Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20.Bölüm: Kardeşlerin Savaşı

@mlkshnn

Arkasını dönüp odanın kapısına baktığında, Rüya'yı gördü. Yüzündeki gülümsemeyle mutfaktan çıkmıştı. Genç kıza yaklaştı, heyecanını ilk olarak onunla paylaşmak istiyordu.

 

"Nehir yakında düğünümüz var!"

 

Kafasını eğdi genç kız, duyduklarını hatırladı. Ama adam kabul ettiğini söylememişti ki.

 

"Kabul etmedi"

 

Rüya gülümsüyor, ağabeyinin bu duruma sessiz kalmasının nedenini çok iyi biliyordu.

 

"Red de etmedi, yani düşüneceği anlamına geliyor bu. Abim annemi kırmaz, yakında olumlu cevabını iletecek."

 

Sevinçle ilerledi. Nehir kaskatı kesildi, kalbindeki umut yok olup gitti. Kalbi sızım sızım sızlamaya başladı, ne yapacağını bilmiyordu. Ayakları dizlerini taşımıyor, sendeliyordu.

 

İlk defa kaçmak istedi, bu evden olabildiğince uzakta olup adamın vereceği cevabı duymak istemedi. Kafasını yavaşça iki yana salladı, Rüya yeniden yaklaştı. Unuttuğu bir şey vardı, arkasını döndü. Annesine sormak isteyerek adım attığında, onu gördü. Tam yanlarındaydı.

 

"Anne.. o kızın adı ne?"

"Emine"

 

Gülümsedi Rüya, oldukça heyecanlıydı. Sonunda ağabeyi damat olacak, belki de çok yakında yeğenleri de dünyaya gelecekti.

"Hazırlıklara başlamalıyız, tanışma gününde ne giysem acaba?"

 

Arkasını dönüp hızla odasına girdi, kapıyı örttüğü gibi geri geldi. Elini uzatıp tepksiz duran genç kızın elini tuttu.

 

"Yardımcı ol bana Nehir"

 

Çekiştirerek odaya getirip yatağın ucuna oturttu. Önüne dikilip gözlerine baktı, gözlerinin içi gülüyordu. Kafasını yavaşça kaldırdı Nehir, odanın kapısı çok az aralıktı.

 

Genç adamın odasından çıkıp geçtiğini gördü. Yutkundu sessizce, olmayacak bir duaya amin demekti onunki. İçinde bulunduğu bu hayat, öylesine farklıydı ki belki de adama seçme şansı verilmeyecekti. O, annesi istedi diye ömrünü aşkın ne olduğunu bile bilmeden biriyle geçirecekti.

 

.... 

Korna sesi yankılanıyordu evin içerisinde. Sabahın erken saatiydi, herkes uyanmış çıkmak için hazırlanmıştı. Zeynep Hanım çıkmıştı.

Rüya elinde kitapları ve çantasıyla sokağa çıktığı anda kamyoneti gördü. Ağabeyi koltukta yerini almış öfkeyle kornaya basıyordu. Genç adam kardeşini görüp kafasını camdan uzattı.

 

"Nerede bu kız!!?" Diye gürledi. Dakikalardır Seraya gidebilmek için Nehir'i bekliyordu.


Rüya'nın gözleri şaşkınlıkla büyüdü, daha önce Nehir hiç ağabeyini böylesine kapıda beklememişti. Gözlerini eve çevirdi, hala görünürlerde yoktu. Üst üste duyulan kornaya rağmen hala evden çıkmamıştı.

 

"Bakıyorum abi, bekle" dedi, eliyle işaret edip eve yöneldi.

 

Arkasını dönüp eve girdi, hızla odasının kapısını açtığında Nehir'i gördü. Odada bulunan boy aynasının önünde ağır ağır saçlarını düzeltiyordu. Kornanın gümbürtüsü eşliğinde oldukça yavaş ve umursamazdı.

 

"Nehir, abim çok sinirli. Seni hala kapıda bekliyor"

 

Omuz silkti genç kız, dün gece gözüne doğru düzgün uyku girmemiş, sabaha kadar genç adamı ve hiç tanımadığı Emine'yi düşünmüştü. Sabaha doğru ise, kendince bir karar almıştı. Bundan sonra onun istediği hiçbir şeyi yapmayacaktı, umurunda değildi artık. Bakışını Rüya'ya çevirdi, telaşını görüyordu.

 

"Az kaldı, biraz daha beklesin. Saçlarımı düzeltip çıkacağım"

 

Şaşırdı Rüya, normalde böyle bir haberde, ayakkabılarını bile eline alarak kamyonete koşması gerekiyordu. Yanına yaklaşıp önünde durdu. Elini kaldırıp genç kızın alnına bıraktı. Kesinlikle hastaydı, yoksa bu deli cesaret başka türlü olamazdı. Sıcak değildi, indirdi elini.

 

"Ateşin de yok, ne oluyor Nehir?"

 

Yüzünde küçük bir tebessüm oluşturdu Nehir, Rüya'nın gözlerine bakıp küçük bir göz kırptı.

 

"Dersine geç kalacaksın, git sen. Ben keçiyle baş edebilirim."

 

Yeniden korna duyuldu, daha uzun ve aralıksız bir şekilde. Rüya irkildiğini hissetti. Bu çalışı çok iyi biliyordu, ağabeyinin sabrı taşıyordu. Birazdan kamyonetten haykırışı yankılanacaktı.

 

"Nehir bence şansını çok zorlama. Seni bırakıp gidebilir"

"Gidemez, bugün hem büyük bir sevkiyat hemde önemli müşteriler olacak. Kendini ikiye bölmediği sürece, o keçi bensiz yapamaz."

 

Anlam vermeye çalışıyordu Rüya, kolundaki saate baktı. Derse çok az vakit kalmıştı, geç kalamazdı. Derin nefes aldı.

 

"Giditmek zorundayım. Sende bence daha fazla bekletmeden yetiş"

"Düşünme, dersine git."

 

Yaklaşıp kızın iki yanağına öpücük bıraktı. Rüya şaşkınlıkla arkasını döndü. Bahçeden çıktığı anda, ağabeyinin ejderhayı andıran gözlerini gördü. Kafasını camdan çıkarmış, eliyle de kornaya basıyordu.

 

"Nerede!!"

"Geliyor abi. Ben geç kaldım, gidiyorum"

 

Hızlı adımlarla ilerleyen Rüya, sokaktan çıktığı anda bile kornayı duyuyordu.


Derin bir nefes aldı Nehir, yüzünde tebessüm vardı. Sağ gözünü kıstı, bugün adamı deli etmek için ant içmişti. Yeterince oyalandığı odadan çıktığı anda, kapının önünde adamı gördü. Dayanamayıp eve dönmüştü.

 

"Neredesin sen!?"

"Odada, hazırlanıyordum"

 

Gözlerine bile bakmadan onu sollayarak ilerledi. Kapının önündeki ayakkabılara eğilip ayaklarına geçirdi. Ağır adımlarla kamyonete yaklaştı, yerini alıp oturduğunda Ali Demir bindi ve hızla çalıştırdı.

 

Gece, çok önemli bir sevkiyat teklifi gelmiş ve önemli miktarda ücret vereceklerini söylemişlerdi. Genç adam yetişme telaşında, Nehir ise oldukça umursamazdı.

 

Bakışını radyoya çevirdi, elini yaklaştırıp düğmesini çevirdi. Radyo kanallarını tek tek gezerken bulduğu pop bir şarkıda durdu. Kamyonetin içerisinde son ses gümbür gümbür yankılandı, Ali Demir şaşırıp hızla kapattı. Müzik dinlemeyi pek sevmezdi, açtığı zamanlarda ise oldukça kısık bir tonda slow bir şarkı açardı.

 

Bakışı genç kızla uyarır gibi buluşunca, Nehir umursamadan hızla yeniden radyoya dokundu. Aynı müziği açtı, Ali Demir'in gözleri ona döndü. Bugün gördüğü kişi, evine davetsiz olarak gelen ürkek kız değildi. Davranışları oldukça garip ve farklıydı.

 

Avucunu, radyo tuşunun üzerine koyup kapladı. Biliyordu, adam eliyle temas etmemek için bile olsa karışmayacaktı. Öyle de olmuştu, Ali Demir başını sızlatan son ses müzikle sonunda seraya varabilmişti. Elini çektiğini gördüğü anda kapattı, derin bir nefes aldı.

 

.... 

Genç adam sevkiyat için kamyonete yükleme yapıyordu. Önünde oldukça fazla saksı vardı. Bu iş hemen hemen tüm gününü alacaktı. Eğilip nefes nefese duraksadı, köşeye çekildi. Dinlenmek ve çay molası vermek istedi. Kalanını daha sonra yükleyecekti.

 

Arkasını dönüp kulübeye baktı, camı ve kapısı açıktı. O yöne ilerledi, içeri girdiği anda adımları durdu. Genç kız koltuğa oturmuş, ayaklarını da önüne bıraktığı sehpaya uzatmıştı. Elindeki telefona bakıyor, içerisinde bulunan telefona ait olan basit oyunu oynuyordu.

 

Etrafa baktı genç adam, hiç toparlanmamıştı. Şaşırdı, bugün tavırlarına anlam veremiyordu, dediği hiçbir şeyi yapmıyor, inadına gidiyor ve hep tersliyordu.

 

Kendine hakim olmaya çalışarak kupa bardağını aldı. Küçük tüpün önüne eğildi, üstünde çaydanlık vardı. Üsttekini eline aldı, hafifliğiyle kapağını açtı, boştu. Bakışı kıza kaydı, çayı bile yapmamıştı.

 

"Çay yok" diye açıkladı genç kız gözlerini telefondan hiç ayırmadan umursamazsa.

 

Ali Demir derin bir nefes verdi. Bardağı yeniden yerine bırakıp gözlerini kıstı. Bu kız inatçıydı ve istemediği zaman ona hiçbir şey yaptıramıyordu.

 

Çaydanlığı eline alıp musluğa yaklaştırdı, doldurup ateşlediği tüpün üzerine bıraktı. Ayağa kalkıp bahçeye çıktı, Nehir'in bakışı pencereden ona kaydı. Yeniden yükleme yapmaya başlamıştı.

 

.... 

Karşısındaki tüpe baktı genç kız, su fokur fokur kaynıyor ve taşıyordu. Tam yanında da çay paketi bulunuyordu, gözünü kıstı ve bakışını tam solunda bulunan pencereye çevirdi. Genç adam kamyonete yüklemeyi sonunda bitirmişti.

 

"Su taşıyor!!" Diye seslendi.

 

Ali Demir'in bakışı ona kaydı. Sinirle derin bir nefes aldı. Bakışını çevirip kulübeye girdi, yarısı yere dökülmüş olan çaydanlığa eğildi. Dikkatle demleyip bakışını kıza çevirdi. Bu defa boylu boyunca kanepeye uzanmış, kafasını bir uca, ayaklarını da diğer uca bırakmıştı. Adamın içerideki varlığını umursamadan telefonuyla ilgileniyordu.

 

Kolundaki saate baktı Ali Demir, sevkiyat zamanıydı ve çayı içmeye vakti yoktu. Pes edip ayağa kalktı, tezgahın bir köşesinde bulunan telefonunu, cüzdanını ve anahtarını aldı. Bakışını kıza çevirdi, çıkacak olmasına rağmen ona hiç bakmıyordu.

 

"Çıkıyorum"

 

Bekledi, kız normalde hemen ayağa kalkmalı veya iş yapıyorsa yarım bırakmalı ve ona cevap vermeliydi. Ama öyle olmamıştı, Nehir kulakları duymuyor edasında elindeki telefon bakıyordu.

 

Sakinliğini korumaya çalışan genç adam, derin bir nefesle arkasını döndü ve hızla kulübeden çıktı. Bahçedeki kamyonete binip çalıştırdığı gibi uzaklaştı.

 

Yavaşça doğruldu Nehir, bakışını pencereye çevirdi. Sera artık boştu, duvardaki saate baktı. Öğleden sonraydı, Kemal gelmek üzereydi. Etrafın dağınıklığına bakıp çok az toparladı ve Kemal'le oturabilecekleri yerleri açtı.

 

Kapı pervazına çıkıp sırtını yasladı. Bakışı seranın kapısına kaydığında telefonunu duydu. Titriyordu avucunda. Ekrana baktı, ismini gördü.

 

"Kemal.. çıktı"

"Haberim var, geliyorum. Getirmemi istediğin bir şey var mı?"

"Hayır"

"Tamam 10 dakikaya yanındayım"

 

Genç adam arabasında ve seraya doğru ilerliyordu. Yanındaki boş koltukta yığınca dosyanın bulunduğu siyah bir çanta vardı. Dünden beri dosyaları inceliyor, okuyor, gözden geçiriyor ve not alıyordu. Hepsini bir araya getirip özet şeklinde bir dosya hazırlamıştı. Genç kızı fazla yormak istemiyor, en kolay yoldan amacına ulaşmasını sağlamaya çalışıyordu.

 

..... 

Arabayı seranın bir cadde ilerisinde bir köşeye park etti Kemal, genç kızı tehlikeye atmak istemiyordu. Çantayı eline alıp yayan olarak ilerlemeye başladı. Kafasını etrafa çevirdi, adamlarını gördü.

 

Adamın her ihtimale karşı erken gelme ihtimalini de düşünmüştü. Öyle bir durumda, onlara hemen haber verilecekti. Sadece kafasını sallayıp selam verdiği kişilerin önünde geçip seraya yaklaştı. İçeri adım attığında, genç kızı gördü.

 

Gülümsedi, onu beklediğini biliyordu. Arada uzun bir mesafe vardı. Kız, kulübe kapısında bekliyor, adam da sera kapısında ona doğru ilerliyordu.

 

....

Derin bir nefes aldı genç kız, genç adam geldiği andan beri bir şeyler anlatıyordu. Nehir'in aklı pek ermiyordu şirketin işlerine. Zeki kızdı fakat nasıl yapacağını bilmediği için afallıyordu.

 

O kanepeye, Kemal de karşısındaki sandalyeye oturmuştu. Aralarındaki sehpanın üzerinde de her renkten dosya vardı. Gözlerini kapadı Nehir, bir mola vermesi gerektiğini düşündü. Kendini oldukça zorlamıştı. Bardağa yaklaşıp çaydanlığa eğildi.

 

"Çay ister misin?"

 

Kemal iki yana salladığı kafasını geriye çevirmiş onu izliyordu. Genç kız, siyah kupa bardağa doldurduğu çaya dört şeker attı. İyice karıştırıp yeniden genç adamın önüne oturdu. Yavaşça iki dudağına yaklaştırıp yudumladı. Önündeki dosyalardan gözü korkuyordu.

 

Bekledi Kemal, dinlenmesi gerektiğini biliyordu. Genç kızı çok iyi tanıyordu, asla sıkmaya gelmiyordu. En baştan pes etmesinden de oldukça korkuyordu. Bardağı sehpanın köşesine indirince, genç adam gözlerine baktı.

 

"Devam edelim mi?"

 

Kafasını aşağı yukarı sallayan genç kızı görüp yeniden dosyalara döndü. Birini eline alıp ona çevirdi.

 

"Dediğim gibi bu dosyanın içerisindeki her kelimeyi ezberlemen ve adın gibi öğrenmen gerek."

"Başka yolu yok mu?"

 

Çayını yeniden yudumladı.

 

"Yok, yönetim kurulunda oy verecek kişiler bunlar. Hepsini kendine inandırmak istiyorsan, başka çaren yok"

 

Derin bir soluk aldı genç kız.

 

"Çok zor görünüyor, yapabilir miyim hiç bilmiyorum"

"Nehir tam istediğin gibi bu plan Mert'i delirtecek"

 

Kafasını eğdi Nehir, ilk defa ağabeyinin yanında değil karşısında yer alma kararı almıştı. Kemal'in getirdiği dosyalarla kararlar alınmıştı. Genç kız, 14 gün kalmış olan seçmelere deli gibi hazırlanacak ve o gün o toplantıya davetsiz ve habersiz olarak katılacaktı.

 

O gün, babasını öldürdüğü geceden sonra ilk defa ağabeyinin karşısına korkusuzca dikilecek, bu savaşta karşı safta olduğunu söyleyecek ve kardeşlerin savaşı başlayacaktı.

 

Eğer oyları alıp onun yerine başkan olmayı da başarırsa onu zorlu bir süreç bekleyecekti. Çünkü hemen sonrasında babasını, onun öldürdüğüne dair kanıtlar bulmaya adayacaktı kendini. Böylece hem şirketi kurtaracak hemde babasının katilinin cezasını çekmesini sağlayacaktı.

 

Çok beklemişti genç kız bu atak için, daha fazla sabrı yoktu. Hiçbir şey umurumda değildi, ne olursa olsun artık ondan kaçmayacaktı.

 

Kafasını yavaşça eğdi, fazlasıyla kararlar alınmıştı ama yanlarına sığındığı aileyi hiç düşünmemişti. Oradan ayrılmayı hala istemiyor, saklayabildiği kadar yanlarında kalıp bu plana gizlice devam etmek istiyordu. Gittiği yere kadar gidecekti.

 

"Nehir, şirketin yaptığı her işi ayrıntısına kadar öğrenmen gerekiyor. Kurul üyelerinin sana oylarını verebilmeleri için işleri çok iyi bildiğini onlara göstermek zorundasın"

 

Önündeki dosyalara baktı genç kız, çok fazlaydı ve eve götüremezdi.

 

"Eve götüremem"

"Götürmek zorundasın, sadece birkaç saatle öğrenemezsin. Zamanımız çok kısıtlı."

 

Sustu, ne yapacağını bilemedi. Bunları eve götürse de nasıl çalışacaktı ve nerede saklayacaktı? Düşündü, düşündü fakat hiçbir çıkar yol bulamadı.

 

Ev oldukça küçüktü, gizli bir yer yoktu. Kemal hızla çantasını açtı, bu ihtimali de düşünmüştü. İçerisinden iki avucu büyüklüğünde siyah son model bir tablet çıkardı.

 

"Bunu saklayabilir misin?"

 

Bakışını çevirdi genç kız, onlarca dosyadan daha kolay görünüyordu bu tableti saklamak. Ama bu da oldukça zordu.

 

"Her şeyi buraya kaydetmiştim, üstelik içerisinde internet olduğu için her an yazışma imkanımızda var"

 

Eline aldı Nehir, Dokunmatik ekranına dokundu. Biraz gezindi, önündeki yığınla dosya, içerisinde dosyalar ve klasörler şeklinde kayıtlıydı. Yan tuşuna basıp sesini tamamen kıstı. Başka çaresi yoktu, şirkete başkan olmak istiyorsa zorluklara katlanmak zorundaydı. Aklında Ali Demir belirdi, bunu gördüğü an onu evden hiç düşünmeden kovacaktı. Derin bir nefes aldı.

 

"Deneyeceğim, bugün kalsın"

"Tamamdır, hadi o zaman biraz daha bakınalım"

 

Genç adam, tablette bulunan dosyalardan birini açtı. Genç kıza işleri anlatıyor, Nehir de zorlansa bile dinlemeye, anlamaya çalışıyordu. Yıllardır ailesinin yaptığı bu işler, ona çok yabancıydı.

 

Kızıyordu kendine, halbuki babasını bir defa dinleyip şirketle ilgilenseydi şu an bu kadar zorlanmayacaktı. Kemal'e belli etmiyordu ama, bunu başarabileceğine dair pek inancı de yoktu.

 

..... 

Ali Demir'in sevkiyatı bitirdiği haberi geldiği anda Kemal her şeyi toparlayıp gitmişti. Nehir, geride kalan tableti eline aldı. Önce kanepenin altına bıraktı. Kontrol etti, kapıdan ilk giriş yapıldığı gibi görünüyordu. Sesini kontrol etti, tamamiyle kısmıştı. Derin bir nefesle bakındı, burada onu gizleyecek bir yer yoktu.

 

Hızla bahçeye çıktı, etrafa göz gezdirdi. Öyle bir yere koymalıydı ki, çıkarken genç adamdan gizli alabilmeliydi. Her tarafa bakındı, etraf çiçekler ve saksılarla doluydu.

 

Yeniden seraya girdi, koltuk örtüsü gözüne çarptı. Pek güvenli olmasa da aklına tek bir şey geldi. Hızla tableti arasına bırakıp örtüyü topladı. Bir köşeye bırakıp bakındı, bu haliyle hiç görünmüyordu. Başka çaresi yoktu, şimdilik böyle durmalıydı.

 

Duyduğu sesle, bakışını seranın giriş kapısına çevirdi. Genç adam, kapının önüne park ettiği kamyonetten inip yayan bahçeye girdi. Nehir, pencereden sessizce izliyor, korkuyla da bekliyordu.

 

Ali Demir kulübeye yaklaştı. Genç kızın bakışları ona kaydı, ter içerisindeydi. Yine çok yorulmuştu, ne kadar ona evlilik olayı için kızgın olsa da üzülüyordu. Üstelik bugünkü iş, onun yüzündendi. Aklına yazdı. Kemal'den, saksıları indirmesi için ona yardım edilmesini isteyecekti.

 

Kulübeye bakındı genç adam, genç kız hala toplamamıştı. Giderken bıraktığı gibiydi her yer. Umursamamaya çalışarak, bakışını kanepede, yanında topladığı örtüyle oturan kıza kaydı.

 

"Dün konuştuğum müşteriler geldi mi?"

 

Nehir kafasını başka yöne çevirdi. Onun gözlerine bakmamaya çalışıyordu, mavileri aklını başından alıyordu.

 

"Evet, çiçekleri aldılar"

 

Dedi genç kız. Kemal'le çalıştıkları sırada beklenen ve önceden ödemesini yapmış olan müşteriler gelmişti. Genç kızın yardımıyla da sevkiyat gerçekleşmişti. Duvardaki saate baktı Ali Demir, çıkış vakitleriydi.

 

"Çıkıyoruz"

 

Arkasını dönüp kulübeden çıktığı anda durdu. Yeniden döndü, kıza güvenemedi. Bugün her şeyi tersti, kulübenin kapısını kapatmayabilirdi. Tüpü kontrol etti, kapalıydı. Küçük kasayı kontrol etti, kilitliydi. Musluğa baktı, açık değildi.

 

Köşedeki askıdan anahtarı alıp kulübenin kapısına yerleştirince, genç kız anlayarak hızla kalktı. Örtüyü iki kolunda sıkıca tutup, göğsüne bastırarak çıkışa ilerlediğinde, genç adamın bakışı onu buldu.

 

"Örtüyü nereye getiriyorsun?"

 

Adımını durdurdu Nehir, adam arkasında ve bir adım gerideydi. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Ya gelip elinden çekerse, ya oraya bırakmasını isterse. Dudağını ısırdı ve öncesinde düşünmüş olduğu yalanı hatırladı.

 

"Çay.. Çay döküldü. Yıkamak için."

 

Genç adam umursamadan ilerlediğinde, Nehir gizli aldığı derin bir solukla çıktı. Hızlı adımlarla kamyonete ilerlediğinde, genç adam kapıyı kilitledi. Bahçeyi de gezindi, kontrol edip bir sorun olmadığını görüp çıkış kapısını da kapayıp kamyonete yaklaştı.

 

Genç kız önünde bekliyordu. Anahtarıyla açan genç adam, şöfor koltuğunda yerini aldı. Bakışı yanına kaydı, genç kız dıştan çekiştiriyor fakat kapı açılmıyordu. Olduğu yerden uzandı Ali Demir, içten zorlamaya çalıştı. Açılmayınca inmek zorunda kaldı.

 

O tarafa geçip elini kapının koluna bıraktı. Arkasında genç kız duruyor, açmasını bekliyordu. Çekti, daha güçle çekti fakat açılmadı. Bazen takılıyordu kapı. Uzun zamandır olmamıştı bu sorun. Derin bir nefes verip arkasında duran genç kıza döndü.

 

"Uzaklaş"

 

Nehir sadece bir adım geriye gitti. Bakışları arkasını görebildiği adamdaydı. Genç adam ayağının tekini kamyonetin tekerliğine yasladı, diğeri de yerdeydi.

 

Derin bir nefesle tüm gücünü topladı ve iki eliyle çektiği kapı bir hışımla açıldı. Genç adam hızla geriye gitmenin etkisiyle genç kıza sertçe çarptı. Nehir, ani gelen çarpmanın etkisiyle sendeledi. Örtüyü sıkıca tutarak geriye savrulurken, genç adam arkadaki duvara baktı.

 

Çok yakındı ve genç kız çok fena şekilde sırtını çarpabilirdi. Hızla ilerledi ve tek kolundan tutup kendine doğru çekti. İki beden birbirine hızla çarptı, aralarındaki mesafe tükendi.

 

Genç kız yavaşça kafasını kaldırdı, mavilikleri gördü. Endişe doluydu ve sadece onun kömür gözlerine bakıyordu. Kalbi hızla çarpmaya başladı, genç adam nefes nefese ve tepkisizdi.

 

Kızın gözlerine, makyajsız bile pürüzsüz olan beyaz tenine ve pembe dolgun dudaklarına bakıyordu. Eli ondan bağımsızdı şu an, yavaşça yukarı çıkmaya başladı. Nedenini bilmiyordu ama ilk defa, ilk defa ona dokunma hissi belirdi tüm benliğinde.

 

Omzuna kadar kaldırdığı eline baktı, kendine gelerek avucunu sıkıp indirdi. Yapamazdı, bu yaşına değin hiçbir kıza dokunmamıştı, şimdi de dokunmayacaktı. Üstelik bu kız, kim olduğunu bilmediği ve evlerine sığınan bir misafirdi. Geri adım attığında, eski haline dönebilmişti.

 

"Sana uzaklaş demiştim, hiç söz dinlemiyorsun!"

 

Arkasını döndü, kamyonetin önünden dolanıp kendi yerine ilerledi. Şöfor koltuğuna oturduğunda, Nehir gözlerini kıstı.

 

Yine neden, hatalı olan kendisi olmuştu. Yavaşça yerine oturup kapıyı eliyle çekip hızla kapattığında, bakışı genç adama kaydı.

 

"Emine dinlesin sözünü!"

 

Kemerini bağlamaya çalışan genç adam, tek kaşını kaldırıp ona baktı. Şaşırdı, Emine kimdi, hiç bilmiyordu.

 

"Emine?"

 

Nehir de emniyet kemerini takıp kafasını önüne çevirdi, hareket eden kamyonetten yolu izliyordu.

 

"Annenin bulduğu kız!"

 

Genç adam şaşırsa da üstünde durmadan yola döndü. Ama şimdi anlam veriyordu, genç kızın tüm gün tepkili ve inatçı olmasının nedenini bu evlilik meselesiydi.

 

.... 

Duran kamyonetten hızla indi Nehir, örtü hala aynı şekilde kucağındaydı. Bu hali adamı şaşırtsa da pek umursamamıştı. Geriye döndü, teyzeler aynı yerlerinde oturmuşlardı. Gülümseyerek ona el sallıyorlardı, tek elini örtüden ayırıp dudağına yaklaştırdı. Avucuna öpücük kondurup onlara üfledi, hepsinin yüzünde tebessüm belirdi.

 

Genç adam bahçeye girmek için ilerledi, bakışı bir yandan da komşu kadınlara kaymıştı. Nehir'e bakıyorlardı, 'Çiçek sokak' bu kızı oldukça benimsemiş ve sevmişti.

 

"Geldi mahallemizin çiçeği!"

 

Aysel Teyze'nin sesi bahçesine giren adamın kulaklarına da ulaşmıştı. Aldırmadan eve girdiğinde, Nehir de arkasını döndü. Öncelikle tabletini gizleyecek bir yer bulmalı, sonra teyzelerin toplantısına katılmalıydı.

 

Ayağındaki ayakkabıları çıkarıp koşar adımlarla Rüya'nın odasına girdi, görünürlerde yoktu. Bugün dersi uzun sürecekti, hala gelmemişti. Kapıyı örtüp odaya bakındı. Nereye saklayabilirdi? Bakışı kitaplığa kaydı, üstüne veya altına koymayı hiç düşünmedi. Rüya sürekli kitap çıkarıp koyuyordu.

 

Gardropa döndü, kapısını araladı. İçerisi iki taraftan oluşuyordu. Sağ taraf askı yeriydi, sol tarafta ise raflar vardı. Alta baktı, çekmece bulunuyordu. Eğilip açtı, içerisinde iç çamaşırlar vardı. Onların altına koymayı düşündü, olmazdı görebilirdi.

 

Kapaklarını kapatıp yeniden kalktı, yatağa döndü. Başka çaresi yoktu, bu odada bir yere gizlemek zorundaydı. Yatağı kaldırdı, bazanın altına koyabilirdi ama o zaman da Rüya'nın uyuduğu zamanlarda asla çıkaramazdı. Derin bir nefes verip örtüyü yere bıraktı, tableti çıkardı.

 

"Seni nereye koyacağım?"

 

Sıkıntıyla duraksadı, aklına başka ihtimal gelmiyordu. Ağır adımlarla yatağın ucuna oturup bakışını başlığa çevirdi. Tek kişilik bir bazaydı ama iki ayrı küçük yastık bulunuyordu. Rüya, kalın ve sert yastıkta uyurken, Nehir daha yumuşak olanı tercih etmişti. Yan tuşuna dokunduğu tableti açtığında, Kemal'den bir mesaj gördü.

 

"Nehir söylemeyi unuttum. Tableti istediğin bir yere koyabilirsin, kırılmaz özelliği var"

 

Genç kız şaşırdı. Böyle bir şey gerçekten mümkün müydü? Kırılmaz mıydı? Hızla ayağa kalkıp odaya bir daha bakındı gözüne çarpan en güvenli şey ise kendi yastığı oldu. Yaklaşıp eline aldı, geceye kadar içerisinde saklayabilirdi.

 

Arkasını çevirdi, fermuarlıydı, işini kolaylaştırmıştı bu durum. Tableti kapatıp içerisine itti. Fermuarı yeniden kapatıp uyuduğu köşeye bıraktı. Rüya asla bu yastıkta uyumazdı, bu yüzden şimdilik en güvenli yer buydu.

 

..... 

Elinde örgüyle teyzelerin tam ortasındaydı genç kız. Gülüyor, onlara bir şeyler anlatıyor ve kahkahalarının nedeni oluyordu. Dikkatle elindeki şişleri ipe geçirdi, bakışı sokağın başına kaydı.

 

Sırtında okul çantası, üzerinde lacivert kumaş pantolon ve beyaz gömlek bulunan Barış göründü. Okuldan geliyordu ve elinde tek bir kırmızı gül vardı. Yol üstünde bir bahçeden gizlice koparıp kaçmıştı. Genç kızı görünce heyecanla gülümseyip evinin kapısına yaklaştı.

 

"Abla!! Abla!!"

 

Yumruklarıyla Berna telaşla kapıya koştu. Bahçedeki koşturuşunu duvarın üzerinden görebiliyordu Nehir.

 

"Barış ne oldu?"

 

Dedi endişeyle, küçük çocuk çantasını sırtından çıkarıp ona uzattı.

 

"Çantamı al, önemli bir işim var"

 

Kıstı gözlerini genç kız, kardeşinin seslenişi onu oldukça endişelendirmişti. Çantayı eline alırken, bakışı güle kaydı.

 

"Gül ne için?"

"Aşık olduğum kız için"

 

Hızla arkasını dönüp Nehir'e baktığında, Berna ensesindeki yakasından tuttu.

 

"Dur bakalım"

"Bırak abla ya!"

 

Kendine çevirdiği kardeşine eğdi boynunu genç kız. Kaşlarını çatıp gözlerine baktı. Bakışlarında bile uyarı vardı.

 

"Bana bak ufaklık, o gülü düşündüğüm kişiye verirsen, abla dayağı yersin."

"Sevenlerin arasına girilmez abla!"

 

Hızla kendini çekip hipnotize olmuş gibi düz adımlarla genç kıza yaklaştı. Bakışları sadece onun üzerindeydi. Düşünüyordu, bir kız nasıl bu kadar güzel olabilirdi.

 

Gülümseyerek elindekini uzattı, Nehir'in bakışı öfkeli gözleriyle izleyen Berna'ya kaydı. Tebessüm etti ve kırmızı gülü nispet yaparcasına düşünmeden aldı.

 

"Teşekkür ederim"

"Senin için bir bahçeden kopardım"

"Çok beğendim"

 

Burnuna yaklaştırıp kokladığında, Berna'ya baktı. Eğilip ayağındaki terliği çıkarmış, o yöne geliyordu.

 

"Barış, abla dayağı geliyor"

 

Arkasını döndü küçük çocuk. Ablasının elindeki terliği ve seke seke yaklaştığını görünce hızla annesinin arkasına girip eğildi.

 

"Berna, yapma kızım"

 

Elini oğluna siper eden Müzeyyen Hanım'la Berna adımını durdurdu. Terliği yere atıp, ayağına geçirdiğinde, Nehir'in gülü koklayıp gülümsediğini gördü. Sinirle arkasını dönüp eve girdiği gibi bahçe kapısını sertçe çarptı.

 

"Berna'nın işi ne oldu?"

 

Diye sordu Aysel Hanım, yanındaki kadına. Genç kızın uzun zamandır bir işe girmek için çaba harcadığını tüm mahalle biliyordu. Müzeyyen Hanım gülümsedi.

 

"Tamamdır, birkaç güne başlayacak"

"Gözünüz aydın, çalıştığı yerin adı neydi?"

 

Duraksadı Müzeyyen Hanım, yaşının da getirdiği unurkanlıkla sürekli ismini unutuyordu. Barış'a döndü.

 

"Ablanın girdiği şirketin adı ne oğlum?"

"Ünal Holding'in Halkla İlişkiler Departmanı."

 

Nehir'in şaşkın bakışı ona kaydı. Yanlış duyuyordu değil mi? Berna, Kemal'in şirketinde işe girmiş olamazdı.

 

"Ünal Holding mi?"

"Kızım bunun eğitimini aldı. Uzun süredir de bu şirkette çalışmak için uğraşıyordu."

 

Müzeyyen Hanım'a baktı gururlu ve mutlu görünüyordu. Sustu, orada çalışmasını istemese de karışmak istemedi. Onun davası sadece Ali Demir'le ilgiliydi. Bir karış boyunda olan örgüyü dikkatle yapıyordu genç kız. Biliyordu, en küçük bir hatada sökülecekti. İki elinde şişleri tutmuş ipe geçirirken, bakışı sokağın başına kaydı. Gülümsedi, Rüya görünüyordu. Elinde kitapları vardı, okuldan çıkmıştı.

 

"Rüya!"

 

Bakışını sağına çevirdi Rüya, Nehir'i gördü. Küçük bir tebessüm oluşturup, yavaşça elini salladı. Şaşırdı Nehir, bu gülüş ve el sallayış gerçekçi değildi. Bir şey olmuştu, bu şey Rüya'yı üzen bir şeydi. Hızla ayağa kalkıp önüne dikildi.

 

"İyi misin?"

 

Genç kızın yüzü oldukça asıktı.

 

"İyiyim"

"Değilsin" dedi Nehir, eve girmesine engel oldu.

 

"Ne oldu? Söylemeden giremezsin"

"Nehir gerçekten iyiyim"

"Gerçekten iyi değilsin"

 

Derin bir soluk aldı Rüya, ondna kurtulamayacağını anlamıştı. Bakışını, gözlerine çevirdi.

 

"Burak'la bir daha görüşmeyeceğim"

"Ne? Neden?"

"Öyle olması gerekiyor"

 

Genç kızı solladı ve birkaç adım ötede bulunan bahçeye girdi. Şaşkındı Nehir, kafasını çevirmiş izliyordu. Gözden kaybolduğunu fark edip teyzelerin arasına oturduğunda, Müzeyyen Hanım'ın bakışlarını gördü. Gözlerini dikmiş onu izliyordu. Nehir kafasını iki yana sallayıp, ona baktı. Bir şey söylemek istediğini anlayabiliyordu.

 

"Kızım.. Zeynep'le de konuşacağım. Eğer senin için de uygunsa yarın akşam hayırlı bir iş için ailecek size gelmek istiyoruz."

 

.... 

Oy ve yorumları eksik etmeyelim 💙

Loading...
0%