Merhabalar canlarım 🤗
Haftasonuna girerken dedim patlatıverem bir fragman 🤓
Keyifli okumalar efemm🤗
🌸🌸🌸🌸🌸🌸
"Belki de o kafesten kurtulmanın bir yolu vardır." dedi iğrenç ama kendinin etkileyici zannettiği bir tonlama ile. Tedirgin bir şekilde geri çekildiğimde hemen arkamdaki Mahir'e baktım. İfadesiz gözlerle bizi izlese de kulaklıklardan neler konuştuğumuzu net bir şekilde duyuyordu.
"Bir şey demedin?" dediğinde yeniden bakışlarım Cem'i buldu.
“Ne demek istiyorsun?” diye mırıldandım. Sesimi titrek, zayıf bir tonda tutmaya çalıştım. Ona kurban rolümü oynadığımı hissettirmemeliydim.
Cem hafifçe gülümsedi, ama bu gülümsemenin ardında bir avcının kurnazlığı vardı. Ellerinden biri ağır bir şekilde çıplak kolumdan ürpertici bir yavaşlıklar omzuma çıktı. Parmak uçları ağır ve ölçülü bir baskıyla omzumda gezindi ardından. Dokunuşu öyle midemi bulandırıyordu ki yüzümü toy bir kız gibi heyacanlı ve korku dolu bir ifade de tutmak için yoğun çaba sarfediyordum.
“Belki de seni bu kafesten çıkaracak kişi benimdir. Sadece güvenmen gerek, bu kadar.”
Sözlerindeki zehri o kadar net hissediyordum ki. Gerçekte karşısında ben gibi bir genç kız olsa bu yakışıklı yüze ve yakınlığa çok kolay tav olabilirdi. Gözlerimi kararsız ve düşünüyor gibi çevrede gezdirirken tekrar onun gözlerine çıkardım. Dudaklarımı hafifçe büzüp, çaresiz bir ifadeyle başımı salladım. “Keşke…” dedim kısık bir sesle. “Keşke bu kadar kolay olsaydı.” sıkıntı ile derin bir nefes alırken devam ettim.
“Babam beni bırakmaz ki! ” dedim, gözlerimi kısıp çaresizlikle yere bakarak. “Ne yapsam, nereye gitsem peşimde hep korumalar. Nefes alacak bir alan bırakmıyor. Kendimi bir kuş gibi hissediyorum. Kafese kapatılmış çıkmak için çırpınıp duran bir kuş.”
Cem’in gözlerinde kısa bir an bir memnuniyet parıltısı belirdi. Benim yaramı bulmuş oradan vurmayı ve avucunun içine almayı düşünüyordu muhtemelen. Başını hafifçe eğip, sesini daha sakin ve güven verici bir tona çekti. “Bana güven! Şimdiye kadar yaşamadığın özgürlüğü tatamadığın hazları yaşatacağım sana. ”
Sözleri midemi bulandırmaktan başka işe yaramasa da yüzümde korkulu bir heyecan ifadesi yaratmaya çalıştım. “Bunu neden yapıyorsun ki?” dedim ve gözlerimi ondan utanır gibi kaçırırken, “Benim için niye böyle bir tehlikeye atıyorsun kendini? " diye sordum heyacanlı bir sesle.
Cem’in yüzüne yerleşen gülümseme genişledi. Bu gülüş içindeki canavarı daha da belirgin hale getirmişti. “Senden çok hoşlandım. Belki de aşk bunun adı! İlk görüşte aşk. Ve inan bana güzelim, bu hissettiğim şey her neyse daha önce hiç bir kadına hissetmedim ben. ” dedi ve bu sırada elini, omzumdan yüzüme doğru çıkarıp yanağımın üzerinde gezdiriyordu.
İçimde iğrenmeye sebep olan bu hareketi ile yanağımdaki elini nazikçe itiyormuş gibi yaptım ama tedirgin görünmeye çalışarak geri çekilmekten de kaçındım. Zayıf ve kırılgan bir kurban gibi görünmeliydim. Utangaç bakışlarım ile yüzüne baktığımda gözlerindeki kurnazlık, sesindeki zehirden daha keskindi.
“Ama biz daha yeni tanıştık.” dedim, sesim titrek bir şekilde kısılmıştı. Yüzümde utançla karışık bir korku ifadesi oluşturdum. “Ben de senden fazlasıyla etkilendim ama bu aşk mı bilmiyorum. Daha önce kimseyle böyle bir şey yaşamadım ki hiç.” dediğimde Cem, bunu duymaktan hoşnut olmuş gibi derin bir nefes aldı.
Gözlerinin içindeki karanlık biraz daha derinleşti. Parmaklarını yavaşça geri çekip başını yana eğdi, yüzünde yumuşak bir tebessüm belirmişti ama bu tebessümün ardındaki avcının sabırsızlığı neredeyse elle tutulur bir haldeydi.
“Ben de. Belki sıradan, sevgisiz bir çok ilişkim oldu ama inan bana güzelim bu hissetiklerim bambaşka. ” dedi, sesi yavaş ve belirgin bir şekilde her kelimeyi üzerine basa basa çıkarıyordu.
“Kendini bana bırak ve mahrum bırakıldığın mutluluğu sana yaşatamama izin ver. " diye devam etti tehlikeli bir tını ile.
Sözleri midemi o kadar bulandırıyordu ki! Kim bilir bu laf cambazlıkları ile kaç genç kızı tuzağına düşürmüş, kaçının hayatını karartmıştı. Öfkemi bastırmak adına titrek bir nefes alıp bakışlarımı kucağımda birleştirdiğim ellerime indirdim. Onun yanında çaresiz ve kırılgan durarak güvenini kazanmam gerekiyordu ama içimdeki öfkeyi bastırmak giderek zorlaşıyordu.
Başımı iyice önüme indirdiğimde saçlarım da yeniden yüzüme dökülmüştü. Sesimi neredeyse duyulmaz bir fısıltıya düşürerek, “Ama ya babam öğrenirse? O çok güçlü. Sana zarar verir, sonra… sonra beni daha sıkı bir kafese kapatır.” dediğimde Cem bir kahkaha attı. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda yüzüne yerleşen kendinden emin gülüşü ile alaycılığı yüzünden taşıyordu.
“Benim kim olduğumu bilmiyorsun, güzelim. ” dedi. Sözleri o kadar itici ve yapmacıktı ki yüzümde sahte bir minnet ifadesi yaratmak için büyük bir çaba harcadım. Titrek bir şekilde gülümsedim, gözlerimle ona inanıyormuş gibi bakmaya çalışarak.
“Gerçekten mi?” dedim, sesim neredeyse bir çocuğun masum inancını taşıyormuş gibi çıkıyordu. “Böyle bir şey mümkün mü? Beni o kadar güçlü bir kafesten kurtarabilir misin?” diye devam ettim.
Cem’in yüzündeki özgüven, bir zafer kazanmış gibi daha da belirginleşti. Gözleri parladı.
“Bana güven. ” dedi yeniden. “Seninle birlikte bu hayattan kaçıp bambaşka bir başlangıç yapabiliriz. Bu güzelliği bir kafeste harcamak... büyük bir günah olur.” diyede baştan aşağı iğrenç bakışları ile süzerken beni yüzünde sinsi bri gülüş belirse de gülümsemesi bakışları arkada bir noktaya takıldığında bir an için dondu. Ardından ise alaycı bir ifadeye dönüştü.
Baktığı tarafta Mahir vardı. Başını hafifçe yana eğerek yüzünde eğleniyormuş gibi bir ifade yerleştirdi. Başımı baktığı tarafa çevirdiğim de Mahir sert bir şekilde bizden tarafa bakıyordu.
“Şuna bak!” dedi, sesi alayla titriyordu ama içinde bir miktar rahatsızlık saklıydı. “Neredeyse bizi duyduğunu düşüneceğim. Nasıl bakıyor öyle? Sanki seni korumak için değil de beni öldürmek için buradaymış gibi.” dediğinde gözlerim hafifçe büyüse de çabuk toparladım kendimi.
Sözlerinin sonunda boğuk bir kahkaha attı, ama kahkaha tam anlamıyla içten değildi. Bir anlık bir tereddütle dudaklarını yaladı, Mahir’in bakışları belli ki onu fazlası ile rahatsız etmişti. Yüzündeki özgüveni yeniden toparlamaya çalışırken gözlerini Mahir’den ayırmadan devam etti.
“Bu kadar kıskanç bir korumayla işin zor olmalı, güzelim. Onun bu bakışları altında nefes almak bile kolay değil gibi görünüyor.”
Cem’in bu sözleri, Mahir’in olduğu tarafa kısa bir bakış atmamı sebep oldu. Mahir’in yüzü hâlâ taş gibi ifadesizdi, ama gözleri... Sanki bir ok gibi Cem’in üzerine sabitlenmiş, tüm hesaplarını bozacak kadar delici bakıyordu. Cem farkında olmasa bile, o bakışlar her şeyi kontrol altında tutuyordu.
“Bilmiyorum. ” dedim, sesi titrek ve tedirgin bir şekilde çıkararak. “O hep böyle... Herkesi tehdit gibi görüyor. Babamın kuralları işte. Ona çok sadıktır.” Gözlerimi yere indirip utanmış gibi yaptım. Ama bir yandan da Cem’in tepkisini gözlemliyordum.
Cem yeniden bir kahkaha attı, ama bu kez daha zorlanma gibiydi kahkası.
“Tabi ki baban onu buraya bir heykel gibi dikilsin diye göndermemiştir. Ama...” Gözleri Mahir’e doğru kaydı, bakışlarını yavaşça süzerek.
“O kadar sert ve öldürücü bakıyor ki... Belki de senin için biraz fazla ciddiye alıyor bu işi. Ya da...” Sesini biraz alçaltıp tekrar bana döndü. “Seni kıskanıyordur. Böyle bir güzelliğin başkasıyla olmasına dayanamıyordur. " Tek kaşını kaldırıp tehlikeli bir tınıyla
" Ne dersin?” diye sordu.
🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Mahir yavrum sen bu kudurmalarla çok yaşaman🤓 milleti de yaşatman🤭
Bölüm yazılıyor efenim az tıkandım ama iki güzel kardeşim sağolsun motive ettiler yine beni. 😚Teşekkür ederim canlarım benim. Desteğiniz ve varlığınız benim için çok değerli 😚
Seviliyorsunuz 🥰
Herkesi öpüyoreeeeee😚
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
23.19k Okunma |
4.12k Oy |
1.11k Takip |
52 Bölümlü Kitap |