6. Bölüm

Bölüm 6: Etkilenmek

Miss Baykus
missbaykus

“Asu’yu niye getiriyorsun” Furkan kız arkadaşına aleni bir sitemde bulunmuştu.

“Aşk olsun Furkan” Sahte bir alınganlıkla Furkan’a bakıyor olmasına rağmen bakışlarını Kerem’in üzerinden çekmiyordu. “Başıma ne geliyorsa sizin yüzünüzden geliyor zaten”

“Leyla sen de mi buradasın, Kerem’le mi geldin? Kerem Furkan’la bu kadar yakın olduğunuzu bilmiyordum. Hemen ziyarete gelmişsin hem de kız arkadaşınla”

Asu’yu kovsam ne olurdu. Bir şey olmazdı bence bomboş konuşuyor her defasında tat kaçırıyordu. “Senin de Furkan’ı pek sevdiğin söylenemez Asu” Kerem’in yanıtıyla bozulmak yerine tam tersi gülmüştü.

“Yok o senin burada olduğunu duymuş nasıl duymuşsa, biraz daha hayatını zehretmek için gelmiştir hem siz nereden öğrendiniz burada olduğumuzu”

“Arda kalbimi kırıyorsun. Benim Kerem’le hiçbir alıp veremediğim yok Ayrıca sosyal medyada haberinizi yaptılar, bu kıza yazık değil mi sevgilisinin ne halde olduğunu sosyal medyadan mı öğrenecekti” Arda inanamaz gözlerle Asu’ya bakıyordu. Tam hararetli bir ortam oluşmak üzereydi ki içeriye Tarık girdi.

“Furkan Bey isteğiniz üzerine testlerimizi yaptık. Siz kötüyüm deyince hatta Arda Bey de çok ısrarcı olunca hatta Fatih Bey çıkıp Atıf Beyle konuşunca…”

“eee, konuşacak mısınız artık” Kerem Furkan’ın uzatmasına dayanamamıştı. “Atıf Bey bir akşam yatış verdi. Yarın taburcu olabilirsiniz tabi”

“Testler yaptık demiştiniz Furkan neden iyi hissetmiyor kendisini neyi var sevgilimin” Kız arkadaşı Furkan’ın sağlam olan koluna sıkı sıkıya yapışmış büyük bir dramla Tarık’a bakıyordu.

“Sadece karaciğerinde yağlanma var biraz da B vitamini düşük. Alkolü bırakır verdiğimiz serumu alırsa hiçbir şeyi kalmaz turp gibi merak etmeyin. Ayrıca oda çok kalabalık boşaltın biraz” Tarık çıkar çıkmaz Kerem ve Asu’nun arasından geçerek ben de odadan çıktım. Betül mesaj atmış beni odasına çağırıyordu. Muhtemelen Fatih Atıf Bey’le konuşarak Betül’ün cinnet geçirmesine sebep olmuştu.

Asu’da bir sorun olduğu belliydi aşırı takıntılı davranıyordu. Ben Tarık’ın peşinden ilerlerken Tarık’ta onların dedikodusunu yapmakla meşguldü. “Bunları uzaktan gören de iyi bir şey sanıyor şu hal hareketlere bak. O değil de o kadının orada ne işi vardı”

“Hangisini soruyorsun”

“Asu’nun”

“Neden olmasın ki hem sen nereden tanıyorsun”

“Tanırım tabi manken bu. Önceden çok popülerdi de sonradan bozdu”

“Ben niye tanımıyorum ya. Maşallah herkes her şeye hâkim bir ben bilmiyorum”

“Azıcık kafanı kaldırsan göreceksin bir şeyleri de neyse” Tarık’ın sataşmasını görmezden gelerek aklıma takılan şeyi sordum. O sırada da Betül’ün odasına girmiştik bile

“Kerem’e takıntılı işte. Onunla beraber oldukları dönem Asu’ya baya iş yağıyor bir ünlü bir ünlü. Sonra ayrılıyorlar kızda ününü kaybediyor yavaş yavaş”

Betül masasında oturmuş neyden bahsettiğimizi anlamaya çalışıyordu

“Dur bir bakayım” Eline telefonu almış hemen araştırmaya başlamıştı.

“Fatih, Atıf Beyle mi konuştu”

“Sorma ya zaten görünmesi yetti. Atıf Bey seve seve kabul etti. Nasıl bir manyaklık seviyesi anlamadım”

“Oha” Betül’ün çıkışıyla ona odaklandım. Her ne okuduysa çok şaşırmıştı.

“Ben sana demedim mi takıntılı aşık vakası diye”

“Diyorum size kız işini kaybetti kolay mı”

“Geçen sene takımın motivasyon yemeğini basmış rezil etmiş Kerem’i, kız resmen bunu yapmayı alışkanlık haline getirmiş”

“Aklı sıra gündeme gelecek işte o yüzden yapmıştır”

“Şimdi yine Kerem’in peşinden mi koşuyor. Kesin eski günlere dönmek için yapıyor. Buldu tabi Kerem’i bırakmaz” Betül’ün yorumu direkt banaydı. Şu an ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Asu bildiğin manyak çıkmıştı. Her fırsatta Kerem’i taciz ediyordu anladığım kadarıyla. Keremse ona karşı sabır gösteriyor ben de bunu suçluluk duygusundan yaptığını düşünüyordum. Asu’ya istediği primi vermemek için susuyordu. Büyük haksızlık yapmıştım.

Odama inip yarım kalan işlerimi tamamladım işim bitmesine rağmen dışarıya adım atmadım. Betül’ün anlattığına göre hepsi gitmiş bir tek Furkan’ın sevgilisi kalmıştı yanında. Boş yere yatıyordu burada amaçlarını anlamak öyle zordu ki.

 

 

*Önceki gece*

 

“Ne var beni niye dışarı çıkarıyorsun oğlum. Seni aramadı mı beraber ne bok yiyorsanız yiyin” Arda Fatih’i de peşinden sürüklemiş ağlayarak onu arayan Furkan’ı arıyorlardı “Ne konuştun be, iki yardım istedik sadece” Uyuşuk adımlarla ilerlerken inleyerek yerde yatan Furkan’ı görünce yanına gittiler. Bahçe ışığı olduğu yeri aydınlatıyordu, her ne kadar sesi gelse de hiç kımıldamadan yatıyordu. “Ne olmuş buna”

“Ne olacak düşmüş mal”

“E ne yapacağız”

“Ne bileyim hastaneye götüreceğiz herhalde”

“Ambulans mı çağırsak”

“Niye meşgul edelim ambulansı, tut kaldıralım şunu” Arda ve Fatih Furkan’ı zor bela ayaklandırıp hastaneye götürmüşlerdi. Fatih her uğraşması gerektiğinde Furkan’ın yüzüne yüzüne sövüyordu. Kolu kırılmış alçıya alınmıştı. “Arda hadi gidelim ne yaparsa yapsın artık” Arda kavuşturduğu kollarını bozdu ve sırıtarak Fatih’e baktı. “Plan şimdi başlıyor ne bırakması” Furkan’la hastaneden çıktıklarında saat sabahın altısı olmuştu. Yaklaşık bir saat arabada oturmuş Betül’le Leyla’nın çalıştığı kliniği öğrenmeye çalışmışlardı. Sonraki adım basitti. Furkan’ı yatıracaklar Betül’ü çağıracaklardı. Gerisi Kerem ve Leyla arasındaydı.

“Kerem yatsın kalksın bana dua etsin yine işini ben çözdüm” Furkan’ın yüzsüzlüğü ikisini de şaşırtmamıştı. “Herife bak sanki kendi sebep olmamış gibi konuşuyor. Lan biz mi dedik sana git mal gibi iki basamaklı merdivenden kolunun üzerine düş diye”

“Bana bak Allah’ın ayyaşı, ağzını açmıyorsun. Seni bırakıp çıkacağız sonra tekrar geleceğiz. Tek demen gereken şey Betül Hanım anlaştık mı?” Arda’nın siniri karşısında tek yaptığı sızlanmak olmuştu. Gerisi planladıkları gibi gitmişti. Kerem’i de Leyla’nın yanına göndermişlerdi. Fakat Betül sorun çıkarmakta ısrar ediyor, Arda’nın sinirini bozuyordu. “Doktor Hanım arkadaşım iyi hissetmediğini söylüyor neden illa taburcu etmek istiyorsunuz”

“Gerek yok diyorum Saygın Bey”

“Onun isteklerinin bir önemi yok mu diyorsunuz nasıl doktorsunuz siz?”

“Nasıl mesleğimi sorgularsınız ne haddinize?” Arda ne dediyse ikna edemiyordu. Son çare olarak Furkan’ın öteki kolunu da kırmayı düşünmüştü. Doktor buradayken yapması mümkün görünmüyordu. “Bakın tekrar söylüyorum ortopedist arkadaşım da söyledi. Herhangi kritik bir durum yok tek yapması gereken alçısına dikkat etmek”

“Ben bu alçıyı beğenmedim kırın bir daha yapın” Fatih’in teklifi ile Betül dehşet ona döndü.

"Siz iyice abartıyorsunuz artık"

“Betülcüm hastayı göndermedik mi hala” Tüm o tartışma ortamın bölen Tarık olmuştu. Betül umutla ona döndü. “Tarık Leyla’yı aradım açmıyor. Çağıra bilir misin buraya” Tarık anlam veremeyerek Betül’e baktı. “Leyla ne alaka, o ne yapacak”

“Sen çağır”

“Ben sizi bir yerden tanıyor muyum?” İkisi de Tarık’ın sorusunu duymazdan gelmişti. Klinikten yaka paça kovulmaları an meselesiydi. Fatih bu işi çok kolay çözebileceğinin farkındaydı ama Arda’nın bomboş direnişini izlemekten keyif alıyordu. Tarık ise yanıtlanmayan sorusuyla beraber Leyla’nın odasına doğru yol aldı. Kerem Tahir orada görmeyi beklediği son kişi bile değildi. Ortalık bir anda futbolcu kaynamaya başlamıştı. Her ne dönüyorsa bunun Leyla’yla bir ilgisi vardı ve bu durum onu rahatsız etmeye yetmişti.

 

 

**

 

Ertesi gün kliniğe geldiğimde garip bir heyecan basmıştı. Kerem bugün de gelir miydi acaba? Fakat evren bana odamda oturan bir adet Asu göndermişti. Oturmuş beni bekliyordu. Sabahın bu saatinde çekmek istediğim en son insan bile değildi.

“Merhaba”

“Merhaba Leyla”

“Seni buraya getiren nedir?”

“Arkadaş ziyareti” Furkan’ı kastettiği belliydi. Trençkotumu çıkarıp astığımda Asu’nun beni inceleyen bakışlarını sırtımda hissetmiştim. Kadınsal bir rekabet oluşturmaya çalışıyor olabilirdi. Fakat ben bunun için yanlış kişiydim. Benimle boşuna uğraşıyordu. Kerem’in benimle bir işi olamazdı. Her ne kadar onu yanlış yargılamış olsam da yine de hayat tarzlarımızın aynı olmadığını düşünüyordum. Peki neden bunu ona söylemiyorsun? Sanırım biraz da olsa beni de rekabete dahil etmişti.

“Benim odama gelme sebebin peki?”

“Kadın dayanışması”

“Ne için dayanışıyoruz?”

“Sana tavsiye vermek istiyorum”

“Geçen gün söylemek istediğin her şeyi söyledin zaten. Hem de benim hiç böyle bir talebim olmamasına rağmen” İnsanların benim mizacıma aldanması hoşuma giderdi. Benimle kolayca paylaşımda bulunur duygularını ifade edebilirlerdi. Fakat bazıları ise diş gösterebileceğini sanırdı. İşte en eğlendiğim kısımda burası olurdu.

“Anlamamışsın demek ki” Sahte nezaketi de ortadan kalktığına göre artık rahat rahat konuşabilirdik.

“Belli ki seni yeterince önemsememişim” Yanıtımla modu değişmiş bakışları kararmıştı. “Bu ne cüret”

“Seninkinin yanında hiçbir şey. Hem seni önemsemem neden bu kadar umurunda”

“Tabi ki umurumda değil. Benim tek derdim Kerem”

“Onun gayet farkındayım. Hadi gel şu kadın dayanışmasına ben de bir katkı sağlayayım” Masamdan kalkıp karşısına oturdum. Bugün yaptığım bu kombin için kendime tekrar teşekkür ettim. Çünkü her adımımı dikkatle inceliyordu. Üzerimdeki mini triko elbise vücuduma tam oturmuş bacaklarımı ise topuklu çizmelerim sarmıştı. Onun karşısına tam onun gibi oturmuştum. Bacak bacak üzerine atmış ellerimi yan tarafımda bırakmıştım. “Ne gibi bir katkı sağlayacakmışsın. Sen bana ne tavsiye edebilirsin?” Açık bir aşağılama sergilemişti.

“Mesela seni istemeyen birine yapışmayı bırakmanı tavsiye ederim. Tek başına adım atmaktan korkmamanı… Yükselmek ve kendini göstermek için gayet yeterli olduğunu bunun için bir adama ihtiyacının olmadığını söyleyebilirim” Onun aksine sesimi dostane tutmuştum. Cümlelerimi de içimden gelerek kurmuştum. Fakat beni anlamaktan çok uzaktı.

“Ve bunları tek başına yükselmiş bir kadın mı söylüyor” Konuşurken bir yandan odamı göstermişti. “Senin aksine ben olmak istediğim yerdeyim. Ve yine senin aksine yanımda olmasını istediğim herkeste yanımda”

“Aynen kendini kandır” Onun hırslı cümlelerini minik bir tebessümle bertaraf edip kapıyı gösterdim. Hışımla odamdan çıktığında ise derin bir nefes vermiştim. Bu kadınla bir dahaki konuşmamızda, ki umarım böyle bir konuşma olmaz aynı tavrı göstermeyecektim. Herkes hak ettiği şekilde muamele görmeliydi ve kimse bana onu uyarmadığımı söyleyemezdi.

Mesainin bitmesine bir saat kalmıştı, fakat Kerem bugün gelmemişti. Yani ille de gelsin demiyordum ama Furkan’la Asu’yu başımıza bela edip gelmemeleri ayıp oluyordu. Betül’ün yanından çıkmış odama geçiyordum. Yazık arkadaşımı dakika başı rahatsız edip işini yapmalarına engel oluyorlardı. Benim ise elimden sadece ona destek olmak geliyordu. Çünkü emir büyük yerdendi bizzat Atıf Bey kalacak demişti. O da Fatih’in halt yemesiydi ya neyse.

Odama girdiğimde yine boş olmadığını görmek bende alışkanlık haline gelmişti. Fakat Kerem’i görmenin ayrı bir etkisi de olmuştu tabi. Bir anda sanki tüm gün onu beklemişim gibi hissetmeme sebep olmuştu. Bir de odam tamamen o kokuyordu. Hangi parfümü kullanıyorsa saniyeler içinde olduğu yere yayılıyordu. Bu sefer masamın önündeki koltuk yerine ikili koltuğu tercih etmişti. Jaluzileri kapatıp o koltukta şekerleme yapmaya bayılırdım. Elinde tuttuğu yastık ise bu öğlenki uykumdan sonra orada unutulmuş yastıktı. Siyah deri koltuğumun üzerinde pembe çiçekli yastığım bir hayli sırıtıyordu. Beni görünce hiç istifini bozmamış sadece yastığı yanına bırakmıştı.

“Kerem odamda ne yapıyorsun tam olarak?”

“Hiç oturuyorum öyle”

“Onu görüyorum, neden oturuyorsun onu merak ediyorum”

“Hala bana kızgın mısın?”

“Sana kızgın değilim”

“Emin misin?”

“Yani artık değilim” Söylediğim şey ile kaşları havalanmıştı. Bunu beklemediği çok açıktı. Muhtemelen yine kendini açıklamak için beni beklemişti “Dünden bugüne nasıl bir mucize gerçekleşti tam olarak”

“Asu’yu tanıma vaktim oldu diyelim”

“Canını sıkmadı değil mi?”

“Denedi” Derin bir nefes verdikten sonra gözlerini tekrar bana çevirdi.

“O akşam, çok güzel bir akşamdı” Yemek yediğimiz akşamı kastediyordu. “Evet öyleydi, Asu gelene kadar”

“Ben o akşam konuştuğun adamım Leyla. Asu benim geçmişimden biri sadece. Ben ona hiçbir şey yapmadım. Takıntı haline getiren kendisi, karşımda bir kadın olduğu için gösterebileceğim tavır kısıtlı oluyor” Haklıydı. Ne kadar zorda kalırsa kalsın Asu’nun onu kışkırtmasına rağmen çizgisini hiç bozmamıştı. “Anlıyorum”

“O zaman kaldığımız yerden devam mı etsek?”

“Nerede kalmıştık ki?” Kafasını hafif yana eğip tebessüm etmişti. “Bilmem sen söyle” Biraz fazla tatlı görünüyordu. Ve gerçekten çok çabalamıştı hem de şimdiye kadar hiç görmediğim bir çabaydı. “Tatlı” diye mırıldandım

“Tatlı?”

“O gün tatlılarımız yarım kalmıştı” Duyduğu şey karşısında iyice keyfi yerine gelmiş koltuğuna bir güzel yayılmıştı.

“Yanıma gelsene niye ayakta duruyorsun?” Beni baştan ayağa süzmüş ve bunu alenen yapmıştı. Yüzünde oluşan çapkın gülümsemeyi saymıyorum bile. Evet tabi geleyim de Atıf Bey beni ameliyata alsın. “Yok ben kendi koltuğuma oturayım yapmam gereken şeyler var” Yerime oturana kadar bakışlarıyla beni takip etmişti. “Anlıyorum tabi”

“Neyi anlıyorsun”

“Benden etkilenmekten korkuyorsun” Gözlerimi belerterek ona baktım. “O nereden çıktı?”

“Niye kaçıyorsun o zaman”

“Kaçmıyorum hem baksana yanın gayet dolu”

“Öyle mi kim varmış?”

“Sen ve egon” Söylediğim şeyle gür bir kahkaha atmıştı. Aşırı keyif alan bir hali vardı. Benimle uğraşmak hoşuna gitmişti. “Ayrıca ben öyle çabuk etkilenen biri değilimdir”

“Şimdi ben kalksam, yanına gelsem…” Kerem oturduğu koltuktan kalkıp masanın diğer tarafına yani benim yanıma gelerek masaya yaslanmıştı. “Uzun uzun gözlerine baksam” Dediğini yapmış gözlerime bakarak konuşmaya devam etmişti. Bir yandan da üzerime doğru eğilmeye başlamıştı “Sonra…” Bir sonraki hareketi her ne olacaksa heyecandan yumruklarımı sıkmıştım. Allahtan ellerim masanın altında kalıyordu da görmüyordu.

Her ne diyecekse yarım kalmıştı çünkü bu seferde Betül, Fatih ve Arda üçlüsü odamı basmıştı. Onlar gelene kadar nefes almadığımın farkında bile değildim. Kerem bana her ne yapıyorsa heyecandan nabzım kulaklarımda atıyordu. Renk vermemek için elimden gelen her şeyi yapmıştım fakat bu kadar yakınımdayken heyecanımı anlamaması mümkün değildi.

“Abi ben bıktım bu Furkan’dan da sevgilisinden de Asu’dan da” Fatih tüm yorgunluğuyla kendisini odamdaki koltuğa bırakmıştı. Betül kapıda dikiliyordu benim Kerem’le olan yakınlığım karşısında şaşıran tek kişiydi. Kerem gözlerimin içine son bir kez gülümseyerek bakıp arkasını döndü ve yerine geçerken çocukları azarlamayı ihmal etmedi. “Kapı var orada görmüyor musunuz?”

“Ha pardon, artık nasıl bir bıkkınlık seviyesindeysek”

“Leyla bir şey yap söyle gitsinler artık” Betül’ün sitemi Arda’nın kaşlarını çatmasına sebep olurken Kerem’i güldürmüştü. Canım arkadaşım aralarında helak olmuştu tüm gün. “Hayır anlamıyorum ki, dün bunları ikna edemiyordum şimdi Furkan Bey’le kız arkadaşını ikna edemiyorum”

“Bey deme şuna” Arda biraz duraksayıp tekrar Betül’e döndü “Ayrıca bunlar falan ayıp oluyor” Betül ise Ardayı görmemezlikten gelmeye devam ediyordu. Betül’ün bıkkın bakışlarına kayıtsız kalamayarak araya girdim “Kerem Bey artık arkadaşlarınızı alsanız diyorum”

“Ha kovuyorsun yani”

“Kovmak demeyelim de tedavinin sonuna geldik diyelim”

“Tamam öyle diyelim”

Bakışlarımızı koparan şey tekrar Fatih olmuştu “Nihayet”

Arda da onu onaylamış bir sitemde de o bulunmuştu “Adam akıllı tek boş günümü Furkan’la çar çöp ettim”

“Niye öyle diyorsunuz Saygın Bey. Dün arkadaşınıza olan sevginizden bir şiir yazmadığınız kalmıştı” Arda ise Betül’ün ona yaptığı gibi onu görmezden gelerek ayağa kalkmış elinde gezdirdiği deri ceketini giymişti. “Fatih biri mi konuştu ben duymadım” Bu çocuksu tavrına gülmeden edemedim. Betül gülüşümü duymuş sinirli bakışlarından benim de payıma düşeni vermişti. Fatih ortama daha fazla tahammül edememiş olacak ki, çoktan odadan çıkmıştı.

“Leyla, çok sevgili arkadaşım Furkan’la ilgilendiğiniz için teşekkür etmek istiyorum. Seni ve doktor arkadaşını bana davet etmek istiyorum. Gelip gelmeyeceğini Kerem’e söylersin” Arda giderayak Betül’ü bir kez daha sinir edip odadan ayrılmıştı. “Kerem Bey ben taburcu işlemini yaptım. Gitmeden Furkan Bey’i ve o iki kızı buradan götürürseniz mutlu olurum” Betül de odayı terk ettiğinde Kerem’le yine yalnız kalmıştık. Az önceki tuhaf ve gergin hava dağılmıştı dağılmasına ama Kerem bana döndüğünde yine geri gelmişti sanki. Oturduğu yerden kalkınca tekrar yanıma gelmesin diye ben de kalktım. “Ben sana eşlik edeyim”

Ceketini giyerken yanına gelişimi bekledi ve benimle aynı yavaş adımlarla kapıya yürüdü. Eliyle kapının kulpunu kavradı ama kapıyı açmadı. Bende nasıl olsa çıkacağız diye adım attığım için daha fazla yaklaşmamıza sebep olmuştum. Neredeyse burun burunaydık. Az önceki konuşmasına ithafen “Sonra…” dedi tekrar. Sonrası neydi be adam söyle artık! Başını biraz daha aşağı eğerek ikimiz arasındaki mesafeyi hatırı sayılı bir şekilde azaltmıştı. Yüzünü hafif sağa çevirip kalan mesafeyi de sıfırladı ve dudaklarını yanağıma bastırdı. Bunu hiç ama hiç beklemediğim için donup kalmıştım. Yeni çıkmaya başlayan sakalları yüzüme batıyor beni huylandırıyordu. Bana saatler gelen ama sadece birkaç saniye yanağımda duran dudaklarını yavaş yavaş çekmiş yanağını yanağıma sürterek burnunu saçlarıma değdirmişti. Çekilmeden de derin bir nefes almıştı. “Seni böyle öpsem, yine de benden etkilenmeyecek misin?” Benimle tartışmak yerine beni yanıltmak için birebir uygulamalı göstermişti. Ne demiştim ona, ben çabuk etkilenen biri değilim mi? Ateş basmıştı, havaların yavaş yavaş soğuduğu bir dönemde değil miydik? Zaman sanki tersine işliyor git gide ortam sıcaklıyordu. Nihayet kapıyı açtığında, çıkmadan son bir kez bana bakarak konuştu. “Yukarı çıkıp Furkanları götüreceğim” O çoğul ekiyle Asu’yu kastettiği ortadaydı. “O zaman sonra, görüşürüz”

“Görüşeceğiz”

Kerem gitmişti gitmesine ama ben hala beni öptüğü yerde takılı kalmıştım. Kokusu iki gündür tüm odamı sarmalamış beni kucaklamıştı. Şimdi ise bu kadar yaklaşmış olmak kaynağına ulaşmak…

Bölüm : 27.11.2024 13:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...