@mlkshnn
|
"Demir, Nehir'i Seviyor"
.... "Beni.. Seviyorsun"
Adamın yüzünde küçük bir gülümseme oluştu, genç kızın tüm bedeni titremeye başladı. Kalbi heyecandan durma derecesine geldi ve yeniden kendinden geçti. Gözleri kapanırken, genç adam hızla tuttu. Yüzüne bakıyordu, kapalı gözleri, pürüzsüz yüzü, pembe dudakları vardı ve saçları aşağıya doğru sarkmıştı. Tek elini yavaşça kaldırdı, yanağına dokunmak istedi. Kalbi delicesine atıyor, artık kendine hakim olmak istemiyordu. Avucunu sıkıp yavaşça indirdi ve kolunu iki bacağının altına bırakıp, kızın ayaklarını yerden kesti. Yeniden kulübeye yaklaşıp, kanepeye yatırdı. İnce örtüyü üstüne örtüp, önüne çömdü.
Düşünüyordu, onu ilk gördüğü anda beğenmişti, zamanla alıştı, tanıdı, etkilendi, hoşlandı ve sonunda hiç ama hiç bilmediği duygu olan aşkı öğrendi. Kendini çok tuttu, emin olmak için çok çabaladı, hem onu hemde kendini oldukça zorladı. Ama emindi artık, mantığı da kalbi de rahattı. Bu kızın yolunu bekleyen bir nişanlısı, kocası veya sevgilisi yoktu, hafızası yerindeydi, kim olduğu belliydi ve en önemlisi onu gerçekten sevdiğinden emindi. Artık kendini tutmanın bir anlamı yoktu, artık rahatlıkla sevecek ve aşkını yaşayacak ona da yaşatacaktı. Ne kendine ne de ona zulmetmeyecekti.
.... Bakışını yavaşça kaldırdı Rüya, gözleri karşıya döndü. Genç adam kolundaki seruma rağmen yatağa yatmamak da direniyordu.
Ayakları yerde, yatağın ucuna oturmuştu. Gözleri yavaşça kapandı, hızla tekrar açtı. Bakışları, kızın ela gözleriyle buluştu. Hala aynı yerde ve aynı şekilde kapıya yaslanmış bekliyordu. Kafasını kaldırdı, seruma baktı. Yarıyı geçmişti ve usul usul damlıyordu. Derin bir nefes verdi, bu kadar sabırlı değildi. Burada böylece beklemek hiç ona uymuyordu. Boştaki elini yavaşça kaldırdı, doktor yanına yaklaştı. Onu çağırdığını anlamıştı.
"Bunun erken bitmesini sağla"
Bakışı yavaş damlayan seruma kaydığında, doktorun yüzünde şaşkınlık belirdi.
"Ne?" "Daha fazla böyle bekleyemem, bitir şunu!"
Kısık ve fısıltılı sesi sadece çok yakınında duran doktorun kulağına ulaşıyordu. Bakışı yavaşça sağa kaydı, genç kızla buluştu. Merakla bakıyordu.
"Mert Bey yapamam. İlacın yavaş yavaş damlaması gerekiyor"
Gözlerini kapadı genç adam, damarlarında dolaşan bu ilaç onu kendinden geçiriyordu. Gözleri açılmaya zorlanıyor, bedeni dik durmaya direniyordu. Arkasını dönüp uzaklaşan doktora sövse de kızı görüp susmuştu. Boştaki kolunu kafasının altına bıraktı, gözlerini etrafa çevirdi. İlaca yenik düşmeyecek, bu yatağa yatmayacak ve asla uyumayacaktı.
..... Gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı genç kız, dengesi şaşmıştı. Bakışı bir an durdu, çok yakınında bir çift mavi vardı. Genç adam kanepenin önüne yaklaştırdığı sandalyeye oturmuş, kızı izliyordu.
"İyi misin?"
Ellerini kanepenin kenarlarına bastırıp doğrulmaya çalıştı. Kulübedeydi, üstüne ince bir pike örtülmüştü. Bakışları adamın mavilerindeydi, kafasını olumlu anlamda salladı.
"Ne oldu bana?"
Duraksadı genç kız, adamın gözlerine bakarken bir yandan da düşünüyordu. Mavilerin kısıldığını, adamın tebessüm ettiğini gördü. Anımsamaya çalıştı, bu adam elini tutmuş, o da heyecandan kendinden geçmişti. Yüzünde gülümseme oluştu, sağ elini kanepeden ayırdı. Tir tir titremesine rağmen kaldırdı, adamın sakallarına yaklaştırdı.
Bakışları sadece onun gözlerindeydi, geri çekilmesinden delicesine korkuyordu. Sakallarına temas eden elini yavaşça yüzünde gezdirdi. Baş parmağı ise usulca biraz daha yukarı çıktı, sağ mavisine yaklaştığı an adam gözünü yumdu, onu hissetmek istiyordu.
Kız, kapalı gözüne dokundu. Eli dikkatle kapağını okşadı. Kalbi hızla çarpıyordu ve biliyordu, şu an durmazsa bir daha durmayacaktı.
Hayatı boyunca yaşamadığı bir histi bu, kalbini çılgına çeviren adama dokunabiliyordu. Yüzündeki ufak tebessümün yerini, koca bir gülümseme aldı. Onu çok seviyordu ve biliyordu, annesinin ve babasının ona anlattığı gibiydi. Aşk buydu, aşk ona dokunduğunda tüm bedeninde çiçekler açmasıydı. Adam gözlerini yavaşça araladı, yanağındaki eli sıkıca tutup yavaşça indirdi. Geriye çekilip ayağa kalktı. Bakışları eğik, kanepede oturan kızın üzerindeydi.
"Eve gidelim"
Arkasını dönüp kulübeden çıktığında, genç kız heyecanla ayaklarını indirdi. Yüzünde koca bir tebessüm vardı. Ayağa kalktı, kulübeye gezdirdi gözlerini. Her şey çok farklıydı artık. Kalbi gözlerine de hükmediyordu, genç kız ömrü boyunca ilk defa bu kadar güzel görüyordu.
..... Rüya'nın bakışı adamın üzerindeydi, yatak tam karşısında ve dört beş adım ötesindeydi. Uzun direniş sonrasında yatağa yatmasa da gözlerini kapatmıştı. Çok inatçı ve agresifti. Ne hemşire ne doktor ne de şoförü onu ikna edebilmişti.
Gözleri kapalı, ayakları yerde, sırtı da başlıkta olarak yatağın ucuna oturmuştu. Kafası yana yatmış, düşmemek için çırpınıyordu. Ara ara düşecek gibi olsa da adam kendine gelip düzeltiyor, sonra yeniden gözlerini kapatıyordu. Genç kız sessiz ve tepkisizdi, hiç yaklaşmasa ve tek kelime etmese de bakışları sadece onun üstündeydi. Şaşkındı, bu adama anlam vermeye çalışıyordu. Yatağa yatmamak için neden çaba sarfediyordu.
Bakışı arkaya döndü, biri koşturarak içeri giriyordu. Serdar'dı, sağ gözünün tam altında bir morarma vardı buna rağmen genç adamın olduğu yatağa yaklaştı. Şoförün haber vermesiyle buraya koşturarak gelmişti, bakışını patronuna çevirdi.
Ne yapacağını bilemez durumdaydı, istemediği bir şeyi yapmak istemiyordu. Biliyordu, tepki gösterecekti. Derin bir nefesle arkasını döndü, yan yatak boştu. Üstündeki pikeyi aldı, adamın üstüne yavaşça örttü. Geriye bir adım atıp arkasını döndüğünde bakışı Rüya'yla buluştu. Burada olmasına şaşırsa da kafasını eğdi, onu zorla otel odasına kapattığı için büyük pişmanlık duyuyordu.
..... Tek adım attı, durdu. Arkasında patronu, önünde de genç kız vardı. Bir adım daha attı, bekledi. Kızla arasında birkaç adım daha vardı, çok yaklaşmak istemedi. Kafasını eğdi, yaptığı hatayı düzeltmek istiyordu.
"Ben.."
Genç kızın bakışı adamdan, Mert'e kaydı. Kendinden geçmiş şekilde uyuyordu. Önünde duran adama döndü, pişmanlığını görebiliyordu. Yavaşça arkasını döndü, adamı uyandırmak istemiyordu. Acilden çıkıp, hastanenin geniş ve uzun kordirdoruna giriş yaptı. Geçip giden endişeli insanlar vardı, etrafa bakındı. Boş bir bank buldu, ağır adımlarla yaklaşıp oturduğunda, arkasında Serdar'ın da olduğunu biliyordu.
Yavaşça oturdu, bakışı ellerine kaydı. Sürülen kremler biraz da olsa acısını dindirmişti. Derin bir nefes aldı, kafasını önüne çevirdi. Adam bir heykel edasında durmuş, iki elini karnının üzerinde birleştirmiş, kafasını da eğmişti. Affedilmeyi bekliyordu.
Genç kızın zihninde ise, zorla arabaya bindirilişi otele getirildiği ve yaşadığı korkular vardı. Kafasını sağına çevirdi, yanında bulunan bankalardan birkaçı boştu. Bakışlarıyla adama işaret ettiğinde, genç adam kafasını salladı. Bu onun için mümkün değildi, her zaman ayakta durur, emirleri yerine getirirdi.
"Ben patronun değilim, otur"
Bakışını yavaşça kaldırdı genç adam, gözleri kızın gözleriyle buluştu. İtiraz etmeden ilerledi, genç kızın yanındaki boş koltuklara rağmen en sondakine oturdu. Kafasını eğdi, yerdeki mermeri izliyordu.
"Bir.. Hata ettim"
Rüya'nın bakışı ona döndü, adam hiç bakmıyor sadece yere bakıyordu. Üstünde siyah bir takım elbise, beyaz bir gömlek vardı. Kızın dikkatini çekmişti gömleğin rengi.
"Son zamanlarda adınız hep dilindeydi. Ben sadece sizi yanında istediğini düşündüm"
Sessizdi Rüya, ara ara kafasını adama çevirse de aklı ve zihni sadece söylenenlerdeydi. Adamın bakışı kızın ellerine kaydı, kapıyı yumrukladığı anları hatırladı. Defalarca seslenmiş, gözyaşı dökmüş, onu çıkarmalarını istemişti.
"Özür dilerim"
Gözlerini kapadı genç kız, unutmaya çalıştı. Burada ne işi vardı, neden gidemiyordu. Yavaşça göz kapaklarını araladı, bakışı sol tarafında bulunan acile kaydı. Kapı arasından da olsa genç adamın yatağını görebiliyordu. Kafası yana düşmüştü.
"Kardeşi nerede?" "Uzun zamandır yurtdışında"
Bu uzun zamandır soran herkese söylenen ortak bir yalandı. Düşünüyordu Rüya, bir kardeş ağabeyinin acısını nasıl görmezden gelebilirdi? Halbuki o çok iyi görüyordu. Kendi ağabeyi de vardı. Babasının ölümüyle de okulunu bıraktığı günde de çok üzülmüştü. Gizlemeye çalışsa da kardeşi bunu görebilmiş, her zaman yanında olmuştu. Hatırlıyordu, o günlerden sonra onun gülümsetmek için çok çaba sarf etmişti.
Biliyordu, şimdi alışmış olsa da öğrencilerini bıraktığı o günden sonra, önünden geçtiği her okulda adımı duruyordu. Koca bahçeyi ve binayı izliyor, çocuk seslerini dinliyor sonra da hızla geçip gidiyordu.
Rüya böyle anlarda ağabeyine yaklaşıyor, iki yanağını iki eliyle sıkıca tutup çekiyordu. Böylece adamın dikkati başka yöne dağılıyor, kardeşini bunu yapmaması için ikna çabasına giriyordu. Rüya kafasını iki yana sallayıp hep yapacağını söylediğinde ise, genç adam kaşlarını çatıyor, kısa bir andan sonra da tebessüm ediyordu.
"Görüşmüyorlar mı?"
Serdar bakışını kıza çevirdi, biliyordu. İki kardeşin arasında hiç yakınlık yoktu. Aynı evde yıllarca yaşamalarına rağmen aynı masada doğru düzgün oturup yemek bile yememişlerdi. Derin bir nefes verdi. Cevap vermek istemedi, patronunu kızdıracak bir şey söylemeye çekiniyordu. Kafasını sessizce eğmesi, genç kız için yeterli bir cevap olmuştu.
Kafasını pencereye çevirdi Rüya, hava kararmaya yakındı. Avucunda tuttuğu telefonun titrediğini hissetti. Bakışı ekrana kaydı, 'Abim arıyor' yazıyordu. Hızla ayağa kalktı, sessiz ve sakin olan bir köşeye geçti. Cevaplama tuşuna dokunup kulağına yaklaştırdı.
"Abi" "Nerdesin?" "Arkadaşımdayım, ders çalışıyoruz"
Yalan söylemek hiç yapmadığı bir şeydi, ömrü boyunca doğrudan hiç şaşmamıştı. Ağabeyine ilk defa bşr yalan söylemek, kalbinin de sızlamasına neden olmuştu.
"Ne zaman biter, çok geçe kalma" "Az kaldı abi" "Bitince haber ver, seni almaya geleceğim" "Gerek yok abi, ben otobüsle gelirim"
Genç adam kamyonetteydi, eve gidiyordu. Yanında da genç kız vardı.
"Hava kararacak Rüya, dışarısı tehlikeli" "Haklısın abi, seni arararım" "Tamam, dikkat et" "Ederim"
Kulağından yavaşça indirdi telefonu Rüya, gözünü kapadı. Avucunda sıktı, ailesine ihanet ettiği hissine kapıldı. Derin bir nefesle ayağa kalktı, eve gitmeliydi. Daha fazla yalan söylemek istemiyordu. Bakışı Mert'e kaydı, hala aynı şekilde uyuyordu.
"Gitmeliyim" "Sizi eve bırakmak isterim"
Hızla ayaklanıp önüne dikilen adama baktı, hava kararmak üzereydi. Hiç olmazsa otobüs durağına veya arkadaşının evinin yakınlarına bırakabilirdi. Söylediği yalanın ortaya çıkmasından endişe duyuyordu. Arkasını dönüp çıkışa ilerlediğinde, genç adam takip etti.
..... Kamyonet ilerliyordu, genç adam sürücü koltuğunda, genç kız ise aradaki boş koltuğa rağmen pencere kenarında oturmuştu. Burası en baştan beri onun yeriydi, dışarıyı izliyordu. Yüzünde tebessüm, zihninde ise adamın elini tuttuğu an vardı. Sessizdi, bakışını eline çevirdi. Kafasını çevirdi, adama baktı. Bakışı yoldaydı, sessizce direksiyonu tutmuş kamyoneti sürüyordu. Genç adam yolu izliyor olsa da aklı da bir bakışı da kızdaydı. Bakışını yavaşça çevirdiğinde, göz göze geldiler. Adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, kızın kalbi yerinden çıkıp kanatlanarak gökyüzüne yükseldi.
"Kötüsün"
Fısıltıyla kafasını yeniden yola çevirdi kız, düşünüyordu. Bu adam onu çok üzmüştü, her defasında geri çekilmiş kızın umutlarını yok etmişti. Son hamlesinde, evden gitmeyi bile düşünmüştü. Gözünü kıstı, ona döndü. Yan profilini görüp yumuşadı, kısılan gözleri yeniden tebessüm etti.
.... Arabadan indi genç kız, tarif ettiği yerde durmuştu. Önüne dikilen adamın gözlerine bakmadan arkasını döndü, güvenli bir yerde bekleyip ağabeyini onu alması için arayacaktı. Birkaç adım attı, durdu. Kafasını geriye çevirdi, Serdar heykel edasında durmuş izliyordu. Derin bir nefes verdi.
"Yatağa yatırın"
Yeniden önüne döndü, adımları hızlandığında, Serdar şaşkındı. Başta anlamasa da aklına sadece patronu gelmişti. İnatla hastane yatağına yatmadığını hatırladı. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, elini ensesine yaklaştırıp yavaşça ovdu. Sessizce kendi kendine fısıldadı.
"Bu.. emirdir"
Yanında duran arabaya yaklaşıp bindi, hızla ilerledi. Genç kızın isteği de artık onun için bir emirdi, bir an önce yerine getirmeliydi. Patronunun tepkisinden korkmadı, biliyordu bu kızın isteğiydi. Kendini böylece rahatlıkla savunabilirdi.
..... Bekliyordu Nehir, balkondaki kanepede oturmuştu. Bakışı kapının üzerindeydi, genç adam kardeşini almaya gitmişti. Daha şimdiden delicesine özlemiş, onu görmek istemişti. Kalbi pır pır ediyor, etrafta geziniyordu. Kulağına ulaşan ses ile ayağa kalktı, kamyonetin kapıda durduğunu duyuyordu. Karanlığa rağmen o yöne bakıyordu, kapı aralandı. Önce genç adam girdi, bakışı kızla buluştu. Genç kız gülümsedi, adam kafasını sallayarak tebessüm edip önünden geçti. Arkasını döndü, adamın eve girdiğini gördü. Bakışını yeniden çevirdiğinde, Rüya'yı gördü. İki kızın bakışı birbirini bulduğunda, Nehir dayanamayıp yaklaşıp sıkıca sarıldı. Kollarını boynuna doladı, güldü. Hızla atan kalbine sakinleştirici bir nefes aldırmaya çalıştı.
"Ne oluyor Nehir?"
Şaşkındı Rüya, kızın heyecanı ve mutluluğu yüzünde ufak bir tebessüm oluşturmuştu. Yavaşça geriye çekilip gözlerine baktı. Nehir bakışını eline çevirdi, adam bugün tutmuştu.
"Çok güzel şeyler oluyor Rüya, söylesem inanmayacaksın" "Ne?" "Abin.. benden nefret etmiyor"
Gülüşü, Rüya'nın da yüzünü güldürdü. Şaşkındı ve anlam vermeye ve heyecanına ortak olmaya çalışıyordu. Genç kız elini yavaşça kaldırdı, kızın görüş açısına yaklaştırdı. Hatırladığı her anda olduğu gibi yine titriyordu.
"Abin.. elimi tuttu!"
Yerinde zıplayıp mutlulukla bakıyordu. Avucunu sıktı, adam elini tutmuştu. Rüya şaşkındı, ne diyordu bu kız? Ağabeyini çok iyi tanıyordu, bir kızın yakınında bile durmazdı, elini tutması mümkün değildi.
"Ne? Abim elini mi tuttu?" "Evet, o da beni seviyor! Demir, Nehir'i seviyor!"
Bakışını yavaşça kızın arkasına çevirdi Rüya, evini gördü. Ağabeyi balkonda duruyordu ve yüzünde daha önce hiç görmediği bir ifade vardı. Hem tebessüm ediyor hem kendini tutmaya çalışıyor hemde eline bakıyordu. Bir an afalladı kız, bakışı Nehir'e yeniden kaydı.
Doğruydu, o hayal görmemişti, ağabeyi gerçekten de kızın elini tutmuştu. Ağabeyi ilk defa böyle bir şeyi yapmıştı. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, genç kızın iki elini tuttu. Nehir hızla sol elini geriye çekti, bu eli adam tutmuştu hala etkisi vardı, başkasının bu etkiyi yok etmesine izin vermemeliydi.
"Sen.. artık.. Yengem misin?"
Nehir duraksadı, Rüya'nın gözlerine baktı. Sorduğu soruda tek kelimeye yoğunlaştı beyni ve kalbi.
"Öyle.. miyim?" "Öylesin"
İki kız sevinçle birbirine sarıldı. İkisi içinde zor ve imkansız olan şey gerçekleşmişti. Bu eve ayrı bir mutluluk çökmüş, artık dört kişilik bir aile olmuşlardı. Nehir'in gecenin bir yarısı ani gelişi bu aile için de dönüm noktası olmuştu. O geceden sonra bir daha üç kişi olmamışlar, dört ve ileride de belki daha fazla olacaklardı.
.... Gözlerini erkenden kapatmıştı Rüya, oldukça yorgundu ve bu yorgunluk bedenen değil sadece zihnendi. Yemek sonrası yatağına girdiği gibi uyuyakalmıştı. Zeynep Hanım'da yatağına girince, genç kız yapayalnız kalmıştı. Yatağın ayak ucuna oturmuştu. Elinde tablet vardı, dosyalara bakınıyordu. Üstünde beyaz bir tişört, siyah bir pijama altı vardı, saçları dağınık şekilde tepeden at kuyruğu yapılmıştı.
Kafasını yavaşça kaldırdı, önünde bulunan kapıya baktı. Hiçbir şeye yoğunlaşamıyordu, bakışları sadece sol eline kayıyordu. Adamı anımsadı, uyumuş muydu? Saate baktı, hala çok erkendi.
Ayağa kalkıp tableti kapattı, yeniden yastığının fermuarını açıp içerisine sıkıştırdı. Sessiz adımlarla odanın kapısını araladı, salona baktı. Hiç ses yoktu, kafasını sola çevirdi. Genç adamın odası o yöndeydi, kapının altından ışık yansıyordu. Demek ki hala uyumamıştı. Gülümsedi. Kendi kapısını örtüp, sola tek adım attı. Yumruk yaptığı elini kaldırıp derin bir nefesle kapıya vurdu.
Bakışını kaldırdı genç adam, yatağının üzerinde, sırtını başlığa dayayarak boylu boyuna oturmuştu. Elinde kitap vardı, köşesini kıvırıp ayağa kalktı. Kapıyı araladığında karşısında genç kızı gördü. Gözleri heyecanlı, yüzü tebessümlüydü. Çok yakınında durmuştu, öncelikle geri bir adım attı. Biliyordu annesi de kardeşi de uyuyordu.
"Şey.. "
Bakışları mavilerin üzerindeydi, kafasını eğdi. Adam, gri bir tişört ve siyah bir eşofman altı giymişti.
"Uyandırdım mı?" "Uyumuyordum"
Gözlerini yeniden gözlerine dikti, sadece hiç uykusu yoktu ve onunla biraz zaman geçirmek istiyordu. Herkesin uyuyor olması da onun için büyük bir fırsattı.
"Rüya da Zeynep Teyze de uyuyor" "Evet, biliyorum"
Bekliyordu adam, biliyordu kızın buraya gelmesinin bir nedeni olduğunu. Sessizce gözlerine bakıyor, açıklama yapmasını bekliyordu.
"Ben aslında sıkıl-dım"
Genç adamın yüzünde çok ufak bir tebessüm oluştu. Elinde kitabı vardı, kıza çevirdi. Okumaya çalıştığını anlatmaya çalıştı ama kızın umurunda değildi. Sadece onunla biraz yalnız kalmak istiyordu.
"Balkon-da otursak mı? Birazcık"
Sesi endişeli ve kısıktı, adamın bakışlarından kabul etmeyeceği sonucunu çıkarıyordu. Derin bir nefes alıp kafasını eğdi.
"Sanırım uyumaya çalışmalıyım"
Arkasını yavaşça döndü, ağır adımlarla odaya ilerledi. Kapının önünde durdu, geriye baktı. Adam çoktan içeri girmişti bile. Yüzü asıldı, gözlerini kıstı. Adam onu seviyordu o zaman neden biraz da olsa yumuşamıyordu? Neden hala aynıydı? Küçük bir yakınlık istemişti halbuki.
Odanın kapısını açtı, bakışı ilk olarak karşısında duran yatağa kaydı. Rüya cenin pozisyonu almış, uyuyordu. Uyandırmamaya gayret ederek içeri adım attığında bir el, bileğinden sıkıca tuttu. Adımı durdu, güçlü ve sert bir eldi. Bakışını geriye çevirdi, gözleri mavilerle buluştu. Şaşkın bir tebessüm belirdi yüzünde, üstüne baktı. Adam pijama altını çıkarıp pantolonunu giymişti. Bu yüzden mi odaya hemen girmişti?
"Dışarı çıkacağız ama sakın bunu alışkanlık haline getirme"
Güldü kız, bileğindeki elin eline yaklaştığını ve parmakların da parmaklarının arasına kenetlendiğini fark etti. Kalbi hızla atmaya başladı. Kafasını mutlulukla iki yana salladı.
"Getirmem"
Biliyordu, daha ilk andan onun için alışkanlık haline gelmişti bu. Biliyordu, artık her yalnız oldukları anda bunu isteyecekti.
.... Gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı Mert, sersemlemiş hissediyordu. İlaçların etkisiydi. Karşısında bir tavan vardı, yatakta sırtüstü yatıyordu. Kendine gelmeye ve neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Adamlarının zorla otel odasına kapattığı kızı hastaneye getirmişti ve istemese de o da muayene olmak zorunda kalmıştı. Hızla doğruldu, bu yatağa ne zaman yatmıştı. Oturdu, ceketi çıkarılmış önündeki sandalyenin sırtına asılmıştı. Siyah gömleğinin üst iki düğmesi açılmıştı. Bakışı koluna kaydı, serum çıkarılmıştı. Ayakkabıları yerdeydi, hızla ayaklarını indirdi. Kendini çok daha iyi hissediyordu. İtiraf edemese de ilaçlar çok iyi gelmişti. Kafasını eğdi, kendine gelmeye çalıştı. Alnını kırıştırdı, ensesini ovdu. Elini ceketin uzattığı anda bakışı Serdar'a kaydı. Elindeki küçük bir Pet şişede su vardı, kantine gitmişti.
"Efendim"
Hızla önüne dikildi, gözlerine bakmamaya çalışıyordu. Yaptığı hatanın hala farkındaydı. Mert ayağa kalktı, ceketini bıraktı. Serdar hızla ceketi aldı, patronunu takip etti. Arka arkaya hastaneden çıkış yaptılar, araba önlerinde durdu. Şoför çıkışlarını haber alıp hızla harekete geçmişti.
Mert, açtığı kapıdan geçip arka koltuğa yerleşti. Sırtını koltuğa yasladı, zihninde genç kız vardı. Ne zaman gitmiş ve ne kadar beklemişti. Kafasını geriye dayadı, gözlerini kapadı. Anımsadığı bir an vardı, gözlerini birkaç defa aralamış, hayal meyal de olsa kızın beklediğini görmüştü. Göz kapakları yavaşça açıldı, ön koltuklara döndü. Sürücü koltuğunun yanında da yardımcısı oturmuştu.
"Evine vardı mı?"
Serdar ona çevirdi bakışını.
"Evet efendim, kontrol ettirdim"
Derin bir nefes aldı genç adam, rahatlamıştı. Gözlerini yavaşça yumdu, hastane yatağında uyandığını hatırladı. Oraya yatmamak için çok çaba sarfetmişti halbuki. Kaşları çatıldı, adamlarının onun istemediği bir şey yapması delirtiyordu.
"Neden yatakta uyandım!?"
Ses tonu, şoförünü ürkütse de Serdar bu defa rahattı. Ona döndü, kısa bir bakış atıp yola baktı. Bakışı dikiz aynasındaydı
"Rüya Hanım'ın isteğiydi efendim"
Sustu Mert, kaşları düzeldi. Yüzü yumuşadı. Ağzını bir daha açmadı, sadece gözlerini kapadı ve yolun bitmesini bekledi.
.... Gözlerini kıstı genç kız, iki adım ileriden yürüyen adama bakıyordu. İstediği ve hayal ettiği kesinlikle bu değildi, el ele gezeceklerdi. Ama olmamıştı, adam bahçe kapısından çıktığı anda kızın elini bırakmış, arkadaş gibi yanında yürümüştü. Önce bekledi kız, sokaktan çıkınca tutacağını zannetti, olmadı. Caddeyi geçince dedi, yine olmadı. Adımı daha fazla dayanamayarak durdurdu. Sabrı taşmıştı artık. Derin bir nefes verdi, adımlarını hızlandırıp adamın önüne dikildi. İkisinin de adımı durmuştu, aradaki mesafe milimlikti. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Adam şaşkın, kız sabırsızdı.
"Birbirimizi seviyoruz"
Bekliyordu Ali Demir, kızın yine sinirlendiğini bakışlarından ve aldığı hızlı nefeslerden anlayabiliyordu.
"Niye el ele yürümüyoruz?"
Kızın meraklı bakışının aksine adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Kafasını bir an eğip, gözlerine baktı. Eline çevirdi bakışını, istemsizce yukarı kalkıyordu. Nehir'in endişe dolu gözleri, sadece onun mavilerindeydi. Gözlerine baktı, soluğu hızlı, yanakları pembeydi. Yüzü makyajsızdı, buna rağmen adam için en güzeliydi. Dokunmayı delicesine istiyordu kalbi. Yavaşça parmakları yüzüne yaklaştığı anda, gözlerini kapayıp kendine geldi. Yumruğunu sıkıp hızla indirdi. Arkasını döndü, tek adım atıp bakışını geride duran kıza çevirdi.
"Geriden yürüme"
Şaşkındı genç kız, böyle düşünmemişti. İtiraftan sonra biraz da olsa düzelecekti, biraz da olsa yakınlık gösterecekti ama olmamıştı. Adam elini birkaç saniyelik tutmaktan ileri gitmiyordu. Kafasını eğdi, inadı tuttu. Onu takip etmeyecekti, bakışı ileriye kaydı. Adam ağır adımlarla ilerliyordu, bir an durdu. Bakışını geriye çevirdi, kız olduğu yerde duruyordu. Şaşırdı, eliyle gelmesini işaret etti. Kız omuz silkti, elini tutmadığı sürece kimse onu bir adım oynatamazdı. Yüzü asık, gözleri kısıktı. Bekliyordu Ali Demir, ısrarla gelmesini söylüyordu ama dinleyecek gibi görünmüyordu. Derin nefes aldı, hızlı adımlarla yaklaştı.
"Baş belasısın"
Önünde durdu, Nehir tebessümle yanına hep elinde tuttu. Adam önce tutuşan ellere sonra da kızın gözlerine baktı. Parmaklarını, parmaklarının arasına kenetleyip adım attığında genç kız zaferle ilerledi. Bakışını ona çevirdi, tam sağında duruyordu. Yüzüne, açık renk sakallarına baktı. Sadece yan profilini görüyordu, kafasını yavaşça omzuna dayadı. Adamın bakışı ona kaydı, genç kız gülümsüyordu.
"Ali Demir Köksoy, bir ömür başına bela olacağım"
Tebessüm etti adam, gözlerini kapadı. Kafası omzunda, eli elinin içerisinde yavaşça yürüyordu. Burnuna çok yabancı bir koku ulaştı, hiç bilmediği bir kokuydu. Kızın saçlarından siniyor ve sadece onda bulunuyordu. Önüne baktı, uzun bir caddeydi. İkisi ise en başından ilerliyordu.
..... Aradan geçen zamanın ikisi de farkında değildi. Saat gece yarısına yaklaşıyordu, ikisi de erkenden uyanacaktı ve bu sokakta bu saatlerde dışarıda bir kız ve bir erkeğin tek başına dolaşması doğru karşılanmazdı. Genç adam bunun farkındaydı, hırsız sessizliğinde bahçe kapısına yaklaştılar. Ali Demir cebindeki anahtarla kapıyı yavaşça araladı, önce kız girdi.
Evin kapısını da aynı şekilde açmaya çalışırken, genç kız bir adım geride bekliyordu. Heyecanlıydı, çok güzel bir gece geçirmişti.
Kapının aralandığını görüp adama yaklaştı. Elini sıkıca tuttu, bakışları buluştu. Sessizce içeri girdiler, adam arkasını döndü. Kapıyı ardından kilitlemekti niyeti, kız ise elini hiç bırakmıyor bekliyordu.
Bakışları ikisinin de sadece kapıdaydı, yavaşça döndükleri sırada, adımları durdu. Karşılarında Zeynep Hanım vardı. Gözleri uykulu ve şaşkındı. Evin içerisinde dakikalarca gezinmiş, ikisi de bulamamıştı. Bakışları iki gencin tutuşan ellerine kaydı, genç adam hızla geriye çekti. Annesinin bu manzarayı görmesini hiç istemezdi. Yüzü asıldı, biliyordu bu tür şeyleri hiç tasvip etmiyordu.
"Zeynep.. Teyze"
Genç kızın fısıltılı ses tonuna rağmen, Zeynep Hanım'ın bakışı sadece oğlunun üzerindeydi. Onu yetiştirirken bazı noktaların üzerinde özellikle durmuştu. Erkeğim deyip, bir kadınla gönül eğlendirmemelisin, yan gözle bakmamalı ve asla ciddi olmadığın bir kadına yakın mesafede bile durmamalısın. Her zaman kendiyle gurur duyan bir anne olmuştu, çünkü oğlu annesinin öğrettiği her şeyi uyguluyordu ama şimdi en büyük hayal kırıklığını yaşıyordu. Gözlerinin dolduğunu hissetti, adam kafasını eğdi. İkisinin de zihninde aynı cümleler geçiyordu.
"Anne.."
Zeynep Hanım'ın bakışı genç kıza döndü. Sessizce durmuş bakışlarıyla anlaşmaya çalışan anne oğula bakıyordu.
"Sen odaya geç kızım"
Kadının uyarıcı ve kısık sesini kız, ilk defa görüyordu. Hiçbir şey diyemedi, adamın gözlerine bile bakamadan ilerledi. Sol çaprazında bulunan odaya yaklaşıp kapıyı yavaşça araladı, salonda bıraktığı sessizliğin farkındaydı. İçeri girdi, kapıyı örttü. Kalbi delicesine atmaya başladı, huzursuz hissetti. Zeynep Hanım'ın bakışı oğluna döndü, karşılıklı durmuşlardı. Küçük koridordaydılar, solda bulunan odaya ilerleyince, Ali Demir annesini takip etti.
"Evimde böyle şeyler istemiyorum"
Genç adamın bakışı annesine kaydı, kafasını yavaşça eğdi. Bilmiyordu annesi, adam uzun zamandır savaş içerisindeydi, uzun zamandır kendini tutmaya çalışıyordu. .... Oy ve yorumları eksik etmeyelim ki haftasonu yeni bölüm gelsin 💙 |
0% |