Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@mizginsain98

Merhabalar yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Hepinize minnettarım.

............

......


Vatan sana canım feda...


Ben her zaman büyük konuşurum. Ama hiçte şaşmaz hep de bokları bulurum. Boşuna demiyorlar büyük konuşmayın diye. Ama olur mu? Ben dinler miyim? Yok bulacağım illa belamı.


Bence beni çekemiyorlar. Allah kahretmesin ya, iki yüzlüler. Kim olacak? Göbek bağımız bir kesilmiş gibi, kuyruğum olan bu 6 tane baş belası. Bindik araca, ağa bozuntusunun yanına gidiyoruz. Akşam yemeğine çağırmış. Ulan karakolda yemek mi yoktu? Her çağıranın yanına gidiyor muyuz biz? Sözde sürüldük, sefa sürüyoruz. Yemin ederim ben bir bok anlamadım. Sabah burunlarından getirdim ya, karşı atak yapıyorlar. Demek savaş başladı. Siz istediniz oğlum. Karşınıza beni alacak kadar aptalsanız, sonuçlarından ağlamayın. Bu bir savaş ilanıdır. Ya hak.


"Allah sizin belanızı versin."


"Sizi verdi zaten komutanım." Senin gülüşüne soksunlar Yıldırım.


"Ulan kendi yaptığın şakaya mı bu kadar gülüyorsun davar?" Allah'ım sen sabır ver bana. Pardon Allah'ım biraz önce yine istemiştim.


"Komutanım çivi çiviyi söker dimi. Baktık arkadaşlarla siz ağayla baya iyi anlaşıyorsunuz. Bizde dedik ki neden kabul etmeyelim." Bak sen iyi anlaşıyoruz. Ben ve o ağa bozuntusu. Yemin ederim bunlar benimle kafa buluyorlardı.


"Yani şimdi siz uyuyordunuz. Yoksa size de sorardık." Arslan'ı bunlar bozuyordu. Bu adam asosyal biriydi lan. Bizimle bile normal konular konuşmayan adam. Artık espri yapmaya başlamıştı.


"Sağ olun ya zahmet olurdu." Allah'ım lütfen birazcık, bu gece son kez istiyorum. Telsizden gelen sesle anladım ki o son kez istediğim sabır da bir işe yaramayacaktı.


"Yıkılıyorsunuz komutanım..." ulan Nurullah adamsın ama neden yaptığını biliyorum. Hepiniz bir oldunuz benim inadıma yapıyorsunuz. Yapın oğlum yapın. Bunun intikamı fena olacak.


"Sizin burnunuzdan getireceğim bu akşam yediğiniz her şeyi. Ona göre aslanlarım. Hiç merak etmeyin." Hepsinin anırmaları arasında varmıştık pek sevgili ağa bozuntusunun evine. Evi öyle abartılacak kadar büyük değildi ama. Köyde ki en büyük evdi. Hepimiz bir araya gelince ilerledik. Kapıda karşıladılar. El sıkışıp içeri geçtik. Öne çıkan yaşlı adam göz yaşları içinde sarıldı hepimize.


"10 yıl oldu. Sizleri yine burada görmek ne büyük şereftir." Adamın elini sıkıca kavradım. İçimde kabaran gururla tekrar sarıldım adama.


"Hoş geldiniz komutan. Hepiniz hoş geldiniz. Geçin sofra hazır." İçeri geçtik. Ağa bozuntusu yaşlı adamın yanında bizimle ilerledi. Var ya çok mutluydum, seni neden gördüm ki? Ne güzeldi senin o suratını görmeden önce.


"Komutan yöresel yemeklerimizi yaptık, seveceksiniz umarız." Severiz suratsız sen yeter ki sus. İlla konuşacak ya ne olursa artık. Ses tonu bile sinirlendiriyor beni ya. Hayallerimin erkeğinden nefret ettiğim insana nasıl bu kadar çabuk düşebildin ya.


"Severiz... Severiz." Mikrop. Allah'ım lütfen şunu çarpar mısın?... Pardon.


"Nasılsınız? Bir şeye ihtiyacınız var mı?" bey amcam sen ne minnoşsun ya, sıkacağım şimdi o yanaklarını.


"Bir eksiğimiz yok sağ olun." Hazırlanan yer sofrasına oturduk. Sofra dolu doluydu ama hiçbiri hakkında bilgim yoktu. Sorsam ayıp olmaz ya.


"Ne güzel yemekler bunlar." Beyaza bulanmış tabağı işaret ettim. "Bu nedir?" ağa bozuntusu, minnoş bey amcayla oturmuş. Sorduğum o mükemmel soruya gülüyordu.


"Keledoş o." Kel mi? Parmağımı yanda ki tabağa kaydırdım. "Sengeser o da." Hey Allah'ım. Yan tabağa kaydı parmağım. "Helise onun da adı." Allah'ım ağlayacağım, bir tane bildiğim yok. Bunlar nasıl isimler, ne yiyeceğim ben?


"Komutan balık sever misiniz?" ulan ağa bozuntusu, şu an bildiğim bir şey dedin seni sevebilirim. Dim aslında, başımı kaldırınca anladım ki. Mikrop surat ifademe gülüyordu. Oyyy Allah'ım çarpılsın bu.


"Severiz ağa." Sesim sert çıktı neyse ki, yoksa valla ağlardım.


"Tandır balığı yaptırdık ondan başlayın isterseniz. Van cacığımızla güzel oluyor." Şu an cidden ağlayacağım. Cacık dedi. Aç kalmayacağım... Yemin ederim bu camiada benden âlâ drama queen yoktur.


"Olur ağa." Sus daha fazla konuşma. Yoksa nefretim körelir. Yapma. Biz düşmanız. Öyle kalmalıyız.


"Kahveler için sağ olun Levent ağa." Hayırdır lan... Hayırdır koçum... Ben getirdim lan, ben taşıdım o kadar. Nankörler. Yıkıldım resmen. Bu nasıl bir ihanettir. Balıkta güzelmiş. Cidden bu nedir abovvv. Bu nasıl bir lezzet.


"Ne demek Nurullah ufacık bir şeydi. Siz laf arasında demeseydiniz haberim bile olmazdı." Balığı tandırda yaptık dedi, ondan bu kadar güzel herhalde.


"Komutanımız siftahı açtı zaten." Kim? Kim? Ben mi? Ne alaka lan? Lan siz niye benim üstüme oynuyorsunuz? Hainler. Dosta bu yapılır mı? Hani dosta güven. Hani nerede?


"Afiyet olsun." Gülme lan, gülme lan... Sen lan ağa bozuntusu sen gülme. Çok güzel gülüyorsun lan. Gül be gül, ne yapayım gül.


"Evet sağ ol ağa. Taşırken biraz zahmet oldu ama iyi geldi." Susmam işte bende böyle bir kraliçeyim.


"Bir daha ki sefere karakola getiririm. Merak etmeyin siz."


"Seviniriz ağa." Susmak neydi? Nasıl bir şeydi? Ben şu an bilmiyorum. Ama onlar biliyor demek ki daha da konuşmadılar. Herkes yemeğe dalınca aynı şeyi yaptım. Balık cidden güzel. Biliyorlar bu işi.


***


"Lavabo nerede acaba?" on dakikadır lavaboyu arıyordum ama bulamayınca mecbur yardıma başvurmuştum. Bana canavar görmüş gibi bakan kadınlara gülümsedim.


"Ben size yardımcı olayım." Yanıma gelen kıza başımı sallayıp, onu takip ettim. Evin ikinci katın da bir kapıyı işaret etti.


"Orayı kullanabilirsiniz." Kızın işaret ettiği yere gidip içeri girdim. İşimi bitirip çıkınca. Ağa bozuntusu çıkmıştı karşıma. Buna karşılaşma diyemem. Çünkü karşı odanın kapısına yaslanmış bekliyordu.


"Hayırdır ağa?" gülümsedi doğrulup bana yaklaştı.


"Artık ağa bozuntusu değil miyim?" bak sen...


"Bugün değilsiniz." Valla yalan. İçimden yüz kere dedim.


"İnanasım gelmiyor. Gözleriniz yalanınızı ele veriyor." Salak ya müneccim boku yemiş sanki.


"Hadi ya, müneccim olduğunuzu bilmiyordum. Yoksa doğruyu söyler uğraşmazdım." Mükemmel 'senden nefret ediyorum' gülüşümü takındım. Durur mu? Durmaz. Durmadı, inatçı.


"Sadece duygularınızı kontrol etme konusunda biraz acemi gibisiniz ."


"Amacınız beni eleştirmek değildir umarım... Burada beklediğinize göre." Ellerini cebine koyup uzaklaştı benden. İyiydik böyle ya.


"Hayır komutan, sizinle konuşmam gereken bazı konular var." Derin bir nefes aldı, gerilmiştim. Kötü bir şey vardı.


"Anlat ağa. Hemen anlat." Duruşum bile değişmişti. Sıktığım kaslardan anlamıştım. Giderek daha fazla gerildiğimi hissediyordum. "Hemen dedim sana."


"Anlatacaklarımın başı var. Vaktin var mı?" sabır ya... Sabır. Ben ne diyorum o bana masal anlatma derdinde.


"Eğer bir şey varda, beni oyalıyorsan. Canını tek kurşunla o bedeninden çıkarırım. "


"Sakin ol komutan. Sakin ol. Ben düşman değilim. Onu anla önce." Dediğine alayla güldüm.


"Ne saçmalıyorsun sen. Buraya ilk geldiğimizde bizi karşılamak yerine, beni kendi vatan toprağıma alamayan. Buna cüret eden sendin. Sen kendini dost olarak mı görüyorsun."


"Sana o akşam anlatmak istedim. Sürekli baskın yiyoruz. Bende bu insanların umudu olarak, orada mantıklı olanı yapmalıydım. Geleceğinizin haberi geç ulaştı diye, bir yanlış anlaşılmayı bu kadar uzatmak nedendir?"


"İstediğim şeyi, istediğim kadar uzatırım. Hele karşımda senin gibi, kendini bir şey sanan ama hiçbir şeye yaramayan biri varken, istediğimi yaparım." Benden uzaklaştı. Ne ara bu kadar yakınlaşmıştık onu bile fark etmemiştim.


"İnatçı birisin. Bu ne kadar güzel olsa da o kadar da kötü. Bazen insanları dinlemek lazım komutan." Onu geri de bırakıp ilerledim. Aşağı inince etrafı taradım. Çay içmeye başlamışlardı. Arkamdan gelen adama nefretle baktım. Önüme dönüp yüksek sesle bağırdım.


"ASKER... Toparlan..." hepsi anında ayağa kalkıp yanıma gelmişti. "İleri... Evimize." Selam verip ilerlediler. Arslan'la rütbelerimiz aynı bile olsa bana uymuştu. Hepsi ciddiyetimi anlamıştı. Sinirimi anında hissetmişlerdi. Onlarla beraber ilerleyip, bizi karşılayan yaşlı adamın yanına gittim.


"Her şey için sağ olun... Ama ziyadesiyle doyduk."


"Bir şey yok değil mi komutan kızım?" adamın omzunu sıktım.


"Biz varken. Bu vakitten sonra hiçbir şey olmayacak. Değil mi ağa?" delici bakışlarıyla beni izliyordu. Ellerini arkasında bağlamış odun gibi duruyordu.


"Öyle komutan... Allah sizi başımızdan eksik etmesin." Başımı sallayıp çıktım evden. En büyük savaşımı sana karşı vereceğim gibi ağa. Ama inan ki ne olursa olsun kazanacağım.


****


"Allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın. Ulan benim düşmana ihtiyacım yok ki. Siz varken düşmana ne hak ki bana bulaşacak." Deliriyorum. Patlayacak yer arıyorum. Yoksa bunları parçalayacağım.


"Komutanım ne oldu?" sinirle başımı yanımda oturan İsmail'e çevirdim.


"Elinin körü, zıkkımın kökü oldu." Başını çevirip uzaklaştı benden.


"Biz ne yaptık sanki?" önde oturan Yalçın'a döndüm. Koltuğun arkasından başımı uzatıp saçını çektim.


"Karakol da yemek yoktu değil mi? Beni şu adamla muhattap etmeyin diyorum. Dememe gerek bile yok. Hala beni anlamıyorsanız zaten sıkıntı vardır. Ama inadına beni o adamla aynı ortama sokuyorsunuz." Duran arabadan inip karakola girdim. Arkamdan geliyorlardı. Sinirle söylenmeye devam ettim. Yok lan size huzur muzur.


"Hayır dost diyorum. Ulan düşmanım yapmaz lan bunu. Kaç yıldır beraberiz lan. Siz nasıl hala beni anlamıyorsunuz. Yakışıklı diye adamın dibinde olacağım diye bir şey mi var? Lan onu geçtim. Dün de dedim. Yakışıklı olması salak olduğu gerçeğini gizlemiyor. Üstelik, Nihal denen cadaloz onunla beraber." Devam edeceğim sırada Yıldırımın çöken omuzlarını gördüm. Ona bakmaya devam ettim ama o başını eğip güldü.


"Komik mi lan?" Muhammet yanıma gelip kulağıma eğildi.


"Nihal'den hoşlanmaya başlamıştı. Kadını beğeniyor." Yav siktir yav. Ulan kimse kalmadı da o yani.


"Yıldırım buraya gel." Saniyesinde yanıma gelmişti. Sinir falan kalmamıştı. Ona sarıldım. "Ulan sen daha güzelsin ondan. Kendine gel lan. Sana taş gibi bir aşko bulacağız." Amacım bir kadını ezmek değil. Can dostumu teselli etmekti.


"Yani şimdi o da güzel komutanım." Sırtına vurdum.


"Benim kadar değildir lan." Diğerleri de gelip kucaklaşmamıza dahil oldu. Boğulduğum sırada çığlık atıp, kurtuldum onlardan.


"Siktirin gidin lan... İlla öldüreceksiniz beni."


Onlar odalarına giderken bahçeye çıktım. Gökyüzündeydim. Ben HİLAL KARA. Bu ismi sakın unutmayın..


....

.......


....

 

 


Loading...
0%