Merhaba çiçeklerim 🤗
Biz geldik Elhamdülillah çok şüküüür😊
Gerek özelden mesaj atarak gerekse yorumlarda ısrarla bölüm bekleyen tüm yavrişlerime gelsin🫠
Zalımlar size hiç bir şey yok, püü size 😒
Keyifli okumalar canlarım 🫠
🌸🌸🌸🌸🌸🌸
"Geldin!" Yücel'in boynuna atılarak sarılan Benan'ın sesi hayli yüksek çıkmış apartmanın merdiven boşluğunda yankılanmıştı.
"Geldim bebeğim." dedi fısıltı ile.
Kendini geri çekerek Benan'ın yüzüne gülümseyen gözlerle bakan Yücel'in fısıltısına hemen arkalarında olduğumdan ben de duymuştum.
Kapı ağzında çatılı kaşları ile bu ikiliye bakan Atilla'nın ise her zaman ki huysuzluğu üzerindeydi. Derin ve sıkıntılı bir nefes alırken bakışları çok kısa bir an bizim üzerimize düştü. Sonrasında ise arkasını dönerek içeriye geçti. Benan arkasında olan hareketliliğe bir bakış atıp tekrar Yücel'e baktı gülen gözlerle.
"Hoş geldin sevgilim." diye fısıldarken gözümüzün önünde Yücel'in dudaklarına bir öpücük kondurdu. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken bakışlarımı üzerlerinden çekerek önüme çevirdim.
Daha fenasını da görmüştüm ama neyse.
Aralarındaki saçma ilişkiden haberdar olsam da karşımdaki bu manzara itiraf etmem gerekirse beni sevindirmişti. Belki de Mahirimin peşini bırakırdı artık bu kara yelloz.
"Ben seni kaybettim sandım." Benan dudaklarından kaçan hıçkırıklarla zoraki konuşuyordu. Göz ucuyla tekrar baktığımda Benan Yücel'in göğsüne başını koymuş ağlarken Yücel'in dudaklarında huzurlu bir tebessüm vardı.
"Şiişt! Tamam sakin ol. Hadi içeri geçelim. Atilla abiyi bekletmeyelim."
Yücel'in sözleri ile göğsünden başını kaldıran Benan ıslak gözleri ile Yücel'in yüzüne bir kaç saniye bakarken başını salladı usulca ve ellerini birleştirip dairenin açık kapısına doğru kendi ile birlikte onu da yürütmeye başladı.
Kısa bir an olduğumuz yerde kalırken Salim ile birbirimize baktık. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Neyse ki Benan kararsızlığımızı anlamış olacak başını arkaya çevirerek seslendi.
"Gelsenize Elena." dediğinde başımızı sallayıp arkalarından biz de girdik içeri.
Bizi karşılayan geniş bir antre olmasına rağmen insanın içini daraltan kasvetli bir ortam vardı. Dairenin kapısını kapattığımızda da sanki kapana kısılmış gibi daha bir darladı beni bu eski apartman dairesi.
Benan ve Yücel önde biz arkada salona girdiğimizde girişe nazaran daha aydınlık ve geniş bir oda bizi karşılaşmıştı. Uzun Fransız balkonu tarzı camları ile ne kadar aydınlatmaya çalışılsa da seçilen kahverengi ahşap, eski avangard mobilyalar ile o kadar iç karartıcı bir oda olmuştu ki... Oldum olası eski eşyalar ve eski evler bende bu hissi uyandırırdı.
Hemen karşımızdaki koltukta oturan Atilla içeri girmemiz ile ayağa kalktı. Kollarını açarak Yücel'e doğru yürürken Yücel de ona doğru hızlı adımlar ile yürüyerek açmış olduğu kolların arasına girdi.
"Hoş geldin, geçmiş olsun aslanım." dedi sırtını usul usul sıvazlarken.
"Hoş buldum abi." diyerek geri çekildi Yücel. Birlikte az önce Atilla'nın kalktığı koltuğa oturduklarında Benan da çaprazlarında kalan koltuğa bıraktı kendini.
Atilla elini dizlerine atarak sıvazlarken.
"Çok şükür kurtuldun. Yalan yok başta Benan planından bahsettiğinde çok da ihtimal vermemiştim becerebileceklerine ama..." Bakışlarını gözlerime sabitleyip ilk defa yüzüme karşı tebessümle bakarak konuşmasına devam etti. "Utandırdın beni Elana. Sen ve arkadaşların gerçekten iyi iş çıkardınız." dediğinde gülümseyerek başımı salladım.
"Görevimiz efendim." dedim yalnızca göz ucuyla Benan'a baktığımda gururla ve yüzünde huzurlu bir gülümseme ile bana bakıyordu. Yine içimde o huzursuz duygu peydah oldu. Gözlerimi kırpıştırarak derin bir nefes alıp olduğum yerde biraz daha dikleştim.
"Benim için bu yaptığınızı ömrüm boyunca unutmayacağım çocuklar. Yeniden dünyaya gelmiş gibiyim." dedi genişçe gülümserken Yücel.
Gülümseyerek aynı sözleri ona da söyledim, "Görevimiz efendim."
Benan, "Nasıl aldınız Elena? Hangi adreste buldunuz Yücel'i?" diye sorduğunda hiç düşünmeden Mahir'in baskın yapıldığını söylediği adresi söyledim.
"Arnavutköy'deki adreste bulduk efendim. Sadece 3, 5 koruma vardı. Biz daha sessiz bir şekilde girecektik ama fark edildik." dediğimde gözleri korku ile büyüdü Benan'ın. Olduğu yerde dikleşirken,
"Maskeliydik efendim. Endişeniz olmasın. Çıktığımızda da kimseyi sağ koymadık." dedim yatıştırıcı bir sesle. Ama Benan için yeterli olmadı. Korku dolu bakışları dayısına dönerken,
"Dayı, anlayacak benim yaptığımı." dediğinde Atilla'nın kaşları çatıldı.
"Korkma, hiç bir şey yapamaz. Buna izin vermem." dediğinde araya ben girdim Benan konuşmadan.
"Efendim benim aslında bir planım var." dediğimde ikisinin de çatılı kaşları bana döndü. Devam etmemi bekler gibi sessiz kalırlarken, "Şuan Kudret bey ile ilgili ortada bir suçlama yok ama eminim ki Türk istihbaratı Kudret bey ile ilgili. Bence diğer iki adresi de bir şekilde istihbarata bildirsek. Böylece ilk adrese de istihbaratın girdiğini düşüneceklerdir." dediğimde Benan ile Atilla kararsız bakışlar ile birbirlerine baktı.
"Aslında güzel plan."dedi Yücel sonra devam etti."Hüseyin Efe, bu konuda bize yardımcı olabilir." dedi dalgın bakışları hemen önünde bir şekilde düşünürken.
"Ben bilmiyorum... Orada bizimle ilgili bir şeylerin olup olmadığından emin değilim Yücel." Benan'ın sözleri ile Yücel daldığı yerden Benan'a dikti gözlerini. Bir kaç saniye birbirlerine bir şeyler anlatır gibi bakarak sözsüz bir şekilde anlaştıklarında Yücel başını salladı.
"Haklısın." dedi düşünceli bir sesle devamını getirecek gibi oldu getirmedi. Bir anda ayağa kalkarken bakışlarımız hala onu üzerindeydi.
"Ben... Odamdayım." dedi ve salonun çıkışına doğru ilerlemeye başladı. Dalgın bakışlarla gidişini izleyen Benan dayısına çevirdi bakışlarını. "Dayı ne yapıp edip onu saklamam, korumam lazım. Bir şeyler yapmalıyız. " dediğinde Atilla düşünceli bir şekilde önüne baktı.
"Benan. Belki bir hafta önce bunu deseydin mümkün olup olmayacağı çok kafanı kurcalayacaktı hatta sözünü bile veremezdim. Ama şimdi Elena'nın da dediği gibi İstihbarat Kudret'i farketti. O da biliyor bunu. Şimdi derdi çok daha büyük. Odağı bizden bir süre uzakta olacak. Biz de bunu fırsata çevireceğiz. " dediğinde Benan'ın kaşları çatıldı.
" Aklındaki ne?" diye merakla sordu. Ben de oldukça merak ediyordum. Ama Atilla'nın bakışları bize döndüğünde avucumuzu yalayacağımızı anlamıştım. Benan da dayısının derdini anlamıştı onun da bakışları bize dönerken,
" Siz çıkabilirsiniz Elana. Yarın beni buradan alın." dedi gayet ılımlı ve nazik bir sesle.
"Peki efendim." diyerek hızlı adımlar ile salondan çıkıp evin çıkışına doğru ilerlerken Salim ile birbirimize baktık.
Kalıp ne planladıklarını dinlemeyi ikimiz de istiyorduk. Aklıma gelenle gözlerim heyacanla açıldı.
Salim kaşları çatılmış şekilde başını, ne oldu, der gibi sallarken, "Karaca." fısıldadım. Anlamaz bakışlar ile devam etti yüzüme bakmaya . "Sonra anlatıcam." diyerek hızlı hızlı merdivenleri indim.
Aşağı iner inmez etrafa bir bakış atıp, "Yusuf'u arasana." dedim Salim'e.
Salim Yusuf'u ararken ben de etrafa bakarak hemen elime aldığım telefondan Karaca'yı aradım. Bir kaç çalıştan sonra telefonu açtığında,
"Benan'ı dinleyebiliyor muyuz?" dedim.
"Evet. Şuan mı dinleyeceğiz?"
"Evet acil hemen dinlenmesi gerekiyor. Bir şeyler planlıyorlar Atilla ile ama bizim yanımızda konuşmadılar."diye fısıldadığımda klavyeden bir şeyler yaptığına dair bir kaç tuş sesleri geldi.
" O iş bende. Siz naptınız paketi teslim ettiniz mi?" dedi.
"Evet paket işi tamam. Benan'ın şuan bulunduğu konumda." Başımı hemen ilerimde kalan binaya kaldırdım ve devam ettim.
" 5 katlı binanın 3. Katı."
"Tamam. Oraya hemen gizli bir ekip gönderiyorum. Şimdi kapatmam lazım."
"Tamam görüşürüz."diyerek telefonu kapattım. Salim'in yanına doğru adımladığımda çok geçmeden dar sokağın başında Yusuf'un kullandığı araba göründü.
Araba önümüzde durduğumuz da Yusuf sorar bakışlar ile yüzüme baktı."Ee nereye gidiyoruz? Benan nerde?" dedi. Emniyet kemerimi takarken,
"Gelmeyecekmiş. Hasret gidereceklerse zaar." dememe sesli şekilde güldü.
"Vay anasını satayım yaa. Millet çifti geç üçlüyor. Benim bir tane bile yok." demesine başımı yana doğru eğerek güldüm.
"Ee biz nereye gidiyoruz?" dedi Salim arkadan.
"Kurt gibi de açım, bu saat oldu bir şey yemedik." diye devam etti Yusuf.
Yusuf'un sözleriyle açlığımda kendini hissettirmişti. O an aklıma gelen ile Yusuf döndüm heyacanla,
"Çek abi sahilde bir köfteciye. Valla düşününce bile ağzım sulandı." dedim istekle.
"He lan iyi fikir. Bak benim de ağzım sulandı. Felekten bir gece geçirelim." dediğinde Salim de ben de sesli bir şekilde güldük. Yusuf başını sağa sola sallayıp gülerken,
"Bu bile lüks oldu amına koyayım." diye huysuz huysuz söylendi ardından.
"Ah ah! Evimde koltuğa yayılıp saçma sapan kadın programlarına bakmayı bile özledim." dediğim de Yusuf gülen bir nefes bıraktı.
"He yaa ben de özledim o yavşakları." dedi. Kaşlarım kalkık şekilde ona bakarken Salim de başını uzattı arka koltuktan,
"Sen onları mı izliyorsun?" demesine ters bir bakış attı.
"Ne var oğlum. Başlayınca çok sarıyor ne yapayım? Sanki programa çıkmışım gibi ne tepki veriyonuz? Maşallah kimse sevmiyor ama ne hikmetse herkes izliyor." diye huysuzca mırıldandandı.
Sözlerine ikimiz de gülerken geri yaslanıp yolu izlemeye koyuldum. Balaç tarafına doğru ilerlediğimizde nihayet sahil kenarında bir köfteci görüp durabilmiştik.
Köfteci abinin gecenin bu saatine göre hatırı sayılır miktarda müşterisi de vardı.
"Off off şu kokuya bak. Ağzımın sulanmasından konuşamıyorum yeminle." diyerek önden önden hevesle gitti tezgahın başına.
"Usta... Sen ordan bize yarım yap. Sonra birer çeyrek daha at." başını kaldırdı sorar bakışlar ile,
"Yeriz dimi birer çeyrek daha?" dediğinde başımı yok anlamında sağa sola sallarken, "Bana yeter yarım. Siz yiyin." dedim.
Hemen karşımızdaki tabureye oturan Salim, "Ben de alırım." diye eklerken ben de hemen yanındaki tabureye oturdum.
Yusuf köfteci abiye isteklerimizi tekrar özet geçtikten sonra yanımıza gelip otururken köfteci abiye seslendi,
"Usta üç tane de ayran, büyüğünden. Acı biber turşusu da koyarsan süper olur."dedi hevesle.
"Tamamdır abim. Hemen geliyor."diyerek önündeki işe döndü köfteci de.
"Burdan nereye gidelim? Konağa gitmek mesele. Bir de sabaha geri geleceğiz." Salim'in sözleri ile bakışlarımı denizin üzerindeki ışık yansımalarından çekip ona diktim.
"Kürşat müdürün benim için ayarladığı otele geçelim aracı buralarda bırakıp." dedim istemeye istemeye.
Aslında yol ne kadar mantıksız olsa da sonunda Mahir'in kollarında olmak vardı. Ama kendi bencil isteklerim yüzünden böyle saçma bir şey yapmayacaktım.
"Mantıklı. Buralara yakındı sanki değil mi?" dediğinde başımı onaylamak için salladım yalnızca.
Çok sürmeden köftelerimiz geldiğinde büyük bir iştahla yemeye başladık. Gerçekten acıkmıştık ama köfte de gayet lezzetliydi. Yusuf yerken ağzı dolu dolu homurdanır gibi konuştu,
" Valla efsaneymiş. " dedi zar zor anlaşılan kelimeleriyle. Lokmasını yuttuktan sonra köfteci abiye seslendi.
"Usta sen benim çeyreği yarım yap." sözleri biter bitmez kocaman bir ısırık almayı da ihmal etmedi. Onun bu haline Salim de ben de gülerken onun kadar olmasa da biz de köfteniz yemeye devam ettik.
Cebimde çalan telefonum ile elimdeki yarım kalan köfte ekmeği panikle masaya bırakıp elimi kenardaki ıslak mendil paketinden çıkardığım mendil ile sildim.
Telefon hala çalmaya devam ederken elimi cebime atıp çıkardığımda arayanı görmem ile yüzüme bir gülümseme yerleşti.
"Enişte bey arıyor." dedi koluyla yanındaki Salim'i dürten Yusuf'u duymazdan gelerek yanlarından uzaklaştım ve telefonu açtım.
"Efendim canım. " dediğimde bir kaç saniye ses gelmezken,
"Mahir, orda mısın?" dedim.
"Burdayım, tam arkanda."dediğinde şaşkın bir şekilde heyacanla arkamı döndüm etrafa bakarken uzakta park halinde siyah bir aracı fark etmem ile bakışlarımı oraya diktim.
"Sen nerden çıktın? Nasıl buldun bizi?" dedim gülerek bakarken arabaya. Gece'nin karanlığında hala yüzünü seçemesem de silüetinin yansımasını seçebiliyordum.
"Arabadaki GPS 'den konum bilgilerini aldım." dediğinde sesli şekilde güldüm.
"Benim ki de soru yani?"
Hala köfte ekmeklerini yiyen çocuklara bakarken,
"Gel köfte ekmek yiyelim diyeceğim de sanki çok da mantıklı bir iş olmayacak." dediğimde güler gibi nefesinin sesi geldi kulağıma.
"Aynen güzelim. Ama ısmarlar getirirsen yok demem." dediğinde güldüm.
"Tamamdır. Bekle. " Diyerek telefonu kapattım. Köfteci abinin yeni yaptığı yarımı tam Yusuf'a doğru götürdüğünü görmem ile hızlı adımlar ile Yusuf'un önüne varmadan kaptım.
Yusuf şaşkın bakışlar ile elimdeki ekmeğe bakarken, "Kızım ne ekmeğimi alıyorsun? İstiyorsan yaptıralım." diye sinirli bir şekilde konuşmasına karşılık cevap vermedim.
Aynı Yusuf gibi şaşkınlıkla bakan Köfteci abiye dönüp,
"Abi bunu paket yapar mısın? Ha Bir de ayran koyar mısın?" dediğimde başını salladı tamam der gibi, elimdeki yarım köfteyi alıp tezgahına doğru giderken ben de çantamı aldım taburenin üstünde.
"Hadi ben kaçtım." Anlamaz gözlerle bana bakan arkadaşlarıma gülerek bakarken Yusuf'a göz kırptım.
"Kesene bereket koçum. Allah bereket versin." arkamı dönmeden ikisine de bakarak devam ettim.
"Ben Mahir'le gidiyorum. Size otel bilgilerini atarım. Karaca'ya haber vermeyi unutmayın." dedikten sonra çevreye dikkatli bakışlar atarak Mahir'in arabasına doğru hızlı adımlar ile yürüdüm.
Arabaya biner binmez gülümseyen gözlerle bana bakan sevdiğimin yanağına bir öpücük bırakıp çekildim.
"Böyle de gelip bindim ama sen zaten sıkıntılı bir şey olsa çağırmazdın beni diye düşünüyorum." dedim yandan bir bakış atarken gülümseyerek.
Arabayı çalıştırıp yola koyulurken elimi tutarak dudaklarına götürüp öptü. Yaptığı şey kalbimi tekletirken yüzümdeki gülümseme de büyüdükçe büyüdü. Elimi bırakmadan dizinin üzerine koyarken gülümseyerek yüzüme baktı.
"Doğru tahmin etmişsin güzelim. Tehlike arzeden bir şey olmadığına emin olunca aradım hemen. Sıkıntı çıkmadı değil mi Yücel ile?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım.
"Yok yok, çok şükür aymadılar. Yücel dediğin gibi yeniden doğmuş gibi rahatlamış, mutluydu. Atilla da vardı Benan ile. Atilla hala tam manasıyla güvenmiyor bize." dedim sıkıntılı bir sesle.
"O öyledir. Kolay kolay güvenmez kimseye." diye mırıldandı.
"Benan bizi gönderdi o yüzden. Şuan toplantı halindeler. Ama merak etme Karaca dinlemede onları." sözlerime karşılık gülerek yüzüme baktı.
"Yemeğin de yarım kaldı ama?" dedi sonlara doğru az üzgün bir tonda. Boşta ki elimi salladım.
"Bana yetti. Seninkinden alırım bir kaç ısırık."
Ağzımdan çıkan sözlerin beynimde yanan sublimal uyarı işaretleri ile bir an öyle kaldım.
Yandan bir bakış attığım sevdiğim bey de sağolsun sevgilisinden aşağı kalmayan fesatlığı ile aynı anlama çekmiş olacak ki dudaklarını dişleyerek gülmesini bastırıyorum.
Panikle, "Yani şeyinden." diyiverdim.
Ay Allah belanı vermesin senin, şeyinden nedir ya?
"Neyimden?" dedi pis domuz açık açık sırıtırken.
Elinin altındaki elimi çekip omzuna vurdum sertçe.
"Neyinden olacak pislik herif köftenden." dediğimde yandan yandan çapkınca süzerken beni,
"Başka şeylerimden de ısırık almanı tercih ederdim." dediğinde şaşkınlıkla ağzım açılırken elim klima düğmelerinin olduğu panele uzandım.
Sıcak mı olmuştu burası?
Bir yandan da söylenirken açtım klimaları
"Sapık mısın biraz acaba?" dedim ondan tarafa bakarken.
"Kanımı kaynatan sevdiğim kadının yanında kendimi anca bu kadar zaptedebiliyorum diyelim. " araştıran bakışları bir kaç saniye bana döndü.
"Şikayetçi misin?" dedi yalandan bir küskünlükle. Yalandan diyorum çünkü yüzündeki muzip ifadeden alınmadığını anlayabiliyordum.
"Yok da hazırlıksız yakalanınca değişik oluyorum sadece." dedim çekingen bir sesle.
Sanki adamla daha önce aynı yatakta yatıp, öpüşüp koklaşmamış gibi.
Kırmızı ışıkta durduğumuz da bakışları bana döndü. Az önceki muzip ifadeden çok uzak, kararmış gözleri ile önce dudaklarıma baktı sonra yeniden gözlerime.
Kalp atışlarımı hızlandıran bakışlarının gridabında boğulurken her zaman ki tonundan çok farklı bir erkeksi tonda sözcükler döküldü dudaklarından,
"Değişik hissedeceğin daha bir çok anımız olacak güzelim." dedi. Öylece gözlerime bakarken derince yutkundum. Gözlerimi hızlı hızlı kırpıştırarak kaçırdım.
Vaadettiği şeylerin ön gösterimi bir bir beynimde dönerken beni şimdiden ateşler içerisinde kalmış gibiydim, yaşadığımız da halim nice olacaktı?
Elimi yeniden avucumun içine aldığınnda bakışlarım ona döndü. Gözlerimin içine bakarak dudaklarına götürdü yine. İçimi ürpetecek yavaşlıkta öperken iç çeker gibi nefes aldım.
Arkamızdan gelen korna sesleri ile içinde bulunduğumuz andan hafif sıçrayarak çıktığımda Mahir hemen arabayı hareket etirdi. Avucunun içindeki elimi çekecekken bırakmamasına gülümsedim.
"Ee nereye gidiyoruz?" diye bambaşka bir konuya geçerken ortamdaki havanın dağılmasını hedeflesem de verdiği cevap ile bunu çok da başaramayacağımı anlamıştım.
"Evimize." dedi. Böyle bir cevabı beklemediğim için kalbim yeniden teklerken kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.
"Evimiz derken?" diye sorduğumda avucunun altındaki elimi yine dudaklarına götürdü.
"Evimiz işte gülüm. Seninle benim evimiz. İlerde de istersen oturacağımız evimiz." dediğinde gülümsememi bastırmak için dudaklarımı dişledim.
"Hıımm, bir evimiz var yani." dedim hevesle. Başını salladı evet anlamında.
"Beğenmezsem." dedim sadece cevabını merak ederken gözlerim kısık şekilde beklerken.
"Değiştiririz." dedi hiç duraksamadan.
"Ama beğeneceğini düşünüyorum." diyerek de devam etti.
"Çok merak ettim bak şimdi."
"Biraz daha yolumuz var güzelim." dedi gözleri yolda yavaş akan trafiğe bakarken. Aklıma gelen ile sıkıntı ile ofladım.
"Sabah erkenden Benan'ı bıraktığımız yerde oluruz değil mi?"
Başını sallayarak, " Sıkıntı yok. Ararsın, kaç gibi derlerse o saate yetiştiririm." dedi.
"Tamam bakalım. Çok erken olmaz diye düşüyorum." Çok ayrıntı vermek istemedim. Muhtelen Benan hanımefendi sabaha kadar aşığı ile hasret giderecekti.
Olduğum yerde az doğrularak aramızda ki kolçağın müsaade ettiği kadar koluna kollarımı sararak omzuna başımı koydum.
Başımı omzuna koyar koymaz o da başımın üzerine bir öpücük bırakıp kendi başını bıraktı başımın üstüne.
İçim yumuşacık olurken daha bir doladım kollarımı koluna.
"Şu an da kalamaz mıyız ya?" dedim ağlar gibi serzenişte bulunurken.
"Az kaldı güzelim. Sonrasında tüm zamanlar bizim olacak." dediğinde derince bir iç çektim,
"İnşallah sevgilim. Gerçekten artık fazlasıyla bunaldım." dedim.
Başım omzunda, dudağımda derin bir tebessüm, gözlerim akan trafikteydi. Mahir'in alınıma bıraktığı öpücükler ise hissettiğim huzurun en tatlı kaynağıydı.
Yanımda Mahir varken dünyanın geri kalanı silikleşiyor, her şey yerli yerindeymiş gibi hissettiriyordu.
Arabada çalan hafif müzik, karanlıkta akan trafik haftalar öncesine götürdü beni.
"Biliyor musun? Beni Andrei'in yanından aldığında seninle yine böyle yolculuk yapmıştık." Onaylar gibi ses çıkarması ile devam ettim.
"Tabi ben, senin bizden olduğunu bilmiyorum." diye huysuzca mırıldandım. Güler gibi bir nefes kaçtı dudaklarından.
"Ben o zaman kendime sürekli telkinde bulunuyorum tabi. Uzak dur ondan, etkilenme bakışından, aldanma konuşmasına. Ama engel de olamıyorum. Seninle o yolculuğumuzda da yine olmadım. Sanki o an başka bir anda gibi hayallere dalmıştım." diye devam ettim.
"Yalnız değilmişim demek ki." dedi başımı olduğum yerden kaldırıp yüzüne bakacakken sarıldığım kolu ile zor da olsa geri yatırdı omzuma.
"Dur durduğun yerde yavrum." dedi uyarır gibi. Yaptığı sırıtarak gülerken,
"Bir yere kaçtığım yoktu ya. Tamam duruyorum. Sen ne hayal ettin peki?" dediğimde derin bir nefes çekti.
"O zamanlar imkansızı." dedi burukça. "Şimdi, o imkansızı yaşıyor olmak... Ne büyük lütuf, ne büyük şükür sebebi bilemezsin." diye devam ederken alnıma bir öpücük daha kondurdu.
"Yaa Mahir!" diyerek yerimden hafif doğrularak uzanabildiğim kadar beline doladım. Gövdesine koyduğum başımı yuları kaldırarak alttan ona bakarken gülümseyerek eğilip burnumun ucunu öpüp tekrar yola döndü.
"Söyle gülüm."
"Çok var mı? Evimize..." dediğimde yoldan ayırdığı bakışları kısa bir an gözlerime değdi.
"Çok az kaldı güzelim." dedi gülümseyerek. Nerede olduğumuza bakmak için kendimi geri çekecekken yine engel oldu.
Ben de el mecbur daha sıkı sarılıp evimize varacağımız zamanı uslu uslu beklemeye karar verdim. 5 dakika sürmedi arabanın hızının daha yavaşlamasıyla ara sokaklara girdiğimizi anladım.
Yerimden yavaşça doğrulurken etrafa bakıp nerede olduğumuza baktın. Az tanıdık gelen sokaklarla Mahir'e döndüm.
"Burası neresi Mahir?"
"Tanıdık geldi mi?" dedi gülümseyerek.
Araştıran bakışlar ile çevreye baktığımda gördüğüm tanıdık market ile tekrar Mahir'e döndüm.
"Bizim mahallede mi evimiz?" dedim şaşkın halde bakarken. Yalnızca başını sallamakla yetindi.
2 katlı bir evin önünde durduğunda onu beklemeden arabadan indim.
Mahir de arabadan inip hemen yanıma gelmişti. Belime koyduğu eli ile birlikte evin bahçe kapısından girerken etrafa inceleyen bakışlar atıyordum.
Çok ilerde görünen bizim sokak ile kaşlarım çatıldı. Evin kapısının önüne geldiğimiz de Mahir'in eli zile uzandığında anlamaz bakışlar ile yüzüne bakarken açılan kapı ile şokların en büyüğünü yaşamıştım.
Annem gözleri dolu dolu bize bakıyordu. Şaşkınlıktan öylece kala kaldım. Bir anda kollarının arasına beni aldığında ben de aynı özlem ile ona sarıldım.
"Canım yavrum. Ohh Allah ım! Sana şükürler olsun yavruma kavuşturdun beni. Nasıl özlemişim seni kuzum benim." Sıkı sarılmalarının arasında ıslak yanaklarımı defalarca öpen anneme daha sıkı sarılmak dışında bir şey yapamıyordum.
Çok özlemiştim onu. Beklenmedik bir an da onu karşımda görmek, kollarının arasında olmak... Ona karşı nasıl da bir muhtaçlık içimdeymişim de haberimsizmişim.
Geri çekilerek eliyle yüzümü silerken ıslak ama gülen gözlerle yüzüme baktı.
"İyisin değil mi?" dediğinde başımı salladım hızlı hızlı ağlamaya devam ederken.
"Ben de özledim ablamı." Ecem'in sesini duymam ile daha yenice fark ettiğim kardeşime döndü bakışlarım. Islak gözlerle bize bakıyordu. Annemin kolarından çıkarak Ecem'e sıkıca sarıldım.
"Abla yaa... Çok... özledim seni." Hıçkırıklarının arasında zar zor konuşurken saçlarını sevdim usul usul.
"Ben de güzelim. Burnumda tüttünüz." geri. Geri çekilip ıslak yanaklarından çekilirken arkamdan gelen konuşmalar ile o tarafa döndüm.
"Sen de hoş geldin Mahir oğlum. Kusura bakma bizim kızı görünce görmez oldu gözlerim." derken uzanabildiği kadar Mahir'e de sarıldı.
Aynı içtenlikle karşılık verirken Mahir geri çekildiklerinde eline uzanıp öptü. Ellerinin arasına annemin elinin alarak konuşmasına devam etti.
"Kusur falan yok Süheyla teyze. Çok hoş buldum." dedi ve bakışları bana döndü sevdiğimin. Gözlerim karşımdaki manzaradan yeniden dolarken kocaman gülümsedim. Bir kaç saniyeden uzun birbirimize takılı kalan bakışlarımızı,
"Abla çok değişik görünüyorsun. Sensin değil mi?" Ecem'in sözlerine gülerken.
"Benim kuzum tabi. Hangi kılığa girerse girsin kokusundan tanırım ben onu." Annnemin sözleriyle bir kaç hızlı adım atarak tekrar boynuna atıldım.
"Annem yaa!" sızlanır gibi konuşmama karşılık daha sıkı sardı beni. Geriye çekildiğim de gözlerimden akan yaşları sildi.
"Hadi geçin içeri , yavrum. Acıkmıştırsınız. Her şey hazır." diyerek ortamdaki ağırlaşan havayı dağıtmaya çalıştı.
Bununla da kalmadı önce Mahir'in sonra benim koluma girerek içeri salona doğru yürüttü kendi ile bileklikte bizi.
Salona girdiğimde yeni mobilya kokusuna karışmış yemek kokuları dolmuştu burnuma.
Salonun girişinde etrafa inceleyen bakışlar atarken annem yemek masasına geçmiş çorbaları servisi etmeye başlamıştı bile.
Oldukça geniş olan açık renk mobilyalar ile daha ferah görünüyordu.
"Ben sen seç isterdim ama süpriz yapmak istedim. Beğenmediğin bir şey varsa..." diyen Mahir'in sesi ile bakışlarım onu gözlerine çıktı.
"Her şey o kadar güzel ve özenli ki, kendim seçsem bu kadar olmaz." diye sözünü keserken gülen gözlerle birbirimize bakakaldık.
"Ee hadi ellerinizi yıkayın gelin. Soğuyacak her şey. "
Annemin tatlı tatlı paylamasından ötürü bakışlarımız ona döndü. Annemin yüzünde her zaman ki buruk gülümsemesinden uzak huzurlu bir tebessüm vardı.
"Tamam sultanım." diyerek arkamı döndüm Mahir'in de elinden tutarken.
"Ee banyo nerede?" dediğimde bu sefer o öne geçti salonun az ilerisine doğru götürdü bizi. Önümüzdeki kapalı kapıyı açtı.
Geniş ve ama koyu renkte seremikli banyoya girdiğimde burada her şey aynı özenle hazırlanmıştı.
"Tüm bunları ne ara yetiştirdin?" dediğimde ellerini yıkarken gülümseyerek bana baktı
"Aslında ben bir şey yapmadım. Annen ve Karaca'nın marifeti. Sağolsunlar oldukça iyi bir iş başarmışlar." dediğinde gelir çekilerek lavonanın yanında asılı havluya uzandı.
Musluğu açıp elimi yıkarken hala sorgulamaya devam ediyordum.
"Bu evi ne zaman kiraladın?"
"Kiralamadım, aldım güzelim." suyu kapatırken kaşlarım havalandı.
"Nasıl haberin oldu satıldığından annem mi söyledi?" Derin bir nefes alıp verirken göğsü inip kalktı. Başını iki yana sallarken,
"Evi alalı çok uzun zaman oluyor."dedi.
"Nasıl uzun zaman?" kaşlarım çatılı sorar bakışlar ile bakarken devam ettim.
"2, 3 ay önce mi?" dediğimde gözlerini kaçırarak,
"Oldu işte." diye mırıldandı.
Utanmış mıydı o?
Kolundan tuttum. "Mahir çıldırtma beni. Ne zaman aldın sen bu evi?" dediğimde bir kaç saniye yüzüme baktı cevap vermeden.
"9 - 10 yıl önce." diye mırıldandığında kaşlarım daha bir çatıldı.
"Sen... Sen burada mı yaşıyordun?" Açılan kapı ile sorum da hava da kalmıştı.
"Upps. Pardon gençler ben bir şey görmedim." Gözlerini kapatmış sanki bizi yatakta basmış gibi hallere giren kardeşime göz devirdim.
"Elimizi yıkıyorduk sadece gerizekalı. " diye dişlerimin arasında tıslar gibi konuşurken Ecem de gözlerini devirdikten sonra Mahir'e baktı.
"Bak görüyor musun enişte? Daha demin salya sümük ağlarken canım kardeşim öldüm özleminden diyen kız şimdi bana ne diyo?"
"Biraz dengesiz hoş gör onu." dedi Mahir ılımlı bir sesle.
"Hoş göre göre böyle tepemize çıkardık be enişte."
Bakışlarım bir Mahir'e bir Ecem'e dönerken elim ile yolumun üzerindeki Ecem'i kenara doğru iteledim.
"Ben senin o tepende tepicem. Az kaldı." diyerek içeriye doğru ilerlerken aklım hala az önce ki andaydı.
Ne demek 10 yıl önce. Kendimi bildim bileli bu mahalledeydim ben.
Ben Mahir'i mahalleden mi tanıyıp aşık olmuştum? Ama hatırlardım. Unuttuğum zaman dilimi o kadar geniş bir zamanı kapsamıyordu ki?
Ama lise çağlarım ve sonrasına denk gelen o zaman diliminde Mahir'e dair tek bir anım hatta bırak anıyı yüzünü anımsadığım bir an bile yoktu.
Canım ciddi manada sıkılmıştı. Ama bu güzel geceyi mahvetmek istemiyordum. Salona girdiğimde annem hazırladığı masada bizi bekliyordu.
"Ee be evladım nerde kaldınız?" dediğinde gülümsedim. Yanına doğru ilerlediğimde sofraya şöyle bir bakış atarak eğilip alnından öptüm.
"Sultanım valla döktürmüşsün yine." diyerek hemen karşısına oturdum. Ardımdan gelen Mahir de yanıma, Ecem de karşımıza oturdu. Mahir'e doğru döndüğümde mahçup şekilde bakmasına anlam veremesem de gülümseyerek alttan elini tuttum.
"Mahircim annem diye demiyorum, öyle bir yemek yapar ki parmaklarını yersin." dedim. Gülümseyerek önce bana sonra karşımızdaki anneme baktı,
"Ellerinize sağlık Süheyla teyze her şey harika görünüyor. Zahmet oldu size." dediğinde annemin kaşları çatıldı,
"Aa bir daha duymayayım. Benim çocuklarım geliyor ne zahmeti. Nasıl hevesle yaptım bir bilseniz." dedi.
Sofrayı işaret ederek, "Ee hadi başlayın." dediğinde önümüzdeki çorbaları usul usul yudumlamaya başladık.
Ağzımda yayılan tadı öyle özlemiştim ki huzurlu bir şekilde gülümsedim. Yanımda sevdiğim adam, ailemle huzurlu bir yemeğin ortasında...
Benim tarafımda olan ekmeğe uzanacakken çorbasını yiyen Mahir'e baktım. Önünde ekmek yoktu. Elime aldığım ekmeği tabağının yanına bırakırken önce ekmeğe sonra bana baktı ve gülümsedi.
Yüzümdeki gülümseme büyürken elinde kaşık ile durmuş bize bakan anneme değdi bakışlarım. Yüzünde gerçekten mutlu olduğunu gösteren huzurlu gülümsemesi ile bize bakıyordu.
Gözlerimi kaçırıp tekrar tabağıma döndüm. Annem gerçekten de döktürmüştü. Tıka basa doymuştuk ama ortada bir sürü yemek vardı.
"Bunlar hep kaldı ama? Ne bu ayol hepiniz hemen doydunuz?
"Çok üzgünüz ama annecim senin yemeklerinin hepsini muhafaza edecek bir mide seviyesine hala ulaşamadık. Valla benden paso." diyerek geriye doğru yaslandı Ecem.
"Kalk hadi çay suyu kaynamıştır, demle yavrum. Giderken..."
Ayağa kalkan Ecem, "Tamam anne elim boş gitmeyeceğim. Küser yoksa mutfak bana." diye kendince espirisini de saldığında yüzümü buruşturarak güldüm.
Ben de ayağa kalkıp elime bir şeyler aldığım da annem elime uzandı, "Sen otur kızım yorulmuştursun. Biz hallederiz. "
Annemin sözlerine gülümseyerek başımı iki yana salladım.
"Sen o kadar yoruldun sultanım ne var bunda. Hadi sen geç damadınla sohbet et az." diye göz kırptım. Genç kız gibi süzülerek başını sağa sola sallayarak güldü.
"Hadi gel madem Mahir oğlum biz koltuğa geçelim." dediğin de Mahir de ayaklandı,
"Siz geçin Süheyla teyze. Geliyorum hemen." dedi ama eline aldığı tabaklarla peşime takılmıştı bile.
"Oo tirübünlere oynuyoruz diyorsun." dediğimde yandan bir bakış atarak güldü.
"Biz o tirübünleri fethedeli çok oldu güzelim." diyerek göz kırptı.
Mutfağa girdiğimde kapısında bir an duraksadım. Burası da sanki yeni yapılmış gibiydi. Mutfak dolapları yerler, eşyalar eski halini bilmesem de yeni gibiydi. Büyük üç bir yanı dolap olan ferah geniş bir mutfaktı. Tam karşımızda boydan bahçeye açılan bir camın önünde yemek masası konulmuştu.
Ecem mutfaktan çıkmış Mahir ile bizi baş başa bırakmıştı.
"Beğendin mi?" diye sordu Mahir.
"Çok güzel. Her şey yeniden yapılmış gibi." dediğimde eli belinde etrafa bakarken, "15 gün içinde hallettirdim her şeyi. Sağolsun Karaca ile Süheyla teyze olmasa yapamazdım. Yalnızca bir odamız hariç her yer tamam." dediğinde kaşlarım çatıldı sorar gibi başımı sağa doğru eğerken,
"Neresi hariç?"diye sorduğumda arkadaki kapıya bir bakış atıp kollarının arasına aldı beni. Kararmış gözlerle yüzüme bakarken,
" Yatak odamızı, birlikte beğeniriz diye düşündüm. " dediğinde tek kaşım havalandı.
" İyi düşünmüşsün sevgilim. Bence de birlikte seçmeliyiz. Yatak odası çok mühim." diyerek aynı onun gibi konuşurken,
"Şimdi öpsem ya seni burada..." diye fısıldadığında dudaklarıma bakarak,
" Yakalanmak istiyorsan doğru yoldasın aşkım." dediğimde gözlerini kapatarak güldü. Alnını alnıma doğru yaslayıp bir süre o şekilde gözlerimiz kapalı birbirimizin soluklarını dinlerken, Ecem'in sesi ile bir rüyadan uyanmış gibi birbirimizden ayrıldık.
"Ayy çok pardon." Elindeki tabakları tezgahın üstüne bırakırken devam etti."Ben bölmeyim siz şapmaya devam edin." diyerek koşar adımlar ile mutfaktan çıktı.
Yüzümü sertçe sıvazlarken dişlerimin arasında, "Gerizekalı... Şapmak ne acaba?" dediğimde fırsatçı sevdiğim aldı yine kollarına.
"Bence yalancı çıkarmayalım baldızı." sözlerine gülerek baktım yüzüne.
"Bence sen onu haklı çıkarmayı bırak ilk günden kayınvalidene böyle yakalanmayalım." dedim.
Eğilip tüy gibi bir öpücük bırakırken, "Ben bunun rövanşını alırım ama yavrum." dediğinde alttan alttan baktım gözlerimi süzerek,
"Hay hay sevgilim. Daha ne rövanşlar vereceğim sana." diye fısıldadığımda gözleri dudaklarımda derince iç çekerek ayrıldı.
"Hadi içeri geçelim yavrum. Ama öncesi ben bir elimi yüzümü yıkayım." diyerek mutfaktan çıktı hızlı bir şekilde.
Arkasında gülerek bakarken mutfağa şöyle tekrar bir baktım. Zihnimde Mahir ve benim olduğu mutlu hayaller geçerken gülümsememe engel olamadım.
Çok mutlu olacaktık.
Annemin içerden seslenmesi ile salona geçtim ben de aceleci adımlar ile.
"Anne mutfağı toplayıp geleyim." dediğimde yanına vurarak, "Gel buraya kuzum. Ecem bir çırpıda hallediverir."dedi kardeşime bakarak." Değil mi yavrum?" dedi uyarıcı bir tonda.
Masadaki son kalanları toparlayan kardeşim normal de yapmayacağı bir şey yaparak gülümsedi.
"Keyfinize bakın. Ben hallederim. Çayları da doldurur gelirim." diyerek salondan çıktı.
Ben de annemin yanına oturduğumda Ecem'in arkasından gülerek baktım.
"Normalde çirkeflik çıkarırdı biliyorsun dimi?" dediğimde beni kollarının arasına aldı.
"Çok özledi seni ablası. Her gün istisnasız ablamdan haber var mı diye sordu." dediğinde burukça güldüm.
"Bir süre götürür beni diyorsun yani." dedim ortamın ağırlaşan havasını dağıtmak için.
"Zevzek."diyerek saçlarımın arasına öpücük kondurdu. Çok geçmeden Mahir ile elinde çaylar ile Ecem geldiğinde keyifli bir sohbetin içerisinde bulmuştuk kendimizi.
Uzun zamandır öyle stresli bir işin içindeydik ki ilaç gibi gelmişti bu akşam bana. Küçüklük anılarımdan cımbızla en rezil olanları seçilirken Mahir de bir kaç kez sesli kahkaha atmıştı. Onu ilk defa böyle görüyordum.
Ah yiğidim sen yeter ki gül böyle, ben rezil rüsva olurum sizin dilinizde.
Annem yine sazı eline almış en bilindik anılarımdan biri ile devam ediyordu.
"Tığı saplamış koca oğlanın boynuna."dediğinde göz devirdim.
"Yok daha neler anne. Kestim kestim boğazını, sen öyle anlat. " dediğimde Ecem de kahkaha ile güldü.
" Valla o potansiyel de vardı ablacım sen de. " dedi gülmesinin arasında zar zor.
"Neyse ben bunu haşladım bir güzel, karşımda içini çeke çeke ağlıyor bir yandan. Ama hırsından. Kadın göründü sokağın başında yanında oğlu ağlıyor." Gülerek bana baktı.
"Oğlan da bunun iki katı. Ay neydi adı?"
Sorusuna cevabı şak diye yapıştırdım.
"Bok yiyen Yılmaz." dediğimde annem bana kınayıcı bir bakış atarken,
"Nee! Sümüğünü yiyordu. Biz de öyle lakap taktıydık." dedim sırıtırken.
Mahir'in erkeksi kıkırdaması kulağıma değince ona döndüm ilgi ile annemin devam etmesini bekliyordu. İç çeker gibi derin bir nefes aldım. Nasıl da sevilesiydi eşşek.
"Dedim kadın şimdi sokağın ortasında kavga edecek benle. Konu komşu var mı diye etrafa bakıyorum. Bize doğru gelirlerken yanındaki oğlan Leyla'yı işaret etti. Kadın oğlunu çekiştire çekiştire yanımıza kadar geldi. Ben dedim aha şimdi başlayacak kavgaya. Döndü oğluna, 'Püü sana! Şu el kadar kızdan mı dayak yedin de ağlayarak geldin?' Diye dan diye kafasına vurmasın mı?" diyince bacak bacak üstüne atıp geri yaslandım.
" Haklı, ben de olsam ben de yapıştırırdım." diyince gülerek bana baktılar. Annem devam etti,
"Kadın döndü bana 'Bacım kusura bakma. Ben de buna uyup geldim. Ne bileyim el kadar kızdan dayak yemiş. Maşallah senin bu kıza da orduya sok valla evellallah 40 oğlanı cebinden çıkarır.' demesin mi?
Kaşlarım hava da kendini beğenmiş bir eda ile üçünün yüzünde dolaştı bakışların sırayla.
"Yalan mı? Kadın ne kadar ön görülüymüş." dediğimde hepsi de güldü.
"Kadın bunu överken bir bakışı vardı bana. Hem bir yandan çok ağladığı için hıçkırıyor bir yandan da sırıtıyor. Ondan sonra da iflah olmadı. Her gün dövüş kavga." dediğinde burukça gülümsedim.
Sonraları büyüdüğümde nedenini anladığım kavgalarım ben de aslında hep birer yaraydı.
Yılmaz dediği çocuğun babası onu çok severdi mesela. Her hafta itina ile maça giderdi babası ile, sonrasında da ballandıra ballandıra anlatırdı. Sanki benim o yaramı biliyor da özellikle kabuğunu kaldırıyor gibi canımı acıtırdı. Ondandı onu sevmeyişim.
Çocuk aklı içimdeki hırsı öfkeyi ancak o kadar zapt edebiliyordum.
Olmayan babamla kurduğum hayaller hep çevremdeki çocukların babaları ile yaşadıklarıydı.
Okuldaki Pelin'in boyalarını kırmam, mahalledeki Nazım'ın yeni bisikletinin tekerleklerini patlatmamam, Onur'un topunu kesmem ve daha bir çok öfke patlamalarımın temel kaynağıydı yarım kalmışlığım, babasızlığımdı.
Ortam da benim iç dünyam gibi ağırlaşmıştı. Gerek yoktu yeniden yeniden dağlanmış bir yarayı kanatmaya.
"Ay neyse yeter bu kadar rezillik. Vazgeçecek Mahir benimle evlenmekten." dediğimde üçü de gülerken, Mahir efendi şovunu yaptı yine.
" Öyle bir şeyin ihtimali bile olamaz." dediğinde dudaklarımı öne doğru uzatarak gülmemi bastırmaya çalıştım.
Annem gülerek bize bakarken gözü saate takıldı.
"Çocuğum siz kaçta çıkacaksınız? Böyle oturduk ama. Mahir oğlum bir gece kalacağız dediydi." dedi.
Benim de gözüm istemsiz saate kaydı. Oldukça ilerlemişti.
"Yarın çok erken çıkacağız annecim." Mahir'e dönerek onay almak ister gibi baktım gözlerine, " Bir kaç saat dinlenir çıkarız." dedim üzgün bir sesle.
Annemin gözler de dolu dolu bana bakarken Mahir girdi araya,
"Çoğu gitti azı kaldı inşallah Süheyla teyze. Sağ salim bitirip döneceğiz." dediğinde annem ayaklandı.
O ayaklandığında biz de ayağa kalktık. İkimizin tam karşısına geldiğinde gülen ama dolu gözlerle bir bana bir Mahir'e baktı.
"Bir yavrumu dualarla beklerken şimdi iki yavrumu dualarla bekliyor olacağım." Ellerini kaldırarak bir elini benim yüzüme bir elini Mahir'in yüzüne koydu.
"Rabbime emanetsiniz. Dualarım hep sizinle. Ayağınıza taş, gözünüze yaş değmesin." dedikten sonra ikimize birlikte sarıldı.
Geri çekilirken eli yaşlı gözlerine gitti. Bir yandan silerken,
"Biz geçelim eve."
"Biraz daha kalın annem." dediğinde başını iki yana salladı.
"Çıkalım çıkalım. Ayrılıp direk oraya gidersen dikkatin dağılır kuzum. Az sen de dinlen." diyerek geri çekildi.
"Birbirinize emanetsiniz."desi burukça gülümserken.
Dolu dolu bakarken başımı salladım. Ecem karşıma gelirken kollarımın arasına girdi.
"Dikkat et abla lütfen. Sağ salim bize gel." diye saçlarımın arasına konuşurken başımı salladım. Geri çekildiğinde yanaklarından öperek ayrıldık onunla da.
Mahir de annem ve Ecem ile vedalaştığında kapının önüne geldik. Kapıyı açtığımız da annem ile Ecem dışarıya çıkıp dikkatli bir şekilde bahçeden çıktıklarında burukça arkalarından bakakaldım.
"Mahir ben şimdiden çok özledim onları." dediğimde arkamdan sarılan Mahir başımın üstüne bir öpücük kondurdu.
"Az kaldı güzelim. Bitecek. Ve biz seninle onları misafir olarak uğurlayacağız." dediğinde gözlerimi kapayarak içimden en içten şekilde,
'Amin.' dedim.
🌸🌸🌸🌸🌸
Amiiiiiin. (amin reyisin sesi ile okumayan bizden değil)😁
Gençler burada kesmek durumunda kaldım. Diğer sahneye geçersek valla acayip uzayacaktı.
Alıntı da paylaştığım masa toplantısı diğer bölüme kaldı. Bazı çiçeklerim yıldık yaav bu görevden yazınca dedim araya şöyle tatlış sahneli bir bölüm neden atmayım. 😊
İnşallah beğenmiştirsinizdir. Valla değerimi bilin. Yok bele bir yazar çizer 🤓
Öpüyore 😚
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.62k Okunma |
4.63k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |