9. Bölüm

9. Bölüm

Mislanet
mislanet

Merhaba canlar🤗İnşallah beğendiğiniz bir bölüm olur.

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum 😘

Az elinizi korkak alıştırmayın yaa🤓

🌸 🌸 🌸 🌸 🌸

Sözümüzün üzerinden tam tamına beş gün geçmişti. Bu beş gün içinde sözlümü her gün görmüş olsam da uzaktan uzağa bakışmaktan öteye gidememişti munasebetimiz. Hem Hacer Ana hem Muzaffer göz açtırmıyorlardı bize. Yarimin kıvranması da ayrı bir haz veriyordu ama acısını da fena çıkaracaktı biliyorum.

Düğünümüze iki gün kalmıştı ve söz sonrası yoğunluğumuz düğün günü yaklaştıkça daha çok artıyordu. Tepsi tepsi börekler, tatlılar açmıştık. Yani açmışlardı benim bu sefer hamurları mundar etmeme izin vermemişlerdi sağolsunlar.

Şimdi de sarma başında ikinci . Kazan sarmamızı sarıyorduk. Yarın gündüz gelin hamamı akşamına da kınam vardı. Harbi harbi gelin olmuş gidiyordum.

"Ay bitmedi bir türlü yaa, iyice hamamlık olduk valla." Halinden epey yorulduğu belli olan Ayşe'ye gülümsedim.

"Bir de evleneceğim diyorsun. Daha iki kazan sarmada iflas bayrağını çektin.El kapısında senin yorulmana bakmazlar hanım." Hacer Ana her fırsatta lafını sokup sokup duruyordu. Bize de eğlence çıkıyordu.

"Aman anne, her dediğim de batıyor sana." Küskün küskün bakarken annesine, bir yandan da sarmasını sarmaya devam ediyordu.

"Aa benim akılsız kızım böyle hevesle bekliyon ya evlenmeyi iki gün geçmeden bıkarsın. Ne demişler bekarlık sultanlık." Boğazımı temizleyip bozulmuş şekilde bu sefer ben baktım.

"Yalnız benim iki güne düğünüm olacak. Mevzu çok başka yerler gidiyor. Adamı nikah dan önce bırakıp kaçırtacaksınız beni." Ciddi ifade ile söylemem Hacer Ana'ya az telaşlandırmıştı. Kendini açıklamaya başlamasına bozulacağını düşünmesem kahkaha ile gülecektim.

"Aman kızım ne bırakıp kaçması. Bak şeytan düğün öncesi çok yoklar. Bu işler hep bu zamanlarda bozulur. Aman aman ısır dilini. Sen bunlara ne bakıyorsun. Hem maşallah gideceğin yer de dört dörtlük. Oğlum diye demiyorum valla öylesi gelsin bir gün beklemem veririm bunları da."

Dayanamadım güldüm açıklamasına. Sonra Ayşe'ye dönüp "Ama sana daha var kızım çok da heves etme emi yavrum?" söylediğinde Ayşe de gözlerini devirdi. Zaten hiç de ciddiye almış gibi bir tavrı yoktu.

"Etmem ana tamam."

Çok sürmeden sarmaları sarıp, etrafı toparlayıp akşam yemeği hazırlığına girişmiştik. Daha doğrusu girişmişlerdi. Uzatmalı misafirliğime bir de düğün telaşı eklenince bu sefer gerçekten misafir olmuştum. Sedir de oturmuş dışarıya izlerken birden kapı açıldı. Sevdiğim karşımda bana sırıtarak bakıyordu.

"Ayy Mahir! Nerden çıktın sen?"

Hızlıca gelip kollarının arasına aldı beni. Alnımdan öptü bir kaç kez sonra tekrar sarıldı. Belli ki benim gibi o da çok özlemişti. İsteme gününden sonra görüşmemiştik hiç.

"Ben de seni çok özledim." Dedi bozuk atar gibi.

Geri çekilip omuzuna yumruk yaptığım elim ile vurdum. "Ya Eşşek bir anda karşıma çıkınca şaşırdım. Yoksa ben seni hiç özlemez miyim?" Evet an itibari ile cilvemode mi açmış süzüm süzüm süzülüyordum yiğidimin karşısında. Bu hallerim hoşuna gitmiş olacak ki yine beni sevecek gibi bakıyordu.

"Son iki gün inşallah gülüm, sonrasında Allah'ın izni ile ayrılık girmeyecek aramıza." Sonlara doğru dudağıma dudağıma fısıldayıp yaptı yine yapacağını. Resmen karşısında hipnoz olur vaziyette , ne yaparsa karşı koyamaz hala düşüveriyordum. Elleri de devreye girince işim boyutu değişmeye başlamıştı. Zorlukla ayrılmaya çalıştım.

"D-dur... M-mahir.. Bir dur... Ayy acıttın hayvan." Bir an da yitiverdim pislik sırıtarak bakıyordu. Baktı susmuyorum ben en iyisi yiyeyim bunun ağzını dedi galiba ki hayvan herif dudaklarımı koparacaktı neredeyse.

"Şişt... Çok ayıp insan Müstakbel Kocasına hayvan der mi? Ne hayvanlığımı gördün şimdi?" Hala pişmiş kelle gibi sırıtmak sinirlerimi bozdu.

"Hayvansın işte hem de haphayvan. Ne istedin benim dudaklarımdan koparacaktın yaa kanadı mı bir bakayım. Etrafta küçük aynama baka dururken benim ki yine aldı kollarına beni. Biraz temas bağımlılığı vardı bunda besbelli.

"Ooo gülüm sen daha şimdiden mızıkçılık yapmaya başladın. Ben daha nerelerini koparıp yiyeceğim senin . O zaman yine böyle yaparsan külahları değişiriz. Hasretim sana hatun geçmez öyle öpmeyle okşamayla."

Hayretler içinde bakakaldım. Bu beni yerdi valla çok pis yerdi.

Allah yardımcın olsun valla asıl gaza burdaymış haberin yok ver mehteri diyip Allah ne verdiyse dalacak bu adam belli ki.

"Mahiiir... Bak korkutma beni ne yapcan oğlum sen bana Christian Grey mi kesildin başıma? "

"O kim hatun, ettiğimiz muhabbet ile ilgisi ne?" Ay bu kıskanmıştı beni. Hele ki Grey ve fantazilerini nasıl izlediğimi görse ne yapardı acep?Ah Mahirim ah bu gözler neler izledi neler gördü bir bilsen. Neyse bilme sen yine de.

"Ya öyle benim zamanımda biri işte. Görsen adam gibi adam dersin namazında niyazında, işinde gücünde ama işte çapkın biri."

"Sana da mı asıldı?"

Hahayt James de bana kaldıydı zaten.

"Aa yok o benden çok büyük yaa benle ne işi olsun bir ablama asılmıştı. Kızcağız inanıp sevmiş bu da onu Yarı yolda koymuştu. Sonu mutlu sonla bitti ama." İyice saçmalıyordum. Sonu ne yaa sonu nee?

At yalanı sevsinler inanı. Namık Kemal abiye saygılar...

"Benzetme beni öyle adamlara. Ben seni ölsem bırakmam gülüm."

Bu sefer ben gidip atlayıverdim boynuna. Sıkıca sarıldım, öptüm boynundan. Kafamı kaldırdığımda yüzünde huzurlu bir tebessüm ile o da bana bakıyordu.

"Senden bir tane vardı onu da ben kaptım. Ayrıca şu ölme lafına da ifrit oluyorum bilesin. Bir daha ağzından duymak istemiyorum." Gülümseyerek burnumun ucundan öpüverdi.

"Tamam demem bir daha." Biz böyle aşk kuşları gibi cilveleşe dururken kapı ardından Mahmut'un sesi geldi.

"Ağabey hadi babam namazdan çıkmıştır, görmesin seni içerde."

Mahir sıkıntılı bir of çekip, "Tamam koçum geliyorum, sen geç çardağa."

Tamam dedikten sonra Mahmut kapının önünden ayrıldı. Mahir önce alnımdan sonra iki yanağımdan en son da dudaklarımdan öpüp geri çekildi.

"Ben şimdi çıkayım gülüm, yarın ki kına için bir kaç eksik varmış onları getirdim. İstediğin bir şey var mı, söyle hemen getirteyim. "

"Yok sevgilim, her şeyi düşünmüşsün zaten ben şok teşekkür ederim."

Dudaklarıma parmağını bastırarak, " Şişt, teşekkürlük bir şey yok. Bunlar Müstakbel eşin olarak benimgörevim. Ben çıkayım, yarın bir şekilde görmeye geleceğim seni." Alnımdan öptükten sonra çıktı ve gitti.

*****

Akşam yemeğinin ardından kızlarla odaya çekilmiş yarın için plan yapıyorduk.

"Abla heyacan var mı heyacan?"

"Yani tabi heyecanlıyım biraz. Ama siz benden daha heyecanlısınız sanki."

"Valla abla için geçmiş senin, geç evleniyorsun diye herhal. Hadi hiç bir şeye heyecanlanmasan da o iş için heyecan yapıp korkman lazım. Yani geldiğinden beri yanında olmasak o işi yaptınız diyeceğim de. Hiç yalnız da kalmadınız ki."

Ay bunlar harbi saf. Atı alan Üsküdar'ı geçti.

Yaa ne geçmesi acaba iki öpüşüp koklaştık yani son vuruşu gerçekleştirmediğimiz için teknik olarak o işi yapmış olmuyoruz. Kamile'nin lafı ile az kızartıp bozarsam çaktırmamaya çalıştım.

"Ay tabi ki de, heyecanlıyım da sizin gibi bebeler ile konuşmak istemiyorum belki." Sözlerimle ikisi de bozuldu tabi. İki kuzende bu kendini büyük görüp, göstermek adına al birini vur ötekine kıvamındaydılar. Kesinlikle tahammül edemedikleri bir şeydi küçük görülmek.

"Ne bu bizi küçük görme aşkı sizde ya? Hem biz biliyoz bir kere o işin nasıl yapıldığını." Dedi bilmiş bir eda ile Ayşe hanım, yanındaki ekürisi de aynı anda kafayı salladı onunla.

"Evet biliyoruz neler yapacağınızı."

Kafalarına iki taraftan vurunca ortada dank edip birleşti.

"İlim irfan öğrenin desem bu kadar hevesli olmazsınız saftirikler. Sizi ne bizim ne yapacağımızdan. Sakın o gece Leyla ablalar ne yapıyor şimdi acaba diye muhabbet edip beyin fırtınası yapmayın ha. Hiç hayallerinizi süslemek istemem."

"Ay ne hayal edeceğiz yaa. Öyle adetten diye konuyu açtık." Kafalarını ovuşturmaya devam ettiler. Boşlukların geldiği için bir anda dank etmişti kafaları.

" Tamam neyse hadi uyuyalım, valla sabah gün aydığı gibi Hacer Ana dikilir tepemize."

Sözlerimle serdiğimiz yataklara giriverdik. Kısa bir zaman olsa da alışmıştım bu eve, kızlara, Hacer Ana ile Muzaffer Amca ya, çok muhabbetim olmasa da Mahmut ile Ahmed'e. Mahir'le yeni bir hayat kuracak olduğumu düşündükçe kızlara dediğimin aksine kalbimi heyecandan pır pır atıyordu.

"Abla, bize anlatır mısın nasıl geçtiğini ilk gecenin?" Ayşe'nin lafı ile dönüp ona baktım. Gaz lambasının izin verdiği ölçüde kınayan bakışlarımı görüyor muydu acaba?

"Hiç vazgeçmeyeceksiniz değil mi?"

İkisi de cık cıkladı.

"Valla benden öyle erotik hikaye kıvamında bir anlatım beklemeyin, ne bilmek istiyorsanız bir özet geçerim."

Yine aynı senkronizasyonlukla kafayı salladılar. "Hadi iyi geceler ballarım." Diyip yüzümü cama doğru döndüm. Kızlarda iyi geceler dedikten sonra yatış pozisyonu aldılar. Heyecandan çok da uyku tutacağa benzemiyordu. Yarın olacakları, düğünü, Mahir'i, yaşayacaklarımızı düşünerek bir süre sonra ben de uyuya kalmıştım.

******

"Durun yaa kopardın kızım kolumu bacağımı, ayyyyy kurtarın." Kamile'nin elinde kese Ayşe ile arkadaşı Behice de beni kollarımdan tutmuş yüz üstü yatırmış mikropları üzerimden kazıyorlardı resmen. Genel bir temizlik sonrası son cilayı atıyorlardı hakkaten son olsun diye ayrı bir çabaları vardı. Sonum olacaklardı.

"Laaan canımı çıkardın kitapsız, yeter artık bir kamyon yükü kir çıkarmışındır."

Kıkır kıkır gülüp. "Aaa ablacım abimin karşısına pürü pak çıkman lazım."

"Başlatma lan abine, mikrop ayağına canımı mı alacan kızım? Yeter artık."

Bir hışım kalkmam ile iki yana savruldular. Bir kazaya mahal vermemek için peştamalime sıkıca sarıldım. "Uzak durun benden, bir daha pislikten ölsem yine de size kendimi yıkatmam."

"Aman abla abartma istersen, bunu her gelin kıza yaparlar. Malum yarın büyük gün." Kamile grubun sözcülüğünü yaparken diğerleri de kıkırdamalarıyla ona eşlik ediyorlardı.

"Yeter bu kadar hazırlık hadi herkes bize bakıyor zaten. Bırakın beni kendi halime."

"Tamam tamam hadi az suyunu dökün biraz da eğlenelim. Yıkanmaya mı geldik ayol?" Ayşe'nin sözlerine gülerek kurnalarımızın başına geçtik. Valla öyle bir yıkamışlardı ki kızlar beni bu bana bir yıl giderdi.

Günlerdir hazırladığımız yiyecekleri hamamı yemek için müsait kısmına yerleştirmiş güle oynaya yiyorduk. Bütün mahalledeki kızlar, kadınlar sağ olsunlar gelin hamamına gelmişlerdi. Bayağı şenlikli bir hamam keyfinden sonra eve gelmiş bu sefer de akşam kadınlar arasında kına gecesi için hazırlanıyorduk.

Hamamdan sonra öyle bir rehavet çökmüştü ki kızlarla üzerimize Hacer Ana'dan kınanın iptalini bile istemiştim. Tabi üzerine bir güzel azarımı da yemiş oturmuştuk.

Şimdi ise başımda örtü, karşımda ağlamamı bekleyen hanımlar, arka fonda sesi ile kulak zarlarımıza itina ile zımpara işlemi yapan Fehime teyze ile eğlencenin dibine dibine vuruyorduk. Yani sesi öyle fenaydı ki kazara bile gözümden damla alamazlardı.

Ağlamak için nedenim çok olsa da ortamım hiç müsait değildi. Zaten oldum olası da gelini niye böyle ağlatmak için canla başla uğraşırlar anlamış değildim. Hadi yine ağlardım ben yani ağlanacak hal vardı ama bu sesle imkansızın ötesindeydi. İlginç olan ise bu sesin ben hariç herkes için gayet olması gerektiği gibi olmuş görünmesiydi.

"Ay yok ağlamıyor." Ayşe yine kınanın başında beri kaçıncı kez yoklayıp aynı tepki ile etrafı bilgilendiriyordu.

"Aa kızcağızım valla boğazım kurudu. Söyleyemeyeceğim artık."

Bu sefer mutluluk göz yaşları dökecektim. Sen susarsın da ben ağlamaz mıyım ponçik yanaklarına, bülbül sesine kurban olduğum.

"Ana yak şu kınayı Allah'ını seversen."

"Hadi ver yakalım kınayı Kamile." Hacer Ana'nın elimi açıp kına yakmaya ben daha sadece ortasına istiyorum diyemeden bütün parmaklarımı kınaya bulayıverdi. Üzerine de bir kaynanam olmadığından mütevellit altını kendisi hiç seromoniye bulaşmadan koyuverdi.

Kınalar yakıldıktan sonra hep bir ağızdan söyledikleri oynak türküler ile kurtlarımızı döktük. Samimi ve çok güzel bir ortamımız olmuştu. Akşamın ilerleyen saatlerinde ise oturmuş sohbet ederken bir bahane ile Ayşe ile Kamile beni başka bir odaya alıverdiler.

"Mahir! ." Tüm endamıyla ve heybetiyle yiğidim karşımdaydı. Yüzünde hoş bir tebessüm tepeden tırnağa beni inceliyordu. Kollarını açıp başı ile gelmemi işaret etti. Koşarak boynuna atılıp boynuna bir öpücük konduruverdim.

"Gülüm, mis kokulum. Bir bakayım sana."

Geriye doğru çekilerek beni baştan aşağı süzdü. Gerdanımda ve dudaklarımda fazlaca oyalandı yine. "Güzelliğin... Her seferinde aklımı başımdan alıyor. Allah benim belamı vermiş çok ciddi söylüyorum. Şu gülüşünle yaptırmayacağın iş yok."

Sözleriyle gülümsemem daha da büyüdü dudaklarımda. "Yaa Mahir. Şöyle şeyler söyledikçe fena oluyorum." Kollarının arasına alıp gülümseyerek yüzüme baktı. Hoşuna gidiyordu beni böyle eritmek.

"Hımm, Fena mı oluyorsun? Bu ne ki? Daha fena olacağın zamanlar da olacak." Dudaklarıma doğru yaklaştı.

Gözlerindeki ateş ikimizi de cayır cayır yakacak gibiydi. Tam dudaklarımız denk gelecekken başımı yana çevirdim. Yanağıma dudaklarını değdirip öylece kaldı. Derince bir nefes aldı: " İki oldu bu, üçüncüye affetmem yavrum ." Diye mırıldandı.

"Hıım, affetmez misin?"

Cevap vermeden başını salladı yanağımın üstünde. "Napalım artık cezamız neyse çekeriz. Hem dudaklarım da boya var." Geri çekilerek dudaklarıma baktı iç çekerek. "Farkettim." Dedi.

"Ee o zaman ne diye öpmeye çalışıyorsun. Buradan çıktığında herkes anlar beni dudaklarımdan öptüğünü." Söylediklerime güldü.

"Peki bu benim umurumda mı?" kızarak çıktım kollarından. "Yaa ne edepsiz adamsın. Umrundamıymış. Millet tabi bir şey diyemez sana, madara olacak benim."

"Gel buraya tamam öpmek yok. Zaten gideceğim az daha sarılayım bari." Nazlı nazlı girdim kollarının arasına.

"Sarıl bari."

Bir süre birbirimize sarılmış vaziyette öyle durduk. Arada alnıma öpücükler koyup sonra saçlarımı kokluyordu.

"Bu boyalardan sürme bir daha." Üzgün gözlerle baktım.

"Niye yaa? Olmamış mı? Ben çok beğendim ama." Gülümsedi elinin birini yüzüme çıkardı tatlı tatlı okşadı yanağımı, baş parmağını dudağıma getirip eli ile boyayı siler gibi yaptı.

"Çok yakışmış ama gerek yok ki! Haksızlık güzelliğine." Derin derin baktı gözlerime. " Öyle güzelsin ki ne boya ne başka bir şey onlarsız dahi her yanın ayrı bir Şahaser."

"Yaaa, senin ağzın çok iyi laf yapıyor."

"Marifet yaptıranda yavrum. Senden önce böyle sözlerin benden çıkacağını söyleseler inanmazdım. Ama senin karşında kendiliğinden çıkıberiyor kelimeler dudaklarımdan."

Sonra kulağıma eğilip fısıldadı. " Ben çıkıyorum şimdi. Bu gece iyi dinlen, yarın gece uyumaya çok vaktin olmaya bilir yavrum. Yarın seni kimse alamayacak elimden. Bir bütün olduktan sonra hiç çıkmayacağım içinden."

Hahayt oğlan çoştu durdurabilene aşk olsun.

Kulak memesi kıvamına gelmiş halimle nasıl görünüyordum bilmiyorum ama benimkinin hoşuna gitmişti belli ki.

"Hıı..."deyiverdim sadece. Güldü pislik keyiflice. "Hı hıı..." deyip dudağımın üstüne tüy gibi bir öpücük kondurup çekiliverdi. Sanki az önce edepsiz edepsiz o konuşmamış gibi normal bir şekilde veda etti. "Allah'a emanet ol gülüm. Yarın görüşeceğiz inşallah." Diyip sırıtarak odadan çıktı.

O çıktıktan hemen sonra Ayşe ile Kamile giriverdi odaya. Benim halime bakıp yorum yapmaktan geri kalmadılar tabi. "Ay kesin ağabeyim sıkıştırdı öptü , baksana nasıl da şaşkın ördek gibi bakıyor. Ağabeyim de sırıtarak çıktı gitti."

Yapıyordu yapacağını sonra lafları ben dinliyordum. Allah tan öpmeye dahi izin vermemiştim de kolayca inkar edebiliyordum.

" Ne öpmesi, sıkıştırması be. Önemli bir şey konuşuyorduk ondan şey oldu."

"Ay abla önemli ne konuşmuş olabilirsiniz acaba? Siyaset konuşarak bu hale gelmedin heralde." Kamile'nin sözlerini ekürisi kafa sallaması ile destekledi.

"Bence gerdekle ilgili konuştular kesin." Anlık olarak gözlerim açıldı ama kuyruğu indirmedim. Konuyu başka yöne çekmem lazımdı.

"Off yaa bir susun. Size ne hem ne konuştuysak konuştuk. Şu elimi yüzümü yıkayım yatıcam. Malum yarın yorucu bir gün olacak."

Sözlerimle kıkır kıkır gülmeye başladılar. "He yaa çok yorucu olacak özellikle akşamı." Çoluk çocuğun diline düşmüştüm.

"Bana bakın lan, bir daha ima, dalga, şaka istemiyorum anlaşıldı mı?"

Gülerek kafa salladılar, bu demek oluyordu ki sen konuş dur biz bildiğimizi okuyacağız. En iyisi uyumaktı yoksa bu saftirik takımının dalga mevzusu olacaktım bütün akşam.

******

Üzerime giydiğim yöresel gelinlik ile oturma odasına oturmuş kızlar ve kadınlar ile düğün alayının gelmesini bekliyorduk. Daha öğlen saatleriydi ve kızların dediğine göre namazdan sonra geleceklerdi. Öğle ezanı okunalı çok olmamıştı. Biraz zaman sorma davul ve zurna sesi gelmeye başladı uzaktan.

"Ay geliyorlar, biraz zaman sonra burada olurlar."

Ses yaklaştıkça benimde heyecanım artıyor kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Biraz zaman sonra kapının önüne gelmişti düğün alayı. Hacer Ana yanıma gelip sıkıca sarıldı.

"Güzel kızım Rabbim mübarek eylesin yuvanızı. Bir yastıkta kocayın inşallah. Hanenizden huzur, mutluluk eksik olmasın. Burası da senin bir evin hiç aklından çıkarma olur mu?"

Hacer Ana'nın dualarına odada bulunan herkes ile birlikte ben de 'amin' dedim.

"Çok sağol ana hakkınızı ödeyemem. Allah razı olsun sizlerden." Sözlerimin ardından yanaklarımdan öptü ve ayrıldı. İkimizin de gözleri dolu doluydu. Hacer Ana'dan sonra Ayşe ve Kamile ile de vedalaştık. İkisinin yüzünde de hem mutluluk hem hüzün emareleri vardı. Vedalaşma faslının bitmesi ile Hacer Ana yüzümü örttü ve dışarıya doğru çıkardı. Örtünün altından gördüğüm kadarıyla dışarısı oldukça kalabalıktı. Hacer Ana'nın yardımı ilerlerken ile yeni farkettiğim Mahir atı Karacanın önünde durmuş yönü bize dönük bir şekilde bana bakıyordu. Kalbim öyle deli atıyordu ki düşüp bayılacaktım şimdi.

"Sana emanet oğlum." Hacer Ana'nın sözlerine tebessümle karşılık verdi. "Başımla beraber ana."

Ardından ata bindim Mahir'in yardımı ile. Dualar edildi, aminler dendi ve dönüş yoluna koyuldu gelin alayı. Sanki bir filmin içindeydim, söylenilene itirazsız kabul ediyor, ne rol biçildiyse onu yapıyordum. Şuana kadar yaşadığım her şey hem çok değişik hem de sanki böyle olması gerekiyor gibi geliyordu bana. Sanki rotası olmayan bir gemi gibi akıntı beni nereye sürüklüyorsa oraya gidiyor yarınım bana ne getireceğini kestiremiyordum. İçimdeki hislerin büyüklüğüne emindim ama bir şeyler arkamda bıraktıracak kadar kuvvetli olması bir yandan da korkutmuyor değildi beni.

Gözlerim atın yularını çeken Mahir'e takıldı. Heybetli ve kendinden emin yürüyüşü ile o kadar farklı ve güzeldi ki çevredeki bir çok erkek içinde kendini belli ediyordu. Şuan hissettiklerimin arasında onun sevgisine sahip olmanın gururu da vardı. Yaşadığım her duyguda an itibari ile Nirvana'ya ulaşmıştı.

Hayli bir zaman sonra büyük bir konağın kapısının önünde durmuştuk. Mahir dönüp bana baktı. Yüzünde ne derece mutlu hissettiğini gösteren yakıcı bir tebessüm vardı. Gözleri kısılmış dudakları hoş bir gerilmeye sahip şekilde ellerini bana uzattı. Belimden tuttuğu gibi indirdi beni Karacan'ın üstünden. Örtünün altında aynı mutlulukla ben de ona gülümsüyordum. Kolumdan narince yutup sağ tarafımda yenice farkettiğim Emine teyzeye yönlendirdi beni. Gülümseyerek bana doğru gelen Emine teyze koluma girdiği gibi konak kapısında içeriye soktu bizi.

Örtü altından net göremeden de avlu gibi bir yere girdiğimiz belli oluyordu. Etrafta kadın ve çocuklardan oluşan bir kalabalık vardı. Herkesin gözü benim üzerimdeydi ve bu beni biraz geriyordu. Ay inşallah ayağım takılıp düşüp etmezdim. Çünkü şuan yürürken ayaklarım birbirine giriyor gibi hissediyordum.

Biraz ilerlediğimizde evin dışında yukarı kata bir merdivenin uzadığını gördüm. Usul yavaş merdivenlerden çıktığımız da teras tarzı 3 tarafı sedirlerle kaplı bir alan çıktı önümüze. Ayakkabılarımızı çıkarıp hemen sağdaki koridordan ilerleyip en dipteki odaya girdik.

Burası kocaman bir yatak odasıydı. Anladığım kadarıyla bu bizim odamızdı. İlk girdiğimizde ferah ve temiz bir hava yüzümüze vurmuş odanın özenle bu gece için hazırlandığı belliydi. Bembeyaz çarşaf, üzerine yeni olduğu belli bir yorgan örtülmüş şekilde yatağımızda geceye hazırdı.

Sen hazır mısın onu söyle...

Ben valla hazır hissediyorum ama böyle iş ciddiye binince az tırsmadı değildim yani.

"Kızım abdestin var mı?" onaylar şekilde başımı salladım.

" Var Emine teyze, aldırdı hazırlanmadan önce Hacer Ana."

"He iyi madem, şimdi nikahını kıyılacak. Hoca efendi gelmişti onlar nikah kıyılacak odaya geçip hazır olunca haber verirler." Başımı yine sallayarak "Tamam Emine teyze her şey için sağolasın. Ya ben bu örtüyü açsam daraldım valla."

Elini uzatıp engel oldu. "Dur deli kız, kocan açacak. Yüz görümlüğü almadan da açma sakın ha." Dedi gülerek.

Çok geçmeden kapı çaldı ve tanımadığım bir kız sesi bizi beklediklerini söyledi. Tekrar odadan çıkıp teras gibi yere bakan odaya giriverdik. Burası da oldukça büyük bir oturma odası tarzı bir yerdi.

İçeri girdiğimiz de başlar bize döndü ama çok uzun sürmedi bu durum. Mahir dışında herkes geri başını önlerine eğerek beklemeye başladılar.

"Gel buyur kızım."dedi nikahı kıyacak İmam. Mahir'in yanına oturduğumda şöyle başımı çok hareket ettirmeden odaya göz gezdirdim. Oda da sadece İmam dışında iki tanımadığım erkek, Muzaffer Amca bir de Emine teyze vardı. Erkeklerden biri Mahir'e ve Muzaffer amcaya çok benziyor oluşundan babası olduğu kanısına vardım. Diğeri daha Mahir'in yaşlarında genç biriydi.

İmam nikahımızı kıymadan mehir olarak ne istediğimi sorduğumda benden önce Mahir cevapladı.

"Ağırlığınca altın yazın efendim." dediğinde dönüp bir bakakaldım. Allahım ben kiminle evleniyordum böyle? Hoca efendi çok şaşırmadı Mahir'in cevabına yazıverdi elindeki kağıda. Kur'an'dan ayetler okuduktan sonra sırasıyla bize kabul edip etmediğimizi sordu. Şahitlere de sorduktan sonra nikahı gerçekleştirmiş oldu.

Nikah sonrası Emine teyze koluma girip yine yatak odasına götürdü beni.

"Mahir gelecek kızım ben çıkayım. " Dedikten sonra kapı çalındı. Emine teyze kapıyı gidip açtı ve bir şey demeden çıktı.

Mahir ağır ağır yanıma geldi ve karşımda durdu. Örtümü açmadan önce derin bir nefes alıp gülümseyerek "Yuvana hoş geldin hatunum." Diyerek yüzümü açtı. Gözlerimiz birbirine kenetlenmiş şekilde bir süre bakakaldık birbirimize. Ellerini yüzüme çıkarıp yanaklarımı avuçlarının arasına aldı.

"Yüreğime, evine hoş geldin gülüm." Alnıma dudaklarını konduruverirken parmakları ile de yüzümü okuyordu yavaş yavaş. Bir süre orada kaldı bir kaç öpücük daha kondurdu alnıma. Geri çekilip cebinden çıkardığı keseden bir gerdanlığı uzatarak. "Bu senin, sana layık değil ama."

Uzattığı gerdanlığı elime alıp üstünkörü inceleyiverdim. Çok zarif ve hoştu. Sıralı incilerin ucunda gösterişli yakut renginde bir uç vardı.

"Bu, bu çok güzel Mahir."

Elimden alıp boynuma tuttu ve zarifçe arkamı dönmemiz sağlayıp gerdanlığı taktı. Tekrar önümü döndüğümde önce alnıma, sonra dudaklarıma bir öpücük kondurdu. Ardından sıkıca kollarının arasına alarak "Çok şükür." Dedi. Bir kaç saniyede uzun bir süre kollarının arasında sıkıca sarılırken bana geri çekildi.

"Benim çıkmam lazım gülüm. Düğün devam ediyor. Bir süre daha ayrıyız akşam namazdan sonra geleceğim inşallah."

" İyi madem az daha sabredecez artık. " Sözlerimi pise çekerek gülmeye başladı.

" Tek sabırsız ben değilmişim demek ki."

"Ay ondan mı dedim ya kimseyi tanımıyorum, kalabalıktı kadınlar. Kendimi yalnız hissedersem diye dedim. Hem sen ne arsız bir şey çıktın, hemen pise çekiyorsun." Hınzır bir şekilde gülerek yanaştı ve kulağıma doğru sanki birileri duyacak gibi eğilip fısıldayarak konuşmaya başladı.

"Şu gördüğün yataktan çıkartmayacağım seni. İçine dalıp dalıp çıkacağım. İnlemelerimizi dinleyecek bu duvarlar, eşyalar. Hele bir akşam olsun sen o zaman göreceksin arsızlığı. Seni evirip çevirip s..."

Dudaklarına vurdum "Ay sus be! Ben kimle evlendim böyle?"

Dudaklarının üstündeki elimi önce öptü sonra ısırdı. "Akşam sana detaylı gösteririm yavrum kiminle evlendiğini."

"Göster bakalım."

"Hadi ben çıkayım gülüm, çok bile kaldım bekle beni dönüşüm hep sana olacak."

"Benim de bekleyişlerim hep sana..." dedim gözlerine gülerwk bakarken.

🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Hikayemiz nasıl gidiyor arkadaşlar?

Beğeni yorumlarınızla destek olun bu arkadaşınıza. ❤️

ÖPÜYOREEEEE 😚

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 22.12.2024 09:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...