını bekledim bir kaç saat. Uyandığında o sanki ben Pars mışım gibi davranığında diyemedim ben o değilim, anlatamadım hiç bir şey." dedi üzgün bir sesle.

"Dur bir dakika dur! Kız senin MİT'ten olduğunu da mı bilmiyor? " cevap vermedi başını salladı ağır ağır Mahir.

"Lan manyak mısın? Kıza desene ben de sizdenim diye." Bir kaç saniye cevap vermeden düşündü Mahir. Ne diyecekti? Böyle bile kendine zor hakim olurken onun ördüğü duvarlar olmazsa kim durdurabilirdi onu?

"Sana diyorum, bak kız öğrenirse kötü olmaz mı oğlum?"

"Bilmemesi daha iyi Tuna. Yarın bir gün bir şey olursa bana, onu da tehlikeye atamam. Hem... Böyle bile zor kendime hakim oluyorum o bilirse her şey kontrolümden çıkabilir bu gün olduğu gibi." arkadaşının sözlerine kaşları çatıldı Tuna'nın, anlamaya çalışır gibi baktı arkadaşının tavana bakan yüzüne.

" Bir şey olmuş? Sen ondan bu haldesin değil mi?" zihninde arkadaşı geldikten sonra dönmeyi bırakan görüntüler sanki bu soruyu bekliyor gibi yine başlamıştı gösterime.

"Benan, Leyla ile yanında gelenlerden birini denemek için bir oyun kurmuş. Boş silah ile... Leyla'dan arkadaşının cezasını kendisinin vermesini istedi. O da..." diyip sustuğunda sinirli bir gülüş kaçtı dudaklarından. Başını yasladığı yerden kaldırıp devam etmesini bekleyen arkadaşına döndü.

"O da kendi şakağına dayadı. Ben o an... Kendime engel olamadım koşarak elindeki silaha uzandığımda tetiğe basan eli ile boş silahın namlusu yukarıya kalktı." dedi git gide öfkelenen sesi ile.

"Siktir? Lan boş muymuş silah?" arkadaşının şaşkınca sorduğu soruya başını salladı sıkıntılı bir nefes verirken bir yandan.

"Ee nasıl toparladın ya sonra?" sıkıntılı bir ses ile devam etti Mahir.

"Ben... Ben ilk defa kontrolümü kaybettim. Dayanamadım... Herkesin içinde Benan'a kustum tüm öfkemi." dedi suçlu bir çocuk gibi.

"Ne yaptın oğlum sen? Çekip vursunlar mı istiyorsun ikinizi de?" diye çıkıştı Tuna.

"Diyorum ya lan! Ben... Silah patlayacak sandım, aklımı kaçıracaktım silahı şakağına dayadığında. Bir anda oldu. Kürşat abi de Leyla anlamıştır boş olduğunu hemen vazgeçip kafasına dayamaz dedi." sinirli bir gülüş kaçtı yine dudaklarından Mahir'in. Tuna ise Kürşat abi kısmına takılmıştı.

"Oğlum, Ona da mı anlattın?" başını ağır ağır sallayarak cevap verdi arkadaşının sorusuna.

"Ordan çıkınca onun yanına gittim." Sıkıntı ile oflayıp yüzünü sıvazlayan Mahir'e baktı Tuna.

"Ne oldu? Bir şey mi dedi Kürşat abi?" diye Sorduğunda, Mahir'in bakışları döndü Tuna'ya.

"Anladı.. Benim çıldırmış gibi yanına gidip bağırıp çağırmamdan Leyla'ya bir şeyler hissettiğimi anladı. İmalı imalı baktıktan sonra da, Şahin'in emanetine sahip çık, diyerek sinirle çekti gitti." öfke ile gözlerini deviren Tuna arkadaşının haline üzülerek omzuna elini atıp sıvazladı dostça.

"Sıkma canını! Şu emanet mevzusunu da bırak artık. Hem ben o zaman da dedim sana çık karşısına anlat aşkını diye. Şahin abinin emaneti dedin, olmaz dedin. Sanki reddedilmiş gibi yıllardır acı çektin. Serhat pezevenginin lafı ile hepten vazgeçip karalar bağladın." Duyduğu isim ile sinirle gözlerini kapattıp sesli bir nefes bıraktı.

Serhat.... Birlikte büyüdüğü, aşkına Tuna ile birlikte şahit olan dostu Serhat...

Eski dostu Serhat.

Mahir'in karşısına geçip Leyla ile birlikte olduklarını söylediğinde yüzündeki o zafer gülüşü belirdi şimdi de zihninde.

'Benim oldu.' demişti, haz dolu bir gülümseme ile. 'Yakında da eşim olacak.' demişti yıkıldığını görmesine rağmen devam ederek.

"Bak sana o zaman da söyledim. Bu dallamanın sülük gibi yapışmasından kız şans vermiş belli ki..." dediğinde sinirle olduğu yerden doğruldu Mahir.

"Kapat şu konuyu artık." diye çıkışarak ayaklandığında Tuna meraklı gözlerle ona bakıyordu. Odanın bir köşesinde yerde duran pakete doğru yürüyerek eğilip aldı Mahir. İçinden bir tane daha sigara çıkardı hemen biraz ilerisinde duran çakmağı da alır almaz ateşledi. Sigaradan ciğerlerine çektiği derin bir nefes ile kapattı gözlerini. Gözlerini sinirle deviren Tuna ise tutamayarak kendini saydırmaya başladı.

"Bok iç! Oğlum sen var ya iflah olmaz bir malsın. Sende sike sürecek akıl yok yeminle. O pezevengin lafları ile 3 yıldır kendine azap çektiriyorsun." Gözleri kısılı şekilde konuşan arkadaşına bakarken bir yanda da sigarasından bir nefes daha çekerek yanına doğru ilerledi.

Bu konuda konuşmak sıkılmış canını daha çok sıkmaktan başka işe yaramıyordu. Zihninde en son o kaza olmadan önce Serhat'ın mesajı ile gittiği mekanda karşılaştığı manzara dönmeye başladı şimdi de.

Güzel bir restorantta Serhat'ın karşısında Mahir'in sevdiği kadın...

Serhat'ın elinde bir yüzük kutusu önünde diz çökmüş gülen gözlerle evlilik teklif ediyordu. Karşısında Mahir'in sevdiği kadın...

Çevresindeki insanların alkışları Leyla'nın yüzündeki şaşkın ve kararsız bakış...

Ölmek mi buna şahit olmak mı diye sorsalar hiç düşünmeden ölmeyi tercih edebileceği bu manzaraya daha fazla katlanamadan kendini dışarı atmış

Serhat'ın mesajı ile de Leyla'nın cevabını öğrenmişti.

Hayatında hiç yapmadığı bir şey yapmıştı o an.... Unutana kadar içmek isteyerek kendini attığı bir meyhanede zil zurna sarhoş olmuş ama yine de unutamamıştı.

"Ee sen çektin geldin, ya o manyak kadın kıza bir şey yaparsa." arkadaşının sesi ile daldığı zehirli deryadan çıktı.

"Sıkıntılı bir durum yok. Bizim çocuklar orada, on dakikada bir rapor veriyor Celil."

Celil'i aramak için sehpanın üzerindeki telefonu aldı eline. Bir kere çalan telefon hemen açıldı.

"Her şey yolunda mı?" diye sorduğunda karşı taraftan gelene cevabı dinledikten sonra konuşamaya başladı.

"Tamam, gözünü üzerinden ayırma sakın. Dediğim gibi eve yakın yerlerde konumlanın. Bir şey olursa da hemen ara beni." dedikten sonra kapattı telefonu. Kendisinden cevap bekleyen arkadaşına dönerek,

"Evdeymiş Benan." diye mırıltı bir sesle konuştuktan sonra önündeki kül tablasına bastırdı yarım sigarasını ve ayaklandı.

"Nereye gidiyorsun lan?" arkadaşının sorusu ile bakışları ona döndü.

"Biraz koşacağım." dediğinde Tuna huysuzca homurdandı.

"Sigara az kaçtı canım, bir de koşma ile sik iyice ciğerlerini mal herfi." arkadaşına üstün körü bir bakış atıp çıkışa doğru yürümeye başladı Mahir.

"Geri geleceksen anahtarını al ha! Yatacağım ben." diye arkasında bağıran arkadaşına cevap vermeden portmantodan aldığı kapüşonlusunu alarak kapıyı çekip merdivenlerden hızlıca inmeye başladı.

Apartman çıkış kapısını açıp kendini dışarıya attığında serin hava yüzüne çarparken çiseleyen havaya başını kaldırarak baktı.

Severdi bu havaları. Kapüşonunu başına çekerek şöyle bir etrafa baktığında evinin tam karşısında gördüğü kişi ile duraksadı.

🌸 🌸 🌸 🌸 🌸 🌸

Ayy kim bu bee?

Neyse bir kaç güne inşallah tamamlarsam devamı gelecek. 🤓

İnşallah beğenmiştirsiniz😚

Beğenmeyi, yorum yapmayı unutmuyoruz çiçeklerim ☺️

Öpüyoreeeee😚

Bölüm : 22.12.2024 08:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...