
Ah ne güzel, bir arkadaşım daha olmuştu. Ne kadar da insancıl, arkadaş canlısı biriyim öyle. Buraya geldiğimde, kendime yeni bir hayat verdiğimde ilk mottom 'Az insan çok huzur' olmuştu. Fakat şu aralar görüyorum ki insan sevgim baya bir artmıştı! Ne demiştim Kerem’e? İyi bir arkadaşlık kurabiliriz. Tabi hem de o öpüşmeden sonra. Fakat başka seçeneğimin olmadığını da biliyordum. İçimden onunla tamamen vedalaşmak gelmemişti. Bu hafta bunu canı gönülden istemiş olsam da. Tüm gece uyuyamamış dönüp dönüp aynı şeyleri düşünmüştüm. Allahtan bugün hafta sonuydu. Zira işte uğraşmam gereken daha büyük problemler vardı. Neyse bunu şimdi düşünmeyeceğim o pazartesi gününü beklesin. Şu an en iyisi bol kalorili bir kahvaltı yapmak. Dopamine ihtiyacım var. Uyuşuk bir şekilde yataktan kalktım. Alışkanlık olarak elim telefona gitti. Maşallah yine bir sürü bildirim vardı. Fakat aralarından bir tanesi parıl parıl parlıyordu. Kerem mesaj atmıştı. Uzun süre benimle iletişime geçmez sanıyordum. Yoksa... Vazgeçmemiş olabilir miydi? Yani hala benimle... Of. Hayır Kerem ya zaten irademi zor yönetiyorum. Müthiş bir merakla bildirimi açtığımda karşımda beklediğimin tam tersi bir mesaj vardı. Sevinmeliydim değil mi?
"Günaydın Leyla. Bu akşam bizim çocuklarla mangal yapacağız. Sende gel. Arkadaş arkadaş takılırız" Kerem arkadaşlık konusunu biraz fazla ciddiye almış olabilir miydi? Hemen ertesi güne plan yapmak nedir? Ayrıca 'Arkadaş arkadaş' kısmına gerek var mıydı gerçekten?
"Bu havada mangal mı?" Mesajı atıp işlerimi halletmek üzere tuvalete geçtim. Evet Leyla tek takıldığın şey hava mı? Kerem her konuda çok hızlıydı. Hızlı karar alıyordu, hemen harekete geçiyordu. Kafasının içi çok netti. Ah ben ise tam tersiydim. Tekrar odama geçtiğimde telefonumu alıp mutfağın yolunu tuttum. O sırada Kerem'in mesajını kontrol ettim. "Sadece buna takıldığın için başka programının olmadığını varsayıyorum. Betül'ü de al gel" Emredersin paşam başka? Kerem'e atarlı bir mesaj atma isteğimi bastırmak için önce Betül'ü aramaya karar verdim.
"Efendim balım" Sesi aşırı neşeli geliyordu. Sabah sabah nereden buluyordu bu enerjiyi anlam vermesi zordu. "Günaydın Betül" ve benim sesim bir o kadar huysuz çıktı.
"Günaydın. Enerji dolusun bakıyorum"
"Ya ne demezsin. Bugün bir planın var mı?"
"Bakayım... Hayır yok senin var anlaşılan"
"Benim yok Kerem'in var"
"Ne nasıl Kerem'in var? Siz barıştınız mı oha, kızım bu böyle mi söylenir? Onu geçtim şimdi mi söylenir?" Betül'ün nefessiz konuşmasının ardından nihayet yanıtlamam için susmuştu.
"Anlatacağım hepsini. Yüz yüze konuşuruz. Keremlere gitmeden bir kahve içeriz"
"Keremlere mi gidiyoruz?" Ses tonu şaşkınlığıyla orantılı olarak yükseliyordu.
"Yani galiba"
"Leyla konuşacak mısın artık? Neden gidiyoruz?"
"Kerem mesaj attı. Çocuklarla mangal yapacağız sizde gelin dedi" Hatta baya emretti desem yeriydi. "Sen ne dedin?"
"Bu havada mı? dedim. O da buna takıldığına göre planın yok Betül'ü de al gel, dedi"
"Oha bu ne samimiyet, kızım siz ne ara bu seviyeye geldiniz?" Başka ne samimiyetlerimiz oldu bir bilsen...
"Anlatınca anlayacaksın merak etme. Senin için uygunsa kabul edeceğim"
"Olur uygun tabi. Hayatta kaçıramam"
"Tamam saati ve konumu öğreneyim haber veririm"
"Şey... Çocuklardan kastı kim peki söyledi mi?"
"Arda'yı soruyorsan onları kastetmiştir zaten. Başka çocuk bilmiyoruz ki"
"Arda'yı sormuyorum hani yabancı biri olur mu diye. Neyse gidince görürüz haber bekliyorum"
Sıra Kerem'e yazmaya gelmişti. ''Evet bir planımız yok sorduğun için sağ ol. Saati ve konumu mesaj atarsın" Bugün zaten mangal yapacağımız için kahvaltı işini es geçerek kendime kahve yaptım. Çalışma odama geçip Sirius'la takılmaya başladım. Canım bilgisayarım beni bir sen anlıyorsun zaten. Bin yıl önce geliştirmeye başladığım ve nihayet sonlarına geldiğim oyunla ilgilenmem gerekiyordu. Keşke Kerem'e, gelemem Sirius'la date'e çıkacağım deseydim. Yalan da söylemiş olmazdım.
*Sabah saatleri Kerem'in evi*
Kerem de Leyla gibi o geceyi, düşünerek geçirmişti. Arda'nın yanından ayrıldıktan sonra düşündüğü şey gerçekten Leyla ile arkadaşlık kurmaktı. Böylece Leyla onu daha iyi tanıyacaktı. Günün sonunda bu saçma arkadaşlık işini de bitiren Leyla olacaktı. Yani planı o yöndeydi. Bu sebeple müthiş bir rahatlıkla Leyla'ya mangal teklifinde bulundu. Peşi sıra ise Arda, Fatih ve diğerlerine haber verdi.
Akşamüstü Arda elinde etlerle Kerem'in evine geldi. Bir yandan da söylenip duruyordu. "Sürekli beraber olmak zorunda mıyız? Nereden çıktı şimdi mangal?" Kerem Arda'yı görmezden gelerek telefonuna bakmayı sürdürdü. Fatih yanıtlamak zorunda kalmıştı "Neden olacak Leyla'yı çağırdı ondan"
"Lan madem Leyla gelecek bizi niye çağırıyorsun?"
"İstemiyorsan gelmeseydin. Hala etleri bırakıp çıkabilirsin"
"O kadar yol geldim. Hiçbir kuvvet beni döndüremez" Elindeki poşetlerle mutfağa geçti ve çalışan kadına teslim etti. Aklına takılan soruyla Fatih'in yanına oturdu. "Başka kimler gelecek"
"Biz varız. Leylalar gelecek. Ali Buse'yle gelir. Kadir Abisiz zaten olmaz"
"Fırat'ı da çağırdım" Arda Kerem’den duyduğu isimle yüzünü buruşturdu. "O niye geliyor?"
"Neden gelmesin?"
"Ben sevmiyorum"
"İyi işte"
"Kerem beni sevmiyorsan söyle. Bende aşkında ısrarcı olmayayım"
"Ne alakası var lan? Ali'yi aradığımda yanındaydı, gelsin dedim" Arda büyük bir triple Kerem’i duymazdan gelerek tekrar Fatih'e soru yöneltti. "Leylalar dedin -lar kim?"
"Betül" Duyduğu isimle yüzünde hain bir sırıtış oluştu. Betül'ü kızdırmak hoşuna gidiyordu. Çok çabuk sinirleniyor hemen dikenlerini çıkarıyordu. En azından vakit geçer diye düşündü.
**
Betül'le buluşmuş olan biteni anlatmıştım. Arkadaşlık teklifime bir hayli göz devirerek bakmıştı. Anlamasını beklemiyordum. Ben bile çoğu zaman kendime anlam veremiyordum zaten. Yaptığım şey kendimi korumaktı. Kendini koruma meselesine kafayı takmakta ise bir hayli haklı sebeplerim vardı. Ayrıca Kerem çok hızlı gidiyordu. Onu tanımadan, güvenmeden istediği yakınlığı sağlayamazdım. Evet etkilendiğim doğruydu. Hadi ama kim olsa etkilenirdi, adam ünlü, yakışıklı, azimli... Ah etkilenmemi durduramıyorum! Ben kendi içimde savaş verirken Betül gayet mantıklı konuşmaya başladı. Bir yandan da arabadaki radyonun sesini kısıyordu. Keremlerin evine gelmek üzereydik.
"Yine de hemen kabul etmesi saçma geldi. Bir de üzerine ertesi gün davet etmesi..."
"Ne diyebilirdi ki başka bir seçenek bırakmadım. Ama hemen çağırmasını beklemiyordum"
"Neyse bakalım içeriye girince anlarız. O değil de hep bunlar bizi davet etti. Sanki bir sonraki planı bizim yapmamız gerekiyor" Resmen misafircilik sırası yapıyorduk. Yakında altın günü de başlatırız artık. "Betül sakın bak! Bugün gelmeyi de kabul etmemeliydim. Ben mesafe koymaya çalışırken bir planda sen yapma lütfen"
"Arkadaş olalım derken iyiydi. Madem arkadaşlık yapmak istiyorsun, beraber vakit geçirmekte ne gibi bir sakınca var? Hani bir şey hissetmiyorsun ya, neden çekiniyorsun?" Haklıydı. Arkadaşlar vakit geçirirdi değil mi? Neden korkuyordum ki. Bu etkilenme durumu kesinlikle geçiciydi.
"Betül, bu konuda anlaştığımızı düşünüyorum" Elini bana güven verircesine omzuma koydu.
"Tamam, merak etme istemediğin hiçbir şey olmayacak, rahatla biraz"
Villalardan oluşan bir sitenin içerisindeydik. Güvenliğin de yönlendirmesiyle Kerem'in evinin önüne geldik. Arabayı evin girişindeki diğer arabaların yanına park ettim. Sitedeki evlerin etrafı çimden duvarlarla çevriliydi. Her evin kendi mahremiyeti sağlanmıştı. Ben etrafı inceleyerek ilerlerken Betül üşümemek için hızlı hızlı evin giriş kapısına adımladı. Üzerinde ince bir bluz altında ise deri eteği vardı. Hemen eve gireceği için peluş montunu giymemiş elinde tutmuştu. Tabi ki üşürdü. Üzerimdeki kırmızı kazak beni sıcak tutuyordu. Bol bir kesimi vardı. Bu kazağı görür görmez âşık olmuştum. Mangal yapacağımız için bir de evde buluşacağımız için rahat kıyafetler seçmiştim. Üst bedenim üşümemişti fakat aynısını bacaklarım için söyleyemeyecektim. Ben de Betül gibi etek tercih etmiştim. Altımda siyah, saten kalem etek vardı. Arabadan inip eve gireceğim için yanıma mont namına hiçbir şey almamıştım.
Ben yanına gittiğimde Betül hızlıca zili çaldı. Acaba ev işlerini yapan birini çalıştırıyor muydu? Yani koskoca ev, başka nasıl temizlenecek? Kerem'i temizlik yaparken pek hayal edemiyordum doğrusu.
"Merhaba kızlar, hoş geldiniz" Kapıyı bir kadın açmıştı. Fakat iş yaparken giyilmeyecek derecede lüks kıyafetler giyiyordu. Hizmetli olmadığı belliydi. "Merhaba" Gayet samimi ve canlı bir şekilde bizi karşıladı. Bizde aynı samimiyetle onu selamladık.
"Girsenize içeri" İçeri adımlayıp, kızın kapıyı kapatmasını bekledik. Zira nereye geçmemiz gerektiğini bilmiyorduk. Maşallah kızımız ev sahibi gibiydi. Çocuklardan birinin sevgilisi olabilir miydi?
"Tanışmadık. Funda ben." Bana uzattığı elini bekletmeden sıktım.
"Leyla"
"Betül" Sonunda herkesin tokalaşması bittiğinde Funda önümüzde biz arkasında ilerleyerek büyük bir salona giriş yaptık. Salon modern tasarlanmış, görüntüden önce rahata önem verildiği belli olan bir dekorasyona sahipti. Gözlerim hızlıca koltuklara yayılmış olan insanları taradı. Tanımadığımız kişiler vardı. Geçen günkü gibi oluruz sanmıştım. "Arkadaşlar, Leyla ve Betül geldi. Eksiklerimiz tamamlandığına göre yemek yiyelim artık"
Funda gür sesiyle salondakilerin bakışlarını üzerimize topladı. Gözlerimle kalabalığı tarayıp tanıdık bir sima aradım. "Hoş geldiniz kızlar" Arda neşeli bir şekilde bize doğru geldi ve gayet gevşek bir hareketle ikimizin de omzuna kollarını atıp ortamızda durdu. Betül Arda'ya ne münasebet bakışı atıyordu fakat bu kalabalığın içinde tepki göstermek istemediği için, ses çıkarmadı. Bense Arda'nın bu yaklaşımını gayet samimi buldum. İlk defa girdiğimiz bir ortamdı. Yalnız hissetmeyelim diye yanımızda bitmişti.
"Bir et aldım, bayılacaksınız. Gerçi Kerem pişirme konusunda çok ısrarcı umarım etleri yakmaz. Kimse benim kadar yetenekli değil tabi" Bizi salonda oturanlarla tanıştırmak yerine direkt sohbete girdi. İster istemez bu yaramaz tavırlarına güldüm. Demek Kerem etin başındaydı ondan bizi karşılamamıştı... Ben bunları düşünürken oturanların arasından esmer uzun bir adam kalkıp bize doğru geldi. "Arda’nın tanıştırmaya niyeti yok, ben Fırat" Betül Fırat'ın gelişini fırsat bilerek Arda'dan kurtuldu ve Fırat'ın uzattığı elini bir yardım eliymiş gibi sıkı sıkı tuttu. "Memnun oldum Betül ben de" Arda Betül'ün bu hareketinden hiç memnun görünmüyordu. Ben hala sağ kolunun altında tokalaşma sırasının bana gelmesini bekliyordum. Kafasını bana hafif eğerek gayet küçümseyici bir tavırla konuştu "Doktor yeni insanlarla tanışmaya ne kadar meraklı öyle" Fırat'ın bana doğru elini uzatmasıyla Arda'nın kolunun altından sıyrıldım. "Öyledir" demeyi de ihmal etmedim.
Sırayla herkesle tanışmıştık. Kadir ve Ali'yi maçlardan biliyordum. İkisi de milli takımda oynuyorlardı. Şu an hangi takımdaydılar pek bir fikrim yoktu. Herkesle normal bir tanışma yaşamıştık ama Kadir biraz daha samimiydi. Öğrendiğime göre, Kadir Keremlerin en dişli rakibi olan takımda oynuyordu. Buna rağmen Kerem'le ayrı bir dostluklarının olduğundan bahsetmişti. Aynı zamanda Kadir ve Funda kuzendi. Buse Ali'nin kız arkadaşıydı sevimli bir kızdı. Buse sınıf öğretmeniydi. Ali'yle liseden beri sevgili olduklarını öğrendiğimde nedensiz bir şekilde ikisine büyük bir sempati duymuştum. Fırat ise tüm ekiple arkadaş olduğunu söylemişti. Fakat Arda "Hayır, benim arkadaş listemde yoksun" diyerek ters konuşsa da Fırat gayet göğsünde yumuşatarak onu yanıtladı. "Tamam kıskanma en yakın arkadaşım sensin"
Ya cidden çok yakın arkadaşlardı ya da Fırat biraz umursamazdı. O futbolcu değildi, Arda onun kendinden bahsetmesine izin vermeden lafa atladı. "Kalkın Kerem'le Fatih'e bakalım. Kesin yaktılar etlerimi. Onlar özel kesim sırf bu akşam için hazırlattım. Bizzat ineğin kesilmesinden dolapta soğutulmasına kadar başında bekledim" Kesilme detayını vermeseydi cidden iştahlanacaktım. Tabi ki abartıyordu.
"Teşekkürler Arda, keşke kesilme kısmını eklemeseydin" Arda, Buse'nin sitemini kınayarak karşıladı. "Size de yaranılmıyor"
"Ben hiçbir şeye elimi sürmem. Masa hazır olunca çağırın" Kadir'in cümlesini Ali de onayladı. Fırat telefonuna gömülmüş durumdaydı. Arda'nın peşinden ben kalkınca Betül de kalktı. Funda zaten bizi karşılar karşılamaz mutfağa geçmişti. "Ben de geleyim bari, beni erkeklerin arasında bırakmayın hep maç konuşuyorlar" Böylece Buse de bize katılmış oldu. Sırayla mutfağa girdik. Mutfak ferah ve genişti. Ada tezgâh sayesinde ikiye bölünmüş gibi duruyordu. Bir tarafta büyük bir yemek masası diğer tarafta ise yemek yapma alanı vardı. Odayı bölen ada tezgâhın önünde bar sandalyeleri mevcuttu. Kalabalık olmadığı müddetçe orada yemek yeniyordu sanırım. Genel olarak mutfağa siyah beyaz ve antrasit renkler hakimdi. İncelemem bitmişti fakat hala ortada ne Kerem ne de Fatih vardı. Daha sonrasında ise bahçedeki sesler dikkatimi çekti. Mutfaktan bahçeye bir kapı açılıyordu. Dikkatli baktığımda, Ateş başında dikilmiş dört kişi gördüm. Oradaydılar. Kerem etlerden gözünü ayırmıyordu. Funda ve Ali ise bir konu hakkında konuşuyor gibi duruyordu. Yanlarında uzun boylu bir kadın daha vardı. O da Kerem gibi diğerlerini dinliyordu. Acaba o kimdi?
"Mutfak incelemeniz bittiyse siz masaya geçin her şey hazır, ben şunlara müdahale etmeye gidiyorum"
Masaya göz attığımda cidden her şey hazır görünüyordu. Çeşit çeşit mezeler ortaya dizilmişti. Umarım etler iyi durumdadır çünkü cidden acıkmıştım. Mutfağın bahçeye bakan tarafı tamamen cam kaplıydı. Masa da tam o camın önünde duruyordu. Bahçeyi görecek şekilde oturdum. Betül'de yanıma oturdu. "Orada biri daha var o kim acaba?" Betül bana doğru kısık sesle konuştu. "Bilmem gelince öğreniriz"
"Kübra o" Buse'nin diğer yanıma oturduğunu fark etmemiştim. Küçük bir irkilmeyle ona döndüm. "Ah yanımda mıydın?"
"Evet direkt gözlerini bahçeye diktiğin için fark etmedin" gülerek söyledi. Haklıydı, Arda söylene söylene yanlarına gitmişti. Şimdi beşi birden dikilmiş bir şeyler konuşuyordu. "Karnım çok acıktı, etleri bekliyorum" Hüzünle bana baktı. "Ben de çok acıktım" Biz acıklı bir şekilde masadaki mezeleri incelerken Betül sandalyesini bana doğru yaklaştırarak benim soramadığım soruyu sordu. "Ee Kübra diyordun. Yakın mısınız?" Onlar birbirini rahat görsün diye sandalyemi hafif geriye doğru çektim. "Fırat'ın arkadaşı, Ali'yle de Fırat eski arkadaş. Birkaç kez aynı ortamda denk geldik oradan tanışıyoruz"
"Anladım, peki nasıl biri?" Bir anda ortamı dedikodu havası sardı. Sanki Buse'yle bugün tanışmamışız gibi bir sohbet döndürmeye başladık. Betül'ün sorusuyla Buse'nin gözleri parladı. "Nihayet ortamı çekiştireceğim birileri var" Bu söylemine gülmüştük. "Neden Funda da var"
"Yani iyi kız, ama çok aynı ortamların insanı değiliz. Kadir'le kuzenler, çoğu etkinliğe beraber katılırlar. Kadirle fazla takılmaktan o da soğuk bir insana dönüşmüş bence" Kadir benimle gayet samimi konuşmuştu fakat ilk gördüğümde benim de aklımdan ilk geçen soğuk biri olduğuydu. "Neyse geliyorlar kesinlikle bu gecenin after'ını yapalım. Kimin hakkında ne düşünüyorsunuz merak ediyorum" Heyecanla gözleri parladı. Betül onu onaylarken ben bakışlarımı bahçeye çevirdim. Ellerinde üzeri kapalı tencerelerle buraya geliyorlardı. İçeri ilk giren kızlar oldu, kısa bir selamlaşmayla karşımıza oturdular. Buse Kübra hakkında pek bir şey söylememişti, fırsatı olmamıştı. Kerem’le çok yakın olabilir miydi?
Kerem mutfağa girince masaya doğru geldi. Yüzüne hafif bir gülümseye yerleştirip direkt lafa girdi. "Hoş geldiniz, ben üzerimi değiştirip geliyorum" ve hızla uzaklaştı. Bu, bu kadar. Ne o Leyla daha fazlasını mı bekliyordun?
Nihayet herkes masada toplanmıştı. Her şey aşırı lezzetli görünüyordu fakat ilk andaki gibi aç hissetmiyordum. Kerem biraz bana soğuk davranıyor gibiydi. Yani eskisi gibi değil. Şimdiye kadar ne zaman aynı ortama girsek yanımda bitiyordu. Bunu ondan ben istemiştim değil mi? Tabaklar elden ele dolaşıyor herkes etler için Kerem'e övgüler yağdırıyordu. "Arkadaşlar önemli olan etlerin kalitesi, ettiğiniz tüm iltifatları bizzat üstüme alıyorum. Yansa bile güzel olurdu bunlar" Arda söylediği şeye çok iknaydı ve kimse ona teşekkür etmediği için bozulmak üzereydi.
"Tabi neydi inekleri sen mi kesmiştin?"
"Hayır Kübra, kesilirken başında bekledim" Arda ciddi olabilir miydi? Kübra'ya meydan okur gibi bakıyordu.
"Haklısın kardeşim on numara et almışsın" Kadir Arda'nın gönlü olsun diye ona istediği yanıtı verdi. Arda zafer edasıyla Betül'e bakıp göz kırptı. Bir dakika o hareket neydi öyle? Betül ise kaşlarını çatıp önüne döndü. Resmen hava atıyordu. Buse koluyla beni dürtüp kulağıma eğildi "O da neydi öyle?"
"Arda Betül'le uğraşmayı seviyor diyelim şimdilik" Buse alt dudağını dişleyip heyecanla konuştu. "Bu gecenin after'ı muazzam olacak"
"Kızlar bakıyorum baya kaynaştınız" Kerem sonunda bizimle konuşmayı becerebilmişti. Buse heyecanla onu yanıtladı. "Nihayet futbol konuşmayan birileri geldi ortama"
"Biz seni sıkıyoruz galiba" Kerem Buse'yle uğraşıyordu. Yalandan kaşlarını çattı. Fakat Buse bu manipülasyona gelmeyerek "Evet, sıkıcısınız" dedi. Ali'yle çok eskiden tanıştıkları için o da diğerleriyle Ali kadar samimiydi. Söylediği şeyle sesli güldüm. Bu kadar açık konuşması hoşuma gitti.
"Leyla, güldüğüne göre sen de Buse'ye katılıyorsun. Çok mu sıktık sizi de?" Gayet imalı konuştu. Bir anda herkes kendi arasındaki uğultuyu keserek bana döndü. "Hayır, aksine bana göre fazla hareketli bir ortamınız var" aramızdaki farkı vurguladım. Tam bir şey diyecekti ki Ali lafa girdi. "Senin nasıl bir ortamın var?"
"Ben, bilgisayarım ve arkadaşlarım sakin sakin takılıyoruz"
"Ne iş yapıyorsun?"
"Betül'le ne zamandır tanışıyorsunuz?"
"Kerem’le nasıl tanıştınız?" Bir anda herkes üzerime soru atmaya başladı. Benim seçebildiklerim sadece bunlardı. Son soruyu Kübra sormuştu. Herkes en çok bunu merak etmiş olacak ki tekrar sessizlik oldu. "Revirde, stadyumun revirinde" Bilerek restorandaki karşılaşmamızdan bahsetmemiştim. O olayın hala konuşulmamış tarafları vardı.
"Yoksa sende şu aşırı fanlardan mısın?" Kübra'nın iğneleyici şekilde konuşması beni ufaktan geriyordu. Sensin fan!
"Hayır, yaptıkları işi takdir ediyorum o kadar. Kimsenin fanı değilim"
"Evet, değil" Kerem'in lafa girmesiyle bakışlarım ona döndü. "Hatta unuttu galiba, ilk soyunma odasında değil restoranda karşılaştık ve beni tanımadı" Söylediği şeyle erkekler kahkahalarla gülmeye başladı.
"Güzel, havanı almış senin" Kadir'in yorumuyla erkeklerin hepsi tekrar gülmeye başladı. "Revir muhabbeti ne o zaman?" Soru Funda'dan geldi. Yanıtlaması için Betül'e baktım. Olayın kahramanı oydu. Ayrıca Kübra'nın ne demek istediğini de unutmuş değildim. Kerem'i görmek için revire sızdığımı ima etmişti. "Biz maç izlerken sahadaki top arkamızdaki bir adama çarptı. Adam bayıldı, ben de müdahale ettim. Revire indik beraber. O esnada Fatih'te sakatlanmıştı. Keremler de onu görmek için geldi, o arada tanıştık"
"Tatlı bir anı olmuş" Buse'ye güzel bir gülümseme yolladım. Ya ne tatlı!
"Hangi maç bu?" Kadir'in sorusunu Kerem havada yakaladı. Direkt bana bakarak konuştu. "Evet Leyla hangi maçtı, neydi senin tuttuğun şu takımın adı. Bak hep unutuyorum" Arda ve Fatih unutuyorum dediği anda dehşet içinde Kerem'e baktı. Tabi ki unutmuyordu. Amacı benimle uğraşmaktı. Tüm dürüstlüğümle karşılık verdim. "Galatasaraylıyım, sadece o maça bizim tribünden bilet bulamayınca karşı takıma bilet aldık."
"Ben başka türlü hatırlıyorum ama öyle olsun bakalım" Rengini söylesem olur mu, mu? deseydim. "Bir dakika, Fatih sakatlanma numarası yaptı haberlerinin döndüğü maç mı?" Evet Fırat o maç ne kadar güzel hatırladın öyle!
"Hayatımda tanık olduğum en saçma haberlerden biriydi. Salak salak algı yaptılar" Ali'nin söylediklerini hepimiz onayladık. Tabi ben başka yerlere gitmiştim, direkt suçlandığım olaydı. İstemsizce Kerem'e baktığımda o da bana bakıyordu. Akşamdan beri takındığı ifadesi anlık olarak kalkmıştı. Bakışları özür barındırıyordu. Benden sonra Fırat'a bakmaya başladı yüz ifadesi onu öldürmeyi planlıyor gibiydi. Fırat hiç farkında değildi durumun. O sırada Betül'e laf atmakla meşguldü. "Betül ne doktoruydun sen?"
"Niye soruyorsun, hasta mısın?" Bunu söyleyen tabi ki Betül değildi. Arda direkt atlamıştı.
"Belki olurum, belli mi olur?" ve yüzüne gayet çapkın bir gülüş yerleştirdi. Bir dakika göz de kırptı. Az önce Arda'nın Betül'e yaptığı gibi yapmıştı "Sen hasta olacaksın orası kesin de" Betül Arda'nın söylenmelerini kulak ardı edip Fırat'ı yanıtladı. "Yani cinsiyetçilik yapmak istemem ama benim hastam olman pek mümkün değil" Betül'ün gayet ciddi verdiği yanıtla Kerem, Fatih ve Arda kahkaha attı. Akıllarına Furkan'ın hasta olduğu gün gelmişti. Ben de gülmeden edemedim. Arda'da ısrarla Betül'ün muayene etmesini istemişti. "O niyeymiş?" Buse de anlamış olacak ki o da gülüyordu. "Jinekoloğum"
"Nesin?"
"Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Fırat" Funda gayet eğlenerek yanıtlamıştı Fırat'ı. Herkes keyiflenmiş şakalar yapıp birbirine sataşıyordu. Kerem'in bu hallerine ilk defa tanık oluyordum. Genelde sakin ve ağırbaşlı olan tavırları, yerini esprilere ve kahkahalara bırakmıştı. Gerçekten onu tanımıyordum. Ben onu incelerken bakışları bir anda beni yakaladı. Gülen dudakları düzleşti. Yakalanmış gibi davranmamak için gözlerim biraz daha gözlerinde oyalandı. Hemen bakışlarımı kaçıramazdım. Bizi ayıran ise Kübra oldu. "Bizim tanışmamızı hatırlıyor musun Kerem?" Ne alakaydı şimdi? İstemsizce onu süzdüm. Beyaz benizli bir kadındı. Kestane rengi saçları omzunun üzerinden aşağıya dökülüyordu. Manken olduğu gayet belliydi. Tabi Buse kulağıma fısıldamış olabilirdi ama bir tahminde bulunmam gerekseydi zaten ilk manken derdim. Anlatın bakalım nasıl tanıştınız?
"Bilmem baya oldu, pek hatırlamıyorum" Kerem'in bu söylemine karşın konuşmaya başladı. "Siz eğlenmeye çıkmıştınız, maç sonuydu sanırım"
"Yani arada yapıyoruz öyle şeyler"
"Arada mı? Hadi ama her maç sonu takılıyorduk" Kübra ve Kerem mi? Kaşlarım istemsizce havalandı. Eski sevgili falan olabilirler miydi? Kerem'in gözleri endişeyle bana kaydı. "Aynı mekanlarda denk geliyorduk diyelim"
"Sizi ben tanıştırdım diye hatırlıyorum" Fırat'ın lafa girmesiyle Kübra gözlerini devirdi. "Sen araya girdin Fırat, biz zaten o esnada tanışıyorduk" Sonra gözleri benimle temas etti. "Ah, hatta Kerem yanıma tanışmaya geldi biliyor musun? Bizim de tatlı bir tanışma anımız var" O bana nispet mi yapıyordu?
"Aslında Fırat'a selam vermek için geldim. O esnada tanıştık, senin aklında yanlış kalmış" Alenen Kübra'yı bozmuştu. Eğer Kerem’in dediği gibiyse kız resmen olayları çarpıtmıştı. Betül benim duyabileceğim bir şekilde konuştu "Sinsilik seziyorum"
"Ben de"
Kübra Kerem'e hiç aldırış etmeden konuşmaya devam etti. "Sonra işte tesadüf eseri birkaç kere aynı mekanlarda denk geldik. Böyle böyle ilişkimiz ilerledi. Hatta haberimizi bile yapmışlardı değil mi?" Ne güzel, peki neden detay veriyorsun, soran oldu mu? Kerem dönen muhabbetten hiç hoşnut görünmüyordu. Duymamı istemediği şeyler olabilir miydi?
"Eski sevgili falan mısınız?" Madem anlatası vardı, yol açmak lazımdı değil mi? Kerem sorduğum soruyla başını hızla bana çevirdi. "Hayır!" ve saniyesinde yanıtladı. Kübra ise ifadesini hiç bozmadan bana baktı. "Özel bir ilişkimiz var diyelim"
"Çarpıtıyor" Bu sefer bana fısıldayan Buse olmuştu. Evet Buse bu gecenin after'ı çok uzun sürecek haklısın. "Ne güzel, sevindim sizin adınıza" Bu konunun muhatabı neden bendim?
"Doymadık mı ya?" Ardanın ortamdaki garip havayı dağıtmak için konuştuğu açıktı. "Doyduk, doyduk" Ali'de onu onayladı. Yavaş yavaş herkes masadan kalkıyordu. Benim yemeğim henüz bitmediği için kalkmadım. "Gelmiyor musun?"
"Siz geçin gelirim birazdan" Tamamen tabağıma odaklanmış yemeğimi yemeye devam ediyordum. "Tadını beğendin sanırım" Kerem gitmemiş miydi? İlk önce o çıktı sanıyordum. Masanın başında oturmuş beni inceliyordu. "Evet, her şey çok güzeldi" Neticede arkadaştık değil mi? Kızacak ne vardı. "Ama tüm iltifatı sen alamazsın"
"Evet, Arda'yı da tebrik edelim" Söylediği şeye güldüm. "Hayır, yani edelim tabi, mezeleri kastettim onları başkası hazırlamış gibi bir his var içimde" Başıyla onayladı. "Eh biraz öyle. Gelirler birazdan buraları toplamaya"
"Geldiklerinde onlara teşekkür etmeliyim"
"Nasıl peki, sevdin mi bizimkileri?" Ağzımda lokma varken yakaladı. Bu durumda kalmaktan hoşlanmıyordum. Yavaş yavaş yemeğimi çiğnerken cevabımı düşündüm. Kübra hariç herkes iyi dese miydim? "Henüz çok fazla vakit geçirmedik, iyi insanlara benziyorlar. Özellikle Buse'yi çok sevdim" Onaylayarak başını salladı. "Orası belli oluyor. Peki... " Biraz duraksadı. Gözlerinden anlık bir parıltı geçti. Kim bilir ne geliyordu. "Kübra hakkında ne düşünüyorsun?" Sinsi...
"Dediğim gibi henüz yargıda bulunabileceğim kadar vakit geçirmedik ama anladığım kadarıyla aranızda çok özel bir ilişki var" Çok özel kısmını Kübra gibi vurguladım. "Öyle denebilir" Ne demek öyle denebilir. Masada gayet tersliyordun kızı. "Neyse doydum ben"
"Hadi gel salona geçelim" Geçelim, geçelim tabi.
Salonda büyük bir kargaşa hakimdi. Kerem’le beraber girişte dikilmiş olan biteni anlamaya çalışıyordum. "Ne oluyor burada. Az önce herkes gayet keyifliydi"
"Futbol konuşuyorlar"
"Her zaman bu kadar hararetli mi olur?"
"En sakin hali" Hayretle ona döndüm. Gülerek tartışan arkadaşlarını izliyordu. Arda, Fırat'a eline ne geçerse fırlatmaya başlayınca tekrar Kerem'e baktım "Arda neden Fırat'ı sevmiyor?" Soruma çok normal bir şeyden bahseder gibi yanıt verdi "Arda çoğu kişiyi sevmiyor" Kıyamam Betül Arda ve Fırat arasında kalmış olayı anlamaya çalışıyordu. Beni fark edince hızla ayağa kalktı fakat çok yanlış bir zaman seçmişti. Arda’nın fırlattığı kumanda Betül'ün kafasına geldi. Ve o an tüm salondaki uğultu kesildi. Herkes durmuş Betül'ün tepkisini izliyordu "Saygın..."
"Saygın kim?" Fırat refleks olarak tepki verdi. Saygın kendini çok iyi biliyor olacaktı ki ayağa kalktı. "Doktor..."
"Kaç"
"Efendim"
Betül Ardayı yakalarsa gerçekten tüm gücüyle saldırırdı. Kalabalık bir ailede büyümüştü iki abisi bir erkek kardeşi vardı. Hayatı boğuşmakla geçmişti. Yanlışlıkla onun öyle bir anına denk gelmiş canımı zor kurtarmıştım. Dayanamayıp Ardaya seslendim. "Arda, KAÇ!"
Kerem "Ciddi misin?" demişti.
"Neden kaçacakmışım? Alt tarafı kumanda geldi" Betül yumduğu gözlerini açtı, Arda kabahati için özür dilemek yerine üste çıkmaya çalışıyordu. Yazık gençte çocuktu... Ve Betül bir anda Arda'ya doğru koşmaya başladı. Aralarında pek bir mesafe yoktu. Arda’nın gözleri kocaman oldu gerçekten onu kovalayacağını düşünmemişti. Refleks olarak bir anda o da koşmaya başladı. Mutfağa kaçıyordu, hızla Kerem’le aramızdan geçtiler. Umarım yakalanmazdı. Neden kaçayım dedikten hemen sonra koşmaya başlaması ironik olmuştu. Fatih hayretler içinde bana baktı "İki gün sonra maçı var sakat bırakmaz değil mi?"
"Arkadaşlar müdahale etmemiz gereken durumlar olabilir" Olayı kaçırmamak için beklemeden Betül'ün peşinden gittim. Bahçe kapısının açık olduğunu görünce dışarı çıktıklarını anladım. Bahçede dört dönüyorlardı. "Kızım kovalamasana!"
"Kaçma sende!" Betül'ün Arda'yı yakalama ihtimali yoktu ama o durana kadar pes etmezdi. Hepimiz dikilmiş film izler gibi onları izliyorduk. Sonunda Arda yapmaması gereken bir şey yaptı "İyi kaçmıyorum gel yap ne yapacaksan" Betül hız kesmeden bahçenin ortasında dikilen Arda’ya doğru ilerledi ve bir anda üzerine atladı. Kesinlikle hedefinde onu yere düşürmek vardı. Arda Betül'ü havada yakaladı ve hayretler içerisinde ona bakmaya başladı. Sadece bir adım geriye gitmişti. O da kesinlikle böyle bir şey beklemediği için boşluğuna gelmişti. Betül Arda’yı deviremediğini görünce bir anda kucağında yükseldi ve aniden dişlerini Arda'nın başına geçirdi. Evet şu an resmen Arda’nın kafasını ısırıyordu. "Bu hırs biraz fazla değil mi?" Soru Kadirden gelmişti. "İnan bana şu an ne yaptığının farkında değil. Çok sinirlendi" İyi bile dayandı. "Ahh bıraksana manyak mısın? Lan yardım etsenize!" Fırat hepimizden önce davranıp Betül'ü Arda'nın üzerinden çekti. Zaten hırsını aldığı için kolaylıkla ayrılmıştı. "Sensin manyak. Hak ettin!" Ellerini beline koymuş soluk soluğa Arda'ya laf yetiştiriyordu. Ben ise asla karışmıyordum. O kadar kafayı yemedim. Arkamı döndüğümde, insanlar çoktan şaşkınlığını atmış katıla katıla gülüyordu. Betül bir anda onları fark edince işler değişti. Yüzü yavaştan kızarmaya başladı. Yavaş yavaş bulunduğu durumu idrak ediyordu. Arda başını ovalıyor sinirli sinirli Betül'e bakıyordu.
"Doktor musun? Mafya mısın? Belli değil!"
"İyi bir insanım aslında, sinirlendirilmezsem tabi" Bunu gayet masumane söylemişti. Üzer başını düzeltip kenardan kenardan yanıma geldi. "Gidelim mi? Geç oldu" Kahkaha atmamak için dudaklarımı ısırıyordum. Utanmıştı, belli etmemek için can çekişiyordu.
"Nereye gidiyorsun? Dişlerinle kafamı yardın"
"Abartma!"
"Kafam kanıyor"
"Yalancı! Kanasaydı bilirdim. Ağzıma kan tadı gelmedi"
Fatih ve Ali kahkahalarla gülerken, Kerem ve Buse benim gibi kendini tutuyordu. Diğerleri zaten dışarı çıkmamıştı. Arda başını eline koyup Betül'e doğru uzattı. Elinin üzerinde gördüğümüz kanla hepimiz şaşkına döndük. Gerçekten kanatmıştı. "İnanmıyorum! Dur bakayım"
"Bakma istemez"
"Ya bir bakayım"
"İstemez diyorum daha beter hale getireceksin"
"Bana bak Saygın hemen şuraya geç bakacağım diyorum. İnan bana beni tekrar kızdırmak istemezsin" Arda söylene söylene bahçe mobilyasına kendini bıraktı. Betül de hemen yanına gidip başını incelemeye başladı. "Senden değil ölmekten korkuyorum. Yoksa hayatta bakmana müsaade etmezdim"
"İyisin iyi bir şey yok" Betül ellerini Arda'nın başından çekip bir adım geri gitti.
"Şuna bak, özür dileyeceğine iyisin diyor"
"Sende benden dilemedin"
"İyi, ödeştik!"
Hem de ne ödeşme...
"Biraz daha gülersem başım ağrıyacak" Fatih sitemle konuştu. Bahçe mobilyalarına oturmuş ikilinin sakinleşmesini bekliyorduk. Fakat artık sakinleşmesi gereken bizlerdik. Kahkahalarla gülüyorduk.
"Gülün siz gülün. Yarın beyin kanamasından hastaneye kaldırıldığımda da gülersiniz" Resmen drama yapıyordu. Betül ise az önceki olaylar hiç olmamış gibi davranıyordu. "Fırat nerede ya?" Konuyu değiştirmek için Fırat'ı bahane etti. "Ne yapacaksın Fırat'ı?"
"Hiç, öylesine. Sanki bir ara buradaydı"
"Senin bu halini görünce kaçmıştır" Hala atışmaya devam ediyorlardı.
Onlar kendi aralarında konuşurken yanımda oturan Kerem bana doğru konuştu. "Sen sinirlenince ne yaparsın?"
"Neden merak ediyorsun? Beni sinirlendirmek gibi bir planın mı var?" Gözlerimi kısıp ona baktım. Yüzüne muzip bir gülümseme yerleşti. "Sadece arkadaşımı tanımaya çalışıyorum"
"İnan bana o yanımı tanımak istemezsin"
"İddialısın"
"Kendi sinirimden nefret edecek kadar hem de" Kolay kolay sinirlenmezdim. Küçük çaplı öfkeleri kastetmiyorum. Ciddi manada bam telime basıldığında içimden bir canavar çıkardı. Ne dediğini bilmeyen, incitmekten çekinmeyen...
"Beni git gide meraklandırıyorsun"
"Sen bilirsin dene istersen" Herhangi bir yanıt vermedi. Bakışlarını tekrar hararetle tartışan çifte çevirdi. Benim artık müdahale etmem gerekiyordu. "Betül, kalksak mı?"
"Kalkalım tabi, daha fazla uğraşamayacağım"
"Kim kimle uğraşıyor acaba"
"Arkadaşlar tanıştığıma memnun oldum. Saygınsız bir gecede tekrar buluşmak dileğiyle... Leyla ben arabaya geçiyorum sen de gelirsin" Ona doğru uzattığım anahtarı alıp hızlı hızlı içeriye geçti. Arda ise dik dik arkasından bakınmakla yetindi. Herkesle vedalaşıp kapıya çıktım. Kerem peşimden beni uğurlamak için kapıya geldi. "Hava soğuk, neden üzerine bir şey almadın?"
"Arabadan inip eve giriyorum ondan"
"Dur, bekle" Kapının yanındaki dolabı açtı. Askılıkta olan siyah ince bir montu omuzlarıma bıraktı. "Yine de üşüme"
"Tamam, üşümem" Omzumda onun ceketiyle kapıdan çıkmadan tekrar ona doğru dönerek konuştum "Bu akşam için teşekkürler"
"Daha böyle çok akşamımız olacak"
"Efendim?"
"Boş ver"
"Bu arada... İlk defa restoranda karşılaştığımızı tabi ki hatırlıyorum"
"Neden söylemedin"
"Öylesine"
"Emin misin?" Bu soruyu sorarken bana doğru bir adım atarak aramızdaki mesafeyi azalttı.
"Eminim"
"Kübra'yla ne zaman tanıştığımı hatırlamıyorum bile. Ama seni ilk gördüğüm an öylesine deyip geçiştirilecek bir an değil" Yutkunmadan edemedim. Yine beni etkisi altına almayı başarmıştı. "Bunu bana neden söylüyorsun?"
"Arkadaşlarım hakkımda her şeyi bilmeli, öyle değil mi?" O kadar sıcak bir ses tonuyla konuşuyordu ki, içimde farklı dalgalanmalara sebep oluyordu.
"Öyle. Peki bunu içerideki arkadaşın Kübra'ya da söyleyecek misin?"
"Hayır" Sonra ise bir anda beni kendine çekip sarıldı. Bu nereden çıktı şimdi? Sorumu hissetmiş gibi kulağıma fısıldadı "Arkadaşımla vedalaşıyorum"
Kalbim ağzımda arabaya binmiştim. Kerem’den nasıl ayrıldım nasıl vedalaştım hatırlamıyorum bile. Bu çocuk bana ne yapması gerektiğini biliyordu. Kesinlikle bir yerde algoritmamı çözmüş olmalıydı. Ya da benim iradesiz kalbim ona düşmeye yer arıyordu. Betül'ü evine bırakıp kendimi zor bela eve attım. Tüm yol boyunca Arda'yı şikâyet etmişti. Fakat aklım ona odaklanamayacak kadar karışıktı. Üzerimi değiştirip bilgisayarın başına geçtim. Gelen e-posta var mı diye kontrol ediyordum ki gözüme bizim siberci çocuğun e-postası çarptı.
'Merhaba Leyla Hanım,
Hafta sonu sizi rahatsız etmek istemezdim fakat bunu görmek isteyeceğinizi düşündüm. Cuma günü yaşananlar aklımdan çıkmadığı için kliniğe geçip verileri taramaya devam ettim. Saldırıda bulunanlar bir not gizlemişler. Fakat şifreli halde. Çözmek için uğraşmaya devam ediyorum. Sizde görmek istersiniz diye ekte sizinle paylaştım.
Saygılarımla, iyi hafta sonları'
Hızla ekteki dosyayı indirip açtım. Ben bu şifrelemeyi bir yerden tanıyordum. Umarım düşündüğüm şey çıkmazdı. Beni bulmuş olamazlardı değil mi?
**
Hayli uzun ve vedalaşamadığım bir bölüm oldu. Yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım. Lütfen bana minik bir kalp bırakmayı unutmayın...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |