8. Bölüm

-7-

Mizginsain98
mizginsain98

İyi okumalar. Yorumlar için teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

..........................

 

.....................................................

 

 

 

 

 

Sen sabahlar

 

Ve

 

Şafaklar kadar güzelsin.

 

"Ben bir bok anlamadım cidden." Yıldırıma hak vermek istedim ama bunu yapmama gerek kalmadan. Allah'a şükür. Son paragraf gözüme ilişti.

 

"Bakın burada ne yazıyor." Son paragrafta ki ikinci satırı gösterdim.

 

"Binbaşı Metin ekibin oraya varmasından 4 hafta sonra oraya intikal edecek ve bilgi verecektir." Hepsi aynı anda 'aaaa' dediğinde bir yükseldim. Ben fark ettim ya.

 

"Bir o eksikti." Arslan'a tek kaşım havada baktım.

 

"Ne oldu?" omuz silkti. Bak sen şuna, hele tavırlara bak.

 

"Komutanım şu mahvettiğimiz operasyon vardı ya."

 

"Evet vardı İsmail."

 

"İşte operasyonun başında Metin binbaşı vardı." Yapma. Yapma lan. Deme. Onu deme.

 

"Hayır." Gelip omuzlarıma sarıldı.

 

"Maalesef komutanım." Boka batmalarımız bitmiyordu. Binbaşım bizi mahvedecekti.

 

"Valla adam bize ne yapar bilmiyorum. Ama biliyorum ki bu günleri arayacağız." Deme Muhammed deme. Sen olumlama yap bari

 

"Ben inanıyorum. Binbaşım bize iyi davranacak." Aferin kızım pozitif düşünce. Bakma sen bu negatif torbalara. "Hem bak cezamızı çekiyoruz daha ne yapabilir ki?" deme işte şunu sesli deme be. Kızım sen neden sürekli belayı çağırıyorsun. Sen kendini biliyorsun, ne desen tersi oluyor. Neden buna rağmen sesli konuşuyorsun.

 

"Valla çok şey yapacak." Sus Yalçın sus.

 

"Hiçte bir şey yapamaz. Ben varım burada." Hepimiz Arslan'a döndük. Kıyamam inanıyor da kendine.

 

"Arslan o senin öz abin biliyorsun dimi. Söz konusu görev olunca kimseye acımaz o. seni en başta yakar." Omuz silkip bahçeye gitti.

 

"Arslan yüzbaşım bizi korur, ben ona inanmak istiyorum." Nurullah'a dönüp dudak büzdüm. Kıyamam ben sana, sende mi inandın.

 

"Ah bebeğim, nasıl bir boktayız sana anlatmaya kalksam. Ohooo cezamız biter." Benim gibi dudak büzüp bana baktı.

 

"Yok yok yüzbaşım. Bir şey yok. Bir şey yok."

 

"Var var büyük var hem de. Tüm köyün suyu yetmez bu üstümüzde ki boku temizlemeye." Cidden İsmail'i dövmek istiyorum.

 

"La sussana çocuk zaten korkuyor." Ben daha lafımı bitirmeden Nurullah ayağa kalktı.

 

"Ne korkması komutanım. Türk askeriyim ben. Kimden korkacağım." İte bak. Daha yeni sızlanan bu değil miydi? Lan şimdi bu artistlik kime?

 

"Ben vallahi bir şey demiyorum artık. Bu nasıl bir dönüştür Nurullah?"

 

"Cevap vermek zorunda mıyım komutanım?" ya sabır.

 

"Değilsin Nurullah. Yeter ki sus artık. Madem binbaşı gelene kadar oturacağız. Ne yapalım fikri olan?"

 

"Köye inelim mi?" hepimiz saniyesinde cevap veren Yalçın'a döndük. Bu suratta ki sırıtış nedir aslanım?

 

"Komutanım yemin ederim bunun altında bir şey var." Yıldırım heyecanla oturduğu sandalyeden kalkıp Yalçın'ın yanına gitti. "Anlat lan hemen." Gülüşümü saklamak için ellerimle yüzümü kapattım. Allah'ım sen bize akıl fikir ihsan eyle.

 

"Haklısın onbaşım var bunun altında bir şey. Anlat hemen Yalçın." Yıldırım'a arka çıkınca Azrail gibi Yalçın'ın tepesinde dolanmaya başladı. Meraklı.

 

"Ne olacak yüzbaşım. Bir görünelim dedim." 5 kişi aynı anda 'anlat lan' diye bağırınca bülbül gibi şakımaya başladı.

 

"Markette ki kızı görmek istedim." Öttüğü gibi bir 'oooo' merasimi gerçekleşti.

 

"Vay be. Gizli kapaklı işler. Hayırdır Yalçın?"

 

"Ne gizlisi Muhammed. Dedim ya." Boncuk boncuk terledi zavallım ya.

 

"Ne kadar süredir kızı rahatsız ediyorsun."

 

"Yüzbaşım yemin ederim rahatsız etmedim. Yüzüne bile bakamıyorum." Hepimiz dumura uğramıştık. Ne dedi? Yüzüne bile bakamıyorum dedi. Lan...

 

"O zaman nasıl gördün kızı?" hepsi yanıma gelip oturunca, Yalçın tek başına karşımız da kalmıştı.

 

"Göz göze geldik bir kere." A-a o iş öyle oluyor mu lan?

 

"Bir kere?" dedi İsmail. Başını sallayıp bize bakmadan her yeri inceledi.

 

"Göz göze?" dedi Muhammed. Tekrar başını salladı.

 

"İlk bakışta?" dedi Yıldırım. Gülme Hilal sakın gülme.

 

"İlk görüşte?" dedi Nurullah. Allah'ım güleceğim. Salak bunlar.

 

"Sen aşık mı oldun lan?" dedi Arslan. Sen ne ara geldin de konuyu çözdün be adam.

 

"Ne aşkı komutanım?" ayağa kalkıp kaçacağı sırada Yıldırım ve Nurullah onu tutup tekrar yerine oturttu.

 

"Nereye Yalçın? Daha ben konuşmadım." Şimdi düştün elime.

 

"Yüzbaşım vallahi anlatacak bir şey yok." Sinsi gülüşüm yüzümdeydi. Salak beni kandıracağını sanıyordu.

 

"3 saniye içinde konuşmaya başlamazsan. Sürgün bitene kadar köye inmeme yasağı alırsın."

 

"Adı Dicle. 26 yaşında. Bir nişan attıktan sonra aşka tövbe etmiş." E ebenin nikahı.

 

"Sen bunları nerde4n biliyorsun acaba?" evet Arslan bende bunu soracaktım.

 

"Biraz gizli kapaklı sordum. Soruşturdum." Ne ara lan? Ne ara?

 

"Yalçın seni çok fena döverim."

 

"Yüzbaşım yemin ederim kötü bir şey yapmadım. Amacım sevdiği falan var mı? Diye onu öğrenmekti. Allah'a şükür yokmuş." Yine sırıtıyor. Yanmış bu. Fena yanmış.

 

"Dimi Yalçın, Allah'a şükür." Kendini sandalyeye gömmeye çalışıyordu.

 

"Ne zamandır kızın peşindesin?"

 

"Peşinde değilim vallahi komutanım."

 

"Lan kızı araştırmışsın, nasıl peşinde değilsin?"

 

"He o anlamda. Yani siz peşinde deyince. Ben direk arkasında takip ediyor gibi falan yani. Öyle anladım." Allah'ım ben artık takip edemiyorum. Sende bıktın bizden. Biliyorum.

 

"Eee... Eeeee cevap ver." Arslan bağırma. Neden bağırıyorsun ki? Zaten çocuk heyecandan bayılacak şimdi.

 

"Alışverişime gittiğimde gördüm." Tabi ya.

 

"Bende diyorum bu alışveriş neden hiç aksatılmadan yapılıyor."

 

"Yalan söyleme Hilal. Öyle bir şeyi takip bile etmedin." Ya bu adam neden beni illa bozacak. Şimdi ağzımı da bozacağım tam olacak.

 

"Arslan sus. Küfür ederim yoksa."

 

"Sen küfür etme. Saçmalıyorsun."

 

"Hele hele, kedi götünü görmüş yara sanmış. Ben götün birini gördüm adam sandım. Diyor muyum?"

 

"Dedin. Şu anda." Gülme Hilal.

 

"Sen dedirttin."

 

"Tamam Hilal sus. Konu sen değilsin."

 

"Arslan vallahi bak döverim. Kalbimi kırıyorsun." Şaşkın şaşkın yüzüme bakmaya başladı.

 

"Ciddi misin? Kalbin kırılıyor mu ya senin?" ya Allah senin tependen baksın.

 

"Kalktı ya valla senin mabadın baya kalktı."

 

"Sen iyice terbiyesiz oldun ha." Bana diyene bakın.

 

"Sus Arslan. Konumuz sen değilsin. O çuval gibi ağzını kapat." Ona üçün birini gösterip Yalçına döndüm. (orta parmak)

 

"Bakmayın öyle yüzbaşım valla kötü bir şey yapmadım." Bu çocuk niye normal bakışımdan bile korkuyor. Var bunun altında bir şey. Bu böyle tutuşmuşsa var bir şey.

 

"Yalçın ben seni anladım lan. Hemen dökül yoksa hedef tahtası olarak bitirsin sürgünü." Ayyy ne kadar güzel tehdit ediyorum.

 

"Yüzbaşım siz nesiniz?"

 

"Mükemmel bir insanım neden sordun?" Arslan omzuma vurunca ona ters bir bakış attım. Pislik illa karışacak. Kıskanç mikrop.

 

"O değil yüzbaşım. Nerden anladınız başka bir şey olduğunu?" salak ya...

 

"Ben neyim? Dünyanın en mükemmel varlığı olan kadınım. Ben her şeyi hissederim. Anladın mı çiçeğim?" ondan makas aldığım gibi Arslan omzuma yumruk atmıştı.

 

Allah senin cezanı benimle versin.

 

Amin.

 

"Lan anlat artık. Arslan arkada omzumu çürüttü." Elimi masaya vurduğum gibi konuşmaya başladı. Allah'ım neden aşık olunca salak oluyorlar. Sen beni koru Allah'ım.

 

"Artık ona anlatmam lazım." Neyi lan? Neyi anlatması lazım?

 

"Neyi lan. Sen neden taksit taksit konuşuyorsun." Konuş İsmail. Benim için de bir tane çak.

 

"Lan kendimi anlatmam lazım ona. Çok sıkıldım böyle gizli kapaklı." Tam açtım ağzımı konuşacağım Yıldırım susturdu beni.

 

"Bir saniye komutanım. Şimdi bu salağı ben mi yanlış anladım? Şimdi bu diyor ki bize. Ben kızı gördüm beğendim. Gizli gizli hakkında ki her şeyi öğrendim. Her hafta onu görmek için merkeze indim. Kızı da gizli gizli izledim. Şimdi de tak etti canıma ona açılacağım. Bunu diyor değil mi?" Evet kısaca bunu diyor bu çocuk. Ta lan nasıl açılacak? Ne diyecek? Kız bunu tokatlasa haklı.

 

"Evet tam olarak bunu diyor kardeşim." Muhammed eli çenesinde hayranlıkla Yalçın'a bakıyordu. Delireceğim...

 

"Kardeşim o kız seni orada tokat manyağı yapar." Nurullah avucunu Muhammed'in ensesine yapıştırınca, transtan çıkıp gerçek dünyaya geri döndü.

 

"Ben o sahneyi görmek isterim." İsmail gülmeye başlayınca bende kendimi tutmamıştım.

 

"Oğlum saçmalamayın. Hem biz doğudayız. Kızın sevdiği olup, olmadığını öyle ona buna sorarak öğrenemezsiniz." Sonunda omzumu rahat bırakıp sandalyeye oturan Arslan'ı dikkatle dinledik.

 

"Burası küçük bir köy hem. Sevdiği varsa bile kim bilecek. Allah bilir köşe başında oturan teyzelere sormuşsundur sen." Yalçın bakışlarını kaçırdığı gibi ona hayretle baktım.

 

"Bunu yapmış olamazsın değil mi?" bana cevap vermeyince Yıldırım'a verdiğim işaretle ensesinde bir şaplak patlamıştı.

 

"Yaptım... Yaptım komutanım. Yoksa nasıl öğrenecektim?" ağlamak istiyorum. Bu kadarı bana bile fazla artık.

 

"Tamam lan... Tamam ben yapacağım."

 

"Neyi komutanım? Yoksa sizde mi?" ne? Ne sizde mi?

 

"Evet oğlum ben yapacağım işte." Masadan kalkıp yanıma gelmişti. Herkes bakışlarını bize çevirince bir korkmuştum.

 

"Siz ne ara onu gördünüz de. Aynı hisleri beslediniz. Komutanım siz yoksa şey misiniz?" Aaaa-aaaaaa salak... Valla salak.

 

"Lan aptal... Salak.... Delireceğim..." cümle kuramıyorum bu nasıl sorudur.

 

"Yalçın ben erkeklerden hoşlanıyorum lan." Ellerini kaldırıp 'Yarabbi şükür' dedi. Bayılacağım. Herkes bana gülüyor. Allah senin de tependen baksın Yalçın. Size yardım etmek isteyen beynime sıçsınlar.

 

"Konuşmak istemiyorum. Allah benimde tepemden baksın. Topluca çarpılırsak herkes rahatlar hem."

 

"Özür dilerim komutanım." Ulan Yalçın, açık çamaşır suyuyla yan yana uyuyasın. Amin.

 

"Ben kızla konuşacağım. Ama tokadı ben yersem, seni tokat manyağı yaparım. Seni sabah akşam belirli saatlerde tokatlarım. "

 

"Olur... 7/24 tokatlayın isterseniz. Gıkım çıkarsa İsmail tokatlasın. Zaten tek tokadıyla komalık olurum."

 

Ben niye kaşınıyorum ki onu da bilmiyorum. Hayır banane, bırak dövsünler. Offf Hilal sen

i sen bile anlamıyorsun bazen. Bunlar nasıl anlasın. Allah'ım sen bana güç kuvvet akıl ver. Var zaten ama, biraz torpil lazım.

 

Kesin çarpılacağım.

 

Allah'tan torpil istemek ne Hilal?

 

 

 

.............................

Bölüm : 14.08.2024 16:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...