Yeni Üyelik
38.
Bölüm

37. Bölüm

@mislanet

Merhaba çiçeklerim 😚

 

Yeni bölümümüzle karşınızdayım.

 

Yüklenin yıldızlara, yorumlara 🤓

Arkadaşlarınıza da önerin ayol yeni kan lazım 🤓

Keyifli okumalar efenim🤗

 

🌸🌸🌸🌸🌸

 

Benan'ın sözleri ile gözlerim fal taşı gibi açılırken öyle kalakalmıştım. Duyduklarım doğru muydu yoksa bu çok içmeden dolayı bir sanrı mıydı? Emin olmak için tekrar eğildim üzerine,

 

"Benan hanım! Benan hanım!" diye bir kaç fısıldadım hafif dürterken. Gözleri yavaş yavaş açılırken anlamsız gözler ile bana bakıyordu.

 

"Hadi kalkın, bir duş aldırayım size?" diye kolundan çekeceğim sırada huysuzca mırıldanarak kollarını çekti ellerimin arasından.

 

"Yaaa! Bırak istemiyorum. Ben Yücel'i istiyorum. Yücel!" diye haykırmaya başladığında ellerim ile yüzünü tutarak sakinleşmesi için hafif hafif okşamaya başladım.

 

"Şiişt tamam! Yücel Bey gelecek." dediğimde gözlerime baktı gülerek.

 

"Gelecek değil mi? O canavarın... Onun elinden kurtaracaksın onu değil mi? Sen yaparsın Elena. Kaç kez yaptın yine yaparsın." Dili dolaşıyordu. Ellerime yapışmış bir şekilde tutmuşken yalvarır gözlerle yüzüme bakıyordu. Sıkıntılı bir nefes verirken gözlerimi kaçırdım.

 

"Bilmiyorum, deneyeceğim." dedim yalnızca. Ayakta öyle zor duruyordu ki bir anda ellerimi bırakıp kendini yatağa bırakınca,

 

"Benan hanım!" Daha yenice kapattığı gözlerini zorlukla açtı yine.

 

"Hıı?" diye cevap verdi yalnızca.

 

"Babanız Patron denilen o adam mı gerçekten?" diye sorduğumda başını salladı evet anlamında yalnızca.

 

"Ama nasıl olur?" diye sorduğumda cevap vermedi. Az önce bülbül kesilen dilleri dut yemişti. Dişlerimi sıktım sinirle.

 

Sabretmem gerekiyordu. Anlaşılan bu gece bununla yetinmem gerekecekti. Mahir bir şeyler bulurdu belki de.

 

Mahir'i düşündüğüm an içimi yine bir ferahlama ile kaplamış, tüm sinirim buhar olup kaybolmuştu. Hemen yanına koşup günlük dozumu almalıydım. Tabi önce bu bomba bilgiyi söylemem lazımdı.

 

Benan kendinden geçmiş horlar gibi nefesler bırakırken yan gözle ona baktım yüzümü buruşturarak. Artık daha fazla burada kalmamın da bir anlamı yoktu. Sabaha kadar deliksiz uyuyacağına emindim.

 

Aklıma gelen ile odadan sessiz adımlar ile çıkarken önce kendi odama geçtim. Kapıyı kapatıp lavobaya geçip buradaki işlerimi bitirdikten sonra çalan telefon ile hemen yatağımın üzerimdeki telefona baktım. Arayan Yusuf'tu.

 

"Efendim."

 

"Naptın, buldun mu Benan'ı?" diye sorduğunda.

 

"Buldum buldum." Sıkıntı ile saçlarımı karıştırırken devam ettim.

 

"Çok olaylar oldu. Sizle de bir araya gelip anlatamadım." dediğimde sitem etmede gecikmedi.

 

"Aynen yaa! Mahir efendi ile siz iyi ortak oldunuz valla. Bize ihtiyaç yok. Konu mankeni gibi kalakaldık." dedi.

 

"Ya öyle değil de vallahi vaktim olmadı." dedim ağlar gibi konuşurken merhamete geleceğini umarak.

 

"Valla ne bileyim hiç bir şeyden haberimiz yok. Salim de yanımda o da öyle düşünüyor haberin olsun."dediğinde,

 

"Tamam tamam. Bak yarın her şeyi oturup anlatacağım. Şimdi acil işim var."

 

"Gece gece hayırdır?" diye ima ile sormasına gözlerimi devirdim.

 

"Şuan sana gözlerimi devirdim ama görmedin Yusuf. O ima ettiğin şey değil acil işim."

 

Tabi o da var ama bunu bizimkilerin bilmesine gerek yok

 

"Ee ne işi gece gece?" diye daha ciddi sorduğunda.

 

"Benan çok içti sızdı kaldı. Ben de Karaca'dan aldığım bu Şehmus için kullandığımız casus yazılım cihazı var. Onu Benan'ın telefonuna bağlayacağım." dedim.

 

"Lütfen dikkat et. O kadının sağı solu belli olmaz." dedi sıkıntılı bir sesle.

 

"Tamam dikkat edeceğim. Hadi yarın görüşürüz. Salim'e selam söyle."

 

"Görüşürüz." dediğimde telefonu kapatıp dolabımın önüne doğru ilerledim. Kıyafetlerimin asılı olduğu kısmın altında Karaca'nın benim için vermiş olduğu gizli bölmeli çantayı çıkartarak yatağımın üzerine oturdum.

 

İçerisinden Benan'ın telefonuna takacağım cihazı alarak kutuyu kapattım ve yerine kaldırdım.

 

Yatağımın üzerindeki telefonu çıkarıp Karaca'nın ismimin üzerine tuşlayıp aramayı başlattım. Çok sürmeden telefon açılırken Karaca benim konuşmamı bekledi herzamanki gibi yine.

 

"Karaca, acil Şehmus'un telefonuna yaptığımız işlemi yapmak için yardımına ihtiyacım var." dedim çok fazla uzatmadan derdimi bir çırpıda söylerken sevgili dostum bu durumdan yine memnun kalmamıştı.

 

"Ulan ananı bilmesem, terbiye almamış dağda yetişmiş ayı yavrusu derim. Edepsiz adapsız! Hanım efendinin haberini başkalarından alıyoruz. Burada öldüm öldüm dirildim. " Bir yandan huysuz huysuz çıkışırken bir yandan da bilgisayar başında olduğundan tuş sesleri geliyordu.

 

"Canım kardeşim. Benim için mi endişelendin sen?" dedim tatlı çıkmasını umduğum bir sesle.

 

"Yok eben için. Pislik karı. Sağolsun enişte bey olmasa naptın ettin bilemeyeceğim. Yusuf ile Salim de aynı adamlara da bir şey dememişsin. Konağa geldiğini gördük diyolarlar başka bir şey yok."

 

"Yaa inan orada ayrı burada ayrı bir kaos içerisindeydim. Andrei tam bir pimi çekilmiş bomba. Piç kurusunun yüzünden diken üstündeydim tüm gece. Ömrümden 10 yıl gitmiştir. O amcama da söyle güvendiği dağlara kar yağmış haberi yok. Adamın geldiğinden de eminin haberi yoktur." dedim sinirle.

 

"Valla seninkinden öğrendi ama ne öğrenme! Ne dediyse seninki Kürşat müdürün rengi mengi attı. Çıktı gitti bir yerlere ama bilmiyorum. Ben de daha çıkmamıştım. Tam zamanında aradın. Söyle bakim ne yapacaksın bu programı? Kız yoksa seninkine mi takacan?" sözlerine sinirle gözlerimi devirirken homurdandım.

 

"Hee ona takacam direk vericiyi. Tövbe estağfurullah."

 

"Ya ne bileyim kızım? Siz şimdi yenisiniz yaa adamın her haltını öğrenmek için takabilirsin yani pek ala." kaşlarım çatılırken bir an neden olmasın diye düşünürken buldum kendimi. Başımı iki yana sallayıp bu saçma fikri zihnimden hemen uzaklaştırdım.

 

Benim Mahirim yapmazdı!

 

"Saçma saçma fikirler sokma beynime! Benan zil zurna sarhoş oldu, top atsan uyanmaz. Onun telefonuna bağlayacağım." diye çıkıştım.

 

"Aferin lan! Mantılı fikir." Sinirle güler gibi bir nefes bıraktım.

 

"Hadi çok konuşma. Ne yapacağım onu söyle. Öncesinde bir şeyler yapmıştın sen öbüründe." Klavyeyi tuşlama sesler gelirken dilrektiflerine başladı Karaca.

 

"Şimdi, cihazın hemen yanında minik bir tuş olacak. 10 saniye basılı tutttuğunda yeşil ışık yanacak." karaca konuşurken bende dediklerini yapıyordum. Dediği şekilde tuşa basılı tutuğumda yeşil ışık yandı.

 

"Tamam yandı ışık."

 

"Bekle buradan eşleşmeyi tamamlar tamamlamaz hazır olacak cihaz."

 

Arkadan üst üste mesaj sesi geldiğinde kulağımdaki telefonun ekranına baktığımda mesajlar Mahir'dendi.

 

Telefonun sürekli meşgul olmasından dolayı kiminle konuştuğumu merak etmişti haliyle. Ona hemen geleceğimi, önemli bir işim olduğunu söylediğim bir mesaj attım ve telefonumu tekrar kulağıma götürdüm.

 

"Bitmedi mi hala?" dedim sabırsız bir sesle. Mahir'in beni beklediğini bilmek sabrımı zorluyordu. Çünkü ben iflah olmaz bir aşıktım. Daha önce de demiştim ki mahalle yanarken saçını tarayan o zatı muhteremin ta kendisiydim.

 

"Bitmek üzere." Bir kaç saniye sonra Karaca tekrar konuştu. " Bitti, hazır her şey."

 

"Tamam ben şimdi çıkıyorum Benan'ın odasına 1 kaç dakika içerisinde hazır olur." Dedim bir yandan da çıkışa doğru ilerlerken.

 

"Tamam dikkatli ol. Görüşürüz."

 

"Görüşürüz." diyerek telefonu kapatıp odadan çıktım. Sessiz ve hızlı adımlar ile üst kata çıktığımda Mahir'in odasının kapısı açıldı bir hışımla. Gecenin sessizliğinde hatırı sayılır bir gürültü çıkmışken çatılı kaşlar ile Mahir'e baktım. O da tıpkı benim gibi çatılı kaşlar ile bana bakıyordu.

 

Başımı, ne var, der gibi sallamam ile bir an şaşırsa ağır adımlar ile üzerime üzerime gelmesi ile istem dışı etrafa bakındım. Tam karşıma oldukça yakınıma geldiğinde üsten bakışlar ile yüzüme bakmaya devam etti.

 

Suç üstü yakalanmış çocuk ve ona hesap soracak ebeveyni gibi görünüyorduk.

 

"Nerdesin sen?"

diye sinirle fısıldaması ile gözlerimi kaçırarak cevap verdim.

 

"Az biraz işim var! Sen git ben geliyorum." dediğimde başını sağa doğru hafif çevirip sorar gibi bakmaya devam etti. Derin bir nefes alırken gözlerimi devirdim.

 

"Ya her şeyi bilmek zorunda mısın?" diye fısıldadığımda dudaklarını bilmiş gibi büzerek başını ağır ağır salladı. Tekrar sıkıntılı bir nefes bırakırken gözlerimi gözlerine diktim.

 

"Anlatıcam ama burada olmaz. Beni bekle geliyorum sevgilim." diye fısıldarken şirin bir gülümseme ile yüzüne baktım. İç çekerek dudaklarıma bakarken sessizce mırıldandı.

 

"5 dakikan var!" dedikten sonra arkasını dönerek odasına doğru ilerledi ve yüzüme bakmadan içeriye girip kapıyı kapattı.

 

O girene kadar arkasından öylece bakarken istem dışı iç çektim. Kapının kapanması ile de gözlerimi kapatarak kaşlarımı kaldırıp ana odaklanmaya çalıştım. Karaca eminim ki geç kaldığım için telaşlanmıştı. Ona hemen, odaya yeni girdiğimi bildiren bir mesaj atıp odaya girdim.

 

Benan tepkisiz bir şekilde yatağında yatarken usulca yamacına doğru yanaştım.

 

"Benan hanım!" diye seslendiğimde uyku homurtuları dışında bir ses çıkarmamıştı. Bir yandan odanın etrafına tarayan bakışlar atarken telefonunu hemen içki şişesinin yanında olduğunu gördüm. O tarafa doğru ilerlerken,

 

"Efendim, bir kahve hazırlayayım mı?" diye tekrar yokladıysam da karşılığında derin derin nefesler aldığımda gülümsedim. Etrafı toplarlar gibi yaparken telefonunu hemen gömleğimin manşetine sıkıştırıp doğruldum. Benan'ın yatağının yanına gelip yamacına oturduğumda diğer elimdeki cihazı da elimin altındaki telefona hızlı bir şekilde soktum.

 

Cihazın ekran ışığı yanarken telefona bir şeyler olmaya başladı. Telefonumun titremesi ile cebimden çıkarıp baktığımda mesaj Karaca'dandı.

 

ANDREİ: BAŞLADI. 1 DAKİKAYA İHTİYACIM VAR.

 

Gördüğüm isme karşılık sinirli bir gülme kaçarken dudaklarımdan kısaca onaylayan blr cevap verdim.

 

Telefonun ekran kilidini kapatıp bakışlarımı Benan yüzüne diktim. İkimiz için de oldukça stresli bir gün olmuştu bugün. Ama ben çektiğim sıkıntının sonucunda bir çok kazanç sağlarken onun için ise acı kayıplarla dolu bir gün olmuştu.

 

Yüz hatlarını incelerken, ister istemez Kudret'e benzeyen taraflarını da kendimce bulmaya çalıştım. Ama Kudret'e hiç benzemiyordu. Kesin annesine benziyordu. Annesi kimdi acaba? Yaşıyor muydu? Neden Kudret kızıyla böyle bir oyuna girmişti?

 

Kafamda bir sürü sorular dönerken ne yazık ki sorularımın cevabını alabileceğim yegane şahıs karşımdaydı. Üstünü öyle bir kapatmışlar, delilleri öyle bir yok etmişlerdi ki Mahir bile Benan'ın Macit'in kızı olduğunu düşünüyordu kanımca. Bir şüphesi olsa benimle paylaşırdı heralde. Hele ki Kudret'i öğrendikten sonra.

 

Telefonumun titremesi ile bakışlarım ekrana düştü.

 

ANREİ: BİTTİ.

 

Tamam diyerek mesajını cevaplayıp usulca ayaklandım. Benan'a da tekrar seslenmeyi ihmal etmedim tabi ki.

 

"Benan hanım! Ben odama geçiyorum." Benan'dan yine cevap gelmezken telefonunu hemen komidinin üzerine çaktırmadan bıraktım. Gece lambasına uzanarak ışığını açtım ve geri çekildim.

 

Usul adımlar ile odadan çıkarken yine sessiz hareketler ile Mahir'in odasına doğru ilerledim. Kapıyı hafifçe tıklatırken kapı bir anda açıldı ve sevdiğime ait kollar hızlıca beni içeriye çekti.

 

Pek de nazik olmayacak bir şekilde beni kapıya rastlayan Mahir de üzerime eğildi.

 

"Nerdesin sen?" sesindeki tehlikeli tını kanımı kaynatıyordu. Heyacandan mı bilmiyorum ciğerime yetmeyen soluklarımı derinleştirdim. Nefes nefese kalmış şekilde körük gibi inen kalkan göğüslerim aramızda tampon görevi görürken Mahir'in bakışları da yavaş yavaş alev almaya başlamıştı.

 

"Burdayım." diye fısıldadım. "Ait olduğum yerdeyim." diye devam ettim bir dudaklarına bir gözlerine bakarken. Mahir sakinleşmek ister gibi gözlerini kaparken dişlerini sıkıyordu bir yanda da.

 

Alnını alnıma dayadı. Yakıcı sıcaklıktaki sinirli nefesleri dudaklarıma vuruyordu . Bir kaç saniyeden uzun bir süre sonra öfkeyle harmanlanmış kelimeler dökülmeye başladı dudaklarından.

 

"O siktiğimin piçinin sana her hayran bakışında gözlerini oymak, senin için konuşan o ağzını mermiyle doldurmak için nasıl çıldırıyorum bilemezsin." kaşlarım çatılırken bir şey demedim. Hakkıydı yiğidimin kıskanmak. Ben de aynı şeyleri Benan'a yapmak istiyordum mesela.

 

" Şuan seninle aynı çatı altında bile olmasına izin vermem nasıl beni delirtiyor bilemezsin? "

 

Ah bir de bana yaptığı teklifi duysa neler yapmazdı? Rabbime hamdü senalar olsundu ki onu duymamıştı.

 

Elini kaldırıp yüzüne yaslayarak usulca okşamaya başladım.

 

"Mahir, lütfen kendine hakim ol. Bak her şey karıştı inan bir bela ile daha uğraşmak istemiyorum. Sana çok önemli bir şey diyeceğim." dediğimde geri çekilerek yüzüme baktı.

 

"Ne oldu? Bir şey mi dedi o koyduğumun piçi sana?" sözlerine karşılık gözlerimi devirirken başımı iki yana salladım.

 

"Bırak o pisliği şimdi. Benan çok içti senden sonra. Sarhoşken Kudret'in babası olduğunu söyledi." dediğimde Mahir de benim gibi şaşkın gözlerle yüzüme baktı.

 

"Ne! Ne demek babası?" diye fısıldarken ben de aramızda geçen konuşmayı aklımda kaldığınca özetledim.

 

Mahir'in bakışları yerde bir o tarafa bir bu taraf gezerken kendi kendine mırıldanır gibi konuştu, "Macit'in gizli dosyaları içerisinde Benan için farklı kliniklerde defalarca yapılan Dna test sonuçları da vardı. Hepsinde de %99,9 Benan ve Macit'in DNA'larında eşleşmiş görünüyorlardı."

 

"Sonuçlarla oynamış olabilirler muhtemelen." dediğimde Mahir düşünceli gözlerle yüzüme baktı.

 

"Ya da Macit'in bir çocuğu var ve bunların elinde." dediğinde kaşlarım çatıldı. Olabilir miydi böyle bir şey?

 

"Bunu Yücel de biliyor olabilir. Onu konuşturabilirsek eğer, kendimize bir yol çizebiliriz." dedim.

 

"Aslında." dedi duraksadı bir kaç saniye ve devam etti. "Benim aklımda daha iyi bir fikir var. Yücel'i tekrar Benan'a getireceğiz. Patron dedikleri adama karşı güç birliği yapacaklarını düşünüyorum. Hatta benden de yardım isteyebilirler Kudret'e karşı." Sözlerini kendi içimde tartarken mırıldandım.

 

"Ben senin kadar emin olamıyorum Mahir. Bu adam çok güçlü, eli kolu her yerde. Ona savaş açmak kendi ölüm fermanını imzalamak gibi bir şey. Ben zannetmiyorum ki Benan'ın bunu yapabilecek cesareti var." dediğimde elindeki telefonu kaldırarak ekran kilidini açıp ekranı bana çevirdi.

 

Gösterdiği haber sitesindeki haberin başlığını okumam ile bir kaç sanite şaşkın bakışlarım Mahir 'in yüzüne kalktı. Haberin içeriğini okumak telefonunu elinden aldığımda da gözlerimi kısarak hızlı bir şekilde haberi okudum.

 

Son dakika şeklinde geçen haberde İç İşleri bakanı Kudret Atalay'ın uçak yolculuğu esnasında Kalp krizi geçirdiği ve uçağın acil Almanya' ya iniş yaptığı yazıyordu.

 

"Bu doğru olabilir mi?" dedim tekrar Mahir'e baktığımda. Sıkıntılı bir nefes verdi.

 

"Bilmiyorum güzelim. Belki bu gün ki öğrendiklerinden dolayı sonunun geldiği için stresten yaşadı belki de kaçmak için bir kılıf."

 

"Gerçekten Almaya'da mı?"

 

"Orada, şuan bir hastane de. Bizden birileri de orada izlemede."

 

"Pislik herif oradan da kaçmayı başarırsa

onu bulup kendi ellerim ile parçalayacağım." sinirle söylemdiğimde Mahir kendinden emir bir gülüş ile yüzüme baktı. Ellerini uzatıp yüzümü avuçlarının içine alırken,

 

"İçini ferah tut, Kudret'in sonu geldi?" üzgün gözlerle yüzüne bakarken ağzımın içinde mırıldandım.

 

"İnşallah, artık bitsin bu iş. Yücel'i ne zaman getireceğiz?"

 

"Yarın, sen Benan ile konuştuktan sonra harekete geçeriz. Yücel şuan kimin elinde olduğunu bilmiyor. Sen yalnızca Benan'dan nerede olabileceğini öğren. Yanına aldığın adamlarla sözde Benan'ın söylediği yerlerden birindeymiş gibi gidip Yücel'i alıp geleceksin. Biz de bu sayede Kudret itinin inlerinin yerini öğrenmiş olacağız."

 

Mahir'in sözlerine karşılık başımı sallarken," Yücel anlamaz mı peki? Yani Kudret'in elinde iken birilerinin onu aldığını anlamıştır." dedim.

 

"Gece ki çatışmadan ötürü başka bir yere alınmış olabileceğini söyleyebilirsin. İnanacaktır. " dediğinde başımı salladım.

 

Bir kaç saniyeden uzun göz göze bakarken, yüzümdeki elllerini iki elim ile tutarak belime indirirken kollarımı kocaman gövdesine sardım. Ona sarılmam ile daha da sıkı sarmaladı gövdemi. Burnunu saçlarıma sürterken,

 

"Çok, çok korktum. Sana bir şey olacak, sana yetişemeyeceğim diye." fısıltı sözlerine karışılık ben de tutuşumu sıklaştırırken başımı göğsüne sürterek mümkünmüş gibi daha bir sokuldum.

 

Günün sonunda huzur bulduğum, hayal ettiğim yerdeydim. Hafif geri çekilirken ben de geri çekildiğimde yüz yüzeydik. Gülen gözlerle karış karış yüzümün her bir yanında gezen aşk dolu bakışlarına karşılık ben de ona sevgi dolu bir gülümsemeyle baktım.

 

"Bütün gün bu anı bekledim. " dedim fısıldayarak.

 

O, elini nazikçe yanağıma koyarak, "Ben de güzelim. " diye cevap verdi. Parmak uçları tenimde gezinirken kalbimden tüm vücuduma yayılan bir sıcaklık hissediyordum. O ise içimi ısıtmaya devam etti. "Sadece seninle olmak... Başka şu dünyadan istediğim hiç bir şey yok."

 

Gözlerimiz birbirimizin derinliklerinde kaybolmuşken, dudaklarımız arasında sadece birkaç santimetre vardı. Sıradaki hamleyi bekleyen kalbim heyecanla kasılırken yüzümdeki ifade sevdiğimi de gülümsetti. Hay hay der gibi başını hafif eğerken dudaklarıma kapanıverdi.

 

Önce yumuşak ve nazik, ardından derinleşen bir öpücükle birbirimize karıştık. Sanki hasret iki ruh birbirini bulmuş gibi yoğun duygu barındıran bir öpüşmeydi bu. Ağır ağır acele etmeden; andan ve zamandan soyutlanmış, sadece biz varmış tüm evrenin geri kalanı silinmiş gibi öpmeye devam etti dudaklarımız birbirini.

 

İkimizde bu gün ayrılığın, kaybetmenin korkusunu iliklerimize değin hissetmiştik. Ben kendimi o kadar çok oradan çıkamayacağıma inandırmıştım ki şuan burada sevdiğim adamın kollarının arasında olmak bir rüya gibiydi.

 

Belimdeki kollarını hafif gevşettiğinde beni bırakacağını zannederken öpmeye devam etti. Kalçamın altına doğru uzanan elleri ile tuttuğu gibi beni kucağına alması ile ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı. Bacaklarımı hızlı bir şekilde beline dolarken Mahir dudaklarıma yeniden kapandı.

 

Onu bu hırçın ve sert halleri kaynayan kanımı daha da kaynatıyordu. Kabıma sığamaz bir şekilde ben de hırçın bir şekilde öpüşlerine karşılık verirken yavaş yavaş hareket ettiğimizi ve Mahir'in kucağında benimle birlikte kendini koltuğa bıraktığını hissettim. Üzerinde bacaklarım iki yanda şekilde oturmuş şekilde öpüşmeye devam ederken bir süre sorma Mahir kendini geri çekti yavaşça.

 

Göz kapaklarım usulca açılırken aynı benim gibi hazdan kararmış gözlerle bana bakan sevdiğim ile kenetlendi bakışlarımız yeniden. Nefessiz kalmış gibi derin derin nefesler alıyorduk ikimiz de.

 

Yüzümün her bir yanını karış karış gezen, artık aşinası olduğum bakışları, içimde derin bir huzur ve mutluluk yaratıyordu. Onun gözlerinin her hareketinde, bana olan aşkını şefkatini hissediyordum.

 

Parmakları yavaşça yanaklarımda gezindi, ardından nazikçe boynuma doğru indirdiğinde nefesimi tutmuşum da nefessiz kalmış gibi derince bir nefes aldım. Heyacanlı halime dudağının sağ tarafı hafifçe kıvrılırken tatlı işkencesine devam etti. Boynumdan usul usul yukarıya doğru çıkardığı eli ile dokunduğu her yer alevler içerisinde kalıyordu.

 

"Benimsin." diye fısıldadı.

 

"Benimsin" dedim, sanki aramızda bir ahdi gerçekleştiriyor gibi. Uzanıp dudağıma tüy gibi bir öpücük kondurdu ama geri çekilmedi. Dudaklarımın üstüne nefeslerimiz birinine karışırken devam etsin.

 

"Yanımdasın. " diye fısıldadığında benim de dudaklarım tıpkı onun gibi kıvrıldı.

 

"Yanımdasın. " diye onun sözlerini tekrarladığımda dudaklarıma doğru güler gibi bir nefes bıraktı.

 

"Daha yaratıcı olmalısın güzelim." Muzip sesine karşılık ben de güler gibi bir ses çıkardım. Dudaklarına öpücük kondurup hafif geri çekildiğimde gülen gözlerle yüzüme bakıyordu.

 

"Seni çok seviyorum. " diye fısıldadıdığımda yüzündeki gülüş hafif solarken bakışları ciddileşti.

 

"Bir daha söylesene." dediğinde kaşlarım kalktı alayla.

 

"Cık! Olmaz sevgilim. Sonra bıkarsın. Tadı damağında kalsın. " dediğimde onun da kaşları havalandı.

 

"Öyle mi Esra hanım?" dedi muzip bir ses tonu ile.

 

"Öyle Mahir beycim." dediğimde bir anda havalandığım gibi kendimi yatakta buldum. Tabi benim iri sevdiğim de üzerime çıktı.

 

"Ayyyy!" boş bulunup çığlık atmam üzerine, "Demek söylemezsin." diyerek

Nerem denk gelirse gıdıklamaya başladı.

 

"Ayy dur! Biri duyacak!" diye sessiz sessiz tepki vermeye çalışırken bir yandan da üzerimden itmeye çalışıyordum.

 

"Söyle!" dedi tekrar tekrar gıdıklarken. Zalımın acıması yoktu.

 

"Tamam, tamam, dur!" dedim, nefes nefese kalmış bir halde. Gülmekten gözlerimden yaşlar geliyordu. "Söyleyeceğim!" dediğimde gıdıklamayı bırakıp koca cüssesini üzerime bırakarak dirseğinin üzerinde gövdesini az kaldırdı. Yüz yüzeydik. Yüzünde muzaffer bir gülümsemeyle,

 

"Hah! Şöyle yola gel." dedi. Sözlerine gülerken nefesimi toparlamaya çalışıyordum hala.

 

"Ya ben bir kere dedim. Sen hiç demedin." diye çıkıştığımda dişlerini ortaya çıkaracak şekilde güldü.

 

"Benim söylememe gerek var mı? Dağ, taş, uçan kuş şahit sana nasıl yanık olduğuma." dediğinde kaşlarım havalandı.

 

"Hah! Şahit mahit bilmem, ben de duyacağım. Yoksa söylemem!" diye yalandan somurttup dudağımı büzdüğümde eğilip dudağıma okkalı bir öpücük kondurdu.

 

"Şu hallerin var ya şu hallerin!"

 

"Hıh! Ne varmış halimde?" dedim yalandan yine dudak büzerek. Eğilip yeniden öptüğü dudağımdan,

 

"Senin nazına da niyazına da ölürüm ben." Bir kaç saniye gözlerime takılı kalırken yüzünde yine o ciddi ifadesi vardı.

 

"Aşığım sana." dedi. "Deli divane, kör kütük, sırılsıklam. Ne söz varsa aşkı anlatan, sana olan sevdamı anlatmaya yetmez. Yıllar oldu senden başkasına kapalı gönlümün kapısı. "

 

Bir elini kaldırıp saçlarımı usul usul okşarken dalgın bakışlar ile saçlarımı izlerken sonra gözlerime tekrar demirledi gözlerini.

 

"Şelale saçlı, mavi gözlü bir peri büyü yaptı. Sen diye atmaya başladığından beri kalbimin kapısı mühürlü." Mahir'in tane tane kalbime bahar çiçekleri açtıran sözleri ile az önce gülmekten dolan gözlerim şimdi yaşadığım duygu yoğunluğundan dolmuştu.

 

"M-Mahir!" dedim titreyen sesimle. Elleri saçlarımdaydı. Sanki narin bir çiçeği seviyor gibiydi dokunuşları.

 

"İnsan rüzgarı kıskanır mı? Onun gibi saçlarına özgürce dokunabilmeyi, kokunu içime çekmeyi ne çok düşledim ben." Her söylediği kelime ile kalbime birer çizik atıyordu.

 

"Neden... Neden gelmedin yanıma?" Sıkıntılı bir şekilde derince oflarken gözlerini kaçırdı ve üzerimden kalktığında şaşkın bakışlar ile ona bakıyordum. Arkasını bana dönüp ayaklarını yataktan sarkıratak oturdu. Bir kaç saniye ne yapacağımı bilmez şekilde olduğum yerde kaldım.

 

Sevdiğim adama bakarak olduğum yerden ayaklanırken elimi yüzümü hızlı bir şekilde silip hemen arkasından sarıldım.

 

Yüzümü sırtına yaslayıp , "Ben.. Ben çok özür dilerim." dediğimde başını hafif arkaya çevirdiğinde ben de olduğum yerden çıkıp hemen yamacına iliştim. Yüz yüze geldik yine. Şefkatli bakışları ile yüzümü tararken,

 

"Ağlama... Sen ağladığında şurama sanki kızgın bir hançer ile dağlıyorlar." Eğilip burnumun ucuna bir öpücük bıraktı ve devam etti.

 

"Geç geldin ama geldin. Rabbim bana bu kadar sabrın, acının üstüne öyle kıymetli bir şey verdi ki. Bedeli beklemem ise bin yıl olsa sonunda sen olacaksan yine beklerdim." sözleri biter bitmez üzerine atılarak sarıldım. Gözlerim yeniden dolarken sıkıca kapattım.

 

Ağlamayacaktım. Böyle seven bir adamın kalbini yine yine acıtmayacaktım.

 

"Seni çok seviyorum canımın içi." Bir kaç saniye susup fısıldayarak devam ettim. "İyi ki sen... İyi ki."

 

"İyi ki sen..." diye sözlerimi tekrar etti fısıldayarak.

 

Huzurla sarmalanmış vücutlarımız ayrılmadı uzunca bir süre.

 

"Esram, hadi güzelim yatalım artık. Yarın yorucu bir gün olacak." Başımı boynundan kaldırarak üzgün gözlerle yüzüne baktım.

 

"Ne zaman bitecek yaa bu zıkkım? Şurada sevdiğimiz ile ağzımızın tadıyla çilveleşip sevişemiyoruz. Kuruyup gideceğim valla ." diye huysuzca mırıldandığımda Mahir'in kaşları havalanırken inanmaz gözlerle yüzüme baka kaldı.

 

"Ya kızım sen benim her daim sınavımsın yeminle. Eşeğin aklına karpuz kabuğunu niye sıkıyorsun? "

 

"Burada eşşek sen oluyorsun galiba aşkım?" dedim sırıtarak. O da benim gibi gülerek,

 

"He aşkım ben oluyorum. Bir gün aslan, bir gün ayı, bir gün eşşek çok merak ediyorum zataliniz başka hangi hayvanları bana yakıştıracak?"

 

Az önceki fazla duygusal hava dağılmış ikimizinde üzerindeki ölü toprakları atılmıştı. Gülen gözlerle yüzüne bakarken olduğum yerden dizlerimin üzerinde ayaklandım. Yanaklarını parmaklarımın arasına kıstırıp başını iki yana sallarken,

 

"Sen benim yalnızca aslanımsın. Diğerleri gelip geçici yakıştırmalar. Kükre bakim ceylanına! " dediğimde hemen önümdeki göğüslerime gömleğimin üzerinden acıtan bir ısırık bıraktı. Başını elimle hızla iterken,

 

"Ayy napıyosun yaa! Acıttın hayvan herif." Başını ittirdiğimden dişlerinin arasından sıkışan göğsüm daha çok acımıştı. Acıyan yeri ovaladım sinirli bakışlarım Mahir beyin üzerindeyken.

 

O ise sırıtarak ısırdığı göğsüme bakarken, "Sen gel aslanın önüne yemini at, sonra da sızlan. Aslanla oyun olmaz yavrum." Vücudunu bana çevirerek boynumdan tuttuğu gibi dudaklarımı kavrarken ben de gecikmeden karşılık verdim. Öpüşün boyutu farklı bir yerlere gidecekken Mahir yine kendini geri çekti.

 

Dudaklarıma vuran nefesi ile derince yutkundum. Gözlerimiz birbirimizin örselenmiş dudaklarında iken istem dışı dilim dudağımın üzerinde gezindi. Dişlerim ile kıstırdığım alt dudağımı ağzımın içine yuvarladım.

 

Mahir derince yutkunurken adem elması aşağı yukarı hareket etmişti.

 

"Ben bir duş alsam iyi olacak." diye mırıldandı gözleri dudaklarımda.

 

"T-tamam. Bekliyorum seni." Gözlerini acı çeker gibi sıkıca kapatırken başını yukarıya kaldırıp bir şeyler mırıldandı. Anlamaz gözlerle ona bakmamı es geçip birden ayakalanarak banyoya doğru hızlıca ilerledi. Arkasından şaşkınca bakarken bir anda sert bir şekilde kapattığı kapı ile olduğum yerde sıçradım.

 

"Bunlar hep cinsel gerginlikten." diye mırıldanarak ben de ayaklandım. Aslında ben de bir duş alsam iyi olacaktı. Kulağıma gelen su sesleri ile +18 li hayallere dalmışken başımı iki yana salladım.

 

Mahir ile ilkimi yaşacağımı yerin burası olmasını hiç mi hiç istemezdim. Sonra aklıma sevdiğim adamın da aynı şeyleri söylediği akşam geldi.

 

"Yaa ben sana aşık olmayım da napayım acaba?" Sırıtarak Giyinme odasına ilerdim. Üzerimde alt iç çamaşırım dışında ne varsa çıkararak dün gece giydiğim Tşörtü üzerime geçirdim.

 

Giyinme odasından çıkıp kendimi yatağa attığımda yatağın verdiği o rahatlatıcı his ile huzurlu bir şekilde oh çektim. Ağrıyan ve yorulmuş olan vücuduma iyi gelmişti. Çok geçmeden Mahir beyde banyodan belinde havlusu saçlarını kurulayarak çıktı.

 

Ağız sulandırıcı vücudunun her bir noktasını bir şahasere bakıyor gibi hayran bakışlar ile incelerken sevdiğim başını salladı iki yana.

 

"Güzelim belanı arama gece gece." sözlerine gülerken karşılık kaşlarım havalandı.

 

"Hah! Gelip karşımda arzı endam eden sen bakıyorum diye bela arayan ben." ellerimi kaldırıp git git der gibi salladım.

 

"Hadi aslanım hadi! Git kürkünü giy gel." dediğimde sırıtarak arkasını döndü.

 

"Bekle sen! Ağzımızın tadıyla seviştiğimiz de bu aslan sana neler edecek." diye alayla söylenerek giyinme odasına girdiğinde alt dudağımı dişledim.

 

"Valla rüyalarımdaki gibiysen vay ki ne vay." diye fısıldadım. Zihnimde dönen sahnelerdem bir anda ortamın ısısı artarken yüzümü yelliyordum bir taraftan.

 

"İyi oluyor sana. Adamı ateşlere sal bırak sal bırak. Asıl o seni ne ateşlere salacak haberin yok.."

 

"Ne konuşuyorsun yavrum kendi kendine? " diye odaya giren Mahir'e takıldı gözlerim. Derince bir çektim. Üzerine hiç bir şey giymemişti yine altında da siyah bir pijama altı vardı.

 

"Sen böyle üşümüyor musun ya?" diye mırıldandım. Sorumu duymamış gibi yapıp yatağa doğru yaklaştı. Hemen yamacıma geldiğinde kendini yanıma atarak başımın üzerine koyduğu kocaman eli ile bastırarak gövdesine çekti başımı.

 

"Ayy yavaş yaa! Hayvan gibi bastırıyorsun kafama. Bırak! " Huysuzca yerimde kıpırdanıken o diğer eli ile gövdemi sardı.

 

"Şiişt! Hadi güzelim, sokul bakalım aslanının yamacına." sözlerine gülerken debelenmeyi de bıraktım.

 

"Yat desen yatardım zaten. Böyle yapmaktan zevk mi alıyorsun?" diye huysuzca mırıldandım..

 

"He valla! Çok eğlenceli." Sinirli bir nefes verip yerimden kalkacağım sırada tekrar bastırdı başıma. Alnıma uzanıp bir öpücük bırakırken,

 

"Şişt! Tamam bebeğim sakin! Hadi artık dinlenmen lazım." dediğinde gülerek yüzümü göğsüne kapattım. Tam kalbinin üzerine bir öpücük kondurdum.

 

"Kalp mühürleme büyümüzü de yenileyim." diyerek tekrar bir öpücük kondurdum.

 

"O mührü yenilemeye hacet yok yavrum. Senden başkasına açılırsa atmaz artık." dediğinde yüzümdeki gülümseyiş de büyürken daha sıkı sarıldım heybetli gövdesine.

 

"Mahir!" diye seslendiğimde,

 

"Söyle gülüm." dedi bir yandan saçlarımı okşarken öpücükler bırakıyordu saçlarımın üzerine.

 

"Beni hep böyle sev olur mu? Çünkü ben seni canımdan çok seviyorum. Daha azı yetmez bana."

 

"Ben sen diye kafayı bozmuşken daha azı mümkün değil. Sen diye atan kalbimin durması lazım." dediğinde göğsüne vurdum orta az şiddette.

 

"Şöyle konuşma."diyerek huysuzca mırıldandığımda gülen bir nefes bıraktı.

 

"İyi geceler ceylanım." diyerek alnıma bir öpücük bıraktığında dudaklarım kıvrıldı.

 

"İyi geceler aslanım." dedim ben de onu kalbimden tekrar öperken.

 

Göğsündeki elimi boşta olan eli ile kavrayarak parmaklarımız birbirine kenetledi. Başım yine tam kalbinin üzerindeydi. Sesinden sonra en sevdiğim ses olabilirdi bu duyduğum. Rabbime şükrettim yeniden. Başımın hemen altında atan bu kalbin sahibi bendim.

 

🌸🌸🌸🌸🌸

 

Evett canlarım bir bölümümüzün sonuna daha geldik.

 

Az yavrularımın stresini alayım dedim bu bölümde 🤗

 

İnşallah beğenmiştirsinizdir.

 

BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN.

 

Öpüyore😚

 

 

 

Loading...
0%