Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19.Bölüm: Düğünümüz Var

@mlkshnn

"Mert şirkette sıkı yönetim ilan etti. İki hafta sonra yönetim kurulu toplanacak, eğer o zamana kadar ortaya çıkmazsan yeni başkan o seçilecek"

 

Genç kız şaşkınlıkla ona baktı. Bildi bileli şirketin başkanı babasıydı. O pozisyonda asla başka birini düşünmemişti. Duraksadı, belki de öldürme nedeni buydu. Olabilir miydi? O mevki için babasına kıyabilir miydi? Birlikte büyüdüğü ağabeyi böylesine kötü müydü? Dolu gözleriyle kafasını iki yana salladı.

 

"Babamın yerine mi geçecek?"

"Evet, senin de hakların var orada ama ortaya çıkmadığın için büyük ihtimal kurul oyları Mert'e verip onu başkan seçecek. "

 

Biliyordu genç kız, babasının mirası şu anlık iki kardeşe kalmıştı ve her şeyiyle hakları eşitti. Gözleri doldu, ağabeyi mirası kesinlikle hak etmiyordu. Hayatına son veren bir oğul, babasının emeklerini kullanamazdı. Kafasını eğdi, ne yapacağını hiç bilmiyordu.

 

"Ben.. Ne yapabileceğimi hiç bilmiyorum"

"Tek bir cevap duymak istiyorum"

 

Dedi Kemal elini sıkıca tutup gözlerine bakarken. Aklında bir düşünce vardı fakat öncelikle kızın ne istediğini bilmek istiyordu. Onun isteği doğrultusunda harekete geçecekti.

 

"Mert'in babanın yerine geçip başkan olmasını istiyor musun?"

 

Genç kız kafasını yavaşça sağa sola salladı. O geceden önce ağabeyinin varlığına hep şükrediyordu, babasının yanında her zaman işlerle ilgileniyor, şirketi hiç boşlamıyordu. Şimdi ise düşünceleri tamamen değişmişti. Gözünden yanağına tek damla yaş hızla süzüldü. Nasıl bu kadar yanılabilmişti onun hakkında? Sustu Kemal, kızın gözyaşları tüm dengelerini altüst ediyordu. Elini yavaşça kaldırıp yanağına dokundu. Baş parmağıyla okşarcasına sildi.

 

"Nehir hatırlıyor musun ilk tanıştığımız günü?"

 

Bakışını genç adamın yeşil gözlerine çevirdi, hüzünle bakıyordu ve buna rağmen tebessüm etmeye çalışıyordu. Zihninde yıllar öncesi vardı.

 

İlkin bir aile tanışmasında birbirlerini görmüşlerdi. Kemal'in ailesi, Nehir'in ailesinin davetlisi olarak villaya gelmişti. Genç kız beş iken, Kemal yedi yaşındaydı. İlk gördüğü anda onunla oynamak istemişti küçük çocuk fakat küçük kız, ağabeyinin arkasından hiç ayrılmıyordu. Kemal'in oyun teklifini sürekli reddediyor, sadece ağabeyiyle oynamak istediğini söylüyordu. Üzüyordu bu durum küçük çocuğu, çünkü bu iş yemeği edasında olan tanışma onu oldukça sıkmıştı. İlk defa gittiği bir evde, oynayabileceği bir çocuk görmüştü.

 

Arkasını döndü, anneler sohbet içerisindeydi, babalar ise gerçekleştirmek istedikleri ortaklık için anlaşmaya çalışıyorlardı. Ofladı, gece oldukça uzun olacaktı biliyordu.

Bakışı yeniden küçük kıza kaydı, babaların yanından hiç ayrılmayan ağabeyinin yanına oturmuştu. Ayaklarını koltuktan sarkıtmış, yavaşça sallıyordu. Arkasını dönüp annelerin olduğu kanepeye yaklaştı, annesinin tam yanına oturup kafasını eğdi. Oldukça sıkılıyor, bir an önce gitmek istiyordu ki küçük kızın ayağa kalktığını gördü. Heyecanla gülümsedi, belki de onunla oynamak isteyecekti ama istediği olmamıştı. Nehir ilerleyip merdivenlere yönelmişti. Yüzü asıldı Kemal'in, annesinin kolunu çekiştirmeye başladı.

 

"Çok sıkıldım anne"

 

Hale Hanım kadar olmasa da annesi de genç bir kadındı. Tek çocuğu vardı ve Nehir'in annesiyle de oldukça anlaşmışlardı. Oğlunun saçını yavaşça okşadı genç kadın.

 

"Oğlum, arkadaş var burada. Oynayabilirsin"

 

Hale Hanım sessizce izliyordu. Bakışını çevirdi, kızı görünürlerde yoktu. Mert'e döndü, babasının yanında oturmuş, adamları merakla dinliyordu.

 

"Mert'cim"

 

Mert'in bakışı onu buldu, hemen ayağa kalkıp yanına yaklaştı. Bu kadını bir anne gibi seviyordu, ona gösterdiği ilginin ve sevginin de farkındaydı.

 

"Kemal bizim misafirimiz, çok sıkılmış. Birlikte oyun oynamalısınız"

 

Mert'in bakışı Kemal'i buldu. Kendisinden üç yaş küçüktü, ilgisini çekmiyordu. Kendinden büyüklerle takılmayı ve babasının iş arkadaşlarıyla oturmayı daha çok seviyordu. Hale Hanım'a baktı, oynamasını bakışlarıyla istiyordu. Derin bir nefes verdi, onu asla kıramazdı.

 

"Tamam"

 

Kemal sevinçle ayağa kalktı. İki çocuk köşeye çekilirken, evin orta yerinde bulunan merdivenin başında Nehir göründü. Bakışı ağabeyine ve misafir çocuğa kaydı. Yüzü asıldı, gözlerini kıstı. O sadece onun ağabeyiydi, başkasıyla oynayamazdı. Korumalıklara tutunup hızlı adımlarla basamakları indi, hızla Kemal'e yaklaşıp iki elini göğsüne bıraktığı gibi geriye itti.

 

"O benim abim!"

 

Kalçasının üzerine düşen Kemal şaşkınlıkla ona baktığında, Hale Hanım hızla ayağa kalktı. Şaşkındı, elinden geldiğince uysal büyütmeye çalıştığı kızının tepkisine oldukça şaşırmıştı.

 

"Annecim!"

 

Kemal'i iki kolundan tutup yavaşça ayağa kaldırdı. Üstünü başını kontrol edip kızına döndü. Küçük kız, ağabeyine yaklaşıp iki kolunu beline sıkıca sarmıştı.

 

"Çok ayıp kızım bu yaptığın"

 

Omuz silkti Nehir, ağabeyine sıkıca sarılmıştı. Mert şaşkındı fakat gizliden gülümsüyordu. Kardeşinin ona oldukça bağlı olduğunu biliyordu, saçlarını yavaşça okşadı. Alnına dökülen berçemleri düzeltti.

 

"O benim abim!"

 

Çok iyi hatırlıyordu Kemal bu anı, ilk tanışmaları hiç iyi olmamıştı. Daha sonraları aileler daha çok bir araya gelmeye başladığında, üçlü bir arkadaşlık başlamıştı. Kemal ve Mert pek anlaşmasa da Nehir her zaman aralarında bir köprü görevi görmüştü.

 

"Seni itmiştim"

 

Diyen kıza baktı Kemal, o da çok iyi anımsıyordu.

 

"Çünkü sen Mert'i çok seviyordun"

 

Susuyordu Nehir, kafasını eğdiğinde gözünden yanağına yeniden yaş aktı. Kendinden son zamanlarda oldukça nefret ediyordu. Babasını öldürmesine rağmen, hala onun için endişe duyduğu anlar oluyordu. Her şey ortaya çıktığında, büyük bir ceza alacaktı. Orada ne giyecekti, ne yiyecekti ve en önemlisi nasıl yaşayacaktı. Bunları umursamaması gerektiğini biliyordu ama kalbindeki o hisse engel olamıyordu. Kan bağı dedikleri bu olsa gerek, sadece babaları ortak olsa bile onun ağabeyiydi. Küçükken bile evin içerisinde dayanamayıp dışarı çıkan, özgürlüğüne oldukça düşkün olan Mert, yakalandığında o duvarların arasında nasıl yaşayabilecekti.

 

"Ben.. Kendimden nefret ediyorum"

 

Dedi dudakları kıvrılıp sessizce ağlamaya başlarken. Kemal şaşkınlıkla bakıp tek adım attı. Aradaki mesafe sonlanırken, kolunu çektiği gibi bedenini bedenine yapıştırdı. Saçlarını yavaşça okşarken, genç kız gözyaşlarını tamamiyle bırakmıştı. Ne istediğini hiç bilmiyordu, babası için savaşmalıydı ama ağabeyine de kıymak istemiyordu. İçinde tuttuğu ve gittikçe tüm benliğini zorladığını hissettiği sır, onu oldukça yoruyordu. Yaptığının cezasını çekmesi gerektiğini biliyordu, kesinlikle karşılıksız kalmamalıydı ama yine de bunu en aza indirmeliydi. Teslim olursa diye düşündü, evet teslim olur itiraf ederse ve pişmanlığını dile getirirse cezası biraz daha hafifleyecekti. Kafasını iki yana salladı dudaklarını bastırıken, babasını acımadan öldüren ağabeyini nasıl böylesine düşünebiliyordu hala. Hayır, hayır yapmamalıydı. Umurunda olmamalıydı, belki de ilk gördüğü yerde aynı şekilde onu da öldürecek ve intihar süsüyle sıyrılacaktı.

 

"O.. Artık.. benim abim değil"

 

Fısıltılı kelimeleriyle, yavaşça geriye çekildi Kemal. Gözlerine bakıyor, biliyordu. Kızın ondan gizlediği önemli şeyler vardı. Üstüne gitmek istemiyor ve bu yüzden de kendine engel olup o sefil hayatın içerisinde kalmasına izin veriyordu.

 

"Ben varım, her zaman olacağım. Güven bana, seni ne olursa olsun koruyacağıma ve ne istersen yapacağıma inan."

"Ben.. Gördüm"

 

Kafasını eğdi genç kız, babasının cansız ve kanlarla dolu bedeninin yanında gördüğü ağabeyini hatırlıyordu.

 

"Babam kanlar içerisindeydi ve o, tepkisiz durmuştu"

 

Ağzından çıkan hıçkırıklara gözünden akan yaşlar eşlik etti. İlk defa korkusunu dile getiriyordu. Hatırlıyordu Kemal, Mert ona söz etmişti.

 

"Biliyorum, biliyorum güzelim"

 

Yeniden sarılırken, saçlarını yavaşça okşuyordu. Geriye çekildi Nehir, ne demek biliyorum.

 

"Biliyor musun?"

"Seni aradığım sürede, sürekli Mert'in karşısına çıktım. Bana seni son gördüğü andan söz etti"

"Ne? Ne dedi?"

 

Endişeyle gözlerine bakıyordu. Ne demişti ki, Kemal böyle tepkisiz anlatıyordu.

 

"Doğum gününün olduğu gece eve dönünce babanı görmüşsün. Mert'te evdeymiş, sağlık görevlilerinin ve polisin gelmesini bekliyormuş. Sen de onu görünce korkup kaçmışsın"

 

Kafasını iki yana salladı Nehir, eksik anlatmıştı. Her şeyiyle eksikti.

 

"Bu kadar mı?"

"Evet, başka var mı?"

 

Bir adım geriye gitti genç kız. Gözleri dolu doluydu. Yüzü asılırken, derin nefes aldı. İşlediği suçu yalanlarla kapatmaya çalışıyordu. Avucunu sıktı, izin vermeyecekti. Artık hiçbir şeyi düşünmeyecek, sadece babasının ömrünü verdiği emeğini koruyacaktı ve ağabeyinin yaptığının cezasını çekmesi için çaba gösterecekti. Şikayette bulunmak istedi fakat biliyordu, Mert kıvrak zekasıyla bu durumdan sıyrılırdı. Öncelikle kafasını toplaması gerekiyordu ve aklında şu an sera da vardı. Kapısı açık bırakılmıştı. Bakışını, yeşil gözlere çevirdi.

 

"Yarın, onu seradan uzak tutabilir misin?"

"Kimi? O adamı mı?"

"Evet, seninle kurul toplantısı için daha rahat ve ne yapabileceğimiz hakkında konuşmak istiyorum"

 

Derin bir nefes aldı Kemal, kızın gözlerinde ilk defa böylesine hırs görüyordu. Artık bir şeyler yapacaktı, emindi.

 

"Halledeceğim, kaç gibi?"

"Öğleden sonra"

"Tamam, bende o zamana kadar neler yapabileceğimizi araştırırım"

"Şimdi beni seraya yakın bir yere bırakabilir misin?"

 

Genç adam arabasına yaklaşıp ön kapıyı açtı, genç kız oturdu ve araba hareket etti.

 

..... 

Seranın önünde duran arabadan hızla indi Nehir, bakışını çevirdi. Genç adam dönmüş müydü? Korku dolu bakışlarla önce bahçeye bakındı, boştu. Kulübeye yaklaşıp kapıyı araladı, kimse yoktu. Derin bir nefesle geriden takip eden Kemal'e döndü.

 

"Gitmelisin artık"

 

Genç adam gözlerine bakıyordu, dayanamayıp alnına küçük bir öpücük bıraktı. Huzurla doluydu, eskisi gibi istediği zaman onu görebiliyordu. Uzanıp ellerini tuttu.

 

"Kendine dikkat et"

"Görüşürüz"

 

Diyen kızın ellerinin arasından ellerini çıkarıp arkasını döndü. Hızlı adımlarla ilerlerken, ellerini saçlarından geçirdi. Aklı geride kalsa bile, kalbi daha iyi hissediyordu. Yarını sabırsızlıkla beklemeye başlarken, arabasına bindi. Ceketinin iç cebinden telefonunu çıkarıp sekreterinin ismini buldu.

 

"Buyurun efendim"

"Söyleyeceklerimi senden başkası duyarsa, ömrün boyunca işsiz kalacaksın"

 

Sekreter merakla doğruldu. Genç bir adamdı ve yıllardır şirkette çalışıyordu.

 

"Şüpheniz olmasın efendim"

"Çetemen'lerin şirketinin yönetim kurulunda bulunan herkesin ismini ve dosyasını bul, geliyorum"

"Peki efendim"

 

Telefonu indirdi kulağından. İki ailenin kendisine ait şirketi olduğu gibi bir de ortak oldukları bir tane vardı. Şu an Mert'in başkan olmak istediği şirkette sadece küçük hisseleri bulunurken, yönetim kurulunda babası yerine o yer alıyordu. Arabayı çalıştırırken derin bir nefes aldı. Toplam 15 üye vardı, kendisi dışında hemen hemen hepsinin de oylarını Mert'e vermek istediğini biliyordu. Onun çalışkanlığına ve zekasına oldukça güveniyorlardı. Ne yapabilir, bu durumu nasıl Mert'in aleyhine çevirebilir, düşünüyordu.

 

..... 

Akşam üstüydü, kapıda duran kamyonetten hızla indi Nehir. bakışını geriye çevirdi, teyzeler aynı yerlerinde oturuyorlardı. Gülümseyerek genç adamı çarpıp, umursamadan eve girdi. Odadan örgüsünün bulunduğu poşeti alıp döndü. Bahçeden çıktığı anda adımları durdu. Ali Demir biriyle konuşuyordu. Bakışı ona kaydı, tanıyordu. Dün tanıştığı Hakan'dı. İki genç adam, hararetle sohbet ediyor, bir şeylere gülümsüyorlardı. Şaşırdı Nehir, gözünü kıstı. Keçi, nasıl da yakınlarının yanında konuşuyor, gülüyordu. İkisinin de yan profilini görebiliyordu sadece, teyzelerin toplantısına gidebilmek için de yanlarından geçmek zorundaydı. Tek adım attığında, Hakan'ın bakışı ona kaydı, gülümsemeye çalışarak selam vermek adına kafasını aşağı eğip tekrar kaldırınca, Nehir küçük bir tebessüm gösterdi sadece. Attığı adımlarla yanlarına çok yaklaşırken, Ali Demir'in ters bakışlarını gördü. Şaşırdı, ne yapmıştı ki? Halbuki sadece geçip gitmek istiyordu. Bakışını mavilerden ayırıp hızlı adımlarla ilerlediğinde, dudağını ısırdı. Nedenini bilmiyordu ama genç adamdan azar işiteceğini düşünüyordu. Yavaşça halının üzerine, teyzelerin ortasına ayakkabılarını çıkararak oturdu. Bakışı Müzeyyen Hanım'a kaydı, bakışını önce ona ardından da oğluna çevirmi

 

Yavaşça çömeldi genç adam, önündeki mermerin üzerindeki isime baktı. "Hale Çetemen" yazıyordu. Derin bir nefes alırken, elini toprağın üzerinde gezdirmeye başladı. Zihninde yıllar öncesi vardı. Ona defalarca sarılmış, defalarca onunla birlikte uyumuş, birlikte kurabiye yapmış ve onu çok sevmişti. Öldüğü günü anımsıyordu, herkes o gün kardeşinin önünde dört dönerken kimse, onun da üzülebileceğini düşünmemişti. Halbuki daha çocuk yaşta bağlandığı bu kadını o da anne görmüştü. Onun gidişi, en çok onu sarsmış, dengelerini altüst etmişti. Yalnızlığı ve kimsessizliği o günden sonra derinden hissetmeye başlamıştı. Babası için istenmeyen bir çocuk olmuştu hayatı boyunca ama bu kadının varlığıyla bu durum en aza inmişti, gidişiyle de daha da artış göstermişti. Asım Bey oğlunu, hiçbir zaman kızı kadar sevmemişti.

 

"Yaptıklarım ve yapacaklarım için kızma bana"

 

Kafasını eğdi, toprağı avucunda sıktı. Yapmak istedikleri vardı ama bu kadını hayal kırıklığına uğratmaktan çekiniyordu. Çocukluğundan bu yana inanıyordu, insanlar ölse bile geride bıraktıkları sevdiklerini izleyebiliyorlardı. Bakışı tam bitişiğinde bulunan diğer mezara kaydı, babasınındı. Yüzü asıldı, yanına bile yaklaşmak istemedi. Kaşları çatılıp, yüzü gerginleşti.

 

"Senin yüzünden"

 

Ayağa kalkıp son bir bakışla arkasını döndü. Hızlı adımlarla ilerleyip, kapıdaki arabasına bindi. Şöfor çalıştırmaya başladığında da hızla ilerliyordu.

.... 

 

Kafasını yavaşça kaldırdı Nehir, endişeyle eve çevirdi bakışını. Hakan annesine selam verip kendi evine girerken, Ali Demir'in bakışı genç kıza kaydı. Elini kaldırıp gel işareti yapınca, Nehir omuz silkti. Gitmek istemiyordu, nedensiz azar işiteceğini biliyordu. Tekrar aynı hareketi yapıp çağırdığını görünce, örgüsünü havaya kaldırdı. İşi olduğunu göstermeye çalıştı ama genç adam ısrarla işaret ediyordu. Derin bir nefes aldı, oldukça inatçıydı. Gitmediği sürece onu rahat bırakmayacaktı, üstelik kaçış yoktu. Şimdi gitmese de azarı akşam işitecekti. Yavaşça ayağa kalktı, örgüyü geride bırakıp eve yürüdü. Genç adam önden bahçeye girince, Nehir de takip etti. Arkasından kapıyı örtünce, bakışı genç adamın mavileriyle buluştu. Oldukça öfkeli görünüyordu.

 

"Ne? Ne yaptım?"

 

Kızın gözlerine bakıyordu, zihninde az öncesi vardı. Genç bir kız, yabancı genç bir adama nasıl gülümserdi, nasıl çok yaklaşırdı. Üstelik bu kız, onların evinde kalıyordu.

 

"Hareketlerine dikkat et"

"Ne?"

"Bu sokakta kalıyorsan, kurallara uymak zorundasın"

"Kurallar mı?"

 

Nehir şaşkınlıkla bakıyor, anlamaya çalışıyordu.

 

"Bu sınırlarda hiçbir erkeğe yakın mesafede durmayacak ve gülümsemeyeceksin"

 

Düşündü Nehir, bunu ne zaman yapmıştı. Durdu bir an, tabi ya. Hakan'a gülümsemiş ve teyzelerin yanına gidebilmek için de çok yakınından geçmek zorunda kalmıştı. Adamın mavilerine baktı, kısılmış ve öfkeyle bakıyordu. Kafasını eğerken, aklına gelen delice ihtimalle hızla bakışını kaldırdı. Olabilir miydi? Mümkün müydü? Dudaklarını bastırdı, onun öfkesine karşı gülümsediğinde daha kötü tepki verebilirdi. Kafasını sadece olumlu anlamda salladığında, genç adam arkasını dönüp hızla eve ilerledi. Odasına girdiği gibi kapıyı sertçe çarptığında, Nehir bir an sesle irkilse de yüzünde tebessüm belirdi. Bahçeden çıkmak için arkasını döndü, tek adım atıp durdu.

 

"Kıskandı"

 

Fısıltıyla yumruk yaptığı tek elini ileri geri zaferle salladı. Derin bir nefes verip teyzelere koşar adımlarla yaklaştı, mutlulukla ortalarına oturup örgüsünü eline aldı. Bakışı Müzeyyen Hanım'a kaydı. Onu izliyordu bakışını hiç ayırmadan. Tebessüm ettiğinde, kadın daha fazla kendini tutamayarak elini yavaşça kaldırıp, genç kızın pürüzsüz yüzüne bıraktı. Yanağını yavaşça okşuyordu.

 

"Kızım"

 

Nehir'in bakışı onun üzerindeydi, söylemek istediği bir şey olduğunu anlayabiliyordu. Bekledi.

 

"Var mı gönül koyduğun biri?"

 

Nehir soruyu düşündü. Gülümsedi, aklını başından alan bir çift mavi vardı. Sustu, kimsenin bilmesini istemiyordu. Merakla kadının gözlerine bakıyordu ki Müzeyyen Hanım elini, elinin üzerine bırakıp sıkıca tuttu.

 

"Bir oğlum var, ismi Hakan, görmüştün. İşi gücü yerinde, çok saygılı ve efendi bir çocuk. Eğer seninde iznin varsa, sizi tanıştırmak istiyorum"

 

Buralarda böyleydi adetler, anneler seçtikleri kızı oğluyla tanıştırırdı. İki genç önce birkaç gün konuşur, sohbet ederdi. Tanıma, tanışma süreci denilen bu zaman diliminin sonunda son kararlar açıklanırdı. Olumlu kararlar için hemen hazırlıklara başlanırken, olumsuz olanlar içinse aradaki iletişim tamamiyle kesilirdi. Müzeyyen Hanım da şu an, bu kızın oğluyla tanışma sürecine girmesini istiyordu. Oğluna güveni tamdı, kızı ikna edebilirdi. Genç kızın yüzünde şaşkınlık oluştu, böyle bir şeyi hiç beklemiyordu. Berna'nın ağabeyiydi Hakan, biliyordu. Aslında yengesi olma fikri bir anlık hoşuna gitti, böylece onu sürekli sinir edebilirdi. Kadının gözlerine baktı, kabul etmesi için bakışlarıyla çırpınıyordu. Onu üzmemek için reddetmek istemiyordu ama yapamazdı. Bu gönlü boş değildi, gönlü bir keçiyle doluydu. Kafasını yavaşça eğdi, bakışı kapının önüne park edilmiş olan kamyonete kaydı. Tıpkı adamın gözleri gibi o da maviydi. Eline baktı, ipliklerde aynı renkti. Mavi böylesine hayatının merkezindeyken, başka rengi sevemezdi. Ne olursa olsun adamı seviyordu. Annesinin, babasını sevdiği gibi miydi emin değildi ama ona karşı çok başka hisler içerisindeydi. Elini yavaşça kalbinin üzerine bırakıp Müzeyyen Hanım'a baktı. Onu kırmadan reddetmekti niyeti.

 

"Eminim ki oğlun çok iyi bir damat adayıdır ama üzgünüm. Benim bu kalbim bir keçiye tutuldu çoktan."

 

Tüm teyzelerin meraklı bakışları onu bulurken, Müzeyyen Hanım belli etmese de yüzü asılmıştı. Kısa zamanda onu çok sevmiş, oğluna uygun görüp evine gelin almak istemişti. Derin bir nefesle kızın gözlerine baktı. Parıldıyordu.

 

"Mutlu ol kızım"

 

Nehir gülümseyip dayanamayarak yaklaştı. İki kolunu kadının boynuna sıkıca doladı. Bu insanları gerçekten çok seviyordu. Sırtının ve saçlarının sıvazlandığını hissediyordu. Derin bir nefes alıp geriye çekilince, teyzelerin meraklı bakışlarını gördü. Heyecanla bakıyor, keçiden söz etmesini bekliyorlardı. Gülümsedi Nehir, dudağının kenarını ısırdı. Yapamazdı, tepkisini tahmin edemediği Rüya'nın duymasından çok korkuyordu.

 

"Söyleyemem"

 

Bakışlardaki meraklı ışıkların söndüğünü fark etti. Yeniden örgüye devam etmeye çalıştı. Kafasını yavaşça kaldırdığında, bir çift gözün hala üzerinde olduğunu gördü. Aysel Teyze'ydi, mahallenin en meraklılarından biriydi. Bir şey duydu mu peşini asla bırakmazdı. Gözlerini kıstı.

 

"Buralardan biri mi bu keçi?"

 

Nehir'in gözleri ona döndü. Kadının yeteneğinin farkında değildi.

 

"Değil"

 

Dedi geçiştirmek adına. Aysel Hanım elindeki örgüyü indirdi. Ağzından laf alabilirdi.

 

"Onun da gönlü sende mi?"

"Değil"

 

Derin bir nefes aldı, bu soruya farklı bir cevap vermeyi çok isterdi. Yüzü asılmıştı, adamda birgün onu böyle sevecek miydi? Gözlerine, bile isteye bakacak mıydı? Müzeyyen Hanım, bakışını yeniden kıza çevirdi. Onun için yeni bir umut doğmuştu.

 

"Kızım, sen benim teklifimi bir daha düşün. Oğlum seni mutlu edecek, buna inanıyorum"

 

Gülümsedi Nehir, tamam demese de Müzeyyen Hanım böyle anlamıştı. Gülümseyip derin bir nefes aldı ve vereceği kararı şimdiden beklemeye başladı.

 

.... 

Ayağa kalktı genç kız, akşam yemeğinde ve masadaydılar. Lavaboya gitmek isteyerek ilerlediğinde, Zeynep Hanım oğlunu izliyordu. Söylemek istediği bir şey vardı, elindeki çatalı indirdi. Derin bir nefes aldı.

 

"Oğlum"

 

Genç adamın bakışı yanındaki annesine kaydı, kardeşi de aynı şekilde karşıda oturmuş dinliyordu.

 

"Yaş ilerliyor, bende artık sizlerin mürüvetini ve torunlarımın olduğunu görmek istiyorum"

 

Ali Demir'in şaşkın bakışı annesindeydi, demek istediğini çok iyi anlamıştı. Sessizce suyunu yudumladı. Konuşmanın devamının geleceğini biliyordu. Annesinin bu isteği için kendini hala hazır hissetmese de onu kırmayı hiç istemiyordu.

 

"Yoksa, biri mi var anne?"

 

Merakla gözlerine bakıyordu Rüya, yüzünde tebessüm vardı. Annesi ilk defa ağabeyine ciddi olarak evlilikten söz ediyordu.

 

"Selma Teyze'nin komşuları ziyaretine gelmişti bugün. Genç bir kız gördüm. Hanım hanımcık, maharetli, terbiyeli, saygılı, çalışkan, eli yüzü düzgün efendi bir kızdı. Maddi seviyesi de bizim gibi, tam abine uygun biri. İlk defa bir kızın gelinim olmasını bu kadar çok istedim."

 

Bakışı kızından oğluna döndü. Sessizce yemeğini yiyordu.

 

"Oğlum.. O kız sana iyi bir eş, bize iyi bir gelin ve torunlarıma iyi bir anne olur."

 

Ağabeyini izliyordu Rüya, sessizdi ama pür dikkat dinlediğini biliyordu. Onu damat olarak düşündü, heyecanla gülümsedi. Kesinlikle en yakışıklı damat olacaktı.

 

"Bence bu kızı düşünmelisin abi, biliyorsun annem ilk defa birini böylesine beğendi"

 

Genç adam önündeki yemeğin son lokmasını da yutup ayağa kalktı. Mutfaktan çıkarken, koridorda bekleyen kızı gördü. Mutfağa girmek için gelmiş ve konuşulanları duyup ayakları oraya sabitlenmişti. Bakışları mavilerdeydi.

 

"Yapma"

 

Fısıltıyla yalvarışını duydu Ali Demir. Dolu gözlerine ve korkuyla alıp verdiği nefesine bakıp, yönünü hızla odasına çevirdi. Arkasını dönüp odanın kapısına baktığında, Rüya'yı gördü. Yüzündeki gülümsemeyle mutfaktan çıkmıştı. Genç kıza yaklaştı, heyecanını ilk olarak onunla paylaşmak istiyordu.

 

"Nehir, yakında düğünümüz var!"

 

Kafasını eğdi genç kız, duyduklarını hatırladı. Ama adam kabul ettiğini söylememişti ki.

 

"Kabul etmedi"

 

Rüya gülümsüyor, ağabeyinin bu duruma sessiz kalmasının nedenini çok iyi biliyordu.

 

"Red de etmedi, yani düşüneceği anlamına geliyor bu. Abim annemi kırmaz, yakında olumlu cevabını iletecek."

Sevinçle ilerledi, Nehir kaskatı kesilmişti.

 

....

Evet, neler oluyor neler.. :)

-Ali Demir, annesinin teklifine Rüya'nın düşündüğü cevabı mı verecek?

-Nehir, ağabeyinin başkan olmaması için neler yapacak?

-Ve tabi Hakan olayı da var :-)

 

Oy ve yorumları eksik unutmayalım 💙

Loading...
0%