@mivakin
|
Öldür onu... Hayır... Öldür onu... Yapamam... Ondan kurtul... HAYIR! Arkamı dönüp aniden bağırdığımda orda kimsenin olmadığını gördüm. Sesim, boş koridorlarda yankılandı ve yok oldu. Derin bir nefes aldım. Deliriyordum. Bu güç beni delirtiyordu. Elim, boynumda usulca asılan zarif yakut kolyeye dokundu. Kolye ile olan temasım gerçekleştiği gibi kafamda yine aynı şiddetli fısıltılar oluşmaya başladı. Elimi hızla yakut kolyeden çektim. Bu kolye hangi büyü ile yapılmıştı bilmiyordum ama iyi birşey olmadığı kesindi. Bu kolyenin beni kontrol altına almasına izin veremezdim. Eğer bu kolye bir şekilde beni kontrol etmeyi başarırsa bu benim sonum olurdu. Yarın Savana'ya, Sihir akademisine Întuneric'in prensesi olarak gidecektim ve kana susamış bu kolye yüzünden herşey mahvolabilirdi. Duyduğum adım sesleri ile kendimi toparladım. Arkamı döndüğümde hizmetçilerden biri karşımda duruyordu. Beni duymamış olmalarını umdum. Hizmetçi gayet rahat bir tavırla karşımda durdu ve ağzını yayarak konuşmaya başladı. "Baban seni çağırıyor." Başımı salladım. Saygı eki kullanmamıştı. Sözlerinde saygıya dair hiçbirşey yoktu çünkü buna laik olmadığımı biliyordu. Bu kalede hizmetçilerden bile daha düşük bir canlıyım ve beni buraya koyan kişi öz babamdı. Hizmetçiler için bir yardımcı, şövalyeler için bir oyuncak, babam içinse bir kuklaydım ama asla gerçek bir insan değildim. "Neden?" Sorduğum soruyla hizmetçi kaşlarını çattı. "Ne bileyim ben, git öğren işte." Sesini hafifçe yükselten hizmetçiye başımı eğdim ve yanından yere bakarak geçtim. İçimden kendi halime gülmek geliyordu. Acınasıydım ama yapabileceğim hiçbirşey de yoktu. Eğer başka birine üstünlük taşlamaya çalışırsam babam bana hemen yerimi hatırlatırdı. Babamın odasına vardığımda kapıyı tıklayıp içerden gel diye bir ses duyunca içeri girdim. Babam çalışma masasında oturmuş beni bekliyordu. Ağzındaki sigarayı çıkarıp dumanı yüzüme üfleyince yüzümü buruşturdum. Ayağa kalktı ve biten sigarayı bileğimde söndürdü. Tepki vermedim. Sönen sigarayı yere attı ve sırıttı. "Okula gittiğin zaman yeni kıyafetler ve makyaj malzemeleri alacaksın. Seni önemsediğimden falan değil diğerleri de sena iyi davrandığımı sansın diye. Yani hiç şımarma." Başımı salladım. Zaten onun ne sevgisini istiyordum ne de sevgisine ihtiyacım vardı. "Ne bekliyorsu çıksana." Başımı eğip yavaşça odasından çıktım ve kapısını kapattım. Asla ona karşı çıkamazdım. Ben zaten onun içim bir piyondan başka birşey değildim. Beni savaş alanının, satranç tahtasının üstüne bırakmış ve bir adım ileri götürerek ilk hamlesini yapmıştı. Karşı tarafın Şahını mat ederek tüm satranç tahtasına hükmetmek istiyordu ve bende istediğini almasına yardım edecektim. Zaten başka çarem de yoktu. |
0% |