Yeni Üyelik
13.
Bölüm
@mizginsain98

Merhabalar. Yeni bir bölüm. Ve tabi ki yine Çatlak Hilal. İyi okumalar.

 

..............

 

..............................

 

................................................

 

Dans et benimle.

 

Benimle

 

Dans et.

 

"Hilal..." dans et. Dans et benimle. Eğlen ve coş özgürce.

 

"Hilal..." kimsenin umurunda değilsen, sen de boş ver herkesi bu geceee...

 

"Yüzbaşı..." la la la... Ra ra ra....

 

"Lan manyak." Dans et... Benimle ağa....

 

"Yok olmuyor, verin şu suyu." Dans et.

 

"Ya Allah..." suratıma çarpan soğuk suyla yerimden sıçradım. Lan ne güzel dans ediyorduk.

 

"Allah bile sizi artık kuldan saymıyordur." Sinirle söylenirken, bir yandan da suratımı sildim. Balık olsam tamam, ulan bu kadar suya ne gerek vardı. Birkaç damla sıçrat oldu bitti. Bu nedir ya? Allah sizi ne etsin ya?

 

"Yarım saattir 'dans et benimle' diye mırıldanıp duruyorsun. Salak mısın?" Arslan konuşmaya başlayınca. Daha ne kadar konuşacak diye saatime bakınca, tabi ki anladı ona inat yaptığımı. Bir tane enseme yapıştırdı.

 

"Konuş hemen. Ne oldu?"

 

"Bir daha vurursan. Rüyan da belki öğrenirsin." İnadıma tekrar vurmak için kaldırdığı elini Nurullah tuttu.

 

"Yapmayın Allah aşkına. Önce bir öğrenelim." Galibiyet dolu bakışımı Arslan'a atıp, hemen bir çay istedim.

 

"Şimdi ben buradan çıkınca. Binbaşım ve bu yanda ki cadıyla karşılaştım. Hem de arabanın yanında." Hepsi çaylarını alıp etrafıma dizildiler.

 

"Eee sonra?" Muhammet benim çayımı verip, hemen yerine geçti.

 

"Bunlar beni hemen bir sorguya aldılar. Ben de özel iş deyip kaçtım." Saçımı savurup bir alkış bekledim.

 

"Devam et." Dedi Yalçın. Neyse...

 

"İşte ağayla buluştuk konuştuk ettik. Gülüştük falan. Sonra bu cadı geldi."

 

"Oraları hızlı geç. Siz ne konuştunuz?" Yıldırım bunu dediği gibi hepimiz ona dönmüştük. Bu çocuk nasıl Nihal konusunu atlattırıyordu. Cidden bu erkeklerinkalbi yok. Ne ara unuttu ya.

 

"Kalpsizler sürüsü sizi." Bakışlarım hepsinin üzerinden tek tek geçmişti. Bana şaşkınlıkla bakakaldılar.

 

"Biz ne alaka Komutanım. Bu onun öküzlüğü." İsmail hazırda hemen savunmaya başlarken, diğerlerine daha yeni dank ediyordu.

 

"Yüzbaşım hadi bu kalpsiz. Ya ben?" hep beraber bu kez Muhammet'e döndük. Ya konu bendim en son. Ve ağa. Ve bizim date. Sizden bana ne lan.

 

"Sende on numara değilsin." Hepsi bana döndü. Sanki yalan lafımız varda ters ters bakıyorlar.

 

"Tamam şöyle yapalım. Aramızda ki tek dişi kişisi sizsiniz. Ne kadar odun olsanız da." Hepimiz tek tek senkronize hareketlerle Yalçın'a döndük. Ve ben birazdan onu hak yoluna doğru tam dönüşe geçireceğim.

 

"Bizi dışardan nasıl görüyorsunuz. Hadi anlatın." Oyun oynamadığımız kalmıştı. Hem de Binbaşı buradayken. Biz cidden kaşınıyoruz. Ve Binbaşım hiç üşenmeden bizi kaşımak için zaten bekliyor orada burada.

 

Arslan'a bakınca omuz silkip gülmüştü. Ne gülüyorsun lan. Belanın kardeşi. Azarlasana şunları. Şimdi abin gelecek hepimizi bir güzel oynatacak.

 

"Neden olmasın?" dediği gibi o. Diğerleri heyecanla bana baktılar. Bunu ne kadar süredir düşünüyorlardı acaba. Hayır mantıklı bir şeyde değil. Ne saçma salak şeyler düşünüyor bunlar ya.

 

"Hanginizden başlayalım." Tamam bozmuyorum ortamı. Binbaşım gelirse satarım direk bunları bana ne lan.

 

"Durun..." dediği gibi cebinden kağıt kalem çıkardı İsmail . "Kura ile yapalım ki. Çok düşünmeyin." Ulan sanki çok isteyerek yapıyorum da beni düşünüyor. Çok düşünmeyin!!! Ya benim şu an size kendi randevumu anlatmam lazım. Bunlar bana kendilerini anlattırıyorlar. Bu nasıl bir terslik lan. Dalga geçiyor da olabilirler. Yani hevesi kursağın da kalsın falan, planları olabilir. Bunlara hiç güvenmiyorum.

 

"Yap bakalım. Yap." Arslan beyimiz de dahil. Hepsi isimlerini yazıp, masanın ortasına attılar. Yıldırım ne olur olmaz diyerek bir karıştırıp, öyle önüme itti kağıtları.

 

"Bakalım ilk kurban kim?" inatlarına kağıtlarla oynayıp durdum. Ben oyalandıkça onlar bana sinirle baktı. Kudurun lan bana ne.

 

"Çeksene lan hadi." Arslan'a yandan bir bakış atıp, bir kağıdı alıp açtım.

 

"A-a Nurullah."

 

"İlk kurban benim demek. Buyurun Komutanım." Önce onu bir süzdüm. İnceledim. Sonra beraber yaşadığımız şeyleri düşündüm.

 

"Sen nesin biliyor musun? Sen çok sadık birisin. Böyle hiç korkmadan sırtımı sana yaslarım. Bunu herkes söyler. Çok inatçısın. Bizler bu huyda ki erkekleri sevmeyiz. Ama sende bir şeytan tüyü var. Vay halimize."

 

"Öyleyim biraz. Sağ olun yüzbaşım." Kendini beğenmişliğine gülüp yeni bir kağıt aldım hemen.

 

"Yalçın... Nazik ama gaddarsın. Bu tezatlığın ya seni ya karşında ki kişiyi delirtecek cinsten. İnsanı hep ikilemde bırakıyorsun. Ne olduğun belli değil. Soyadın gibi yaman adamsın ama birazda kırıklık var. Ama bana sinirliysen eğer. Sana asla sırtımı yaslamam." Söylenmeye başlayacağını anlayınca, elimi kaldırıp susturdum onu. "En son konuş." Tekrar bakmadan bir kağıt aldım.

 

"O-o Yıldırım bey."

 

"Daha yeni öküz dediniz ama."

 

"Öylesin ve sende soyadın gibi sivrisin. Hele o dilin. Hiç ayarı yok. Allah var tamam güzel seviyorsun sevdin mi. Kimse bu konuda eline su dökemez. Ama yanlış kararlarda da kimse eline su dökemez. Mesela sana da sırtımı yaslamam. Yanında dururum yine yanlış şeyler yapma diye." Hepsi gülmeye başlarken, başka bir kağıt daha aldım.

 

"İsmail... Seni tarif etmekte zorlanabilirim. Seninle 4 senedir aynı ekipteyiz. Ama seni hiç çözemiyorum. Senin hakkın da söyleyeceğim en net şey, her şeyin, her duygun, sinirin, sevgin, öfken, üzülmen bile saman alevi gibi. Parlıyorsun ve bir anda sönüyorsun. Sanki fark edilmek istemiyor gibisin. Duygularını hep gizlemek için hemen onların alevini alıyorsun. Umarım senin bir gün cidden uzun süre parladığını görürüm." Başını eğip, bakışlarını kaçırınca yine ardında bıraktığı insanları düşündüğünü anlamıştım. Hepimiz anlamıştık.

 

"Yeni bir tane alıyorum." Hızla konuyu değiştirip, herkesi kendime odakladım. Aldığım kağıdı açınca keyifle gülmeye başlamıştım.

 

"Arslan düştün elime." Ayağa kalkıp, kendime minicik bir alkış gösterisi verdim. "Sen nesin biliyor musun? Egoist, pislik, lanet bir insansın."

 

"Pisliğini kuytuysan, şimdi gerçekleri söyle." Şaka yapıyorum sanıyor. Mikrop işte bilmiyor ne yaratık olduğunu.

 

"Öncelikle egoist ve pislik konusunda ciddiyim. Bazen seni boğazlamak istiyorum. Yani arada dur bir düşün hangi kız benimle bir ömür geçirmek ister diye. Sen kendine dayanamazsın. Sürekli yapılan her şeyi eleştiriyorsun. Doğru bile olsa, pisliğine yapıyorsun. Ha tabi bir de o buz kalbin ve suratın var. Tüm gününü gülerek geçirirsen para cezası falan mı kesiliyor sana?" ters ters bakmaya başlayınca, anladım yine laf atacak. Hemen elimi kaldırıp susturdum onu.

 

"Senin konuşmaya hakkın yok. Zoruna gittiyse oynamayacaktın."

 

"Ceza sensin bana sadece." Deyip arkasına yaslandı. Böyle kaparım işte ağzını aslanım.

 

"Son kağıt bakın bu. Sonra benim randevumu konuşuyoruz." Kız arkadaşlarım yok. Nerdeyse tüm duygularımı anlattığım tek kişi bunlar. Evet şikayetçi değilim. Ama ne bileyim yakın kız arkadaşlarımla kahve içerken hayat hakkın da konuşmak çok güzel olabilirdi. Sonuçta erkeklerle her konuyu konuşmak biraz sakıncalı.

 

"Muhammet... Seni ilk gördüğüm de dediğim tek şey. Bu bizi mahveder olmuştu. Daha düz yolda zor yürüyor. Evet ve beni yanılttın. Mesela senin bir huyun, böyle ne varsa anlatıyorsun. Hem de herkesin her şeyini bile. O yüzden sana asla sırrımı anlatmam. Lan ağzında bakla ıslanmıyor. Sır ne demek bilmiyor musun sen?" sinirle çıkışınca geriye yaslanıp uzaklaştı benden.

 

"Valla komutanım bende sevmiyorum bu huyumu. Ama çocukluğumdan beri böyleyim. Değiştiremiyorum."

 

"Neyse tamam bitti sizin konunuz. Şimdi asıl bomba geliyor."

 

"Gelsin bari söyle." Ona yaptığım yorumdan memnun olmayan Yalçın suratsız bir ifadeyle konuşunca omuz silkip önüme döndüm. Napayım yani. Siz istediniz.

 

"Ağa beni öptü." Bana boş suratlarla bakmaya devam ettiler. "Ciddiyim."

 

"Nereni?" diye bağıran Arslan yüzünden herkes bize dönmüştü. Ulan eşek kafalı.

 

"Salak sussana, neremi olacak, yanaklarımı."

 

"İkisini mi?" Yalçın eliyle ağzını kapatıp, hayretle sorunca bende bir hayret ettim. He ikisini de.

 

"He evet."

 

"İzin verdin yani?" Muhammet bana ters ters bakınca sinirlenmiştim.

 

"Salak mısın lan? Bir anda oldu."

 

"Sen kimsin ve Yüzbaşımız nerede?" İsmail beni tutup sarsmaya başlayınca. Bir salak oldum. Ulan sıçayım sizin beyninize. İşte kızlar olsaydı heyecanla beni konuştururlardı. Birde bunlara bak eşek bunlar eşek.

 

"Çek lan ellerini. Salaklar, oradan bakınca ne gibi duruyorum?" Düşünme zahmetine girmeden Nurullah hemen cevap verdi.

 

"Odun." Dedi bana.

 

"Saf salak." Dedi Arslan. Senin ben....

 

"Zevksiz." Dedi Yalçın. Ne alaka lan şu an o? Allah'ım sen sadece bana akıl, fikir ve sabır ver.

 

"Duygusuz." Dedi Yıldırım. Hele bana diyene bakın.

 

"Çok güzel bir kadın." Dedi İsmail. Ve dediği gibi Arslan'dan şaplağı yemişti.

 

"Gömsene lan."

 

"Ha öylemi? Çok çirkin bir kadın." Hepsi aynı anda kafalarına vurup sinirle seriyi bozan İsmail'e döndüler. Yazık çocuğuma.

 

"Sağ ol İsmail. En başından beri gerçekleri sadece sen söyledin."

 

"Ve egoistsin." Dedim Muhammet.

 

"Hah çok bilmişler." Sinirle ikinci çayı almak için kalktım. Arkamdan gelmeye başladılar.

 

"Nasıldı?" soruyu soran Yalçın'a döndüm.

 

"Ne nasıldı?" çayları alıp, masaya geri döndük.

 

"Öpücük?" Yıldırım hemen cevap vermişti.

 

"Normaldi." Yani gerçekten de normaldi. İki arkadaşta birbirini öyle öpüyor.

 

"Ne hissettin peki?" Arslan bana merakla bakarken, konuşmamak için dilimi ısırdım. Ama o ve bakışları kazanmıştı. Dilimi rahat bırakıp, mecburen konuştum.

 

"Ne bileyim. O beni öpünce bir an gittim geldim öteki tarafa."

 

"O nasıl oluyor ya?" Nurullah bana anlamsız bakışlar atarken. Mecbur daha da devam ettim.

 

"Ya şimdi şöyle. Yaklaştı. Böyle bir an dedim, ben bende değilim. Öptü sonra. Kuru ama çok derin iki öpücüktü. Tüylerim diken diken oldu. O an hani zaman durdu derler ya. Durmadı. Çok hızlı geçti."

 

"Zavallı Yüzbaşım. İlk kez bir erkekle bu kadar yakınlaşınca, afalladı ne yapsın?" Yalçın yine abartmaya başlayınca. Arslan hemen onu susturdu. Şaplağın sesi karakolda yankılandı.

 

"Akıllı olun lan. Arkam sağlam benim." Ensesini tutan Yalçın söylendi.

 

"Belli."

 

"E başka ne oldu?" ne olsun istiyor bunlar?

 

"Ne olacak, bir şey olmadı. Gitti sonra işte o kadar." Hayal kırıklığı ile arkalarına yaslandılar. "Ne bekliyordunuz acaba?"

 

"Evlilik teklifi." Muhammet bunu dediği gibi hepsi öksürmeye başlamıştı. Öttü dimi yine sırrınızı.

 

"Ne evliliği lan ilk günden. Yediririm o yüzüğü ona." Bunlar tekrar öksürmeye başlayınca, ne bok oluyor diye bir an sustum. Ben susunca onlarda sustu. Cevap yok.

 

"Bir kahve içtik. Hemen evlilik falan. Siz var biraz salak olmak?" dediğim gibi bunlar tekrar gıcık tutmuş gibi öksürmeye başlayınca, sinirle kalktım ayağa. "Size bir şey anlatan da kabahat. Ağanızla siz öpüşün." Sinirle arkamı dönünce, kalakaldım. Gıcığınıza sıçayım. Allah sizin tepenizden baksın. Kör olmayısıcalar.

 

"Komutan..." he he benim...

 

"Ağa..." söyle lokma?

 

"Öpüşmek?"

 

"Öpüşmek mi?" o dudak yine kıvrılıyordu. Yapma. Yapma ortam müsait değil. Yanarız.

 

"Ben yine mi yanlış duydum?"

 

"Yoo öyle dedi." Muhammet her şeyi daha da batırınca, kıpkırmızı oldum.

 

"Komutan?" ne kadar güzel gülüyor be.

 

"Ağa?"

 

"Bahçe?" neden ki? Ne diyeceksin?

 

"Olur..." onun la aynı adımlarla kapıya ilerlerken. Karşıdan gelen adamı görünce, anlamıştım. Yine sıçmıştım. Zaten ben de şans olmadığını anlamıştım.

 

"Yüzbaşı Kara."

 

"Emredin Binbaşım?" Allah'ın adını verdim sal beni. Kurbanın olayım sal beni şimdi. Senin yüzünden yine ekemem bu adamı.

 

"Kahvemi alıp gel. Toplantı odasındayım." Lan yemin ederim dejavunuza başlarım şimdi. Ne oluyor lan burada?

 

"Ağa..." arkamı dönünce ağanın zaten yanımda olmadığını fark ettim. Nereye gittin erik gözlüm?

 

Allah'ım bu benim sınavımsa lütfen bileyim.

 

Yoksa cidden sonunda katil olacağım.

 

Ben

neden?

 

Yani neden?

 

Bu adamla doğru düzgün bir kere buluşamıyorum.

 

Bu ne?

 

Nazar mı?

 

Lanet mi?

 

Büyü mü?

 

Nereye gittin erik gözlüm?

 

Hadi bende şans yok. Ya sen erik gözlü?

 

Ya senin neden şansın yok?

 

....

 

Loading...
0%