Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Beyaz Oda - Si̇yah Koşa

@misssea_04

Beyaz odanın merkezinde, iki beden, sessizlik içinde birbirlerine destek oluyorlardı. Biri standın üstünde, zarımsı yüzeyin içinde, cenin pozisyonunda, diğeri standın tam önünde, kollarının desteği ile anlını standın kenarına dayamış, siyah saçları omuzlarından ve başının iki yanından sarkarken sessizce bekliyordu.

 

İkisi de sessiz, ikisi de durgundu.

 

Ama birinin, derin yaraları vardı.

 

Siyah saçlı beden, başını hafifçe kaldırıp, stantda ki zarımsı yüzeye baktı. Cenin pozisyonundaki gümüşi saçlı bedenin, koluyla sakladığı yüzüne baktı.

 

Acısı vardı.

Derdi vardı.

Kırgınlığı vardı.

Yarası vardı.

 

Hissediyordu. Biliyordu. Anlıyordu. Koşa'sını yeni ama çok iyi tanıyordu.

 

"Uyanık mısın Frère?" zarif, naif ve yumuşak bir ses ile sordu Siyah Koşa. Stand üzerindeki beden hafifçe kıpırdandı. İlk cevap vermedi. Ama sonra, suyun içinden, benzersiz sesi duyuldu.

 

"Uyanığım Koşa..." siyah saçlı hafifçe, yana doğru eğdi başını.

 

"Yorgun musun?"

 

"Evet..."

 

"Canın acıyor mu?"

 

"Maalesef..."

 

"Peki... Üzgün müsün?" uzun süreli bir sessizlik oldu beyaz odada. Koşa cevap vermedi. Diğeri sabırla bekledi.

 

O her zaman cevap verirdi. Sadece biraz zaman isterdi.

 

Gümüşi beden hareketlendi. Sıkıntıyla bir kaç defa gerindi ve en son, zayıf, cılız bir ses ile cevap verdi.

 

"İstemesem de..." siyah koşa başını salladı. Gözleri, diğerinin saklı yüzünde uzun uzun gezinirken, koşasının sesini bir kez daha işitti.

 

"Bana bir masal anlatır mısın Koşa?" diğeri hafifçe gülümsedi. Pozisyonunu değiştirdi ve sağ eli, zarımsı yüzeyi yavaşça okşadı.

 

"Zamanın en kaygılı döneminde, sarayların en büyüğünde, gümüş saçlı, gri gözlü, seven ama sevilmeyen, yalnızlığa atılmış bir adam yaşarmış..."

 

"Neden sevilmezmiş Koşa?"

 

"Bir savaşın ortasında doğmuş ve herkes onun lanetli olduğunu düşünmüş..."

 

"Peki neden yalnızlığa atılmış?"

 

"Çünkü, kimse lanetlileri sevmezmiş. Bu yüzden onu dışlamış, ondan uzak durmuşlar..."

 

"Onu üzmelerine rağmen mi?"

 

Burukça gülümsedi koşa.

 

"Onu üzmelerine rağmen..."

 

Anlamlı, kısa bir sessizlik daha oldu iki bedenin arasında. Ardından, gümüş koşa bir soru daha sordu.

 

"Sonra ne olmuş Koşa?"

 

"Artık ne sevgisizliğe ne de yalnızlığa dayanamamış ve kendini, kimsenin ona ulaşamayacağı bir yere kapatmış..."

 

"Daha da yalnız kalmamış mı?"

 

Siyah Koşa gülümsedi.

 

"Hayır..."

 

"Neden peki?"

 

"Çünkü, yalnızlığı bırakmak uğruna, kendini parçalamış..."

 

"Parçalamış..."

 

"Evet..."

 

"Onu gözetsin diye mi?"

 

"Onu gözetsin diye..."

 

"Onu iyileştirsin diye mi?"

 

"Onu iyileştirsin diye..."

 

"Ve... Onu sevsin diye değil mi?"

 

"Ve onu sevsin diye..."

 

İkisi de sustu yine. Siyah koşa onu izlerken, diğeri yüzünü asla açmadı. Diğeri buna hiç aldırış etmedi. Bir yüz uğruna yüz çevirmezdi.

 

"Beni seviyor musun Koşa?" Siyah Koşa, şefkat ile baktı gümüş saçlıya. Eli bir kez daha okşadı zarımsı yüzeyi ve sevgiyle gülümsedi.

 

"Seni sevmemek elde değil Frère... Okyanus'un Ay'ı sevdiği gibi, Gece'nin Yıldız'ları sevdiği gibi sevdim seni ve sevmeye de devam edeceğim..." yüzünü saklayan, gümüş saçlı beden, koluyla bir gözünü hafifçe ortaya çıkardı. Zarımsı yüzeyin ardından az biraz görünen, açık gri gözü, minnetle, siyah koşaya bakıyordu.

 

"İyi ki varsın Koşa... "

 

Siyah koşa gülümsemesini daha da genişletti.

 

"İyi ki varız, Frère..." diğeri yorgunlukla içine kapanırken, siyah koşa, son defa okşadı zarımsı yüzeyi. Ve usulca fısıldadı koşasına.

 

"Dinlen Frère, ben buradayım... Seni gözeteceğim, seni iyileştireceğim..." elini çekti ve koşasının gözleri usulca kapanırken, yanağını, standın üzerindeki koluna yasladı.

 

Ve son defa fısıldadı siyah koşa.

 

"... Uyandığında uyanırım Frère..."

Loading...
0%