Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@mlkshnn

 

 

 

"Ve Keçi, Çiçek'e Aşık Oldu"

.....

Genç bir kız elindeki şeffaf poşetle yürüyordu. Gittiği küçük bakkaldan kahvaltı için sadece iki taze somun ekmek almıştı. Küçük, dar ve oldukça yıkık bir sokaktı yaşadığı yer. Müstakil eski on evden oluşan bu sokağın karşılıklı iki kaldırımında beşer ev bulunurdu ve hepsi de tek kattan ve küçük bahçeden oluşurdu.

 

Ağzında şarkılar mırıldanarak yürüyor, gördüğü herkese tebessüm ediyor ve top oynayan çocukların saçlarını okşuyordu. Çocukluğunu geçirdiği bu mahalle onun her anına şahit olmuştu.

 

Burada doğmuş, okula gidip genç kız olmuş ve burada en büyük acıyı yaşayıp babasını kaybetmişti.

 

Sadece 20 yaşında genç bir kızdı. Kahverengi saçlarını özensizce yukarıdan at kuyruğu yapmış, bulunduğu mevsimin ayazına karşın dizine yetişen ince yeşil triko hırka ve siyah bir pijama altı giymişti.

 

Ön düğmelerini açık bıraktığı hırkanın içerisinden krem renk boğazlı ince sweati görünüyordu. Annesine görünmeden evden çıkabildiğinin en büyük göstergesiydi bu. Asla bu havada montsuz dışarı çıkmasına izin vermezdi.

 

Poşeti sallaya sallaya bir kapıya yaklaştı. Sokağın sağ kaldırımının en orta yerinde demir, kısmen boyası kalkmış ve oldukça eski bir kapıydı.

 

Uzanıp kulpunu yavaşça çevirdi, karşısına ilkin bir bahçe çıktı. Kışa ve soğuğa rağmen iki tarafında çiçeklerin olduğu ince bir yol vardı önünde. Yolun sonu müstakil bir eve çıkıyordu.

 

Birkaç adımdan oluşan küçük yolu geçip evin kapısında durdurdu adımını. Üç basamak yüksekliğinde küçük bir balkonu vardı.

 

Balkonda, eve ait pencerelerden birinin önünde eski bir kanepe bulunurdu. Ailesiyle burada yaz akşamları oturur, uzun uzun sohbet ederlerdi.

 

Onun tam bitişiğinde ise ahşap ve kahverengiye acemice boyanmış bir kapı vardı.

 

Buz olan ellerini hırkanın cebine koyup bir anahtar çıkardı. Oldukça sessiz olmaya çalışıp kilidi yuvasına geçirmeye çalıştığı anda kapı iç taraftan bir hışımla açıldı.

 

"Rüya!" Dedi Annesi.

İsmi Zeynep'ti. Endişeyle kızının gözlerine bakıyordu. Elinde kızının montu vardı, evden çıkarken giymediğini fark edip telaşla kapıya koşmuştu. Biricik kızı, havanın soğuğuna pek dirençli değildi, çok çabuk hastalanırdı.

 

"Neredesin!?"

"Ekmek almaya gittim"

 

Zeynep Hanım derin bir nefes alıp elindeki montu bir köşeye bıraktı. Kırışmış yüzü ve ilerlemiş yaşına rağmen beyaz tenine uyum sağlayan pembe yanakları ve kısa siyah saçları vardı.

 

Omuzlarına kahverengi bir şal örtülüydü, gözleri endişeliydi. Dakikalardır evin içerisinde, dışarıya montsuz çıktığını fark ettiği kızını bekliyordu.

 

"Neden montunu giymedin? Hasta mı olmak istiyorsun yine?"

 

Biraz da kızgınlık içeren ses tonuyla kızının gözlerine bakıyordu, Rüya gülümseyip içeri girdi, annesinin evhamlı hallerine alışkındı. Bu kadın, çocuklarının büyüdüğüne hala ikna olmamış, küçük birer çocuk gibi arkalarındaydı. Adımını küçük salonun sağına çevirdi.

 

Küçük ve oldukça dar olan mutfağa girdi, ekmek poşetini tezgahın üzerine bıraktı, annesine döndü. Iki eliyle yanaklarını sıkıp gülümseyerek gözlerine baktı.

 

"Bir sorun yok Zeynep Sultan, hava göründüğü kadar soğuk değil"

 

Zeynep Hanım gözlerini kıstı, söylediklerine asla inanmıyordu. Daha dük gece sabaha değin lapa lapa kar yağmıştı. Hava oldukça soğuktu. Yaklaşıp evladının elinden tuttu, çekiştirerek mutfaktan çıkardı. Evin en soğuk alanlarından biriydi burası.

 

Tam karşıda bulunan bir odaya girdi, oturma odasıydı. Önünde koyu kahve renklerde bir kömür sobası bulunuyordu. Yeni kömür ve odun atmıştı, sıcacık ateşiyle odayı ısıtıyordu.

 

Tam bitişiğinde de vişne rengi bir minder konuluydu, genç kızı oturtup karşısına dikildi. Gözlerini kıstı, işaret parmağını salladı.

 

"Ben izin vermeden buradan kalkmayacaksın!"

 

Rüya gülümseyerek omuz silkti. Annesi, bu dünyada tutunduğu en değerlilerden biriydi. Zaten onun için bu hayatın anlamı olan iki kişi vardı sadece.

 

Biri annesi ve diğeri de şu an odanın kapı pervazına sırtını yaslayıp, kollarını göğsünde birleştiren ağabeyiydi.

 

İsmi Ali Demir'di. Üzerinde yarım kol siyah bir tişört ve siyah bir eşofman altı vardı. Masmavi gözleri tıpkı bir denizi andırıyor, parıldıyordu. Kısa kahverengi kirli sakallarıyla oldukça yakışıklıydı. Yüzünde tebessüm vardı, annesi ve kız kardeşinin savaşını izliyordu.

"Yine kızdırdın değil mi?" Diye sordu tebessümle.

 

Rüya bakışını kaldırdı, gözleri ağabeyinin gözleriyle buluştu. Aralarında sadece bir adımlık mesafe vardı. Zaten bulundukları oda sadece altı adımdan oluşuyordu. Gözleri ağabeyinin aksine elaydı. Yavaşça kıstı.

 

"Sadece ekmek almak istemiştim. Çok iyi niyetli bir davranıştı"

 

Genç adam güldü. Annesinin mindere oturtması demek, oradan o izin vermediği sürece kalkılamayacağı anlamına geliyordu. Tek adım atıp kız kardeşine yaklaştı, çok az eğildi, gözlerini gözlerine dikti.

 

"Zeynep Sultan'ın gözetimi altında olacaksın bugün yine, sana sabır diliyorum"

 

Ali Demir yavaşça geriye çekildi, yeniden sırtını kapıya yasladı. Kardeşi ve annesinin aksine gözleri mavinin en güzel tonuydu. Fazlasıyla uzun bir bedene ve kaslı bir vücuda sahipti. Yüzünde tebessüm belirdi.

Gözleri ağabeye kaydı, üzerinde kısa kol gözleriyle aynı renk bir tişört vardı. Bakışlarını yavaşça kıstı, intikam alma vaktiydi. Tebessüm etti. "Anne!" Diye seslendi.

 

Zeynep Hanım hızlı adımlarla mutfaktan çıkıp odaya girdi, telaşlı gözleri çocuklarına döndü.

 

"Abime bak, bu soğukta kısa kol giymiş"

 

Genç adamın şaşkın bakışı önce kardeşini sonra annesini buldu. Açıklama yapma zorunluluğu hissetti, annesinden azar işitecekti. Dudaklarını araladı, Zeynep Hanım fırsat vermeden hızla kolundan tutup kapıdan uzaklaştırdı. Aynı anda da söyleniyordu.

 

"Büyümeyeceksiniz değil mi? Ne zaman kendinize dikkat etmeyi öğreneceksiniz!"

 

Kapının arkasına takılı demir bir askı vardı, siyah bir hırka indirdi. Triko ve uzun kolluydu. Tebessümle izleyen kızına rağmen oğluna yaklaştı. Küçük bir çocuk gibi önünde durup kollarını giydirdi. Önündeki fermuarı da kapattı, genç adam derin bir nefes verdi.

 

Evin içerisinde sıcağa tahammülü olmayan tek kişiydi, kalın giysilere kesinlikle dayanamıyordu. Kışın en soğuk döneminde bile tişört giyer, üstüne ise sadece siyah deri montunu çekerdi.

 

"Anne, o kadar da soğuk değil" diye diretse de, Zeynep Hanım umursamadı. Tek düşündüğü sobalı küçük evde, evlatlarının hasta olmamasıydı.

"Kar yağıyor! Anne sözü dinlemeyi öğretemedim ben size!"

 

Ali Demir sitemleriyle mutfağa yeniden yol alan annesinin gidişini izledi. Bakışı kardeşine kaydı, intikamının zaferi ile kıs kıs gülüyordu. Ağabeyinden gerçekten istediği intikamı alabilmişti. Zafer onundu.

 

"Küçük cadı! Bunu yanına bırakmayacağım, unutma"

 

Mavi gözlerini kıstı, Rüya gülmeye devam ediyordu. Onu kızdırmak oldukça hoşuna gidiyordu.

 

"Bekleyeceğim canım abim"

 

Elini sobanın sıcak havasına tuttu, bir yandan da ağabeyine bakıyordu. Ceketin fermuarını açmış, derin derin nefes alıp rahatlamaya çalışıyordu. Gülerek diğer elini de sobanın sıcaklığına çevirdi.

 

Sadece beş yaş vardı iki kardeş arasında. Yoksulluklarına rağmen evlerinden mutluluk ve huzur hiçbir zaman eksik olmazdı. Bu yıkık ve eski evi ısıtan, sobaya attıkları kömür ve odun değil, üç kişilik ailenin arasındaki sıcaklık, bağ ve sevgiydi.

 

....

Evin kapısını koşar adımlarla açtı Ali Demir, hızla kapının önünde, kanepenin tam bitişiğinde bulunan ayakkabılıktan siyah kısa botlarını aldı. Eğildi, üstünde annesinin zorlamasıyla lacivert bir triko kazak, siyah deri bir mont ve mavi bir kot pantolon vardı. Bağcıklarını aceleyle bağladı, ayağa kalktı.

 

"Demir!!"

 

Annesinin telaşlı sesini duydu, adımlarını durdurdu. Tam bahçe kapının önündeydi, bakışını geriye çevirdi, Zeynep Hanım'ın endişeli gözlerini gördü.

 

"Hemen buraya gel! Çabuk! "

 

Genç adam şaşırdı. Endişeyle geri dönüp yanına yaklaştı.

 

"Ne oldu anne?"

 

Zeynep Hanım arkasına sakladığı bereyi çıkardı, rengi siyahtı. Oğlunun yanına yanaşıp yavaşça başına taktı. Ali Demir şaşkındı, acelesi vardı fakat annesi bere için mi onu geri çağırmıştı.

 

"Bere için mi çağırdın? Geç kaldım anne, sevkiyata yetişemeyeceğim"

 

Hızla yeniden arkasını dönüp bahçe kapısına yaklaştı. Açmak için kulpuna dokunduğu sırada yine bir sesleniş duydu. Kız kardeşinin sesiydi.

 

"Bekle abi! Beni de bekle!"

 

Çizmelerini giymeye çalışan Rüya'ya bakıp derin bir nefes aldı. Kolundaki saate baktı. Önemli bir sevkiyat vardı, son dakika hatırlamıştı. Bakışını kardeşine çevirdi, ayakkabılarını giymişti. Hızla döndü, bahçeden çıktı. Cebinden bir anahtar çıkarıp kapının önünde park edilmiş olan küçük ve eski mavi kamyonete yaklaştı.

 

Kapısını açıp çalıştırdı, genç kız koşarak yetişip sürücü koltuğundaki ağabeyinin yanında yerini aldı. Elindeki bereyi açık bıraktığı saçlarının üzerine taktı, Ali Demir kamyoneti çalıştırdı.

 

.....

Yumruklarla çalınan kapının sesiyle araladı genç adam gözlerini. Yıkık olan kapının, erken davranmazsa bu vuruşlara dayanamayıp yıkılacağından adı gibi emindi.

 

Gecenin bir yarısıydı. Odasındaki sönmüş kömür sobasına bakıp hızla üzerindeki battaniyeyi attı, ayağa kalktı. Evdeki üç odadan biri olan odasının kapısını süratle aralayıp koridora çıktı, kapalı olan dış kapının önünde korkuyla bekleyen ailesini gördü.

 

Annesi endişeyle bekliyor, kız kardeşi de yaşlı gözleriyle duruyordu. Hızla ikisini de sakinleştirip kapıya yaklaştı. Kapının arkasında durdu, açmadan önce "Kimsin!" Diye sordu.


Cevap yoktu, kapı gümbür gümbür çalıyordu.
Ailesine döndü. Onları köşeye çekip kapının arkasına geçti. Kapıdaki, gecenin bu vaktinde bir hırsız, bir saldırgan veya ne olduğu belli olmayan biri olabilirdi. Derin bir nefesle kapıdaki sürgüye elini yaklaştırdı.

 

Kız kardeşinin hıçkırıklarını duydu, en son kapıları böylesine şiddetli çaldığında, babalarının ölüm haberini almışlardı. Ali Demir yavaşça yanına yaklaştı, sakinleşmesini, sessiz olmasını söyleyip yeniden kapıya yaklaştı. Derin bir nefes verip sürgüyü yavaşça çektiğinde, içeriye fırtına hızında genç bir kız içeri.

 

Hızla Ali Demir’i itip içeri girdi, sürgüyü çekip kapattıktan sonra sırtını kapıya yasladı. Derin bir nefes verip kafasını yavaşça kaldırdı, gözleri şaşkınlıkla izleyen üç ayrı kişiyle buluştu.


"Kimsin sen?!" Diye sordu öfkeyle Ali Demir.

 

Genç kız uzun düz siyah saçları, uyum içerisindeki kömür gözleri ve karı andıran beyaz teni ile karşısındakileri yavaşça süzdü. Ter atan yüzüne, delice çarpan kalbine, gizlemeye çalıştığı alkollü nefesine ve soğuktan titreyen ellerine rağmen gülümsemeye çalıştı.

 

Tek elini yavaşça kaldırıp salladı, "Bir davetsiz misafir" dedi umursamazca.


Ali Demir'in şaşkın mavileri önce gecenin bir yarısı evlerine gelen bu kıza, ardından ailesine döndü. Annesi ve kız kardeşi şaşkınlıkla yabancı kızı izliyordu. Üçünün bakışları buluştu, kimdi bu kız? Neden gecenin bir yarısı kapılarına dayanmıştı?

Üçü de merakla genç kıza dönse de, hiçbiri gecenin bir yarısı kapıya sığınan davetsiz misafirin, hayatlarının merkezine oturacağını bilemedi.

 

 

.....

Oyları eksik etmeyelim lütfen 💙

 

 

Loading...
0%