34. Bölüm

33. Bölüm

Mislanet
mislanet

​​​​Merhaba çiçeklerim 🤗

 

1000 KİŞİ OLDUK ELHAMDÜLİLLAH ÇOOK ŞÜKÜÜÜÜÜR😎

 

SİZ DE YAPIN ŞOVUNUZU BOPUN BENİ SAĞLI SOLLU YORUMLAR

 

HAYALETLER SİZİ DE ALLAH'A HAVALE EDİYORUM 😈 PÜÜ LAA SİZE

Evet efenim keyifli okumalar diliyorum ve sözü siz güzellerime bırakıyorum. Hadi yorumlara beğenilere boğun beni🤓

🌸🌸🌸🌸🌸

"Diyorum ki! Barışmamızın şerefine senle ben başbaşa bir tatile çıksak?"

Benan'ın sözleriyle henüz tabağıma indirdiğim bakışlarım ani bir şekilde geri onların üzerine çekildi. Anlık öfke ile yaptığım şeyin farkına vararak bir kaç saniye öfkeme öfke katacak görüntüye kilitlenmiş ,sonrasında hızlı bir şekilde bakışlarımı onların üzerinden geri çekmiştim. Çekmiştim çekmesine de yandan yandan gözüme Benan'ın yılışıkları batıyordu.

Hala Mahir'e yapışıktı.

Hala elleri Mahir'in dün gece bana yastık olan göğsündeydi.

Boğazımda sanki bir yumru varmışcasına bir ağırlık vardı . Kendi kendime sinir harbindeyken Mahir'in düz sesi değdi kulaklarıma.

"Bu hafta sonu masa ile toplantı planlamıştım. Sevkiyatın tarihini netleştirmemiz gerekiyor artık." dedi kısa sıkıntılı bir nefes vererek devam etti, " Hem daha yeni önce sen sonra da ben saldırıya uğradık. Baş başa tatil fikri çok da mantıklı değil." diye tamamladı sözlerini.

Aferin aslanıma benim güzel çevirdi. Dudağım sağa doğru kıvrılırken önümdeki fincana uzanarak çayımdan bir yudum aldım.

"Yaa! Haklısın ama hemen kestirip atma. Korumalar ile gidelim o zaman."dedi kedi mırlaması gibi sesi ile. Az da olsa yerine gelen keyfim yine bozulmuştu. Dişlerimi sıktım başımı kaldırarak Yücel' e doğru baktım. Onun da sıkıntılı bakışları anında beni buldu. Mahir'den önce o girdi konuşmaya.

"Aslında sevgili kuzenim Pars haklı, yoğun bir hafta bizi bekliyor." diyerek tek kaşını kaldırdı belli belirsiz. Bakışlarım Mahir'e kaydı, sessiz ve ürkütücü bir şekilde önündeki bir noktaya bakıyordu. Benan'ı oyalamak, onun suyuna gitmek benim kadar onun da sinirlerini bozuyordu anlaşılan. Başını kaldırdığında gözleri hemen beni buldu. Bir kaç saniye bakışmamızı Benan'ın konuşması ile ben bitirdim.

"Ben bir an düşünmeden konuştum ama..." Mahir'in elinin üstüne elini tekrar koyarak devam etti, "İlerleyen günlerde tekrar konuşalım olur mu sevgilim? Kırma beni." dediğinde Mahir, elinin altındaki eli çekerek önündeki fincana uzandı. Başını belli belirsiz sallarken, "Bakarız." dedikten sorma ayakalanarak, "Size afiyet olsun. Ben önden geçiyorum." dedi ve salonun çıkışına doğru ilerlemeye başladı.

Mahir'den bakışlarımı çekerek Benan' a döndüğümde aşk dolu bakışlar ile Mahir'in çıkışını izliyordu. Gözlerim sinirle yine seğirirken sakinleşmek adına derin bir nefes aldım. Şu duruma düştüğüme inanamıyordum. Boğamızı temizleyerek Benan'ın dikkatini çekme çabam işe yaramıştı bakışları bana döndü.

"Benan hanım çıkacağız mı hemen? Arabaları hazırlatayım."

"5 -10 dakika ya çıkarız Elena." dediğinde başaımı sallayarak ayağa kalktım. ikisine de hızlı bir bakış atarak,

"Size afiyet olsun efendim." dedikten sonra salonun çıkışına doğru ilerledim. Salondan çıktığımda hemen sağa doğru olan girintili kısma geçtim. Yusuf'a 5 10 dakika içinde çıkacağımızı mesajını attıktan sonra içerideki konuşmaya kulak kabartmaya başladım. İlk önce Yücel'in alaylı sesi doldu kulaklarıma.

"Hıh! Ne güzel saadet dolu bir manzara doğrusu. Sizin gibi aşk kuşlarını gördükçe aşka olan inancım da artıyor."dedi.

"Kes şunu!" Benan sessizce tıslar gibi cevap verirken Yücel kesmeden vurmaya devam etti.

"Neyi keseyim? Adamın seni umursadığı yok, sevdiği hiç yok. Kendini düşürdüğün şu duruma bir bak! Lütfen bir bak!" dedi öfke ile.

"Benim sevgim ikimizi de yeter."

"Emin ol yetmiyor. Emin ol... Bunu ben çok güzel yaşayarak gördüm."

"Başlama yine Yücel. Sen ve ben diye bir şey ancak o kadar olabilirdi." Benan'ın acımasız sözleri Yücel'in bir yerlerinde bir şeylere dokunmuş olacak ki az önceki alaylı halinden eser kalmamış buz gibi sesi ile cevap verdi.

"Ortada sen ve Pars diye de bir şey göremiyorum ben. Çok yakında teselliyi yine benim kollarımda arayacaksın Benan. Ben de yine sana olan aşkıma yenik düşeceğim bir aptal gibi."

" Kes artık! Ben Pars'a aşığım. Lütfen şu aramızdaki anlamsız şeyi de ısıtıp ısıtıp önüme sürme. Yaşandı ve bitti." Gürültü ile bir sandalye sürüme sesi geldi ve ardından Yücel konuştu.

"Hay hay Benan hanım." dediğinde beklediğim yerden çıkacakken Benan'ın sesi ile durdum.

"Cemil Koran ile ilgileniyorsun değil mi?" diye soran Benan'a cevap gelmedi Yücel'den. Anlaşılan sessiz bir şekilde onaylamıştı ki Benan devam etti.

"Patron ile ne zaman görüşecekler?

"Bu gece. Biz de olacağız." dedi bozuk bir sesle Yücel.

"İyi bakalım." Benan'ın sözleri ile konuşmalarının da bittiğini anlamam ile olduğum yerden çıkarak sessiz adımlar ile dışarıya doğru ilerledim. Bugün ki görüşmeyi acilen merkeze bildirmem gerekiyordu ve tabiki Mahir' e de.

Dışarıya çıktığımda Mahir'in arabası görünmüyordu, muhtemelen çoktan çıkmıştı. Ben de hazır olan arabaların yanına geçerek bizimkilere uzaktan selam verdim usulca başımı sallayarak. Yusuf bizim bineceğimiz arabanın başında iken Salim bir arkadaki arabanın şoför koltuğundaydı.

Çok sürmeden Benan ile Yücel çıktıklarında bir kaç haftadır olan yakın temas hallerinden eser yoktu. Benan bizim beklediğimiz aracın yanına gelirken Yücel Salim'in kullanacağı araca geçti. Kapıyı açarak Benan'ın binmesini beklerken, hemen şoför kapısının önünde bekleyen Yusuf'a kısa bir atış atıp bana dönerek,

"Elena sen kullan aracı, başka kimse olmasın." dedi ve cevabımı beklemeden arka koltuğa yerleşti. Ben de Yusuf'un tarafına doğru geçtim hızlı adımlar ile.

"Sen arkadaki araca geç." dediğimde başını sallayarak hızlı bir şekilde arka tarafa geçti.

Arabaya bindiğim gibi çalıştırdığımda dikiz aynasından telefonu ile uğraşan Benan'a düştü bakışlarım bir kaç saniye. Hızlı bir şekilde yerleşkeden çıktığımızda uzunca bir süre Benan'ın sesi çıkmadı. Sık sık gözlerim dikiz aynasından ona kayıyor neden bu sabah böyle bir yolculuk yaptığımızı açıklamasını bekliyordum. En nihayetinde beklediğim açıklamada döküldü dudaklarından.

"Elena, akşam patron ve çok önemli ortaklarımızdan biri ile görüşmemiz olacam. Sen de yanımda olacaksın." dediğinde dikiz aynasından gözlerine bakarak başımı salladım.

"Emredersiniz efendim."

"Bu görüşmeden Pars'ın kesinlikle haberi olmayacak. Akşam şirket dönüşü seninle yalnız ayrılacağız şirketten. Sorarsa geçen gün ki gibi alışverişe gittiğimi söyleceğim." dediğinde tekrardan aynı şekilde onayladım onu.

"Tamamdır efendim."

Benan tekrardan telefonuna dönerken ben de akşam olacak görüşmeyi düşünüyordum. İnşallah oraya kadar gitmişken kapıda bekleyen koruma gibi dışarıda kalmazdım. Eğer içeriye girersem her şey bizim için harika olacaktı. Hem Cemil denen adamın yakalanması için hem de Kudret ve tayfası ile ilgili önemli bir koz elde etmek için bulunmaz bir fırsattı. Tabi girebilirsem.

Düşüncelerimin arasında telefonumun cebimde titremesi ile anlık arkaya bir bakış atıp elimi cebime atarak telefonu çıkardım. Arayam Mahir'di. Aramasını meşgule atarak telefonumu cebime sokarak yeniden yola odaklandım.

Şirkete geldiğimizde Benan ve Yücel hızlı bir şekilde yukarı yönetim katına çıkarken ben de onlara eşlik ediyordum. Benan'ın sekreteri elinde dosyaları ile bizi hemen katın girişinde karşıladı. Bir yandan da günün planını özet geçmeye başlamıştı.

Yaklaşık bir saat sonra Mahir'in de katılacağı bir toplantıya katılacaklardı. Öğlenden sonra önemli ve uzun süren başka bir toplantıdan sonra Benan ile çıkacaktık. Benim Mahir'i görmem ve akşam olacak toplantıdan onu haberdar etmem gerekiyordu. Benan ile birlikte ofisine grdiğimiz de masasına oturduktan sonra gözlerini benim üzerime dikti.

"İşim bitene kadar şirketin içinde ol Elena. Aradığımda anında ulaşayım sana."

"Emredersiniz efendim." diyerek ofisinden çıktım. Bekleme salonuna geçtiğimde cebimden çıkardığım telefon ile hemen Mahir'e mesaj attım.

'GÖRÜŞMEMİZ LAZIM, ACİL.' Diye yazdığımda Mahir anında cevap verdi.

'GEÇEN GÜN GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ YERDE GÖRÜŞELİM GÜZELİM. 5 DAKİKAYA ORDAYIM.'

'TAMAM BEN GEÇİYORUM.'

Asansörün yanına doğru adımlayıp çaktırmadan etrafa bakıyordum. Aslında yaptığımız çok riskli bir şeydi. Asansöre binmekten vazgeçip merdivenlerin olduğu kısma geçerek hızlı bir şekilde arkamı kontrol ederek en üst kata çıktım. Etrafta kameralar vardı ama umuyordum ki Mahir beni buraya gönderirken önlemini de almıştır.

İçeri nefes nefes girdiğimde derin derin nefesler alarak kendime gelmeye çalıştım. Çok kat çıkmamıştım ama koşarak çıktığım için ciğerlerim yanıyordu.

Çok sürmeden olduğum odanın kapısı açıldığında gelenin kim olduğunu bilsem de bir an olduğum yerde hafifçe sıçramıştım. Mahir içeri girer girmez büyük adımlar ile yanıma geldiğinde hemen kollarının arasına aldı beni.

Bir kaç saniye öyle birbirimize sıkı bir şekilde sarılı kalırken ilk çekilen ben oldum. Biraz telaşlı, biraz üzgün şekilde yüzüme bakarken,

"Bir şey mi oldu yavrum? Sabah ki mevzu ise..." gözlerimi sinirle devirirken sıkıntılı bir nefes verdim.

"Bir de o vardı değil mi? Bana bak Mahir tatil matil yok anladın mı? O kadın seni orda çiğ çiğ yer, tabi sonra da ben seni." Kaşları sözlerim ile havalanırken yüzüne muzip bir gülsüme yerleşti.

"Hııım, bak çok korktum şimdi ben. Sırf bunun için bile gitmem." dediğinde omzuna vurarak sinirle baktım yüzüme.

"Geç sen dalganı. Hele bir gidin başbaşa ben yapacağımı bilirim. Otur edebinle yerinde görevini yap." Benim sinirimin aksine onun yüzünde hayran bakışları, güzel gülüşü vardı. Tekrar sıkıca sarılırken alnıma bir öpücük kondururken saçlarımı okşuyordu usul usul.

"Tamam güzelim, edebimle senin dizlerinin dibinde otururum." dedi bir yandan da erkeksi bir şekilde kıkırdarken. Hoşuna gitmişti pisliğin onu kıskanmam. Ama şuan cilveleşmemizden çok daha önemli mevzularımız vardı. Geri çekilip gözlerine baktım ciddi bir şekilde.

"Mahir! Bu gün bu Cemil denen adamla Kudret görüşecek. Benan ile Yücel de olacaklar. Benan'ı ben götüreceğim. Sana bunu söylemek için görüşelim yazdım. Görüşmede yanlarına alırlar mı bilmiyorum ama girebilirsem çok iyi olacak." Bir kaç saniye bir şey söylemeden yüzüme baktı düşünceli bir şekilde.

"Bir şey söylemedin." dediğimde sıkıntılı bir nefes verdi.

"Bensiz böyle tehlikeli yerlerde olman, çok tedirgin ediyor beni." dediğinde sinirle gözlerimi devirdim.

"Mahircim, ben polisim ya hani. Napalım yapışık ikiz gibi mi gezelim?" dedim fısıltı ile.

"İmkan olsa emin ol öyle yapardım. Hem kızım sen niye trafik şubeye falan geçmiyorsun? Bak bunu bir düşünelim bu iş bittiğinde. Mis gibi. " dedi sanki harika bir fikir bulmuşca. Kaşlarım kalkarken sinirli bir gülüş çıktı dudaklarımdan.

"Şimdi topuğundan vuracağım göreceksin trafiği şubeyi. Alıyorsan böyle yoksa güle güle canım." dedim kollarından çıkarken karşısına geçip. Yaptığım harekete gözleri açılarak şaşkınca baktı bir kaç saniye. Sonra tekrar kollarının arasına aldığında beni saçlarımı hızlı hızlı severken huysuzca konuştu.

"Yaa güzelim hemen de rest çekiyorsun. Ne kolay çıkıyor öyle güle güle sözleri ağzından."

"Sen de saçma sapan konuşma." dedim onun gibi huysuz bir sesle. Başını geri çekip sağ elini kaldırarak yüzüme getirerek usulca okşamaya başladı.

"Sen de gitmeyi ağzına almayacaksın. Şaka dahi olsa hoşuma gitmiyor. " dedi ciddi bir şekilde yüzüme bakarken. Başımı usulca salladım sadece.

"Tamam beyefendi, almam." Gözlerine dalmışken bir anda yaşadığım aydınlanma ile cırladım .

"Ay bak yine konudan kaydık. Ya sağ salim bitirseydik şu işi valla aç doyuracağım. " Sözlerime gözleri kısılına kadar gülerken , " Bizim de şansızlığımız yavrum, kavuştuğumuz yere bak!" Dudaklarımı üzgünce büzsem de uzatmak istemedim.

"Bu görüşme için ne yapacağız peki bir planın var mı?" Sıkıntılı bir nefes verdi.

"Görüşmeye girecekmişsin gibi hazırlıklı olacağız . Celil ile sana bir kulaklık göndereceğim. Gitmeden onu takarsın. Ben görüşme sırasında yanında olamasam da seninle kulaklık sayesinde irtibatta olacağız." dediğinde başımı salladım.

"Bu arada birtanem, biz seninle böyle sık sık kenara çekliyoruz ama her yer kamera. Bir önlem almıştırsın inşallah?" Eğilip burnumun ucuna bir öpücük kondurdu.

"Hem evin hem de şirketin kameraları ile 7/24 ilgilenen ekibimiz var. İçin rahat etsin. tehlike arz edecek herhangi bir şey olduğunda beni haberdar ederler." dediğinde gülümsedim.

"İyi madem, hadi daha fazla oyalanmadan çıkalım sevgilim." dediğimde yavaşca yüzüme yaklaşarak burnunu yüzüme sürmeye başladı. Yaptığı şeye anında gözlerim kapanırken ellerim omuzlarına tutundu sanki düşecek gibi.

"Mahir... " dedim fısıltılı ve istekli sesimle. Alnını alnıma yasladığında iki eli ile yüzümü kavradı narince baş parmakları ile her bir zerreme dokundu aheste aheste.

 

"Leylam... Öyle zor geliyor ki sana yakınken uzak durmak. Öyle zor ki buna zorunlu olmak..." derin bir nefes alarak devam etti acı çeker gibi fısıltı ile. "Eskiden de zordu ama bu.... Çok çok başka... Sevdamın karşılığının olduğunu bilerek sana dokunuşlarımın yarım kalması..." Dudaklarını dudaklarıma sürterken titrek nefeslerimiz karışıyordu. Tüy gibi bir öpücük kondurdu ve devam etti. "Asıl azap buymuş." sözleri biter bitmez dudaklarını istekle kavradı. O da aynı istekle bana karşılık veriyordu. Gözlerim hazla kapanırken bir anda Mahir'in güçlü kolları tarafından havalandığımı hissetsem de açmadım gözlerimi. Daha istekli asıldım dudaklarına. Dudaklarımız katiyen birbirinden ayrılmazken bir kaç adım sonrasında bir masaya oturduğumda da daha fazlasını ister gibi devam ettik .

Öpüşümüz daha tutkulu ve hırçın bir hal alırken durmak şuan ikimizinde en son istediği şeydi. Bana göre daha direyetli olan sevdiğim ayrıldı ilk dudaklarımdan zorla.

Her sakinleşmeye çalışmamızda yaptığımız gibi yine alınlarımız bir birbirine yaslandı. Gözlerimiz kapalı nefeslerimizi toparlamaya çalışırken ben anın verdiği rehavetle mayışmış durumdaydım.

"Şu iş bir bitse.... Bir bitse..." sayıklar gibi konuşmasına kıkırdadım aldığım sık nefeslerimin arasında. Alnımı alnından kurtarıp yüzümün her bir noktasında acelesi yokmuşcasına ağır ağır bakışlarını gezdirdi.

"Ee bir bitse dedin tamamlamadın, ne olacak yüzbaşı?" diye fısıldadım bir yandan baştan çıkarıcı olduğunu düşündüğüm bakışlarımla göz süzerken. Bu halime yoğun bakışlar ile karşılık verirken dudakları kıvrıldı.

"Seni bir dakika yanımdan ayırmayacağım." dediğinde kaşlarım kalkarken gözlerim kısıldı gülmekten.

"Bu bir evlilik teklifi mi?" dedim. Eğilip burnunu burnuma sürterken iç çekti.

"Öyle mi olmasını istersin yavrum?" Ellerimi kaldırıp tıraşlı yüzünü sevdim usulca.

"Cık! Daha romantik bir teklif isterim." dediğimde güldü ama cevap vermedi.

Mahir'in çalan telefonu ile birbirimizden ayrıldığımızda Mahir, sıkıntılı bir nefes verdi. Cebindeki telefonu çıkarark , "Efendim Narin hanım." diye telefonu açtığında kaşlarım anında çatıldı. Kimmiş bu Narin hanım diyerek ciddiyetle dinlemeye koyuldum. Mahir'in gözleri gözlerimde Narin denilen kadını dinliyordu.

"Tamam geliyorum 5 dakikaya." diyerek telefonu kapattıp bana döndü. Derdimi anlamış olacak ki gülümseyerek,

"Narin hanım, sekreterim. Görmüştün ya." diye açıklama yaptı sıfatını sevdiğim. Kaşlarım öyle mi der gibi havalanırken başımı salladım. Elini kaldırıp yüzüme koyduğunda gözlerimiz birbirine kilitlendi yine.

"Güzelim, benim gitmem lazım. Toplantı başlayacak." Bir kaç saniye susup öylece düşünceli gözlerle baktı yüzüme.

Eğilip dudaklarımdan usulca öperek geri çekildi. "Celil bulur seni, çıkmadan tekrar görüşme imkanımız olur mu bilmiyorum ama lütfen dikkatli ol. Aklım fikrim hep sensin. Lütfen bir delilik yapma olur mu? " Sözleri ile gözlerimi devirdim.

"Ay iyi ki bir şey yaptım." İnamaz gözlerle bana bakarken sinirli bir şekilde gülerek başını iki yana salladı.

" Bir şey mi? Güzelim başına silah dayamanı mı anlatayım bilerek kendini vurdurmanı mı? Belki bilmediğim başka şeylerin de vardır ha ne dersin?"

"Ay yeter be!" Bir hışımla yönünü kapıya çevirip koca cüssesini itmeye koyuldum.

"Hadi aslanım hadi! Toplantın başlayacak." sözlerime kafasını arakaya çevirerek keyiflice gülerken,

"Aslanım ha! Sen pek bir sevdin bu hitabı."

"Hııım, çok sevdim." Kapının önüne geldiğimiz de yönünü bana çevirerek hızlıca bir öpücük çaldı dudaklarımdan .

"Görüşüz, ceylanım." dediğinde bu sefer ben güldüm ama bir şey söylemedim. Son kez birbirimize bakıp odadan çıktığında kalmıştım yine yalnız başıma. Az önceki keyifli halimden eser kalmamış gibi bir hisse büründüm elimde olmadan .

Derin bir nefes alırken arkamdaki cama dönerek hemen görüş açıma giren şehir manzarasına daldı gözlerim. Git gide tükeniyor hissediyordum. Sanki bir oyunun içindeydim ve bana verilen enerjinin bitmesi gibi sanki her yeni gün daha da tükeniyordum.

Üst üste yaşadığım şeyler yüzünden sağlam olmayan psikolojim de her bir yanına yeni çatlaklar ekleniyordu. Bir çok şeyi aşmış, sevdiğim adama tam manasıyla olmasa da kavuşmuştum. Mutluydum ama bu şekilde Mahir'le olmak bile eksik ve garip hissetmeme engel olamıyordu.

Sürekli bir tetikte olma hali ile birlikte bir de Mahir'e bir şey olacağı korkusu içimi bir kurt gibi kemiriyordu. Mahir'e yansıtmamaya çalışsam da çok korkuyordum. Daha yeni onu bulmuşken, onunla güzel anılar biriktirememişken yarım kalmaktan, onsuz kalmaktan deli gibi korkuyordum.

"Bitsin Allahım artık, bitsin.." diyerek gözlerimi kapattım. Bedenim ayrı ruhum ayrı kalbim ayrı yorulmuştu. Öyle bir yerdeydim ki bitmeden kurtulmanın da mümkünatı yoktu. İnsanın en iyi doktoru yine kendisidir mottosu ile kendime yeniden telkinler vererek kurtulmaya çalıştım beni yeniden içine alacak olan bu kara bulutlardan.

"Kendine gel Leyla artık." diye fısıldadım. Hem de defalarca. Bugün bu kadar yoğun şekilde bu hisle sarmalanmış olmamın sebebi de biliyordum ki Kudret denilen o adamı yeniden görecek olmamdan dolayıydı. Daha geçen hafta sevdiğim adama suikast düzenlemiş belki ben olmasaydım onu öldürmüş olacaktı. Tekrar aynı şeyleri duyacak olmamdan deli gibi korkuyordum. Biliyordum ki böyle büyük adamlar bir araya geldiğinde birilerinin kalemini kırarlardı.

Az da olsa sakinleştiğimde artık daha fazla oyalanmadan bizimkilere de malumat geçmem gerektiğini düşünerek hemen cebimdeki telefonu çıkarıp Karaca'nın numarasını tuşladım. İlk çalışta açan Karaca yine beni şaşırtmadı. Her zaman ki gibi ben ses vermeden ses vermemişti.

"Alo!"

"Bir şey yok değil mi? Sen gündüz gündüz çok aramazdın." dedi sıkıntılı bir sesle.

"Ben iyiyim kardeşim, merak etme." Tedirginlikle arkama bakarak sesimi daha da alçalttım.

"Akşam adamımızla Kudret görüşecek. Benan ile Yücel de olacak ve tabi ben de orada olacağım." dediğimde Karaca ses vermezken bir kaç saniye sonra yeniden konuştu.

"Müdürüm Leyla hatta. Bunu duymalısınız. Buyrun." diyerek amcama telefonu uzattı. Anlaşılan yan yanaydılar.

"Kızım, nasılsın? Bir şey yok değil mi?" Amcamın endişeli sesini duymam ile yüzüme bir gülümseme yerleşti.

"İyiyim amca, Bu akşam Cemil ile Kudret buluşacak. Benan ile Yücel de katılacak görüşmeye. Benan'ı ben götüreceğim. İçeriye girebilir miyim bilmiyorum ama?" Bir kaç saniye cevap vermese de sıkıntılı nefesi kulağıma geldi telefondan.

" Kızım çok dikkat et. Lütfen temkinli ol. Bir şeyler yapacağım diye kendini tehlikeye atma." dediğinde tıpkı Mahir'e yaptığım gibi gözlerimi devirsem de bir yorum yapmadım .

"Tamam ederim amca. Bu Cemil'i izleyen ekip bir şeyler bulabildi mi?"

"Bulmaz olurlar mı? Şu an açılmayı bekleyen bir çok dosyamız var. Akşam ki buluşmayı da belgeleyebilirsek, o şerefsiz Kudret'in defterini de düreceğim."dedi öfkeyle.

"Eğer içeriye girebilirsem amca, Mahir kulaklık ile görüşmeyi kayıt altına alacak." dediğimde bir kaç saniye ses gelmezken sonrası alaylı sesi ile konuşmaya devam etti amcam

"Ee hani ne oldu? Amca kim olduğumu kesinlikle öğrenmeyecek diyordun?" sözlerimi yüzüme vurduğunda mırın mırın bir sesle devam ettim. Ne ahkam kesmiştim ama şimdi sonuca bak.

"Fikrimi değiştirdim diyelim amca. Hem böyle daha iyi oldu ekip işi ile daha hızlı yol alabileceğiz." Sözlerime amcam homurdanır gibi cevap verdi.

"Hızlı yol alabilirmiş. Ulan bunu ben desem defe kor çalarsın. Neyse neyse! Sen akşam dikkat et. Bak tekrar söylüyorum çılgınlık yok.Biz Mahir ile irtibatta oluruz."

"Of tamam amca anladım, ben kapatıyorum şimdi. Görüşürüz yine. "

Telefonu kapattıktan sonra odadan dışarıya çıktığımda katta olan asansöre binerek çocukların olduğu yere geçtim. Dinlenmede olan korumlarla birlikte oturan Salim ile Yusuf üstün körü bir bakış atıp yanlarından terasa doğru yürüdüm.

Çok sürmeden onlarda yanıma geldiler.

"Ne habersin Elena hanım? Yüzünü gören cennetlik?" diyen Yusuf hemen yanımdaki duvara sırtını verirken cebinden çıkardığı sigarayı ateşledi bir yandan. Sözlerine yüzümü buruştururken cevap vermedim. Kolumla Yusuf'u dürterken karşımda moralsiz şekilde uzaklara dalan Salim'i işaret ettim.

"Neyi var bunun? Yine mala bağlamış." diye sorduğumda ağzındaki sigaradan hızlıca bir nefes çekip bırakan Yusuf omuzlarını kaldırıp indirdi.

"Bilmiyorum, olmuş bir şeyler. Sabahtan beri böyle. Kim bilir yine ne yapmıştır gerizekalı herif." Salim gözlerini şehrin manzarasından çekerken devirdi.

"Yalnız ben burda yokmuşum gibi konuşuyorsunuz da ben buradayım."

"Ee anlatsana puşt herif. Bizi burda yüzüne yüzüne dedikonudunu yaptırıyon." Yusuf'un takılmasına tatsız şekilde gülümserken sıkıntılı bir nefes bıraktı.

"Ne anlatayım ki! Ortada anlatılacak da bir şey yok esasında. Kendi kendime depresif takılıyorum ben bakmayın bana." dediğinde Yusuf bitmemiş sigarasını hemen aramızdaki korkuluk duvarına sinirle bastırdı. Sinirli bir şekilde Salim'e dikti bakışlarını.

"Olmaması için elinden geleni yapmış olduğundan olabilir mi acaba gerizekalı?"

Salim etrafa araştıran bakışlar atarak tekrar sıkıntılı bir nefes verdi.

"Ne yapayım abi? Ya siz hiç mi arada kalmadınız?" Sesini daha fazla alçayarak devam etti, "Bir yanda annem bir yanda o. Ne yapayım? Hadi her şeyi geçtim. Ben ona güvensem herkesi, her şeyi karşıma alırım. Ya ben onun için bir anlık hevessem?" diye sordu acı çeken bir sesle. Bu gerizekalı körkütük aşıktı ama bazen aşık olmak da yetmiyodu belli ki. aslında duygularının karşılığı Didem'de vardı. Bunu Ezel'in kör anası Meliha bile görebilrdi yani. Ama bize anlatılmayan bir şeyler vardı bunların arasında belli ki. Didem artık Salim'e sırtını dönmüş, Salim ise Leylasına kavuşamayan Mecnuna bağlamıştı.

"Yaşamadan bilemezsin. Yaşanmışlıklarının pişmanlığı ayrı, yaşanmamışlıklarının pişmanlığı ayrı acı verir insana. Ha sorarsan sen hangisini tercih edersin diye kesinlikle bri ömür keşke demektense iyisiyle kötüsüyle yaşadıklarımın bedelini ödemek isterdim. " dedim. Elimi omzuna atarak pat patlayarak devam ettim.

"O yüzden kardeşim varsayımlarla iş yapma. Bu seferde akışına bırak, Korkma, belki de hiç kafamda büyüttüğün gibi değildir hiç bir şey."

Başını ağır ağır sallarken umursamaz bir şekilde güldü, "Senin bu akıllar Serhat Bey ile senin ilişkide işe yaramıyor galiba?" dediğinde anında kaşlarım çatıldı. Bir kaşık suda boğacak gibi dik bakışlarımı üzerinden çekip etrafta gezdirdikten sonra dişlerimin arasında tıslar gibi tane tane çıktı fısıltılı kelimeler.

"Bak kardeşim senin o çok sevgili Sehat Beyin ile benim aramda tahmin ettiğin gibi bir şey yok olamaz da. Denedik olmadı bitti. Rica ediyorum adımı onunla bir daha anmayın." dediğimde Yusuf girdi araya her zamanki zevzekliği ile,

"Oh be kızım! Valla bir an o dallamanın ısrarına dayanamayıp tekrar evet dersin diye korkmuyor değildim hani. Düşündüğüm kadar salak değilmişin." Konuşmalarına kafamı sallayarak gülerken, "Gerizekalı." demeyi de ihmal etmedim.

"Nee var?" diye o da bana gülerek karşılık verdi. Etrafa üstün körü bakış atarken sessiz bir şekilde asıl konuşacağım konuya giriş yaptım ne olur ne olmaz diye Rusça konuşmaya başladım fısıltı ile.

" Gençler... Akşam Cemil ve Kudret görüşecek. Benan ve Yücel de olacak."

"Seni götürecekler mi peki?" diye sordu Salim. Başımı sallayarak, "Götürecek. Ama içeriye girebilir miyim bilmiyorum?" Kısa bir sessizlikten sonra Salim endişeli gözlerle bana bakarken,

"Çok dikkatli ol. Seni böyle yalnız yalnız göndermek hiç içimize sinmiyor." dedi

"Valla ben de her an bir bomba daha patlatacaksın diye tetikteyim. Lütfen yeni bir delilik daha yapma." diye ekledi Yusuf. Başımı sağa sola salaldım sinirle,

" Fesubhanallah! Ulan anlaşmış gibi niye herkes aynı şekilde uyarıyor beni. Sakin olun tamam mı? Sakin. Uslu uslu katılıp geleceğim ki gireceğim de meçhul." dedim

"Bu Pars... O da gelecek mi?" diye sordu Salim. Başımı iki yana sallayarak, "Hayır, bunlar onun ardından gizli iş çeviriyorlar. Ama ben söyledim ona da gideceğimi." dediğimde ikisini kaşlar aynı anda anlaşmış gibi kalktı.

"Sen... Sen ona malumat mı vermeye başladın? Baya bir gelişmeler olmuş da bizim haberimiz yok." diye alaylı bir ifade ile konuştu Yusuf. Gözlerimi kaçırarak, "Sonuçta aynı şey için burdayız. Haberi olması lazımdı." dedim.

"Bizim de bazı şeylerden haberimizin olması lazımdı ama karşı taraf pek öyle bir zahmete girmedi." diye çıkıştı Salim haklı olarak.

Elini sallayarak güldüm şapşal şapşal, " He he he, Amaan eskiyi unutun artık. Hem biz konuştuk hallettik. " dedim. Çok güzel konuşmuş, konuşmakla da kalmamış bir güzel üzerinden de geçmiştik aramızdaki meselenin. Tabi bunları bizimkilerin şimdilik bilmesine gerek yoktu.

"Hallettiniz? Ne dedi de ikna oldun peki? bizi de ikna et." Yusuf bilerek beni sıkıştırıyordu. Yüzündeki piç gülüşünden anlıyordum ki bu sorular gerçek bir merak yüzünden değil tamamen beni sıkıştırmaya yönelikti.

" Ya o an öyle gerekti ama ben de anladım yalnış bir karadı falan dedi." elimi savuşturur gibi sallayarak. Onlara Mahir ile olan gönül bağımı şuan anlatamazdım. Dolayısıyla söylemiş olduğum bahane de çok inandırıcı gelmemişti. Karşımdaki ikilinin garip bir şey söylemişim gibi bakışlarına karşılık yüzümdeki salak gülümseme de silindi yavaş yavaş .

"Ne, ne var niye öyle bakıyorsunuz?"

"Valla senin domuz kinini bilmesek... Neyle kandırdı bu adam seni?" Yusuf'un sorusuna anlık gözlerim büyüse de kuyruğu dik tuttum. Omuzlarımı umursamaz şekilde sallarken, "Bu işin biran önce bitmesi için birbirimize ihtiyacımız vardı. Sadece bu sefer kindar yanımı devre dışı bıraktım diyelim." değimde Yusuf alaylı şekilde gülerken dirseği ile Salim'i dürttü.

"Yiyelim mi kanka?" dediğinde Salim her zaman ki sakin tavrı ile cevap verdi.

"Mecbur yiyeceğiz artık."

"Of kesin ya! Akşama çok var hadi yok mu çayınız çorbanız?" diye lafı değiştirme çabam yine Yusuf'un çevirmeleri ile bertaraf edildi.

"Yeni rota oluşturulmuş, hayırlı uğurlu olsun." gevrek gevrek gülmesine Salim de eşlik etti.

"Ha ha ha! Aman ne komik! Yol benim, rota benim. İstediğime yürürüm istediğime koşarım." Yusuf hararetli sözlerime ellerini kaldırarak, "Sakin ol reis. Hepsi senin. Zaten sizden bir şey çıkacağı belliydi." dedikten sonra tekrar Salim'i dirseği ile dürttü. "Ne dedim ben sana lan? Keşke iddiaya gitseydik."

Yusuf'un sözlerine kaşlarım havada inanmaz gözlerle bakarken, Salim başını salladı dudaklarını büzerek. Yusuf'un omzuna pat patlayarak,

"Valla bir de boş boş konuşma lan, diye azarlamıştım seni. Hakkını helal et kardeşim." dedi her zamanki sakinliği ile.

Ellerimi sallayarak fısıltı ile, "Ay yeter be! Ben yukarıya çıkıyorum." dedim ve arkamı döndüm.

"Tabi tabi çık. Sarmaz buralar seni artık." Yusuf'un alaylı sesine başımı iki yana sallamakla yetindim. Asansöre binip yukarı çıktığımda ortalıkta kimseler yoktu. Anlaşılan toplantı hala devam ediyordu. Bekleme salonu olan kısma geçip oturdum. Oturduğum koltuğa iyice yayılıp başımı geriye atarak gözlerimi kapattım. Ne kadar süre o şekilde kaldım bilmiyorum telefonumun mesaj sesi ile gözlerimi açarak cebimdeki telefonu çıkardım. Mesaj Mahir'dendi. Yüzüme anında bir gülümseme yerleşirken mesajını okudum.

' ÖZLEDİM:( '

Kıkırdayarak başımı sağa sola salladım.

'BU KADAR ÇABUK MU:) ' diye cevap verdim.

'SANA OLAN ÖZLEMİMİN NE BOYUTLARDA OLDUĞUNU BİLSEN BÖYLE SORULAR SORMAZDIN YAVRUM.'

Cevabına , "Hey yarabbim yaa! Laflara bak." diye kendi kendime konuşurken biryandan da sırıtıyordum.

'AĞZINIZ İYİ LAF YAPIYOR MAHİR BEY.' yazdım bir yandan heyacanla cevabını beklerken.

'SÖYLETENE BAKMAK LAZIM LEYLA HANIM. '

'ALIŞIRIM AMA , HEP SÖYLEMENİ İSTERİM.'

' HEP SÖYLERİM O ZAMAN CEYLANIM."

Son yazdığına sesli bir şekilde gülerken hemen cevap yazdım.

'HADİ SEVGİLİM SONRA GÖRÜŞÜRÜZ. TOPLANTINA ODAKLAN.'

'ODAKLANALIM BAKALIM SEVGİLİM.'

Gülümserek mesaj ekranında çıktım. Yarım saat sürdü sürmedi artık canım ciddi mana da sıkılmıştı. Ayaklanıp biraz keşif yapmakta fayda var diyerek o dadan dışarıya çıktığımda etraflarda kimseler yoktu. Geniş bir kattı. Yöneticiler ve onların sekreterleri dışında bu katta çalışan da yoktu. Aşağıda bir çok ofisin olmasının yanı sıra burada sadece Mahir'in, Benan'ın ve Yücel'in odası vardı. Toplantı odası ile birlikte bekleme salonu dediğim kısım bir cephede ofisler ise diğer cephedeydi. Hepsi yan yana olsada oldukça geniş bir alan ayrıldığından olsa gerek girişleri birbirlerinden uzaktı.

Mahir'in odasının önüne doğru ilerlediğimde odadan çıkan Narin hanımla göz göze geldik. Yine bana gözlüklerinin üzerinden sorgulayan bakışlar atarken sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülümseme ile karşılık verdim.

"Merhaba." Sevimli halim ona çok sirayet etmemiş olacak ki düz bakışlar ile bakmaya devam etti. Karşılık vermemesine bozulmuştum, yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş kaybolurken kabalık ettiğini anlamış olacak ki, "Merhaba Elena Hanım, bir şey mi vardı?" diye konuştu ciddi bir sesle.

"Ha, yok. Ben öyle vakit öldürmeye çalışırken geziniyordum. Sizi görünce selam vermek istedim." dedim.

"Anladım. Ben de Pars beyin istediği bir evrakı almak için toplantıdan çıkmıştım. Müsaadenizle yeniden toplantıya girmek durumundayım." Kadının önünde durduğumu anladığımda panikle kenara çekildim.

"A pardon! Tabi buyrun." dedim mahçup bir sesle.

"Teşekkür ederim, görüşmek üzere." dedi ve hızlı bir şekilde toplantı odasına doğru yürümeye başladı. Garip bir kadındı. Ciddi ve soğuk görünse de garip bir şekilde güven veriyordu insana. Toplantı odasına gidene kadar arkasından öylece baktım.Odaya girmesiyle ise bakışlarımı kapanan toplantı odasının kapısından çekip biraz daha ilerleyerek kendimi Benan'ın sekreterinin masasının önündeki koltuklara attım. Yaklaşık 1 buçuk saate yakın toplantıdaydılar her an bitebilirdi.

Önümdeki dergilere uzandım, bir kaç magazin ve dekarosyan dergisi karıştırırken açılan kapı ile irkilerek başımı önümdeki dergiden kaldırdım. Gelen Mahir'in adamı Celil'di. Yanıma gelip etrafa araştıran bakışlar atarken bir yandan da fısıltı ile konuşmaya başladı.

"Şey, haberiniz varmış. Onu hemen halletmek için geldim." kulaklıktan bahsediyordu.

"Tamam, ver ben hallederim." dediğimde başını salladı iki yana. Fısıltı ile konuşurken elini omzuma attı bir yandan da gülüyordu.

"Kusura bakmayın tam kameranın önündeyiz. Bu biraz farklı bir şey. Benim halletmem lazım." Ben de onun oyununa eşlik ederek gülümsedim ve ayağa kalktım. Sırtımı kameraya dönerken,

"Ee peki nerde halledelim. Yukarıda bir oda var güvenli."

"Yukarıya çıkmaya gerek yok, Patronun odasına geçelim. Çok sürmeyecek zaten. Toplantı bitmeden halledelim." derken kapıya doğru yürümeye başlamıştı bile. Ben de ardı sıra onu takip ettim. Birlikte Mahir'in odasına girdiğimiz de temiz ve ferah bir oda bizi karşılamıştı. İlk defa girdiğim odaya inceleyen gözlerle bakış atarken, Celil hemen önümüzdeki deri koltuklara oturmuş cebinden çıkardığı kutuyu açıyordu.

Ceviz ve siyah renk ağırlıklı; klasik ve modern tarzın birleşimini çok güzel yansıtan bir tarz kullanılmıştı. Özenle dizayn edilmiş mobilyalar ve odanın düzeni insanın ruhunu dinlendiren cinstendi. Hemen karşıda Mahir'in masası önünde deri bir oturma grubu vardı. Sol taraf baştan aşağı cam şeklinde olup tüm şehir manzarasını gözler önüne sermekteydi.Hemen önünde ise büyük bir toplantı masası vardı.

Sağ tarafta iç kısma doğru giden bir koridor vardı ki Benan hanımın odasından hatırladığım kadarıyla dinlenme için ayrılmış bir kısımdı. Celil'in sözleriyle etrafta gezinen bakışlarım ona döndü.

"Leyla hanım, bu kulaklıkları cımbız yardımı ile kulağınızın iç kısmına yerleştireceğiz. Dışarıdan farkedilmesi imkansız." dedi.

"Neden bu kadar uğraşıyoruz ki! Bende de vardı kulaklık yani konakta kaldı ama. Onu elimle kendim yerleştirebiliyordum." Sözlerime gülümseyerek cımcızla tuttuğu kulaklığı bana gösterdi.

"Bu kulaklık özel bir kulaklık. Bir arama esnasında kesinlikle dedektör tarafından tespit edilemiyor. Şimdi müsaade ederseniz kulağınızın iç bölgesini yerleştirelim." diyerek ayağa kalktı ve yanıma geldi.

Saçlarımı kulağımın arkasına götürerek kulağımı ona doğru uzattım. Cımbız yardımı ile 5 6 saniyede ilk cihazı kulağıma yerleştirdi. Geri çekilerek, "Tamamdır. Bir rahatsızlık hissediyor musunuz?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım.

"Merak etmeyin ileri kaça ya da düşme durumu olmayacak. Yapıştı şuan bıraktığım kısma. Şimdi diğerini takalım." dedi.

Hemen arkamızdaki küçük kutudan diğer kulaklığı da cımbız yardımı ile alıp yanıma gelerek aynı işlemi diğer kulağıma yaparken kapı birden açıldı.

Bir anda açılan kapıyla Celil ile şok içinde kalırken hemen kendimizi geri çektik birbirimizden. 2 çift gözün şaşkın bakışlarına karşılık yakalanmanın verdiği korku ve şokla en az onlar kadar şaşkın bir şekilde bakıyorduk biz de.

 

🌸🌸🌸🌸🌸

 

Geldik bir bölümümüzün daha sonuna.☺️

 

Aslında daha uzundu böldüm baktım bitmiyor. Alıntıdaki kısım orada kaldı bebişlerim 🫣

 

İnşallah diğer bölümümüzün arasını çok açmadan geleceğim.

 

Bizleri beğenin, yorumlara boğun, klasörlerden klasörlere ekleyin. Ama yapın bir şeyler Ayy😅

 

Yorumlarda görüşmek üzere ❤️

 

 

Bölüm : 22.12.2024 09:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...