Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.Bölüm: Yok

@mlkshnn

Bu kız, onun başına kalmıştı. Derin derin nefes alıp, eğildi. Bir elini bacaklarının altına, diğerini sırtının arkasına bırakıp tek hamlede genç kızı kaldırdı.


Durdu Nehir, hiç böylesine yakın olmadığı adamın soluğunu ve erkeksi kokusunu hissediyordu. Düşmekten korkarak kollarını boynuna doladığında, kalbinin duracak derecede hızla çarptığını da fark ediyordu.


Ne oluyordu? Bu neydi? Kalbi neden, neden böyle atıyordu? Bakışını yüzüne çevirdi, kusursuz ve pürüzsüz yüzü sakalları neden şimdi aklını başından alıyordu.


Daha düne kadar çekindiği ve yüzüne bile bakmayan bu mavi gözler, yakından neden böylesine büyüleyiciydi?


"Ah ayağım"


Dedi sadece bir kez daha yüzüne bakmasını isteyerek. Bir anlık refleksle ona çevirdi genç adam bakışını, kulübeye ilerliyordu.


Tek elini yavaşça boynundan çekti Nehir, genç adamın sakallarının üzerine bıraktı. Gözlerini yavaşça yumup dudağını dudağına değdirdi. Elini sakallarına gezdirirken, genç adamın dudaklarını hissetmeye çalışıyordu. Sert ve etkileyiciydi.


Durmuştu tepkisiz Ali Demir, mavilikleri şaşkınlıkla kendine gelirken, hızla kafasını geriye çekip genç kızı yere indirdi.


"Ahh!"


Haykırdı acıyla, deyimi yerindeyse yere atılmıştı. Sızlayan ayağını hızla kaldırdığında, genç adam gözlerini kısıp kaşlarını çattı.


Az önce yaptığına inanamıyordu, bu baş belası kız onu izinsiz öpmüştü. İşaret parmağını, sessizce dudağını kenarını ısırarak bekleyen kıza çevirdi.


Kömür gözleri, suçlulukla bakıyordu. İyice azarlamak isterken, parmağını sallayamadan indirdi. Derin bir nefes verip arkasını döndü.


Geride duran kadının varlığını hissediyor, olabildiğince uzağa gitmek istiyordu. Aklında ve zihninde sadece dudağında hissettiği yumuşak sıcaklığın etkisi vardı.


Koşmayı andıran adımlarla arka bahçeye geçiş yaptığında, genç kız tek ayakla sendelemeye başladığını hissetti. Ayağında sızı hissediyordu. Yüzünü asıp başını eğse de aklında sadece dakikalar öncesi vardı.


Kalbi ritmini kaybederken, eli yavaşça dudağına yaklaştı. Mavilikler zihninde yer aldı, gülümsemekten kendini alıkoyamadı.


Elini hızla çarpan kalbinin üzerine bıraktı, ilk defa böylesini hissediyordu.


"Mavi.."


Sustu, başını eğdi. Ayağına basmaya çalışınca, bileğinin sızladığını hissetti. Hiç olmazsa kulübeye kadar taşımalıydı, yarı yolda nasıl bırakırdı. Yüzünü buruşturdu.


"Nobran"


Dedi acıyla. Yavaşça ve tek tek attığı adımlarla ilerlemeye başladı.


.... 


Genç adam, evin önünde durdurduğu kamyonetten hızla indi. Bakışını genç kıza çevirdi, gözlerine ve yüzüne bakmamaya gayret ediyordu.


"Kapıları kilitlediğinden emin ol"


Hızla bahçeye girdiğinde, gözlerini kıstı Nehir, hiç olmazsa inmesine yardım etmeliydi.


Derin bir nefes verdi, çaresine bakmak zorundaydı. Kamyonetin anahtarını eline alıp yavaşça sağlam olan ayağını aşağı sarkıttı. Basamağa basıp diğer ayağını da indirdi. Bastığı gibi sızı hissetti, aldırmadan devam etti.


Ayakları yerle buluştuğunda zaferle gülümsedi. Kamyonetin kapılarını kapatıp elindeki anahtarla kilitledi.


Yavaş adımlarla bahçeye ilerlediğinde, arkasındaki Rüya'dan habersizdi. Elinde kitaplar, kolunda da çantası vardı, okuldan çıkmıştı.


"Nehir!"


Dedi endişeyle, sekerek yürümeye çalıştığını görmüştü. Koşarak yanına yaklaştı.


"Rüya"


Rüya hızla bakışını ayağına ve huzursuz olduğunu anladığı yüzüne çevirdi.


"İyi misin? Ayağına bir şey mi oldu?"


Genç kızın kolunu omzunun üzerine bıraktı. Destek alarak yavaş adımlarla eve girmesini istiyordu.


"Önemli değil, küçük bir burkulma"


Ağır adımlarla ve Rüya'nın da desteğiyle bahçeye girdi. Balkonda bulunan kanepeye yaklaştığında rahatlıkla oturdu.


Ayakkabılarını çıkarıp yeniden kalktı, bir an önce odaya girip uzatmak istiyordu. İki kız yeniden birlikte odaya ilerlediklerinde Nehir bedenini yatağa bıraktı. Sırtını yatağın başlığına dayayıp, ayağını uzattı.


"Şimdi çaresine bakacağım, bekle"


Hızla odadan çıktı Rüya, dakikalar içerisinde yeniden girdiğinde elinde beyaz bir havluya sarılı buz vardı. Bakışları yatağa yoğunlaştı, şaşırdı.


Genç kız uyuyakalmıştı.


"Nehir"


Fısıldadı, genç kız tepki vermedi. Derin bir uykudaydı. Tebessümle ayağının önüne oturdu Rüya.


Bileğinde oluşan ufak şişliğe baktı, uyandırmak istemeyerek havluyu yavaşça üzerine bıraktığında, Nehir hızla gözlerini araladı. Soğuğu hissetmişti, korkmuştu.


"Bir şey yok, uyumaya devam et"


Rüya'yla göz göze gelip yavaşça doğruldu. Ayağına bırakılan havluyu izliyordu.


"Annem şişkinliğin büyümesine engel olacağını söyledi. Yemeğe kadar yapmalıyız"


Nehir gözlerine bakıyordu. Genç kız canını yakmamak için çok büyük çaba sarf ediyordu. Gözlerini her kıstığında o da kısıyor, yüzünü buruştuğunda aynı şekilde o da buruşturuyordu. Gülümsedi, Rüya'nın bakışı onu buldu.


"Neye gülüyorsun?"


"Hiç öylesine"


Rüya erimeye başlayan buzu fark edip ayağa kalktı.


"Ağrı kesici içmek ister misin?"


"Gerek yok, o kadar şiddetli değil"


Rüya yatağın ucuna oturdu. İki kız yanyanaydı. Aynı şekilde ayaklarını uzatınca, Nehir'in yüzünde gülümseme oluştu.


Genç kıza döndü, o da gülünce bir anda odadan kahkahaları yükselmeye başladı. Nedensiz gülüşler genç adamın odasına yankı ediyordu.


Tişörtünü boynundan geçirip duyduğu gülüşmelere anlam vermeye çalışıyordu. Saçlarını düzeltip odadan çıktığında iki kızın bulunduğu odanın kapısında adımını durdurdu.


Bakışını çevirdi, kapı aralıktı. Sadece iki genç kızın yatağın üzerinde birbirini gıdıklamaya çalıştığını gördü. Annesinin mutfaktan çıkış yaptığını fark edince de bakışını ayırdı.


"Oğlum, yemek hazır"


Ali Demir masaya yaklaştı. Her zamanki yerine otururken, Zeynep Hanım kızların odasına yaklaştı. Kapıyı yavaşça araladı, yüzünde gülümseme oluştu.


"Hadi kızlar yemeğe"


Kapıyı örttü, Rüya hızla kalktı. Elini genç kıza uzattı. Gözlerine bakan Nehir, gülümseyip sıkıca tuttu. Sağlam ayağına ağırlığını vererek odadan çıktı.


Masa da her zamanki yerine oturdu, bakışları sessizce oturan genç adamdaydı. Tam karşısında oturmuş, kafasını gözlerine bakmamak için hiç kaldırmıyordu.


Yüzü asıldı, kalbini böylesine çarptıran mavilerden onu mahrum edemezdi. Bakışları Rüya'ya kaydı, elindeki bardakları masaya yerleştirip ağabeyine yaklaştı. Yanağını arkadan gülümseyerek sıktığında genç adam bakışını kaldırdı.


"Rüya"


Rüya gülümseyip yerine oturdu.


"Abilerin en huysuzu"


Ali Demir'in bakışı kardeşinin tam yanında oturan kıza kaydı. Dakikalardır onu izlediğinin farkındaydı. Bakışını hızla eğdi, onunla göz göze gelmek istemiyordu.


.... 


"Nehir"


Dedi Rüya heyecanla. Okuldan heyecanla çıkmış ve koşarak eve gelmişti. İçeri girdiği gibi önce bahçeye bakındı, ardından odaya göz gezdirip kendi odasına geçti. Kapıyı bir hışımla açtığında genç kızı giyinirken gördü.


"Ah pardon!"


Kapıyı yeniden örtüp hızla çıktı, Nehir'in yüzünde şaşkın bir tebessüm oluştu. Kazağını boynundan ve kollarından geçirip kapıya yanaştı, yavaşça açtığında, Rüya'yı önünde beklerken gördü.


"Rüya"


Rüya mahçup bir şekilde gözlerine bakıyordu. Az önce onu basmıştı.


"Nehir ben, gerçekten bir an düşünemedim"


Genç kızın yüzünde gülümseme vardı. Rüya'nın bu halleri oldukça hoşuna gidiyordu. Bazen deli dolu, bazen utangaç ve bazen de çekingen tavırları vardı.


"Önemli değil, dert etme. Söyle bakalım heyecanla içeri girmenin nedeni ne?"


Rüya ela bakışını onun kömür gözlerine dikti. Kalbi hızla atıyordu.


"Burak beni doğum gününe davet etti ve sınıftan sadece ben davetliyim"


Dedi, biraz buruk bir heyecanla. Genç kız, yüzündeki ifadeyi anlamlandırmaya çalıştı. Sevinmesi gerekiyordu ama yüzü neden asıktı.


"Sevinmen gerekmiyor mu?"


"Öyle de, abim var"


Nehir duraksadı. Tabi ya, Rüya'nın başında Ali Demir gibi inatçı, anlaşılmaz bir ağabey vardı. Genç kızın asık yüzüne baktı, derin bir nefes verdi.


"Gitmek istiyor musun?"


Rüya kafasını olumlu anlamda salladı. Doğum günde bulunmayı çok istiyordu.


"O zaman gideceksin"


"Ne? Nasıl?"


Dedi heyecanla, gülümsüyordu Nehir. Aklından geçenlerin genç adamı yine kızdıracağından adı gibi emindi ama umursamıyordu artık.


"O iş bende, doğum günü ne zaman"


"Yarın akşam"

"Güzel, giyecek özel bir şeylerin var mı?"

"Evet"

"Tamamdır o zaman"


Gülümseyerek Rüya'nın elinden tuttu. Birlikte yatağın ucuna oturdular. Birbirlerine dönmüş, göz göze bakıyorlardı.


"Nasıl olacak Nehir? Abimi birazcık da tanıyorsam asla göndermez"


"Öncelikle en normal yolu deneyip ikna etmeye çalışacağız. Eğer işe yaramazsa da B planına geçeceğiz"


Rüya hevesle gözlerine bakıyor, yarın akşamı hayal ediyordu. Kalbi heyecanla atıyordu, okuldaki tek davetli olarak bunu kaçırmak istemiyordu.


"Tamam o zaman bu akşam yemekten sonra ilk iş konuşmak"


.... 


"Gitmeyeceksin Rüya!"


Ağabeyine baktı genç kız, yüzü asıldı. Dakikalardır onu ikna etmeye çalışıyorlardı.


"Abi"


Ali Demir derin bir nefes aldı. Kız kardeşinin bir erkeğin doğum gününde yer almak istemesini sindiremiyordu. Karşısına dikilen iki kıza baktı, tavrı net, kaşları çatık ve kararı kesindi. Rüya bu partiye asla gitmeyecekti.


"Konu kapanmıştır!"


Odanın kapısına yöneldi. Bakışını Rüya'ya çevirdi Nehir, yüzü asıktı. Umutları sönmüş, hayalleri yerle bir olmuştu. Derin bir nefes verip ona döndü.


"Üzülme"


Hızla genç adamın arkasından ilerledi. Bahçede yetişip önüne dikildi. Mavi gözlerin, kalbinin ritmini bozduğunu ve dengesini şaşırttığını biliyordu. Derin bir nefes aldı.


"Rüya partiye gidecek"


Yüzünün gerilediğini, mavi gözlerin kısıldığını ve kaşların çatıldığını fark etti. Umurunda değildi.


"Konu içeride kapandı!"


Gitmek için adım attığında, Nehir de aynı şekilde adım atıp önünde durdu.


"Kapanmadı"


Dedi cesaretle. Ne yapabilirdi ki? En fazla bağırıp çağırırdı. Buna da bu evde kaldığı sürece oldukça alışmıştı.


"Sabrımı zorlama!"


"Zorlarsam ne olur?!"


Genç adam derin bir nefes aldı. Avucunu sıktı, elini omzuna yaklaştırıp tuttuktan sonra önünden çekti. Öfke dolu adımlarla bahçeden çıktığında, genç kız yönünü çevirdi. Gözlerini kıstı ve hızlı adımlarla arkasından dışarıya çıktı. İnatsa inattı. Kamyoneti çalıştırdığını görüp, hızla önüne dikildi.


"Allah Allah!"


Dedi genç adam, eli kamyonetin anahtarında çalıştırmak için beklerken. Elini, pencereden çıkardı.


"Çekil!"


Genç kız omuz silkti. Gözleri, onu gökyüzüne çıkaran mavilerdeydi. Derin bir nefes veren genç adam, anahtarı çevirdiğinde, kamyonetin çalıştığını fark etti genç kız. Cesaretle kollarını iki yana açtı, bu çekilmeyeceğinin göstergesiydi.


Bekledi genç adam, inadını görüp sinirle kapıyı açıp indi. Önüne dikildiğinde, Nehir gözlerine bakıyordu. Maviliklere yine oldukça yakındı, kalbi pır pır ediyor olmasına rağmen inadını koruyordu.


"Ezilmek mi istiyorsun?"


"Ez!"


Genç adam ne yapacağını şaşırdı. Çekilmeyeceğini anlamıştı, eğildi ve bir kolunu dizinin altına diğerini de sırtına bırakıp ayaklarını yerden kesti.


"İndir beni!!"


Bağıran genç kızı umursamadan bahçeye yürüdü. Çırpınıyordu genç kız yere indirmesi için ama genç adam umursayacak durumda değildi. Hızla bahçeye girdi, Nehir'in ayaklarını sallayışını ve bağırışını umursamadan eve getirip kız kardeşinin odasına yaklaştı. Annesi ve Rüya'nın bakışı altında odaya ilerleyip kızı yatağın üzerine attı.


"Nobran!!"


Dedi Nehir, hızla yatağa atılmanın etkisiyle. Genç adam gözlerine baktı, işaret parmağını ona doğrulttu.


"Ben uzaklaşmadan bu odadan çıkmayacaksın!"


Arkasını döndü, Nehir ayağa kalktı. Koşar adımlarla önüne dikilip odanın kapısını örttü. Aradaki milimlik mesafeyle mavi gözlerine baktı, bir çift göz böylesine büyüleyici olabilir miydi? Bir renk böylesine kalbine oturabilir miydi?


Aklının başından gittiğini hissetti, kalbi hızla atıyorken, genç adamın öfke dolu nefesini hissediyordu. Elini yavaşça, kendine engel olamayarak kaldırıp sakallarının üzerine bıraktı.


Sırtını kapıya yaslamış açılmasına engel olmaya çalışırken, parmak uçlarında yükselip dudağını dudağına değdirdi. Havalandığını hissediyordu gökyüzüne doğru.


Bir kuş misali kanat çırpıyor ve kendinden geçiyordu. Kalbi öylesine atıyordu ki tüm bedeninin titrediğini fark ediyordu. Dakikalarca böyle bu şekilde kalabileceğini düşünürken, genç adam hızla geriye çekildi ve kuş yere çakıldı.


Öfkeyle kızarmış maviliklerini genç kıza dikti genç adam. İşaret parmağını ona çevirdi. Uyarmak istiyordu, bir daha bunu tekrarlamamasını söylemek istiyordu ama genç kızın inadını biliyordu artık. İstemediği bir şeyi asla kimse ona yaptıramazdı.


İki omzundan tutup itmek istedi, yapamadı. Arkasındaki kapıdan çekilmesini beklerken, genç kız anlayarak yavaşça çekildi. Açılan kapıdan koşar adımlarla çıkan adama bakıp izledi.


Dudaklarında, hala genç adamın dudağının etkisi vardı ve bu etki gittikçe bağımlılık yaratıyordu. Yüzünde küçük bir tebessüm oluştuğunda, Rüya yaklaştı yanına.


"İkna oldu mu?"


Nehir ona dönemedi bile. Algıları tamamen kapalıydı. Bakışları bahçeden çıkan adamın ve saniyeler içerisinde uzaklaşan kamyonetin üzerindeydi.


"Nehir"


Diye tekrar eden kızın sesiyle kendine geldi. Bakışını ona çevirdi.


"İkna ettin mi?"


"B planı"


Arkasını döndü. Nereye gideceğini, odanın nerede olduğunu unutacak kadar şaşmıştı aklı. Bir adım atıp durdu, oda neredeydi? Sağa döndü, mutfak neredeydi?


Gözlerine bakan kızın bakışlarıyla kendini toparlamaya çalıştı. Elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktığı an, kendine geldi. Oturma odası sağ tarafında ve mutfakta soldaydı. Yönünü Rüya'nın odasına çevirip yatağa yaklaştı. Ucuna oturup dudağına dokundu.


.... 


Kahvaltı masasındaydı herkes, genç adam karşısında oturan genç kıza elinden geldiğince bakmamaya gayret ediyordu. Önündeki suyu bile istemiyor, kahvaltısını susuzlukla yapıyordu. Bakışını yanındaki Nehir'e çevirdi Rüya, bugün doğum günü olacaktı ve B planını uygulayacaklardı.


Gözgöze gelip anlaştıktan sonra Rüya, elindeki çatalı tabağının üzerine bıraktı. Annesine döndü, tam ağabeyinin yanında ve onun karşısında oturmuştu.


"Anne, bu gece Elif'lere gidebilir miyim?"


Ağabeyinin bakışı da onlara döndü.


"Elif mi? Neden kızım?"


"Sınıftaki kızlarla orada buluşacağız, Nehir de gelecek"


Ali Demir hem kahvaltısına devam ediyor hemde onları dinliyordu. Aklına gelen ihtimalle ona döndü.


"O çocuğun partisine gitmeyeceksin!"


Zeynep Hanım kızının asılan yüzüne bakıp, bakışını oğluna çevirdi.


"Oğlum"


Ali Demir ona bakıp sustu. Bunun, annesinden gelen küçük bir uyarı olduğunu biliyordu.


"Kızım, başka bir yerde uyumanı istemiyorum. Biliyorsun, aklım sende kalıyor"


Rüya gözlerine baktı, annesini endişelendirmek istemiyordu.


"Gece döneriz o zaman"


Zeynep Hanım gülümsedi. Elini, elinin üzerine bıraktı.


"Tamam, gece abin sizi almaya gelir"


İki kızın bakışı buluştu. Buna izin veremezlerdi.


"Gerek yok anne, Elif'in babası bırakır bizi ama eğer evde yoksa da abimi ararız"


"Peki kızım"


İki kızın yüzünde gülümseme oluştu. Sonunda bu akşamı dışarıda geçirmeye ikna edebilmişlerdi. Gülüşleri, genç adamın bakışıyla biraz yok olsa da umursamadılar.


....


Eline aldığı tabakla masadan kalktı Zeynep Hanım, mutfağa ilerlediğinde genç adam bakışını karşısındaki kızlara çevirdi. Daha çok Rüya'nın gözlerine bakmaya çalışıyordu.


"Parti de bugün müydü?"


İki kız birbirine baktı. B planını düşünerek ona parti gününden hiç söz etmemişlerdi.


"Bir hafta sonra"


Diyen Nehir'e bakmadan durdu. Aklından geçeni yapacaklarına ihtimal vermiyordu. Ondan gizli gidemezlerdi, kız kardeşi ona böyle bir yalan söylemezdi.


.... 


İki genç kız odadaydı, ellerinde bulunan poşete akşam için kıyafetleri yerleştirmişlerdi. Öncelikle Rüya'nın arkadaşına gidecekler, hazırlandıktan sonra da partiye katılacaklardı. Plan bu yöndeydi.


Genç adamın evde olmayışından faydalanıp hızla toparlanıp çıktılar. Ellerinde iki koca beyaz poşet vardı, taşımada zorlanarak otobüs durağına geldiler.


Önlerinden geçen taksilere bakıyordu Nehir, bu otobüslere hiç alışamamıştı. Bindiği anda kalabalığın ve havasızlığın etkisiyle nefesinin kesildiğini hissediyordu. Belli etmiyordu ama eski yaşamında, en çok kendi arabasını özlemişti. İstediği yere, istediği vakitte hiç beklemeden ve yorulmadan rahatlıkla ulaşabiliyordu.


Rüya'nın seslenişiyle kendine geldi, genç kız otosübe binmiş onu çağırıyordu. Bindiği gibi hızla ilerleyen otobüste sarsıldığını hissetti. Yüzünü astı, sevmiyordu işte. Sevmeyecekti de bu kalabalık kutuyu.


Bakışını Rüya'ya çevirdi, sıkışıklığa rağmen gayet memnun görünüyordu. Şaşırdı, bu durumda bile nasıl böyle gülebilirdi. İnsan böyle kalabalıkta nasıl mutlu olurdu?


Arkaya döndü, bir bebek ayaktaki annesinin kolunda bas bas bağırıyordu. Kömür gözlerinden yaşlar yanaklarına hızla akıyordu. En fazla bir yaşında olduğunu düşündüğü erkek bebeğin, araba her sarsıldığında korkup daha fazla bağırdığını görüp etrafa baktı.


Tüm koltuklar doluydu, en arkada kulağında kulaklıkla müzik dinleyen gence döndü. Üzerinde okul üniforması vardı.


"Kalk!"


Liseli olan genç erkeğin şaşkın bakışı onu buldu. Kulaklığı kulağından yavaşça indirdi.


"Senin ablan yaşında ve kucağında bebek var, sana oturmak yakışıyor mu?"


Etrafına baktı genç. Herkes onu izliyordu, sinir olsa da aldırmadan kalkınca, kucağındaki bebekle kadın en arkaya yerleşti. Bebeğin sustuğunu gören Nehir, kulaklarını ovdu yavaşça. Rahatlamıştı.


.... 


Sonunda derin bir nefes verdi genç kız, bu sefer de kurtulabilmişti otobüsten. Bakışı Rüya'ya kaydı, gülümsüyordu.


"Ne?"


Dedi aynı şekilde gülümseyip. Rüya yaklaşıp, kolunu koluna geçirdi.


"Çok iyi yaptın, bebeğin annesini oturttuğun için"


Nehir gözlerine baktı. Kafasını salladı, kesinlikle kendisi için yapmıştı. Bebek her bağırdığında kulak zarlarının yırtılacağını hissediyordu. Annesi oturduğu gibi, o sessizlikle derin bir uykuya geçmişti. Gülümsemekle yetindi, bunu ona söyleyemezdi.


.... 


Tamamen hazırdı Rüya, doğum günü için oldukça özenle hazırlanmıştı. Hem arkadaşının hemde kendinin kıyafetleriyle güzel bir kombin yapmıştı. İnce bedeni, bu siyah elbisenin içerisine tam oturmuştu.


Dizlerinin üzerinde olan elbise, kollarını da dirseklerine kadar kapatmıştı. Beline ince kırmızı bir kemer takılmış, ayağına da aynı renk topuklu ayakkabı giymişti.


Saçlarının uçları da özenle dalgalandırılmış ve makjayı iki kızın yardımıyla kusursuz yapılmıştı. Aynanın önüne geçip kendine baktı son kez. Bu kadarını kesinlikle beklemiyordu.


"Oldum mu?"


Dudaklarını ısırıp Nehir'e döndü. Yüzünde utangaç bir ifade vardı. Gülümsedi genç kız, kafasını aşağı yukarı salladı.


"Burak'ın aklını başından alacaksın"


Rüya'nın yüzünde gülümseme oluştu. Hava kararmaya başlarken, heyecanı artıyordu.


"Çıkalım mı?"


Dedi Nehir, karşısındaki duvarda bulunan saate bakıp. Hala bir saat olmasına rağmen anca parti yerine gidebileceklerini düşünüyordu. Poşetlerden birinde bulunan hediye paketini alıp, Rüya'ya döndü.


"Hadi"


..... 


Evin önünde durdurdu iki genç kız adımını, parti küçük bir evin bahçesindeydi. Nehir'e göre oldukça küçük olan bu yer, Rüya için fazlasıyla büyük ve gösterişliydi. Birlikte içeri girdiklerinde, Nehir genç kıza döndü.


"Heyecan yapma, bu gecenin en güzeli sensin"


Etraftaki diğer kızlara baktı. Yanılmıyordu da, Rüya gecenin en şıkkıydı. Birbirlerini öptüklerinde, Nehir gözlerine döndü.


"Biraz dolanır bitişe yakın gelirim, birlikte eve geçeriz"


Rüya endişeyle gözlerine bakıyordu. Kaybolmasından korkuyordu.


"Çok uzaklaşma, ileride bir kafe var orada otur. Telefonun da açık olsun. "


"Merak etme beni, sen eğlenmene bak"


Rüya arkasını dönüp durdu. Yeniden ona baktı. Partiye katılması için defalarca istekte bulunmuştu.


"Sen de içeri gelmeliydin"


"Olmaz, dedim ya partileri sevmiyorum. Sen git"


Gülümseyip arkasını döndü. Parti denince aklına hep kötü anlar geliyordu artık, kendi partisinin olduğu gün babasını kaybetmiş, ikizlerin partisinde de ağabeyine yakalanma riskiyle karşı karşıya kalmıştı.


Karanlık sokaklarda yavaş adımlarla yürürken, ellerini ceplerine koydu. Kışın sonları olmasının da etkisiyle hava oldukça soğuktu. Montunu sıkıca kapatmış sokağın başındaki caddeye yürüdü.


Önünde koca camların kapladığı bir kafe vardı. Rüya'nın söz ettiği yerdi. Derin bir nefes verdi, zaman geçirecek bir şeyi yoktu. İçeri gidip oturmalıydı. Kapıya ilerlemek için arkasını döndüğü anda önündeki trafik ışıklarında bir araba durdu.


Siyah, spor ve son model bir arabaydı. Bakışları önce plakaya ardından da şoför koltuğundaki kişiye kaydı, hızla geri geri adım attı.


"Kemal"


Fısıldadı şaşkınlıkla. Genç adam, gri bir takım elbise giymiş, tek başına arabada geçmeyi bekliyordu. Yüzünde oldukça gergin bir ifade vardı, genç kız çok iyi tanıdığı adamın yüzünden bile anlayabiliyordu.


Yavaşça geriye çekildi ve bir adım geride duran ağacın arkasına gizlendi. Bakışları ışıklardaydı, bir an önce yanmasını ve aracın gitmesini bekliyordu ama tam arkada bulunan diğer arabanın farkında bile değildi.


Şaşkınlıkla kafasını cama yasladı genç bir adam, gördüğüne inanamıyordu. Kemal'in sekreteriydi ve acil bir iş toplantısına gidiyorlardı. Patronu, onu başka arabayla takip etmesini istemişti.


"Nehir Hanım?"


Şaşkınlıkla camı açtığında, araba şoför eşliğinde ilerlemeye başlamıştı. Hızla eline telefonunu alıp, öndeki arabada bulunan Kemal'in ismini buldu.


Bakışları gerideyken, arabada gittikçe ondan uzaklaşıyordu. Çalan telefonuna baktı genç adam, sekreterine yolu yalnız geçirmek istediğini söylemişti. Sinirle sövüp kulağına yaklaştırdı.


"İşsiz mi kalmak istiyorsun!! Beni arama demiştim!"


Gürlediğinde, sekreter hala geriye bakıyordu.


"Efendim, Nehir Hanım"


Kemal duraksadı. Bu isim bile aklını başına getiriyordu.


"Ne? Nehir mi?"


Dedi Kemal arabayı hızla durdurup.


"Nehir Hanım'ı gördüm, şimdi"


Genç adam hızla arabasından inip arkadaki arabaya ilerledi. Telefonu kulağından indirip sekreterinin kapısını açtı. Yeşil gözleri endişe, merak ve öfke barındırıyordu. Tüm gün genç kızı yine aramış, hiçbir sonuç elde edememişti


"Ne dedin sen!"


Diye gürleyince, sekreter arabadan indi. Bakışını geçtikleri yola çevirdi.


"Nehir Hanım, ışıkların olduğu yerdeydi"


"Emin misin o olduğuna? Nehir uzun süredir kayıp!"


Aynı yola çevirdi bakışını. Düşündü, üstü, başı, saçları ve yüzü eski halinden çok farklı da olsa onu çok iyi tanıyordu. Yıllardır aynı ortamdaydılar.


"Evet eminim ve sizin arabanızı görünce ağacın arkasına gizlendi"


Kemal şaşkınlıkla duraksadı. Genç kız ondan neden gizlensin ki? Onun en yakınıydı. Aklına her türlü ihtimal gelirken ellerini saçlarından geçirdi. Etrafa baktı ve koşmaya başladı.


Kalabalığın arasından geçe geçe, insanlara çarpa çarpa kaldırımda koşuyor, etrafa bakınıyordu. Tam ışıkların olduğu yerde durdu, etrafa bakındı. Önünde bir kafe vardı, kafenin tam önünde de bir ağaç.


Olduğu yerden görünmesine rağmen, etrafımda dolandı. Arkasına, sağına, soluna her köşesine didik didik bakıp durdu. Yoktu, yine yoktu. Yine bir hayal kırıklığıyla baş başaydı. Elini kaldırıp ensesini ovdu.


"Nehir!!"


Haykırmaya başladı. Sesin genç kıza ulaştığından bile emin değildi. Ama Nehir, tam önündeki kafeye çay içmek için girmişti. Kulağına isminin ve bu sesin ulaşmasıyla hızla elindeki çayı masaya bıraktı.


Kafasını eğip camdan dışarıya baktığı, Kemal'i gördü. Tam kafenin önündeki kaldırımda durmuş etrafa bakınıyordu. Elleri, ağabeyinin de etrafta olma korkusuyla titremeye başlarken bekledi.


"Nehir!! Beni duyuyorsan lütfen ortaya çık!"


Etrafta deliler gibi dolanıyordu. Bir ileri bir geri gidiyor, sonra tekrar ağacın önüne geliyordu. Kalabalığın arasında onu seçmeye çalışıyor, benzettiği kişilerin bile önüne dikiliyordu.


"Nehir, kimden gizleniyorsun? Benden mi? En değerlim olduğunu biliyorsun, ne istersen yapacağımı da. Lütfen! Lütfen beni daha fazla belirsizlikte bırakma"


Yeşil gözleri dolu dolu olmuştu. Burada olduğundan emin olmasa da etrafa bakınıyordu. İlk defa böyle bir ihtimalle karşı karşıya geliyordu, kestirip atmaya niyetli değildi. Bu gece bu çevreyi altüst edecek ve ona kavuşacaktı. Buydu tek hedefi.


"Lütfen Nehir, lütfen! Karşıma çık ve ne istediğini söyle. Önceden olduğu gibi hiç itiraz etmeden yerine getireceğim!"


Dedi kısık bir ses tonuyla. Gözlerini kapadı, elini saçlarından önünden geçirdi. Yoktu, derin bir nefes verdi. Arkasındaki arabaların ısrarla korna çaldığı arabasına döndü.


"Kemal"


kalbinin duracağını hissetti genç adam. Gözleri çok özlediği bu sesle doldu, bakışını arkaya çevirdi. Buradaydı işte, günlerdir aradığı, hayatından endişe ettiği kız tam karşısında duruyor, ona bakıyordu.


..... 


Rüya çantasındaki telefonu titreyen elleriyle çıkarıp ağabeyinin numarasını tuşladı. Saat gece yarısına yaklaşmıştı, gözyaşları dakikalardır olduğu gibi yine hızla akıyordu.


Partiden iki saat önce çıkmış, telefonuna ulaşamadığı genç kızı uzun bir süre beklemişti. Arkadaşının da ısrarıyla yine onun evine gelmiş ve bir saattir de buraya dönmesini bekliyordu.


"Nerdesiniz siz!"


Öfkeyle telefonu açan ağabeyinin sesiyle, gözyaşları daha da hızlandı. Oldukça endişeliydi.


"Abi"


Genç adam durdu. Kardeşinin ağlamaklı sesinden anlayabilmişti kötü bir şeyler olduğunu. Endişeyle doğruldu.


"Rüya ne oluyor! Nerdesiniz?"


Hızla bulunduğu koltuktan ayağa kalktı. Genç kız derin bir nefes aldı, yanağına hızla akan yaşlara engel olamıyor, suçluluk hissediyordu.


"Abi.. Nehir yok"


Ali Demir duraksadı şaşkınlıkla.


"Ne?"


"Benim yüzümden! Benim yüzümden!"


Gözyaşlarıyla telefonu yere bırakıp arkadaşının odasına yatağın ucuna çöktü. Kayıp olan kız için endişeliydi ve bu saate kadar dönmemesi de aklını başından almıştı. Onu bu partiye getirip kapıda bırakmakla da en büyük hatayı yaptığını düşünüyordu.


.... 


-Nehir bundan sonra Kemal'e mi sığınacak? Yoksa geri mi dönecek?




+1000 okunma olduğu anda yeni bölüm gelecek 💙

Loading...
0%