@mlkshnn
|
Dışarıya koşturan adamları fark etti Nehir. Hepsini tanıyor, ağabeyinin yanından ayrılmayan kişiler olduğunu biliyordu. Gizlendiği arabaya sırtını dayayıp, derin derin nefes almaya başladı. Gözlerinden korkuyla yaşlar akmaya başladığında, adamların o yöne geldiğini fark etti. Kendine gelmeye çalışarak koşmaya başladığı sırada, biriyle çarpıştı. Yüzüne bakamadan yakalanma korkusuyla ilerlemeye çalışınca, bu kişi kolundan tutup duvara yapıştırdı. Gözlerini sıkıca kapatan genç kızın yanağına korkuyla süzülen yaşları fark etti. Kendine çekip kollarının arasında sıkıca sardı. Kızın kafasını göğsüne dayayıp yavaşça saçlarını okşuyordu. "Sakin ol" Nehir bir an duraksadı. Bu ses, sıkıca saran bu kollar, onu oradan alıp başka bambaşka diyarlara götürmüştü. Kalbi yavaşça sakinleşirken, babasının cansız bedenini gördüğü andan beri ilk defa kendini böylesine güvende hissetti. Savaşın tam ortasında bulunan bir insanın, bir anda kanatlanıp gökyüzüne yükselmesi gibiydi şu an her şey. Olayları görüyor, duyuyor, hissediyor olsa da güvende olduğunu biliyordu. Kapalı gözlerini açıp kanatlarını kaybetmek istemiyordu. Ömür boyu böyle huzurla uçup, savaştan uzak kalmak istiyordu. Genç adamın, başını sıkıca tutup göğsüne bastıran ellerini hissediyordu. Yavaşça geriye çekildiğini fark edip gözlerini araladı. Başını kaldırdığı anda, bakışları bir çift maviyle buluştu. Gökyüzü gibiydi mavisi, her şeyiyle güveni barındırıyordu. Derin bir nefesle kafasını yeniden eğdi. Ne diyebilirdi ki? Yaklaşmaya cesaret edemediği adam, şu an ona güven veriyordu. Arkada hareketlenmeler vardı, adamlar koşturuyorlardı. Buna rağmen tepskisiz bekliyor, genç adamın onu koruyacağını düşünüyordu. İlk defa korkmuyordu. "İyi misin?" Meraklı mavilere çevirdi bakışını. İyiydi, şu an hiç olmadığı kadar. Çünkü çok başka evrene girmişti. Çünkü, ilk defa hiç bilmediği bu duyguyu yaşıyordu. Derin bir nefes verip kafasını aşağı yukarı hareket ettirince, Ali Demir ona bakıyordu. "İçeri girelim" Arkasını dönüp ilerlediğinde, Nehir hala duruyordu. Ağabeyinin ve adamlarının olduğu bir ortamda bulunamazdı. Böyle bir riski bir daha göze alamazdı. Bakışını geriye çevirdi genç adam. Kız tepksizdi. Anlam vermeye çalıştı, Nehir çekingenlikle gözlerine bakıyordu. "Ben.. Eve dönmek istiyorum" Genç adam şaşırdı, bu parti için özenle hazırlandığını biliyordu. "Neden?" "İyi hissetmiyorum" Başını eğdi. Genç adamdan azar işiteceğini veya red edileceğini düşünüyordu. Adım sesleri ulaştı kulağına. Gittikçe uzaklaşıyordu. Ali Demir sokağın başına park ettiği kamyonetine binip, genç kızın önünde durdu. Bakışını camından çıkarıp ona döndü. "Bin" Nehir bakışını çevirdi. İtirazsız kabul etmesine ihtimal vermiyordu. Hızlı adımlarla yaklaşıp bindi. Kamyonet hareket ederken, bakışları gerideydi. Siyah takım elbiseli adamlar etrafı arıyorlardı. Sırtını koltuğa yaslayıp derin bir nefes aldı. Bu defa da kurtulabilmişti. Sessiz geçen yolculuk, Ali Demir'in evin önünde kamyoneti durdurmasıyla son buldu. Genç kız inerken Ali Demir bahçeye girdiğinden emin olup, yeniden partiye yol aldı. .... Nehir'i elinden kaçırdığı her anda daha çok öfkeleniyordu Mert. Gün boyunca partiye odaklanamamış, sadece adamları aracılığıyla kardeşini aramıştı. Derin bir nefesle ayağa kalktı. Karşısında, partiye davetli olan çocuklar oyun oynuyorlardı. Aralarından geçip bahçeye çıktı. Telefonunu cebinden çıkarıp bir numara tuşladı. "Bulamadınız mı hala!!?" Öfkeyle kükredi bahçedeki sakinliğe rağmen. Elini saçlarından geçirip duruyor, bir ileri bir geri adım atıyordu. "Efendim, her yere baktık fakat Nehir Hanım yok" "Sersemler!!" Telefonu avucunda sıktı. Gözleri alevi andırıyordu. "Davetli listesindeki herkesi tek tek araştır! Ve ne olursa olsun bana onu bugün bul!!" Hızla telefonu kapattı. Sinirle olduğu yerde yürürken, genç bir adamla karşı karşıya geldi. Masmavi gözleri olan adam, öfkesine aldırmadığı adamın önünden geçip partiye yol aldı. ..... Gözlerini araladı genç adam. Gecenin bir yarısıydı ve oldukça susamıştı. Geceleri sönen odasındaki sobanın da etkisiyle, elleri buz kesilmişti. Yavaşça üstündeki yün yorganı atıp doğruldu. Baş ucunda bulunan bardağın boş olduğunu gördü, ayağa kalktı. Sessiz adımlarla mutfağa yaklaştı. Her yer karanlıktı, herkes uyuyordu. Musluğu açıp bardağa doldurduğu suyu dudaklarına yaklaştırdı, mutfak camından bahçede bir gölge olduğunu fark etti. Merakla bardağı indirip hızla mutfaktan çıktı. Gecenin bu yarısında, bu buz havada kim neden bahçelerinde olabilirdi? Giriş kapısına yaklaştı, kilidinin açılmış olduğunu gördü. Yavaşça araladı, balkondaki kanepede oturan birini gördü. Uzun siyah saçları, tüm omzuna örttüğü battaniyenin üstünden görünüyordu. Soluğu buz üflüyordu. Genç adam şaşkınlıkla anlam vermeye çalışıp geriye çekildi. ..... Derin bir nefes aldı Nehir, dakikalardır yıldızları izliyordu. Battaniyenin dışında kalan elleri ve yüzü buz kesilmişti. Burnu ve yanakları kan rengine dönmüştü. Dakikalar önce gördüğü rüyayı düşünüyordu. Ağabeyinin varlığının ilk ortaya çıktığı günlerdi. Evde günlerdir, anne ve babası arasında soğukluk vardı. Oldukça küçük olmasına rağmen biliyordu, farkındaydı. Evin içerisine fırtına sonrası sessizlik hakimdi. Ortaya bir çocuk çıkmış, evlerinin tam ortasına kabus gibi çökmüştü. Babasının inkar ettiği bu çocuk, testlerden sonra doğrulanmıştı. Onun babadan ağabeyiydi. Hale Hanım günlerce kızına sarılarak gözyaşı dökmüştü. Evlendiği adamın başka birinden çocuğu olduğunu öğrenmek, onun için büyük bir yıkım olmuştu. Büyük tartışmaların geçtiği evin içerisine sonunda sessizlik çökmüştü. Asım Bey odasında bekliyordu. Yatağın ucuna oturmuştu, günlerdir karısı bu odaya girmemişti. Yatağa çevirdi bakışını, boş ve soğuktu. Aynı evin içerisinde oldukça büyük özlem duyuyordu karısına. Yavaşça sırtını yatağa bıraktı. Gözünün önünde varlığından yeni haberdar olduğu küçük çocuk ve ailesi vardı. Hale Hanım ise kızının odasındaydı. Günlerdir sadece onunla zaman geçiriyordu. Kocasıyla yaşadığı büyük tartışmaları hatırlıyor, hatırladıkça da gözyaşlarının usulca aktığını hissediyordu. Bakışını kızına çevirdi. Minik bir melekten farksızdı, uyuyordu. Elini yavaşça kaldırıp saçlarına bıraktı, okşamaya başladı. Olaylara rağmen onun için bu evde kalmanın tek sebebi olmuştu. Uyurken kıvrılan dudaklarını, kapalı gözlerini ve pamuk tenini izliyordu. Kalbi üçe bölünmüştü. En büyük köşesinde kızı, bir köşesinde çok severek evlendiği adam, diğer köşesinde de o çocuk vardı. Derin bir nefes verdi, kapının tıklandığı duydu. Yavaşça doğrulup gözünden usulca akan yaşı sildi. Kızının üstünü yavaşça örtüp ayağa kalktı. Kapıyı açtı, onu gördü, kocasını. Gözlerine baktı, onunkiler gibi kızarıktı. Bu durum ikisinin de canını çok yakıyordu. "Hale" Hale Hanım günlerdir gözlerine bakmadığı adamın yüzünden ayırdı yeniden bakışını. Arkaya döndü, kızına baktı. Uyandırmaktan korkarak çıkıp kapıyı yavaşça örttü. Evin içerisindeki koca merdivenlere yöneldi, Asım Bey sessizce takip etti. İkisi de tartışmalardan ve evdeki huzursuzluktan oldukça bitkin ve yorgundu. "Ne istiyorsun?" Karşısına dikildiği kocasının yüzüne bile bakmıyordu artık genç kadın. "Yalvarırım affet beni artık, seni çok özledim" Hale Hanım akmaya direnen yaşlara engel olmaya çalışıyordu. O da kocasını deliler gibi özlemişti. Sessizce bekledi, Asım Bey yanına yaklaştı. Tek adım attığında, Hale Hanım da geriye gitti. Kesinlikle yanına yaklaşmasını istemiyordu. Ona olan güveni bir birkaç günde yok olup gitmişti. "Hale" "Konuşmak istemiyorum" Arkasını döndü. Adım attı, Asım Bey hızla kolundan tuttu. Artık sabrı taşmıştı, karısından daha fazla uzak kalmaya dayanamıyordu. "Dinle beni, o çocuğu bende istemiyorum. Kesinlikle onu buraya getirmeyeceğim. Ne sen ne de Nehir onu hiç tanımayacaksınız" Kendini affettirmeye çalışıyordu, Hale Hanım kolunu tutan ele baktı. Yavaşça geriye çekti. Adam gözlerine pişmanlıkla bakıyordu. Hiçbir şeyi umursamıyordu, sadece karısı ve kızı vardı onun için. "Annesinin hayatta olmadığını söylemiştin" Genç adam gözlerine bakmaya çalışıyor, karısını kaybetmemek için çaba gösteriyordu. "Evet, ama sen düşünme. Yuvaya vereceğim. Ben sadece Nehir'in babasıyım, onun değil " Hale Hanım kafasını çevirdi, bir anlık gözlerine baktı. Tek adım atıp çok yakınında durdu. Ağzından çıkan kelimeleri düşünüyordu. "Sen, benim sevdiğim adam mısın?" "Ne?" "Kendi çocuğunu yuvaya mı vereceksin?" "Ama?" Şaşkındı adam, karısının bu çocuğu istemediğini düşünüyordu ama genç kadının merhametli kalbini göremiyordu. Hale Hanım başını eğip derin bir nefes aldı. "Çocuk" Sustu, bu durumu kabullenmek ve bu kararı vermek onun için oldukça zor olmuştu. "Çocuk burada büyüyecek" Asım Bey bakışını ona çevirdi. Şaşkındı, yanlış duymuş olmalıydı. "Ne?" "Git, git ve onu getir" "Ama?" "Seni sadece kızım ve o çocuk için affedeceğim." Arkasını döndü genç kadın. Kocasından uzaklaşmak için attığı her adımda gözlerinden yanağına usulca yaşlar akıyordu. Kocasının, başkasından olan çocuğuyla aynı evde yaşayacaktı bundan sonra. Derin bir nefes aldı, girdiği odada kapıyı kapattı. Sırtını duvara yasladı, derin derin nefes alıyor, sakinleşmeye çalışıyordu. ..... Hale Hanım, kızının saçlarını iki yandan bağladı. Erkenden uyanmış, özenle hazırlamıştı. Önüne oturup gözlerine baktı. Berçemlerini baş parmağıyla düzeltti. "Tamamdır, hadi annecim" Ayağa kalktı, minik elinden tuttu. Birlikte odadan çıkıp evin koca salonuna geçtiler. Bakışını kolundaki saate çeviren genç kadın, kızına döndü. Gözlerindeki heyecanı görüyordu. "Az kaldı" Nehir gülüyordu. Mutluydu bugün. Pek anlamasa da biliyordu, eve bir oyun arkadaşı gelecekti. Zilin duyulmasıyla, Hale Hanım yavaşça döndü. Küçük kızı sevinçle kapıya koşarken, kapı hizmetli tarafından açıldı. Kızına yaklaştı kadın. Bakışı, kapının önünde duran kocasında ve yanımdaki küçük çocuktaydı. Çocuk ürkek bakışlarıyla durmuş, elini sıkan adamla bekliyordu. Nehir babasını görüp yanına koşmaya başladı, Asım Bey çocuğun elini bırakıp kızını sevinçle kucağına aldı. Havaya kaldırıp iki yanağına üst üste öpücük bırakırken, küçük çocuk hala bekliyordu. Çekiniyordu, hiç bilmediği bir evde ve hiç tanımadığı insanların arasındaydı. Hale Hanım'ın bakışı sadece onun çekingen bakışlarının üzerindeydi, derin bir nefes aldı ve yanına yaklaştı. "Merhaba" Küçük çocuk önüne eğilip tebessüm eden kadının gözlerine bakıyordu. Siyah saçları, siyah gözleri ve esmer teni vardı, kadına ve bu eve oldukça tepksizdi. "Ben Hale, senin ismin ne?" İsmini çok iyi biliyordu aslında, sadece aradaki uzaklığı kaldırmak, küçük bir sohbet etmek istiyordu. Çocuk gözlerini ondan ayırıp kaldırdı, eve baktı. Mutsuz görünüyordu, belli ki buraya gelmeyi o istememişti. Belli ki gözleri hala annesini arıyordu. Çocuğu izliyordu, bakışını bir köşede durdurmuş, tepksizdi. Arkasını döndü genç kadın, onun baktığı yöne baktı. Asım Bey kucağındaki kızıyla gülümseyerek oynuyor, onu öpücüklere boğuyordu. Ayağa kalktı, yanlarına yaklaştı. Nehir'i babasından alıp yere indirdi. Elinden tutup, küçük çocuğa yaklaştırdı. "İsmi Nehir, senin kardeşin" Küçük çocuk gözlerine baktı. Boyu onun yarısı kadardı. Saçları iki yandan bağlanmış, berçemleri alnını kaplamıştı. Tepkisizce yeniden bakışını içeri çevirdi. Asım Bey, kapıdaki çocuğu umursamadan koltuğa oturmuştu. Test sonuçlarına rağmen bu çocuğa baba olmak istemiyordu. Yanına doğru adım attı Nehir. Minik elini yavaşça kaldırıp eline yaklaştırdı. "Onalım mı?" Diye sordu kendi dilinde. Hale Hanım küçük kızının dilinden anlayan tek kişiydi. Yüzünde gülümseme oluştu. "Annecim, oynayalım mı diyeceksin" Nehir annesine döndü. Anlamsız anlamsız bakıp bakışını yeniden çocuğa çevirdi, tepkisiz gözlerinin gülümsediğini gördü. Karşılık olarak aynı şekilde gülümsediğinde, küçük Mert eline karşılık verdi. Arkasından sürükleyen küçük kardeşiyle içeri girdi. .... Düşünüyordu Nehir, nasıl da mutlu olmuştu o gün. Birkaç gün içinde bir arkadaşa ve ağabeye sahip olmuştu. Şu an ise, o günü gördüğü rüyayla yeniden anımsıyordu. Eve gelen o ürkek ve küçük çocuk, şimdi çok başka biriydi. Eli kana bulanmış ve bulanmaya devam ediyordu. Derin bir nefes aldı, başını yere eğdi. O an tam önünde, kendisine uzatılan bir kupa bardak gördü. Buharı görünüyordu, soğuk havanın içerisinden. Gözlerini çevirdi, bakışları mavilikleri buldu. Yavaşça elini uzatıp bardağı aldı. Şu an en çok ihtiyacı olan şeydi bu sıcak kahve. Yavaşça yudumladı, tüm vücudunda sıcaklık hissetti. Yanına ve arada mesafe olacak şekilde oturduğunu hissettiği adama bakamadan, yıldızlara çevirdi bakışını. "Yıldızları sever misin?" Sessizdi. Genç adam bakışını kaldırdı, gökyüzüne baktı. Binlerce yıldız aynı anda parıldıyordu. "Bilmem" Daha önce böyle bir şeyi hiç düşünmemişti. "Yalnız olmadığını hissettiriyorlar" Ali Demir ona baktı, yeniden gökyüzüne döndü. Sessizce izledi. Oldukça fazlaydılar ve gerçekten de genç kızın dediği gibi yalnızlığa engel oluyorlardı. "Teşekkür ederim" Nehir, gündüz onu itiraz etmeden eve getirdiğini hatırlıyordu. Genç adam sessizce ona baktı, iki çift göz yıldızların altında, gecenin karanlığında yeniden birleşti. Genç kız kafasını eğdi. Bardağı iki avucunda sıkıca tutmuştu. Tıpkı bu ev gibi, bu kahve de en ihtiyacı olduğu anda kalbini ısıtmayı başarmıştı. "Parti nasıl geçti?" Ali Demir sadece yıldızları izliyordu. Soğuk havaya rağmen üstüne sadece bir ceket çekmişti. "İyi" Nehir ona çevirdi bakışını. Bu kısacık zamanda onu tanımaya başlamıştı. Genç adam kutlamaları ve çok konuşmayı sevmiyordu. Derin bir nefes verdi, Ali Demir ona döndü. Yıldızları izlediğini görebiliyordu. Dikkatini ilk çeken, soğukta pembeleşen yanakları ve burnu olmuştu. Soluğu buzu üflüyordu, ayağa kalktı. "Hasta olup başıma iş açma, hava soğuk içeri gir" Eve yöneldi, Nehir arkasından bakmakla yetindi. Bu adama başlarda anlam vermek de zorlansa da huysuz olduğu kanaatine varıp, kabullenmeye başlamıştı. Yeniden seslenmesinden çekinerek ayağa kalktı. Hava gerçekten çok soğuktu, biraz daha kalırsa kesinlikle hastalanırdı. ..... Kahvaltı masası Rüya'nın varlığı ile neşe doluydu. Ağabeyine sataşıyor, Nehir'i rahat hissettirmek için elinden geleni yapıyordu. Doğrusu genç kız da her geçen günde, bu eve ve bu aileye daha çok alışıyordu. "Bugün sadece iki saat dersim var, çıkışta seraya geleceğim" Genç kıza döndü. Yüzünde gülümseme oluşan Nehir, derin bir nefes aldı. Onun yanında her zaman daha rahat hissediyordu. "Abi, Nehir'i yormuyorsun değil mi?" Ali Demir elindeki çayı yudumlayıp kardeşine döndü. Sorduğu soruya cevap vermeyi bile düşünmüyordu. Aldırmadan kahvaltısına devam edince, Nehir Rüya'ya döndü. Açıklama yapma gereği hissediyordu. "Pek iş olmuyor, tüm gün oturuyorum" Genç adamın bakışı ona dönerken, Rüya'nın yüzünde gülümseme oluştu. Ağabeyinin bu kızı evde istemediğini biliyor, onu bundan dolayı da yoracağını düşünüyordu. "Ben gelene kadar hiçbir şey yapma, birlikte toparlarız etrafı. Tamam mı?" "Tamam" Ali Demir elindeki bardağı tek yudumda bitirip ayağa kalktı. "Çıkıyorum" Nehir önünde hala yarım duran kahvaltısına ve çayına aldırmadan ayağa kalktı. Genç adamı bekletmek istemiyordu. "Görüşürüz Rüya" Yaklaştı, iki kız birbirini öptü. Zeynep Hanım'la da vedalaşan Nehir, hızla odaya ilerledi. Mavi bir kot pantolon ve beyaz boğazlı bir kazak giymişti. Saçlarını iki yana açarken, kısa şişme siyah montu üstüne çekip bere taktı. Eldivenleri eline geçirip, odadan hızlı adımlarla çıktı. Kapının önünde bulunan botları giydiği sırada, genç adamın odadan çıktığını gördü. Şaşkındı Ali Demir, böylesine hızlı hazırlanmasını beklemiyordu. Önündeki vestiyerde bulunan montunu üstüne çekip kapıya yöneldi, annesinin sesini duydu. "Bere nerde?" Adımını durduran Ali Demir, gülümseyip derin bir nefes aldı. Yeniden bakışını vestiyere çevirip beresini aldı. Hızla başına geçirip yeniden çıktı. Onu izliyordu Nehir, dışarıdan ne kadar sert görünüyorsa, ailesinin yanında da o kadar yumuşaktı genç adam. Onları elinden geldiğince kırmıyordu. Kapının önünde bulunan siyah botlarının bağcıklarını bağlayıp bahçe kapısına ilerlediğinde, Nehir hızla takip etti. .... Mert güne erken başlamıştı. Gece boyunca davetli listesindeki isimleri adamlarıyla araştırmış fakat Nehir'e dair iz bulamamıştı. Gün geçtikçe öfkesi de artıyordu. Derin bir nefesle, bahçede duran onlarca arabadan birine yöneldi. Hızla binip çalıştırdı, otomatik kapı açıldı. Yönünü dışarıya çevirip ilerlediğinde, önünde bir araba durdu. Kendi arabası gibi oldukça lüks ve spor bir arabaydı. Sinirle derin bir nefes aldığında, önündeki arabadan indi genç bir adam. Gri bir takım giymiş ve siyah bir kravat takmıştı. Gözleri ise yeşilin en koyu tonuydu. "Mert!" Mert sinirle indi. Karanlığı andıran gözlerini, adamın yeşil gözlerine dikti. "Ne istiyorsun!" Kemal yanına yaklaştı. Arkasında da iki adamı vardı. "Ne öğrendim biliyor musun?" Mert öfke doluydu. Sevmediği bu adamı karşısında gördükçe daha çok sinirleniyordu. "Bilmek istiyor muyum sence?!" Kemal yaklaştı. Gözlerini, gözlerini içine sabitledi. Yüzü, oldukça ciddiydi. "Nehir neden yok oldu? Yurt dışına gittiğini söylemiştin ama öğrendim ki ülke dışına çıkmamış!" Mert bakışını etrafına çevirip genç adamın yakasından sıkıca tuttu. Arkadaki takım elbiseli adamlar müdahale edecekken, Kemal elini kaldırıp durmalarını istedi. "Yüzüne bakmayan kızı, neden arıyorsun ha!? Peşinden koşup kovulmak hoşuna mı gidiyor? Bana bak Kemal, önüme çıkıp sabrımı zorlama!!" Kemal hızla ellerini yakasından geriye çekip adamı duvara yapıştırdı. "Peşindeyim Mert Çetemen! Nehir'i görmedikçe da asla seni rahat bırakmayacağım!" Geriye çekildi. Ellerini silkeleyip, arkasından gülümseyerek el sallayıp arabasına adamları eşliğinde binip hızla ilerledi. Günlerdir tek amacı, nerede ve nasıl olduğunu bilmediği kızı bulmaktı. ..... Nehir için sakin ve durgun günlerden biriydi. Doğrusu bu eve geldiğinden beri her günü böyle geçiyordu. Eski günlerini düşündü, eve sadece geceleri gelir, tüm gün arkadaşlarıyla eğlenirdi. Şimdi çok başka bir hayatın içerisindeydi. Eve dönüyor, yemek yiyip uyuyor sonra da sabah tekrar seraya geliyordu. Kar bugün yine oldukça şiddetli yağıyor, içerideki küçük soba bile kulübeyi ısıtmaya yetmiyordu. Eldivenleri ellerinde, beresi de başındaydı. Küçük koltuğun üstünde oturmuş, camdan bahçeyi izliyordu. Genç adam oradaydı, buz olan soğuğa rağmen etrafı düzenliyor, yeni gerçekleştirdiği sevkiyat için kamyoneti boşaltıyordu. Üstünde lacivert ince bir kazak vardı, montu da köşede asılıydı. Nehir'i en çok şaşırtan bir şey de buydu, genç adam buza rağmen mont hiç giymiyordu. Evden çıktığı gibi çıkarıyor, işlerini bu halde yapıyordu. Kamyonetteki koca saksıyı tek eliyle alıp ilerlemeye başladı. Büyük saksılar daha çok bahçenin arka tarafında bulunurdu. Ali Demir, elindeki ile yönünü çevirdi. Görüş açısından kaybolurken, Nehir birinin içeri girdiğini gördü. Genç adamın etrafta olmadığını fark edince, hızla ayağa kalktı. Gelen müşteriyle ilgilenmek zorunda hissediyordu. Bir kadındı, üstünde yeşil bir kaban ve gri bir bere ve atkı vardı. Etrafa bakınarak yürürken, Nehir hızla kulübenin kapısını açtığında, iki kız göz göze geldi. "Merhaba hoşgeldiniz" Genç kadın kulübeden çıktığını gördüğü kıza bakıyordu. Yüzünde ki şaşkınlık hemen belli oluyordu. "Kimsin sen!?" Nehir şaşırdı. Müşteri olmadığını düşünürken, gülümsemeye çalıştı. "İsmim Nehir" "Ne işin var burada?" Nehir duraksadı. Yakın davranmaya çalıştıkça, kadının daha tepkili davrandığını fark etti. Bilmeden bir hata mı etmişti? Neden kızdığını anlamadığı genç kızın gözlerine bakıp, ciddileşti. "Burada çalışıyorum" Genç kızın yüzü düşmüştü. Derin bir nefes alıp bakışıyla etrafı süzdü. "Ali Demir!!!!" Diye sesi çıktığı kadar bağırmaya başladığında, Nehir kulaklarının sızladığını hissetti. Yüzü şaşkınlıkla buruşurken, seranın arka bahçesinde bulunan Ali Demir, duyduğu sesle yavaşça doğruldu. Derin bir of çekti. Bu sesi çok iyi tanıyordu. "Berna" Ön tarafa ilerlediğinde, iki genç kızı karşı karşıya gördü. "Bağırma diye kaç defa daha sana uyarıda bulunmam gerekiyor?" Yaklaştığında, Berna yanına yanaştı. Bakışları sadece Nehir'in üzerindeydi ve gözleri kıskançlık barındırıyordu. "Kim bu kız? Yardımcıya ihtiyacın olmadığını söylemiştin!!" Ali Demir derin bir nefes aldı. Yüz ifadesinden, sakinliğini korumaya çalıştığı anlaşılıyordu. Bakışını sessizce izleyen Nehir'e çevirip Berna'ya döndü. "Neden geldin?" Berna derin bir nefes alıp genç kıza yaklaştı. Şu an oldukça sinirliydi. İşaret parmağını doğrultup salladı. "İşine son veriyorum! Burada çalışmayacaksın! " Nehir şaşkınlıkla gözlerine baktığında, Ali Demir yaklaştı. Berna'nın kahverengi gözlerine dikti maviliklerini. Beresinin altından siyah kıvırcık saçları görünüyordu. Kısa boyunu da giydiği dolgu topuklarla kapatıyordu. "Ne yaptığını zannediyorsun Berna!?" Berna yeniden Nehir'e döndü. Uzun saçlarına, başındaki pembe bereye ve beyaz tenine baktı. Oldukça güzeldi ve bunu fark etmek onu daha çok sinirlendiriyordu. Genç adama döndü. "Tüm mahalle konuşuyor, kızın birini komşudan zorla alıp eve götürmüşsün! Bu o kız mı? Söyle bana Demir! Bu kız kim?!" Yeniden sesini yükseltince, Ali Demir kolunu tuttu. Belli ki sakinliğini korumak da oldukça zorlanıyordu. "Birincisi ismim Demir değil, Ali Demir! Bunu defalarca söyledim. İkincisi buraya gelmene izin veriyor olmam, her şeye karışma hakkını vermiyor sana!" Berna gözlerinin dolduğunu hissetti. Genç kıza öfkeyle bakıp, kolunu geriye çekerek yeniden genç adama döndü. "Tamam, söyle bana o zamam Ali Demir, bu kız kim?" Diye sakin olmaya çalışarak sorunca, bir ses ulaştı geriden. "Misafirimiz" Bakışlar arkaya döndüğünde, elinde kitapları ve çantasıyla Rüya göründü. Nehir hissettiği rahatlıkla derin bir nefes aldığında, Rüya yanlarına yaklaştı. "Nehir bizim misafirimiz ve sen, ona böyle davranamazsın" Berna yeniden kıza dönüp, Rüya'ya baktı. "Gidecek yani" "Hayır, kalıcı misafir. Gitmeyecek" Berna bakışını genç adama çevirdi. Ali Demir çoktan ortamdan uzaklaşıp işine başlamıştı bile. "Hadi Berna, işimiz var" Onu geride bırakıp Nehir'e yaklaştı Rüya. Koluna girerken iki kız kulübeye yöneldi. Nehir şaşkınlıkla arkaya döndü, Berna yavaş adımlarla çıkıyordu. İçeri girip kapıyı kapattığında, cama yaklaşıp seradan çıkış yapan kızı izledi. "Kim o kız?" "Mahalleden, abime takıntılı" Nehir şaşırıp geriye çekildi. Bakışını çevirdi, genç kızı izliyordu, Rüya çaydanlığa su doldurdu. Küçük tüpün üzerine bırakıp yanına oturdu. "Aldırma, buraya bazen geliyor sonra da abimden azarı işitip gidiyor" Gülümsediğinde, Nehir düşünüyordu. Aklında bir çok soru oluşmuştu. "Abin, neden ona Demir dendiğinde kızdı?" Rüya'nın yüzünde gülümseme oluştu. "Abimin takıntısı da bu, yakın olmadığı hiç kimsenin ona Demir demesine izin vermiyor" Nehir bakışını cama çevirdi. Genç adam, yeniden kamyonete yaklaşıp saksıları indiriyordu. Düşündü, daha önce ismini hiç kullanmamıştı. Bu bilgiyi öğrenmek, onu biraz da olsa rahatlatmıştı aslında. Ondan azar işitmek istemiyordu. ..... Uyuyordu genç kız, erken kalkmanın da etkisiydi. Erken uyuyup erken uyuyordu, doğrusu dün gece de gördüğü rüyayla pek uyuyamamıştı. Buz olan odada, yorganı saçlarını kapatacak şekilde örtmüştü. Rüya, odanın bir köşesinde sessizce ders çalışırken, ayağa kalktı. İki gün sonra önemli bir sınavı vardı. Yoğun olarak çalışmak zorundaydı. Yavaşça kapıyı aralayıp çıktı, esnemeye başladı, kahvenin iyi geleceğini düşünüyordu. Mutfağa adım attı, odanın kapısını aralık fark etti. Yavaşça kapıya yaklaştı, ağabeyini gördü. Televizyon izliyordu. Dalmış, düşünüyordu. Merakla adım attı. "Abi" Ali Demir duymuyordu bile. Açık olan televizyona bile bakmadan dalmıştı. "Abi!" Kardeşinin sesiyle kendine geldi. Doğrulurken, Rüya yaklaştı. "İyi misin?" Ali Demir koltukta geriye çekilip yanına oturmasını istedi. Şaşkın bir merakla oturdu Rüya. "Rüya, düşünüyorum. Gerçekten hata yapıyoruz" Rüya anlam vermeye çalışıyordu. "Ne için?" "Bu kız" "Nehir" Diye düzelten kardeşine bakıyordu Ali Demir. Aklından geçenlere tepki göstereceğini biliyor, ona en iyi şekilde aktarmak istiyordu. "Geçmişini hatırlamıyorken, burada kalması hiç doğru değil." "Ama abi?" Yüzünü astığında, genç adam derin bir nefes aldı. Kardeşini üzmeyi asla istemiyordu. Elini yaklaştırıp yanağına dokundu. "Onu çok sevdiğini biliyorum, ama Rüya bu yaptığımız doğru değil. Belki de merak eden ve arayış içinde olan ailesi vardır" Rüya başını eğdi. Ağabeyinin şu an söylediklerine hak veriyordu fakat onu bu evden göndermek de istemiyordu. "Düşünsene Rüya, sen kayıp olsan ben bu şehri yıkarım. Belki de senin gibi onun da bir abisi vardır. Böyle hiçbir şey yapamadan bekleyemem" "Kovacak mısın onu?" "Hayır, bu haldeyken tabi ki kovmayacağım. Ama yapmam gerken bir şey var" "Nedir?" Diye sordu Rüya endişeyle. Merakla ağabeyine bakıyordu. "Emniyete gidip bilgi vereceğiz. Kayıp ilanı olup olmadığını soracağız" Rüya başını eğdi, en doğrusu olduğunu biliyordu. "Annemle de konuştum, kabul etti" "Bende geleceğim sizinle" Ali Demir gülümsedi. Kardeşine yaklaşıp alnına öpücük bıraktı. "Tamam başımın tatlı belası, sen de gel" Rüya derin bir nefes verip ayağa kalktı. Asık yüzüyle odadan çıkıp odasına girdi. Bakışları genç kızın üzerindeyken yatağa yaklaştı. Ucuna oturdu. "Senin için en doğrusu bu sanırım" Bakışını kitaplarına çevirdi. ..... Genç adam, gözlerini araladı. Evin içerisinde küçük bir tıkırtı bile duysa hemen kalkardı. Ailesini koruma görevi tamamen ona aitti. Hızla doğrulup ayağa kalktı, duvardaki saate baktı. Sabah olmak üzereydi. Odasının kapısını yavaşça aralayıp çıktı. Etrafa bakınarak annesinin uyuduğu odaya yaklaştı. Kapıyı yavaşça araladı, uyuduğunu gördü. Kardeşinin odasına yanaşıp kapıyı yavaşça açtığında, onun da yatağında uyuduğunu görüp kapıyı örtmek için geriye çekilince, bir anda durdu. Genç kız yoktu. Yeniden kapıyı açtı, odaya göz gezdirip yavaşça girdi. Bir köşeye pijamalar katlanarak konulmuştu. Şaşkınlıkla yaklaşınca, kitapların tam yanında, ona almış oldukları telefonun altında ucu görünen bir kağıt olduğunu fark etti. Hızla eline alıp açtı. "Rüya, bana evinizi açtığınız ve beni ailenizden biri gibi saydığınız için teşekkür ederim. Giysilerini ve yemeklerinizi paylaştığın için teşekkür ederim. Gidiyorum, sana böyle veda etmek zorunda kaldığım için kızma bana lütfen. Benim için bu kısacık zamanda sen, annen hatta abin bile çok değerli oldunuz. Beni misafir olarak evinize kabul ettiğiniz için hakkınızı asla ödeyemeyeceğim ama bunun için mutlaka döneceğim birgün. Her şey için çok özür dilerim. Biliyorsun ki, davetsiz bir misafir olarak gelmiştim, sayenizd çok iyi ağırlandım ama artık gitme vakti geldi. Beni hiç merak etme, kalacak başka bir yer buldum. Hoşça Kal, kendinize dikkat edin ve derslerine çok iyi çalış. NEHİR" ..... Sizce Nehir nereye gidecek? oy ve yorumları eksik etmeyelim 💙 |
0% |