Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.BÖLÜM: KARTAL TİMİ.

@mk.meraal

 

"Çünkü hatıralar kuşlar gibi, Dal ister konacak..."

OKTAY FIRAT

 

Sessiz bir geceydi. Gökyüzü, yıldızlarla kaplıydı ama hiçbir yıldız onların adını anmayacaktı. Gölgelerin arasında kaybolmuşlardı, her biri sessizce nefes alıyor, görevlerinin ağırlığını omuzlarında taşıyorlardı. Onlar, Kartal Timi’ydi. İsimlerini kimse bilmeyecekti. Onlar sadece bir gölge, bir fırtına gibiydiler. Vatanları için ölmeye hazırdılar, ama isimleri yalnızca mezar taşlarına kazınacaktı.

 

Yüzbaşı Aras EREN, timin lideriydi. Soğukkanlı, planlı ve her daim bir adım önde. Sessizliğiyle konuşurdu, bakışları ise en karanlık anlarda bile güven verirdi. Takımı ona sonsuz bir sadakatle bağlıydı, çünkü o, kendini adadığı her görevi eksiksiz tamamlayan bir liderdi.

 

Üsteğmen Serkan TURGUT, ekibin strateji uzmanıydı. Haritalarla dans ederdi; arazinin, düşmanın ve tüm olasılıkların analizini yapar, her hareketi bir satranç hamlesi gibi hesaplayarak ekibi yönlendirirdi.

 

Teğmen Ayla DUMAN, keskin nişancıydı. Gözleri adeta bir kartalın gözleri gibi keskin, nefesi kadar soğukkanlıydı. Yüksekten vurur, hedefi asla şaşmazdı. Timi, en kritik anlarda onun güvencesi altındaydı.

 

Astsubay Kıdemli Başçavuş Cemil YALÇIN, timin en deneyimli üyesiydi. Yılların getirdiği bilgi ve beceriyle, gençlere rehberlik ederdi. O, timin bir nevi "ağabeyi" gibiydi; gerektiğinde koruyan, gerektiğinde yol gösteren.

Astsubay Üstçavuş Sevgi KARAOĞLU, patlayıcı uzmanıydı. Ellerinde ölümcül bir beceri vardı; her patlayıcıyı adeta bir sanat eseri gibi kurardı. Gözleri ateşin içindeyken bile soğukkanlılığını korurdu. Onun elinden çıkan hiçbir şey geri dönmezdi.

 

Astsubay Çavuş Kerem ALTUĞ, takımın en genç üyesiydi, ama cesareti ve azmiyle fark yaratıyordu. Her an öğrenmeye ve kendini geliştirmeye açık olan Kerem, Kartal Timi'nin dinamik ve enerjik yüzüydü.

 

Astsubay Kıdemli Çavuş Melis ÖZTÜRK, ilk bakışta zarif ve nahif görünse de, içinde bir savaşçının ruhunu barındırıyordu. Sağlıkçıydı, yaralıları kurtarırdı, ama gerektiğinde savaş alanında yerini alıp düşmanla yüzleşirdi. Onun olduğu yerde kimse pes etmezdi.

 

Onlar, Kartal Timi’ydi. Sessiz bir fırtına gibi gelir, iz bırakmadan geçerlerdi. Görevleri zor, düşmanları acımasızdı. Ama onların inancı, birbirlerine olan güvenleri her şeyin üstündeydi. Her biri, vatanı korumak için gözü kara bir şekilde mücadele ediyordu. Gecenin karanlığına karışarak ilerlediklerinde, ne bir ayak sesi ne de bir iz bırakırlardı. Sadece son görevlerini tamamlayıp geri döndüklerinde, kimse onlardan bahsetmezdi. Çünkü onlar bilinmeyen kahramanlardı.

 

Kartal Timi’nin bir görevi vardı: düşman hatlarına sızmak, kritik bir noktayı ele geçirip oradaki direnişi kırmak. Hiçbir adım geri çekilmek için değildi; her adım, vatan uğruna atılmış bir ileri adımdı.

 

Gece ilerlerken, gökyüzü ağır ağır kara bulutlarla kapanmaya başlamıştı. Bir yandan yağmurun yaklaştığı hissediliyor, bir yandan da soğuk bir rüzgâr tüm vadiyi kasıp kavuruyordu. Kartal Timi, karanlıkta adeta görünmez olmuştu. Her biri etrafını dikkatle süzüyor, en ufak bir sesi bile kaçırmıyordu. Düşman bölgesine giriyorlardı, her an tetikte olmak zorundaydılar. Görev kritikti; düşmanın tüm savunma hattını çökertmek için belirlenen hedef noktayı ele geçirmeleri gerekiyordu.

 

Yüzbaşı Aras EREN, ön saflarda ilerlerken elini kaldırıp ekibini durdurdu. Bir hareketlenme fark etmişti. Düşman keşif ekipleri yakınlarda olmalıydı. El işaretleriyle ekibini uyararak onları pozisyon almaları için yönlendirdi. Her biri yere sessizce çömeldi, çevreyi taramaya başladı. Aras’ın gözleri karanlıkta bile keskin, en ufak bir kıpırtıyı kaçırmıyordu. Kulaklığına gelen fısıltı, Üsteğmen Serkan TURGUT’ TAN geliyordu.

 

“Sol taraf boş değil, en az iki adam. Görüyor musun?”

 

Aras başını hafifçe salladı ve takımını pozisyon almaya yönlendirdi. Teğmen Ayla DUMAN, tüfeğini yavaşça omzuna yaslayarak gözlerini teleskopuna dikti. Nefesini düzenledi ve sessizce bekledi. Bir an sonra rüzgârın hafif uğultusu arasında, silahının susturucusundan çıkan neredeyse duyulmaz bir patlama sesi yankılandı. Düşman askeri yere serilmişti, ama henüz fark edilmemişlerdi. Diğer düşman askeri, arkadaşının düştüğünü anlamadan önce Ayla’nın ikinci atışıyla sessizce yere yığıldı.

 

“Temiz,” dedi Ayla, soğukkanlı bir ses tonuyla. Görev her zamanki gibi olağan akışındaydı, fakat herkesin içinde bir fırtına kopuyordu.

 

Astsubay Kıdemli Başçavuş Cemil YALÇIN, yılların verdiği deneyimle bölgeyi dikkatle inceliyordu. “Yakınlarda bir devriye ekibi daha olabilir. Rüzgârın yönünü kullanarak ilerlemeliyiz. Sesimizi keser,” diye uyardı.

 

Astsubay Üstçavuş Sevgi KARAOĞLU, çantasındaki patlayıcıları kontrol etti. Görevin kritik anı yaklaşıyordu; tam zamanında patlatması gereken birkaç stratejik hedef vardı. Sessiz bir kararlılıkla, her bir patlayıcıyı elinden geldiğince hızlı ve dikkatli bir şekilde yerleştirmeye hazırlanıyordu. Onun için bu iş, bir sanatçı titizliği gerektiriyordu; her bir düzenek, düşmana kaçacak yer bırakmamalıydı.

 

Takım ilerlerken, Astsubay Çavuş Kerem ALTUĞ ve Astsubay Kıdemli Çavuş Melis ÖZTÜRK, arka saflarda gözlemci olarak görev yapıyordu. Kerem, cesur ve atılgandı, ama bu görevde dikkatli olmak gerekiyordu. O yüzden Melis, her adımını ona rehberlik ederek attırıyordu. Melis, sağlıkçı olarak görev yapıyordu ama savaşçı ruhu hiç sönmemişti. İkisi de ilerlerken, düşmanın izlerini kaybetmeden takip ettiler.

 

Timin hedefi, vadi boyunca ilerleyerek düşman karargâhına ulaşmak ve içerideki kritik noktaları sabote etmekti. Sonunda beklenen an geldi. Yüzbaşı Aras EREN, herkesin pozisyon aldığını kontrol etti ve kulaklıktan emir verdi: “Sevgi, hazır mısın?”

 

Sevgi, patlayıcıları ustaca yerleştirmişti. “Patlayıcılar hazır. İşaret verdiğin anda patlatıyorum,” dedi kararlı bir sesle.

 

Aras, etrafı son kez gözden geçirdi ve bir fısıltıyla “Patlat,” dedi.

 

Bir saniye sonra, vadinin sessizliği yerini patlama seslerine bıraktı. Düşman mevzileri, birer birer yok oluyordu. Patlamaların ardından kargaşa ve panik başlamıştı, ama Kartal Timi çoktan harekete geçmişti. Düşman karargâhına yapılan bu sızma harekâtı, düşmanın tüm planlarını altüst etmişti. Kartal Timi, kaosun ortasında sessizce ilerleyerek hedeflerini tek tek etkisiz hale getiriyordu.

 

Teğmen Ayla DUMAN, uzak bir noktadan önemli bir düşman komutanını gözlemliyordu. Kritik bir pozisyonda bulunan bu adam, operasyonun başarısı için hedeflerden biriydi. Ayla, tüfeğini bir kez daha omzuna yasladı ve hedefe kilitlendi. Nefesini tutup atışını yaptı. Bir an sonra düşman komutanı yere serilmişti.

 

Görev başarıyla ilerliyordu. Kartal Timi, işlerini kusursuz bir şekilde yerine getiriyor, düşmanın karşılık verme şansı bulmasına izin vermiyordu. Yüzbaşı Aras EREN, ekibine geri çekilme işaretini verdiğinde, her şey planlandığı gibi gitmişti. Düşman, arkasında bıraktığı büyük kayıplarla şaşkınlık içinde kalmıştı. Kartal Timi ise gölgeler arasına yeniden karışarak iz bırakmadan bölgeden uzaklaşmaya başlamıştı.

 

Sonunda güvenli bir bölgeye ulaştıklarında, Aras ekibine baktı. Her biri yorgundu ama gözlerindeki inanç ve kararlılık hâlâ sarsılmazdı. Bir kez daha başarmışlardı. Kimse onların adını bilmeyecek, kimse zaferlerini kutlamayacaktı, ama vatan uğruna canlarını ortaya koyarak görevlerini yerine getirmişlerdi.

 

Gökyüzüne bakarken, Aras sessizce fısıldadı: “Çünkü hatıralar kuşlar gibi, dal ister konacak. Bizim anılarımızı ise ancak rüzgâr taşıyacak.” Timi, yavaşça uzaklaşırken birer gölge gibi iz bırakmadan gözden kayboldular.

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%