Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.Bölüm: Sakin Ol

@mlkshnn

Ali Demir'in topu havaya atmasıyla başladığı oyun, erkek çocuklarla yapılan maçla devam etti. Yemek masası, iki genç kız tarafından özenle kurulurken, Nehir'in bakışları çocuklarla maç yapan genç adama kaydı. Gülüyordu ve Nehir bu içten gülüşü ilk defa görüyordu.


Elindeki bardağı masaya bırakıp yeniden kafasını o yöne çevirdi. Çocuklarla böylesine oynayan birinden, nasıl böylesine korkabildiğini düşündü. Yüzünde istemsizce de olsa küçük bir tebessüm belirdi. Ondan korkmayacaktı artık.


.....


Havanın kararmasıyla dönülen piknik, Nehir için farklı ve güzel bir tecrübe olmuştu. Sobanın tam önünde bulunan minderde oturmuş, buz olan ellerini ısıtmaya çalışıyordu.


Böylesine soğuğa alışkın olmayan bu eller, ısınmak da oldukça zorlanıyordu. Karşısındaki koltukta televizyon izleyen genç adama rağmen, iki elini sobaya çevirmişti, odanın kapısı aralandı. Rüya sessizce yanına yaklaştı.


"Nehir gel"


Nehir ayağa kalktı. Ne olduğunu anlamasa da sorgulamadan takip etti. Odadan çıkıp, birlikte mutfağa yaklaştılar. Kapıyı yavaşça örten Rüya, ona çevirdi bakışını.


"Pasta yapabiliyor musun?"


Genç kız düşündü. Mutfağa son girişi, çocuk yaşlarında annesiyle birlikte babasına sürpriz yaptığı andı.


Asım Bey, büyük emek verdiği bir ihaleyi kazanmıştı o gün. Sevinçle çok sevdiği karısını telefonla arayıp haber verdiğinde, evin içinde gülüş sesleri yankılanmıştı.


"Tebrik ederim, biliyordum kazanacağını"


Asım Bey gülümsüyordu derin bir nefesle.


"Senin desteğinle oldu, biliyorsun"


Karısının yüzünde koca bir gülümseme oluştu. Evliliğin en büyük tanımıydı Hale Hanım eşi için. Her anında yanında olup neşesiyle destek verirdi.


"Seni Seviyorum"


Asım Bey telefonu sıkıca tutmuştu. İlk zamanlar, bu kadınla evleneceğini söylediğinde oldukça tepkilerle karşı karşıya kalmıştı ama kendinden çok genç olan bu kişiyi seçip tüm tanıdıklarını bir köşeye atmıştı. Bu kararından, hiçbir zaman pişmanlık duymayacağını düşünüyordu, yanılmamıştı da.


Hale Hanım, ona Nehir'i doğurduğu gibi bir de kendinden olmayan bir çocuğa da anne olmuştu. Annesine benziyordu Nehir her şeyiyle. Ölümüyle, Asım Bey'i hayatta tutan en büyük şey olmuştu bu benzerlik.


Düşünüyordu, yıllar geçmiş ve koca bir genç kız olmuştu. Annesine dair hatırladığı her şey çok güzeldi. Her kötü hissettiğinde, onu rahatlatan anılara sahipti. Yüzünü unutmaktan korkarak odasının her köşesine resimlerini asmış, birlikte yaptığı hiçbir şeyi de silip atmamıştı. Zihninde defalarca, yüzlerce kez tekrar etmişti.


Rüya'nın sorduğu soru duraksamasına neden oldu. Babasının ihale kazandığı gündü. Hale Hanım mutlulukla telefonu kapattı, odasının kapısı yavaşça aralandı. Bakışını o yöne merakla çevirdi, küçük bir erkek çocuğunun kafasını kapı arasından çekingenlikle içeri uzattığını gördü.


"Mert"


Gülümseyip kollarını açtı,, Mert aldığı cesaretle yanına koştu. Bu kadının gösterdiği sevginin, ilginin ve yakınlığın farkındaydı. Nehir kadar küçük olmasa da o da bir çocuktu. Ellerini sıcacık elleriyle tutan kadının gözlerine bakıyordu.


"Mert'cim, baban bugün çok büyük bir ihale kazandı. Çok emek verdi ve karşılığını da aldı."


Gülümseyen yüzüne bakıyordu, çocuk da tebessüm etti.


"Bu yüzden, babana hep birlikte sürpriz yapmalıyız"

"Sürpriz mi?"

"Evet, en güzel sürpriz. Hadi bakalım Nehir'e de söyleyelim"


Elinden tuttuğu çocukla odadan çıktı. Kendi odalarının birkaç adım ötesinde bulunan kızının odasına yöneldiler.


.....


"Unu ben ekleyeceğim"


Küçük çocuğa döndü bakışlar. Yüzü, gözü beyazlara bulanmış, tezgaha yaklaşmaya çalışıyordu. Önündeki karışımdan bakışını ayıran genç kadın gülümseyerek yanına yaklaştı. Elinden unu alıp tezgaha yaklaştırdı.


"Bu senin görevin o zaman, yavaş yavaş eklemelisin"


Küçük bir tabure getirip küçük çocuğun ayağının altına bıraktı. Tezgaha yetişmeye başlayan boyuyla unu karışıma yavaşça eklemeye başladı.


Tam yanında ayaklarını sarkıtarak tezgahın üzerine oturan küçük kız da aynı durumdaydı. Saçları yukarıdan bağlanmış, perçemleri gözlerinin üstünü kaplamış yüzü gözü aynı şekilde bembeyazdı. Heyecanla ağabeyini ve annesini izliyor, gizliden de olsa parmağını karışıma batırıp yalıyordu.


"Aferin!"


Hale Hanım'a döndü Mert'in bakışları. Unu, büyük başarı ve dikkatle eklemişti. Yüzünde gülümseme oluştu, Nehir ona döndü.


"Kahaman Met!"


Hale Hanım ve Mert'in yüzünde gülümseme oluştu. Bu küçük kızın anlaşılmaz kelimeleri her zaman güldürüyordu ikisini. Annesi yanına yaklaşıp gözlerine baktı.


"Annecim, Mert değil Abi diyeceksin"


Mert ikisine bakıyordu. Bu evde ve bu kadınla olduğu için her zaman şanslı hissetmişti kendini.


"Abi" 


Diye tekrar ettiğinde, gülümseyen Hale Hanım hazır olan karışımı kabına bırakıp fırına yerleştirdi. Derecesini de ayarlayıp, kızına ve Mert'e bakışını çevirdi.


"Bunu görebiliyor musunuz çocuklar?"


Fırını işaret ettiğinde, iki çocuk o yöne döndü.


"Bu sihirli, birazdan hazırladığımız bu karışımı pastaya dönüştürecek. Biz de o zamana kadar iyice temizlenip dönüyoruz, tamam mı?"


Çocuklar yüzündeki şaşkın mutlulukla gülümsedi. İkisinin de elinden tutup, pastayı evin hizmetlisine emanet ederek banyoya ilerledi. Çocukları yıkama işini hiçbir görevliye bırakmaz, her zaman kendisi özenle yerine getirirdi.


..... 


Yeniden mutfağa koştu iki çocuk heyecanla. İyice yıkanıp, özenle giydirilmişlerdi. Fırının önüne yaklaştıklarında, Hale Hanım eldivenini takıp içerisinden çıkardı. Oldukça sıcak olan kalıbı, tezgahın üzerine bırakıp çocuklara döndü.


"Süslemeyi kim yapmak ister?"


İki çocuk da yerinde zıplamaya başladı sevinçle.


"O zaman hep beraber yapıyoruz"


Kızını yeniden tezgahın üzerine oturttu. Pastayı ortaya bırakıp, küçük çocuğun da diğer köşesine oturmasına yardımcı olup malzemeleri getirdi.


"Bu sizin eseriniz olacak, o yüzden ben hiç karışmayacağım. İstediğiniz gibi söyleyebilirsiniz"


Üstüne iyice döktüğü pudingten sonra köşeye çekildi. Önlerinde bulunan çeşit çeşit küçük şekere bakan çocuklar, sevinçle süslemeye başladı.


Nehir, gözlerinin dolduğunu hissetti. Halbuki bunca yıl iki kardeş olarak büyütülmüşlerdi. Ağabeyi ne zaman böylesine kötü olmayı seçmişti, ne zaman babasının katili olmayı istemişti?


Gözleri doldu, omzuna dokunan bir el ile kendine geldi. Bakışını çevirdi, Rüya'nın gözleriyle buluştu.


"Nehir, iyi misin?"


Nehir gözlerini kırpıp derin bir nefes aldı.


"İyiyim" 

"Pasta yapabiliyor musun diye sormuştum"


Genç kız duraksadı. Annesiyle yaptığı o pastayı, her şeyiyle küçük yaşına rağmen çok iyi hatırlıyordu fakat hafızasını kaybettiği yalanını söylemişti.


"Hatırlamıyorum ama İnternet varsa bakabiliriz"


Rüya gülümseyip telefonunu çıkardı. Eski modellerden olmasına rağmen, internete bağlanabiliyordu. Birlikte pasta tariflerini açıp, bakmaya başladılar.


..... 


Rüya, tamamen hazır olan pastaya bakıyordu. Görüntüsü oldukça iyi olsa da tadı hakkında hiçbir fikri yoktu. Arkasında bulunan dolaba yaklaşıp açtı. İçerisinden çıkardığı küçük mumu da üzerine bırakıp, merakla izleyen genç kıza baktı.


"Mum neden?" 


Rüya gülümseyip ona baktı. Pastayı eline almıştı bile.


"Abimin doğum günü bugün"


Mutfak kapısına yönelince, Nehir şaşkınlıkla izledi. Uzaklaştığını görünce sessizce takip ettiğinde, Rüya oturma odasının kapısında mumu yaktı. Elini uzatıp ışığı kapatınca, televizyonun karşısında oturan Ali Demir doğruldu. Ayağa kalktığı sırada, içeriye giren küçük mumun ışığını gördü.


"İyi ki doğdun Abi"


Kardeşinin sesiyle şaşırıp ışığı açtı.


"Rüya" 


Geride duran genç kız sessizce izliyordu.


"Unuttuğumu düşünmedin değil mi?"


Ali Demir kıstığı bakışlarıyla kardeşine bakıyordu.


"Sadece akıllanmış olduğunu düşünüyordum"


Dedi doğum günü kutlamasını sevmediğini kardeşine defalarca olduğu gibi yeniden tekrar etmeye çalışarak. Aldırmayan Rüya, izleyen annesine ve genç kıza bakıp ağabeyine döndü.


"Üflemeyecek misin?"


Somurttuğunda, Ali Demir koltuğa oturdu. Bakışını televizyona çevirince, Rüya yaklaşıp tek eliyle düğmesine basıp kapadı. Yeniden ağabeyinin önüne geçti.


"Abi!" 


Genç adam derin bir nefes verdi. Kardeşinin asılan yüzüne bakıp ayağa kalktı.


"Boşuna söylediğimi biliyorum ama yine de hatırlatayım. Bir daha istemiyorum"

"Anlaştık" 


Yine yapacağını bilerek gülümseyince, Ali Demir yaklaştığı pastanın üstündeki tek muma bakıp nefesini üfledi. Mum söndü, Rüya gülümseyerek pastayı köşeye bırakıp ağabeyine sarıldı.


"İyi ki varsın kahramanım"


Genç adam gülümseyip iki yanağını sıktı. Bu kız her şeye rağmen onun canı, kanıydı. Başının en tatlı belasıydı.


"Sen de iyi ki varsın küçük cadı"


Zeynep Hanım yaklaştığı oğluna sıkıca sarıldı, yavaşça sırtını sıvazlıyordu. Hayatının en değerlilerinden biriydi.


"İyi ki doğdun oğlum"


Ali Demir gülümsemekle yetindi. Rüya eline yeniden pastayı alırken, Nehir sessizce duruyordu. Adamın doğum gününü kutlama gereği duysa da çekiniyordu.


"Mutlu yıllar" 


Dedi olduğu yerde, koltuğa yeniden oturan genç adamın bakışı ona kaydı.


"Teşekkür ederim"


Kafasını hızla başka yöne çevirince, genç kız ismini duydu, Rüya ona sesleniyordu. Arkasını döndü ve odadan çıktı.


..... 


İki kız ellerindeki tabaklarla içeri girdi. Rüya elindekini annesini önüne bırakırken, Nehir de sessizce genç adamın önüne bıraktı. Ali Demir üzerinde çatal da bulunan pastayı eline alıp, karşıda oturan kardeşine döndü.


"Ambulansı arasın biri, yemeye başlıyorum"


Rüya kıstığı bakışını ona çevirdi. Yüzünü buruşturdu. Kardeşine takılmayı seviyordu, onun için en büyük eğlenceydi.


"Abi!" 


Genç adam gülümseyip çatalı ağzına yaklaştırdı. Üstü çikolata, arası da sade krema ile yapılmıştı. Süslemelerde ise sadece küçük renkli şekerler kullanılmıştı. Pastanın ikinci dilimini de yiyip kardeşine döndü, beklediğinden daha lezzetli olmuştu, zaten genç adam tatlıyı her türlü seviyordu.


"Harika olmuş" 


Hızla üçüncü çatalı ağzına yaklaştırdığında, Rüya Nehir'e bakıp gülümsedi.


"Nehir yaptı" 


Gebç adam duraksadı, bakışını elinde tuttuğu tabağa çevirdi. Yarısını yemişti bile, şaşkınlıkla yavaşça indirdi. Önündeki sehpanın üzerine bıraktı, daha yavaş bir şekilde bitirip ayağa kalktı.


"Sabah erken gideceğim, uyuyorum. İyi geceler"


Etrafındakilere bakıp odasına yürüdü.


...... 


Gözlerini kurduğu alarmla araladı genç kız. Gün yeni aydınlanırken, yanı başında bulunan yatağın üzerinde uyuyan Rüya'ya bakıp kalktı. Uyandırmamaya çalışarak dolaba yaklaştı, hala herkes uyurken duş almak istiyordu. Gece, Rüya'yla birlikte ayarladıkları kıyafetleri bir köşeye aldı. Kendisi için ayrılan bornozla odanın kapısını yavaşça açtı. Sessizlik içerisinde olan evin koridorunda bulunan küçük kapıya yanaştı. Olabildiğince yavaş şekilde kapısını aralayıp girdi.


..... 


Genç kız duraksadı bir an. Saçları ıslak ve bornoz üstündeydi. Duşu bitmişti fakat giymeyi düşündüğü giysilerini odadan almayı unutmuştu. Beyaz bornozun belindeki kemeri sıkıca kapayıp, banyonun kapısını araladı.


Önce kafasını çıkardı, etrafa göz gezdirdi. Görünürlerde hala hiçkimse yoktu, demekki daha kimse uyanmamıştı. Derin bir soluk alıp rahatlıkla koridora adım attı. Karşıda bulunan odaya kimseye görünmeden girmek istiyordu sadece.


Parmak uçlarında kapalı kapılara korkuyla bakıp tek bir adım attığında, tam arkasında bulunan kapının açıldığını duydu.


Olduğu yere sabitlendi, açılan kapının Ali Demir'e ait olduğunu da çok iyi biliyordu. Genç adam ise, uykulu gözleriyle karşısında gördüğü manzarayı anlamlandırmaya çalışıyordu. Karşısında, arkası dönük olarak bornozlu kız vardı. Nehir emin olmak adına olduğu yerde sadece kafasını çevirdi.


Islak saçlarından yere su damlıyordu. Bakışı adamın mavi gözleriyle buluşunca, hızla bir adım ötede bulunan odanın kapısını aralayıp içeri koştu. Kapıyı kapatıp derin derin nefesle sırtını kapıya yasladığında, hala duruyordu Ali Demir. Gördüğünün gerçekliğini ayırt etmek isteyerek sessizce odasına girip kapıyı yeniden örttü.


..... 


Genç adam montunu üstüne çekti, tamamen hazırdı. Kolundaki saate baktı. Bir düğünün çiçeklerini ayarlamıştı, teslim almaya gelinecekti. Köşede bulunan bereyi eline aldı. Takmayı hiç sevmese bile annesini üzmek istemiyordu.


Giydiği siyah kısa montun fermuarını kapatmadan odasının kapısını açtığında, adımları durdu. Genç kız tamamen hazır bir şekilde bekliyordu. Şaşırıp gözlerine baktığında, Nehir başını eğdi. Zihninde, duştan çıkarken ona yakalandığı an vardı.


"Çıkıyor.. muyuz?"


Çekingenlikle sorunca, Ali Demir gözlerine bakıyordu. Hala sabahın çok erken saatleriydi.


"Sen de mi geleceksin?"


Nehir eğdiği bakışını ona çevirdi.


"Çalışacağımı söylemiştin"


Ali Demir berenin altından çıkan saçlarına ve yüzüne bakıyordu.


"Doğru, çıkalım o zaman"


Kapıya yönelince, Nehir de sessizce takip etti. Birlikte önce evden ardından bahçeden çıkıp, kamyonetle seraya doğru yol aldılar.


.... 


"Demir amca!!!"


Koşturarak seraya giren iki küçük çocuğa kaydı Nehir'in bakışları. Biri kız olan iki minik hızla çiçekleri düzenlemeye çalışan genç adama yaklaştı. İkizlerdi ve tahminice dört veya beş yaşlarındaydılar.


"Çocuklar" 


Şaşkınlıkla önlerine eğildi genç adam. Mavi gözlere sahip olan erkek çocuğuna bakıp, ikizi olan küçük kıza döndü. İkisi de özenle sıkı sıkı giydirilmişti. Erkek olan gözleriyle aynı uyum içerisinde olan mavi bir bere takımı takmışken, küçük kızın da pembeydi. İkisi de gülümsüyordu, Ali Demir birer ellerinden tuttu.


"Babanız ve Anneniz nerde?"


Diye sorduğu anda, kapıdan endişeyle giriş yapan bir çift gördü. Takmış olduğu berenin altında yeşil gözleri parlayan bir kadın ve yanından takip eden bir çift kömür gözlü adam.


"ÖmerAlp! ÖmürAlya"


İkizlerine bakıp rahatlayarak derin bir nefes verdiklerinde, Ali Demir ayağa kalktı. Önlerinde durdu, endişelerini gözlerinden anlayabiliyordu.


"Yine koştular mı?"


İki ufaklık seranın içerisinde koşturmaya başlamıştı bile. Kız kaçıyor, erkek de yakalamaya çalışıyordu. El sıkıştığı genç babaya tebessüm etti.


"Hiç söz dinlemiyorlar"


Takmış olduğu berenin altından yeşillikleri parlayan karısı ve ikizlerin annesi Ada'ya baktı.


"Merak etme, burada bir şey olmaz"


Ada bakışlarını bahçede koşturan çocuklardan ayırıp kocasına döndü. Derin bir nefes verip gülümsediğinde, Ali Demir ikisine bakıyordu. Her haftasonu düzenli olarak buraya gelen bu çifti ve ikizlerini çok iyi tanıyordu.


"Sıcak çayım var, ister misiniz?"


Çocukların babası olan Aras, bakışını yanındaki karısına çevirdi. Gözleri, onun yeşil gözleriyle buluştuğu an parıldadı. Fark etti genç adam, tebessümle kafasını eğdi.


"Ne dersin hayatım?"


Ada iki çocuğuna baktı. İki karınca gibiydiler, etrafta dolanıyor, koşuyor ve gülüşüyorlardı. İkizler bu seraya bayılıyordu.


"Olur" 


Ali Demir gülümseyerek bakışını kulübeye çevirdi.


"Hadi girelim o zaman"


Eliyle işaret ettiğinde, Ada ve Aras ikizlerine yaklaştılar.


"Çocuklar ! İçeri giriyoruz."


İki çocuk umursamadan çiçeklerin etrafında koşturmaya devam ediyordu. Derin bir nefes veren Ada, pes etti. Bu çocuklar hiç söz dinlemiyordu. Elini sıkıca tutam kocasının gözlerine gülümsedi..


"Endişe etme" 


Genç adam biliyordu, bahçe güvenli olsa bile karısı çocuklarını merak edecekti. Sessizce Ali Demir'in açtığı kaoıdna içeri girdiler. Bakışları, kanepede tek başına oturan ve onların gelişiyle de hızla ayağa kalkan Nehir'e kaydı. Ali Demir bakışını ona çevirdi.


"Misafirlerimiz var, çay sıcak mı?"


Nehir karşısında duran çifte baktı. Onları ilk defa görüyordu, kafasını eğerken, birbirine kenetlenen elleri fark etti.


"Merhaba" 


Ada defalarca geldiği bu yerde, bu kızı ilk defa gördüğünü biliyordu. Yüzünde tebessüm oluşturdu.


"Merhaba" 


Kızın çekingen bakışları ilgisini çekti, konuşurken bile ara ara Ali Demir'e bakıyordu.


"Ben Ada" 

"Nehir, memnun oldum"

"Bende"


İki kız el sıkıştılar. Ada kanepeye oturan kocasının yanına otururken, Nehir çay doldurmaya çalışan Ali Demir'e yaklaştı. Bardakları tuttu, genç adam doldurup bardakları eline aldı. Birini Aras'a uzatırken, diğerini de Ada'ya uzattı.


"Leyla Teyze nasıl?"


Ali Demir'e döndü Aras'ın bakışları.


"Çok iyi, ufaklıklar yorsa da şikayetçi değil"


Gülümsediğinde, Ali Demir de gülümsedi. Nehir'in dikkatini çeken tek şey ise bu gülüştü. Yalnız olduklarında yüzüne bile bakmayan sert ve katı adam, başkasının yanında gülümsüyordu. Başını eğdiği sırada kulübenin kapısı bir hışımla açıldı. İki ufaklık hızla içeri girerken, ÖmerAlp annesine yaklaştı. Elini dizine yaklaştırıp ağlamaya başladı. Kardeşi dizine sert bir tekme geçirmişti.


"Annecim" 


Annesi bakışını kızına çevirdi. Bunu yapmaması için defalarca uyarmıştı ama küçük kızı ikna edememişti. O her kızdırdığında, kardeşinin canını yakarcasına tekmeyi dizine geçiriyordu. Babasının dizlerine oturmuştu küçük çocuk, dudağı kıvrık gözleri yaşlıydı. Elleri ise dizini yavaşça ovuyordu.


"Hak etti anne!" 


Aras oğlunun gözlerine baktı, yavaşça yanağını ve gözlerini silmeye çalıştı. Ada ise kızını, yaptığının yanlış olduğuna ikna etme çabasındaydı fakat hiç de işe yarayacak gibi görünmüyordu.


"Tamam annecim, ben konuşacağım sonra kardeşinle"


ÖmerAlp kıstığı mavi gözleriyle annesine bakıyordu. Tüm bakışlar da onların üzerindeydi.


"Doğum günüme gelmesin anne"


ÖmürAlya kafasını kaldırıp ona çevirdi. Gözlerini kıstı.


"Benim de doğum günüm şapşal!"


Kardeşine bakınca, Aras kızını susturmaya çalıştı. Minik cadı, baş edilemezdi.


"ÖmürAlya" 


İki çocuk da sessizce anne ve babalarına sığınmışlardı. Köşeye bıraktığı sıcak çayı Ada yeniden eline alırken, Ali Demir gülümseyerek baktığı ikizlerden bakışını ayırdı.


"Doğum günleri mi?"

"Evet, üç gün sonra. Buraya gelme nedenimiz bu defa bu aslında. Parti için çiçekleri buradan almak istiyoruz"


Karısına döndüğünde, Ada gülümseyerek Ali Demir'e bakıyor, kabul etmesini diliyordu. Biliyordu, bu görevi itinayla eksiksiz yerine getirecekti.


"Hallederiz" 


Genç çiftin ve ikizlerin yüzünde gülümseme oluştu. Kabul etmemesinden çekiniyorlardı.


"Yaşasın Demir Amcam!"


Yanına yaklaşan küçük erkek çocuğun bakışı geride sessizce duran Nehir'e kaydı. Onu daha hiç görmediğini biliyordu. Yavaşça Ali Demir'in kulağına yaklaştı.


"O kim?" 


Ali Demir geriye çevirdi bakışını. Sessizce izleyen genç kıza bakıp, küçük çocuğa döndü.


"O abla, artık burada benimle çalışıyor"


ÖmerAlp göz göze geldiği Nehir'den bakışını ayırıp annesine yaklaştı.


"Anne" 


Tüm bakışlar ona döndü.


"O da gelsin mi?" 


Ada'nın yüzünde gülümseme oluştu. Oğlunun minik eline küçük bir öpücük bıraktığında, ÖmürAlya kardeşine döndü.


"Doğum günlerine yabancılar gelmez!"


Ada kızına uyarırcasına bakıp oğluna döndü.


"Davetimizi geri çevirmez umarım. Sen davet etmek ister misin annecim?"


ÖmerAlp çekingenlikle ona döndü. Tüm bakışlar onun üzerindeyken, Nehir'e yaklaştı. Nehir yavaşça önüne eğildi. Çocukları normalde hiç sevmezken, bu çocuğun mavi bakışları onu etkilemeye yetmişti.


"Beş yaşına gireceğim ben"


Küçük çocuğun sesiyle, Ada ve Aras gülümseyerek birbirine baktı. Oğullarının her yabancıya böylesine yakınlaşmadığını biliyorlardı. Çekingen ve ürkek bir çocuktu, sadece çok yakınlarına yaklaşırdı.


"Kocaman olacaksın" 


Ali Demir'in bakışları altında küçük çocuğun gözlerine bakıyordu genç kız


"Doğum günümü yapacağız"

"Harika" 

"Sen de gelir misin?"


Nehir'in yüzünde gülümseme oluştu. Küçük çocuğun ellerini tuttu, mavi gözlerinden bakışlarını ayırmıyordu.


"Böylesine yakışıklı bir erkeğin davetini geri çeviremem"


Ali Demir bakışını başka yöne çevirdi. Yüzünde ufak bir gülümseme oluşurken, bunu gizlemek istedi.


"Gelecek misin?" 

"Evet" 

"Yaşasın!!!" 


Hızla anne ve babasına koştu. Sevinçle onlara sarılırken, Ada gözlerine baktığı genç kıza sessizce, oğlunu kırmadığı için teşekkür etti.


...... 


Nehir kulübenin içerisinde sessizce oturuyordu. Rüya'yı bugün hiç görmemişti. Sabah erkenden geldiği serada havanın karardığını fark ediyordu.


Bakışını pencereye çevirdi. Genç adam çıkış için etrafı topluyordu. Misafirler buradayken gördüğü gülüşünün yerini yine ciddiyeti almıştı. Genç kızı umursamadan etrafı düzenliyor, içeriye sadece işi düştüğü zaman geliyordu.


Derin bir nefes verdi Nehir. Günler böylece geçerken, hiçbir şey yapmadan durmak istemiyordu. Aklında babası ve ağabeyi Mert vardı.


O gece neler olmuştu? 

Neden Mert, babasını öldürmeyi göze almıştı?

Aralarında ne geçmişti? Aklını kurcalayan yüzlerce soru varken, şu an tek istediği ağabeyinin yaptığının cezasını çekmesiydi. Böyle gizlenerek de bunun olamayacağını biliyordu.


Çocukluğundan bu yana Mert'in kıvrak zekasına şaşırıyordu. Öldürülme işini en kolay şekilde halledip, kimsenin şüphe duymasına izin vermemişti.


"Baba.. canın çok yandı mı?"


Sessizce dolu gözleriyle fısıldadığında, kulağına ulaşan ses ile hızla irkildi.


"Davetsiz Misafir!" 


Genç adamın bahçeden çağırdığını duyup ayağa kalktı. Hızla kulübenin kapısını açtığında, Ali Demir gözlerine bakıyordu.


"Çıkıyoruz, toparlan"


Kamyonete yöneldiğini görünce, içeri girdi. Montunu giyip, atkı beresini taktı. Elektrikli sobanın fişini çekip, kapıyı kilitleyerek çıktı. Kapının önünde duran kamyonete sessizce binince, eve yol aldılar.


..... 


Akşam yemeği sonrasıydı. Nehir Rüya'ya yardım edip sofrayı kaldırmıştı. Birlikte mutfağı toplamaya çalışırlarken, Rüya ona yoğun geçirdiği derslerinden ve okulundan söz ediyordu. İki kız bazen gülüşüyor bazen de sessizce konuşmaya devam ediyorlardı.


Nehir, Rüya'nın deterjanladığı bardakları eline aldı. Amacı, durulayıp kurulamaktı. Ama öylesine yabancıydı ki bu duruma, nasıl yapacağı hakkında bir fikri yoktu. Elindeki tek bardakla musluğa yaklaştı.


Suyu açıp bardağı çalkaladıktan sonra tezgahın üzerinde bulunan demir bulaşık sepetine koyunca, Rüya önce bardağa ardından genç kıza döndü. Yüzünde oluşan gülümsemeyle bardağı eline aldı yeniden.


"Bulaşık yıkamanın ilk kuralı ne biliyor musun?"


Bardağı musluğa yaklaştırdı. İki parmağını içine yerleştirip iyice ovarak duruladıktan sonra Nehir'e çevirdi.


"Parlatmak" 


Gülümseyince, Nehir bardağa baktı. Oldukça parlamış görünüyordu.


"Temiz oldu" 


Mahçup şekilde başını eğince, Rüya elindeki köpüğü bakıp, genç kıza yaklaştı. Yanağına sürdüğü anda, Nehir kafasını kaldırdı.


"Somurtma, öğreteceğim ben sana"


Nehir yüzündeki köpüğü silmeye çalışarak gülümsedi. Bu kıza gerçekten minnet duyuyordu. Kıstığı gözlerini tezgahın üzerindeki köpüğe çevirip, yavaşça yaklaştı. Elini hızla köpükle kaplayıp Rüya'nın yüzüne sürdü.


İkisi arasında gülüşme ve köpük savaşı, içeriye ulaşan gülüşmeyle devam etti. Odasından, oturma odasına ilerliyordu Ali Demir. Mutfağın kapısına yaklaştığında, gözüne çarpan ilk şey genç kızın kahkaha dolu gülüşüydü. Düşündü o an ilk defa. Yanında ağzında çok az kelime çıkan genç kız, Rüya'nın yanında nasıl da neşeliydi?


..... 


"Yerde uyumanı istemiyorum artık, bu yatağa ikimiz de sığabiliriz"


Yer yatağını düzeltmeye çalışan Nehir, bakışını kendi yatağının üzerinde oturan kıza çevirdi.


"Ciddiyim" 


Kollarını açtığında, Nehir dolan gözleriyle yanına yaklaştı. Yatağın üzerine oturduğunda, iki kız sıkıca sarıldı.


"Rüya, gittikçe sana daha çok borçlanıyorum"


Rüya gülümseyip gözlerine baktı. Elini sıkıca tuttu.


"Nehir, bu çok garip bir his. Tanımıyorum, kim olduğunu bilmiyorum ama sana çok güveniyorum. Bir gün aileni hatırlayıp gidersen, beni yine de görmeye gelirsin değil mi?"


Nehir gözünden yavaşça akan tek damla yaşa aldırmadan, sıkıca sarıldı. Derin derin nefes alırken, ona yalan söylediği için ilk defa böylesine kalbinin sızladığını hissetti.


.... 


Gülüşerek tek yatağa yattı iki kız. Birbirlerinin gözlerine bakarlarken, Nehir gününü düşünüyordu. Küçük çocuğun ona yaptığı teklifi hatırlayıp, Rüya'ya çevirdi bakışını.


"Bugün seraya bir aile geldi"


Rüya merakla dinliyordu. 


"Aile mi?" 

"Dört veya beş yaşlarında ikizleri olan bir aile."


Rüya'nın yüzünde gülümseme oluştu.


"ÖmerAlp ve ÖmürAlya mı?"


Nehir şaşırıp küçük çocuğun teklifini düşündü.


"Evet, ÖmerAlp 3 gün sonra ki doğum gününe davet etti beni"

"Bir erkekten teklif almışsın, red etmedin değil mi?"

"Hayır, onu kırmak istemedim aslında ama nasıl gideceğimi bilmiyorum ve yine kaybolmaktan çok korkuyorum"


Rüya yavaşça doğrulup oturdu. Genç kızın yastığın üzerindeki saçlarına ve endişeli gözlerine baktı.


"Korkma, onları çok iyi tanıyoruz. Seni eve bırakacaklardır ama abim de zaten gelecektir"

"Abin..mi?"

"Evet, İkizler onu çok seviyor. Elimizde büyüdü ufaklıklar. Sınavım olmasaydı gelirdim bende"


Nehir de doğruldu. Aklında o aile varken, Rüya'ya bakıyordu merakla.


"Yakın mısınız?" 

"Leyla Teyze'nin oğlu, gelini ve torunları onlar."

"Leyla Teyze kim?" 


Rüya gülümsedi. 


"Ah doğru, tanımıyorsun onu da. Leyla Teyze, bizim seranın biraz ilerisinde küçük bir çiçekçi dükkanı işletiyordu. Yıllarca komşu kaldık. Tek başına yaşıyordu fakat oğlu ortaya çıkıp onu yanına alınca dükkanı kapattı. Bir yakınlarını yıllar önce kaybettiler, bu yüzden bu aile her hafta sonu çiçeklerini bizden alıp, mezarını düzenli olarak ziyarete gidiyorlar"


Nehir yeniden başını yastığa bıraktı. Bakışlarını tavana çevirdiğinde, Rüya da aynı şekilde yanına uzanıp, tavana döndü. İki kızın saçları da yastığa savrulurken, Rüya aklına gelen şeyle ona döndü.


"Ne giyeceksin?" 

"Bilmiyorum"


Rüya derin bir nefesle düşünmeye başladı. Kendi kıyafetlerini düşünse de özel bir gün için herhangi bir şeyi yoktu.


.....


Uyuyakalan genç kıza baktı Rüya. Uyandırmamaya çalışarak yavaşça yatağından çıktı. Odanın kapısını sessizce örtüp oturma odasına geçti. Evin en geç uyuyanı olduğunu bildiği ağabeyini yeniden televizyonun karşısında gördü. Bakışını yanına oturan kardeşine çeviren Ali Demir, merakla ona bakıyordu. Yine bir şey isteyeceğini tahmin edebiliyordu.


"Ne istediğini hemen söyle ve yatağına gir, sabah derse geç kalacaksın"


Ağabeyine döndü Rüya.


"Nehir'e kıyafet almalıyız"


Ali Demir ona çevirdi bakışını sessiz bir şaşkınlıkla .


"İkizlerin doğum gününe gidecek ama giyecek bir şeyi yok"


Kardeşini duymazlıktan gelip bakışını televizyona çevirdi genç adam.


"Uyu Rüya" 


Elindeki kumanda ile ilgisizce başka kanalı açtığında, Rüya onu izliyordu.


"Abi" 


Ali Demir yeniden duymazlıktan gelince, Rüya astığı yüzüyle ayağa kalktı. Odadan çıkıp kapıyı örttüğünde, Ali Demir sadece gidişini izledi sessizce.


.....


Genç kız sabahın erken saatinde gözlerini Rüya'nın dürtmesiyle açtı.


"Rüya"


Rüya gülümseyerek yatağın üzerinden inip battaniyeyi üstünden çekti.


"Alışverişe gidiyoruz, oyalanma hazırlan"


Nehir şaşkınlıkla doğruldu.


"Ne?"

"Soru sorma hemen hazırlan"


Nehir yataktan doğrulup kalktı. Rüya annesinin verdiği parayı cüzdanına koyup, gülümseyerek hazırlanmaya başladı.


..... 


-2 Gün Sonra - 


Odasından çıkış yaptı Ali Demir. Kolundaki saati düzeltirken, bakışını kardeşinin odasına çevirdi. Gündüz yapılacak olan partiye geç kalmamayı ümit ederken, koridorda bulunan küçük vestiyerin dış kapağında takılı olan aynaya yaklaştı.


Gri bir gömlek ve siyah bir kot pantolon giymiş, üstüne fermuarı açık olan siyah deri bir çeket geçirmişti. Baktığı aynadan bakışını ayırıp, kolundaki saate baktı.


"Ne kadar daha beklemem gerekiyor!"


Seslenip kardeşinin odasının kapısına bakışını çevirince, Rüya duyduğu sesle kapıya yanaştı. Kapıyı çok az aralayıp, kıstığı gözlerini ağabeyine çevirdi.


"Az kaldı abi"


Yeniden kapıyı örttü. İçeri girip bakışını genç kıza çevirdi. Dakikalardır hazırlanmasına yardımcı oluyordu. Altlarını maşayla kıvırdığı saçlarından bakışını ayırıp, elindeki bir çift krem renk topuklu ayakkabıyı önüne bıraktı.


"Bunu da giyersen hazırsın"


Nehir ikiletmedem ayaklarına giyip aynanın karşısına geçti. Biraz da Rüya'nın ısrarı ve zevkiyle giyinmişti. Üstünde, dizinin üzerinde krem ve iki köşesinden siyah çizginin geçtiği kalem bir etek ve askılı siyah bir bluz vardı.


Açık bırakılan saçlarının maşayla kıvrılan altları gibi makyajı da özenle yapılmıştı. Dudak renginde bir ruj, rimel ve çok az allık, güzelliğine güzellik katmıştı. Gülümseyerek geriye çekildi Rüya. Kesinlikle böylesine güzel olabileceğini düşünüyordu.


"Partinin en güzeli olacağına eminim"


Nehir gülümseyerek aynaya baktı.


"Abartıyorsun bence"

"Kesinlikle abartmıyorum"


Ali Demir'in kızgınlık barındıran seslenişi yeniden kulaklarına ulaştı.


"Daha fazla bekletmeyelim"


Rüya kapıya yaklaştığı gibi hızla geri döndü. Küçük, kutu şeklinde siyah bir çantayı uzattı. Askıyı tek omzuna asıp gülümseyerek kapıya koştu yeniden. Yavaşça açtığında, arkası dönük olan Ali Demir derin bir nefes verip yönünü çevirdi.


"Sonunda!"


Karşısında gördüğü kızla sustu. Ayağındaki topuklu ayakkabı, üstündeki kıyafetler, maşalanmış saçları ve makyajı ile tamamen farklı biri olmuştu. Bakışı gözleriyle buluştuğu anda, hızla yeniden arkasını döndü.


Kapıya ilerlerken, adımları nasıl attığını bilmiyordu. Zihninde, gecenin bir yarısı kapıyı yumruklarla çalıp içeri davetsiz giren kızı ilk gördüğü an vardı. Rüya, ağabeyinin tepkisiz tepkisine surat asarak baktıktan sonra gülümseyip genç kıza yaklaştı. Buraya geldiği gün üstünde bulunan kahverengi kabanı giymesine yardımcı oldu.


"Eğlenmene bak, hiçbir şeyi umursama"


Önce Rüya ardından Zeynep Hanım'la vedalaşıp evden çıktı. Önden koşar adımlarla ilerleyen genç adamı yavaş adımlarla takip edip kamyonete bindi. El sallayan Rüya'ya gülümsediğinde, uzaklaşan kamyonete bakan Zeynep Hanım kızına döndü.


"Yakıştılar"


Rüya'nın şaşkın bakışı annesine döndü.


"Kim? Abim ve Nehir mi?"


Zeynep Hanım hala gözden kaybolan kamyonetin yolunu izliyordu.


"Evet, Nehir güzel kız"


Rüya gözlerine baktığı annesinin yanağını sıktı. Yüzünde gülümseme oluştu.


"Böyle bir şeyi düşünmeyelim tamam mı annecim? İkimiz de biliyoruz, abim iyi bir abi, iyi bir evlat ama iyi bir sevgili olamaz"


Yönünü bahçe kapısına çevirince, Zeynep Hanım gidişini izledi.


"Böyle konuşma, abin o senin"


Rüya gülümseyip bakışını annesine çevirdi.


"Annecim, biricik oğlunun gerçek bir odun olduğunu ikimiz de biliyoruz. Nehir'i harcayamam onun ellerinde"


Zeynep Hanım yanına yaklaştı kızının. Oğlunun hiçbir zaman iyi bir ilişkisi olmadığını biliyordu.


"Rüya!" 


Küçük bir uyarıda bulununca, Rüya gülümseyerek eve girmişti bile.


...... 


Kamyonet, villaların olduğu bir sokağın ikinci kapısında durdu. Sessiz süren yolculuğu bozan ilk ses, Ali Demir'in kapıyı açmasıyla oldu. Yavaşça kendi kapısından indi genç kız da.


Bulunduğu sokağa baktı. Bildiği yaşam burasıydı. Kendi evine dönmüş gibi rahat hissediyordu. Yan yana dizilen villalardan tek birinin kapısı açıktı. Kapıda geniş güvenlik önlemleri alınıyordu. Davetliler, sadece davetiye göstererek içeri girebiliyordu.


Koca kapının üzerinde süslü harflerle ise "Doğum günü partimize hoşgeldiniz" yazıyordu. Etrafa merakla bakan genç kız, bahçe kapısının önünde bekleyen genç adamın sesiyle kendine geldi.


Yavaş adımlarla yaklaşıp önden ilerleyen Ali Demir'e rağmen, bahçeye bakındı. Oldukça büyüktü. Her taraf Hello Kity ve Spiderman resimleriyle donatılmıştı. Arka tarafı görmese de ön bahçe de soğuk havanın etkisiyle üstü kapatılan bir alanda koca bir masa kurulmuştu.


Mavi ve Pembe balonların bağlandığı sandalyeler etraflarına dizilip, masanın üzerinde de çatal kaşık, bardak gibi araçlar vardı. Birkaç adım daha attığında, bir masa daha çarptı gözlerine. Süslenmiş olan masasınım üzerinde onlarca çeşit pasta yer alırken, en ortada iki ayrı yaş pasta vardı. Biri spiderman, diğeri de hello kity şeklinde idi.


Masanın arkasındaki koca beyaz örtünün üzerinde de "İyi ki doğdunuz miniklerimiz"

yazıyordu iki ufaklığın resimlerinin tam yanında. Misafirler tek tek giriş yaparken, koca bahçenin ortasında tek başına olduğunu fark etti Nehir. Bakışını etrafa çevirse de hizmetliler ve garsonlardan başka kimseyi göremedi. Ne yapacağını, ne yöne gideceğini şaşırırken, küçük bir çocuğun koşturmaya başladığını gördü. Mavi gözleri dikkatini çekerken, minik çocuk hemen yanına yaklaştı.


"Geldin"


ÖmerAlp'in parıldayan mavi gözlerine bakıp önüne eğildi. Küçük çocuk askılı kot bir mavi pantolon ve spiderman baskısı olan krem kazak giymişti.


"Evet, senin için geldim"


Küçük çocuğun mavi gözleri yüzünde oluşan gülümsemenin etkisiyle kısıldı.


"Gel! Pastayı gördün mü! Kocaman spiderman! "


Elinden tutup heyecanla çekiştirirken, Nehir ayağa kalktı. Elinden tutan küçük çocukla ilerlerken, bir ses duyuldu.


"ÖmerAlp!"


Diyen kişiye bakışını çevirdi Nehir. Yaşını almış, babasından birkaç yaş büyük olduğunu düşündüğü bir adamdı.


"Hii Ahmet Dede!"


Lüçük çocuk Nehir'in arkasına gizlendiğin de, Ahmet Bey torununa yaklaştı. Yüzü endişeli görünüyordu.


"Oğlum annen heryerde seni arıyor"


ÖmerAlp sessizce durmuştu.


"Mont giymeyeceğim dede!"

"çok soğuk, hemen giymelisin"


Demesine ÖmerAlp hızla koşmaya başladı yeniden. Ahmet Bey, ilerlemiş yaşının da farkında olarak küçük çocuğa yetişemeyeceğini bilerek durdu. Arkasından izlemekle yetinirken, çocuk hızla ilerliyordu. Bahçenin arka tarafına geçtiğini görünce, yüzünde gülümseme oluştu.


"Çocukları yakalamak artık çok zor"


Bakışını hala sessizce izleyen Nehir'e çevirdi. Yüzüne bakarken, bir an duraksadı.


"Sen.. Asım'ın kızı değil misin?"


Nehir şaşkınlıkla durdu. 


"Ne?" 

"Evet sensin, Mert Nerde? Onu da davet etmiştim. Birlikte mi geldiniz? "


Nehir kalakaldı. Ağabeyinin de buraya gelecek olmasını öğrenirken, hızla geri geri adım attı.


"Gitmeliyim" 


Koşar adımlarla ilerleyip, bakışıyla Ali Demir'i aradı. Genç adam, evin içerisinde bir köşede Aras'la sohbete dalmıştı.


"Gitmeliyim! Gitmeliyim"


Koşarak bahçeden çıkış yaptı Nehir. Kapının önünde nereye gideceğini düşünürken, çok iyi tanıdığı bir araba durdu. Siyah ve oldukça lüks arabayı görürken, kalbi hızla atmaya başladı.


Arka arka dizilen arabaların arkasına gizlenirken, ağabeyinin iniş yaptığını gördü. Arkasında bulunan yardımcısının elinde bulunan koca iki hediye paketiyle gülümsüyordu. Bahçeye giriş yaptığı sırada, Ahmet Bey fark edip önüne çıktı.


"Mert" 

"Merhaba, çok yoğundum fakat torunlarınızın partisini kaçıramazdım"


El sıkıştılar. Gülümseyerek ilerlediklerinde, Ahmet Bey duraksadı bir an.


"Kardeşiniz de buradaydı. Onun da gelmiş olmasına çok sevindim"


Mert adımlarını durdurup gözlerine baktı.


"Ne? Nehir mi?" 

"Evet, az önce onunla da konuştum"


Mert şaşkınlıkla telefonunu cebinden çıkardı.


"Küçük bir görüşme yapmam gerek"


Köşeye çekilip bir numara tuşladı.


"Nehir burada! Bulun onu!"


Telefonu heyecanla cebine bıraktı. Aklında kardeşi vardı. Bu partide ne işi olabilirdi? Bir an önce yakalamak istiyor, etrafa bakınıyordu.


.... 


Dışarıya koşturan adamları fark etti Nehir. Hepsini tanıyor, ağabeyinin yanından ayrılmayan kişiler olduğunu biliyordu. Gizlendiği arabaya sırtını dayayıp, derin derin nefes almaya başladı.


Gözlerinden korkuyla yaşlar akmaya başladı, adamların o yöne geldiğini fark etti. Kendine gelmeye çalışarak koşmaya başladığı sırada, biriyle çarpıştı. Yüzüne bakamadan, yakalanma korkusuyla ilerlemeye çalışınca, bu kişi kolundan tutup duvara yapıştırdı.


Gözlerini sıkıca kapatan genç kızın yanağına korkuyla süzülen yaşları fark ederken, kendine çekip kolları arasında sıkıca sardı. Saçlarını yavaşça okşuyordu.


"Sakin ol" 


Diyen ses ile, Nehir bir an duraksadı. Bu ses, sıkıca saran bu kollar, onu oradan alıp, başka bambaşka diyarlara götürmüştü. Kalbi, yavaşça sakinleşirken, babasının cansız bedenini gördüğü andan beri ilk defa kendini böylesine güvende hissetti.


...


OY ve yorumları eksik etmeyelim ❤️


Yeni bölümler her gün yayınlanmaktadır ❤️

Loading...
0%