Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18.Bölüm: Maviyi Sevdiren Adam

@mlkshnn

Sırtını yeniden koltuğa yasladı Mert. Gözlerini yumdu, dinlenmeye çalıştı.

 

"Kendi ayağınla bana geleceksin"

 

Gülümsedi, aklındaki tehlikeli plana oldukça güveniyordu. Çok yakında, kardeşi kapısına dayanacaktı, bundan çok emindi. Gülümsedi, neşesi yeniden yerine gelmişti.

 

....

Pencereden içeri vuran güneş, genç adamın yüzüne gelmişti. Yavaşça gözlerini araladı, sabah olmuştu. Dünün aksine oldukça sıcak bir hava vardı. Kendine gelmeye çalıştı, bakışı tam karşısında duran kanepeye kaydı.

 

Genç kız başını yastığa bırakıp yan bir pozisyonda uyuyordu. Yüzü, adama dönüktü ve beline kadar ince beyaz bir çarşaf örtülmüştü üzerine.

 

Sırtını duvara yaslamıştı Ali Demir, gece boyunca kanepenin karşısında bulunan minderde oturup beklemişti. Arada sadece birkaç adım vardı, bakışı yüzüne kaydı.

 

Beyaz teni, pürüzsüz yüzü vardı. Gözleri kapalı ve yavaşça soluk alıyordu. Elinin birisini yanağıyla yastık arasına bırakmıştı.

 

Kafasını eğdi adam, zihninde dün gece vardı. Evin içerisinde bir genç kızla yalnız kalmak istemeyerek çıkmıştı, korktuğunu söylemesine rağmen inanmamıştı.

 

Bahçe kapısından çıktığı gibi birkaç adım atıp durmuştu. Bakışını geriye çevirdiği anda da elektriklerin kesildiğini görmüştü.

 

Derin bir nefesle hızla geriye dönüp eve yaklaşmıştı. Onu ilk gördüğünde suçluluk hissetmişti. Böylesine korktuğunu tahmin etmemiş, ilk defa kendisine sarılmasına böylesine izin vermişti.

 

Kalbinin üzerinde hızla çarpan atışları hissediyor, kulaklarına da hıçkırıklarını ulaşıyordu. Sakinleşmesini isteyerek elinin birini sırtının, diğerini de saçlarının üzerine bırakmıştı.

 

Gece boyunca da kendini toparlamasını beklemiş ve genç kız uykuya daha fazla direnemeyip sabaha doğru kanepede uyuyakalmıştı.

 

Gidememişti bu defa Ali Demir, uyuduğu gördüğü anda geriye çekilip mindere oturmuştu. Derin bir nefesle başını eğdiği sırada, kıpırdayan kızın üstündeki çarşafın yere düştüğünü gördü.

 

Yavaşça kalktı, uyandırmamaya çalışarak yaklaşıp eğildi. Çarşafı eline alıp yeniden kızın üzerine örttü. Açıkta bir yerinin görünmemesine gayret ediyordu.

 

Yüzüne döndü, siyah, düz uzun saçları vardı ve beyaz bir tişört giymişti. Geriye çekildi, yeniden mindere oturdu. Sırtını duvara yaslayıp kıza döndü.

 

Kimdi, neydi bilmiyordu ama zorla da olsa bu evde kendine bir yer edinebilmeyi başarmıştı. Ayağa kalktı, odadan çıkmak için kapıya döndü. Adım attığı sırada durdu, bir ses ulaşıyordu kulağına.

 

"Gitme"

 

Kafasını yavaşça sağına çevirdi, genç kız gözlerini çok az aralamış ona bakıyordu. Yorgun gözleri açılmak da zorlanıyordu.

 

"Gitme, kal"

 

Yineledi zar zor. Elini ona uzatmıştı, dün gece yaşadığı korkunun etkisini hala hissediyor, yalnız kalmak istemiyordu. Gözleri yeniden uykuya yenik düşerken, genç adam hala olduğu yerde duruyor, onu izliyordu.

 

Uzatılan elin yavaşça kanepenin köşesine sarktığını gördü, uyuyakalmıştı. Derin bir nefes verip solda bulunan mindere yaklaşıp oturdu.

 

.... 

Duyduğu sesle doğruldu genç adam, evin kapısına kilit takılıyordu. Sabahın erken saatiydi. Ayağa kalkıp uyuyan kızı uyandırmama gayretiyle sessizlikle odanın kapısını açıp çıktı. Koridora attığı ilk adımda durdu. Kapıdan annesi ve kız kardeşi girdi. İkisi de oldukça yorgun görünüyordu.

 

"Abi"

 

Dedi genç kız, üstündeki ince hırkayı çıkarmaya çalışırken. Genç adamın bakışı annesine kaydı. Sırtına örttüğü şalı indiriyordu.

 

"Oğlum"

 

Elini yanağına bırakıp sakallarında gezdirdi.

 

"Selma Teyze nasıl?"

"İyi şükür, çocukları dönünce biz geri geldik"

"Sevindim"

 

Rüya odasına ilerledi. Kapıyı açtığı gibi içeri bakınıp geri döndü. Yüzü asıldı, genç kız yoktu.

 

"Abi, Nehir nerede?"

 

Ağabeyine bu konuda güvenmiyordu hala, yalnız kaldıkları bir anda onu evden göndereceğini düşünüyordu.

 

"Odada"

 

Rüya hızla arkasında duran kapıya döndüğünde, Ali Demir elini tuttu.

 

"Uyuyor"

 

Genç kız şaşkınlıkla yüzüne bakıp, daha sessiz bir şekilde kapıyı araladı. Uyuduğunu görüp, yeniden kapıyı örttü.

 

"Neden burada uyudu?"

"Gök gürültüsünden korktuğunu söyledi"

 

Duraksadı Rüya, bunu hiç bilmiyordu. Yüzü asılırken, ağabeyine döndü. Gözleri kısılmıştı.

 

"Onu yalnız bırakmadın değil mi?"

"İşlerim var Rüya, çıkmalıyım"

 

Arkasını döndüğünde, Rüya izledi. Odasına ilerleyip dolaptan temiz kıyafetlerini çıkardı. Duş alıp, hastane kokusunu üzerinden atmak istiyordu.

 

...

Oturma odasının kapısını yavaşça araladı Zeynep Hanım, bakışı kıza kaydı. Hala uyuyordu. Yavaşça önüne yaklaşıp, elini saçlarına yaklaştırdı. Okşuyordu şevkatle.

 

"Ah benim güzel kızım, kim bilir annen seni ne çok merak ediyordur"

 

Nehir gözlerini yavaşça araladı. Bakışları kadının kırışmış yüzüyle buluşurken, saçlarındaki eli hissetti. Yavaşça elini kaldırıp sıkıca tuttuktan sonra yeniden kapadı.

 

.... 

Gözlerini yavaşça araladı genç kız, kendine gelmeye çalışarak karşısına baktı. Minder boştu, gözünü her açtığında genç adamın orada olduğunu görmüştü. İki elini yatağa bastırıp yavaşça doğruldu.

 

Ayaklarını kanepeden yere indirdi. Kafasını eğdi, esneyerek saçlarını düzeltip karşısındaki saate baktı. Öğlene yaklaşıyordu şaşkınlıkla kalktı.

 

Nasıl uyuyabilmişti bu saate kadar? Adam neredeydi? Onu bırakıp seraya mı gitmişti? Kesin kızacaktı.

 

Hızla ayağa kalkıp odanın kapısını açtığında, kulağına bir ses ulaştı. Şarkı söylüyordu Rüya balkonda. Gülümsedi Nehir, dönmüşlerdi. Açık olan dış kapıya adım attığı sırada onu gördü.

 

Önünde bir koca sepet dolusu ıslak çamaşır olan genç kız, bahçenin iki ucuna bağladıkları ipe asmaya çalışıyordu. Adımını durdurdu, izliyordu. Rüya eğilip sepetten bir tişört aldı. Bir iki defa güçle silkeleyip ipe yaklaştı. Yerdeki mandal kutusundan iki tane çıkarıp tişörtün eteklerini azıcık katlayıp mandalları geçirdi iki yanına.

 

Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı genç kız, kendi evinde çamaşırlar her zaman dolabında, yıkanmış ve ütülenmiş şekilde hazır bulunurdu. Arka planıyla ilgilenmese de çamaşırların bahçelerine böyle asıldığını hiç görmemişti.

 

Kafasını eğdi, yerde bir terlik vardı. Ayağına geçirip adım attığında, Rüya eğilip eline aldığı başka tişörtle döndü. Genç kızın meraklı bakışlarını görüp gülümsedi.

 

"Günaydın, uykucu güzel"

 

Yanına yaklaştı. Elindeki ıslak tişörtü yüzüne doğru silkeleyince, Nehir su damlalarını hissetti. Gülümsedi, hava sıcaktı ve bu hoşuna gitmişti.

 

"Bende yardım edebilir miyim?"

"Çamaşır asmayı biliyor musun?"

 

Düşündü Nehir, ne kadar zor olabilirdi ki? Altıüstü sepetten alıp silkeledikten sonra mandal yardımıyla ipe asacaktı.

 

"Yapabilirim"

"Güzel, o zaman sen diğer uçtan başla"

 

İpin bahçenin sol tarafındaki ucunu gösterdi. Sağ uçtada Rüya vardı ve yarısına kadar çamaşır asmıştı. Nehir gülümseyip eğildi. Sepete baktı, renkli çamaşırlardı ve üçe ayrılmışlardı. Bir tarafında gömlekler, bir tarafında tişörtler ve diğer tarafında ise pantolonlar duruyordu. Neden böylesine ayrıldığını bir an düşünse de üstünde durmadan gözüne ilk çarpanı aldı.

 

Mavi bir tişörttü, genç adamın üzerinde görmüş ve ona çok yakıştırmıştı. Mandal sepetinden de mavi iki mandal aldı. Yönünü sol tarafa çevirdi, yavaşça yürürken bir yandan da mandalın nasıl kullanıldığını öğrenmeye çalışıyordu.

 

Tek denemeden sonra yapabilince gülümsedi, zor değildi. Adımını durdurdu, elindeki tişörte ve Rüya'ya baktı. Asmadan önce birkaç defa silkeliyordu. Aynısını yapmak isteyerek uçlarını tuttu, gücünü kullanıp silkelediğinde, iki kızın bakışı buluştu.

 

Gülümseyip ikisi de iki uçta aynı işi yapmak isteyerek döndüler. Tişörtün yaka ucunu ipe yaklaştıran Nehir, yaka kısmını kaldırdı ve iki mandalı omuz kısmına taktı. Geriye çekilip baktı, onun başarısıydı. Gülümsedi, kendi elleriyle bir şeyler yapmak onu mutlu ediyordu.

 

"Oldu"

 

Gülümseyip daha bir hevesle sepete yaklaştı. Bu defa eline bir mavi bir kot pantolon aldı. Aynı şekilde hızla silkelediğinde, iki kızın gülümseyen gözleri buluştu. İşaretleşip işlerine döndüler.

 

Pantolonun bel kısmını ipe yaklaştıran genç kız, mandalları taktı. Ayak uçları aşağı sarkıyordu. Hevesle yeniden sepete yaklaştı, bu defa gömlek aldı.

 

Her defasında farklı bir çamaşır alıyordu, hepsini denemek istiyordu. Silkelediği gömleğin yaka ucunu ipe mandal yardımıyla asıp zaferle sepete yaklaştı, eğildiği sırada yüzünde şaşkınlık oluştu. Bitmişti. Rüya'ya döndü, o üç taneyi asana kadar bitirmişti. Gözleri açıldı, şaşkındı. Nasıl da hızlıydı, halbuki o daha üç çamaşır asabilmişti.

 

"Çok hızlısın Rüya"

 

Gülümseyerek sepeti köşeye çekti Rüya, bakışını Nehir'in astıklarına çevirince istemsiz bir kahkaha çıktı dudaklarından. Ters asmıştı, bu şekilde kurumaları daha çok zaman alacaktı.

 

"Olmamış mı?"

 

Diye sordu genç kız yüzünü asarken. Elini tuttu Rüya, çamaşırlara yaklaştırdı.

 

"Nehir, üzgünüm ama bu gidişle evde kalacaksın"

 

Gülüyordu ve çamaşırlara bakıyordu.

 

"Ne? Ne oldu ki?"

"Bizim buralarda gelin seçme kriterlerinden biri de iyi çamaşır asmaktır"

"Ne?"

 

Genç kızın şaşkın ve meraklı bakışına bakıp çamaşırlara yaklaştı. Pantolonu çıkarıp ayak uçlarını ipe astı.

 

"Pantolonlar ayak uçlarından asılır"

"Neden?"

"Çünkü bel kısmı daha geç kurur, aşağı sallandırmak daha iyi oluyor"

 

Gömleği de aynı şekilde çıkardı. Etek uçlarını asıp genç kıza döndü.

 

"Gömleklerin de en zor kuruyan kısmı yakasıdır"

 

Geriye çekildi Nehir, bakışını Rüya'nın astıklarına çevirdi. Bir düzen şeklinde asmıştı. Önce pantolonlar sonra gömlekler sonra da tişörtler.

 

"Ve çamaşır asmanın bir diğer kuralı, aynı tür giyecekler aynı yerde olmalı. Bunları bilmelisin, çünkü buralarda damat adayı bulmanın bir diğer yoludur "

"Ne?"

"Şu an hiç bilmediğimiz gözler bizi izliyor olabilir. Gelin arayan kaynanalar gibi. "

 

Gülümseyerek kızın şaşkın bakışlarına bakıp eğildi. Sepeti eline alıp beline dayayıp tek eliyle tuttu. Eve yürüdüğünde, Nehir hala dediğini düşünüyordu. Etrafa bakındı, gerçekten izleyen kaynanalar var mıydı? Karşısındaki eve bakmadı, biliyordu Feriha Abla'nın iki küçük çocuğu vardı.

 

Merakla bahçe kapısını açtı, sokağa tek adım atıp durdu. Kafasını sola çevirdi, sessiz ve boştu. Tam bitişiklerinde Aysel Teyze vardı. Balkonda durmuş izliyordu, düşündü. Oğlu vardı gerçekten.

 

Gülümseyerek el salladıktan sonra bir adım daha attı. Bakışı Berna'nın ailesinin evine kaydı, annesi Müzeyyen Hanım elindeki süpürgeyle eğilmiş kapının önünü temizliyordu. Onunla da bakışı buluştu, aynı şekilde el sallarken Rüya'ya hak verdi.

 

Gerçekten de izliyorlar mıydı? Şaşkındı, anlam veremiyordu. Bu sokakta aşkı kimse mi bilmiyordu. Hangi dünyaydı burası?

 

Derin bir nefesle eve girmek için arkasını döndüğü sırada sert bir şeye çarptı. Ne olduğunu anlamaya çalışarak kafasını kaldırdığında, birini gördü.

 

Boyu kendinden biraz uzun, kahverengi küçük gözleri, buğday teni, pürüzsüz yüzü ve kirli sakalları olan genç bir adamdı. Üstünde kolları katlanmış açık mavi bir gömlek ve krem renk keten bir pantolon vardı. Gömleğinin uçlarını siyah kemerin altına sıkıştırmıştı.

 

İlk defa gördüğü bu adamın şaşkınlığıyla geri adım attığında, bakışı Müzeyyen Hanım'a kaydı. Doğrulmuş, olduğu yerde izliyordu.

 

"Özür dilerim"

 

Diyen genç kıza bakıyordu genç adam, onu sokağında ilk defa görüyordu. Çocukluğunu geçirdiği bu mahallede herkesi çok iyi tanıyor, onun yabancı olduğunu biliyordu.

 

"Dikkat etmeliydim, kusura bakmayın"

 

Nehir kafasını iki yana salladı. Suçun kendisinde olduğunu biliyordu, dikkat etmemişti.

 

"Benim hatam, dikkat etmeliydim"

 

Adamın bakışı kızın üzerindeydi, uykudan yeni uyanmış hali ve dağınık saçlarına bakıyordu. Önündeki kapıya döndü, şaşırdı. Burada kalıyor olamazdı, Zeynep Hanım ve çocuklarının evi olduğunu biliyordu.

 

"Mahalleden değilsiniz sanırım"

 

Nehir bakışını solunda ve bir adım ötede bulunan kapıya çevirdi.

 

"Burada kalıyorum"

"Zeynep Teyzelerin misafiri misiniz?"

"Evet"

 

Gülümsedi genç adam, kızdan oldukça uzakta durmaya gayret ediyordu ki kapıdan Rüya çıkış yaptı. Nehir'i merak edip gelmişti. Bakışı, genç adama kayınca gülümsedi.

 

"Hakan Abi, nasılsın?"

 

Adamın gülümseyen bakışı ona döndü.

 

"İyiyim Rüya, sen nasılsın? Dersler nasıl gidiyor?"

"İdare ediyorum."

 

Diyerek bakışını kıza çevirdi, merakla ikisine bakıyordu.

 

"Nehir'le tanıştınız mı? Misafirimiz."

 

Adamın bakışı yeniden genç kıza döndü.

 

"Ben Hakan"

"Bende Nehir, memnun oldum"

 

Nehir adamın eline bakıyor, uzatmasını bekliyordu ama olmamıştı. Genç adam oldukça uzak durduğu gibi, sıkışmak için elini bile uzatmamıştı. Nehir'e garip gelen bu durum, buralarda olması gereken şeydi. Hiçbir erkek, bir kızın elini tutmazdı, kızlarda tutturmazdı.

 

"Gitmeliyim, görüşürüz Rüya. Ali Demir'e selamımı ilet"

 

Arkasını dönüp ilerlediğinde, genç kız da dönmüş onu izliyordu. İleride bekleyen Müzeyyen Hanım'a yaklaştığını ve konuştuğunu gördü.

 

"Berna'nın abisi"

 

Diyen Rüya'ya döndü. Şaşırdı, Berna'nın ağabeyi nasıl böyle biri olabilirdi? Genç adam oldukça saygılı, terbiyeli ve efendi birine benziyordu.

 

"Benzemiyorlar"

 

Gülümsedi Rüya, önüne dikildi.

 

"Bazen Berna'nın evlat edinildiğini bende düşünmüyor değilim, ailesinden hiçkimseye huy olarak benzemiyor ama malesefki doğumunda annemde yanındaymış"

 

Yüzünde tebessüm oluştu iki kızın, kol kola girip bahçeye geçtiler.

 

..... 

Kahvaltı masasında herkes kendi yerine yerleşti. Nehir bakışını tam karşısındaki boş sandalyeye çevirdi. Genç adamı bugün hiç görmemişti ve kahvaltıda da yoktu.

 

"Abin yok mu?"

 

Rüya'ya baktı, ayaktaydı ve masanın üzerindeki bardaklara çayı dolduruyordu.

 

"Erkenden çıktı, işleri varmış"

"Beni neden uyandırmadınız?"

 

Üç bardağı da doldurup çayı yeniden ocağın üzerine bırakıp yerine oturdu Rüya. Tam Nehir'in yanına. Ona döndü.

 

"Gece korktuğun için doğru düzgün uyumamışsın sanırım. Bugün izinli olduğunu söyledi çıkarken"

"Sevkiyat olacaktı bugün"

"Abim halleder"

 

Çayını yudumladı, önündeki ekmekten küçük bir parça kesti. Üzerine vişne reçeli sürüp genç kıza uzattı.

 

"Annem yaptı bunu"

 

Nehir şaşırıp ağzını açtı, tek lokma yaptığı reçelli ekmeği iştahla yedi. Çok güzeldi, gülümseyip Zeynep Hanım'a döndü. Rüya'nın karşısındaki sandalyeye oturmuştu.

 

"Bayıldım, çok güzel"

"Afiyet olsun. Çok var kızım, istediğin kadar yiyebilirsin"

"Yiyeceğim kesinlikle"

 

Ekmeğe yeniden sürmeye başlayınca, Rüya gülerek izliyordu. Bazen davranışlarına şaşırsa da, şaşkın, acemi halleri oldukça hoşuna gidiyor ve ona bir şeyler öğretmeyi seviyordu.

 

..... 

Ter içerisinde kalmıştı genç adam, kamyonete yükleme yapıyordu. Hava oldukça sıcaktı, üstünde düğmeleri açık bırakılmış gri bir gömlek vardı. Siyah atletin önü görünüyordu. Saçları tamamiyle dağılmıştı.

 

Soluklanmak isteyerek durdu, derin bir nefes alıp kulübeye girdi. Çay içmek istedi, yapmaya vakti olmamıştı. Küçük buzdolabı vardı içeride, açıp soğuk suyu çıkardı. Küçük bir şişeydi, ağzına dikti. Biraz da olsa rahatlayarak çıktığında, adımı durdu.

 

Seranın kapısında biri göründü. Üzerinde açık mor renk bir tişört ve mavi bir kot pantolon olan, düz saçları sıcak havaya rağmen iki omzuna sarkan genç kızdı. Bakışı adamın mavileriyle buluştu, izinli olduğunu söylemesine rağmen gelmişti. Bugün sevkiyat olacağını bildiği için serayı boş bırakmak istememişti.

 

Elinde bir poşet vardı, yavaş adımlarla, tepkisiz duran adama yürüdü. Ter içerisindeydi, yine çok yorulmuştu. Yüzü asıldı, böylesine yorulmasını istemiyordu artık. Arada sadece bir metre vardı.

 

"Çay getirdim"

 

Dedi elindeki poşette bulunan termosu gösterip. Şaşırdı genç adam, çay yapmadığını nasıl bilmişti.

 

"Tüp dün bitmişti"

 

Şimdi anladı adam ama bilmiyordu tüpün bittiğini. Kızın uzattığı poşete bakıyordu.

 

"Bardağa doldurup getireceğim"

 

Önünden geçip yavaş adımlarla kulübeye ilerledi. En yakın olduğu anda da derin bir nefes aldı, kokusunu içine çekti. İçeri geçip siyah kupa bardağı buldu.

 

Sudan geçirdikten sonra termosu poşetten çıkardı. Doldurup eline aldı, kulübenin kapısını açtığında adamın hala olduğu yerde beklediğini gördü. Uzatınca, Ali Demir düşünmeden aldı. Çayı seviyordu ve onu rahatlattığını biliyordu. Kamyonetin arkasına geçip oturdu, ayaklarını aşağı sarkıtırken, Nehir onu izliyordu.

 

"Teşekkür ederim"

 

Adamın bakışı onu buldu.

 

"Dün gece beni yalnız bırakmadığın için"

 

Çayını yudumladı genç adam, kafasını bardağa eğmişti. Gece boyunca kızın yanında bekleyip korkmasına izin vermemişti. İlk defa yabancı bir kızla aynı ortamda bu kadar saat yalnız kalmış, uyuyuşunu izlemişti.

 

Birkaç yudum daha aldığı bardağı yanına bırakıp ayaklarını yere indirdi. Genç kız saçlarına baktı, dağılmıştı. Dudağının kenarını ısırıp arkasını döndü, adam konuşmayacaktı emin olmuştu. Doğrusu ne bekliyordu ki, bu adam böyleydi. Konuşmayı pek sevmezdi ama yine de her defasında farklı olacağını düşünüyordu.

 

Bir adım atıp durdu, kalbi hızla çarpıyor ona yakın olmak istiyordu. Elini üzerine bıraktı, sakin olması için uyardı ama çaresi olmadığını anladığında iş işten çoktan geçmişti. Genç kız, koşar adımlarla adama yaklaşmış, iki elini iki yanağının, sakallarının üzerine bırakmış dudağına yapışmıştı.

 

Kalbi, kalbinin yakınlığı ile rahatlamaya başlarken, gözlerini kapamıştı. Nasıl da büyüleyiciydi bu an, tüm algılarını bir anda kapatıyor zamanı durduruyordu. Dudağının sertliğini hissediyor, sakallarından huylanıyordu. Yavaşça bedenini ileriye iten adamın gözlerine baktı. Mavileri, bu defa kızgın değildi çok farklı bir bakış vardı.

 

"Maviyi sevdiren adam"

 

Dedi fısıltıyla, adamın kısılan gözlerine bakıyordu.

 

"Aşk var, birine delicesine bağlanmak var. Bu kalbimin.. "

 

Yeniden ona yaklaştı. İtirazına rağmen elini tutup kalbinin üzerine bıraktı.

 

"Atışını hissediyorsun değil mi? Bunun nedeni aşk, sana duyduğum aşk."

 

Ali Demir elini kızın kalbinden hızla çekti, ilkti onun için. İlk defa eli bir kıza böylesine dokunmuştu. Parmaklarında karıncalanmalar hissediyordu. Arkasını döndü ve hızla saksılara yöneldi. Eğilip birini aldı ama oldukça zorlanıyordu, küçücük saksıyı taşımaya yetmiyordu şu an gücü.

 

..... 

Kulübenin içerisinde oturuyordu genç kız, camları açmıştı. Kollarını camın önünde birleştirmiş tabana dayayarak kafasını da üzerine bırakmıştı. Seranın kapısını izliyordu, genç adam dakikalar öncesinde gitmişti.

 

Derin bir nefes verdi, geldiği andan beri hiç müşteri gelmemişti. Sıkılmasının nedeniydi bu. Zaman geçirecek bir şeyler bulmalıydı, ayağa kalktı.

 

Bahçeyi süpürse miydi? Güneş oldukça yakıcıydı, vazgeçti. Hortumu takılı musluğu açıp, suyla mı zaman geçirmeliydi. Evet, bunu yapmalıydı. Serinleyebilirdi böylelikle.

 

Kapıyı açıp kulübeden çıktı, bahçedeki musluğa yöneldi. Hortumun ucunu eline aldığında, kapıdan birinin giriş yaptığını hissetti. Adım sesleriydi. Merakla kapıya döndüğünde, Kemal'i gördü.

 

Koşar adımlarla yanına yaklaşan genç adam, etrafı kontrol etmeyi bile düşünmeden kıza yaklaşıp sıkıca sarıldı. Kafasını boyun boşluğuna gömdü, kokusunu içine çekti. İki kolu belini sıkıca sarmıştı.

 

"İyisin, İyisin Nehir"

 

Yavaşça geriye çekildi genç kız, merakla ona baktı. Yüzünde telaş olduğunu görüyor, anlam vermeye çalışıyordu.

 

"Kemal"

"Seni defalarca aradım, neden açmıyorsun!? Beni delirtmek mi istiyorsun!?"

 

Gürlüyordu adam, öylesine korkmuştu ki gözü şu an hiçbir şeyi görmüyordu. Üstünde siyah takım elbise vardı ve endişeyle buraya geldiği anda da beline silah takmıştı. Nehir'in gözü, siyah ve tehlikeli araça çarptı. Bakışı adamı bulurken, yüzü asıldı.

 

"Onun, yanında ne işi var?"

"Senin için"

 

Derin bir nefes verdi genç kız, babasının ölümü de böyle bir şeyle olmuştu.

 

"Beni onunla görmeye gelme"

"Telefonu açmayınca tehlikede olduğunu düşündüm"

"Benim için tehlike, senin buraya gelmen veya beni sürekli araman"

 

Genç adam gözlerini kapadı, derin derin nefes aldı.

 

"Neden cevap vermedin telefona?"

"Beni her dakika arayamazsın, telefonu sessize almak zorunda kaldım"

"Telefon kullanmaya bile korkuyorsun, seni burada bırakmayacağım! "

 

Bileğini tuttu. Gözleri dönmüştü, ne olursa olsun kızı buradan götürecekti.

 

"Ne? Hayır Kemal"

"Yürü Nehir! Ben yanındayım, kimse sana zarar veremeyecek."

 

Kızın itirazlarına rağmen hızla çekiştirerek kapıdaki arabaya yaklaştırdı. Kapısını açıp, genç kızı zorla bindirerek kemerini bağladı.

 

"Kemal lütfen"

 

Kafasını iki yana sallıyordu genç adam, şöfor koltuğunda yerini alıp kıza döndü.

 

"Burada kalmana artık izin vermeyeceğim!"

 

Çalıştırdığı araba son hızla ilerlediğinde, genç kız arkasını döndü. Gittikçe uzaklaştığı ve kapısını açık bıraktığı seraya baktı. Kemal'in yumuşak huylu olduğunu ama sinirlenince de hiçbir şeyin onu tutamayacağını biliyordu. Döndü öne, geçtiği yollara baktı ve yanağına usulca tek damla yaş süzülmeye başladı.

 

Ani bir frenle duran arabayla sarsıldı kız, bakışını yana çevirince adamın hızla indiğini gördü. Bekledi, arkasına sağına soluna baktı. Oldukça uzaklaşmışlardı.

 

Genç adam, yolun ortasında elini saçlarından geçiriyor, bir ileri bir geri gidiyordu. Derin bir nefesle kıza yaklaşıp kapısını açtı. Yanağındaki tek yaşa bakıp, eğildiği gibi kollarını boynuna doladı. Saçlarını yavaşça okşadı, kız tepksizdi.

 

"Ne için akıyor gözyaşın? O sefalet dolu hayat için mi?"

 

Nehir'in yanağına hızla yaşlar akmaya başladı. Dudapını bastırırken, kafasını iki yana salladı.

 

"Ne kadar sürer bilmiyorum ama olduğu kadar kalmak istiyorum"

"Neden? Neden Nehir? Sen oraya ait değilsin"

"İyi hissettiğin yer, değil mi ait olduğun yer"

 

Geriye çekildi genç adam, duyduklarına inanmak istemiyordu. Bu kız nasıl bu kadar değişebildi. Onu tanımak da zorlanıyordu.

 

"Orada mı iyi hissediyorsun?"

"Yaşadığımı hissediyorum sadece"

 

Derin bir nefes verip ilerleyince, Nehir de indi arabadan. Arkasından izleyip önüne dikildi.

 

"Villaya dönmeyeceğim"

 

En son babasının kanlar içerisindeki bedenini gördüğü o eve dönmek istemiyordu. Başını eğdi adam.

 

"Peki dönme, ama yapman gerekenleri de göz ardı etme."

"Ne?"

"Mert şirkette sıkı yönetim ilan etti. İki hafta sonra yönetim kurulu toplanacak, eğer o zamana kadar ortaya çıkmazsan yeni başkan o seçilecek"

 

Genç kız şaşkınlıkla ona baktı. Bildi bileli şirketin başkanı babasıydı. O pozisyonda asla başka birini düşünmemişti. Duraksadı, belki de öldürme nedeni buydu. Olabilir miydi? O mevki için babasına kıyabilir miydi? Dolu gözleriyle kafasını iki yana salladı.

 

"Babamın yerine mi geçecek?"

"Evet, senin de hakların var orada ama ortaya çıkmadığın için büyük ihtimal kurul oyları Mert'e verip onu başkan yapacak"

 

.... 

-Nehir, kabul edip Mert'in karşısına çıkacak mı?

Loading...
0%