Yeni Üyelik
36.
Bölüm

35. Bölüm

@mislanet

 

Selam çiçeklerim 🌸 Yeni bölümümüz ile karşınızdayım 🤗

Gelişimin şerefine birer yıldız 3 5 de yorum patlatırsınız inşallah 🤗

 

Keyifli vakitler efenim 🫠

 

🌸🌸🌸🌸🌸

 

"Geliyorum, koru kendini." Mahir'in fısıltılı kelimeleri zoraki çıkmış gibiydi dudaklarından. İkimiz de biliyorduk ki Andrei'in bahsettiği kişi ben isem buradan çıkmam için bir mucize gerekti.

 

"Kimmiş peki bu hain, biz de öğrenebilecek miyiz?"

 

Benan sözleri ile gözlerimi kapattım heyacanımı bastırabilmek için. Kalbim yerine sığmaz şekilde kaburgalarımı döverken sakin görünmek için inanılmaz bir çaba sarfediyordum. Elimi yavaşca belimdeki silahıma doğru götürdüm. Buradan çıkamazsam da en azından kendimle birlikte bir kaçını da götürecektim. Özellikle Kudret için bu kaçınılmaz bir son olacaktı.

 

İfadesiz gözlerle karşımdaki masaya bakarken her şeyin böyle bitecek olmasının verdiği derin bir keder vardı içimde. Daha sevdiğim adamı annemle tanıştıracak, onunla mutlu bir yuva kuracaktım. Şuan ise sevdiğimi son kez görebilmem bile belki de nasip olmayacaktı. Eğer Andrei adımı verirse buradan çıkmam imkansızdı, burası benim mezarım olacaktı.

 

"Hani Gürcüler ile neden ilişkimizi kestiğimizi sorguluyordun ya Benan? Yeni ortağımız Andrei'in sayesinde yıllardır Maşo'nun bizi yavaş yavaş nasıl soyduğunu öğrendik." dedi Kudret.

 

Maşo!

 

Kimdi bu Maşo? Bir yerlerden tanıdık geliyordu ama... Gürcüler demişti değil mi? Kendimi o kadar kendi ismimi duyacağıma hazırlamıştım ki beynim durmuştu şuan. Andrei'in ismini verip Kudret'in güvenini kazanmasını sağlayan kişi Maşo muydu yani?

 

Sorgulayan bakışlarım istem dışı Andrei'ye döndü. Onun ise gözleri zaten benim üzerimdeydi. Göz göze geldiğimizde dudağı sola doğru kıvrıldı. Gözlerimi sinirle devirirken anlık yaptığım şeyin farkına varıp bakışlarımı çevredekiler üzerinde gezdirdim. Tüm gözler Kudret Atalay'ın üzerindeydi.

 

"Maşo ihanetinin cezasını canı ile ödedi. Ailesinin de itibarını yerle bir etti. Artık bu alemde kendileri ile iş yapacak adam zor bulurlar."diye devam etti Kudret.

 

Yine anlık rahatlamam Mahir'in aklıma gelmesi ile darmaduman olmuştu. Sıkıntı ile gözlerimi kapattım bir kaç saniye. İnşallah konuşulanları kulaklık ile duymuştur diye umut ederek bir yandan önümdeki konuşmaya odaklanırken bir yandan kulalıklıktan onun sesini beklemeye koyuldum.

 

Eğer duymayıp da harekete geçtiyse durduk yere başımıza iş alacaktık. Nihayet Mahir'in de sesi doldu kulağıma.

 

"Eve çok yakın bir yerde konuşlandım. Tehlike arz eden bir durum olduğunda hemen yanına geleceğim güzelim." Az önce ömrümden 10 yıl götüren korkum toz bulutu gibi dağılmıştı. Tehlike henüz geçmemiş olsa bile Mahir'in varlığının verdiği güç ile üstesinden gelemeyeceğim bir şey yokmuş gibi hissediyordum.

 

"Bundan sonra Gürcüler sayfası bizim için kapanmıştır." diye devam etti Kudret önündeki kadehten bir yudum aldıktan sonra.

 

"İranlılarlar anlaşılan o ki güven testinizi geçmiş." Yücel'in sözlerine kafasını ağır ağır sallarken şeytani bir gülüş yerleşti dudaklarına Kudret'in.

 

"Geçmekle kalmayıp elime çok önemli biri ile ilgili çok gizli bilgiler ile geldiler. Daha şimdiden karlı bir ortaklık oldu bizim için." Dediğinde yanındaki Cemil dahil oldu konuşmaya.

 

"Kimmiş bu önemli adam peki?" diye sorduğunda bir kaç saniyeden uzun bir süre cevap vermedi Kudret.

 

"Şimdilik bana kalsın." dediğinde masada derin bir sessizlik oldu. Herkes önündeki yemeğe odaklanırken arada sırada Andrei arsız bakışlarını üzerimde hissediyordum. Amcam iplerini elinde tuttuğunu zannederken o arka planda çoktan bu işin tam da göbeğine girmişti bile.

 

"Ee Andrei ne zamandır İstanbul'dasın?" Benan'ın sorusu ile elindeki çatal bıçakla duraksayıp gülen gözlerle Benan'a baktı. Benan'ın babası ile yaşadıklarına rağmen Benan'a karşı oldukça iyimser ve hatta sevecendi.

 

Acaba Benan bununlada mı yatmıştı? Olması muhtemel olan bir olasılıktı.

 

"Bir kaç saat olmuştur. İner inmez buraya geldim." Bakışlarını onu dinleyen Kudret'e çevirip gülümsedi. " Sağolsun Kudret bey gelişimin gizliliği konusunda oldukça yardımcı oldu." Kudret Andrei'in sözlerine başını sallayarak sessiz kalırken Benan yeninden konuştu.

 

"Doğrusu seni aramızda görmek benim için hep şaşırtıcı hem de çok sevindirici bir sürpriz oldu. Tekrardan hoş geldin aramıza." dedi sevecen bir sesle.

 

"Çok hoş buldum." derken gözleri yine bana demişti Andrei'in. Karşımdaki bu sadist adamın resmen bu akşamki eğlencesi ben olmuştum. Ama bu iş bittiğinde üzerine akbaba gibi çökeceklerimin başında geliyordu kendisi.

 

Yemeklerini bitirdikten sonra kahya ve yardımcıları hızlı ve sessiz bir şekilde masayı kaldırmıştı. Şanslıydım ki burada bizim yanımızda devam edecek gibi görünüyorlardı. İçeriye giren kahya ve yardımcısı hemen arkamda kalan bar kısmına geçti.

 

Kahyanın elinde bir şarap şişesi, yardımcısı ise kadehlerin olduğu bir tepsi ile onu izleyerek yemek masasına doğru ilerlediler. Kahya şarabı açıp ilk kadehi Kudret'e uzattında elini kaldırarak hemen yan tarafındaki Cemil'i işaret ederek,

 

"Önce misafirlerimize Rafet." dediğinde adam mahçup bir şekilde boş kadehi hemen Cemile uzattı. Cemil kadehi alır almaz ise kadehini hemen şarap ile doldurdu. Sonrasında sırası ile diğerlerine de aynı işlemi yaptıktan sonra hızlı bir şekilde odadan çıktılar.

 

"Evet, vakit artık iş konuşma vakti. Eksiksiz herkes burada olduğuna göre sevkiyatın en önemli aşamasını en ince ayrıntısına kadar planlayabiliriz." Kudret'in sözleri ile Andrei yüzündeki alaycı gülümsemesi ile önündeki kadehe uzanıp şarabından içerken gözlerini gözlerime dikti.

 

Karşımda sanki ne zaman patlayacağı belli olmayan bir bomba vardı. Bütün akşam tek yapabildiğim sessizce karşımdaki konuşmaya odaklanmak olacağını düşünüp dertlenirken daha büyük dertlerimin olacağını nereden bilebilirdim ki?

 

Andrei'in yapacağı en ufak bir ima bile sonum olabilirdi. İki elimi arkamda bağlamış şekilde onları dinliyor gibi bir görüntü çizsem de aslında ellerimi silahıma yakın tutmakdı amacım. Herhangi bir tehlikede önce Kudret'in eğer sağ kalırsam Andrei'in işini bitirecektim.

 

"Rasulayn saldırısı için örgüt hazır şekilde bizden haber bekliyor." diye söze giriş yaptı Cemil. Anlaşılan Cemil bu Ekibin örgüt ayağını oluşturuyordu.

 

"Güzel! Bu sefer de ellerine yüzlerine bulaştırmazlar inşallah. Mit bölgede her yere nufüz etmiş durumda. Çok dikkat etmeleri lazım." Kudret'in sözlerine başını sallayarak cevap verdi.

 

"İşinde ehil olan adamlardan oluşan bir ekip oluşturuldu. Haseke'nin Rasulayn'a yakın bir köyünde bekliyorlar. "

 

"5 gün sonra Genel kurul toplantısı akabinde gece yarısı harekete geçsinler."

 

"Tamamdır, o iş bende." diye cevap verdi Cemil. Kudret bu sefer de bakışlarını Yücel ve Benan'ın üzerine çevirdi.

 

"Siz de en geç 2 gün sonraya masanın toplanmasını sağlayın. Sevkiyat için her şeyi ayarladım ben. Zaten tüm mal limanda hazır bir şekilde bekliyor. Rasulayn saldırısı ile oradan da malların çıkışına da izin çıkacak. İstihbarat İtalya'dan gelen mallar ile uğraşırken bir yanda da bizim doğu bölgelerde çıkaracağımız iç karışıklıkla uğraşacak. Biz de o arada İran ile olan büyük sevkiyatımızı gerçekleştirmiş olacağız. "

 

"İtalya ile olan sevkiyat ile de az zarar etmeyeceğiz ama efendim." diye söze girdi Benan. Kudret yüzüne yerleşen şeytani gülümsemesi ile

 

"Ah Benan! Ne zaman öğreceksin bu işleri. Büyük balık için küçük balığı yem etmeyi göze almazsan elinde küçük balık ile kalakalırsın." Bir kaç saniye susarken önündeki şaraptan da bir yudum aldı.

 

"İran'dan kazanacaklarımızın yanında, İtalya'dan gelecek devede kulak kalır. Ha tabi sizin o masadaki asalaklar için büyük kayıp olacak. " diye alaylı konuşmasına Benan gülerek cevap verdi.

 

"Şehmus çok uğraşmıştı. Eli bir tarafında kalacak." diye gülerken Kudret de ona eşlik etti gülümsemesi ile.

 

"Ben en çok Pars'ın yüzünü merak ediyorum." diye konuşmaya girdi Yücel beyfendi.

 

"Hah! O Pars efendiye müstahak. Ellemeyin az sürünsün." Benan'a bakarak söylemişti son sözlerini.

 

Benan ise çok farklı bir yerden girerek,

"Efendim Şehmus yeni ortak aldı aramıza söylemiştik. Bir bakan olduğunu söyledi ama kimliğini gizli tutuyordu. Ulaşabildiniz mi bilgilerine?"

 

Kudret, Benan'ın sözlerine ağır ağır başını sallayarak cevap verdi.

 

"Seyfi Demir."

 

Seyfi Demir.

 

Ulaştırma bakanı Seyfi Demir.

 

Kabine teker teker dökülüyordu. Kim bilir eşeledikçe daha ne isimler duyacaktık.

 

"Henüz Seyfi'nin haberi olmasa da benim bildiğimden onun da ipleri elimde. İlk büyük işinin böyle bir şekilde sonuçlanacak olması ne acı." dediğinde masada görüş açıma giren herkesin yüzüne tıpkı Kudret gibi alaylı bir gülümseyiş yerleşti. Kudret bakışlarını Andrei'e çevirdi.

 

"Andrei bu seninle ilk büyük işimiz devamında bu kadar pasif bırakmayız seni bilesin. Şimdilik alışma evresindesin diyelim. " dedi gevrek gevrek gülerken. Andrei de ona gülümserken kaşları havada cevap verdi.

 

"Ben işten kaçmam Kudret bey. Ha sevkiyat rotası çok hakim olduğum bir coğrafya değil. Ama kuzey ve Avrupa da güçlü ilişkilerimiz, emrinize amede." Kudret, Andrei'in sözleri ile kadehini yukarı kaldırarak,

 

"Yeni ortağımızın şerefine." diye çoşkulu sesine diğerleri de eşlik ederken yine Andrei ile göz göze geldik. Gözlerindeki tehdit dolu ifade ile derince yutkundum. Gözlerimi gözlerinden çekerken,

 

"Kudret bey." diye seslenmesi ile kaşlarım derince çatıldı.

 

"Bu sevkiyat bilgisinin ayrıntılarını kimler biliyor?" diye ortaya bir soru bıraktı.

Kudret içtiği kadehi aşağı indirirken başını hafifçe sağa doğru çevirerek anlamaya çalışır gibi baktı Andrei'in yüzüne.

 

"Neden sordun?"

 

"Merak etiğim sevkiyatın ayrıntılarını çok kişi biliyor mu? Yani ne kadar çok kişi o kadar çok risk. Aramızda bizi satacak birilerinin olma ihtimali tedirgin ediyor açıkçası beni." demesi üzerine Kudret sakin bir şekilde cevap verdi.

 

"Risk her zaman vardır. Biz riski minimuma indirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye de sınır ve yol güvenliği için tonlarca para harcadık. Bazıları neyin sevkiyatını, kimin sevkiyatına çalıştığını bilmeden; bazıları ise işin içinde olup bilerek bu işi götürecek. Sevkiyatı gerçekleştirecek şoförler ölümüne anlaşmalar imzalayarak bu işi aldı. Ne taşıdıklarını bilmeseler de önemli bir sevkiyat olduğunu az çok anlamışlardır. Herhangi bir kalleşlik durumunda kendileri ile birlikte tüm aileleri infaz edilecek. Bunu bilerek bu işi kabul ettiler. Anlayacağın her şeyi en ince ayrıntısına kadar planladık. İstediğimiz en az zayiyatla tereyağdan kıl çeker gibi halletmek."

 

Andrei'in kaşları havalanırken düz bir hal alan dudaklarının çizgileri belirgin bir şekilde aşağıya doğru kıvrıldı. Yüzünde düşünceli ve biraz da kaygılı bir ifade ile önündeki kadehin üzerinde gezdirdi parmaklarını.

 

"Bir sıkıntı mı var Andrei?" diye bu sefer Benan sordu. Düz bir ifade ile ben de bakışlarımı Andrei'ye dikmiştim.

 

"Dedim ya riskli bir iş. En basit örnek bu odadaki herkese yüzde yüz güvenilir diyebilir miyiz? Mesela sen buradan hiç kimse hain değil diyebilir misin?"

 

Yeniden hızlanan nabzım ile vücudum salgılanan adrenalinle dolmuş, her an patlayacakmış gibi bir gerilim içindeydi. Kalp atışlarım kulaklarımda bir davul sesi gibi yankılanıyordu. Bitti derken yeniden başa dönmek sinirlerimi alt üst etmişti ama içimde kızılca kıyamet koparken dışım sapa sağlam bir kale gibi ayakta, düşmanımın hamlesini bekliyordum.

 

"Evveliyatını siktiğimin piçi. Ben sana risk neymiş sike sike göstericem." Mahir'in öfke dolu tıslaması ile odak noktam değişmişti. Her an adımı duyacağım korkusunun verdiği gerginlik üzerine de Mahir'in hiddetli sesi ile hafifçe irkildim.

 

Benim kadar şaşkın ve korkulu olmasından verdiği tepkinin beni ne denli gerebileceğini düşünemiyor olsa gerek kendisine hakim olamamıştı. Şuan adım kadar emindim ki benim hissettiğim korkuyu o da her zerresinde hissediyordu.

 

Ve ikimiz de biliyorduk ki Andrei konuştuğu an benim burdan sağ çıkmam çok da muhtemel olmayacaktı.

 

"Andrei!" Benan'ın yerine konuşan Kudret'in öfke dolu sesi ile bakışlar ona döndü. Ben ise pür dikkat Andrei bakıyordum. Yüzündeki ifadeden yapacağı hamleyi ön görmeye çalışsam da çözemiyordum ifadesini. Kudret'in öfkeli sesi bile yüzündeki o alaycı ifadeyi silmeye yetmemişti. Amcam çok büyük yanılmıştı. Bu adamın kimseden korkusu yoktu.

 

"Hiç sevmem bulmacaları. Varsa bir bildiğin, şüphelendiğin açık açık konuş ." Kudret'in sözleri üzerine kaşları yeniden havalandı Andrei'in. Yüzündeki şeytani gülümseyiş ağzından hayır bir şey çıkmayacağının göstergesiydi. Duruşunda öyle bir öz güven ve enaniyet vardı ki sanki masanın lideri konumunda olan oydu.

 

"Ben senin aksine bulmacalara bayılırım." dedi gülerek önündeki kadehteki içkiyi bir dikişte bitirerek masaya koydu. "Her bulduğum ip ucu ile sonuca yavaş yavaş yaklaşma hissi muazzam haz verir bana. Bulduğum ip uçlarına yapışır bırakmam sonuna kadar giderim. Yıllar sürse de." Kudret ifadesiz gözlerle öylece Andrei' e bakıyordu.

 

"İçerdeyim." Mahir'in sesi ile kaşlarım çatılırken derince yukunarak celadıma diktim yenice üzerinden çektiğim bakışlarımı. Elim hemen silahımın üzerindeydi.

 

"Gelelim bulmacama." dedi dişlerini göstererek. Elini havaya kaldırdığında arka tarafında kalan koruması elindeki zarfı Andrei'in önüne bırakarak geri çekildi. Andrei gülümseyerek elindeki zarfı Kudret'e uzattığında Kudret çatılı kaşları ile zarfı eline alarak sakin bir şekilde açtı.

 

Elindeki her neyse çatılı olan kaşları daha fazla çatılırken yüzü yavaş yavaş kızarmaya başladı. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Titreyen elim ile silahın kabzasına sıkıca tutunurken çaktırmadan da çevreye de bakışlar atıyordum. Kudret az önceki sakinliğini kaybetmiş hızlı hızlı önündeki belgelere bakarken masadakiler de tedirgin şekilde birbirlerine bakıp Kudret'ten bir açıklama bekliyorlardı.

 

Kudret hışımla ayağa kalkarken bir anda kükredi. Andrei hariç herkes aynı anda onunla birlikte kalkarken ayağa Kudret'in bakışları Yücel'in üzerindeydi.

 

"Sen... Sen bunu nasıl yaparsın lan bana?" Yücel Kudret'in öfkeli sesine nazaran sakince sordu.

 

"N-ne, yapmışım?" Önündeki kağıtları elinin içinde topladığı gibi Yücel'in yüzüne fırlattı. Benan sıçrayarak bir adım geri çekilirken Kudret yaralı bir hayvan gibi bağırıyordu.

 

"Hayvan! Seni sokaklarda bulup aç karnını doyurup kim adam etti! Bu mu lan karşılığı? Gizli gizli arkamdan kuyumu kaz diye mi aç karnını doyurdum ben? " Kudret'in sözlerine bir karşılık vermeyen Yücel yüzüne çarpıp masaya düşen kağıtlardan bir tanesini eline alıp bakarken,

 

"B-ben..." dedi ama devam edemedi.

 

Kudret var gücü ile masaya iki eliyle vururken, "Sen ne lan piç kurusu? Sen ne?"

 

Andrei diğerlerine nazaran oturduğu yerde karşısındaki manzarayı izlerken sanki sevdiği bir takımın maçını izler gibi ilgili ve keyifliydi. Bense adımı söyleyeceğinden neredeyse eminken böyle bir şey beklemediğimden karman çorman bir haldeydim.

 

Bir kaç fatura, belge ve fotoğraflardan oluşan kanıtlar etrafa yayılmış durumdaydı. Masaya uzak olduğum için Kudret'in ne görüp de böyle çıldırdığını net göremiyordum.

 

"Derini canlı canlı yüzeceğim. Ne demekmiş bana ihanet göstereceğim sana." Kudret salyalarını saçarak bağırırken Yücel'in üzerine doğru atıldı. Yücel'in belindeki silahı hızlı bir şekilde Kudret'e doğrultması ile hali hazırda ellerimin üzerinde olduğu silahımı çıkararak anlık bir kararla Yücel'i omzundan vurdum.

 

"E-Esra!" Mahir'in acı dolu fısıltısına karşılık veremedim haliyle.

 

Patlayan silah ile herkes geriye doğru sendelerken Yücel acı ile olduğu yere yığıldığında hayal kırıklığı ile bezeli gözleri beni buldu. Ateşlediğim silahı belime yeniden yerleştirirken gözlerim Kudret'in öfkeli gözleri ile buluşmuştu.

 

Geldiğinden beri belki de ilk defa göz göze gelmiştik. Ürkütücü bakışlarına daha fazla maruz kalmak istemeyerek çektim gözlerimi gözlerinden. Hemen Yücel'in yanındaki Benan'a baktığımda onun korku dolu gözleri yere oturmuş acı ile kıvranan Yücel'in üzerindeydi.

 

"Esra iyi misin?" Mahir'in endişeli sesine daha fazla kayıtsız kalamayacak etrafa bşr bakış atıp başımı önüme eğdim. Sessizce, "İyiyim." diye fısıldadım.

 

İçeriye ellerinde silahlarla telaşla giren korumaların şaşkın bakışları ilk önce yerdeki Yücel'i sonrasında ise sahiplerine dikildi.

 

"Alın götürün bu iti. Ben özel ilgileneceğim onunla." Afallayarak Yücel'e bakan korumaların harekete geçmemesi üzerine Kudret bir anda yükseldi.

 

"Neyi bekliyorsunuz ahmaklar? Alın şu iti gözümün önünden. Rafet! Topla bütün bu evrakları. " diyerek kükredi. Korumalar panikle Yücel'in yanına geçip pek de kibar olmayan bir şekilde Yücel'i olduğu yerden kaldırdılar. Rafet denilen kahya da hızlı bir şekilde yerlere açılmış kağıtları topluyordu.

 

Yücel'in acı dolu haykırışları odayı doldurduğunda Benan daha fazla dayanmayarak Kudret'in tam önüne geçti.

 

"E-efendim! Yücel'i bir dinleyin. Eminim ki her şeyin bir açıklaması vardır. O... O size ihanet etme..." Benan'ın sözlerini Kudret'in kızgın ve alaycı güler gibi bıraktığı nefesi böldü.

 

"Hah! İhanet etmez öyle mi? Bunlar ne peki? Senin adamın olmasaydı silah çekti lan bu adam bana. Bak bunlara bak. Bu görüştüğü adam kim biliyor musun? " Diye avazı çıktığı kadar bağırdı.

 

Kudret sabırsız şekilde masanın önünden ayrılıp cama doğru yürürken yüzünü sertçe sıvazlıyordu.

 

"Allah kahretsin!" Defalarca kendi kendine aynı cümleyi söylerken uzun zamandır sessizliğini koruyan Cemil yanına adımladı.

 

"Kudret kim bu adam?" Sıkıntılı şekilde sesli bir nefes verdi Kudret ama cevap vermedi.

 

"Devlet'in adamı mı?" Kudret'in cevap vermemesi adına Cemil yeniden sordu. Kudret başını sallayarak onaylarken,

 

"MİT dış operasyon başkanlığından. Allah kahretsin ki neyi ne derece biliyorlar bilmiyorum?"

 

Kudret'in sözleriyle gözüm bakışlarını üzerimde hissettiğim Andrei'e kaydı. Dudağının kenarı kıvrılmış şekilde gözlerini üzerime dikmiş bana bakıyordu. Gırtlağına basacak kadar öfke doluydum ama ifadesiz tutmaya çalıştığım bakışlarım ile şu durumda onu üzerime çekmek istemiyordum.

 

"Ne yapacağız peki nasıl öğrenebiliriz devletin ne bildiğini?" diye sorduğunda sıkıntı ile ofladı yeniden Kudret.

 

"İçerdeki adamlarımdan benimle ilgili herhangi bir malumat gelmedi. Bu işte başka bir şey var. Belki de bu piç kurusu kendine ayrı bir düzen kurmaya çalışıyordu. "

 

Aniden olduğu yerden hızlı bir şekilde çıkışa doğru yürürken, "Ben çıkıyorum, benim acilen bu piçi konuşturmam lazım. Bakalım Hüseyin Efe ile ne işi varmış?" dedi.

 

Hüseyin Efe.

 

Kudret öyle öfke doluydu ki gazabıyla nasiplenecek Yücel'in bu işin sonunda sağ çıkması zor gibi görünüyordu. Hemen arkasından onunla ilerledi Cemil de.

 

"Ben de seninle gele..." Cemil'in sözlerini tamamlamasına içeriye paldır küldür giren korumalar engel olmuştu.

 

"Efendim sızıntı var. 2 tane adamımız öldürülmüş." dediğinde Kudret'in gözleri dehşetle açıldı.

 

"Allah kahretsin! Bulun arayın onları hemen." Adamların bir kaçı hızlı bir şekilde çıkarken bir kaçı Kudret ve Cemil'in yanına geldi.

 

"Onları ben öldürdüm." dedi Mahir tam da tahmin ettiğim gibi. Bu hiç iyi olmamıştı. Gözlerimi sinirle ile kapatırken deein bir nefes aldım sakinleşmek adına.

 

Hızlı adımlar ile Benan'ın yanına geldiğimde onun kafa da çok yerinde değil gibi şaşkın bakışlar ile etrafa bakıyordu. Şok üstüne şok yaşamış, aşığı ölüme giderken şimdi de kendi canının tehlikede olduğunu öğrenmişti.

 

Omzuna elimi atarak, "Benan hanım iyi misiniz?" diye sorduğumda olduğu yerde sıçradı korku ile.

 

"Elana ben... Y-Yücel'i öldürecekler. Onu öldürmekten beter edecekler." fısıltılı çıkan titrek sesindeki acı hissedilir cinstendi.

 

Üzgün gözlerle yüzüne bakarken iki elim ile omuzlarını kavrayarak onun gibi fısıldadım. "Benan hanım, şimdi sadece kendinizi düşünün. Buradan çıkmamız lazım."

 

"Ama onu öldürecekler diyorum sana. Ben... Ben onsuz hiç kalmadım. Bir şeyler yapmalıyım." Gözlerim hemen karşımızda bizi dinleyen Andrei'e kaydı.

 

Andrei'in yüzünde az önceki alaycı halinden eser kalmamıştı. Diğerleri gibi ayaklanmıştı o da. Hemen yanındaki adamı etrafı dikkatli bakışlar ile tarıyordu.

 

Andrei üzerime diktiği gözleri, çatılı kaşları ile bir şeyleri benden öğrenmeye çalışır gibiydi. Anlaşılan o ki bu işte bizim parmağımız olduğunu düşünüyordu. Bakışlarımı tekrardan benden bir umut olumlu bir şeyler duymak isteyen Benan'a çevirdim.

 

"Tamam buradan bir çıkalım. Bir yol bulmaya çalışırız." başını sallamakla yetindi sadece.

 

"Ortalık karışacak az sonra. Lütfen kendini korumaya bak. Yeni bir kahramancılığa girişme! Lütfen güzelim." Mahir'in ortalık karışacak sözlerinden sonrasında kalbim bu kez de endişe ile kasıldı.

 

Hedef tahtasında bu kez de sevdiğim adam vardı. İçimden bildiğim tüm duaları ederken dışarıdan gelen silah sesleri ile Benan'ı arkama aldım.

 

Silah seslerinin çoğalması ile Kudret ağzının içinde bir kaç küfür savurarak salonun kapısına doğru koşar adım ilerlemeye başlarken arkada bıraktığı bizlere bağırarak,

 

"Takip edin beni." dediğinde hep birlikte onun arkasından ilerlemeye başladık. Evin alt katına doğru merdivenlerden indiğimiz de çatışma daha da şiddetlenmişti. Sıkıntı ile ofladığım da hemen yanındaki Andrei ile göz göze geldik yeniden. Yüzündeki tedirgin sorgu dolu ifadeyi görmezden gelerek gözümü gözlerinden çektim. Aklım fikrim Mahir'deydi.

 

Bir şeyler yapamıyor olmak, onu böyle burada bırakmak yüreğimi paramparça etse de dua edip beklemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Her silah sesinde içimden bir parça kopuyor sevdiğim adamın güvende olup olmadığını bilmemenin çaresizliği beni tüketiyordu.

 

Zihnimde en kötü senaryolarını dönmesine bir türlü engel olamıyordum.

Ya bir şey olursa? Ya ona bir zarar gelirse?

 

Bu düşünceler beynimde döndükçe kalbim sanki bir mengenenin içinde gibi sıkıştıkça sıkışıyordu. "İyiyim, güvendeyim. " diyen o huzur veren sesini duymayı deli gibi istiyordum.

 

Başımı iki yana sallayarak kafamda dönen, ruhumu daraltan düşünceleri öteleyip önümdeki duruma odaklanmaya çalıştım. Güzel düşün güzel olsun derdi annem hep. Mahir sağsalim çıkacaktı buradan. Başka bir ihtimal yoktu.

 

"Bu taraftan hadi!" Kudret'in sesi herkes hızını aratırken her saniye şiddetlenen çatışma ile arkaya doğru da tedirgin bakışlar atmayı da ihmal etmiyorlardı.

 

Karanlık, şarap mahzeni gibi bir yere geldiğimiz de aydınlatma o kadar kötüydü ki ister istemez grubun hızı düşmüştü.

 

Kudret için ise bu geçerli değildi. Avucunun içi gibi bildiği kendi mekanında hızlıca varmak istediği yere varmış bizim ona yetişmemizi bekliyordu sabırsızca.

 

"Efendim arabalar hazır bir şekilde bekliyor." az önce servis yapan kahya şimdi sanki Kudret'in sağ kolu gibi malumat veriyordu.

 

"Tamam Rafet. Siz kendinizi nasıl koruyacağınızı biliyorsunuz." dediğinde adam başını sallamakla yetindi. Önümüzdeki kapı açıldığında karşımıza çıkan tünel ile öylece kalakaldım.

 

Kötü bir dejavu içerisinde gibiydim. Tüm bedenim değişik, rahatsız edici bir enerji ile sarmalanmıştı.

 

Karşımdaki tünel, tıpkı beni Mahir'in ölümüne götüren o tünel gibiydi.

 

En güzel rüyamı kabusa çeviren o tünel.

 

Vücudum kilitlenmiş gibi ne bir adım ileri ne bir adım geri atabiliyordum.

Kudret ve beraberindekiler çoktan gözden kaybolurken olduğum yerde başımı usulca arkamda kalan kapıya doğru çevirdim.

 

Aynı şeyi şuan tekrar yaşayacak olmanın korkusu ile kalbim acı ile kasıldı. Başımı iki yana sallarken,

 

"H-hayır." diye fısıldadım. Gidemezdim. Mahir'in akıbetini kalbim ellerimde bekleyemezdim. Bu kez olmazdı. Geri dönecek, Mahir'e destek olacaktım.Ben onu bırakıp gidemezdim. Aynı şeyi canlı kanlı yaşayamazdım.

 

Tam elimi arkamdaki kapının kilidine atmıştım ki yanımdaki hareketlilik yüzünden panikle o tarafa döndüm. Gelen Benan'dı.

 

Gelmediğimi farkedip geri dönmüş olmalıydı. Anlamaz gözlerle bana bakıyordu.

 

"Elana, neden durdun?" Benan'ın sorusu ile bir kaç saniye ben de onun öylece yüzüne bakarken cevap veremedim.

 

"Ben..." Ne diyecektim sevdiğim adam burada kaldı ben gelemem mi? Benan yanıma hızlıca gelirken kolumdan tuttu bu kez.

 

"Elana hadi. Onlar bizi bulmadan çıkmalıyız." Nefes nefese ağlar gibi konuşmasına karşılık ben ona öylece bakıyordum yalnızca.

 

"Esra, çık buradan. Beni düşünme, ben buradan sağ salim çıkıp gece yanına geleceğim. Ne olur çık buradan! Sen buradayken dikkatimi toparlayamam. Destek de geldi zaten. Sen sadece buradan çık. Yalvarırım güzelim, buradan çık."

 

Bilmiyordu ki ben bu hikayenin yaşanabilecek en kötü sonunu yaşamıştım rüyalarımda. Tam da böyle demişti bana.

 

Esram, yalvarırım dediğimi yap. Sen burada olursan dikkatimi veremem. Geleceğim söz.

 

Gelmişti ama kollarımda can vermişti.

 

Benan cevap vermeyeceğimi anlamış olmalı ki kolumdan tuttuğu gibi peşi sıra sürüklemeye başladı. İçinde bulunduğu şok halindendi galiba ki sorgulamamıştı da niye böyle olduğumu? Ben ise hala git geller içerisindeyim. Bedenim sanki cansız bir manken gibi Benan'ın sürüklemesine kayıtsız kalarak onun peşi sıra sürükleniyordu.

 

Sık sık arkaya bakarken gözlerimden yaşlar istemsiz akmaya başladı.

 

Allahım ne olur koru, bana bağışla onu. Ne olur aynı sonu yaşatma bana Rabbim.

 

Tünelin sonuna geldiğimiz de hemen çıkışın önünde bir araç vardı. Andrei ile koruması ise aracın başında bizi bekliyordu.

 

"Nerde kaldınız? Bir şey oldu sandım." dedi Andrei. Benan hızlıca yanına giderek göğsüne art arda yumruklar indirirken bir yandan da öfke ile bağırarak ağlıyordu.

 

"Bir şey oldu sandın öyle mi? Sen bunu bize nasıl yaparsın Andrei? Biz seni dostumuz bilirken sen nasıl Yücel'e, bana bunu yaparsın?" Andrei Benan'ın yumruklarını tuttuğu gibi kenara savururken kısık bir küfür edip silahımı çektiğim gibi Andrei'in yüzüne doğrulttum. Bu kadar derdimin içinde bir de bunlara koruma pozu çekmek zorundaydım.

 

Tabi onun koruması da bana silah çekmişti. Bütün bunlar karşımdaki bu pislik yüzünden olmuştu.

 

Öldürücü bakışlarımı yüzüne dikmişken derdimin Benan olmadığını o da biliyordu. Ama bilemediği bir şey vardı ki canımdan çok sevdiğim adam şuan onun yüzünden bir çatışmanın ortasında kalmıştı. Elimdeki silahın tüm mermilerini ağzına boşaltsam yine de içim soğumayacaktı. Kızgın bir boğa gibi derin derin nefesler alırken yüzüne doğru Andrei sinirli bir şekilde gülerek başını sağa sola salladı.

 

"Cidden burada şimdi bunun için mi kavga edeceğiz? Tam da bu çatışmanın ortasında." Silahımı hala indirmemiş dik bakışlar ile yüzüne bakıyordum.

Benan hemen yanıma gelmiş ağlamaktan ve koşmaktan dağılmış hali ile yüzüme baktı. Benden böyle bir şey beklemiyor olacak ki gözlerinde minnet vardı.

 

Silahın üzerine elini koyarak yer indirirken ona engel olmadım. Şuan biliyordum ki zamanı değildi. Ama o zaman geldiğinde karşımdaki pisliği elimde Kürşat müdür bile almayacaktı. Hele ki Mahir'in başına bir şey gelirse ölümlerden ölüm beğendirecektim. Benan tarazlı sesi ile,

 

"Elena. Hadi geç arabaya. Lütfen... Sonra..." dediğinde yere doğru inmiş silahımı usulca belime takıp şoför koltuğuna geçtim. Diğerleri de arabaya biner binmez çalışır vaziyette olan arabayı hareket ettirdim. Hızla bulunduğumuz koruluk alandan çıkardım arabayı.

 

Sıkıntı ile derin bir nefes bıraktım. Aklım fikrim Mahir'deydi. İçimde kötü bir his vardı ve ben ne kadar kendime telkinler versem de bu hisse engel olamıyordum. Gözlerim dikiz aynasından ağlayarak yolu izleyen Benan'a takıldı. Sırtını Andrei'e hafif dönmüş onunla muhatap olmayacağını gösterir gibi oturmuştu sanki. Hemen yanındaki Andrei ise aynı şekilde diğer cama doğru yönünü dönmüş çatılı kaşları ile dışarıyı izliyordu. Bir kaç dakika süren sessizlik Andrei'in ciddi sesi ile bölündü.

 

"Oleg! Adamlarımızın hepsi orada mı kaldı?" Andrei'in Rusça sorduğu soruya yanımda oturan koruma cevap verdi.

 

"Bir kısmı araçlarla ayrılabildi fakat büyük çoğunluğu orada kaldı efendim." diye mırın kırın cevap verdiğinde Andrei Rusça bir küfür savurdu.

 

"Kalanlara hemen ulaş terketsinler orayı." dedi sinirle.

 

"Emredersiniz efendim." diyerek cevap veren koruma elindeki telefon ile yaptığı aramalara cevap alamadığında tedirgin bir şekilde arkasını döndü.

 

"Efendim. Aramalarıma cevap veren yok. Ya çatışma halinde olduklarından duymuyorlar ya da öldüler."

 

Andrei'den ses çıkmazken koruma tedirgin bir şekilde önüne doğru döndü.

 

"Bu gece senin evinde kalacağım Benan." Andrei'in emri vakisi karşısında sinirli bir şekilde gülen Benan yönünü ona çevirerek,

 

"Sana böyle bir davette bulunduğumu hatırlamıyorum Andrei. İstediğin her yerde zıbarabilirsin ama o yer benim evim değil." Andrei Benan'ın cevabına sesli bir şekilde gülerken.

 

"Hadi ya! Ama benim canım orada kalmak istiyor. Bu gece! Senin o aptal kuzeninin ihaneti yüzünden bir sürü adamımızı kaybettik. Babanın kazığı yetmedi şimdi de kuzeninin kazığı, etti iki. Bedel ödemek istemiyorsan benimle ters düşme Benan."

 

Benan hiç bir cevap vermezken arabada yine derin bir sessizlik vardı. Kulaklıktan herhangi bir ses duyarmıyım diye tüm dikkatimi oraya verirken dakikalar sonra Mahir'in sesi doldu kulaklarıma.

 

"Bitti güzelim. Bir ekip burayı temizlerken, biz Yücel'i alacağız. " dedi. Rahatlamış bir nefes bırakırken içimden binlerce kez şükrediyordum Allah'a. İnşallah Yücel'i de sıkıntısız alıp bu geceyi çektiğimiz strese değecek bir şekilde bitirirdik.

 

Diziz aynasından arka tarafa kaldırdığım bakışlarım Andrei'in bakışları ile kesişti. Loş ışıkta bile öfkesi gözlerinden okunuyorken gözlerimi devirerek bakışmamızı sonlardım. İstediği kadar kudurabilirdi. Boğazımı temizleyerek,

 

"Benan hanım, konağa mı gidiyoruz?" diye sorduğumda hala karar vermemiş olacak ki bir kaç saniyeden uzun bir süre Benan'a ses çıkmadı.

 

"Konağa Elena." ciddi bir ses tonu verdipi cevaba karşı başımı sallamakla yetindim yalnızca.

 

2 saat süren yolculuğumuzun sonunda nihayet gelmiştik konağa. Arabadan indiğimizde Benan Andrei'in yüzüne bakmadan bana döndü,

 

"Elena sen ilgilenirsin." diyerek hızlı bir şekilde konaktan içeriye girerek gözden kayboldu.

 

"Hah! Gördüğüm şu muameleye bak!" Andrei'in tepkisine sinirle gözlerimi devirerek, "Bu taraftan Bay Yumkin." dedim. Ben önde Andrei arkada konağa doğru ilerlerken bize yaklaşan Yusuf araştıran gözlerle bir bana bir Andrei'ye bakıyordu.

 

"Niko, arkadaşla ilginirsin." diyerek Andrei'in korumasını işaret ettim. Başını sallayarak beni onaylayan Yusuf'u ve Oleg'i arkamızda bırakarak elim ile Andrei'e yolu işaret ettim.

 

Ben önde Andrei arkada konaktan içeriye girdik. Ben misafir odakarının bulunduğu kata doğru yönelirken Andrei,

 

"Yatmayacağım. Seninle konuşacaklarım var." demesi üzerine salona doğru yönelen Andrei takip etim.

 

Salona girdiğimde Andrei kendini hemen karşıdaki koltuğa bırakırken,

 

"Sert bir içkine hayır demem." dedi. Gözlerimi devirerek tam çaprazındaki koltuğa kendimi bıraktım.

 

"Hizmetçin yok burada. Kalk kendin al." dediğimde sırıtarak olduğu yerden doğruldu. Mini barın olduğu yere doğru giderken söylemeyi de ihmal etmiyordu.

 

"Misafirpelverliğin gözlerimi yaşarttı." Söylediklerine cevap vermezken bakışlarım pür dikkat onun üzerindeydi. Eline aldığı bir viski şişesi ve 2 viski kadehi ile oldukça yakınıma oturarak elindekileri önümüzdeki sehpaya bıraktı.

 

Ağır hareketler ile iki kadehi de dolduruduğunda birini bana uzattı. Dik bakışla ile uzattığı kadehe bakarken,

 

"İçki kullanmıyorum. Sen afiyetle zıkkımlanabilirsin." Ters ters konuşmam hoşuna gidiyor gibi yüzünde garip ifade ile yüzüme doğru yüzünü yaklaştırarak,

 

"Şu hallerin kanımı nasıl kaynatıyor bir bilsen." diye fısıldadı. Kendimi geri çekmeden meydan okur bakışlarım ile gözlerine bakarak,

 

"Senin bu hallerinse ben de kafana sıkma istediği uyandırıyor." dedim. Sanki iltifat etmişim gibi yüzündeki gülümseme büyüdü.

 

"Ne konuşacaksan konuş. Benan'a bakmam lazım." Andrei kendini geriye çekerek bacak bacak üstüne attı. Eline benim için doldurduğu kadehi alarak bir dikişte bitirerek önüne koydu. Gözlerimi kısmış konuşmasını beklerken nihayet başladı.

 

"Sizin başınızın altından mı çıktı bu saldırı?" diye sordu. Hemen yan tarafımda kalan kapıya bir bakış atarak sessiz bir şekilde cevap verdim.

 

"Biz böyle bir şeyi niye yapalım?"

 

"Bilmem onu da sen söyleceksin?" dediğinde tıpkı onun gibi bacak bacak üstüne atarak üsten bakışlar ile cevap verdim.

 

"Sen kimsin ki sana böyle bir açıklama yapacağım? Ne olduğu, kiminle olduğu belli olmayan bir adama güvenecek kadar aklımı yitirmedim." dedim. Bir kaç saniye bir şey demeden dik bakışlar ile yüzüne bakarak devam ettim tekrardan.

 

"Ayrıca bugün ki yaptığın aptal şovlarının bedelini sanma ki ödetmeyeceğim." dediğimde yine dudakları sola doğru kıvrıldı alayla.

 

"Seni söyleyeceğimi zannettin." sözlerine bir karşılık vermeden dik bakışlar ile bakmaya devam ettim. Anbean iğrençleşen bakışları ile baştan aşağı süzdü beni.

 

"İnan bana seni yem edecek olsam öyle bir ortamda etmez, kendime saklardım."

 

"Esra! Ne işin var o piç kurusunun yanında?" Mahir'in öfkeli konuşması ile yerimden ayaklandığımda Andrei de benimle birlikte ayaklanarak hemen önümde bitti.

 

"Çok özledim seni... Elena..." Fısıltı ile konuşmasına kaşlarım çatılırken bir adım geriye atarak uzaklaşmamı eli ile kolumdan tutarak engel oldu. Şuan bu adamın bana asılmasındansa Mahir'in konuşmalarımızı dinliyor oluşu beni daha çok geriyordu. Acilen buradan çıkmam lazımdı ama karşımdaki pisliğin bana zorluk çıkaracağı ayan beyan ortadaydı.

 

"Sen ne çeşit bir psikopatsın? Benim o olmadığımı bile bile nasıl oymuşum gibi böyle konuşursun? " diye fısıldadım. Sözlerimi çok kaale almayıp devam etti.

 

"Senden tek bir gece istiyorum." dediğinde çatılı kaşlarım daha da çatıldı. Kolumu ellerinden kurtarmaya çalışırken daha da asılması ile yakasından tuttuğum gibi arkasındaki duvara yapıştırdım.

 

"Sen karşında kimin olduğunu biliyor musun lan? Sen benim nasıl biri olduğumu zannediyorsun da bana bu teklifi yapıyorsun yavşak herif." yüzüne karşı öfke ile bağırmam ile sırıtmaya başladı yine. Öfke ile gözlerimi sakinleşmek için kapattıp hemen yan tarafa savuşturdum.

 

"Bana bak! Ayağını denk al. Ecelin olmama ramak kaldı." Andrei arkamda bırakıp salondan çıktığımda karşımda gördüğüm Benan ile olduğum yerde kaldım. İfadesiz bakışları yüzüme bakıyor oluşundan neyi ne kadar duymuş kestiremiyordum.

 

🌸🌸🌸🌸🌸🌸

 

 

 

Bir bölümüzün daha sonuna geldik.

 

Diğer bölüme başladım inşallah hızlıca bitiverir. 🤗

 

BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMUYORUZ.

 

ÖPÜYOREEE😚

 

 

 

 

 

Loading...
0%